| 
               
              
                | 
            
      
    |  
                   
                     | 
            
      
    |  
        
        DİKKAT ! 
        BU BİLGİ TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN 
        KULLANILMAMALIDIR | 
            
      
    | 
 
        Hazırlayan 
        
        Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com  | 
        
      
              | 
         
          
    
               | 
            
      
              | 
                
                | 
            
      
              | 
               
                   İÇİNDEKİLER
              
               | 
            
      
              
              
              Ahmet CANBABA VALLAHİ GAZETEDEN ESİNLENDİM GOMİSERİM
                
              Ahmet CANBABA BİR KADIN VARDI  
              Ahmet CANBABA NOKTA
                
              Ahmet CANBABA ELİM ELİNE DEĞİNCE 
               
              Ayşe PASLANMAZ IV. KAPADOKYA ŞİİR YARIŞMASI KATILIM SÜRECİ BİR AY 
              UZATILDI 
               
              
              Bora ATILGAL TESADÜF 
               
              
              Dilek BİGA GÖÇMEN GÖZLÜM 
              
              Dilek BİGA KAÇTI TREN 
              
              Dilek BİGA BİR AŞKA AİT 
              
              Dilek BİGA BAHANE 
              
              Dilek BİGA SEN NESİN 
              
              Dilek BİGA ESKİSİ KADAR 
              
              Dilek BİGA İSTENMİYORSUN 
               
              Prof. Dr. İsa KAYACAN MEHMET AKİF ERSOY SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ 
              KİTAPLAŞTIRILDI 
              
              Prof. Dr. İsa KAYACAN DÜNYASINI DEĞİŞTİREN YÜKSEL BAŞARAN İÇİN İKİ 
              ŞİİR 
              Prof. Dr. İsa KAYACAN ŞEMSETTİN KÜZECİ’DEN: IRAK BASIN TARİHİ 
               
              
              Mahmut Selim GÜRSEL GERÇEK Mİ YOKSA BİR BAŞKA INTERNET SATIŞ ŞEKLİ 
              Mİ?   
              
              Mahmut Selim GÜRSEL VEFA 
              
              Mahmut Selim GÜRSEL OLMAK VEYA OLMAMAK 
              
              Mahmut Selim GÜRSEL 27 MAYIS 1998   
              
              Mahmut Selim GÜRSEL TURİZM İLE İLGİLİ SAYFAMIZ 
              
              Mahmut Selim GÜRSEL BİRİLERİ; BİRİLERİNE SÖYLERSE. 
              
              Mahmut Selim GÜRSEL BAL MISIN?   
              
              Mahmut Selim GÜRSEL BÖYLE Mİ? 
               
              Muhsin AKTAŞ PİNOKYO BEYLER 
              Muhsin AKTAŞ TEĞET GEÇMİŞ 
              
              
              
              Necati ÇAVDAR BEREKETLİ HİLAL   
              
              Necati ÇAVDAR VARSIN YOK OLSUN 
              
              
              
              Ömer SEZER HASRET 
              
              Ömer SEZER HATIRAN VE RESMİN 
               
              Özkan KARACA ANILARIN PENCERESİNDE GÖRÜLEN
                
              
              Özkan KARACA KARARTMA GECELERİ 
              
              Özkan KARACA GÖLGENİN İZLERİNDE 
               
              Selma GÜRSEL BEZELYE 
               
              
              Üzeyir Lokman ÇAYCI AVRUPA TOPLULUĞU ÜLKELERİNE BAKIŞ 
              Üzeyir Lokman ÇAYCI KURMAY ALBAY BEDRETTİN BİNYILDIRIM
                
              
              Üzeyir Lokman ÇAYCI YAZ KARDEŞİM 
              
              Üzeyir Lokman ÇAYCI DESENLER 
              
                 | 
            
      
          | 
      
      
      Çalışma TELİF ESERİDİR izin almadan 
      kullanmayınız! | 
            
      
          | 
          Hazırlayan Mahmut Selim 
          GÜRSEL | 
            
      
          | 
          
        
          corumlu2000@gmail.com 
           | 
            
      
          | 
          Sitemiz ve yazarlarımız;hukuka, yasalara, telif 
      haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. | 
            
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          01  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        KİTAP ismi  Sayfaya 
        dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA  | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
                 | 
      
      
        
          
            
               - VALLAHİ GAZETEDEN ESİNLENDİM GOMİSERİM
              
 
            
            - Necati ile Suzi  altı  senedir  
            arkadaştılar. Necati’nin sanal alemde bir çok kişilerle arkadaşlığı 
            olmuş ama Suzi’de karar kılmıştı. Ekonominin rezil rüsva olduğu, 
            insanların standartlarının oluşmadığı ve yarının ne olacağı 
            korkusuyla yaşadığı, hele internet ortamının yaygınlaştığı bir 
            ülkede kadınların ve erkeklerin arkadaşlıklar kurmaları oldukça 
            kolaylaşıyordu. Herkesin ruhu satılığa çıkmış vaziyette. En azından 
            kiralıktı sanki.
 
            - Suzi olgun bir yaşta olmasa da  'hiç 
            bir erkeğin', sık sık ağlama krizlerine tutulan kadınların, eşini 
            aldattığını düşünüp kendisinin de eşini aldatmaya mehilli kadınların 
            yanına yaklaşmaz. Kendisine anlayış,  şefkat ve sevgi göstermeyen 
            kadının yanına da gelmez. Suzi  işte erkeklerin  böyle 
            davrandıklarının  bilincindeydi.
 
            -  Necati oldukça yufka yürekli ama 
            bir o kadarda gözünü budaktan esirgemeyen bir tipti. Suzi’den 
            duyduğu şefkati yakınlığı hiç kimseden duymamış ama Suzi’yle 
            tanıştıktan sonra da Suzi’nin sanal alem arkadaşlıklarını 
            yasaklamıştı. Nede olsa onunla evlenmese de hayatının sonuna kadar 
            arkadaş kalacaklardı. Necati’nin işi gücü yoktu. Kafasından 
            terlemeden nasıl para kazanılır, o işlerin planını yapar, çoğu zaman 
            da enselenirdi.  Suç dosyası oldukça kabarık olsa da bu planla 
            birçok kişinin canını yakacağını düşünüyordu.
 
            - Necati elindeki gazeteden bir haberi 
            kız arkadaşına okuduğunda arkadaşı Suzi gülmekten kendini zor tuttu. 
            Ama Suzi’ye gazeteden okuyarak esinlendiği ve yapmayı düşündüğü 
            planı anlatıp ta:
 
            - -Var mısın?” Dediğinde Suzi:
             
 
            - -Tabiî ki varım hadi gidiyoruz! 
            Diyerek çıktılar evden. Eryaman’da yeni bitmiş 14 katlı binalardan 
            birinden karşılıklı daire kiraladılar. Suzi sürekli uğradığı bir 
            internet kaffeden birbirinden süslü cümlelerle erkeklerin gönlünü 
            çelecek, içlerinden birini seçip kendine aşık edecekti. Ama önce 
            Necati’yle birlikte kendisine bir takma isim seçti. Tanıdığı 
            arkadaşı olan bir bayan ismini kullanarak internetten bir erkekle 
            samimiyet kurdu. Ev adresini vererek bir gün evine davet etti.  Tabi 
            adam büyük bir sevinçle kızın evine gider bayan kapıyı açar:
 
            - -Kimi aradınız?” Der. Adam bayanın 
            ismini söyler:
 
            - -Evet benim! Der bayan. Sonra adam:
 
            - -Efendim internette tanışmıştık ya! 
            Dediğinde bayan:
 
            - -Ay canımmm! Hoş geldin buyur. Deyip 
            adamı içeri alır. Adam Arzu dolu cümlelerle ağzınızın içindeki 
            sözlerin iletişim için nasıl kolaylıklar sağlayacağını düşünüp 
            kelimeleri özenle seçmek için duraksadığında bayan:
 
            - -Rahat olun lütfen. Çıkarın 
            üstünüzdeki ceketinizi. Der. Adam heyecandan vurgulamada hatalar 
            yapsa da peltek konuşmasını sağlayacak heyecanını yenmenin telaşını 
            sessizce içinde taşıyordu. İnternetin kendisine bulduğu sanal 
            sayesinde ilk defa bir kız arkadaşı olacaktı. Suzi adamın heyecanlı 
            olduğunu anlayıp:
 
            - -İİnternetle bulduğunuz ilk 
            arkadaşlığınız mı. Dediğinde adam kekelemeye devam edip dil 
            sürçmesiyle evetle hayır arası mırıldanmalarla saçma sapan bir 
            şeyler söylemişti farkında olmadan.
 
            - -Sizi seviyorum galiba. Bayan dedi.
 
            - -Beni sevdiğini söyledin gel şöyle 
            yanıma. Dediğinde, daha adam yerinden kalkmamıştı ki dairenin giriş 
            kapısı çoktan açılmış, arkası kapıya dönük internet çapkınının 
            arkasında bir kişi belirmişti iri cüsseli. İşte o anda kadın sesini 
            yükselterek.
 
            - -Vallahi suçum yok, zili çaldı 
            içeriye zorla girdi. Terbiyesiz bu adam beni tedirgin ediyor. Diye 
            bağırdı. Adam omzuna konmuş iki elin ağırlığını hissedip heyecanına 
            karışan korkuyla birlikte sıçramak istemişti. Tabiî ki bu Suzi’nin 
            sevgilisinden başkası değildi. Necati adamın gömleğinin iki 
            yakasından tutup utanmıyor musun evli barklı kadını taciz etmeye? 
            Necati sanki yardıma gelen apartman komşusuymuş gibi.
 
            - -Ham fendi şikâyetçi isen karakola 
            götürelim. Görsün bir bayanı taciz etmek, zorla evine girmek 
            nasılmış? Internet çapkını çoktan yalvarmaya başlamıştı bile.
 
            - -Vallahi bu adrese çağırdı hanım 
            beni, yemin ediyorum abi. Dedikçe kadının sanki eşi varmış gibi gene 
            yüksek sesle bağırarak.
 
            - -Ne olur komşum, kocam duymasın 
            ikimizi de keser. Deyip sözünü bitirdiğinde, bu seferde sevgilisi 
            ciddi tavırlarla:
 
            - -Hanım efendi anlıyorum sizi, ben 
            şahidim. Baksanıza adam zorla girmiş durumda evinize. Diyerek 
            kendisinde karşı koyacak direnci iyice kaybolmuş adama yüklenirler 
            itham edici sözlerle. Necati çeker tabancasını.
 
            - -Komşumun namusu benden sorulur, bu 
            iş burada böyle bitmez, sen hiç alakan olmayan bayanın evine zorla 
            gir, kadını taciz et. En az 10 sene yersin. Ne diyorsun bacım! 
            Dediğinde daha kadın her hangi bir şey söylemeden adam
 
            - -El aleme rezil olmayayım ne olur 
            ben evli barklı biriyim, karım duyarsa mahvolurum ne gerekiyorsa 
            yapayım bırakın beni! Demeye başlamıştı çoktan. Kadın:
 
            - -Yok öyle yağma, kolaylıkla 
            kurtulacağını mı sanıyorsun? Der. Kadının komşusu Necati:
 
            - -Tutukluluk halin cabası. Mahkeme 
            masrafların, manevi tazminat, dünyanın parasını ödersin kadın 
            şikayetçi olsa. Bacım manevi yönden gerçi çok korkmuşa benziyorsun 
            bir şeyler versin de adamı sal gitsin, bir daha da haneye tecavüze 
            kalkışmasın! Der. Adam kadınla olan internet ortamını çoktan 
            unutmuş, Necati’nin söylediğini tas dikleyerek:
 
            - -Bak arkadaş doğru söylüyor ne 
            istersen vereyim! Der. Adam zaten internette ne iş yaptığını, 
            arabasını, evini barkını, çocuklarına, sülalesine varıncaya kadar 
            çok şeyini Suzi’ye  söylemişti. Adam oracıkta üzerinde olan iki bin 
            lirayı verir, ayrıca beş bin liralık ta bir senet imzalar bir ay 
            sonrası için.
 
            - İnternet çapkını evi terk ederken 
            komşusu Necati bey adamın arkasından kapısı açık duran kendi evine 
            girerken adama:
 
            - -Bir daha görmeyeyim seni buralarda 
            haaa! Diyerek ayrıca  peşinden korku  salmıştı.
 
            - -Suzi perde aralığından adamın arabasına binişini seyredip 
            adamın gittiğini gördükten sonra hemen karşı dairedeki sevgilisinin 
            evine giderek Necati’nin hazırlamış olduğu şarabı kollarını 
            birbirlerinin arasından geçirerek karşılıklı “şerefine” diye 
            yudumladılar. Suzi bir elinde şarap kadehini tutarken diğer elinde 
            de tebessümle bir haberi okuyordu. İnternetten tanıştığı bir adama 
            başkasının ev adresini verdi. Adama:
 
            - -Kapıya geldiğinde beni cep  
            telefonumdan  ara. Dedi. Adam belirtilen adrese gelince telefon 
            etti:
 
            - -Şimdi ne yapacağım? Diye bayanı 
            aradı. Büyün:
 
            - -Ben içerdeyim kapının zilini 
            çalmadan soyun bakalım! Der. Adam soyunur.
 
            - -Şimdi ne yapacağım? Dediğinde kız  
            arkadaşı:
 
            - -Zili çal beni karşında çıplak 
            bulacaksın. Der. Adam heyecanla kapının zilini çalar. O da ne hiç 
            tanımadıkları çıplak birisi evlerinin kapısını çalmış karşılarında 
            duruyor.  Hemen adamı yakalamışlar polisi arayıp gelen polise teslim 
            etmişler. Adam durumu izah etmiş kızın telefonunu vermiş ve kızı da 
            yakalamışlar. İşte bu haber Necati’ye ilham kaynağı olmuş ilk 
            işlerinde güzel para kazanmışlardı. İlk işlerinin alışkanlığıyla 
            Necati sevgilisiyle beraber yapacakları ikinci işlerinin planı 
            hazırlamıştı. Birkaç gün gezip eğlenmişler ve bir başka sevgili için 
            Suzi çoktan internet kafenin yolunu tutmuştu.
 
            - Her defasında planları çok iyi 
            işler. Son işinden sonra bir gün Necat’inin karşısına sıska birisi 
            çıkar. Adam her ne kadar Suziye göre denk birisi ise de Necati’ye 
            göre boy fakiriydi. Necati oldukça kendinden emin adamı korkutmuş iş 
            pazarlık safhasına gelmişti. Necati iki ellerini ense köküne arkadan 
            dayamış karşısındaki tuzağa düşmüş internet sevgilisi tacizciye yeni 
            yeni hamleler yapıyordu ki arkadan bir el ustalıkla Necati’nin iki 
            elini bileklerinden kavrayıp ters bir hareketle Necati’yi 
            koltuğundan fırlatmış, bilekleri kırılacak derecede bükülmüş olan 
            Necati yabancı biriyle yüz yüze gelmişti. Necati iki büklüm olup 
            yabancının karşısında çapraz duran kollarını kurtarmaya çalışsa da 
            nafile. Yabancı o esnada:  
 
            - -Söyle bakalım kaç kişinin parasını 
            gasp ettiniz, bu size yakışır mı? Dediğinde Necati karşısındakinin 
            sivil polis olduğunu geç de olsa anlamıştı. Sıska ve bücür sevgili 
            adeta devleşmiş ve:  
 
            - -Alın götürün bunları, baksana iki 
            kişilik bir çete bunlar. Bir daha da masum insanların canlarını 
            yakmazlar. Deyip dışarıda hazır bekleyen ekibe arkadaşıyla birlikte 
            Necati’yi ve Suzi’yi teslim etmişlerdi. Polis otosunda giderlerken 
            Komiser:
 
            - -Nerden geldi aklınıza böyle adam 
            dolandırmak söyleyin bakıyım? Dediğinde  Necati  birazda kelepçenin 
            sıktığı ellerini gevşetmek için  uğraşırken can havliyle:
 
            - -Vallahi gazeteden bir haberden 
            esinlendim gomiserim! Komiser:
 
            - -Esinlendin demek ha! Bu ne biçim 
            iştir Vallahi anlamıyorum! Der Komiser yanındaki arkadaşına. Çocuk 
            Süpermen filmini seyreder esinlenip kendini bakondan aşağı atar. 
            Vurdulu,  kırdılı filim izlerler öğrenciler birbirlerini 
            bıçaklarlar, öldürürler. Filimden esinlendim derler.  Ahhh şu 
            esinlenmelerden çok çekeceğimiz var. Necati hem komiseri çaktırmadan 
            dinliyor, bir taraftan da:
 
            - -Vallahi gazeteden esinlendim 
            gomiserim! Diyordu.  
 
           
                  
                
                  | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
          02  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA  | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
              
                
                 - BİR KADIN VARDI       
                 
 
                
                -  
 
                - Bir savaş,  
 
                - Bir işsizlik,
 
                - Bir yalnızlık, yoksulluk.
 
                - Ne sayarsan say.
 
                - Değil mi ki çaresizlik dayanmış kapına.
 
                - Bir anne var  kucağında çocuğu,
 
                - Emzirmek ister.
 
                - Bir eli uzanır düğmelerine,
 
                - Mavi açık  yakalı  bluzun.
 
                - Sonra,  
 
                - Çocuğun elleri değer göğsüne.
 
                - Açılır ağzı çocuğun meme uçları değdikçe.
 
                - Emmek ister.
 
                - Kadın sapsarı,
 
                - Kadın zayıf, kadın kuru
 
                - Kadın Anadolu bozkırı.
 
                - Göğüsler pörsük ve sarkık.
 
                - Çocuğu emzirmek kandırmaca sı  işin.
 
                - Ağlıyor sarılıp çocuğuna kadın.
 
                - Biliyor ki mücadelesi,  bir  ölüm  kalım.
 
                - Tuzlu bir gözyaşı damlıyor dudağına çocuğun.
 
                - Kadın, daha bir sıkı  sarılıp çocuğuna;
 
                - Bir gözyaşım kaldı diyor  verecek
 
                - Bari onu paylaşalım.
 
               
                
          | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          03  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA  | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
              
                
                 -  NOKTA     
                 
 
                
                -  
 
                - Düşlerimin sırça saraylarında
 
                - Yaşamımı adadığım
 
                - Ne sen  kürkçü dükkanısın
 
                - Ne de ben tilki.
 
                - Sen ormanımı yakıyorsun yüreğimdeki
 
                - Bir kuru anıza kibrit çakıp
 
                - Dönmezdim belki
 
                - Kıvılcımlar sıçramasa gözlerinden
 
                - Biliyor musun ?
 
                - Gün güne ölüyorum avuçlarında.
 
                - Hasat dönemine kalıyor acılarım.
 
                - Yeni bir umuda  ancak  filizlenir gelecek
 
                - Ben ki dokunulmazlığımın zırhına bürünüp
 
                - Çıkmaz bir sokakta
 
                - Bir bilinmezliğin sonsuzluğunda kaybolurum.
 
                - İlk defa boyutsuzum,
 
                - Ve ilk defa bir nokta.
 
               
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
          04  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA  | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
              
                - ELİM ELİNE DEĞİNCE
 
                -  
 
                - Elim eline değince,
 
                - Artar şekerim.
 
                - Kurur dudaklarım, kalmaz ferim,
 
                - Dizlerimde.
 
                - Etrafı sarılmış bir anarşist gibi,
 
                - Teslim oluyorum bir gülüşüne
 
                - Ve kendimi sana bırakıyorum
 
                - Dalıyor  gözlerim.
 
                - Yokluğunda seni düşünüp.
 
                - Damlıyor bir iki damla yaş.
 
                - Damlıyor yokluğun
 
                - Sana olan sevgim içimde bir törene dönüşüyor
 
                - Hele dostlarıma sarılışım,
 
                - Bir faciayı önlüyor.
 
                - İçimdeki sessiz fırtınada
 
                - Stresim doruğa çıkıyor.
 
                - Sessizliğim, bastırılmış duygularımın  suskunluğudur.
 
                - Yüreğim ,yaban kuşları gibi ürkek,
 
                - Sönmüş bir volkan gibi durgundur.
 
                - Bir gölge bile korkutur beni.
 
                - Ve korku bir fobiye dönüşür içimde
 
                - Oysa,
 
                - Yasadışıdır kural tanımayan aşkım
 
                - Sevgindir ,içimdeki isyanımı bastıran
 
                - Bir başkaldırışa son darbedir yokluğun.
 
                - Son darbedir bir güce dönüşüp,
 
                - Zapt edilmeyen.
 
                - Sanki batan bir gemiden  
 
                - S.O.S verir umutlar
 
                - Tehlike sinyalleri sarar dört bir yanımı 
                 
 
                - Ve anlamsız bir mavide
 
                - Anlamsız bir geleceğe yelken açar umutlar.
 
                - Ve o mavide kaybolur
 
                - Bir kasırgaya dönüşür bulutlar
 
                - Hayaller yıkılır ,savrulur düşler.
 
                - Sonra beyaz bir leke gibi durur.
 
                - Çıldırmış dalgaların köpükleri
 
                - Yorgun bir savaşçı gibi sahile vurur
 
                - Ve deniz  yorulur.
 
                - Bir bakarsın sakinleşir liman,
 
                - Sakinleşir yürek.
 
                - Sular durgun ve sessiz,
 
                - Ve açıklardan yol alır sahile ,bir sandal nefessiz.
 
                - Çekilmez kürek
 
                - Bir büyünün tılsımı olsa gerek
 
                - Ve belki de dalan gözlerimde zaman
 
                - Erişemeyeceğimiz bir yerdedir,
 
                - Olmamız gereken yerlere inat.
 
                - Bir bakarsın kış sarar dört bir yanımızı.
 
                - Ağlamaklı bulutlar, gökyüzünden siner  yere.
 
                - Yağan kırağıdır şimdi yağmur yerine
 
                - İliklerine
 
                - Nakşeder soğuğu.
 
                - Ve dalgın bakışlarımızdan
 
                - Havayı ısıtan ciğerlerimize çekeriz soluğu.
 
                - Ve şimdi ciğerlerimizde
 
                - Peş, peşe yanan sigara dumanları var.
 
                - Artık üşütmeyecek beni
 
                - Ne kırağı, ne kar
 
                - Bak bu soğukta bir başka çıkıyor sesim.
 
                - Hele nefesim,
 
                - Her soluk alışverişte,bir buhara dönüşüp kaybolur
 
                - Kaybolur yürüdüğüm sokaklarda
 
                - Ve karda
 
                - Kar ,
 
                - Şimdi düşünebildiğim kadar
 
                - Uzaklarda.
 
                - Yalnızlık işlemiş  iliklerime ,yalnızlık
 
                - Yemin ettim seninle olmağa.
 
                - Seninle olmağa bir adağım var.
 
                - Adağım, o kutsal mabetlerde değil,
 
                - O ,kutsal mabetlerin ayinlerinde gizli.
 
                - O gizli ayinlerde şimdi
 
                - Anlayamadığım mırıldanmalar var
 
                - Anlayamadığım mırıldanmalarla,
 
                - Ne yokluğa, ne sevgisizliğe ve nede
 
                - Çaresiz bir derde , açılıp kapanmasın dudaklar.
 
                - Açılıp kapanmasın eller.
 
                - Ne hocaların ve nede rahiplerin
 
                - Sade ve sessiz,
 
                - Yalın, gösterişsiz,
 
                - Giysilerle dua etmeleri ilgilendirmeyecek beni.
 
                - İlgilendirmeyecek bir başka kültürün kucağına itilmiş
 
                - Seçkin bir kabilenin kızı.
 
                - İçimdeki sızı,
 
                - Uyanışım.
 
                - Uyanışım,dalan gözlerimdeki o tatlı rüyadan.
                 
 
                - Ve o mor dağları geçit vermeyen dünyadan
 
                - Ve o  dünyadan sana gelişim
 
                - Sana seslenişim.
 
                - Çünkü bu dünyada ben adadım kendimi sana
 
                - Ve biliyorum ki,
 
                - Elim eline değince ,artar şekerim.
 
                - Kurur dudaklarım,
 
                - Kalmaz ferim
 
                - Dizlerimde
 
               
                 | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          05  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Ayşe PASLANMAZ  | 
      
      
        | 
         
        
        Ayşe PASLANMAZ HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
              IV. KAPADOKYA ŞİİR 
              YARIŞMASI KATILIM SÜRECİ BİR AY UZATILDI
             
            Nevşehir’in Ürgüp ilçesindeki, 
            Kapadokya medyasının en değerli markalarının başında gelen radyo 
            istasyonu Ürgüp FM’in organizasyonuyla, 16 Ekim 2009 tarihinde 4. 
            Uluslar Arası Geleneksel Ürgüp FM Kapadokya Şairler Şöleni 
            düzenlenecek.  
                        Ürgüp FM Radyosu Yönetim Kurulu Başkanı Ayşe 
            PASLANMAZ; daha önce üç defa düzenledikleri şiir şölenini yine  bu 
            yılda yurt dışından katılımlarla uluslararası düzeyde olduğunu 
            söyledi. Ayşe PASLANMAZ; tarihi ve doğal güzellikleriyle ünlü 
            Kapadokya’nın buna benzer organizasyonlarla kültür merkezi de olmaya 
            aday olduğunu, bu şölen ile bölgenin şiire doyacağını söyledi. Ayşe 
            PASLANMAZ; “Kapadokya şiire bahçe olabilecek bir mekân haline 
            geliyor, sözün sultanlarını Kapadokya ‘da buluşturarak hem yöremizi 
            tanıtıyor hem de şiir yarışmaları düzenleyerek, geleceğimize yön 
            verecek gençlerimize şiir sevgisi aşılamanın huzurunu yaşıyoruz. 
            Şiir şölenleri, kapsamı ve içeriğiyle bir yandan bölgede 
            kültür–sanatın gelişmesi ve yaygınlaşmasına, bir yandan da beldenin 
            kültürel kimliğine yeni bir boyut kazandırıyor” dedi.  
            Gönül bahçemize yeni fidanlar 
            dikmek, tanışmak, görüşmek, kalıcı ve samimi dostluklar kurmak, şiir 
            dinlemek, şiir solumak, güzellikleri paylaşmak için radyomuz 
            tarafından geleneksel 4.Kapadokya Şiir Şöleni 
            gerçekleştirilecektir. Yarışmaya katılacak şairlerin en geç 
            16.06.2009 tarihine kadar www.urgupfm.com.tr adresiyle 
            irtibata geçerek şiirlerini radyomuza ulaştırmaları gerekmektedir. 
            Kapadokya’nın Yıldızı Ürgüp FM, bu ve bunun gibi girişimlere ön ayak 
            olmaya devam edecektir” şeklinde konuştu.
             Ürgüp FM, önceki yıllarda 
            ‘Kapadokya Tatili’ ödüllü yarışma ile dikkatleri üzerine çekmişti. 
            Bu yıl ise yine önceki yılda olduğu gibi “Kapadokya Balon Turu” ile 
            dikkatleri toplamayı hedefliyor.
            Bu sene ki Kapadokya Şiir Şöleni 
            adet üzerine yine lise ve dengi düzeyindeki okul öğrencilerinin ve 
            Türkiye-Avrupa çapında şairlerin katılacağı şiir yarışması iki 
            kategoriden oluşuyor.
            Şair kategorisinde yarışmada birinci 
            olacak şair 1.000,00 TL, ikinci olacak şair 750,00 TL, üçüncü olacak 
            şair ise 500,00 TL para ödülleri ile Kapadokya balon turu, kupa, 
            takdir belgesi kazanmış olacak. Öğrenci kategorisinde yarışmada 
            birinci olacak öğrenci cumhuriyet altını, ikinci olacak öğrenci 
            yarım altın, üçüncü olan öğrenci ise çeyrek altın ile Kapadokya 
            balon turu, kupa, takdir belgesi, Ürgüp FM logolu saat kazanmış 
            olacak. yedi kişiye de her iki kategoride plaket ve teşekkür 
            belgeleri verilecek. En çok şiir gönderen okula plaket ve ilk üç 
            dereceye giren okul müdürlerine ödül gecesinde plaket takdim 
            edilecektir.  
            Yoğun talep üzerine şiir yarışmasının katılım tarihi 16 Haziran 
            2009’dan 17 Temmuz 2009 tarihine kadar bir ay daha uzatıldı.
             
            ÜRGÜP FM, IV. Kapadokya Şiir Şölenini İftiharla Sunar...
            İşte Dördüncü Kapadokya şiir şöleninde görev alacak jüri 
            heyeti...
            ÖGRENCİ KATEGORİSİ JÜRİ HEYETİ
            Jüri Başkanı 
            Nevşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç 
             
            Jüri Üyeleri 
            Nevşehir Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nden 
            Yrd. Doç. Dr. ÖMER BAYRAM 
            Yrd. Doç. Dr. ÜNAL ZAL 
            Yrd. Doç. Dr. İ.ETHEM ÖZKAN 
            Yrd. Doç. Dr. MALİK BANKIR
            ŞAİR KATEGORİSİ JÜRİ HEYETİ
            Jüri Başkanı 
            Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (Türksav) Başkanı Yahya 
            AKENGİN 
             
            Jüri Üyeleri 
            Araştırmacı Yazar - Şair Abdullah SATOĞLU 
            Balkan Aydınları ve Yazarları Birliği Başkanı Osman BAYMAK 
            Avrupa Türk Yazarlar ve Sanatçılar Birliği Kurucu Üyelerinden Eski 
            İkinci Başkanı Duran TAMER 
            Avrasya Yazarlar Birliği Başkan Yardımcısı, Şair-Yazar Lütfü 
            ŞEHSUVAROĞLU
            Şair Yazar Cezmi ERSÖZ 
            Nevşehir Eski İl Tarım Müdürü Mehmet BİLGİN
            Uluslar Arası Geleneksel Ürgüp FM Kapadokya Şiirler Şöleni ödül 
            gecesinde, Türkiye’nin dört bir yanından davet edilen şairlerin ve 
            öğrencilerin katılımı ile 16 ekim 2009 tarihinde şiir dinletisi ve 
            ödül gecesi birlikte gerçekleştirilecek.
            Daha önceki üç organizasyona katılan mülki amir ve yetkililerin, 
            bu sene yapılacak organizasyona da tam kadro katılımları bekleniyor.
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          06  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Bora ATILGAN  | 
      
      
        | 
         
        
        Bora ATILGAN HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
          
              - TESADÜF
 
            - Şimdi beni yitirmenizi, benim yerime 
            kendinizi bulmanızı buyuruyorum; hepiniz beni inkar ettiğinizde, 
            reddettiğinizde, işte o gün, ancak o gün geri döneceğim sizlere…’’
 
            - FRİEDRİCH NİETZSCHE  
 
            - Duyulara dıştan verili olan 
            işaretler aracılığıyla içsel gerçekliğin bilinmesini sağlayan bu 
            yönteme ‘’anlama’’ diyoruz. ’’   WİLHELM DİLTHEY  
 
            - Tesadüf! Bu yazının yazılış sürecini 
            ifade eden tek anlamlı sözcük. Yanlış anlamayın, tesadüf sözcüğünün 
            tek anlamlı olduğunu savlamıyorum; sadece bu yazımın yazılma 
            serüvenini anlatacak tek sözcüğün bu olduğunu söylüyorum, o kadar. 
            Tesadüfen elimi klavyenin üzerinde buldum ve serüven başladı. Yine 
            bir diyara konuk olarak gitmeye hazırlanıyordum. Bu seferki 
            yolculuğum kalemimin güdümünde tesadüf denizlerinin açıklarına doğru 
            olacaktı. Tesadüfü doğuran bir sebep yok muydu peki? Olmaz olur mu? 
            O, söylemişti bana hayatın küçük tesadüflerin etkisinde işlediğini. 
            İşlemek sözcüğünü kullanırken bir makineye mi benzetiyordu hayatı? 
            Kim bilir? Gerçi benzetmiş olsa da yanılmış olduğunu söyleyemem. 
            Hayat bir makine gibi işliyor ve biz o makinenin için de yarı 
            bilinçli bir biçimde çarkların arasında bize sunulana razı ve bize 
            sunulandan memnun yaşıyoruz. Tesadüfen başımızı omzuna 
            taslayabileceğimiz birini bulursak ne mutlu bize. O, da öyle 
            demişti. Küçük kutusundan bahsetmişti. Küçük kutusunun içine 
            doldurmayı istediği şeylerle mutlu bir biçimde yaşamayı arzuladığını 
            söylemişti. Küçük tesadüflerin küçük kutusu; ne mutlu sana, ne mutlu 
            seni imgeleminde yaratabilen hassas beynin minicik yüreğine! 
            Mutluluk mu bizim aradığımız değer biçilmez hazine? Tüm 
            aramalarımıza rağmen gül yüzünü bize göstermeyen narin sevgili? 
            Yüzyıllardır arıyoruz neyi aradığımızı bilmeyerek. Şair sormuştu; ‘’ 
            Bana mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin?’’ diye. Abidin 
            resimler çizmişti, neredeyse üç çeyrek asır. Peki mutluluk o 
            resimlerin neresinde? Chagal’ın ‘’ Hemhal Olmuşlar At Üstünde’’ adlı 
            resmini gözlerinizin önüne getirin hele. Mutluluk bu olamaz mı ki? O 
            resimdeki iki sevgili mutluluğun ete kemiğe bürünmüş hali olamaz mı? 
            Ya da mutluluğun tek somut anlatımı o resimdeki iki sevgilinin 
            durumu mu? Sorular uzuyor, sorular uzadıkça O’ nun yüzündeki 
            belirsizlik çoğalıyor. Hissettiklerimizin çoğuna yerleşen 
            yüzyılların küflü hüznü bir vezir i azam edasıyla kuruluyor 
            yüzümüzün soluk tahtına. O, söylemişti. Küçük kutusuna sığdıracağı 
            şeylerle dünyanın yozlaşıklığının ötesinde mutlu bir yaşamı 
            sevdikleriyle birlikte sürebilmenin kıvancını bana. Öğrenmiştim. 
            Biliyorum demeyi sevmediğimi söylemiş miydim hiç? Elbette söyledim. 
            Hüznümün bir köşesine ilişmiş biçimde sinsice bekleyen belleğimden 
            ani bir nida yükseliyor, altında söylenmedik söz bulunmayan 
            gökyüzüne. ‘’Biliyorum’’ demeyi sevmediğini söylemiştin ey fani 
            insan. Fani olan bendim, fani olan benliğimdi, fani olan yaban 
            düşüncemdi, fani olan tüm faniliğine rağmen ölümsüzlüğe uzanmayı 
            arzulayan kalemimdi. Kalemim, bilmediği bir diyarı tecrübesizce 
            betimlemeye çalıştıkça bocaladığını görüyor ve erişemeyeceği bir 
            olgunluk düzeyine ulaşmak için boşuna çaba sarf ediyordu. 
            Yorulmuştum, benliğim ağır yara almış,  hanım yağmalanmıştı.
 
            - Tesadüf! Falanca yerde falanca 
            kişiye rast gelmek ya da beklenmedik bir anda aşırı derecede mutlu 
            edici bir olay ve ya da durumla karşı karşıya kalmak, ilk defa 
            giydiğin bir bluz ile girdiğin sınavda yüksek not alınca bütün 
            sınavlara o bluzla girmeyi istemek kadar basit ve adi bir biçimde 
            açıklanamayacak ölçüde anlamlı bir kelime, tesadüf. O, da böyle 
            demişti tam olarak ve sunturlu bir küfürle bozulan kalemini yâd 
            etmişti. Evindeki kalem çöplüğünden bahsederken bir yandan da ‘’ 
            kapalı devre analizi’’ yapmaya devam etmişti. Bir eli klavyedeydi, 
            bir eli kitabında ve ya çalıştığı konu da bilgisayardaydı diyelim 
            öyle olsun işte. Mucizevî kelimeyi işte böyle bir durumda yazım 
            olsun o: zaman. Ne tarifsiz bir sözcük değil mi? Ne kadar 
            tanımlamaya çabalasak da, çaldığımız zamanın minaresine kılıf 
            bulamadığımızdan bir türlü anlamlandıramadığımız bir sözcük: zaman. 
            Hepimiz onun içindeyiz ve ya o bizim içimizde. Bütün yaşamımız ona 
            ayarlı, onun içinde bütün debelenişlerimiz. Tanpınar‘ın dediği gibi; 
            ‘’ ne içindeyiz zamanın / ne de büsbütün dışında / yekpare geniş bir 
            anın / parçalanmaz akışında ‘’. Bir de onu ölçmeye çalışmışız iyi 
            mi? Boyunu posunu belirlemeye çalışmışız ve bu çalışmalarımız 
            sonunda icat ettiğimiz aleti bir apolet gibi kolumuza asmışız, bak 
            şimdi de kolumda. O, şöyle dedi sonra ‘’ o küçük kutumun içine 
            sığdırdığım küçük şeylerim ve sevdiklerimle zamanın etkisinin 
            dışında bir düzlemde mutlu yaşamak istiyorum.’’ ve ekledi bütün 
            şirinliğiyle ‘’ sadece tesadüfler etki edebilmeli oraya, ayarlanmış 
            olmamalı hiçbir şey’’. Ayarlanmış olmamalı mutluluğumuz, ayarlanmış 
            olmamalı sevdiklerimiz ve biz bir şeylere yetişmek amacıyla koşturup 
            durmamalıyız ayarlanmış bir hayatın içinde. Tesadüfler etkilemeli 
            sadece yaşantımızı, gerçek tesadüfler. Onlarla yaşantımız 
            belirlenirken karşılaştığımız her tesadüfte alaycı olmayan huzurlu 
            bir gülümseme kaplamalı dudaklarımızı. Ellerimiz sonsuzluğun 
            güllerinin demetlerine uzanarak, mutluluk bahçesinin mahsulleri olan 
            bu gülleri sevdiklerimize dağıtsın. Sevdiklerimiz de bu gülleri 
            kendi sevdiklerine versinler; derken güller elden ele. Edip Cansever’ 
            de tam olarak bunu söylemişti ‘’ Yerçekimli Karanfil’’inde; ya da 
            ben onun böyle söylediğini sanmıştım, bana gelen çağrışım böyleydi 
            onun şiirinden. ‘’ Görüyor musun bir sevdayı büyütüyoruz seninle’’ . 
            Bunu O’na söylemiyorum, kesinlikle, yanlış anlaşılmasın bu sözüm de. 
            Bunu tüm insanlığa seslenerek adeta haykırırcasına söylüyorum, 
            ‘’ulumam’’ gittikçe tizleşiyor, kendimi yiyip kendimi tüketiyorum: 
            ‘’gittikçe artıyor yalnızlığımız.’’
 
            - Tesadüf ! Bir defa da odasını 
            toplarken rastlamıştım ona. Bir yandan kütüphanesinin raflarını 
            düzeltirken öbür yandan kafasında kurduğu dünyanın teorik 
            temellerini atmaya çalışıyor; bütün bunlardan bulduğu vakitlerde de 
            bana laf yetiştirmeye çalışıyordu. Laf yetiştirmek derken olumsuz 
            bir durum canlandı kafanızda değil mi? Olabilir; ama daha çok erken 
            bunun için. İleride önünüze çıkacak olan olumsuzluğun bir ‘’ 
            girizgâhı’’ olsun bu şimdilik. Sonra ayrıntılı bir biçimde gireriz 
            içine çıkmamacasına. Şunu bilin yeter: yormuştum kendimi, kendi 
            yorgunluğumu ona yormak istemiştim; şimdi daha iyi görebiliyorum 
            bunu. O zaman O’na uzun uzun odasını toplamasının gereksizliğini 
            kanıtlamaya çalışmıştım, kendimi büyük göstermek için belleğimin ve 
            kalemimin sınırlarını zorlamıştım. Değme filozofun içinden 
            çıkamayacağı felsefi uslamlamalar türetmiştim bütün çelişkileriyle 
            birlikte. Ben bunlarla uğraşırken O odasını toplamaya devam 
            ediyordu, oysa ben onun uğraşının anlamsızlığını kanıtlamaya çalışan 
            bir yazı yazmak için klavyenin başında terliyordum ve onun ne 
            yaptığını nelerle uğraştığını, neleri düşündüğünü hiç aklımdan 
            geçirmiyordum. Şimdi düşünüyorum da bir insanın odasını toplarken 
            içinde bulunduğu bunalım halini o zaman nasıl da algılayamamışım. 
            Kızıyorum kendime, zaten oldukça düşük olan benlik bilincim ve öz 
            saygım biraz daha zedeleniyor. Kendi küçüklüğüme bakmadan bir deli 
            kibriyle kendimi ona ispatlamaya çalışıyordum işte. Hem de nasıl: 
            Derrida’nın ‘’differance’’ kavramı üzerinden zamanın ruhuna yönelik 
            eleştirel çözümlemeler yapıp, tesadüf adı verdiğimiz kavramın ‘differance’’ 
            ın insanlar tarafından farklı algılanmasıyla ortaya çıktığını Luis 
            Borges’un felsefesini eleştirerek ispata çabalamak. Kanıtladıktan 
            sonra neyi elde edecektim ki? Koskoca bir hiç. Neyi kazanacaktım ki? 
            Koskoca bir hiç. Şunu bekliyordum galiba: tamam sen haklısın. Bu 
            beklediğim gerçekleşeydi ne olacaktı peki? Koskoca bir hiç. Evet, 
            koskoca bir hiç uğruna minicik bir yüreği kırmak… Kırıldı, kırdım. 
            Kırıkların tamir edilmezliğini düşündükçe çıldırdım, onarabilsem 
            bile kırılan yerlerde kırgınlığın izleri varolmaya devam edecekti. O 
            meşhur hikâyedeki gibi kütüğün üstünde çivilerin izleri kalacaktı. 
            Ne yaparsam yapayım silemeyecektim o izleri, sadece üstlerini 
            örtebilirdim; fakat üstünü örttüğüm bu kırıklar gözümden uzak 
            oldukça bilincimin altını oyup kemirecekti. Sustum, suskunluğum 
            dillerin susmasını geçene kadar devam ettim. O’nun odasının dağınık 
            bir köşesinde O’nun eliyle toplanmayı bekledim.
 
            - Tesadüf ! Gel sen topla beni bu 
            gece. Dağılmışım, benliğimden çıktığım halde sıfıra ulaşamamışım. 
            Şarkıda söylendiği gibi ‘’kendimi kendimden çıkardım’’ ;ama kalan 
            sıfır değildi. Bir başkasıydı. Tanıyamamıştım onu ilk bakışta. 
            Sonradan öteki yüzlerimden biri olduğunu anlamıştım. Binlerce yüzüm 
            vardı ve her yüze ait olan farklı benliklerim. Hangisine ihtiyaç 
            duyarsam onu takınıyordum. Aldatıyordum herkesi ve ya yüzümde o an 
            onların görmek istediği kişiyi taşıyarak onları aşağıladığımı 
            düşünüp kendimi aldatıyordum. Müstear bir kişilik bu bendeki, 
            hüzünlerim gibi üzerinde iyelik ekimi taşıyor olsa da bana ait 
            olmayan ve birçok kişinin izini bağrında taşıyan çoğul bir kişilik. 
            O’na da söylemiştim bunu, farklı kişiliklerin içini tek bedenle 
            doldurmaya çalıştığımı, bunu yapacağım derken çoğalmak yerine 
            parçalandığımı ve her bir parçamı ayrı bir bütün sayıp ikinci bir 
            bölünmeye tabi tuttuğumu. Yadırgamadı O, ben de yadsıma gereği 
            duymadım. Yadsımalıydım; çünkü benliğimi işgal eden diğer 
            kişiliklerimden en yalancı olanı böyle emrediyordu bana. Emrediyordu 
            benim yarattığım sefil kişilik, bana emirler verebiliyordu işte. 
            Sefil kişiliğimi susturduktan sonra ben bu parçalanmışlık içinde 
            toparlanmak için kıvranırken O şöyle demişti: ‘’ Benim de dolabımda 
            yüzlerce maske var ve her gün dışarıya çıkarken birini takıyorum, 
            eve gelince çıkarıp bir diğerini takınıyorum. ‘’ çıldıracaktım, hala 
            çıldırıp çıldırmadığımı net bir biçimde bildiğimi söyleyemem. Benim 
            gibi birine rastlamıştım: benim gibi biri. O’nun maskeleri vardı, 
            benim kişilerim. O maskelerini takınıyordu, ben kişiliklerimi. Ben 
            kendimi kendimden çıkarıyordum, O ise maskelerini çıkarıyordu 
            yüzünden. Aklıma birden ikinci bir şarkı geliyor tam da burada: 
            Maskeli Balo.  ‘’O maskeli balo ve onun sahte yüzleri.’’ Sadece 
            burası önemli benim için bu şarkının. Bu dizeyi bağlamından 
            koparıyorum ve kendi bilincimde yeni bir bağlama uluyorum. Bir 
            süvari gibiydim o gece. Maskeli Balo’nun içinde sahte yüzünü 
            takınmış O’nu arıyordum ilişik kişiliğimle. Sadece bulmayı 
            istemiyordum, bulmak için ölüp ölüp diriliyordum. Kendimde kendimi 
            diriltiyordum. Bak burada yeniden seni hatırladım ey okuyucu! Sakın 
            yanlış anlama, bu yazımda O’na ilan ı aşk etmiyorum. Her ne kadar 
            aşkın şehri Venedik’in maskeli balolarından bahsediyor olsam da 
            burada kast ettiğim şey aşk değil. Ey okuyucu Freud’u haklı çıkarmak 
            için bu kadar kendini paralama olur mu? Sen ben değilsin , ‘’kendine 
            zarar verme mesleğinde’’ henüz yenisin, ayağını denk al, yoksa sen 
            bilirsin. Ayrıca yazıyla ve şiirle âşık olunmayan bir devirde 
            yaşadığımızı da burada bu yazıya ataç ile iliştirmek isterim. Bu 
            sözlerim O’na değil ey okuyucu sana, beni anlasana. Ama önceden 
            uyarıyorum seni, sakın beni anlamak için çaba sarf ederken kendini 
            parçalama. Şunu bil ey okuyucu: O ve ben ‘’sadece ve sadece’’ 
            tanıtlanmış bir hayatı ayarlanmış bir dünyanın içinde yaşamaya 
            muhalif olarak farklı maske ve kişiliklerle isyanımızı ifade etmeye 
            çalışan ‘’soyu tükenmeye yüz tutmuş’’ iki ‘’ hümanist entel 
            serseri’’yiz; aşık ve maşuk değil !!!  
 
            - Tesadüf ! O, kapalı bir devre olan 
            asıl benliğimi analiz ederken beni oluşturan nedenleri ve alt 
            nedenleri gördükçe olasılık dâhilinde olmayan bir varoluşa sahip 
            olduğumu keşfettim. Keşfim tesadüfîydi, isteyerek bunu yapmadım ben. 
            İstesem de yapamazdım zaten. İsteyip de yapabildiğim o kadar az şey 
            var ki yazsam bir yazının başlığı bile olmaz. O, yazıyor musun 
            demişti bana. Ben de yazdığımı söylemiştim O’na. Önemseyip bunları 
            okur mu ki? Belki küçük bir ihtimal var, O bu yazıyı okuyabilir. 
            Küçücük bir tesadüf O’nun bu yazıyı okumasına aracı olabilir. 
            Tesadüfen klavyenin üzerinde dolaşmaya başlayan ellerimin yazı 
            yoluyla uzandığı bu serüven onun okuması için yazılmadı sadece. 
            O’nun da bu yazıyı okuyacağı gerçeği göz önünde tutularak yazıldı 
            bunu itiraf ediyorum. Tutuklayın beni, sorguya savunmaya gerek yok, 
            kurun bana meyvesi insan olan ağacı, bahar mevsimi geldi. İskemleyi 
            fazla küçük yapmayın emi, küçük iskemlelerden oldum olası nefret 
            ederim. Bu nedenle kırık bir kalbe uzanmanın yolunu küçücük bir 
            iskemleye benzeyen bu yazıdan açmasını beklemem; çünkü küçük 
            iskemleler bir yerlere ilişmek içindir, bilirim. Bir kafe köşesine, 
            bir kaldırım kenarına, bir masanın ucuna, bir kalbin kapakçığına…
 
            - Tesadüf! Bu yarı kurmaca düzlemi 
            işgal eden yazıyı altı bölümde bitirmek istemezdim. Kısa kesmeleri 
            sevmediğimi iyi bilirsin ey okuyucu. Uzun uzun söz etmeliyim her 
            şeyden, uzun uzun itiraf etmeliyim her şeyi. Sıkı dur tesadüf, 
            itiraf ediyorum her şeyi: Bu metni altı bölümde bitirmek istemezdim; 
            fakat…
 
            -  
 
            - Tesadüf bu ya; yedinci bölümde 
            dinleneceğim.
 
            - AYIRT EDİCİ ALGILAMAYA YÖNELİK 
            EDİTORYAL NOT: ‘’Ölüler Biliyor Dirilere Aşk İtirafımdır! ’’ ı bir 
            sonraki yazıya kadar bekleyeceksiniz.
 
           
          
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          07  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Dilek BİGA  | 
      
      
        | 
         
        
        Dilek BİGA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
              
                - GÖÇMEN GÖZLÜM
 
                -  
 
                - Gözlerim Ağlamaklı, yağmura mı özendin
 
                - Hani Şu Dört Mevsimden Son Baharı Severdin?
                 
 
                - Yolculuk Var Galiba,Kuşlara mı Özendin
 
                - Seni çok seviyorum hoş çakal göçmen gözlüm
 
                -  
 
                - Kaderinmiş bu senin göç göç olup dolaşmak
 
                - Her çiçekten bal için bin bir toza bulaşmak
 
                - Bir daha mümkün değil mümkün değil buluşmak
 
                - Seni çok seviyorum hoş çakal göçmen gözlüm
 
               
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          08  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Dilek BİGA  | 
      
      
        | 
         
        
        Dilek BİGA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
              
                - KAÇTI TREN
 
                -  
 
                - Hayallerin gerçek olsa
 
                - Güzellikle dolup taşsa
 
                - Bunun sonu ölüm olsa
 
                - Kaybettin ya bulamazsın
 
                -  
 
                - Beni bana unutturdun
 
                - Çıkmazlara yol tutturdun
 
                - Yok ki, artık yerim yurdum
 
                - Arama hiç bulamazsın
 
                -  
 
                - Kaçtı tren var el salla
 
                - Yine de kal sağlıcakla
 
                - Yine de kal sağlıcakla
 
                - Yar sözünü kestim balla
 
                - Kaçırdın ya bulamazsın
 
                -  
 
                - Bilesin ki; bu son çığlık
 
                - Bu son feryadımdır artık
 
                - Yalın ayak yakam yırtık
 
                - Gönderdin ya bulamazsın
 
               
                
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
          09  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Dilek BİGA  | 
      
      
        | 
         
        
        Dilek BİGA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
              
                - BİR AŞKA AİT
 
                -  
 
                - Uzaktan gördüğün yüzün eşgali
 
                - Gönül arşivinden bir aşka ait
 
                - Gözlerimden yağan bu hüzün seli
 
                - Nefretle andığım bir aşka ait
 
                -  
 
                - Belki de sayılı bir kaç saatti
 
                - Ömrümden çaldığın zamana ait
 
                - Yüreğimi sarsan bu hazin veda
 
                - Yasını tuttuğum bir aşka ait
 
                -  
 
                - Duyduğum endişe beni şaşırttı
 
                - Yıllar var ki kalbim böyle atmadı
 
                - Hayalimde çalan bu hüzzam şarkı
 
                - Küllenmiş sandığım bir aşka ait
 
               
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
          10  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Dilek BİGA  | 
      
      
        | 
         
        
        Dilek BİGA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
              
                -  BAHANE
 
                -  
 
                - Dostluklar kurulmuş çıkar üstüne
 
                - Yalana tahammül edemiyorum
 
                - Düşen maskelerin sahte yüzüne
 
                - Bakmaya tahammül edemiyorum
 
                -  
 
                - Söz neden gümüş söyle be sarraf
 
                - Sükut altın değil tutma hiç taraf
 
                - Haksızlar ederken peşpeşe bin laf
 
                - Susmaya tahammül edemiyorum
 
                -  
 
                - Hep böyle değil mi kulun kaderi
 
                - Sen bari şeytana uyma dön geri
 
                - Çatal dilden çıkan zehir sözleri
 
                - Duymaya tahammül edemiyorum
 
               
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         11  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Dilek BİGA  | 
      
      
        | 
         
        
        Dilek BİGA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
              
                - SEN NESİN
 
                -  
 
                - Öyle sıcak sevgi dolu ve şensin
 
                - Sen başıma gelen en güzel şeysin
 
                - Anlatmak ne mümkün kelimelerle
 
                - Sen yaşam sebebim tek ifademsin
 
                -  
 
                - Hayal misin düş mü söyle sen nesin
 
                - Demin canda idin şimdi tendesin
 
                - Öyle karışık ki, hiç belli değil
 
                - Söylesene ben mi sende, sen mi bendesin?
 
               
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
          12  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Dilek BİGA  | 
      
      
        | 
         
        
        Dilek BİGA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
              
                - ESKİSİ KADAR
 
                -  
 
                - Günlerden ayrılık mevsim yanlızlık
 
                - Işıklarım sönmüş odam karanlık
 
                - Ecelle yaptığım yaman pazarlık
 
                - Beni korkutmuyor eskisi kadar
 
                -  
 
                - Islak kaldırımlar ıssız sokaklar
 
                - Tanıdık geliyor bütün acılar
 
                - Duymaktam bıktığım masum yalanlar
 
                - Gücüme gitmiyor eskisi kadar
 
                -  
 
                - Sayende kapattım aşk defterini
 
                - Sayende tükettim sevinçlerimi
 
                - Gözüm kararsa da bulutlar gibi
 
                - Beni ağlatmıyor eskisi kadar
 
               
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
          13  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Dilek BİGA  | 
      
      
        | 
         
        
        Dilek BİGA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
              
                - İSTENMİYORSUN
 
                -  
 
                - Yalan aşkın için mi dil döküyorsun
 
                - Kemküm etme suçunu sen biliyorsun
 
                - Ne yazık ki; güzelim aldanıyorsun
 
                - Bu defa ben deyil sen gidiyorsun
 
                - Gururun yokmu senin istenmiyorsun...
 
                - Artık eskisi gibi özlenmiyorsun
 
                - Bu naz bu kapris ile çekilmiyorsun
 
                - Bu defa ben deyil sen gidiyorsun...
 
                - Sen beni bir an önce unutmaya bak
 
                - Kül oldum yeterince başka bir can yak
 
                - Düşürdün eğilince yeni maske tak
 
                - Bu defa ben değil sen gidiyorsun
 
               
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
          14  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        İsa KAYACAN  | 
      
      
        | 
         
        
        İsa KAYACAN HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
             
               
              
              MEHMET AKİF ERSOY SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ KİTAPLAŞTIRILDI
            
            
            Burdur 
            Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi sanki üç yıllık üniversite değil 
            derken, hizmet ve gelişme grafiğinin yüksekliğiyle takdir edip 
            alkışladığımız, bu üniversiteye doğru 
            bakışlarımızı yoğunlaştırdığımızda, gördüklerimizin önemliliği ve 
            gelişmişlik çizgisi bizi hem sevindirdi, hem de düşündürdü. 
            
            
            Gelişmeler güzel. Sevindiriciliği beraberinde getiriyor. Düşündürüşü 
            ise, daha bir gurur verici. 
            
            Burdur 
            Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, birbiri ardına yayınlandığı kalıcı 
            ve geniş kapsamlı kitaplarla göz dolduruyor. 
             
            Bunlardan bir yenisi; Uluslarası Mehmet Akif Ersoy Sempozyumu 
            Bildiriler Kitabı adının taşıyıcısı, iki ciltlik geniş kapsamlı 
            yayın karşısında şapka çıkardık. Kutladık, alkışladık.
            
            19, 20, 
            21 Kasım 2008 tarihlerinde Mehmet Akif Ersoy Üniversitesince 
            düzenlenen Mehmet Akif Ersoy Sempozyumu’na sunulan bildiriler iki 
            cilt halinde pırıl pırıl bir baskıyla kitaplaştırılmış. 
            
            Birinci 
            cilt 488 büyük sayfa. İkinci cilt 489 da başlayan 994 de sona eren 
            bir sayfa düzenlemesiyle karşımıza çıkıyor.  Editörler: Prof. Gökay 
            Yıldız, Prof.Dr. M.Zeki Yıldırım, Yrd.Doç.Dr. Şevkiye Kazan, Yrd.Doç.Dr.Hülya 
            Yazıcı Okuyan. Sempozyumun Başkanı, Düzenleme Kurulu ve Sekretaryası 
            var. Buralarda görev yapan değerli bilim adamlarımız-isimlerimiz, 
            imzalarımız var. 
            
            Birinci 
            ciltte yeralan bildirileriyle katkıda bulunanların sayısı 56. İkinci 
            ciltte bildirileriyle yeralanların sayısı ise 46 olarak görülüyor. 
            Yani toplam 102 bildiri sunulmuş Mehmet Akif Ersoy Sempozyumuna.
            
            
            Sempozyum 
            açılış konuşmaları çerçevesinde, Rektör Prof.Gökay Yıldız’ın 
            konuşmasında yer lanlardan bir cümle:
            
            -Ulusal 
            birliğimizi güçlendiren, ulusal duygularımızı coşturan İstiklal 
            Marşı’mız, büyük yurt sevgimizi, paylaştığımız ortak değerlerimizi, 
            ortak ülkümüzü anlatan dizeleriyle Türkiye Cumhuriyeti’nin 
            bağımsızlığının en önemli simgelerindendir.
            
            Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Nahçıvan Bölümü öğretim 
            üyelerinden Doç. Dr. Lutfiye Asgerzade ‘;Mehmet Akif Ersoy ve 
            Azerbaycan Şairleri başlıklı, adlı bildirisinin bir 
            yerinde: 
            
            -Medeniyetin beşiğini İslam dünyası sayan, medeniyetine ve 
            prensiplerine bağlı kalmakla yükselmenin mümkünlüğüne inanan Mehmet 
            Akif milli ahlakı, milli ruh telakki eder, onun iflasını en büyük 
            ölüm sanırdı. diyor.
            
            Süleyman 
            Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyelerinden 
            Prof.Dr.Menderes Coşkun’un bildirisinden: “Her ne kadar kendi 
            şairliğini kısmen sanat, kısmen tevazu, kısmen de mükemmeliyetçi 
            tavrı gereği bazı manzumelerinde eleştirse de Akif büyük bir şairdir 
            ve güzel şiirleri vardır.”
            
            Uluslararası Mehmet Akif Ersoy Sempozyumu sonunda, iki ‘;Mehmet Akif 
            Denizi ortaya çıkarılmış. Bildirilenlerin getirdikleri ciddi 
            araştırma ve değerlendirmeler sonucu ortaya konulmuş. 
            
            Gururumuz 
            Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Burdur’un, Burdurlu’nun geleceğinde 
            önemli bir eğitim-öğretim anıtı olarak yükselmeye devam edecektir. 
            Tebriklerimi, sevgi ve 
            saygılarımı sunuyorum efendim.
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         15  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        İsa KAYACAN  | 
      
      
        | 
         
        
        İsa KAYACAN HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
             
               DÜNYASINI DEĞİŞTİREN YÜKSEL BAŞARAN İÇİN İKİ 
              ŞİİR
            
            Vefatla aramızdan ayrılanların 
            ardından ortaya koyduklarımız, duygularımız, sayfalara, sütunlara 
            döktüklerimiz, aktardıklarımız oluyor.  
            Merkezi Isparta’da bulunan Göller 
            Bölgesi, Yazar ve Şairler Derneği üyelerinden Yüksel Başaran 14 
            Nisan 2009 tarihinde vefatla aramızdan ayrıldı. Azerilerin deyimiyle 
            dünyasını değiştirdi. Allahtan rahmet diliyor, yakınlarına 
            sevenlerine başsağlığı 
            dileklerimi sunuyorum efendim.
            Isparta’da yaşayan iki şairimiz, 
            şairimiz Melahat Ecevit ve Fatma Uçarlar, Yüksel Hanımın vefatı 
            üzerine duygularını şiirleştirmişler. Anılan iki şiir imzalarıyla 
            şöyle! Buyurun birlikte okuyalım:  
             
 
            YÜKSEL’İM (Melahat Ecevit) 
            Ne acılar çektin, iyiyim dedin 
            Ekmek aş yerine zehiri yedin 
            Melahat abla helal et dedin 
            Hakkım sana helal olsun Yüksel’im. 
             
 
            Gül benzin vakitsiz soldu sarardı
            Söndü ışıkların dünyan karardı 
            On dört nisan günü ölecek ne vardı 
            Hakkım sana helal olsun Yüksel’im. 
             
 
            Aşılmaz dağları koydun araya 
            Sen gittin kor düştü işte şuraya 
            Yenik düştün çare bulmaz yaraya 
            Hakkım sana helal olsun Yüksel’im. 
             
 
            Birgün demiştin ya bu dertten yana 
            Ölecek demişler öyle mi bana 
            İnanma şakadır demiştim sana 
            Hakkım sana helal olsun Yüksel’im 
             
            Düşlerime girdin yine dün gece 
            Şiir yazdım dedin bak hece hece 
            Engel çekilmiyor ölümlü güce 
            Hakkım sana helal olsun Yüksel’im. 
             
 
            
             
            YÜKSEL’E (Fatma Uçarlar) 
            Önceleri, 
            Hazan mevsiminde 
            Ölünür sanırdım. 
            Baharda da ölürmüş insan,  
            Hatta, hayata doymadan.. 
            Bahara, hiç yakıştıramadım 
            Çünkü bahar; 
            Doğuştur, 
            Diriliştir, 
            Belki de bahar, 
            Yeniden doğurtmak 
            Yeniden diriltmek, 
            Yeniden var etmek için 
            Yumuşacık pamuk gibi 
            Kabaran toprağıyla kucaklıyor 
            Yeniden yeşertmek için,  
            Nisan yağmuruyla yıkıyor 
            Günahsız bedenleri 
            Seni de baharda, 
            Nisan yağmuruyla verdik 
            Toprak ananın kucağına.. 
            Zemzem oldu Nisan yağmuru,  
            Kuruyan dudağına 
            Daralan sinene, 
            Nefes olan ılık rüzgar,  
            Bindirdi seni kır atına,  
            Adın gibi yükseltti 
            Arşın en güzel katına..
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          16  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        İsa KAYACAN  | 
      
      
        | 
         
        
        İsa KAYACAN HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
          
            
               - ŞEMSETTİN KÜZECİ’DEN: IRAK BASIN TARİHİ
 
            
            - Araştırmaya yönelik çalışmalar, 
            inceleme ve değerlendirme sonucu yayınlananlar, gün yüzü görenler 
            daha bir önem taşıyorlar. Bu yayınların kalıcılıkları bir başka 
            biçimde karşımıza çıkıyor.
 
            - Kerküklü Şemsettin Küzeci’nin 
            1869-2009 yılları arasındaki, Irak Basını üzerine yaptığı araştırma 
            Irak Basın Tarihi adıyla 270 sayfayla kitaplaştırıldı. Kitap, Gazi 
            Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin 40 ncı yılı kitapları arasında, 
            Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün 
            katkılarıyla, bu iki kuruluşun logolarının ön kapakta yer almasıyla
 
            yayınlandı. 
            - Bence, gerek İletişim Fakültesi, 
            gerekse Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü çok önemli ve 
            kalıcı bir yayın çalışmasını daha gerçekleştirmiş oldular.
 
            - Kutluyorum efendim.
 
            - Şemsettin Küzeci’nin değişik 
            kişilere yönelik bir teşekkürü var ilk sayfalardan birinde. Sonra, 
            Küzeci’nin kısa biyografisi yer alıyor. Gazi Üniversitesi İletişim 
            Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Korkmaz Alemdar’ın önsözü dikkat çekici. 
            Hoca bir yerinde:
 
            - - Şemsettin Küzeci Irak’taki 
            gelişmelerin iletişim boyutunu başarıyla incelemiştir. Irak’ta var 
            olan Arap, Kürt, Türkmen ve Süryanilerin 140 yıllık yazılı, görsel, 
            işitsel ve elektronik basın tarihini kapsayan bu kitap aynı zamanda 
            Irak’ın zenginliğini ortaya koyacak nitelikte bir çalışmadır. Diyor.
            
            
 
            - Irak Basın Tarihi adlı, Şemsettin 
            Küzeci imzalı kitabın içindekiler bölümüne bakıyoruz: Üç bölüm 
            karşımıza çıkıyor. Bu bölümler içinde yer alanlardan;
 
            -Irak’ta Kraliyet döneminde iletişim politikaları (1921-1958), 
            - Cumhuriyet ve Baas Partisi döneminde kitle iletişimi (1958-2003) 
            - İşgal sonrası kitle iletişimi ve basın özgürlüğü (2003-2007) 
            - Ekler ara başlığıyla da verilen 
            değişik bilgiler, belgeler dikkat çekmekte kitap
 
            içerisinde. Uzunca bir giriş yapılmış. Buradan öğrendiklerimizden; 
            Irak’ta Basın Kanunu 
            1908 yılında Osmanlı’nın Meşrutiyet Kanunu’ndan sonra 16 Temmuz 
            1909’da oluşmuştur. Mart 1954’te çıkan 24 nolu kararla 163 gazete ve 
            derginin imtiyaz hakkı iptal edilmiştir denişi de dikkat çeken 
            cümleler arasında yer alıyor. 
            - Yer yer zengin görüntüler karşımıza 
            çıkarken, yer yer de istatistikî bilgilerle karşılaşıyoruz.  
 
            - Gazeteler, öteki iletişim araçları 
            hakkında bilgi verilirken, mümkün olduğunca detaylandırılarak 
            bilgiler sıralanıyor. Bir örnek sayfa 85’den:
 
            - -Türkmeneli Dergisi: ITC 
            Enformasyon; Dairesi tarafından üç ayda bir Türkçe olarak çıkarılan 
            siyasi ve kültürel konuları kapsayan bir dergidir. 2003’den sonra 
            yayını durduruldu. 2007’de yeni kadroyla tekrar yayına başladı. 
            Radyolar, televizyonlar, özel gazete ve dergiler genel bir 
            değerlendirme düzeni içinde sayfalara aktarılan bilgilerle 
            okurların, araştırmacıların karşısına çıkarılıyor.  
 
            - Şemsettin Küzeci’yle, GÜ. İletişim 
            Fakültesi Dekanlığı ve Basın Yayın Erformasyon Genel Müdürlüğü 
            yetkililerini kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
 
            - Not: Irak’ta Arapça, Türkçe, 
            Süryanice, Kürtçe yayınlanan gazetelerin ilk sayfalarının 
            görüntülerinden oluşan serginin açılışıyla, Irak Basın Tarihi adlı 
            kitabın tanıtımı, Basın-Yayın
 
            Enformasyon Genel Müdürlüğü sergi salonunda 11.06.2009 tarihinde 
            gerçekleştirildi. 
           
          
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
          17  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Mahmut Selim GÜRSEL 
          | 
      
      
        | 
        
        
        Mahmut Selim GÜRSEL HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        | 
           GERÇEK Mİ YOKSA BİR BAŞKA INTERNET 
          SATIŞ ŞEKLİ Mİ? 
  
          Not. 18 punto yazılar benim bu yazı için yazdığım bilgilerdir. 
          
          Bir gün e-postama aşağıda bulunan mesaj geldi:  
  
          CLAIMS PROCESSING DEPARTMENT. 
          DEUTCH SOL AGENCY . A division of Overseassecuritiesbvorg. 
          (Representative, security, marketing, cooperate investment agent). 
          PROCESSING DEPARTMENT 
          26 Stanhope Road 
          Kent CT14 6AD London 
          United Kingdom 
            
          ATTENTION: Adım Mahmut Selim GÜRSEL ,  
            
          I am in reciept of your mail and i must say that you should count 
          yourself extremely lucky to have emerged as one of the winners in this 
          year NATIONAL LOTTERY INTERNATIONAL AWARENESS PROMOTION 2009. 
            
          Your email address was randomly selected along with nine others from a 
          database of over 1,000000 email addresses drawn from the WORLD-WIDE-WEB. 
          A ticket number was attached to each email address and your email 
          address (corumlu2000@gmail.com)tagged batch number: 2009UKL-01 , and 
          Reference Number: Reference Number:UKL/74-A0802742009 emerged as the 
          star ticket email. 
            
          Your winning prize has been verified and approved for payment by this 
          Department. Your Profile (Form) has also been received and filed along 
          with other winning documents for Record Purpose. 
            
          You have therefore been approved of Eight hundred and ninty-one 
          thousand, nine hundred and thirty-four Great Britain pounds, 
          (£891,934.00 GBP ) 
            
          NOTE: You must add the following below to the mail you are sending to 
          the delivery company/to speed up and authenticate delivery of your 
          package. 
            
          BATCH Nº: 2009UKL-01  
          Reference Number:UKL/74-A0802742009. 
           
          You are requested to Contact our Registered Afilliate delivery company 
          via email or call if convenient with the contact information below for 
          further instructions on how to deliver your winning package to you. 
            
          UNIVERSAL AIR XPRESS COURIER COMPANY 
          DISPATCH OFFICER 
          Mr. John Coleman 
          EMAIL: uacluk@hotmail.com 
          Tel: +44 704 571 9555. 
            
          I will require a regular update on your proceedings with the delivery 
          company as soon as you are in contact with them and you should keep 
          your winnings confidential so as to avoid double claims. Have a nice 
          day. 
            
          Big congratulations from the National Lottery. 
            
          Regards, 
            
          Mr. Phil Herald  
          The National Lottery Claims Officer. 
          Tel: +44 703 194 2984 
          +44 704  571 0052 
          THE NATIONAL LOTTERY INTERNATIONAL AWARENESS PROMOTION 
          COPYRIGHT ©2009. ALL RIGHTS RESERVED. 
           
          
          e-postamın  NATIONAL LOTTERY INTERNATIONAL AWARENESS 
          PROMOTION 2009. 1,000,000 e-posta içerisinde tagged batch number: 
          2009UKL-01 , and Reference Number: Reference Number:UKL/74-A0802742009 
          emerged as the star ticket email. (£891,934.00 GBP ) kazandığı ve 
          aşağıdaki bilgileri göndermen istenmekte idi. 
          Olur ya hani talih belki teğet geçerken bize de çarpmış olabilir mi(?) 
          diye düşünerek bende: 
            
          Merhabalar. 
          İlginize teşekkür ederim. 
          Dediğiniz ikramiyeyi Türkiye'de alabilir miyim. 
          Benim Türkiye Halkbankası Çorum şubesinde 01024890 noda adıma TÜRK 
          LİRASI hesabım var. 
          Adresim aşağıda bulunmaktadır 
          Mahmut Selim GÜRSEL 
          Bahçelievler Mahallesi 1. Cadde 10/8 ÇORUM / TÜRKİYE 
          Gereğinin yapılması dileği ile. 
            
          
          13 Haziran günü yukarıdaki cevabı yazdım. Aynı gün 
          aşağıda bulunan mesaj geldi: 
            
          4                                                                                                                                                           
          Delta Way 
          Thorpe Industrial Estate 
          EghamSurrey TW20 8RX 
          United Kingdom. 
          WEBSITE: www.universalexpress.org 
          TRACKING WEBSITE: www.uacl.co.uk 
           
           
          Attention: Winner,    
           
          Compliments of the day to you. This is to inform you that after 
          verification of your claims and letter from your National Lottery 
          Board Camelot Group officer put forward by you, we have therefore 
          decided to deliver the package to you. A certificate of winnings and 
          other certificates including a winning cheque has been sent to us by 
          the National Lottery Board Camelot Group pay officer of overseas 
          Winner. reply back to this courier box.  
          You are to please confirm your alternative mailing address to enable 
          us despatch your parcel immediately.  
            
          Note that the parcel will not be delivered to P.O.Box address or 
          street corners but to your residence.  
           
          Please fill out the required details as below and send by email and a 
          scan copy of your valid identification. (International Passport or 
          Driver's Licence) for re-confirmation and verification and choose one 
          out of the delivery class outline below for documentation 
           
          FIRST NAME: 
          LAST NAME: 
          ADDRESS: 
          TELEPHONE: 
          FAX: 
          EMAIL: 
          DATE OF BIRTH: 
          PLACE OF BIRTH: 
          NATIONALITY: 
          NEXT OF KIN: 
          TYPE OF IDENTIFICATION: 
          OCCUPATION: 
            
          Finally, be reminded that the deadline for the claiming of package is 
          exactly one week after the receipt of this email . After this period, 
          your package will be returned back to Lottery Board promotion 2008.
           
           
          Regards as we await to hear from you soonest.  
            
          Mr. John Coleman 
          Dispatch officer, 
          Telephone : +44 704 571 9555  
          Fax :          +44 870 471 1946 
          UNIVERSAL AIR COURIERS, 
          WEBSITE: www.universalexpress.org 
          TRACKING WEBSITE: www.uacl.co.uk 
          This e-mail and any files transmitted with it are confidential and may 
          be legally privileged and are solely for the individual or entity to 
          whom they are addressed. If you have received this e-mail in error 
          please delete this message and any attachment files, or contact 
          UNIVERSAL AIR COURIERS on All business is transacted under our 
          Standard Trading Terms and Conditions a copy of which is available 
          upon request . E .& .O. E All liability for viruses is excluded to the 
          fullest extent permitted by law. 
           
            
          UNIVERSAL AIR EXPRESS COURIER 
           
          Domestic roadfreight service  
           
          International Courier  
           
          Seafreight and European roadfreight 
           
          
          Burada da adres doğrulanması istenmekte idi. Ben de: 
           
          Merhabalar 
          Anladığım kadar; tarafınızdan bana bir paket gönderileceğini anladım. 
          Bu paketin mahiyeti nedir? 
          Bu pakette ne var? 
          Bana bir ücret tahakkuk edecek mi? 
          Acim bilgi verirseniz sevinirim. 
            
          Mahmut Selim GÜRSEL 
          Bahçelievler mahallesi 1. Cadde Çetin APT. 10/8 19200 ÇORUM - TÜRKİYE 
           
          corumlu2000@gmail.com 
            
          
          diye yazdım. Bu sefer ücret tarifeleri ile yeni bir 
          mesaj geldi: 
           
          Unit 
          4                                                                                                                                                           
          Delta Way 
          Thorpe Industrial Estate 
          EghamSurrey TW20 8RX 
          United Kingdom. 
          WEBSITE: www.universalexpress.org 
          TRACKING WEBSITE: www.uacl.co.uk 
           
           
          Attention:Mahmut Selim GURSEL`, 
            
          After making stringent verifications will are sorry, we are now in 
          possession of a package with a certified cheque and other documents from 
          the Uk national lottery Group which is to be couriered to your name 
          and the address that you will provide us with, you are to please 
          confirm your alternative mailing address to enable us dispatch your 
          parcel immediately. Note that we do not deliver to P.O.Box address or 
          street corners but to your residence or offices.  
           
          It is the usual practice of our organisation to conduct a proper 
          verification of all parcels that we are to deliver to ensure that they 
          are valid. Be rest assured that your cheque has been confirmed valid 
          and true and delivery will be made once you have met the necessary 
          requirements.  
            
          We are a well established company offering courier and transport 
          services 24 hour a day for priority delivery of letters, parcels and 
          consignments to any destination by road, air or sea. We have a 
          substantial team of couriers available for motorcycle dispatch plus 
          van driver couriers in all size vehicles from small vans up to 7.5 
          tonne and international couriers for dispatch by road, sea or air.  
            
          Names:Mahmut Selim GURSEL ,         
          Address: Bahcelievler Mahallesi 1 Street 10 / 8 CORUM / TURKEY, 
            
          Description Of Parcel to be delivered  
          Weight of parcel ............0.13kg 
          Color of parcel ...........Brown  
          Lenght of Days .............Pending on your choice of delivery  
            
          Below are our mandatory charges. You are required to choose one of our 
          three specified shipment options. 
          Kindly Note that we rate our postage charge depending on the high 
          sensitivity of the package to be delivered. 
            
            
          Parcel Delivery Options; 
            
          Delivery within 24 hours:  
          Courier charges .............95.00 Pounds (VAT inclusive) 
          Administrative ..............307.00 Pounds  
          Insurance ......... .........300.00 Pounds  
          TOTAL: 712.00 Pounds sterling (Equivalent $1,500.07 USD) 
           
          Delivery within 48 hours:  
          Courier charges ............. 60.00 Pounds (VAT inclusive)  
          Administrative .............. 250.00 Pounds  
          Insurance ................... 300.00 Pounds  
          TOTAL: 610.00 Pounds sterling (Equivalent $1,299.80 USD) 
           
          Delivery in 3 days:  
          Courier charges ............. 45.00 Pounds (VAT inclusive)  
          Administrative .............. 200.00 Pounds  
          Insurance ................... 300.00 Pounds  
          TOTAL: 545.00 Pounds sterling (Equivalent $1,171.94 USD) 
           
            
          This company decline reverse payment for these charges, stating that 
          it is against our professional policy towards ensuring the safe 
          delivery of the cheque to you. That if a reverse payment is made, and 
          something goes wrong, that you cannot sue the courier company or 
          insurance company to recover the full value of the fund as stipulated 
          in the cheque since payment for insurance cover was not made at point 
          of mailing.With the above reason, reverse payment is ruled out. 
           
          Note: That your prize is protected by a hardcover insurance policy, 
          which makes it impossible to deduct any amount from the money before 
          it has been remitted to you. This means that the above charges cannot 
          be deducted from the prize and hence must be provided by you before 
          your prize is transferred to you .  
            
          Send your response to indicate your option within the next 24hrs. 
            
          All orders not delivered within seven (7) working days from the 
          receipt of this email will be returned to the lottery organisation, 
          your cash prize will be deemed to have been forfeited by you and will 
          be re-used in the drawings of the next edition of the lottery as 
          stated by the lottery organisation.  
            
          Write back immediately with your choosen option for the delivery of 
          your parcel to enable us give you the details of how you can will the 
          payment for the courier charges. As soon as we receive confirmation 
          and evidence of payment of the above charges, we will deliver your 
          parcel immediately to you in your locatioan/country.  
            
          The date and time of departure and expected date of delivery will be 
          sent to you. It will take not more than the choosen delivery options stated 
          days to get your parcel delivered to you. You will be required to sign 
          for the parcel and to do this, you will need either your international 
          passport as identification or your driver's license.  
            
          Best regards as we await to hear from you soonest. 
            
          Mr. John Coleman 
          Dispatch officer, 
          Telephone : +44 704 571 9555  
          Fax :          +44 870 471 1946 
          UNIVERSAL AIR COURIERS, 
          WEBSITE: www.universalexpress.org 
          TRACKING WEBSITE: www.uacl.co.uk 
          This e-mail and any files transmitted with it are confidential and may 
          be legally privileged and are solely for the individual or entity to 
          whom they are addressed. If you have received this e-mail in error 
          please delete this message and any attachment files, or contact 
          UNIVERSAL AIR COURIERS on All business is transacted under our 
          Standard Trading Terms and Conditions a copy of which is available 
          upon request . E .& .O. E All liability for viruses is excluded to the 
          fullest extent permitted by law. 
           
            
          UNIVERSAL AIR EXPRESS COURIER 
           
          Domestic roadfreight service  
           
          International Courier  
           
          Seafreight and European roadfreight 
           
          
          Buradan anladığım göre tarafıma gönderilecek ÇEK 
          için kargo parası olarak 712.00 Pounds sterling (Equivalent $1,500.07 
          USD) bir ücret tahakkuku paketin geldiğinde ödemem gerektiğini anlamış 
          oldum ve cevap olarak da: 
           
           
          Merhabalar! 
          Ben sizin güvenirliliğinize inanıyorum. 
          Daha önce bana çek kazandığımı ve bilgileri isteyen yazı geldi: 
          You won the sum of £891,934.00 GBP, Pounds sterling from the ballot 
          lottery international program, Promotion; you are hereby advised to 
          get back to us,  
          to claim your prize. Contact our claims agent for validation: 
          ======================== 
          Mr. Phil Herald. 
          Email:bnl.claims@gala.net 
          ========================= 
          1. Full names: 
          2. Home Address: 
          3. Age: 
          4. Sex: 
          5. Phone Number: 
          6. Country of Residence: 
          7. Occupation: 
           
          Mrs. Dianne Thompson. 
            
            
          
          Ben: aşağıda bulunan mesajı yolladım. 
  
          Phil Herald <bnl.claims@9.cn> 
          2009/6/13, emlak <corumlu2000@gmail.com>:  
          Adım 
          Mahmut Selim GÜRSEL 
          Bahçelievler Mahallesin 10/ Çorum adresim 
          1947 doğumluyum 
          bilginizi Türkçe veriniz 
          Selamlar 
            
          
          benim mesajdan sonra: 
           
          CLAIMS PROCESSING DEPARTMENT. 
          DEUTCH SOL AGENCY . A division of Overseassecuritiesbvorg. 
          (Representative, security, marketing, cooperate investment agent). 
          PROCESSING DEPARTMENT 
          26 Stanhope Road 
          Kent CT14 6AD London 
          United Kingdom 
            
          ATTENTION: Adım Mahmut Selim GÜRSEL ,  
            
          I am in reciept of your mail and i must say that you should count 
          yourself extremely lucky to have emerged as one of the winners in this 
          year NATIONAL LOTTERY INTERNATIONAL AWARENESS PROMOTION 2009. 
            
          Your email address was randomly selected along with nine others from a 
          database of over 1,000000 email addresses drawn from the WORLD-WIDE-WEB. 
          A ticket number was attached to each email address and your email 
          address (corumlu2000@gmail.com)tagged batch number: 2009UKL-01 , and 
          Reference Number: Reference Number:UKL/74-A0802742009 emerged as the 
          star ticket email. 
            
          Your winning prize has been verified and approved for payment by this 
          Department. Your Profile (Form) has also been received and filed along 
          with other winning documents for Record Purpose. 
            
          You have therefore been approved of Eight hundred and ninty-one 
          thousand, nine hundred and thirty-four Great Britain pounds, 
          (£891,934.00 GBP ) 
            
          NOTE: You must add the following below to the mail you are sending to 
          the delivery company/to speed up and authenticate delivery of your 
          package. 
            
          BATCH Nº: 2009UKL-01  
          Reference Number:UKL/74-A0802742009. 
           
          You are requested to Contact our Registered Afilliate delivery company 
          via email or call if convenient with the contact information below for 
          further instructions on how to deliver your winning package to you. 
            
          UNIVERSAL AIR XPRESS COURIER COMPANY 
          DISPATCH OFFICER 
          Mr. John Coleman 
          EMAIL: uacluk@hotmail.com 
          Tel: +44 704 571 9555. 
            
          I will require a regular update on your proceedings with the delivery 
          company as soon as you are in contact with them and you should keep 
          your winnings confidential so as to avoid double claims. Have a nice 
          day. 
            
          Big congratulations from the National Lottery. 
            
          Regards, 
            
          Mr. Phil Herald  
          The National Lottery Claims Officer. 
          Tel: +44 703 194 2984 
          +44 704  571 0052 
            
          
          THE NATIONAL LOTTERY 
          INTERNATIONAL AWARENESS PROMOTION 
          COPYRIGHT ©2009. ALL RIGHTS RESERVED. 
          bu bilgi geldi. 
          Ben mesajda bulunan adres ile birlikte her iki adrese: 
  
          bnl.claims@gala.net, uacluk@hotmail.com 
            
          2009/6/13, emlak <corumlu2000@gmail.com>:  
          Merhabalar. 
          İlginize teşekkür ederim. 
          Dediğiniz ikramiyeyi Türkiye'de alabilir miyim. 
          Benim Türkiye Halkbankası  
          2009/6/13, emlak <corumlu2000@gmail.com>:  
          Merhabalar. 
          İlginize teşekkür ederim. 
          Dediğiniz ikramiyeyi Türkiye'de alabilir miyim. 
          Benim Türkiye Halkbankası Çorum şubesinde 01024890 noda adıma TÜRK 
          LİRASI hesabım var. 
          Adresim aşağıda bulunmaktadır 
          Mahmut Selim GÜRSEL 
          Bahçelievler Mahallesi 1. Cadde 10/8 ÇORUM / TÜRKİYE 
          Gereğinin yapılması dileği ile. 
          hesabım var. 
          Adresim aşağıda bulunmaktadır 
          Mahmut Selim GÜRSEL 
          Bahçelievler Mahallesi 1. Cadde 10/8 ÇORUM / TÜRKİYE 
          Gereğinin yapılması dileği ile. 
            
          
          Eğer PARA KAZANDI İSEM bankaya yollamalarını 
          istedim. 
            
          Bu para çeki ise. 
          Mahmut Selim GÜRSEL Türkiye HALK BANKASI Çorum şubesinde 01024890 noda 
          adıma TÜRK LİRASI hesabıma yatırılmak üzere Banka Müdürlüğüne 
          yollanarak PARANIN hesabıma yatırılması emrini vermenizi dilerim. 
            
          Kazandınız diyerek pek çok kitap, CD ve başka meteryallar gelmektedir. 
          Para kazanan kişiye paranın çekini bizzat piyangoyu tertipleyen firma 
          temsilcilere gelerek sembolik çekle resimler çektirerek para çekini 
          teslim etmektedirler. 
           
          Bu bilgi ayrıca gerçek değilse Türkiye Cumhuriyeti Cumhuriyet Savcılık 
          Makamına Internet Suçları kapsamında bilinmeyen mal ve emtia satışı 
          ile dolandırıcılık yapılmakta olduğu hakkında bilgi verilecektir. 
            
          Sizin gibi büyük ve güvenilir bir firmanın Türkçe bilen elelanının 
          olmaması da esef verici gözükmektedir. 
          Benim cep telefonum. 
          90-542-3622078 olup kim olduğum da: 
          http://mahmutselimgursel.corum.name 
          sitemde bulunmaktadır. 
          Gerçek bilgi vermenizi dilerim. 
          Türkiye'den SELAMLAR 
            
          Diye yazışmaları içeren e-postayı yolladım. Para kazandı isem TL 
          hesabıma yatırılmasını istedim Türkçe yazmaları talebinde bulundum. 
          Haziran 14 te yine aynı mesajın tekrarı tarafıma yollandı belde: 
           
          Adresim aşağıda bulunmaktadır 
          Mahmut Selim GÜRSEL 
          Bahçelievler Mahallesi 1. Cadde 10/8 ÇORUM / TÜRKİYE 
          Gereğinin yapılması dileği ile. 
            
          
          Eğer PARA KAZANDI İSEM bankaya yollamalarını 
          istedim. 
            
          Bu para çeki ise. 
          Mahmut Selim GÜRSEL Türkiye HALK BANKASI Çorum şubesinde 01024890 noda 
          adıma TÜRK LİRASI hesabıma yatırılmak üzere Banka Müdürlüğüne 
          yollanarak PARANIN hesabıma yatırılması emrini vermenizi dilerim. 
          Kargo Yollamayınız! 
           
           
          
          Diye yazdım 17 Haziran da da tekrar aynı mesajı 
          yolladılar. Bende 18 Haziranda: 
           
          LÜTFEN TÜRKÇE OLARAK MESAJ YOLLAYINIZ 
            
          Mesajını çektim. Bana 18 Haziranda aşağıdaki Türkçe bilgiyi ilettiler: 
            
          Birim 4  
          Delta Way  
          Thorpe Industrial Estate  
          EghamSurrey TW20 8RX  
          Birleşik Krallık.  
          Web Sitesi: www.universalexpress.org  
          Web sitesi izleme: www.uacl.co.uk  
           
           
          Dikkat: Mahmut Selim GÜRSEL `,  
           
          Sıkı doğrulamaları üzgünüz olacaktır yaptıktan sonra, şimdi bir paket 
          sahip sertifikalı bir çek ve İngiltere milli piyango Grubu adınız ve 
          adresi ile bize sağlayacaktır couriered olmak başka belge ile, sizin 
          için lütfen bize hemen paket dağıtma sağlamak için alternatif e-posta 
          adresinizi doğrulayın. Bu POBox adresi veya sokağa köşeleri teslim 
          olmayan ancak ikamet veya ofisler için unutmayın.  
           
          Bizim kuruluş tüm paketler ki bunlar geçerli garanti vermek için uygun 
          bir doğrulama yapmak için olağan uygulamadır. Gerisi emin olun ki çek 
          geçerli ve doğru ve teslimat sonra gerekli gereksinimlerini 
          yapılacaktır onaylandı.  
           
          Bu harfler, parsel ve yol, hava veya deniz yolu ile herhangi bir 
          hedefe consignments önceliğini teslimat için iyi kurulan şirket teklif 
          kurye ve ulaştırma hizmetleri 24 saat bir gün vardır. Biz Kuryeler 
          motosiklet dağıtma artı Van sürücüsü Kuryeler için tüm boyutları 
          araçlarda küçük Vans kadar 7,5 ton ve kara, deniz ve hava tarafından 
          idam uluslararası Kuryeler için kullanılabilecek önemli bir ekibe 
          sahibiz.  
           
          İsimler: Mahmut Selim GÜRSEL,  
          Adres: Bahçelievler Mahallesi 1 Sokak 10 / 8 ÇORUM / TÜRKİYE,  
           
          Açıklama Koli Of teslim edilebilmesi için  
          Ağırlık paket ............ 0.13kg ve  
          Renkli paket ........... Brown ve  
          Süre Günleri'nin ............. teslim Istediğiniz üzerinde Beklemede
           
           
          Aşağıdaki zorunlu masrafları vardır. Bir üç belirtilen gönderi 
          seçenekleri seçmek için gereklidir.  
          Kindly bu paketin yüksek hassasiyeti teslim olmaya bağlı olarak bizim 
          posta ücreti oranı unutmayın.  
           
           
          Koli teslim Seçenek;  
           
          24 saat içinde teslim:  
          Kurye ücretleri ............. 95,00 Euro (KDV dahil)  
          İdari .............. 307,00 Pound  
          Sigorta ......... ......... 300,00 Pound  
          TOPLAM: 712,00 Sterlini (Eşdeğer $ 1,500.07 YTL)  
           
          48 saat içinde teslim:  
          Kurye ücretleri ............. 60,00 Euro (KDV dahil)  
          İdari .............. 250,00 Euro  
          Sigorta ................... 300,00 Euro  
          TOPLAM: 610,00 Sterlini (Eşdeğer $ 1,299.80 YTL)  
           
          3 gün içinde teslim:  
          Kurye ücretleri ............. 45,00 Euro (KDV dahil)  
          İdari .............. 200,00 Euro  
          Sigorta ................... 300,00 Euro  
          TOPLAM: 545,00 Sterlini (Eşdeğer $ 1,171.94 YTL)  
           
           
          Bu masraflar için Bu şirket düşüş geri ödeme, belirten bu sizin için 
          çek ve güvenli iletim sağlamak yolunda profesyonel policy karşı. Bu 
          bir geri ödeme, ve bir şey yapılır yanlış giderse, bu size para tam 
          değeri geri olarak çek olarak sigorta kapağı için ödeme beri 
          öngörüldüğü mailing.With bir noktada yapılmış değil kurye şirketi veya 
          sigorta şirketi dava değil Bu nedenle geri ödeme dışladı olduğunu.  
           
          Not: Bu, ödül ciltli bir sigorta poliçesi ile, daha önce size remitted 
          oldu bu imkansız parayı herhangi bir miktar düşeriz sağlar 
          korunmaktadır. Bu, üzerinde masraf ödül ve mahsup edilemez dolayısıyla 
          size göre ödül önce sunulmalıdır size transfer demektir.  
           
          Sonraki 24hrs içinde seçenek göstermek için yanıtı gönder.  
           
          Tüm siparişlerin içinde yedi (7) Bu e-posta ve makbuz işgünü 
          dağıtılamazsa Piyango örgütü için, para ödülü kabul edilir ve hükmen 
          için yeniden olacak iade edilecektir sonraki baskı ve çizimler 
          kullanılan Piyango kuruluş tarafından belirtildiği gibi bir piyango.
           
           
          Geri hemen parsel ve teslimat için seçtiğiniz seçeneği ile Bana bize 
          ilgili ayrıntılar vermek etkinleştirmek için nasıl olacak kurye 
          masraflar için ödeme. En kısa zamanda onay ve üzerinde masraf ödeme 
          kanıtı alırsanız, biz locatioan size için paket hemen sunacak / ülke.
           
           
          Tarih ve kalkış zamanı ve teslim beklenen tarihi gönderilecektir. Bu 
          gün bir paket teslim almak için değil, seçilen dağıtım seçeneği daha 
          ifade daha alacak. Bu paket ve giriş yapmak için, bunun için de kimlik 
          ya da sürücü belgesi gibi uluslararası pasaport gerekir gerekecektir.
           
           
          Biz sizin en erken duyar bekliyor Saygılarımızla.  
           
          Bay John Coleman  
          Evrak memuru,  
          Telefon: +44 704 571 9555  
          Faks: +44 870 471 1946  
          ÜNİVERSAL HAVA Kuryeler,  
          Web Sitesi: www.universalexpress.org  
          Web sitesi izleme: www.uacl.co.uk  
          Bu e-posta ve herhangi bir dosya ile gönderilen ve yasal ayrıcalıklı 
          olabilir gizli ve sadece bireysel veya tüzel kişiler için de 
          değinilmiş içindir. Eğer bu e-mail hata tüm işletme bu mesajı ve 
          herhangi bir ek dosyaları veya ÜNİVERSAL HAVA Kuryeler silmek bizim 
          Standart Ticaret Şartlar ve Koşullar olan talebi mevcuttur bir 
          kopyasını altında işlem olduğunu lütfen aldık. E. &. O. E virüsleri 
          tüm sorumluluk geniş yasaların izin verdiği için söz konusu değildir.
           
           
           
           
          ÜNİVERSAL HAVA ekspres kurye  
           
          Yurtiçi roadfreight servis  
          Uluslararası Kurye 
            
            
          
          Bende 19 Haziranda: 
            
          UNIVERSAL AIR XPRESS COURIER uacluk@hotmail.com 
            
          MERHABALAR 
          ADRESİM DOĞRUDUR. 
          ÇEK GERÇEK İSE 
          LÜTFEN MEBLAĞINI 
          TÜRKİYE HALK BANKASI ÇORUM 
          MAHMUT SELİM GÜRSEL ADINA YOLLAYINIZ. 
          ÇEKİ SİZE ELİNİZE VERECEĞİZ DİYORSUNUZ 
          O ZAMAN PİYANGOYU DÜZENLEYENLER BİR ZAHMET ADRESİME GETİRSİNLER 
          REKLAMLARI OLUR. 
          ÇEKİN MEBLAĞI GERÇEKSE ÜÇ KURUŞA TENEZZÜL ETMEMENİZ GEREKİR. 
          712,00 Sterlini (Eşdeğer $ 1,500.07 YTL) DEVEDE KULAK KALIR. 
          ÇEKİ GEREKEN YERE İADE EDEREK  
          Sterlin VEYA 1,500.07 YTL OLARAK YOLLASINLAR. Yollamazlarsa bütün bu 
          BU YAZIŞMALARI: 
          http://fikir.dergisi.info 
          ihbar olarak yayınlayarak sizi deşifre edeceğim. Bilginize sunulur 
            
          
          Yazdım ve çektim ve sitemize bu yazıyı aktardım. 
           Acaba bu bir başka Internet satış şekli mi? 
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
            18  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Mahmut Selim GÜRSEL 
          | 
      
      
        | 
        
        
        Mahmut Selim GÜRSEL HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        
              VEFA
                        İnsanlar birbirleri ile tanış, arkadaş dost olurlar. 
            Birbirlerini ara sırada olsa ziyaret ederler, hatırlarını sorarlar. 
            Bu insanların birbirlerine vefa borcudur.
                        Bu günlerde insanlar artık birbirlerinden koptular 
            ve birbirlerini aramaz oldular. Bazen bu aramalar artık ulaşım aracı 
            olarak kullandığımız Internet ile arkadaşlarımızı arar olduk.
                        Üyesi olduğumuz bir gruptan yazarımız olan hocamız 
            Dr. İsa Kayacan’dan şöyle bir serzeniş geldi:
             
            ----- 
            Original Message ----- 
            
            From:
            drisakayacan 
            To:
            Dr.İSA KAYACAN 
            Sent: 
            Thursday, June 18, 2009 4:53 PM
            Subject: 
            BANA GELEN // BİLGİ İÇİNDİR :::: İlt: İlt: {liberal-izmirliler.63217} 
            "DİKKAAT" ÇOK ÖNEMLİ !!!!!
             
             
            Kimden : "Şahabettin YÜCEL"  
            Kime : "E-TÜRKİYE GRUP"  
            Gönderme tarihi : 18/06/2009 
            13:26 
            Konu : İlt: {liberal-izmirliler.63217} "DİKKAAT" ÇOK ÖNEMLİ 
            !!!!!  
             
            Evet, 2.5 aydır aramadığım ve sormadığım yer kalmadı.  Çok garip 
            ve esrarengiz bir durum. Mustafa  Nevruz Sınacı gerçekten 3 aydır 
            ortada yok. Araştıralım ve soruşturalım lütfen. Bütün vatansever ve 
            milliyetperverlere vazife değil mi bu ??? Gerçekten aciliyeti olan 
            ÇOK ÖNEMLİ bir konu bu. Üstelik çok üzücü ve düşündürücü !!!! Bu 
            ülkenin hakikik ve samimimi ilim, hahikat ve adalet adamlarına ne 
            oluyor böyle ???????????  
             
            --- 17/06/09 Çar tarihinde Prof. Dr. Salih Ziya Konyali <kamuvicdani.ataturk@yahoo.com.tr> 
            şöyle yazıyor:
             
            Kimden: Prof. Dr. Salih Ziya Konyali <kamuvicdani.ataturk@yahoo.com.tr> 
            Konu: {liberal-izmirliler.63217} "DİKKAAT" ÇOK ÖNEMLİ !!!!! 
            Kime: liberal-izmirliler@googlegroups.com 
            Tarihi: 17 Haziran 2009 Çarşamba, 15:54
            
            TürkishFORUM (Dünya Türk Kongresi/ABD) 
            Yüksek Danışma ve Bilim Kurulu Üyesi, Bilinç Üniversitesi Rektör 
            Yardımcısı, değerli bilim adamı, kendini demokrasi-adalet ve hukuk'a 
            adamış "örnek insan, değerli kanaat önderi" Sayın Mustafa Nevruz 
            Sınacı tam 84 gündür ortada yok !!!  
             
            Şu ana kadar kendisi hakkında veya akıbetine dair hiçbir 
            haber alınamadı.  
            Büyük kaygı, ani kaybı (yaşanan ortam) dolayısıyla derin 
            korku, merak ve endişe içindeyiz.  
            Lütfen !... Çok rica ediyoruz..  
            Devlet ve hükümet dahil, bilenler bir cevap versin veya 
            açıklma yapılsın.  
            17.Haziran.2009ı-Çarşamba,  
            
            BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ 
                        İsa hocama da başka merak eden arkadaşlarca da bilgi 
            gönderiler; Yazarımız Kadim Dostum Mustafa Nevruz SINACI yı merak 
            etmişler.
            Bende İsa hocama:
            Merhaba 
            Hocam!
            
            Http://fikir.dergisi.info
            yaz 
            yolluyorsunuz fakat
            siteye girip 
            her halde tıkmalıyorsunuz (1)
            Dergiye 
            girip
            geçen ayın 
            sayısını tıklarsanız
            ve
            çiceklerin 
            üzerinde bulunan
            kayan yazıyı 
            takip ederseniz
            Mustafa 
            beyin rahatsız olduğunu öğrenirsiniz
            Birde
            
            http://mustafanevruzsinaci.buadresim.com
            sizin 
            sayfanız gibi onun sayfasını da tıklayarak girmiş olsaydınız CEP 
            TELEFONU denen bir aletin numaralarını görürdünüz.
            Siz 
            dergimize 
            bir sürü 
            yazı olarak dergimize
            VÜRÜS 
            yolluyorsunuz
            Size birkaç 
            kere yazdım
            Yazılarınızı 
            yayınlıyorum
            Fakat YAZI 
            DİYE gönderdiğiniz vürüsü yayınlayamam
            Şayet 
            yazılarınız çıksın derseniz
            yazılarınızı 
            WORT ortamında
            ve ek olarak 
            (Ataç) gönderiniz.
            Çorumdan 
            selamlar
            Gruba da 
            yazımı forvet ediniz.
             
            Ayrıca aşağıda bulunan e postayı da 
            Prof. Dr. Salih Ziya Konyalı hocama yolladım.
             
            Merhaba 
            Hocam!
            
            Http://fikir.dergisi.info
            siteye 
            girmiyorsunuz her halde tıkmalıyorsunuz 
            Dergiye 
            girip
            geçen ayın 
            sayısını tıklarsanız rahatsız olduğu kayan yazıda bellidir.
            Mustafa 
            beyin rahatsız olduğunu öğrenirsiniz
            Birde
            
            http://mustafanevruzsinaci.buadresim.com
            ona açtığım 
            sayfada
            cep telefonu 
            da bulunmaktadır.
            Durubu 
            kendisinden bizzat öğrenirsiniz
            Bu bilgiyi 
            de gruba iletirseniz sizin gibi merak ederler öğrenirler
            Gürsel 
            Yayınevi Sahibii
            Mahmut Selim 
            GÜRSEL
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
           19  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Mahmut Selim GÜRSEL 
          | 
      
      
        | 
        
        
        Mahmut Selim GÜRSEL HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        | 
            OLMAK VEYA OLMAMAK
            Yayıncılık; en zor mesleklerden 
            birisi olması ve yayın yaptığınız ürünlerin yerine ulaşması büyük 
            bir özveri ve çalışma ile ortala çıkan telif eser niteliği taşıyan 
            bilgi birikiminin sunulması demektir.
            Yayıncı yukarıdaki esaslar 
            doğrultusunda; kanun ve yönetmeliklerde bulunan yasakların ve 
            emirlerin dışına çıkamayan, gerektiğinde yayınlarının sansüre 
            uğradığı ve yazdıklarının fikirleri ile karşısındakine bilgi verdiği 
            gerekçesi ile de sorumlu olan bir alandır.
            Yayıncılar kendi aralarında 
            birlikler kurmuşsalar da pek çok yayıncının bu birliklerden bile 
            haberi olmadığı aşikârdır. Yayıncıların kendi bildikleri ve kendi 
            anladıkları ölçüde yayınlarını sürdürmeleri bir bakıma da zaman 
            içerisinde mesleklerinde pişmeleri ile düzenli ve kaliteli bir yayın 
            çizgisine gelebilmektedir.
            Son beş yıl içerisinde ülkemizde de 
            yaygınlaşan sanal yayın Internet üzerinden de yayılmış pek çok yayın 
            yapan özel, tüzel yayıncılar da daha serbestçe yayınlar ve bilgi 
            dağıtımını da yapmaya başlamış bulunmaktadır.
            Internet yayıncılığının denetim dışı 
            olarak görülmesi ve başkalarının telif eserlerinin kendilerininmiş 
            gibi yayınlanması ancak tefli sahibinin dikkati ve araştırması ile 
            bulunarak gerekli girişimlerde bulunma zorunluluğu meydana gelmesini 
            sağlamaktadır. Fikir ve eser hırsızlığı sanal âlemde daha büyük bir 
            hızla olmakta ve çalınmış eserlerin okuyucu ile başka başka 
            isimlerle sanal olarak okuyucuca sunulması ise yayıncıların da bu 
            işe göz yumduklarının bir işareti olarak karşımıza çıkmaktadır.
            Kısacası artık Yayın Cılık olmuştur. 
            Cılkı çıkan bir meslek olmaya yüz tutmuş bulunmaktadır. Korsan kaset 
            ve görüntüler ile korsan kitaptan baksa da korsan yayınlar da bu 
            vesile ile artmış bulunmaktadır. Burada yayıncının olmak veya 
            olmamak arasında olduğu gözükmektedir. 12 Haziran 2009 12,00 
             
         
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
           20  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Mahmut Selim GÜRSEL 
          | 
      
      
        | 
        
        
        Mahmut Selim GÜRSEL HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        | 
              27 MAYIS 1998
                        27 Mayıslar benim ömrümde bazı dönüm noktalarının 
            kesişen gününe rastlar.
                        27 Mayıs 1960 Babamın Emekli olduğu tarihin 
            başlangıcıdır.
                        27 Mayıs 1998 Gürsel Yayınevimin kuruluş yıldönümü
                        27 Mayıs Bir miras davamın açılış tarihi.
                        Bu tarihlerin üçüncüsü olan 27 Mayıs 1998 bu 
            sayfalarımızın oluşmasının nüvesini de teşkil eden yayınevimin 
            kuruluş tarihidir. Bana göre oldukça meşakkat ve zahmet ile emeğin 
            birikimi ile geçen günlerin mazide kalan günleridir. Bu günler geldi 
            geçti. Bu yaptıklarımda kar amacı gütmediğim için bana binen külfeti 
            de yalnız karşılamaya çalıştım.
                        Sitelerimi incelerseniz yaptıklarımın yansımalarını 
            orada görebilirsiniz. Çorumlu 2000 Dergisinin 63 sayı basarak ve 
            sanal olarak yayınlayarak okuyucularımıza sunma mutluğu bana 
            yetmekte. Ayrıca Sarı Çiğdem Şiir Defterini 14 sayı yayınlayarak 
            sanal olarak devam etmekteyim. Çorumlu dergisi tıpkıbasım sayıları 
            fırsat buldukça siteye yüklemekteyim. Türkiye’de ve Dünyada Çevre 
            dergimiz sanal olarak hizmette bulunmaktadır. Yine sizlerin 
            okuduğunuz bu sitede fikir dergimiz devam etmektedir.
                        Allah’ım nasip ettikçe, ömrüm oldukça, aklım 
            yettikçe, elimiz tuttukça sizlerle birlikte olmaya devam edeceğim. 
            26 Mayıs 2009 13,20   
         
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          21  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Mahmut Selim GÜRSEL 
          | 
      
      
        | 
        
        
        Mahmut Selim GÜRSEL HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        | 
           TURİZM 
          İLE İLGİLİ SAYFAMIZ 
                      10/ Haziran itibarı ile yeni 
          hazırladığım: 
          
           sayfalarına Turizm ve diğer Turizm’i 
          ilgilendiren firmaların tanıtımlarını alacağım. 
                      Bilginize sunulur. 
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          22  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Mahmut Selim GÜRSEL 
          | 
      
      
        | 
        
        
        Mahmut Selim GÜRSEL HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        | 
              BİRİLERİ; BİRİLERİNE SÖYLERSE.
                        İnsanlar; birlikte yaşamaları ile bazı birimlerini 
            birbirleri ile paylaşmalının önemini anlamışlardır. Bu birikimlerini 
            bazen vecize ve atasözleri ile, bazen maniler ile, bazen hikaye veya 
            masal ile aktarmışlar ve yaşamaları için gerekli bilgileri 
            birbirlerine öğretmeye çalışmışlardır.
                        İnsanlar; bu yaratılıştan var olan güdüleri ile 
            birlikte daime birbirlerinden öğrendikleri ve yapılan işlerin 
            kendilerine lazım oldukça kullanarak daha da geliştirmeleri zaman 
            içerisinde bu birikimleri anlatarak değil yazarak başkalarına 
            aktarmalarını gerekliliğini görerek zaman içerisinde yazı yazmayı ve 
            birikimlerini yazı ile ileriki kuşaklara aktarmaya çalışmaları bu 
            gün bile geçerliliğini korumaktadır.
                        Bu bilgiler yazan için bir fayda sağladığı için 
            başkalarının da bu bilgileri kullanmaları ve faydalanmaları için 
            yazmışlar ve ihtiyacı olanlara bu bilgilerini sunmuşlardır.  
                        Benim bu ön girişten sonra konuya girmemin ve bu 
            görüşü yazmamın sebebini sizlere açmam gerekmektedir.
                        Bu yazılanı okuyan sizler belki de bu dergilerde de 
            yazılar yazmakta ve buradan başkalarına fikirlerinizi ve 
            birikimlerinizi aktarmaya çalışmaktasınız. Benim amacım da bu 
            noktada başlamaktadır. Kendi birikimlerimi sizlerle paylaşırken 
            neden sizin birikimlerini de bu sayfalarda yayınlamayım amacı ile bu 
            “fikir Dergisi”ni sizlere sunmuş oldum. Dergimizin bu sayı ile 9 
            sayıya ermesi de bir kıvanç kaynağımız olarak karşınızda 
            bulunmaktadır.  
                        Fikir Dergisi’nin geçmiş sayıları sitede yüklü 
            olarak okuyuculara ve yazarlara halen hizmet vermektedir. Ayrıca 
            yazarlarımıza da belli ölçüler dâhilinde kendilerini tanıtmaları 
            için isimleri ise yayınlanan sayfalar açmış bulunmaktayım. Bu 
            sayfalara isterlerse doğrudan girerek kendi sayfalarına, isterlerse 
            yazılarının bulunduğu dergilerden yazılarına ulaşmaları mümkünlüğü 
            sağlanmıştır.
                        Fikir Dergimiz yazarlarımızın bir ay içinde 
            yaptıkları etkinlikleri tarafıma yolladıkları takdirde o ay 
            yayınlanan dergide okuyucu ve ziyaretçilerle buluşturma amaçlı bir 
            çalışmanın eseridir. Sadece Gürsel Yayınevinin katkıları ve benim 
            çabalarım ile yazarlarımızın çalışmaları ile hiçbir kuruluş veya yan 
            kuruluştan katkı almadan sizlerin karşısına çıkmaktadır. Benim ömrüm 
            oldukça, aklım erdikçe ve elim yazdıkça bu çalışmalarımızı 
            yayımlamaya devam edeceğim.
                        Nice dokuz aylara.
         
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          23  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Mahmut Selim GÜRSEL 
          | 
      
      
        | 
        
        
        Mahmut Selim GÜRSEL HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        
          
            - BAL MISIN?
 
            -  
 
            - Önüme sunuldun tabak ile;
 
            - Ağu musun, bal mısın?
 
            - Soruyorum bu ne diye kendime
 
            - Elden misin, benden misin?
 
            -  
 
            - Gözlerimde yaş olanak akan;
 
            - Tuzlu musun, bal mısın?  
 
            - Koşuyorum ilerde gördüğüme;
 
            - Hayalim misin, gölgem misin?
 
            -  
 
            - Anlamak isterken kendimi;
 
            - Bela mısın, bal mısın?
 
            - Yaşıyorum bende kendimce
 
            - Kâbusum musun, düşüm müsün?
 
            -  
 
            - Bakarken geçen eski günlere;
 
            - Eza mısın, bal mısın?
 
            - Gençlik gitti bak böylece
 
            - Günüm müsün, ecelim misin?
 
            - 01 Haziran 2009 Çorum 18,30
 
           
            
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          24  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Mahmut Selim GÜRSEL 
          | 
      
      
        | 
        
        
        Mahmut Selim GÜRSEL HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        
          
            - BÖYLE Mİ?
 
            -  
 
            - Kalem yazar, kağıt alır.  
 
            - Yazılan dünyada mı kalır?  
 
            - Elbet kalmaz ezel olur,
 
            - Bunu bilen bilir,
 
            - Bilmeyene ne diyelim?
 
            - Yazan yazmış yazdığını,
 
            - Sen bilmezsen çözdüğünü
 
            - Her an yedi yoldasın
 
            - Hangisinden gittiğini?
 
            - Zannedersin ben yazıyorum,
 
            - Kalem ile çiziyorum,
 
            - Bir aşk var zannediyorum,
 
            - İşte bunda aldanıyorsun!
 
            - Sen kendini bilir isen,
 
            - Kaleminle yazar isen
 
            - Elindeki ile çizer isen
 
            - Doğru biri bulur isen
 
            -  
 
            - 04/06/2009 12,10
 
           
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          25  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Muhsin AKTAŞ  | 
      
      
        | 
         
        
        Muhsin AKTAŞ HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
              
                
                 - PİNOKYO BEYLER
 
                
                -  
 
                - Politika dediler balıklama atladık
 
                - Sağda yedik doymadık sola gidip katladık
 
                - Çalan çırpan herkesi el sıkarak kutladık
 
                - Halktan gelen isteğe başımızı salladık
 
                -  
 
                - Siyasete zıpladık her gün bir parti kurduk
 
                - Hak hukuku unutup herkese leke sürdük
 
                - Kim ihale verirse onun cebine girdik
 
                - Halktan talep gelince azarlayıp kolladık
 
                -  
 
                - Saldırdık kutsallara bin bir galiz küfürle
 
                - Çok kez kol kola girdik kan emici kâfirle
 
                - Kalbimiz kaplanmıştı hırs denilen zifirle
 
                - Halk istedi yatırım bir çay verip halledik
 
                -  
 
                - Bir iki rötuş atıp çarşısına yoluna
 
                - Seçim zamanı geldi girdik yine koluna
 
                - Tükürseler ne yazar kızarmayan alına
 
                - Halka yutturmak için yalan sözler dölledik
 
                -  
 
                - Ana baba kardeşler, hepsinin cebi doldu
 
                - Yedi sülale bile yetecek nema buldu
 
                - Vatandaşı sorarsan ona vaatler kaldı
 
                - Halk istedi aş ve iş yüze gülüp külledik
 
                -  
 
                - Hiçbir zaman milletin derdi ile olmadık
 
                - Yaş yetmişi devirdi haddimizi bilmedik
 
                - Sözde feminist olduk okullara almadık
 
                - Kadın hakları diye palavralar salladık
 
                -  
 
                - Çağdaş Atatürkçüyüz başkasını bilmeyiz
 
                - Halkçılık ilkemizdir ajandadan silmeyiz
 
                - Gerçek Atatürkçünün saflarına gelmeyiz
 
                - Çünkü yalan sözlerle pinokyoyu solladık
 
                -  
 
                - Bu vatanı düşünüp bir gün dudak gevmedik
 
                - Ülke için çalışan karşı fikri övmedik
 
                - Gökten kuş tutsa bile menfaatsiz sevmedik
 
                - Bizden değildir diye anasını belledik
 
                -  
 
                - Mizabiyim baş üste doğruya sözüm yoktur
 
                - Vatan için ölmeye gönüllü vekil çoktur
 
                - Böylesi zatlar için şahadet çoktan haktır
 
                - Onları da ihanet yaftasıyla yolladık
 
                - 27.09.2008
 
                - www.muhsinaktas.com 
                 
 
               
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
           26  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Muhsin AKTAŞ  | 
      
      
        | 
         
        
        Muhsin AKTAŞ HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
              
                
                 - TEĞET GEÇERMİŞ
 
                
                -  
 
                - Senet çek ne varsa takla atıyor
 
                - Fabrikalar birer birer batıyor
 
                - İşsizlere her gün binler katıyor
 
                - Korkmayın bu kriz teğet geçermiş
 
                -  
 
                - Siparişler ardı sıra duruyor
 
                - KOBİ’NİN kasası her gün kuruyor
 
                - Gelen giden garibana vuruyor
 
                - Korkmayın bu kriz teğet geçermiş
 
                -  
 
                - Fakirin ekmeği elden gidiyor
 
                - Zengin yine gününü gün ediyor
 
                - Siyasiler durmuş bizi yediyor
 
                - Korkmayın bu kriz teğet geçermiş
 
                -  
 
                - Küçük esnaf kepenkleri kapattı
 
                - Çiftçi kardeş gürültüyle top attı
 
                - Birçok memur işçi aklı sapıttı
 
                - Korkmayın bu kriz teğet geçermiş
 
                -  
 
                - Emekli peşinen mezar kazıyor
 
                - Mizabi krize şiir yazıyor
 
                - Büyük zatlar yine esip tozuyor
 
                - Korkmayın bu kriz teğet geçermiş
 
                - 23.12.2008
 
                -  
 
                - www.muhsinaktas.com  
 
               
                
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          27  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Necati ÇAVDAR 
          | 
      
      
        | 
         
        
        Necati ÇAVDAR HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
              BEREKETLİ HİLAL
            Bu günkü Filistin ve İsrail 
            işgalindeki topraklardan yukarı çıkın. Lübnan’dan geçin Hatay, hatta 
            Adana’dan sağa dönün Maraş’ın büyük bir kısmını kapsayacak şekilde 
            Gaziantep, Kilis, Urfa, Diyarbakır, Batman, Mardin’den Dicle ve 
            Fırat’ı takip ederek aşağıya sarkın ve Basra körfezine ulaşın. Yani 
            Akdeniz’i takip ederek Sina’dan Elazığ’a oradan Dicle ve Fırat’ın 
            suladığı bereketli ovaları takip ederek Basra körfezine çizilen yay, 
            tarih boyu birçok milletlerin ele geçirmeye çalıştığı BEREKETLİ 
            HİLAL’İ oluşturur.
            Buraya tarihte  “Bereketli Hilal” 
            denmiştir. Medeniyetler burada kurulmuş. Medeniyetler, burada yok 
            olmuş ya da yok edilmiştir. Ancak Tevrat’ı milli kitap, dini de 
            evrensellikten uzaklaştırıp millileştirerek diğer kavimleri dindaş 
            kabul etmeyen Yahudilerin bu Bereketli Hilal’de hep gözü olmuştur. 
            Yahudiler, Bereketli Hilal’in tamamına olmasa bile belirli 
            bölümlerine zaman zaman yerleşmişler ancak sürekli bir yönetim 
            kurmamışlardır. Gerek şu anda bizim olan Harran gerekse Irak 
            dediğimiz ve İngiliz oyunları ile elimizden çıkan daha 70 yıl önceki 
            toprağımız olan coğrafyadaki UR’dan çıktıklarından beri akılları bu 
            bölgededir.
            Osmanlının dünya hâkimiyetinden 
            uzaklaştığı, yerine yerli bir gücün geçemediği bir ortamda; Filistin 
            toraklarını işgal ederek, bölgeyi kontrol edecek çıbanbaşı şeklinde 
            oluşturulan suni bir devlet kurmuşlarsa da akılları fikirleri 
            İsrail’le sınırlı olmayıp ilk fırsatta tüm Bereketli Hilal’e 
            çöreklenmektir. Yahudilerin ilgisi Babil’den bu yana o 
            bölgededir.     ‘’Bereketli Hilal”i ele geçirmeden “ Siyon mabedini 
            yeniden ihya etmelerinin mümkünü yok” diye düşünürler ve bölgeyi 
            milli tanrılarının kendilerine “vaat ettiği topraklar- Arz-ı Mev’ud-” 
            olarak görürler. Bu nedenle de kısaca “Nil’den Fırat’a” diye tarif 
            edilen coğrafyayı her türlü imkân kullanılarak ele geçirmeleri 
            mutlak hak ve tanrılarının buyruğu olarak hep akılda tutarlar. Yani 
            “Nil’den Fırat’a “kadar diye tarif edilen yer “Bereketli Hilal”dir.
            Pekiyi başkan Bush, burayı ne olarak 
            görür?
            Açın Kitabı Mukaddes’ten Ahit’in baş 
            kısmına bakın.
            Orada göreceksiniz ki Cennet olarak 
            vasıflandırılan yer; Mezopotamya’dır. Zira Ahit’te Dicle ile Fırat, 
            “Cennete akan iki ırmak” olarak bahsediliyor.
            Mezopotamya’nın güneyi asrın başında 
            bizden koparılarak suni bir şekilde sınırlanan ve de bu gün 
            uluslararası arenada çıkar masalarında kaç parçaya bölünmesi 
            gerektiği tartışılan Irak bölgesinde kalırken kuzeyinin bizim 
            ülkemiz olduğu unutulmamalı. Mademki Bush ve adamlarının inançları 
            gereği ve kutsal kitaplarında “Cennet” bu bölgedir. O halde 
            “Cennet”, ellerinde güç varken ve fırsatta bu fırsatken temizlenmeli 
            ve oraya yerleşilmelidir.
            Şu anda adamların Filistin’de, 
            Irak’ta yaptıkları, imkânları olsa yangınlaştıracakları, bin bir 
            kılıfa sarılarak sürdürdükleri çaba bunun için. Bölgeyi; 
            “Şeytan”dan, yani kendi gibi düşünmeyen unsurlardan temizleyip el 
            koymak böylece yeryüzünde “Cennetlerini” oluşturmak.
            Bush, hedefine varmak için silahları 
            konuştururken başkaları da bu hedefe varmak için paralar saçarak 
            Bereketli Hilal’e yerleşme gayreti içindeler. Zaman zaman Bereketli 
            Hilal’e gerek ekonomik gerekse dini inançları nedeniyle yerleşmek ve 
            ele geçirmek isteyenlerin uzak-  yakın gayeleri, birlikteliği mümkün 
            kılıyor. Bilinmelidir ki gerek Bush’un gerekse İsrail’in bölgeye 
            hâkim olma amacı çok farklı ancak şu anda çıkarları aynıdır.  
            Bu gün İsrail diye şekillendirilen 
            ve Osmanlı’dan gasp edilerek suni ve terörist metotlarla 
            yuvalandırılan İsrail’in, kendisini oraya çöreklendirenler adına 
            yaptıkları vahşetin sınırı “Arz-ı Mev’ud” kadardır. Sayısız 
            Birleşmiş Milletler kararına ve birçok Arap ülkesinin kabul ettiği 
            gibi “İsrail, 1967 sınırlarına çekilsin, barış sağlansın” 
            taleplerine İsrail’in direnmesi, işgal ettiği topraklardan 
            çekilmemesi, en ufak karşı direnişe kanla cevap vermesi bundandır.
            Bereketli Hilal’in ne olduğu ve 
            ülkemizi nasıl ilgilendirdiğini düşünenler Genelkurmayın 1950’lerde 
            bastırdığı Türkiye ve Ortadoğu ülkelerini ilgilendiren konuların 
            işlendiği kitapçıktaki  “Arz-ı Mev’ud” haritasına baksınlar. Hem 
            Osmanlı gittikten sonra bölgede yaşananları sözde uluslararası 
            gücün, İngiliz’in “size büyük Arap imparatorluğu vereceğiz” diye 
            kandırarak Osmanlıyı böldükten sonra, kırpıp kırpıp devletçikler 
            oluşturarak başlarına kuklalar yerleştirmesini hatırlasınlar. O gün 
            bu gün bölgede yaşananlara bakarak “devletin ebedi olmasını” 
            düşündüğünü söyleyen “derinler”, hem de “ebet müddet “ ülküsüne 
            inanmış  “derin “millet fertleri dönüp dönüp “Arz-ı Mev’ud” 
            haritasına baksınlar. Yine, Bereketli Hilal’e İsrail ilgisi için; 
            İnkılap yayınlarından çıkan  İmail Raci  el-Faruki ve Luis Lamia el 
            Faruki’nin birlikte hazırladıkları İslam Kültür Atlası isimli  
            kitabın 61. sayfasına baksınlar.  
            ABD Başkanı Bush’un bunca masraf ve 
            kana rağmen hala bölgeyi taş taş üstünde bırakmamacasına ele geçirme 
            aşkını Kitab-ı Mukaddes’in Ahit bölümünde bulabilirler ve Batı 
            dediğimiz, kimilerinin “dünya” olarak yuvarladığı, güce dayalı 
            sistem empoze eden küresel eşkıyanın; coğrafyamıza kanlı bir hançer 
            gibi sapladığı İsrail’in nihai hedefine varmak için insanlık dışı 
            metotları kullanması inançlarının temelini teşkil eden kitaplarında 
            yatan sözde “Azr-ı Mev’ud” emri ve bu emre bağlılıklarının 
            gereğidir. “Batı” diye tabir edilen güç, “demokrasi” kavramını 
            “olmazsa olmaz “olarak niteleyip dünyayı o mihver üstünde 
            gezdiriyorlardı. Ancak aynı batı, işine geldiği zaman “demokrasi” 
            filan dememiş diktatörlüklerle kol kola girmiş, emrine amade 
            saltanatların koruyucu kalkanları olmuş, olmaya da devam ediyor.  
            Filistin’de halk iradesiyle bir yönetim oluştu. Ama korumasız köyün 
            kabadayıları, “kabullenmeyiz” diye diretiyor. Filistin demokrasinin 
            güçlendirilmesi bir tarafa Filistinli seçilmişler, bu gün onların 
            Ortadoğu’daki maşaları İsrail, eliyle esir. Filistin, gerek İsrail’e 
            karşı verdiği mücadele azmi gerekse demokratik seçimleri, kurduğu 
            parlamento ve hükümeti ile Batı’nın yüzündeki demokrasi şalını da 
            indiriverdi. 50 yıldır Filistin’de yaşanan dramı görmezlikten 
            gelenler, anlamayanlar, anlamak istemeyenler elbette var.  
            Osmanlının paylaşımı sırasında Mondros Ateşkes belgesine aykırı bir  
            şekilde neden  Adana’nın, Maraş’ın, Urfa’nın, Gaziantep’in işgal 
            edildiğini, Musul ve Kerkük’ün elimizden çıkarıldığını  yarım asra 
            yakındır  Türkiye’nin  neden hep bu bölgede birileri ile  maddi ve 
            manevi kayıplara sebep olan “savaş” vermek mecburiyetinde 
            bırakıldığını düşünmeyenler için  sivri sinek saz.
            Fakat, tüm olumsuzluklara rağmen 
            nasıl ki ABD’nin Irak’ta giriştiği “demokrasi ve özgürlük” 
            harekatının hangi anlama geldiğini insanlığın vicdanlı olanları 
            anladılarsa;
             “Yaz Yağmurları Operasyonu” ile sanki Filistin’e gül dermek 
            için giden bir askeri (!) için bütün Filistinlileri esir sayan, “İki 
            asker(!)” için de Lübnan da insan, hayvan ve bitki ne varsa 
            çiğneyerek, yok ederek kainata, insan oğlunun ürettiği tüm değerleri 
            yerle bir ederek medeniyete savaş  açan İsrail’ in vahşetine de 
            içleri burkularak  şahit oluyor.
            Yaşananlar,  İsrail kavramının 
            arkasındaki asıl gücü ve “Bereketli Hilal’i ele geçirmek isteyenleri 
            de ele veriyor, bu yöndeki sarsılmaz iştahlarını ortaya koyuyor. 29 
            Temmuz 2006-Necati Çavdar- ANKARA
             
         
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
           28  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Necati ÇAVDAR 
          | 
      
      
        | 
         
        
        Necati ÇAVDAR HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
              
                - VARSIN YOK OLSUN
 
                -  
 
                - Ben sevgiyi ne bilirim
 
                - Sevince birini severim
 
                - Sevmenin, sevilmenin
 
                - Ne olduğunu bilir miyim?
 
                - Varsın yok olsun sensizliği
 
                - Dinlediğim müzikler
 
                - Çağırmıyorsa seni
 
                - Duyduğum tüm sesler
 
                - Anmıyorsa eğer seni
 
                - Varsın yok olsun o uğultular
 
                - Kaldığım zaman ben benle
                 
 
                - Ormanda kuşlarla böceklerle
 
                - Tabiattaki tüm varlıklarla
 
                - Dertleşir, halleşir, konuşurum
 
                - Konuştuklarım seni konuşmuyorsa
 
                - Kuşlar sen diye seda vermiyorsa
 
                - Varsın yok olsun o güzel! Sözler
 
               
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          29  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Ömer SEZER 
          | 
      
      
        | 
         
        
        Ömer SEZER HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
          
            - HASRET
 
            -  
 
            - Hasretse yüreğime en büyük sızı!
             
 
            - Ve çiğ sözlerdeyse sitemlerim!
             
 
            - Ki kırılmışsa kalemim!  
 
            - Bilirim ki ahmaklığın ve de aptallığın bedelidir çektiklerim!
            
            
 
            - Yürürken darağacına yüzüm güleç!
             
 
            - Ve içimde tamamlanmış bir ömrün refahlığı!
             
 
            - Son bulsun diye bekleyen yalancı ferman bakış gözlere inat!
             
 
            - Bu ölümlerin en güzeli en felahı!
             
 
            - Her adımda ölüm değil sanki dirilmek var gibi sesleri bastığım 
            topraklar!  
 
            - Ve her bakışta aşka davet çalan gözlerimdeki sevinç!
             
 
            - Biraz sitem birazda kırgınlık!
             
 
            - Ki değişmeyen yine aynı yürek ve beden!
             
 
            - Ne sonu vardır hayatın!  
 
            - Ne de daha öncesi!  
 
            - Tek bir nefestedir bütün mücadelesi!
             
 
            - Ve  yaşlı gözlerle selamlanan ezeli ebedi!
 
           
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          30  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Ömer SEZER 
          | 
      
      
        | 
         
        
        Ömer SEZER HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
          
            - HATIRAN VE RESMİN
 
            -  
 
            - Silinmiş anılar gönül defterlerinden!
             
 
            - Hatırına bakılan resimler yakılmış!
             
 
            - Susmak korkaklığa çekilen ruhsuz gönüllerin diline sakız!
             
 
            - Ve adanmışlığımla yinede susmuşum!
             
 
            - Hiç olamadım nankör riyakâr vefasız!
             
 
            - Dilim sitemli lakin kalbim kötülüksüz!
             
 
            - Ne unuttum yaşanmışlığı nede sevgi adına paylaşımları!
             
 
            - Sustum yıllarca lakin içimde haykırışlar uçsuz bucaksız!
             
 
            - Hudut koymadan sevebilmekmiş erdemli yüreklerin harcı!
             
 
            - Koparmadan koklayabilmekmiş gülü bilmekmiş incitmeden sunmayı!
            
            
 
            - Solmadan ömür boyu gönül suyuyla sulayıp!
             
 
            - Milyonlarca açmakmış sevgi bahçelerinde!
             
 
            - Bu sözlerde unutulur bir gün gelir!
             
 
            - Ve güleç alaycı bakışlarda kim bilir!
             
 
            - Sevgiler uğruna diktiğimiz üç beş karanfil!
             
 
            - Belki mezarımızda biter kim bilir!
 
           
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          31  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        
        
          | 
      
      
        | 
        Özkan KARACA | 
      
      
        | 
        
        
        Özkan KARACA HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        
          
            - ANLARIN PENCERESİNDE GÖRÜLEN
 
            -  
 
            - Yüreğimin pervazında sen esersin
             
 
            - Sözlerimin yaslarında sen dolarsın
             
 
            - Gözlerimin yaşlarında sen okunursun
             
 
            - Günlerimin dallarında sen açarsın
             
 
            - Vakitlerimin damlasında görülen
             
 
            - Hülyalarımın nemlerinde süzülen sen
             
 
            -  
 
            - Ruhumu kemiren, rüyalarımı semiren anımız
             
 
            - Anların penceresi kanlanarak dayanmış
             
 
            - Pencerenin uzaklığında görülen tanların dişleri
             
 
            -  
 
            - Yüreğim ezik, hislerim ezik olarak
             
 
            - Senin üzerine yapışan tozları ararım
             
 
            - Seninle olan mazinin şanlarını kalemime sorarım
             
 
            - Seni sahillerin dillerine hırsla vurarak sararım
 
           
            
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
           32  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        
        
          | 
      
      
        | 
        Özkan KARACA | 
      
      
        | 
        
        
        Özkan KARACA HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        
          
            - KARARTMA GECELERİ
 
            -  
 
            - Benim hayallerimi boşa çıkardın
             
 
            - Kırgınlığımla kaldırımların boşluğuna düştüm
             
 
            - Anladım ki, sana olan sevgime
             
 
            - İhtiyacın yokmuş  
 
            - Anladım ki, sevgini bir başkası için
             
 
            - Örmüşün  
 
            -  
 
            - Karartma gecelerime yıldızlar düşer
             
 
            - Yıldızlar ellerimde sıcak olur,
             
 
            - Yas düşer  
 
            - Rüyalarım gözlerime bıçak olur,
             
 
            - Kan düşer  
 
            - Ayın yüzü avuçlarımda kor olur
             
 
            - Ruh ilimi ısıtan, can izimi ısıran
             
 
            - Geceler  
 
            -  
 
            - Karatma gecelerimde  
 
            - Karanlıklar gözlerimi yoklar
             
 
            - Beynimin süngerine karanlığı batırırım
             
 
            - Başımı emen yastıklar  
 
            - Karatma gecelerimin sahibi olur
             
 
            - Kaç gecenin ölümcül soluğunu duydum
             
 
            - Senin karartında  
 
            - Yüreğime acı vurdun  
 
            - Geleceğin arazisine  
 
            - Karartı gecelerinin  
 
            - Sirenini duyurdun  
 
           
            
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          33  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        
        
          | 
      
      
        | 
        Özkan KARACA | 
      
      
        | 
        
        
        Özkan KARACA HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        
          
            - GÖLGENİN İZLERİNDE...
 
            -  
 
            - Yine yapayalnızım bir sokak ortasında
             
 
            - Kimsesiz sessizliğine çekilen oltasında
             
 
            - Yürüyorum, kanlı dilin hüzün sayfasında
             
 
            - Gecenin ışıklarından kaçarak izbelerin arkasında
             
 
            -  
 
            - Varlığıma çekilen karanlık bıçak
             
 
            - Sevdanın yüreğine akan gözlerim sıcak
             
 
            - Duygularıma vuran sözlerin  
 
            - Aklımın süngerine hep saplanacak
             
 
            - Süngeri içerek, düşleri iterek
             
 
            - Ağlıyorum kendimden habersiz
             
 
            - Yürüdüğüm çığlıklar ayaklarıma batacak
             
 
            - Sen ise beyaz bulutların ardında
             
 
            - Yağmurunu üzerime atacaksın  
 
            - Günlerin elleri, güzlerin dizleri
             
 
            - Senin gölgenin izlerine bakacaktır
 
           
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          34  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        Selma GÜRSEL  | 
      
      
        | 
         
        
        Selma GÜRSEL HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
          
            - BEZELYE
 
            -  
 
            - 1,5 kilo kabuklu bezelye
 
            - 200 gram et
 
            - 1 baş kuru soğan
 
            - 1 fincan zeytinyağı veya 1 kaşık tereyağı veya margarin
 
            - 1 yemek kaşığı salça
 
            - İstenildiği kadar tuz ve baharat
 
            - Kemiksiz et kuşbaşı şeklinde doğranır. Alınan bezelyeler 
            ayıklanarak içleri çıkartılır. Çıkarılan bezelyeler iyice yıkanarak 
            süzgeçten geçirilirler. Bir tencereye et ve kuru soğan doğranır 
            ateşin üzerine konulur. Et biraz ateşte çevrilir üzerine sıvı yağ 
            dökülür istenirse tereyağı veya margarin konulur. Karışım hafif 
            kızarana kadar haşlanır. Salca ilave edilerek karıştırılır 
            bezelyeler bu tencereye ilave edilerek istenilen kadar tuz ve 
            baharat ilave edilir daha önce hazırlanmış olan sıcak su ile 
            bezelyeleri kapatacak kadar su konulur kısık ateşte pişirilerek 
            tabağa alınır etrafına roka, maydanoz gibi yeşilliklerle süslenerek 
            sıcak servis edilir.  
 
           
        
          | 
      
      
        
        
         
        
          
          
          
          
          
          
          
          
          
          
          
          
          
           | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          35  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Üzeyir Lokman ÇAYCI  | 
      
      
        | 
         
        
        Üzeyir Lokman ÇAYCI HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
              AVRUPA TOPLULUĞU ÜLKELERİNE BAKIŞ
            Domates aldım, kazık gibi... 
            Hormonlu yani! Bıçak dahi kesmiyor.  
            Kendi kendime dedim :  
            -Önce matkapla del, sonra içine 
            dinamit yerleştir, patlat, parçalansın afiyetle ye!
            30 YILLIK GÖRÜNTÜ
            Avrupa’da «€» para birimi ile ortaya 
            çıkan ekonomik baskılar;  halka hayat pahalılığı, işsizlik, ücret 
            düşüklüğü olarak yansıdı. Bunlar her yıl çözümsüz kaldığı için 
            gelişerek sorunları körükledi. Bu Avrupa’nın görünen bir yüzü... 
            Diğer yüzlerindeki olumsuzluklar ise sayısız problemler olarak 
            toplumlara yansıyor.  Yabancıların maruz kaldıkları durumlar ise 
            içler acısı bir görüntü arz ediyor. Yani Türkiye’ye veya Türkiye 
            benzeri ülkelere söz söyleme hakkını elde edenlerin kendi 
            kendilerini denetlemekten kaçtıklarını belgelerle ve örneklerle 
            ortaya koyabiliyoruz.
            İş yerleri yöneticilerine verilen 
            sınırsız yetki, dilediklerine istedikleri ücreti vermek, dışlamak 
            istediklerinin ise ücretlerini dondurmak hatta düşürmek gibi adil 
            olmayan görüntüleri körükledi.  Bu kontrolsüzlüğün tacizleri ve 
            baskıları artırdığı gibi bunlara paralel olarak iş kazalarını, 
            meslek hastalıklarını da tetikledi. Patron ya da yönetici 
            baskılarıyla hastalananların sayılarının azımsanmayacak boyutlarda 
            olduğu da bilinmektedir. Tecrübeli kadroların dışlanmaları veya 
            horlanmaları, kendilerine yakın ve kendi seçtikleri tecrübesiz 
            kadroların söz sahibi olmalarını sağlamaktadır. Bu uygulamalar, 
            geleceğe olumsuzluklar taşıyacak şekilde iş kalitesini ve üretim 
            seviyesini de olumsuz etkilemektedir.  
            Bir örnek olarak, 14 yıldır maaş 
            artışı yapılmayanlardan biriyim. Bu süre içerisinde oturduğum evin 
            kirası ve elektrik, su parası gibi gider tutarları katlanarak arttı. 
            60 yaşına gireceğim ağustos ayı sonunda emekli olursam verilecek 
            emekli aylığımın ise 386€80 olacağı bana bildirildi. Her ay ödemek 
            zorunda olduğum kira ücreti ise 581€08’dir. Alacağım emekli maaşının 
            hepsini versem dahi ev kirası için 194€28’lik borcumu nasıl 
            ödeyeceğime ve hayatımı nasıl sürdüreceğime dair her hangi bir ilgi 
            gösterilmediği gibi, yol gösterici bir açıklama da yapılmamaktadır.  
            İşte Avrupa’daki sosyal adalet!... Bu sebeple bu yıl oy vermedim. 
            Avrupa topluluğunun halk desteğini kaybetmesi de bu görüntü altında 
            gelişerek sürecektir.
            T.C. Anayasasının 62. Maddesinde 
            geçen «yabancı Ülkelerde Çalışan Türk Vatandaşları hakkındaki 
            ifadeler» başlıklı «Devlet, yabancı ülkelerde çalışan Türk 
            vatandaşlarının aile birliğinin, çocuklarının eğitiminin, kültürel 
            ihtiyaçlarının ve sosyal güvenliklerinin sağlanması, anavatanla 
            bağlarının korunması ve yurda dönüşlerinde yardımcı olunması için 
            gereken tedbirleri alır.» hükmü, gerektiği şekilde takip edilip 
            uygulanıyor mu?
            Bu yansımaların son seçimlerdeki 
            bazı ülkelerdeki derinliğini görmek ise zor değil :
            2009’da Almanya’da katılım oranı :  % 43.3...   1979’da bu oran  
            % 65.73 idi.
            2009’da Portekiz’de katılım oranı : % 37.05
            2009’da Hollanda’da katılım oranı : % 34.8
            2009’da Çekoslavakya’da katılım oranı : % 27.84
            2009’da Romanya’da katılım oranı : % 27.21
            2009’da Litvanya’da katılım oranı : % 20.88
            2009’da Slovakya’da katılım oranı : % 19.64
            Bu durumu bugüne kadar topluluk 
            ülkelerinde en çok katılımı olan Belçika’da dahi son seçimde % 85.86 
            oranında görüyoruz. Daha önceki seçimlerde bu oran hiç %90’ın altına 
            düşmemişti. 1979 yılında katılım oranı bu ülkede % 91.36 idi.
            1979 yılında  9 üye ülkeyle, katılım 
            oranı % 61,99 Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika, 
            Lüksemburg, İngiltere, Danimarka ve İrlanda
            1984 yılında 10 üye ülkeyle, katılım 
            oranı % 58,98 Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika, 
            Lüksemburg, İngiltere, Danimarka, İrlanda ve Yunanistan
            1989 yılında 12 üye ülkeyle, katılım 
            oranı % 58,41 Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika, 
            Lüksemburg, İngiltere, Danimarka, İrlanda, Yunanistan, İspanya ve 
            Portekiz
            1994 yılında 12 üye ülkeyle, katılım 
            oranı % 56,67 Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika, 
            Lüksemburg, İngiltere, Danimarka, İrlanda, Yunanistan, İspanya ve 
            Portekiz
            1999 yılında 15 üye ülkeyle, katılım 
            oranı % 49.51 Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika, 
            Lüksemburg, İngiltere, Danimarka, İrlanda, Yunanistan, İspanya, 
            Portekiz, Avusturya, İsveç ve Finlandiya
             2004 yılında 25 üye ülkeyle, 
            katılım oranı % 45.47 Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika, 
            Lüksemburg, İngiltere, Danimarka, İrlanda, Yunanistan, İspanya, 
            Portekiz, Avusturya, İsveç, Finlandiya, Polonya, Macaristan, 
            Slovanya, Çekoslavakya, Estonya, Letonya, Litvanya, Güney Kıbrıs ve 
            Malta  
             2009 yılında 27 üye ülkeyle, 
            katılım oranı % 43.09 Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika, 
            Lüksemburg, İngiltere, Danimarka, İrlanda, Yunanistan, İspanya, 
            Portekiz, Avusturya, İsveç, Finlandiya, Polonya, Macaristan, 
            Slovanya, Çekoslavakya, Estonya, Letonya, Litvanya, Güney Kıbrıs, 
            Malta, Bulgaristan ve Romanya
            Düşük katılım oranı neyin 
            göstergesi?
            FRANSA’DA 30 YIL ÖNCESİ VE SONRASI
            1979’da % 60.71
            1984’de % 56.72
            1989  % 48.8
            1994  % 52.71
            1999  % 46.76
            2004  % 42.76
            2009’da % 40.48
            Ben yaklaşık 30 yıldır yaşadığım 
            Fransa’da son on yıl içerisinde hayatın nasıl değiştiğini açık bir 
            şekilde gördüm. Ben de bu zor şartları bizzat yaşıyorum. Uzun süre 
            çalıştığım iş yerinde bir sendikanın temsilciliğini de yapmama 
            rağmen gerek benim açımdan gerekse arkadaşlarım açısından işlerin 
            iyiye gittiğini söyleyemem.  
            Yaklaşık 10 yıl önce 1 kilo domatesi 
            yaklaşık 1,00 Frank ile 3,00 Frank arasında bir fiyatla satın 
            alırken bugün bunu 3€ 00’ya kadar bir fiyatla satın alamamaktayız. 
            1€00’nun değerini 6,55 Frank olarak ele aldığınız zaman, 1€00’ya 
            domates alsanız bile Frank karşılığında tam 6,5 kat daha fazla para 
            ödemiş olacaksınız. 3€00 olunca vereceğiniz para 19,00 Frank’ı 
            bulmaktadır. 19 misline çıkan bir fiyat artışını Avrupa’da insanlar 
            nasıl karşılayacaklar? Hal böyle iken eğer maaşınız da düzenli 
            artmıyorsa işiniz felaket demektir. Gerçeklerin ifade edilmesinde bu 
            da her şeyi olduğu gibi yansıtmıyor.
            Geçmişte 300 000 Frank karşılığında 
            ev sahibi olanlar aynı eve 300 000 € vererek sahip olma durumuna 
            düşürüldüler. (Yani 1.900 000 Frank seviyesine dönüştürüldü)
            Hani Türkiye’den görülen tozpembe Avrupa ile bizim içinde 
            yaşadığımız Avrupa birbirinden birçok konuda oldukça farklı, gerek 
            insan hakları açısından gerek değerlerin korunması açılarından hiç 
            de göründüğü gibi değil. «Euro» ile zenginler iyice zenginleştiler. 
            Paraları varlıkları değer üzerine birçok defa katlanarak değer 
            kazandı. Fakirler, daha da fakirleştiler. Orta tabaka ortadan 
            kalktı. Paris çevre yolu kenarları ve köprü altları evsizlerle, 
            kimsesizlerle dolup taşmaya başladı. Karavanlarıyla gelen yoksullar 
            ya da Çingeneler büyük mağazaların park yerlerini ikamet alanı 
            olarak kullanmaya ve gelen giden müşterilerden para veya yiyecek 
            dilenmeye başladılar. Araçların kilitleri kırılarak yapılan 
            hırsızlıklar yoğunlaştı. İnsanlar hayat pahalılığının yanında bir de 
            uğradıkları saldırıları ya da zararları gidermek için de masraf 
            yapmaya başladılar.  
            Siyasetçiler uluslar arası 
            toplantılarda bu gerçeklere sırtlarını dönerek her şeyi güllük 
            gülistanlık gibi göstererek nutuk atmayı sürdürdüler.  
            Şimdi ucuz emekle dışarıdan 
            getirilen kalitesiz ürünler, genleriyle oynanmış sebze ve meyveler 
            Avrupa pazarlarında denge unsuru olarak yerlerini alıyor. Boyası 
            kanserojen olan giysiler, oyuncaklar, zararlı katkı malzemeleriyle 
            üretilmiş mamullere rağmen alan memnun satan memnun hesabıyla bu 
            görüntü sürdürülüyor. Bu manzarayı oburlaştırılmış şişman 
            çocuklarda, vücut hatları orantısız olan insanlarda, güvercinlere 
            kadar evcil hayvanlarda dahi görebiliyoruz. Yani para değer olarak 
            insanın önünde yer aldı. Kapitalizm hassasiyetleri budayarak, 
            eriterek hatta yok ederek varlığını pekiştiriyor. Yarınlarda kendi 
            kendilerini kontrol edebilecek akıl sahiplerini bulabilmek ise 
            oldukça güç olacak.
            Özgürlüğün ve demokrasinin 
            kepenkleri indirilmiş, sömürünün gücü ise artırılmıştır. Ahlak, 
            dostluk, dayanışma, kardeşlik ve insanlık gibi ulvi değerlerin 
            yerine çıkarcılık, menfaat ve bencillik getirilmiştir.
            Bu durum Avrupa ile işbirliği 
            içerisinde olan bütün ülkeleri de insanları da olumsuz yönde 
            etkiliyor.
            Avrupa ve ABD sevdalısı birisinin: 
            «Memleketi bir çift kadın memesine satarım» sözü bu anlamda ele 
            alınırsa olumsuzluklara bir örnek olacak!  
            2008 yılında, daha Avrupa 
            topluluğuna girmeden taze fasulyenin fiyat artışı Türkiye’de bugün 
            %221 oranında! Eğer Türkiye bu topluluğa girerse, o zaman € ile 
            fasulye Türkiye’de sarraflar tarafından satılacak.  
            Daha Avrupa Birliğine girmeden 
            Türkiye’de AKP yönetiminin basiretsiz uygulamalarıyla bir çok 
            kurumun, değerin ve anlayışın çöktüğünü görüyoruz.  
            Türkiye’de KDV tezek için  %18, 
            fakirlerin simiti için %8 oranında alınırken, zenginlerden pırlanta, 
            yakut ve inci için alınmıyor.   
            Bir soru: Türkiye Avrupa birliğine 
            girebilecek mi?  Cevabın birincisi Avrupa’daki halkların düştüğü 
            durumda ve oylarıyla bu topluluğa bakışında gizli. İkinci husus ise 
            gelecekte birçok unsur bombeleşerek, şişerek, farklılaşarak, 
            değişerek kendi kendine değişik şartlar oluşturacak ve Türkiye asla 
            giremeyecek.
            Paris, 07.06.2009
            Selam ve sevgilerimle!
             
            Üzeyir Lokman ÇAYCI  
            İç Mimar – Endüstri Tasarımcısı
            55, rue Louise Michel
            78711 Mantes la Ville
            FRANCE
         
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          36  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Üzeyir Lokman ÇAYCI  | 
      
      
        | 
         
        
        Üzeyir Lokman ÇAYCI HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
         
         
        
              KURMAY ALBAY BEDRETTİN BİNYILDIRIM 
        
          
              
               Çukurova Kahramanları ve Öğretmen 
              Süruri başlığıyla başladığım yazılarımı, oldukça uzun olması 
              sebebiyle Kurmay Albay Bedrettin Binyıldırım başlıklı bölümünü 
              ayırmak zorunda kaldım. Burada aktardıklarımı yazarken aklımdan 
              çok şeyler geçti. Birçoklarımızın geçmişleriyle veya en yakın 
              çevreleriyle ne kadar ilgili olduklarının sorgulanması gerektiğini 
              de düşündüm.  Geriye dönüp bakmayı aklımızdan geçirmediğimiz 
              anlarda neleri kaybettiğimizi hangi insani fırsatları 
              kaçırdığımızı hiç düşündük mü veya düşündünüz mü?  
              
        
               Bakışlarımızı, 
              değerlendirmelerimizi hangi ölçülerle sınırladık ya da 
              sınırlandırdınız?
        
        
               Hiç beni veya bizi arayıp sormayı aklınızdan geçirdiniz mi?
              
              
              
          
                
                   BUGÜNKÜ YAŞANANLARIN BENZERLERİ GEÇMİŞTE 
                  DE YAŞANDI
                
                
                
                 Ögretmen Süruri, o zaman 
                Kamışlı’da görev yapan Nahiye Müdürünün rüşvet alarak halkı 
                mağdur ettiğini Atatürk’e bildirdi. Atatürk fazla vakit 
                kaybetmeden rüşvet alan Nahiye Müdürünü görevden alarak bir 
                başka kişiyi Nahiye Müdürü olarak gönderdi. Görevden alınan 
                Nahiye Müdürü Kamışlı’dan ayrılmadı. Gelen Nahiye Müdürü’ne:
                
                
                
        
                 -Burada bir öğretmen var. Çok 
                tehlikeli birisi! Mustafa Kemal ile oldukça yakın ilişkisi var. 
                O varken senin de burada rahat görev yapamayacağını tahmin 
                ediyorum. Dedi. Nahiye Müdürü, görevden alınan meslektaşına:
                
                
                
        
                 -Sen bu konuda hiç endişelenme. 
                Onunla önce güzel bir ilişkiye girerim. Sonra onun anasını 
                ağlatırım. Dedi. Her ikisi anlaşarak Öğretmen Süruri’ye bir 
                tuzak kurdular.  Öğretmen Süruri Bor ilçesi, Kayabaşı bölgesinde 
                kayalardan faydalanarak bir ev inşaatına başlamıştı. Zaman zaman 
                ev yapılırken kendisi de bizzat çalıştı. Ev tamamlanmak üzere 
                iken kendisi için hazırlanan tuzakla yatağa düştü. Ayağa 
                kalkamayacak hale geldi. Kamışlı’dan Bor’a getirildi. Yaptırdığı 
                evde acılar içerisinde kıvranırken eşi Hatice Hanım’a :  
                
        
                 -Hatice beni bu hale Kamışlı’da 
                görev yapan iki Nahiye Müdürü düşürdü. Eğer ölürsem sakın oraya 
                bir daha uğramayın. Düşmanla savaşırken kazandık ama, içimizdeki 
                düşmanı fark edemedik! Dedi. Bu konuşmasından bir gün geçmeden  
                17.01.1935 tarihinde otuz sekiz yaşında hayata gözlerini yumdu.
                
                
                
        
                 Hatice Hanım ikisi erkek, dördü 
                kız olan altı çocuğuyla başbaşa kaldı. Gönderdiği fidanlar 
                Niğde’de büyüdü, koskoca birer ağaç oldu. Oğlu Bedrettin’in 
                tekâmül ettiğini de göremedi.  
                
                
                
                   
                
                   HAYATI SORGULUYOR.
                
                
                 Bedrettin hatıra defterinin ilk 
                sayfasına yeşil yazılarla : «Dünya denen bu fani boşluk 
                içerisinde bir hiç makamında bulunan, kainatın tadını, Allah 
                denilen ulu mevhumun yarattığı, zevk ve ihtiraslarını bozan biz 
                insanlar bilmiyorum niçin ve nasıl türedik? Zevk ve türlü türlü 
                ihtiraslar peşinde koşan, menfaatlerimizi koruyan, nefsimiz 
                uğrunda can veren hep bizler değil miyiz? Çalışan bir vücut, 
                işleyen bir dimağ, yüksek bir görüş. Bu semboller nasıl oluyor 
                da insana cihangirhane bir devlet kazandırıyor?! Kazanan, 
                yaratan, büyülten yine bizleriz ve nasıl oluyor da, büyüyen bu 
                devlet ve çalışan o sağlam vücut yok oluyor, nereye gidiyor 
                o?!...
        
        
                 Ve nihayet.. “gençlik!” Bu nasıl 
                bir şey? Hayat ve tadı bu mudur? Yolsuz hareketler, fena 
                fikirler, takip edilen fena yollar; hülasa bütün coşkunluk?.
        
        
                 Dürüst yol, doğru iş; muntazam 
                vazife, temiz bir kalbin nihayet kazandığı parlak bir istikbal! 
                Cümlelerimin sonunda kıvrılan istifhamlar ne?
        
        
                 Sevgi.. ve sevilme. Nasıl bir 
                şeydir acaba o aşk?
        
        
                 Zannedersem şuracığa 
                kaydettiğim, şu birkaç satırcık, anlatıyor ki hayatın boş ve 
                fani olduğunu, insanların da bu fanilik içerisinde dönüp duran 
                köksüz bir hava olduğunu!.
        
        
                 Şimdi bütün heyecanların verdiği 
                sonsuz bir ıstırapla ve belki de bunun aksi olan bahtiyarlık 
                içerisinde hatıralarıma başlıyorum demektir! Halimin meçhul 
                olduğunu söylüyorum... Evet, çünkü hayatın sonu meçhuldür de 
                onun için!
        
        
                 Nihayeti henüz meçhul olan bir 
                istikbalin birazcık olsun mazisinden bahsederek, içimdeki 
                duygularımı şu defterime aksettirebilirsem herhalde bahtiyarım!
        
        
                 Bu hatıra defterini bir daha hiç 
                arayamayacağı bir sürüklenişte olduğunu da fark edemeyecekti 
                Bedrettin. Bir tandır başında yakılacaklar arasında bu defterin 
                de olduğunu bilmediği gibi...
        
        
                 Defterinin dördüncü sayfasında :
                
                
                
        
                 “Bundan 19 yıl evvel, şubat 
                ayının karlı ve fırtınalı bir gecesinin saat 10’unda Tarbaz’da  
                (Darboğaz’da) dünyaya gelmişim. Aradan seneler geçti... İlk 
                tahsilime 6 yaşında Akifiye’de (1) başladım. Ve 
                Pozantı’da 1932 – 1932 senelerinde devam eden ilk tahsilimi 
                pekiyi derece ile tamamladım.  
                
        
                 Okumaya karşı istidadım ve 
                bilhassa askerliğe karşı göstermiş olduğum temayül çok fazla 
                olmakla beraber, memleketimde orta mektebin bulunmaması ve 
                Askeriyeye geçememem manen beni çok sarsmış olacak ki, evde 
                kendi kendime çalışırken çok defalar ağladığım dakikaları çok 
                iyi hatırlıyorum. Nihayet o sene Niğde’de okumam 
                kararlaştırıldı. 1933 – 1934 döneminde Orta mektebe kaydoldum. 
                Ve o sene pekiyi dereceyle sınıfımı geçtim.”
        
        
                 08.02.1934 tarihinde Niğde 
                Ortaokul Müdürü, Öğretmen Süruri Binyıldırım'a Kamışlı’da görev 
                yaparken, oğlu Niğde Ortaokul ikinci sınıf, 112 numaralı 
                öğrencisi olan Bedrettin Binyıldırım’dan da bahseden bir mektup 
                gönderdi :
        
        
                 Öğretmen Süruri Binyıldırım'a !
        
        
                 Efendim!
        
        
                 Mektubunuzu aldım. Çocuğunuzla 
                alâkadar oluşunuz şayanı memnuniyettir.  
                
        
                 Bedrettin efendinin hiç zayıfı yoktur. Ders ve vazifesine 
                dikkat ve ihtimam eder. Ahlâk ve terbiyesi de mazbuttur. 
                Geldiğinizde daha tekâmül etmiş göreceksiniz. Sene nihayetinde 
                sınıfını ikmalsiz geçebileceğini de zannediyor ve ümit ediyorum.
        
        
                 Bu vesile ile sizden bir şey 
                rica edeceğim. Her halde Niğde’ye ve mektebimiz için 
                düşündüklerimin tahakkuku için yardımınızı esirgemeyeceğinizi 
                umarım. Mektebin avlusuna biraz fidan dikeceğim. İşe yarar 
                çınar, ıhlamur fidanı o civarda bulmak mümkün müdür? Bir amele 
                günde kaç tane çıkarabilir? Bir hayvana kaç tane yüklenebilir? 
                Hayvan kirası kaç kuruştur? Kısası bir fidan buraya kaç kuruşa 
                mal olabilecektir? Lütfen bir mektupla acele bildirirseniz çok 
                memnun kalacağım. Bilvesile karşılıklı saygılarımı sunarım 
                efendim.
        
        
                  
        
        
                 Niğde Ortamektep Müdürü
        
        
                 Niğde, 08.02.1934
        
        
                 imza
        
        
                  
        
        
                 Öğretmen Süruri, vakit 
                kaybetmeden bütün imkanlarını kullanarak Niğde Ortaokul 
                Müdürü’nün isteklerini ulaştırdı.  
                
        
                 Bedrettin Binyıldırım defterinin 
                beşinci sayfasında ise acılarını dile getirir :  
                
        
                 “Ertesi sene ailevi vaziyetim 
                arasındaki bozukluk beni çok sarsmıştı! Buna yegane sebep 
                Beybabamın hasta olması ve el’an hastalığının devam etmesiydi. 
                Nihayet bu kıymetli atamı, 16 -17 Kânunsani 1935, (17.01.1935) 
                Çarşamba gününün saat 03.30’unda kaybettim. Artık öksüzlük 
                halkasını Tanrı benim de boynuma geçirmişti! Zamanla, babaları 
                olan arkadaşlarımı gıpta etmeye başladım. Öksüzlüğün verdiği 
                acı, diyebilirim ki ailem arasında yegane bana çok büyük 
                tesirini yaptı! Sönmez ve sönmeyen derin yaralar açtı! Artık, 
                benim için yegane lazım olacak şey ancak çalışmaktı.
        
        
                 Çalışmak ve okumak... Fakat, 
                nasıl? Daha ilerisini yazmak istemiyorum, biliyorum.  Yazılarım 
                beni tahrip ediyor. Üzüntüm, tekrar mazinin derin yaralarını 
                açıyor! Oldukça kısa ve belki de kısmen acısız olarak yazmak 
                istiyorum. Acılarımı tekrar hatırlamak. Bana sanki tekrar o 
                anları yaşatıyormuş gibi geliyor! 1935 –1936 ders senesi 
                nihayetinde orta mektebi pekiyi derece ile bitirdim. 
                Muallimlerimin tavsiyesi okumamı sürdürmem üzerine oldu! Fakat, 
                nasıl okumak, nerede ve ne için?  İşte bunlar zaten kalbimde 
                öteden beri yer almıştı! Askerliğe karşı ruhumda taşan bir sevgi 
                ve buna  beni sürükleyen belki kuvvetli bir azim ‘Maltepe Askeri 
                Lisesi’nin’ koynuna attı!  
                
        
                 İşte bu tarih: 30 Ağustos 1935. 
                Artık şanlı Maltepe’nin havasını teneffüs ediyorum. Az bir zaman 
                sonra zatülcenp (2) hastalığına yakalanmam nedeniyle altı 
                ay hava tebdili ile Bor’a gitmeme sebep oldu. Şuracığa kadar 
                yazdığım kısım hatıralarımın çok az ve kısa olan bir parçasıdır. 
                Asıl maksadım, hatıralarımın heyecanlı olan bahsini anlatmamdır. 
                İşte bu kısım ki 1936 senesinin baharında başlayan ve defterimde 
                esaslı yer alan “Baharımın Çiçeği” serlevhasıyla başlayan 
                hatıralarımdır.”
        
        
                Bedrettin Binyıldırım annesinin 
                gayretleriyle tahsilini sürdürdü. Osmanlıca ve Kur’an-ı Kerim 
                bilgisi de  oldukça iyiydi.
              
              BEDRETTİN 
              BİNYILDIRIM’DAN : «BAHARIMIN ÇİÇEĞİ»  
              
                
                 - Hatıra defterinin altıncı 
                sayfasında bahsettiklerine bakalım:  
 
                
                
                 - “Ruhumun coşkunluğu, kalbimin 
                heyecanları herhalde şimdiden sonra başlamış olacak! Hayatı 
                şimdiden sonra anlamış olacağım ki ‘Baharımın Çiçeği’ hakkında 
                duyduğum hissiyatı aynen şu defterime yazabiliyorum!  
 
                
                
                 - Hatırladığım şey: Yalnız 
                hatıralar.Düşündüğüm nokta, yegane istikbal!.
 
                
                
                 - Kalemim durmadan yazmak istiyor 
                şimdi.’Esmer güzeli’ bir kızın sevgisiyle yanan bu kalp daha 
                neler neler anlatacak!”
 
                
                
                 - Bedrettin Binyıldırım aslında 
                kendisini geçmişten ve yaşadıklarından koparacak olan bir 
                başlangıcın üzerindeydi. Bor’da başlayan bir aşk ona sıkıntılı 
                anlar yaşatacaktı. İstanbul da onu kendi özellikleriyle bir 
                güvercin gibi havalandıracaktı.
 
                
               
                
              
              MALTEPE’DE
                 
              
                
                 - Bedrettin BİNYILDIRIM’ın 
                İstanbul’da Askeri okulda tahsil yaparken bir kıza aşık olmasını 
                annesi Hatice Hanım tahsiline engel olur düşüncesiyle  olumsuz 
                karşıladı.  Bedrettin ise,  bu anlarda bir hatıra defterine 
                içindeki duyguları günü gününe aktarmaya devam etti.
 
                
               
              
              BEDRETTİN’İN 
              1936 YILINDA DEFTERİNE YAZDIKLARI 
              
                
                 - “Temmuz ayının Pazartesi 
                günlerinden birindeyim. (Bor’da) bağda bulunuyoruz, büyükannem 
                de bizimle beraber. O gün olacak eğlencelerden birinde 
                davetliydim. Her zaman olduğu gibi yine erkenden kalktım. 
                Seherin verdiği zevk, kimsesizliğin verdiği ıstırap yine beni 
                şehre doğru sürüklemekte. Ağır adımlarla ilerliyorum Bor’un 
                bağlar yolunda! Daha birkaç ay evvel, mektebin sıralarından muhayyelemde yaşattığım ‘Çiçeğime’ ben de işte böyle rastladım! 
                Açılmış bir kapı, içerde küçük bir bahçe ve birkaç merdivenle 
                çıkılan tek bir oda. Bu odanın kapısı önünde oturan Salih Bey 
                amcam! Yürüdüğüm yoldan geri döndüm! Demek o buradaydı. Ben azap 
                ve yalnızlığın acısıyla inlerken o buraya zevk için mi gelmişti? 
                Fakat; belki hayır! Asabımın gerginliği, kalbimin artan 
                heyecanları nihayet beni içeriye doğru itti. Gittim. Yaklaştım 
                bey amcama! Sonra kaim validesine ve daha sonra teyzeme. Uzanan 
                elleri hürmetle öptüm! Fakat, henüz ortada o, ‘çiçeğim’ yoktu! 
                Az bir zaman ve belki de birkaç saniye sonra onu da gördüm. 
                Gözlerim, baygın gözlerinin ta derinliklerine bir an dalmış ve 
                bu zaman zarfında bütün vücudumun ürperdiğini iyice tasavvur 
                ediyordum o an!.. (...) İşte sarhoşluk, işte o anın yaşatmış 
                olduğu tesir, kalbimden kopardığı bir bağla onu bana bağlamıştı!
 
                
                
                 - Mekteplerin açılma zamanı 
                gelmişti artık! Anneciğimin ellerinden, kardeşlerimin 
                gözlerinden öperken göz yaşlarımı akıtıyordum! Tren gece 
                gelecekti. Tekrar eve dönmüş ve Halil efendi dayımlarda 
                kalmıştım.Uyuyamadım, uyuyamıyordum ki! Beklenen zamanlar çabuk 
                gelir derler. Şehir, her şey uykuda! Ben trendeyim şimdi. 1936 - 
                1937 ders yılı. Maltepe’nin ikinci senesinin havasını teneffüs 
                ediyorum.
 
                
                
                 - 20 Temmuz. Bor’a gitmek için 
                hazırlandım. Nihayet 21 Temmuz sabahı yoldayım. Tren ona, onun 
                yaşadığı topraklara doğru yaklaştıkça sonsuz bir neşe 
                içerisindeyim gibi seviniyor ve bir çocuk gibi çıldırıyorum! Ah! 
                Tanrım, onu ne kadar çok seviyorum ben!
 
                
                
                 - Ertesi akşam saat 06.30’da Bor’a indim. Annem, kardeşlerim 
                ve akrabalar tarafından karşılandım.”
 
                
                
                 - “Maltepe’de 18.04.1939 tarihinde 
                bizzat kendisi “Beyamcacığım” başlığıyla bir mektup yazarak 
                mektubun sonunda “sizden bugün kerimeniz Hikmet hanımı 
                istiyorum” diye bir ifadeyle evlenme isteğini duyurdu. Bu hatıra 
                defterinin 72.  ve 76. sayfaları arasında yer aldı. 9 Mayıs 1939 
                tarihinde naklettikleri ise umutsuzluğunu aksettiriyordu. (...)
 
                
                
                 - “Ve şimdi ben; başka bir ruhta 
                tüten,  başka bir kalpte yer alan insanım! Hikmet, beni affet 
                demiyeceğim sana! Çünkü sen, kendi günahını kendi kabahatinle ve 
                kendi mukadderatını  kendi elinle karalayan masum bir kızsın! 
                 Ve bundan sonra hatıramı yazmayacağım, çünkü bu kudret senin 
                ihmalkârlığınla sönmüştür yavrum!... Şimdilik Allah’a ısmarladık 
                ve SON = “  
 
                
                
                 - 7/8 Haziran 1939 tarihinde son 
                üç sayfanın sonuna yazdıkları ise:
 
                
                
                 - “Yarın istikbalde, yine maziye 
                karışan bu anlar sana  neler hatırlatacak ve arkada kalan 
                şimdiki mazi sana neleri gösterecek? İstikbalde “Baba” olduğun 
                zaman aynı aşkın safhalarına düçar olan  evlâtlarına ne 
                söyleyecek ve nasıl  yol göstereceksin? İşte onlara da istikbal! 
                İstikbal olunca tayin olacak! O halde şimdilik ümit ve yine 
                ümit!”
 
                
                
                 - Şeklinde onu tekrar hayata 
                bağlıyordu.
 
                
                
                 - Yanmak üzereyken kurtardığım 
                dört defterden alıntılar yaparak aktardığım konuların geleceğe 
                ışık tutacağını biliyorum.
 
                
               
                
                   OKUDUKLARI VE YAZDIKLARI
                
                
                  
        
        
                 Gerek okuduğu kitapların etkisinde kalarak, gerek kendisinin 
                mavi gözlü oluşu çevresindeki kızların kendisine gösterdiği ilgi 
                onu bir hâyâl âleminde uçuyordu. Hatıra defterinde yer alan 
                «okuduklarım» başlıklı bölümde kendisinin aktardıklarına bakalım 
                :
        
        
                  
        
        
                 «Hayatımda ilk olarak okuduğum ve benim Üzerimde çok büyük 
                etki yapan, romana karşı alâka uyandıran Tarih : Maltepe Askeri 
                Lisesine girdiğim seneki 1936 - 1937 yılının başlangıcıdır. Bu 
                roman «Sönen Işık» adlı güzel bir eserdir.
        
        
                 O tarihten beri okuduğum romanlar :
        
        
                 I - Sönen Işık (Heyecanlı)
        
        
                 II - Yaprak Dökümü
        
        
                 III - Çalı Kuşu
        
        
                 IV - Sevgim ve Izdırabım ( çok heyecanlı)
        
        
                 V - Bu kalp duracak (Bilhassa bu - 1 Ağustos 1937 Bor - 
                "Bağda"
        
        
                 VI - Dikenli Çit (Hastayken 1937 Bor, güzel)
        
        
                 VII - Vahşi bir kız sevdim (heyecanlı)
        
        
                 VIII - Çöl aşkı (güzel)
        
        
                 IX - Yaban Gülü (çok güzel)
        
        
                 X - Canım Ayşe
        
        
                 XI - Gülün Babası Kim? (heyecanlı)
        
        
                 XII - Gizli Ağrı (heyecanlı ve hoş)
        
        
                 XIII - Son Gece (Hoş ve çok heyecanlı)»
        
        
                  
        
        
                 İ. Bedrettin BİNYILDIRIM
        
              
                
              ŞİİRLERİ 
              Gerek Hikmet Hanım’a duyduğu yakınlık, gerekse annesi Hatice 
              Hanım’ın aşkına olumsuz bakması onu şiir yazmaya itti. Askeri 
              Okulda göstereceği başarılarına aşkının destek olacağını haykırdı. 
              Hatta sevgisini ön plana alarak “Sana” diye seslendi : 
               
               
              
              SANA 
               
              İstemem; gözlerin gülmesin bana 
              Sana layık olan bir asker değilsem!... 
               
              28.IX.1937 
              İ. Bedrettin 
               
              Sevgilisine ilk hitabını da şiirleştirerek ona yakınlığını 
              katmerleştirdi. Hikmet Hanım da ona iyi cilve yaparak karşılık 
              verdi. Yer yer ondan uzaktaymış gibi görünerek kendine iyice 
              yakınlaşmasına zemin hazırladı... 
              TEMENNİ 
                
              "Ona ilk hitabım"  
               
              Ben ki, sessiz, habersiz gönül bağladım size, 
              Şimdi ne zaman dalsam, derim gözlerinize 
              Birdenbire ruhumu çılgın arzular sarar 
              Atılmak ister gibi karanlık bir denize!... 
               
              Düşündüğüm sizsiniz her gün her gece şimdi 
              Bu dünyada saadet siz demek bence şimdi 
              Ruhunuz eş olmazmış diyorlar, benim gibi 
              Size yalnız gönlünü veren bir gence şimdi?!... 
               
              Aczimi anlasam da yolumdan dönmem geri 
              Tuttunuz can köşemde hükmedecek bir yeri. 
              Bir kere gözlerime baksanız anlardınız 
              Sizin için kalbimde canlanan emelleri... 
               
              Bedrettin BİNYILDIRIM 
        Maltepe’de yankılananlar hatıra defterine 
              yansıdı. 
               
              
              
              HATIRALAR 
              
              
              
               
              Yine bir zincir gibi kalbime düzüldünüz 
              Dimağıma ok gibi batan ey hatıralar... 
              Geçmiş maceralarınızla kalbime gömüldünüz 
              Benliğimi kurt gibi kemiren hatıralar!... 
               
              Maltepe, 2/3.III.1938 
              İ. Bedrettin BİNYILDIRIM 
  
               
              
              KALSIN MI? 
              "Onun için" 
               
              İçimde, ilk gördüğüm günden açılan yara, 
              Tam gönlümde beliren sızıyla kanasın mı? 
              Üzerini acıyla hayalle sara sara, 
              Hakikate bürünüp halâ kapanmasın mı ? 
               
              İlaçsız yaralarım gününü bekler gibi, 
              Ben de öyle sabırsız günlerimi bekledim. 
              Sende görünmedin ki, beyaz melekler gibi, 
              Dertlerimin üstüne biraz daha ekledin!... 
               
              Bana söz ver sevgilim, bekletme beni sakın, 
              Şu zavallı saf kalbim sözüne incinsin mi? 
              Şimdi sana pek uzak, gönlüme daha yakın 
              İçimdeki o yara durmadan kanasın mı?... 
               
              Bedrettin BİNYILDIRIM 
              Bor - 01.08.1937 
  
               
              Gerek Hikmet Hanım’ın cilveleri gerekse Annesi Hatice Hanım’ın 
              baskıları onu zaman zaman ümitsizliklerin içine itti. 
               
              
              BU AKŞAM 
               
              Ufukta solarken kızıl çiçekler, 
              ürperen dallarda ölürken rüzgâr 
              Dedim ki, dönmeyecekler 
              İçimde bu akşam garip bir his var!... 
               
              Ürperen dallarda ölürken rüzgâr 
              Bilmem ki, ümitten niçin uzaktım?... 
              İçimde bu akşam garip bir his var! 
              Uzanan yollara hasretle baktım!... 
               
              Bedrettin BİNYILDIRIM 
               
               
              
              SAÇLARININ RENGİ 
               
              Kumral ipekten gibi akşamın solan rengi, 
              Neden bu gün herkesin canına can katıyor? 
              Her gün akşam gibi kır servilerin ahengi, 
              Dinle bak senin için ne kahkaha atıyor?... 
               
              Bak saçının rengine büründü al ufuklar 
              Güneş bile saçını önüne yaydı bu gün 
              Akşamın kokusundan süründü al ufuklar 
              Ay parlak ışığını gönlüme yaydı bu gün!... 
               
              İ. Bedrettin BİNYILDIRIM 
              İstanbul - 26.10.1936 
              2669 9/4 
               
               
              Kendi ölümünü düşündürerek sevgilisine göndermeler yaptı... Ölümün 
              dahi ondan kendisini koparamayacağını duyurdu. 
               
              
              "H" SANA VASİYET 
               
              Sana vasiyetim bu, ölürsem de gam yeme 
              Ben giderken arkamdan sakın ağlayım deme... 
              Senden ayrı değilim, geçsem bile ademe, 
              Hayalimi karşında dikilmiş bulacaksın!... 
               
              Uçsun ufuklarında bulutlar yığın yığın, 
              Gölgesinde yattığım o viran mezarlığın, 
              Meyus olursan eğer yine aşkıma sığın 
              Baş ucunda ruhumu dikilmiş bulacaksın!... 
               
              İ. Bedrettin BİNYILDIRIM 
               
               
              
              YALNIZ SANA 
               
               
              Hayalinle uğraştım kimsesiz gecelerde 
              İnanki aşksız kalan ruhum derinden ağlar... 
              Kanatçığı kopmuş kuş gibi yerlere düşen,  
              Muammalı her sözün dertle kalbimi dağlar!... 
              Elem artık yaraşmaz, neşe yakışır bana 
              Taptım senin aşkına, taparım "yalnız sana"!... 
               
              İ. Bedrettin BİNYILDIRIM 
               
               
              Annesiyle sevgilisi arasında bulunduğu çaresizliği ifade etti... 
              
              ANNEME VE ONA! 
               
               
              On sekiz ay var ki senden ayrıyım, 
              Şu dertli kalbimi hasretim dağlar... 
              Neşeli geçmedi hiç bir tek ayım 
              Kalbimin içinde bir bülbül ağlar!... 
               
              O dertli bülbül de ötmedi bir gün, 
              Yanardı hasretle belki de her gün. 
              Birleşirde eğer bizler de bir gün, 
              Bu defa da kalbim sevinçten ağlar!... 
               
              İ. Bedrettin BİNYILDIRIM 
               
               
               
              Duygularıyla kendine bir yol aradı... Ayşe ile kıskandırmayı 
              denedi. 
               
              
              AYŞE'YE VEDA 
               
              Ayşe, benim kalbimin güneşidir, 
              O; ne bir Çin güzeli, ne de bir Afrika zencisidir. 
               
              O benim hayatımdır, o benim eşimdir, 
              Ayşem, benim köyümün en güzel incisidir. 
               
              Ayrılırken öpmüştüm, o pâk alnını, 
              Örüyordu o zaman, o güzel saçlarını... 
               
              Ayşe benimdir, benim gülümdür, 
              O çağlar aşkımın şen bülbülüdür!... 
               
              İ. Bedrettin BİNYILDIRIM 
              İstanbul - 11.11.1936 
  
               
              
              SANA 
               
              Hiç bir zaman usanmam, seni sevmekle inan 
              İnan hiç bir an kanmam, gözlerine bakmakla... 
              Kıyamet derler olmaz, ne olur ki olmakla, 
              Mahvolsam da aldırmam vazgeçmem senden inan!... 
              Ebediyen mahvolmaz bende bu yüksek iman 
              Terlese de yorulmaz, yolunda bu asker inan!... 
               
              İ. Bedrettin BİNYILDIRIM 
               
               
               
               
              Duyguları düşlerini şekillendiren bir aşk hikâyesine dönüştü. 
              Kendisini vereme yakalanmış ve yatağa düşmüş gibi hissetti. 
              Gördüğüm bir rüyanın hikâyesidir... 
               
              
              "H" İÇİN... 
               
               
              "Sevgilime hitaben"  
              Ağlayarak uyandım  
              Yine kalbim yanıyor ufukların rengiyle, 
              Senelerin hasreti bu akşamda dinecek. 
              Değişiyor güneşler yerlerini dengiyle 
              Çünkü, bu gün göklerden başka bir nur inecek... 
               
              Mevsimleri yenerek işte sana kavuştum, 
              Biraz sonra gözlerim gözlerine dalacak 
              Bir zamanlar hayale hapsedilmiş bir kuştum, 
              Şimdi artık o günler, hep mazide kalacak!... 
              - Anneciğim izin ver, sevgilimi göreyim 
              Kalbimdeki ateşle ona çelenk öreyim?... 
              Bir kaç günlük hayatım bu akşamda sararsın!... 
              Anne! şimdi gideyim... bırak sonra ağlarsın!?... 
              İşte ben gidiyorum.  
              - Sana, dur... dur diyorum... 
              Gençliğini öldürdün bir çılgının peşinde 
              Söyle oğlum, sen bana, ne kazandın eşinde?... 
              Bir sevgi mi, veremle bu gün seni öldüren, 
              Güneş gibi parlayan, gözlerini söndüren?!... 
              - Evet anne bir kadın benliğimi kemiren... 
               
              - Oğlum, sen bir çiçektin, bir kız bu gün soldurdu, 
              Benliğini kuruttu, kanına zehir doldurdu... 
              Melek gibi uyurken bile bile gelen kanı 
              Dudağının üstünde, titrediği her zaman 
              Ona "lanet" diyorum, lanet olsun o kıza 
              Gözleriyle aldatıp, sevgi çalan hırsıza... 
              - Anne, artık söyleme, ben her şeye alıştım  
              Ben de, bu gün yaşayan ölülere karıştım. 
              Uzaklardan seyretmek, öpmek onu gözümle, 
              Anne, bu da yasak mı, söyle bütün özünle?!... 
              - Bu arzun beni yensin, 
              Çünki, benim varlığım, emellerim hep sensin, 
              Seni görmek mükedder, sana vermek çok keder 
              Bu zavallı anneni belki bir gün yok eder... 
              Haydi oğlum dürbünle sevgiline eyi bak, 
              Son olarak başına uzaktan bir çelenk tak?!... 
              - Çok lütufkârsın anne, 
              Parçalansın veremden ciğerlerim, ona ne 
              Nedir ona, varlığım ihtirası önünde, 
              Dün altından bir taçtım bu gün hiçim gönlünde. 
              Belki, şimdi orada kahkahalar atıyor, 
              Belki şimdi, kalbinde başka bir genç yatıyor... 
              Son olarak göreyim, artık ona son olsun 
              Açılmamış aşkıma bu gün hicranlar dolsun... 
              Gözlerimden kıskandığım, hayatımla andığım, 
              O kız artık yalnız, yapa yalnız gidiyor. 
              Ah! ya Rabbim gidiyor, sevgisine kandığım 
              Bir günlük hayatımı bana haram ediyor... 
              Unutmuş o da artık, o da unutmuş beni, 
              Aramıyor gözleri eski şen günlerimizi, 
              İşitmiyor "ah!" ile inlediğim her demi, 
              Siliniyor gözümde ümidimde son izi!... 
              Bu gecede gülmedim, yandım ah! Tanrım yandım, 
              Hikmet için bu gün de ağlayarak uyandım!... 
               
              İ. Bedrettin BİNYILDIRIM 
              Bor, 15.08.1937 
              «Hakiki asker vatanına olan sevgisi gibi sevgilisini de 
              kalbinde yaşatır! 
              Bedrettin Binyıldırım 
               
               
              İstanbul’da 12.10.1937 tarihinde aksettirilen bir şiirin boyutları 
              oldukça farklı : 
               
              
              KULELİLER 
              I 
              Ne çapkın Kuleliler 
              Yollarda kız beklerler 
              Biraz fırsat bulunca  
              Hemen buse isterler... 
               
              II 
              Çok fiyaka yaparlar 
              Rugan kemer takarlar 
              Bir mafevk görünce  
              Sertçe selam çakarlar... 
               
              III 
              Bol paça giyerler 
              Şapkayı yana eğerler. 
              Bir güzel kız görünce  
              Pek çapkınca gülerler... 
               
              IV 
              Sokulsam hep yanına 
              Atılsam kucağına 
              O mağrur dudakların 
              Deyse dudaklarıma... 
               
              V 
              Biri bana yâr olsa 
              Aşkımla benzi solsa. 
              O kuvvetli kolları 
              Belime kemer olsa... 
               
              VI 
              Dinle beni Kuleli 
              Ey ruhumun emeli 
              Kaynıyor hep kanımız 
              Sizi sevdik seveli!... 
               
              İstanbul, Kandilli Kız Lisesi 11’rinci sınıf talebelerinden N° 306 
              Melâhat 
              Bedrettin Binyıldırım kendisine verilen bu şiiri de defterine 
              kaydeder. Ve cevabı da gecikmez... 
              
              KANDİLLİ KIZ LİSESİNE BİZDEN CEVAP 
               
              I 
              Bize «çapkın» dediniz 
              Bunda kusur ettiniz. 
              Bol paça giymekle 
              Bize «külhan» dediniz... 
               
              II 
              Sizden bize yâr olmaz 
              Siz için benzimiz solmaz 
              Almak için bir buse  
              Günlerce yalvarılmaz... 
               
              III 
              Gel deseniz geliriz 
              Sevginizi biliriz. 
              Verirseniz bir buse 
              Memnuniyetle öperiz... 
               
              IV 
              Saçlarınız bukleli 
              Gözleriniz sürmeli 
              Dilinizden hiç düşmez 
              Sevdiğiniz Kuleli... 
               
              Kuleli Askeri Lisesi Talebelerinden Bedrettin Binyıldırım 
               
               
              Maltepe’den mezun olduktan sonra yazdığı bir şiirle örnekler 
              vererek mesleğinin önemine ve kutsallığına işaret eder... 
              TÜRK SUBAYI 
              «Saygılarımla size» 
               
              Heyecana getirmek maksadıyla kalbinizi 
              Anlatmak istiyorum size mesleğimizi 
              İlk sözde söylüyorum Türk’ün karşılığını;  
              Türk, «asker» demektir ateşlidir onun kanı 
              Asker olan bu ulusun çekirdeği subaydır, 
              Onun yalnız biricik tek düşüncesi vardır. 
              O da : Her zaman yükselmek, yükseltmek fikridir, 
              Kalbinde yanan, vatan, millet ateşidir. 
              Herkesin gözü var bu dinç subaylarımızda 
              Yanmıyor vatanın aşkı, çünkü kanlarında 
              Cesaret, kahramanlık hep Türk subaylarında, 
              Bedeldir tek bir tanesi bütün cihana da... 
              İsterseniz bir parça tarihe bakalım 
              Ulu önderimizi göz önüne alalım... 
              Çarpışırken düşmanla Çanakkale’de 
              Bir mermi patladı kalbinin üzerinde... 
              Bir feryat işitildi etraftakilerden  
              O heybetli vücudunu çevirerek arkadan 
              «Sus asker duymasın bağırmayın her yandan»  
              Diyerek sakinledi heyecanlı kalpleri 
              Ve uzatarak elini bağırıyordu : «İleri!» 
              Olur mu bundan büyük mertlik o soğukkanlılık  
              Vatanın uğrunda budur, en yüksek canlılık!... 
              Anlatayım ikinci bir misal daha size: 
              İzmir’de Yunanlılar çıkmıştı önümüze, 
              «Venizelos yaşasın eğildik size» 
              Diye bağırtmak isterken hain düşman bize... 
              Fakat; bunu hiçbir Türk kabul etmemişti 
              İşte miralay Fethi Bey, «bağıramam» demişti. 
              Bunu duyan Yunanlı yerinden sıçramıştı 
              Süngüsünü göğsüne, kalbine saplamıştı!... 
              Onlar hep vatanın mert subaylarıdır, 
              Atatürk, İnönü en ön saflardadır!... 
              Anladınız mı «Türk Subayının» kıymetini, 
              Vatan uğrunda her an gösterir mertliğini... 
              Şimdi size bağırarak söylüyorum ben de 
              Maltepe’den mezun olarak hem de 
              Olacağız ateşli Türk subayı ilerde!... 
              Son sözümde söylüyorum, şunu unutmayın: 
              Zafer Türk Subay ve askerindedir anlayın... 
              Eğer anlatabildimse mevzuumu sizlere 
              Hürmetle eğiliyorum önünüzde yerlere!... 
               
              Bedrettin Binyıldırım 
               
               
              Annesine hitaben yazdığı bir şiirle içinde bulunduğu anı 
              yansıtmaya çalışır... 
              
              ANNE 
               
              Daima peşinde çılgınca gezdim, 
              Ezildim, üzüldüm, canımdan bezdim. 
              Sen bana derdin de, inanmazdım, 
              Anladım sevda yalanmış anne!... 
               
              Keşke saçlarını öpmez olaydım, 
              Varımı, yoğumu vermez olaydım 
              Keşke el koynuna girmez olaydım, 
              Kıskançlık ölümden yamanmış anne!... 
               
              Kâh dilim varmaz kahpe demeğe, 
              Yıllarca kahrını çekmişim neye...  
              Sonra, gece gündüz sevgilim diye 
              Bağrıma bastığım yılanmış anne!... 
               
              Bedrettin Binyıldırım 
               
              
              ONA 
              Hatıralardan... 
               
              38 yılının uzun bir kış gecesi 
              Etrafı bürümüştü karanlığın perdesi... 
              Uzun uzun düşünürken gurbetin acısını 
              İşitir gibiydim yine ben o şakrak sesi!... 
               
              Biraz sonra gözlerim ta enginlere, 
              Gönlüm yine uçuyor, uçuyor mazilere!... 
              Gençliğim mi koşuyor bir hayal arkasında, 
              Halbuki gençliğim varıyor tarihlere! 
               
              O genç ki bir zaman durmadan çağlamıştı, 
              Ayrılık ateşiyle ta içten ağlamıştı; 
              Ilık bir yaz gecesi mehtaplı bir günde 
              Öperek ellerini; artık vedalaşmıştı!... 
               
              Şimdi artık bu hayal bir rüya oluyor, 
              Unutulan sevgili yabancı mı oluyor?!... 
              Feryatla inle gönül, feryat et sen gene 
              Acıyla geçti zaten 17 sene!... 
               
              İ. Bedrettin Binyıldırım 
              15 Ocak 1938 
               
              Bir askerin hakiki aşkı «vatanıdır!» 
              Zaruret içinde asker şahsi menfaat ve ihtiraslarını vatani 
              duyguları için feda etmelidir!... 
              Asker; iradesini ve hürriyetini vatanına bağışlayan adamdır. 
              «Atatürk» gibi... 
               
              Bedrettin Binyıldırım 
  
                
              
                
                   - BU MERT ADAM BENİM DAYIMDI
 
                
                
                 - Annem Fatma Mürşide ÇAYCI dayım 
                Kurmay Albay Bedrettin Binyıldırım Doğu Menzil Komutanlığında 
                görev yaparken Kayseri’ye ziyaret için gitmişti. Ben dönüşte 
                anlattıklarının hepsini burada nakletmeyeceğim. İnsan hayatının 
                etrafında dolaşan büyücüler ya da kıskançlıklar bir kıskaç gibi 
                ileride ne gibi engellere ya da takozlara zemin hazırlayacak 
                bunu irdeleme iradesinin birilerinde yokluğunu söyleyeceğim 
                sadece. Sevgi önüne konulanlar simsiyah ve belirsizlikler içinse 
                eğer. Ucu koltuk değneklerine dayanarak yürüme zorluklarına 
                kadar uzanır. Çocukların “Bugün cumartesi; Balık! Balık! Balık!” 
                şeklindeki masum ve sevinçli anlarının unutulmadığı gibi, bunlar 
                da unutulmuyor.
 
                
                
                 - Yıllar geçti. Bedrettin 
                Binyıldırım’la bir sabah Beşiktaş’ta buluştuk. Orada Adalet 
                Partisi ilçe başkanı da olan Kadir Şeker’in “Şark Lokantası” ve 
                “Şeker Piliç” isimlerini taşıyan iki iş yeri vardı. O sırada ben 
                ev arıyordum. Dayım Bedrettin Binyıldırım’ın Kadir Şeker’le 
                tanıştırmasıyla kiralık bir evi de bulmuş oldum. Ayrıca benim 
                projelerimi çizebileceğim masa, ders çalışabileceğim sobalı bir 
                yer de bana gösterildi. Dayım:  
 
                
                
                 - -Yeğenim daha olmazsa bu partiye 
                üye ol, okulundan mezun oluncaya kadar da derslerine burada 
                çalışırsın» dedi.
 
                
                
               - Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne 
              bağlı Uygulamalı Endüstri Sanatları Yüksek Okulu’nda tahsil 
              gördüğüm sırada okul müdürü Endüstri Grafiği dersi öğretmenimiz de 
              olan Prof. Namık Bayık’dı. Bölüm başkanımız Prof. Önder Küçükerman, 
              stürüktür dersi öğretmenimiz Ertil Ayaydın, sanat tarihi dersimize 
              Prof. Nermin Sinemoğlu, Endüstri tasarım tarihine Prof. Sadi Öziş 
              vb. öğretmenlerimiz giriyordu. Öğretmenlerimizin her birisi çok 
              değerli kişilerdi.
 
                
                
               - Dayımla görüşmemden bir gün sonra, 
              müdür muavinimiz ve birinci sınıfta Edebiyat derslerimize de 
              girmiş olan Sabit Ayasbeyoğlu beni odasına çağırdı. Bana önce bir 
              şey söyleyeceğini söyledi. «Senin herhalde Göztepe’de oturan bir 
              dayın var... Kurmay Albay?..» dedi. Ben de : «Evet... » dedim. «O 
              dün ölmüş... Eşi ve çocukları bugün senin gelmeni istiyorlar...» 
              dedi.
 
                
                
               - Ben bu haberden sonra bayılmışım. 
              Okulumuzun bitişiğinde bulunan Mimarlık Yüksek Okulundan doktor 
              çağırmışlar. Neyse ayıldıktan sonra yola koyuldum. Gittiğim de 
              dayımın cenazesinin kaldırıldığını öğrendim. Yengem Hikmet 
              Binyıldırım beni bir gün önce yani dayımın öldüğü gün aradıklarını 
              söyledi. Orada akrabamız olan Seniha Hanım teyze de vardı.
 
                
                
               - Ben gelmeden önce acaba teyp 
              kasetleri içerisinde dayım Kurmay Albay Bedrettin Binyıldırım’ın 
              sesi var mı? diye araştırmışlar... Tesadüf ya, dayım bir yılbaşı 
              gecesinde o zamanki TRT Genel Müdürü Musa Öğün’ü telefonla aramış. 
              Bulamayınca orada bulunan görevliye hitaben : «Musa Bey’e salam 
              söyleyin. Ben Kurmay Albay Bedrettin Binyıldırım... Televizyon 
              yayınlarından dolayı kendisiyle görüşmek istemiştim. Biz Rusya’da 
              mı yaşıyoruz? İngiltere’de mi yaşıyoruz? Amerika’da mı yaşıyoruz? 
              Hani bizim kendi müziğimiz? Bu sözlerimi kendisine iletin!» Açık 
              unutulan teyple, kasete bu sözler kaydedilmiş. Bana o gün bu 
              sözler dinlettirildi.
 
                
                - 
                
   
               
               
 
                  
                
                
                 Bedrettin BİNYILDIRIM ve kardeşi Mehmet 
              Resai BİNYILDIRIM
                
                
                   Fotoğraf arkası : 
              Çok kıymetli Enişteciğim, 
              Halamın, senin abim ile birlikte ellerinizden öpmeye geldik. 
              Abim ablamın gözlerinden ben de ellerinden, yeğenlerimizin de 
              gözlerinden öperiz. 
              26 Mart 1954 
              Mehmet Resai Binyıldırım  
                
                    
        
          | 
      
      
              | 
                  | 
              
      
              | 
                 
                   ÖĞRETMEN SÜRURİ BİNYILDIRIM
                
                1897 yılında Bor’da doğan 
                Öğretmen Süruri’nin babasının adı Hacı Mehmet Efendi, annesinin 
                adı da Fatma idi. İlk evliliğini Hüseyin Efendi ve Esme Hanımın 
                kızları Bor doğumlu Naziver Hanımla yaptı. İkinci evliliğini ise 
                Raşit Efendi ve Aliye Hanımın kızları Bor doğumlu Nuriye Hanım 
                ile yaptı. Üçüncü evliliğini ise Mehmet Efendi ve Habibe Hanımın 
                kızları Filibe doğumlu Hatice Hanım ile yaptı.
                Hatice Hanımla yaptığı 
                evlilikten yedi çocukları oldu. İlk çocukları İsmet Bedrettin 
                Binyıldırım’ın her ne kadar doğum yeri sonradan nüfus 
                kayıtlarına Üsküdar olarak geçse de 10.02.1919 tarihinde 
                Tarbaz’da (Darboğaz) doğduğu bir gerçektir. Bu bizzat kendi 
                tarafından hatıra defterlerinde el yazısıyla doğrulandığı gibi 
                bizzat annesi Hatice Binyıldırım tarafından da bana ve anneme de 
                bahsedilmiştir. İki yıl sonra yani 1921 tarihinde ikinci 
                çocukları Sadettin dünyaya gelmiş ve 05.03.1927 tarihinde vefat 
                etmiştir.
                Üçüncü çocukları 1922 tarihinde 
                dünyaya gelince ona Öğretmen Süruri annesinin ismini de 
                ekleyerek Fatma Mürşide ismini vermiştir. Dördüncü çocukları 
                Feriha Asiye ise 11.03.1926 tarihinde doğmuştur. Beşinci 
                çocukları Hasibe Mine de 12.04.1930 tarihinde doğmuştur. Altıncı 
                çocukları Mehmet Resai de 18.04.1931 tarihinde dünyaya 
                gelmiştir. Yedinci çocukları Mehriban Münire 01.10.1933 
                tarihinde doğmuş ve henüz bir buçuk yaşına girmeden 17.01.1935 
                tarihinde babası Öğretmen Süruri’yi kaybetmiştir.
                Öğretmen Süruri’nin babası Hacı 
                Mehmet Efendi, Bor’da eski bakanlardan Haydar Özalp’ın bağına 
                yakın, Bentkavak denilen bölgede bulunan bağına rahatça giren 
                bir hırsızın çaldığı üzümlerle çıkamadığını şehir merkezindeki 
                evinden manen fark edebilecek bir inanç düzeyinde olduğu olayın 
                şahitleri tarafından dile getirilmiştir. Bunlardan biri de 
                Mehmet ÖNOĞLU’dur. Öğretmen Süruri’nin babası Hacı Mehmet 
                Efendi, babası Abdi Hoca gibi saygıyla anılan insanlar arasında 
                olduğuna dair bize kadar çeşitli bilgiler ulaşmıştır.  
                Çocukların en büyüğü olan Bedrettin Binyıldırım Harp okulunu 
                bitirdikten sonra öğretmen Hikmet Hanımla evlenerek amacına 
                ulaştı. Evliliğin ilk yıllarından itibaren eşini baskılarıyla 
                ister istemez kardeşlerinden ve annesinden uzaklaşmak zorunda 
                kaldı...  
                Hatice Hanım altı çocuğuna 
                kocası Öğretmen Süruri’nin yokluğunu hissettirmemek için 
                kollarını sıvadı. Sanki o varmış gibi elleriyle kış ekmeği 
                yapmak için büyük bir leğen içerisinde tek başına hamur yoğurdu. 
                Bu sırada büyük kızı Fatma 13 yaşındaydı. Kocası zamanında 
                evlerinden hiç çıkmayan ak gün dostu akrabalarını ya da 
                dostlarını kendisine yardım etmeleri için çağırdı. Ama hiç kimse 
                gelmedi. Bütün kapılar yüzüne kapanmıştı. Ağlayarak kızı 
                Fatma’ya :  
                -Baban öldükten sonra herkes 
                bizim yüzümüze kapılarını kapadı. Kızım Allah yardımcımız olsun! 
                Hamur kurumadan ben sana oklavayla tahta üzerinde hamur nasıl 
                açılır öğreteyim, sen aç ben pişireyim. Dedi. Fatma annesinin 
                gözyaşlarını dindirmek için :
                -Anneciğim yeter ki sen ağlama, 
                ben elimden ne gelirse yaparım. Kardeşlerim uyanmadan istersen 
                hemen işe başlayalım. Dedi. Bu sırada dış kapıya elle 
                vurulduğunu hisseden Hatice Hanım koşarak kapıyı açtı. Orta 
                yaşlarda, başörtülü, üzerinde yeşil hırkası olan şalvarlı bir 
                bayan içeriye girdi :
                -Hatice Hanım ekmek yapmak için 
                bir hanım aradığınızı duydum. Bu sebeple size yardımcı olmaya 
                geldim. Hatice Hanım sevinçten gözyaşlarını tutamadı. Kendisi 
                tandır başına geçti. Fatma’nın önüne bir ekmek tahtası, gelen 
                hanımın önünde de bir diğer ekmek tahtası koydu. Bu tahtaların 
                altlarına kasnak ve elek konularak yükseltildi. Oklavalar 
                yuvarlandıkça açılan yufkalar bir taraftan da pişiriliyordu. 
                Burcu burcu ekmek kokusu etrafa yayıldı. Bir saat sonra, gelen 
                hanım tandır başına geçti. Hatice Hanımla yer değiştirmişlerdi. 
                Fazla sürmemişti. Yufkalar üst üste yığın haline gelmiş ve iş 
                bitmişti.  
                Hatice Hanım sevincinden 
                ağlayarak gelen hanıma para ve yiyecekler vermek için kilere 
                indi. Büyük kızı Fatma’ya seslendi :
                -Bize yardıma gelen hanımı sakın 
                bırakma. Ben gelinceye kadar gitmesin kızım.Ben geliyorum! diye 
                bağırdı. Hanım yukarıya giderken Fatma da onunla konuşuyordu:
                
                
                -Teyze annem senin beklemeni 
                istiyor.  Tam kapıyı açtıkları sırada Hatice Hanım elindeki 
                yiyeceklerle yetişti:  
                -Hanım siz nerede oturuyorsunuz? 
                Diye sordu. Hanım:
                -Hatice Hanım şu ilerde Hüsniye 
                Hanım’ın evinin karşısında oturuyorum. Ben bir şey istemek için 
                gelmedim. Yani Allah rızası için geldim. Dedi.  Hatice Hanım 
                ayakkabılarını giydi. Hanım dışarı çıkarken elindekilerle o da 
                çıktı. Bayan upuzun ve geniş Karaca Mahallesinde kaşla göz 
                arasında ortadan kaybolmuştu. Koşarak Hüsniye Hanım’ın evine 
                gitti. Evinin karşısında tek bir ev dahi yoktu. Hüsniye Hanım’ın 
                evinin kapısını çaldı. Hüsniye Hanım kapıyı açar açmaz, Hatice 
                Hanım’ı karşısında görünce:
                -Hayır ola! Oldukça telaşlısın. 
                Ellerindekiler de ne? Bir şey mi oldu Hatice Hanım? Diye sordu. 
                Hatice Hanım başından geçenleri anlattı:
                -Çok zor durumdaydım. Bize ekmek 
                yapmak için bir bayan yardıma geldi. Bu bayan sizin evin 
                karşısında evinin olduğunu, söyledi. Sonra kaşla göz arasında 
                kayboldu. Dedi. 
                Hüsniye Hanım:
                -Bizim evin karşısında sadece 
                bir yatır var. Yani bir evliya. Sen zor durumda olduğun için o 
                sana yardıma gelmiş olabilir Hatice Hanım. Dedi.
                Bedrettin Binyıldırım zaman 
                zaman kardeşleriyle ve annesiyle birliktelikler yaşasa bile 
                annesi tuvalette iken kapı üzerinden eşine fark ettirmeden para 
                atması, içinde bulunduğu halleri yansıttı.  
                Kızların en büyüğü olan Fatma 
                Mürşide halasının oğlu Fikri Çaycı ile evlendirildi. Fatma 
                Mürşide evden ayrılacağı sırada Hatice Hanım kulağına şu sözleri 
                fısıldadı :  
                -Kızım biliyorsun maddi 
                durumumuz iyi değil. Üzerinde bulunan iç fanilanı çıkar da git. 
                Sana kocan alır! Hiç olmazsa kardeşlerinden biri fanilasız 
                kalmasın! Bu sözlerinden sonra Fatma Mürşide önce annesine 
                sarıldı sonra gözyaşlarını tutamadı. Annesinin isteğini de 
                yerine getirerek iç fanilasını kardeşi Feriha’ya verdi. Bu 
                sırada hepsi birden hıçkırıklarla ağlamaya koyuldular. Bu 
                manzara hayatları boyunca hiçbirinin aklından çıkmadı.
                 
              
                 «ÖĞRETMEN SÜRURİ BİNYILDIRIM İLKOKULU» İSMİNİ NEDEN 
                KALDIRDILAR?
              
                Yıllar sonra Kayseri Doğu Menzil 
                Komutanlığı’nda görev yaparken, Kurmay Albay İ. Bedrettin 
                BİNYILDIRIM'in gayretleriyle Niğde Valisi'nin de bulunduğu bir 
                törenle önce Bor Şehit Nuri Pamir Ortaokulu’nun bahçesine kendi 
                eliyle getirdiği bir Atatürk büstünün konulması sağlandı. Sonra 
                babasının görev yaptığı Darboğaz Köyü ilkokuluna getirdiği 
                plaketle "Öğretmen Sürurî BİNYILDIRIM İlkokulu" adı verildi. 
                Okul bahçesinde de kendi elleriyle götürdüğü Atatürk büstünün 
                bir kaide üzerinde inşa ettirilerek açılışı yapıldı. O zaman ben 
                de oradaydım.  
              
                - Daha sonra bunu hazmedemeyen 
                bazı güçler, adı geçen okuldan bu "Öğretmen Süruri BİNYILDIRIM 
                İlkokulu" tabelasını kaldırdılar. Kaldırmakla kalmadılar, 
                duvarlarda yer alan resim ve tarihi belgeleyen çerçeveli panoyu 
                da indirdiler. Atatürk tarafından istiklal madalyasıyla 
                ödüllendirilen ve vatansever bir ruhla bölgeye hizmet etmiş olan 
                kahraman bir kişinin ismini kaldırmak için bugüne kadar hiçbir 
                açıklama yapılmamıştır. Yetkililerden veya bu vefasızlığı 
                yapanlardan veya yaptıranlardan haklı olarak bir izahat 
                bekliyoruz...
 
                Ne yazık ki tarihe sırt dönmek, gerçeklerin gizlenmesine yeterli 
                olamadı. Tarih mecmualarına akseden hakikatler istense de 
                istenmese de Öğretmen Süruri’nin açtığı bir yolda o yöreyi 
                aydınlatmaya devam etti... Bunu sonsuza kadar da devam ettirecek 
                ışıklar da asla sönmeyecektir. 
                - 1965’li yıllarda Niğde Halkevi 
                Başkanlığı tarafından yayınlanan ve sorumlu müdürlüğünü Zühtü 
                Şahinöcer’in yaptığı Yeni Niğde Gazetesi’nde tefrika halinde 
                «Cumhuriyet, Tarihi safhaları ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 
                Kuruluşundaki Ruh» başlığıyla «Kurmay Albay Bedrettin 
                Binyıldırım» imzasıyla yazıları yayınlandı. (Bir yazısının yer 
                aldığı 27 Nisan 1965 tarihli, o zaman 10 kuruşa satılan, 3887 
                sayılı Yeni Niğde Gazetesi arşivimizde bulunmaktadır) Kendisinin 
                Kayseri’de görev yaparken babasıyla ilgili Osmanlıca kayıtların 
                Türkçe’ye çevrilmesi konusunda araştırma yaptığını da biliyoruz. 
                Ancak topladığı belgelerin ya da bu konuda yaptığı çalışmaların 
                hangi safhada ve nerede olduğunu ne yazık ki bilemiyoruz.
 
                - Hatice Binyıldırım 02.03.1976 
                tarihinde Almanya’da görevli olan oğlu Mehmet Resai 
                Binyıldırım’ın evinde vefat etti.  
 
                -  
 
                
                 - DESTEKLER VE MEKTUPLAR  
 
                
                - Kurmay Albay Bedrettin 
                Binyıldırım’ın oğlu Turgay Binyıldırım : Çok etkilendiğimi 
                söylemek isterim. Bilgilerin aktarılmasında emeği geçen herkese 
                en derin teşekkürlerimi sunmak istiyorum. «Şanlı tarihimizin 
                cesur mücadelesinde yer alan olaylar ve kişiler asla 
                unutulmamalı ve sonraki nesillere de aynı heyecan ile 
                aktarılmalı» diye düşünüyorum. Sevgi ve saygılarımla.
 
                -  
 
                - İstiklal Tekin : «Ben Darboğazlı 
                bir Emekli öğretmenim aynı zamanda babam da öğretmen olup, 
                öğretmen Süruri ilkokulundan mezun oldum. Aynı zamanda babam da 
                bu okulda yıllarca görev yaptı. Sitenizi büyük bir özveri sonucu 
                buldum. Öğretmen Süruri bey hakkında kasabamızda faaliyetini 
                yürüten  http://www.tarbaz.com 
                 sitesindeki adıma ayrılan sayfada yazı yazmak ve sizinde 
                belirttiğiniz ismin kaldırılması hakkında yerel gazetelere haber 
                oluşturmak üzere araştırma yapmaktayım. Merhum öğretmen Süruri 
                Bey hakkında mail adresime geniş bilgi verirseniz çok memnun 
                olurum(İstiklal madalyasını ve teşekkür yazısının resimleri 
                gibi) gerekli yardımı yapacağınız umuduyla saygı ve sevgilerimi 
                sunarım.»
 
                 
  
                - Senem Karakuş : «Merhaba. Ben de 
                Öğretmen Süruri ilk öğretim okulundan mezun oldum. »
 
                - Emrullah Karakuş : «Merhaba. 
                Nasılsınız? Resimleri çok beğendim. Ben de Öğretmen Süruri ilk 
                öğretim okulundan mezun oldum.(Kasımpaşa) »
 
                - İbrahim SAYGI : «Selam. Ben 
                CİHAN Haber Ajansı Niğde Muhabiriyim. Dedenizle ilgili bir haber 
                yapmak istiyorum. Bilgiler topladım. Buradaki resimleri de 
                kullanarak haber oluşturmak istiyorum. En yakın zamanda bana 
                ulaşabilirseniz memnun olurum. saygılarımla.»
 
                - Ömer Fethi Gürer : «Bor Şehri 
                kitabım 625 sayfa ama görüyorum ki daha yazacak çok bilgi var. 
                İlgi ile sitedeki bilgileri okudum.»
 
                - Necla Köksal : Merhaba. Okul 
                ödevim : «Cumhuriyetin ve öğretmenlerin ülkemiz için önemi» Bu 
                konu hakkında bilgi verirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
 
                - Ali Barış Yayla : «Siteye 
                girerken böyle bir kahramanlık hikayesi okuyacağımı bilmiyordum. 
                Bir öğretmen olarak yapılan haksızlığın 
                karşısındayım.Çalışmanızı tebrik eder,başarılar dilerim.»
 
                - Oğuzhan Akın : Gerçekten de çok 
                güzel şeyler yazmışsınız. Ben Pozantı’lıyım ve şu an 
                Makedonya’dayım "Nasıl bakarsan öyle görürsün" BSN
 
                Mehmet ÖNOĞLU 
                - 
                
   
                - 28.08.2004 tarihinde Bor’da 
                Mehmet ÖNOĞLU ile evinde görüştüm. Dedem Öğretmen Süruri’yi ve 
                bizim çevremizi yakından tanıyan kişilerden biriydi.
 
                İlçemiz esnaflarından Ahmet Önoğlu'nun da babası olan Mehmet 
                ÖNOĞLU, 05.05.1911 tarihinde Bor'da Karaca Mahallesi'nde doğdu. 
                (28.08.2004 tarihinde 83 yaşında) Ve dedem Öğretmen Süruri 
                Binyıldırım gibi uzun yıllar aynı mahallede oturdular. 
                - Mehmet ÖNOĞLU : "Süruri 
                Binyıldırım Bey'i yakından tanıyordum. Onun önünden saygısızlık 
                yapmamak için biz hiç geçemezdik. Hatta yanında konuşamazdık 
                bile. Çok değerli bir şahsiyet idi. Ali Efendi Hoca vardı... bir 
                de ona, çok hürmet gösterirdik. Şimdi yeni nesil ata, baba, 
                komşu ve akrabalarını hiç tanımıyor. Ortalıktan saygı ve sevgi 
                kalktı yani. Süruri öğretmendi. Abdi Hoca dedesi mi babası mı? 
                bilemem... İnayet Hanım, Narazan köyünden kocası vardı... Kaç 
                çocuğu var bilemiyorum. Bedrettin Bey benden büyüktü. Bedrettin 
                Beyle met oynardık, aşık oynardık! Çok uyanıktı...
 
                - 1978’de sen işkence çekerken ben 
                çok ağladım. 
 
                Sabah olsun akşam olsun komşularımızla biz birbirimizi yataktan 
                kaldırarak, oturur yarenlik ederdik. Mısır patlatır, üzüm, dut 
                kurusu, yerdik, limonlu çay içerdik, ıhlamur çayı içerdik... 
                Hoşaf içerdik buz gibi. Hevenk üzümü yerdik. Ortaya konulanları 
                şenlikli bir hava içerisinde yer ve içerdik. 
                - Hüsniye Hanım ile komşu idik! 
                Cenazesi Ankara’da toprağa gömülürken, ben de toprak attım 
                kürekle.
 
                - Bizim birader hasta idi, oraya 
                gitmiştim. Mustafa Çalapkulu’yu gördüm. «Burada ne arıyorsun?» 
                dedim. Bana : Hüsniye Hanım’ın oğlu Muhlis’i gördüm. Hüsniye 
                Hanım’ın öldüğünü duydum. Çok şişmandı, iyice zayıflamış... 15 
                gün hastanede yatmış... Ağabeyim aynı hastanede yatıyordu. 
                Ağabeyim Reşit Efendi de o zaman öldü. Yemeniciydi.» Kızı 
                Melahat ne olduğunu biliyormuş! Hüsniye Hanım’ın ilk kocası 
                kaymakammış. Oğlu Muhlis de ondan olmuş!
 
                - Çocukluk orada öylece kaldı. 
                Bedrettin sonra bizi hiç aramadı! Kayabaşında hapishanenin 
                önünden aşağıya doğru kışın yol buz kaplardı... Biz de orada 
                kayardık... Süruri iri yapılıydı. Büyüklerin önünden geçilmezdi. 
                Ali Efendi Hoca vardı, onun önünden de geçmezdik! Eski Türkçe’yi 
                iyi bilirdi. Atatürk zamanında öğretmen oldu. Birbirimize çok 
                yardım ederdik. Ben 14 – 15 yaşıma kadar dirilden yapılma entari 
                giydim.  
 
                - Babam et alsa eve gizlice 
                getirirdi, fakir fukara görmesin diye... Herkes et alamazdı. 
                1000 cevizi 70 kuruşa satardık o zamanlar. Hatta satamazdık 
                evimize geri getirirdik... 7 ceviz ağacımız vardı... Her birinin 
                farklı meyveleri vardı. Şeker armudunun kilosunu 25 kuruşa 
                satamazdık. Yaz mevsiminde yaylacı olarak gelen Adanalılar satın 
                alırlardı daha çok! Ben 12 – 13 yaşımdaydım. 6 okka bir 
                batmandı... Şimdi 8 kilo bir batman oldu. 
 
                Bu anlatılanlardan sonra Ahmet Önoğlu'nun sözünü bir kez daha 
                tekrarlamak da fayda var, diyorum : "Çocukluk orada, öylece 
                kaldı." 
                - Bugün için ülkemizde hizmet 
                veren her Türk öğretmeninin kalbinde Öğretmen Süruri 
                Binyıldırım’dan, Her Türk subayının kalbinde de Kurmay Albay 
                Bedrettin Binyıldırım’dan ışıklar ve izler vardır.
 
                 
                Paris, 02.05.2009 
               
                 | 
              
      
              
          
            - Not : «Çukurova Kahramanları ve Öğretmen Süruri» başlığıyla 
                başladığım yazılarımı, oldukça uzun olması sebebiyle «Kurmay 
                Albay Bedrettin Binyıldırım» başlıklı bölümünü özetleyerek 
                ayırmak zorunda kaldım.
 
                «Çukurova Kahramanları ve Öğretmen Süruri» başlıklı yazılarımı 
                bir kitapta toplamak istiyorum. Bunun için sponsor ya da 
                yayınevlerinin desteğini bekliyorum.  
                Bu konuda destek olacaklara Şu andan itibaren teşekkür ediyorum. 
            -  
 
            - (1) Akifiye, Andırın ilçesine bağlı köy. 
            Kahramanmaraş, Türkiye
 
            - (2) Zatülcenp :  Göğüs sancısı, ateş, titreme, 
            öksürük vb. belirtilerle ortaya çıkan akciğer zarı iltihabı, 
            satlıcan. 
            
 
            - 
            
            http://www.habercem.com/blog_detay.asp?id=2210
 
            http://site.mynet.com/birsen.binyildirim/tarih/index.htm  
                - 
                
                http://site.mynet.com/birsen.binyildirim/tarih/index.htm 
 
                http://www.habercem.com/blog_detay.asp?id=2275   
                - 
                
                http://monsite.wanadoo.fr/SEVGI/
 
                http://uzeyircayci.sitemynet.com/fleur/index.htm 
                http://www.artmajeur.com/serap/ 
           
               | 
              
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          37  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Üzeyir Lokman ÇAYCI  | 
      
      
        | 
         
        
        Üzeyir Lokman ÇAYCI HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
          
            - YAZ KARDEŞİM
 
              
            - Uzun ve ince bir yolda kanat çırpan yaralı kuşları
 
            Atıkları, kirlenen denizleri, havayı, can cekişen doğayı 
            Unutulan dostlukları,  acı hatıraları 
            Aklından geçen bütün duyguları 
            Yaz kardeşim yaz… 
             
            Zamana kurşun gibi düşen ağrıları 
            Anlamsız sevdaları, karşılıksız aşkları 
            Seni çılgına çeviren kusurları, suçları, suçluları 
            Horlanan özürlüleri, çocukları, anaları, yaşlıları 
            Yaz kardeşim yaz… 
             
            Belirsizliklerde eriyen yaşlı çocukları 
            Savaşları, işgalleri,  kuşkuları, korkuları 
            Özlerinden koparılan şehirleri, insanları, hayvanları 
            Açlıkları, susuzlukları, uykusuzlukları,  umutsuzlukları 
            Yaz kardeşim yaz… 
             
            Yolsuzlukları, vurgunları, kalpazanlıkları, hırsızlıkları, 
            Saygısızlıkları, sevgisizlikleri, seviyesizlikleri, ihtirasları, 
            hırsları 
            Zorlukları, olumsuzlukları, tertipleri, iftiraları, 
            Hukuksuzlukları, bölücülükleri, ayırımcılıkları 
            Yaz kardeşim yaz… 
             
            Anlaşmazlıkları, cambazlıkları 
            İhmalleri, ilgisizlikleri, dertleri, hastalıkları, 
            Kazaları, afetleri, cinayetleri, kurbanları, 
            Unutkanlıkları, aptallıkları 
            Yaz kardeşim yaz… 
             
            Hasret türkülerini, özgürlük şarkılarını, 
            Kahramanlık destanlarını, 
            İhanetleri, hainlikleri, soğuklukları, ayrılıkları, aykırılıkları, 
            Üstümüze çöken kara bulutları 
            Yaz kardeşim yaz… 
             
            Hissiz Avrupa’yı, isgalci ve sömürgeci Amerika’yı 
            Onun bunun maşası olan yöneticileri, korkulukları 
            Şuursuz kalabalıkları, gaflet yüklü politikacıları, 
            Dost, akraba tanımayan çıkar düşkünlerini, bencilleri, oyuncuları 
            Yaz kardeşim yaz… 
             
             
            Paris, 06.06.2009 
             
             
             
  
            - Selam ve sevgilerimle.
 
            -  
 
            - Üzeyir Lokman ÇAYCI 
 
            Concepteur industriel - Architecte d'intérieur 
            İç Mimar – Endüstri Tasarımcısı 
            55, rue Louise Michel 
            78711 Mantes la Ville 
            FRANCE 
           
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          38  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Üzeyir Lokman ÇAYCI  | 
      
      
        | 
         
        
        Üzeyir Lokman ÇAYCI HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
         
        
          
        
          
        
          
        
           | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         
        
        FİKİR DERGİSİ BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         
        Hazırlayan 
        Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com  | 
      
      
    |  
        
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
          OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
            
      
    | 
         
          
    
     | 
        
      
          | 
      
       Hukuka, Yasalara, 
Telif  ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. | 
        
      
          | 
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL 
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM | 
        
            
              | 
               
        10. SAYI FİKİR DERGİSİ 
              NE GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ  01/07/2009  |