| 
               
              
                | 
            
      
    |  
               
               Aynalı Bismillahirrahmanirrahim  | 
            
      
    |  
        
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF 
        ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN 
        KULLANILMAMALIDIR | 
            
      
    | 
 
        Hazırlayan 
        
        Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com  | 
        
      
              | 
         
          
    
               | 
            
      
              | 
                
                | 
            
      
              | 
               
                   İÇİNDEKİLER
              
               | 
            
      
              
              
              Ahmet CANBABA KARAKOLA GİTSEM Mİ Kİ ACABA 
              Ahmet CANBABA YÜRÜTTÜLER 
              Ahmet CANBABA GEREK 
              Ahmet CANBABA KUL İDİ   
              Ahmet CANBABA BAHAR 
              Ahmet CANBABA İŞİNİ BİLEN MEMUR
                
              Ahmet CANBABA BEKLİYORUZ
                
              Ahmet CANBABA EĞLENCE MEKANI 
               
              
              Atilla ALPAY MİRAÇ KANDİLİ VE SİGARA YASAKLARI KUTLAMASI 
              
              Atilla ALPAY ÇOCUKLARIMIZA DİKKAT EDELİM 
               
              
              Dilek BİGA KÜLLENMEDİ HAL OLDUM 
              
              Dilek BİGA ÇEKİP GİDERSEM 
              
              Dilek BİGA BİR KERE AŞAĞIYA BAKMAZ BU DÜNYA 
              
              Dilek BİGA BU YABANCI KİM? 
              
              Dilek BİGA BU DAMI KADER 
              
              Dilek BİGA GAFLETTEN UYAN KOŞ MEVLANA’YA 
              
              Dilek BİGA BAHANE 
               
              
              İsa KAYACAN NAZLI’DAN: BİR HAYAT MASALI 
              İsa 
              KAYACAN YENİ BURDUR ŞİİRLERİ (4) 
              İsa 
              KAYACAN ERCİYES YÜKSEKLİĞİNDEN 
              İsa 
              KAYACAN USTALARA KULAK VERMEK 
              İsa 
              KAYACAN AZERBAYCAN’IN “ŞEFEG” DERGİSİ 
              İsa KAYACAN BURDUR’DAN NEZİHA ANANIN ŞİİR DÜNYASI 
              İsa 
              KAYACAN BURDUR’DAKİ GAZETECİLER YİNE ÜZGÜN 
               
              
              Mahmut Selim GÜRSEL DOST OLMAK; BİR OLMAK VE BERABER OLMAK
                
              
              Mahmut Selim GÜRSEL BİR SERGİNİN ARKASINDAN 
              
              Mahmut Selim GÜRSEL GEMİ 
              
              Mahmut Selim GÜRSEL RESSAMLARIN SERGİSİ 
              
              Mahmut Selim GÜRSEL ÇOK BİLEN 
              
              Mahmut Selim GÜRSEL GEÇEN AY VE DİĞER İSTATİSTİK BİLGİLERİ 
              
              Mahmut Selim GÜRSEL TATİLİNİZ GELİNCE ZEHİR OLMASIN 
              
              Mahmut Selim GÜRSEL GÜN OLA HARMAN OLA ON AY GERİDE KALA 
              
              Mahmut Selim GÜRSEL YAZDIĞINA BAKMAK YETİYOR MU? 
              
              Mahmut Selim GÜRSEL TAM HIYAR VAKTİ
                
              
              Mahmut Selim GÜRSEL BİR YAŞAR BİN ÖLÜRÜM 
               
              Mustafa Nevruz SINACI YENİ BİR SİYASİ HAREKET Mİ ! 
              Mustafa Nevruz SINACI SİVİL DARBE VE ŞİFRELER 
              Mustafa Nevruz SINACI SON VUKUAT ve SKANDAL! 
              Mustafa Nevruz SINACI KUŞATMA VE ÇULLANMA 
              Mustafa Nevruz SINACI BİR MÜŞAVERE VE "İNSAN" HAKKINDA MÜZAKERE
              
               
               
              Müslüm TUNABOYLU BİR PAZAR GEZİNTİSİ    
               
              Necati ÇAVDAR GÖKBAYRAK; SENİ ÖZLER 
               
              
              Ömer SEZER NİYE? 
              
              Ömer SEZER BEN VE YÜREĞİM 
               
              
              Rıza HARDAL BAKTIM ORTALIK KARMA KARIŞIK 
               
              
              Selma GÜRSEL İRMİK HELVASI 
               
              
              Serkan ÖKÇE MERCİMEK KÖFTELERİ 
              
              Serkan ÖKÇE HAYATA BORÇLU 
               
              
              Tülay BİLGİN ÇORUM BARAJI 
              
              Tülay BİLGİN SALİM BEY KONAĞI 
               
              Üzeyir Lokman ÇAYCI GÖLGELER UTANMAZLAR 
              
              Üzeyir Lokman ÇAYCI ZAMBAKLARIN AÇTIĞI YERDE
                
              
              Üzeyir Lokman ÇAYCI KAPAR KAPILARINI DOSTLARINA
                
              
              Üzeyir Lokman ÇAYCI DESENLER
                
               
              
              Yaşar KILIÇ GİDELİM 
              
              Yaşar KILIÇ GÖRDÜM 
              Yaşar KILIÇ 
              NASİHAT
                
               
                | 
            
      
          | 
      
      
      Çalışma TELİF ESERİDİR izin almadan 
      kullanmayınız! | 
            
      
          | 
          Hazırlayan Mahmut Selim 
          GÜRSEL | 
            
      
          | 
          
        
          corumlu2000@gmail.com 
           | 
            
      
          | 
          Sitemiz ve yazarlarımız;hukuka, yasalara, telif 
      haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. | 
            
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          01  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        KİTAP ismi  Sayfaya 
        dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA  | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
             
               KARAKOLA GİTSEM Mİ Kİ ACABA
            
            El ettiler durdum. Erkek arka kapıyı 
            nazik bir şekilde açtı, kız arkadaşını bindirdi ve kendiside benim 
            yanıma oturdu:  
            -Mesa Koru Sitesi” dedi. Bende 
            içimden çok sevinmiştim. Böyle uzun yol her zaman çıkmazdı. Ne de 
            olsa Kızılay'la, Koru sitesi arası bu trafikte insanın en az kırk 
            beş, elli dakikasını alırdı. Taksimetreye bastım, gazladım. Bir iki 
            dakika geçmedi, yanımdaki:
            -Eee! Anlat bakalım Şoför abi, şöyle 
            iyi bi yanından ” Bende, başımdan geçen  bir olayı anlatmaya 
            başladım.  Pür dikkat kesildi,  can kulağıyla dinliyordu.
            Gene bir gün iş dönüşünde durağa 
            gelirken yoldan biri; acele işi var gibi el etti. Yumuşak bir frenle 
            Yanında durdum. İki arkadaştılar. Biri uzun boylu atletik yapılı, 
            diğeri az kısa ve kilolu idi. Uzun boylusu ön koltuğa,  benim yanıma 
            oturdu. Kısa olanı bana:
            -Oran’a Dedi. Hani şoför olmasan da 
            Ankara’yı bilmesen:’Ben de senin orana‘ dersin al başına belayı. 
            Önde oturan arkadaki arkadaşı ile münakaşa etmeğe başladı. Demek ki 
            taksiye binmeden önce de tartışmaları vardı.  Taksiye bindikten 
            sonra da tartışmaları devam ediyordu. Önde oturan uzun boylu olanı 
            arkadakine:
            -Koyarım abi! Dedi. Arkadaki de:
            -Koyamazsın! Dedi. Ben böyle 
            tartışma mı olurmuş, koyarsın, koyamazsın diye düşünürken’ arkadaki:
            
            
            -Ben abi kapımın önüne araba 
            koydurtmam! Dedi. Bende adamların boş yere günahlarını alacaktım ki 
            işi çözdüm. Uzun boylu olanı Kuğulu'da inecekti ama arkadaşı Oran'da 
            oturduğu için:
            -Olmaz abicim, önce seni Oran'da 
            indirip sonra ben dönüşte Kuğulu'da inerim. Dedi. Kısa ve şişman 
            olanı Oran da indirdik. Dönüşte ön koltukta oturan:
            Şoför bey taksimetreyi kapat, nasıl 
            olsa Kuğulu’ya ineceksin dönüş ücreti yazdırma bana” demez’ mi, 
            bende:
            -Olmaz! Dedim.  Hay demez olaydım da 
            dillerim çekileydi. Adamda bunu mu bekliyormuş ne?
            -Yav  gardaşım nasıl olmazmış, bal 
            gibi olur. Senin elinde. İstesen olmaz mı yani ? Ben:  
            -Olmaz! Dedim. O:
            -Olur! Dedi. Olurdu, olmazdı derken 
            silahını çekti, arkadaş ne yapacaksın al başına belayı. Bizde 
            delikanlı geçiniyoruz ya, üstelik de şoförüz. Bu arada:
            -Çabuk üzerindeki paraları boşalt! 
            Demez mi hani paraları vermek bir yana, soyulduğumuzu duyarlarsa 
            arkadaşlar vallahi beni tefe koyarlar. Sen bizim şoför milletini 
            bilmezsin. O zamanda Oran şehri yeni kurulmuş; in yok, cin yok 
            yollarda. Bende üzerimde ne var ne yok kuruşuna kadar adama verdim.
            İçimden de dua ediyordum, bu kadarla 
            kurtulayım bari diye. Sonra birden üzerimden abandı, benden yanı 
            olan kapıyı hızla açıp itekleyiverdi beni dışarı. Tabi ben bi güzel 
            yuvarlandım yere. Vakit gece yarısı ve bana bağırarak:
            -Üç saate kadar ortalıkta görünme, 
            sonra git arabanı Cebeci’deki Kan bankası'nın önünden al! Dedi ve 
            gazladı gitti. Sözünün eridir belki, dediğini yapar diyerek polise 
            de haber vermedim.  
            Gece karanlıkta yayan Kan 
            bankası'nın oraya kadar yürüdüm. Epeyce sağda, solda vakit geçirdim. 
            Baktım üç saat geçmiş, dediği yerde arabam yok. Bir iki saatte 
            öylesine bekledim belki gelir diye. Ne gelen vardı ne giden. Sonra 
            gittim karakola soyulduğumu, arabamın uzun boylu, bıyıklı, esmer 
            biri tarafından gasp edildiğini anlattım.  Polisler ifademi aldılar. 
            Aradan iki gün geçti arabamı Sitelerde terkedilmiş olarak buldum. 
            Emekli bir kişiyim, bütün yatırımımı  ‘aha’ bu taksiye yaptım. 
            Allah'tan her hangi bir yerinde hasar yoktu. Buna da 'şükür', dedim.
            -Eee! Dedi, kızın arkadaşı:
            -Sonra ?
            -Sonrası ne olacak, o karakol, başka 
            karakola da. Bildirmiş arabamın gasp edildiğini. Moral bozukluğundan 
            işe de gidemiyorum.
            Ertesi gün polisler çalıştığım 
            durağa gelmişler beni sormuşlar. Bakmışlar ki ben yokum; bu sefer 
            arkadaşlarımdan ev adresimi almışlar. Eve geldiler. Hadi, beni evden 
            alıp doğru karakola götürdüler. Gaspçılıktan yakalanmış üç, beş 
            kişiyi bana gösterip:
            -Senin arabanı gasp eden bunlar mı? 
            Dediler Bende:
            -Hayır, Komiserim bunların hiçbiri 
            değil! Dedim. İkide bir:
            -Dikkatli bak; bunlardan biri 
            olabilir! Diyorlar, bende her defasında:
            -Bunlar değil” diyorum. Sonra beni 
            salıveriyorlar:
            -Lazım olunca biz seni tekrar 
            çağırırız. Diyorlar. Aradan ya birkaç saat geçiyor, veya bir gün, 
            önce taksi durağına, beni bulamayıp, sonrada eve geliyorlar. Hadiii 
            tekrar karakola.  Bu seferde başka karakollar çağırmaya başladı. Hiç 
            çalışamıyorum, hastalandım, moral sıfır! Ekip arabasıyla karakola 
            gidip bana gene bir sürü kişi gösteriyorlar hiçbiri olmadığı için, 
            beni salıveriyorlar. Nasıl dönersem döneyim eve. Günah olmayacağını 
            bilsem gösterdikleri kişilerden birisine:
            -Aha bu benim arabamı gasp eden! 
            Diyeceğim ama İnsanın vicdanı razı olmuyor.  Karakoldan yayan 
            yapıldak eve geliyorum. Tabanlarım şişmiş. İnsanın uykusu da 
            kaçıyor, uyu uyuyabilirsen. Bu işin gündüzü, gecesi olmuyor ki ne 
            zaman bir gaspçı yakalansa, muhakkak karakoldayım.  
            Esasında polisler de bıktı bu işten 
            ama onlarında vazifesi bu demek. Sistem böyle işliyor. Daha sonra 
            önüme albüm koymaya başladılar:
            -Bunlardan bir tanesini söyle de 
            kurtul! Dediler. Esasında ben değil kendileri kurtulacaklardı. Gayet 
            iyi anlıyorum ama anlamazlıktan geliyorum. Ama ben hiçbirini 
            yapmadım. Şikayet etmek akıl karı değilmiş arkadaş. Bana arabamı 
            sattıracaklardı.  
            Mesa Koru sitesine gelindiğinde 
            yanımda oturan:  
            -Tamam, şoför gardaş, bayanı burada 
            indirecez! Dedi. Ben durdum, delikanlı inip kızın kapısını açtı, 
            vedalaştılar, sonra tekrar öne; yanıma oturdu:
            -Ümit köye! Dedi ve sonra:
            -Eee anlat, anlat hele! Bende:
            -Yani senin anlayacağın gaspçılar 
            bulunamadı. Ben gene bir hayli karakol, karakol dolaştım dosya 
            kendiliğinden kapandı da çağırılmaktan kurtuldum. Ümit köy'e 
            gelmiştik:
            -Burada da ben ineyim! Dedi. İndi 
            cebinden iki milyon çıkarıp:  
            -Buyur şoför bey!
            -Ne bu? Dedim.
            -Ne olacak Para görmüyon mu?
             
            -Görüyorum görmesine de taksimetrede 
            on sekiz milyon yazıyor,  on altı milyon daha vereceksin! Delikanlı:
            -Onlar gaspçıydı, paranı vermemişler 
            üstelik arabanı götürmüşler. Bizde öğrenciyiz, bizden de bu kadar. 
            Hadi yaylan bakalım! Der demez ben arabadan dışarı çıkıp:
            -Nasıl vermezmişsin! Dememe kalmadı 
            nereden çıktıklarını bilemediğim gençler sekiz on kişi oluverdiler. 
            Ne arada gelmişlerdi,  ne zaman gelmişlerdi farkına bile varamadım. 
            Tek kelime etmeden bindim arabaya sonra:
            -Hadi size de öğrenci kıyağı olsun 
            bari! Dedim. Sonra bir ara ‘karakola gitsem mi ki’ diye düşündüm. Bu 
            memlekette şoförlükte yapılmaz diye düşündüm. Dalmışım az daha kaza 
            yapacaktım. Arabayı satsam mı ki diye düşündüm. Hala düşünüyorum...
                
                  | 
      
      
        | 
                 | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
          02  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA  | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
          
            
             - YÜRÜTTÜLER
 
            
            -  
 
            - Suya şavkı vurmuş gerçeği gökte
 
            - Aya yürüttüler bizleri aya
 
            - Yollar yürümekle aşınmaz deyip
 
            - Yaya yürüttüler bizleri yaya
 
            -  
 
            - Biz ne bilek kazanırlarmış haydan
 
            - Az istesek, derler bize yok faydan
 
            - Herkes vay anam vaaay deyip de vay dan
 
            - Vay a yürüttüler  bizleri vay a
 
            -  
 
            - Buna da razıyız yemedik kötek
 
            - Bir lokma aş için öptük el etek
 
            - Bizden alacakları belki bir tek
 
            - Oya yürüttüler bizleri oya
 
             
            Hep acılar çektik yüzler gülmedi 
            - Seçilenler makamına almadı
 
            - Ağa dedik kadir kıymet bilmedi,
 
            - Beye yürüttüler bizleri beye
             
 
            -  
 
            - Dedik edepsizlik, ar yok dediler
             
 
            - Dedik haksız kazanç,ter yok dediler
             
 
            - Şehirlerde size yer yok dediler
             
 
            - Köye yürüttüler bizleri köye
             
 
            -  
 
            - Çıkar bekleyenler derki ye, yedir
             
 
            - Çıkarı yoksa, bilmez kıymet kadir
             
 
            - Bilmiyorum yapılan işler nedir
             
 
            - Şeye yürüttüler ,bizleri şeye
 
            -  
 
            -  
 
            - Para gerek lüzum var mı akıla
             
 
            - Zor gittik menzile kalka, yıkıla
             
 
            - Anlaşmazlıklar kaldı yüne, kıla
             
 
            - Tüye yürüttüler, bizleri tüye
             
 
            -  
 
            - Elde avuçta yok kalmadı tadım
             
 
            - İnsan düşünmekten oluyor hadım
             
 
            - Kimi zaman içilecek bir yudum
             
 
            - Suya yürüttüler bizleri suya
             
 
            -  
 
            - Günahkar  kul  geçmez  desen  sırattan
             
 
            - Düşen  bin bir  parça  oluyor  surattan 
             
 
            - Bal  arısı,  horoz,  derken kırattan
             
 
            - Taya  yürüttüler,  bizleri  taya
             
 
            -  
 
            - Yatırımlar  başlar   seçim   ayından
             
 
            - Aşağı  kurtarmaz  sözler  sayından
             
 
            - Faiz  haram  diyerek  kar  payından
             
 
            - 
            Paya  yürüttüler  bizleri  paya
 
           
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          03  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA  | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
          
            
             - GEREK
 
            
            -  
 
            - Hiçbir sebep olamaz içip de azmak için
 
            - Kötüye gidiş varsa toplumu aymak gerek
 
            - Güzellik yok oluyor yetmez mi kızmak için
 
            - Bir şeyler yazmak için gerçekten duymak gerek
 
            -  
 
            - Bazen güzel oluyor yaşamak  düş kurup ta
 
            - Bir yere varamazsın hatır gönül kırıp ta
 
            - Paylaşmanın yolunu hayattayken bulup ta
 
            - Eli açık olup ta  paraya kıymak gerek
 
            -  
 
            - Bazen benliğim beni azarlar kızar paylar
 
            - Sabır taşı eritir  geçer haftalar aylar
 
            - Sensizlik içimdeyken  gözümde yok saraylar
 
            - Sayın bayanlar baylar seveni saymak gerek
 
            -  
 
            - Bulut olmalı gökte gürleyip çakmak için
 
            - Sel olup taşmalısın düşlerde akmak için
 
            - Kıvılcım  olmalısın ateşi  yakmak için
 
            - Tadına bakmak için meyveyi  soymak gerek
 
            -  
 
            - Aydınlanmayan sönmüş  içinde ışık varsa
 
            - Yaptığın haksızlıklar şayet yanına karsa
 
            - Zor bulunur kurtuluş toplumu pislik sarsa
 
            - Her eksilen ne varsa yerine koymak gerek
 
            -  
 
            - Duadan olur sanma şayet yağmur yağarsa
 
            - Başın ağrısa geçmez hoca dua okursa
 
            - Bitip tükenen edep haya  haysiyet ar’sa
 
            - Kötüye gidiş varsa düzenden caymak gerek
 
           
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
          04  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA  | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
          
            
             - KUL  İDİ           
             
 
            
            -  
 
            - Aşka  çaba  sarf etmiyor görünüm
 
            - Şimdi  gelecekler  bende  fal  idi.
 
            - Elimden kaçmasın  diye  yarınım
 
            - Kararan  geceme  vurdum  kilidi.
 
            -  
 
            - Hiç  olmadı  boşa  kapı  çaldığım,
 
            - Kin  bağlamış  bana  gönül  aldığım,
 
            - Hep yüzüme  güldüler  dost  bildiğim,       
             
 
            - Bana  göre,  benden  olan  el idi.
 
            -  
 
            - Emeğinle  az  kazanman  hezimet,
 
            - Onlar  için  bir  sınırsız  ganimet    ,     
             
 
            - Bana  lütuf  saydıkları  az  nimet,
 
            - Bir  kurumuş  elde  kalan  dal idi.
 
            -  
 
            - Hep  hayaldir  gerçek  diye  gördüğü,
 
            - Olmamıştır  yaraları  sardığı,
 
            - Hazinesinden  yalnızca  sürdüğü,       
             
 
            - Damağıma  bir  parmaklık  bal idi,           
             
 
            -  
 
            - His  okurum,  aklı  fikrini   aymaz.,
 
            - Kırar  kalbi,  kendi  fikrinden  caymaz.
 
            - Gönül  kilidine  anahtar  uymaz,       
             
 
            - Beni  kalpten  yaralayan  dil  idi.
 
            -  
 
            - Hem düşündü  Yaratan’ı  yaratıp, 
             
 
            - Bulamadı  köşe  bucak  aratıp,
 
            - Öyle  kul  var   Rabbim,  ardından  atıp
 
            - Tanrım  gene  seni  tutan  kul  idi
 
           
            
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          05  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA  | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
            
              
               - BAHAR
 
              
              -  
 
              - Bahar gösterirse gerçek yüzünü
 
              - Ağaçlar çıldırır rengârenk doğa
 
              - Sevgi yeşerirken atar hüzün ü
 
              - Yüreklerde coşku döner çocuğa
 
              -  
 
              - Doğa tahrik eder insanı içten
 
              - Kuşlar cıvıl cıvıl öter sevinçten
 
              - Alçalır yükselir bakarsın hiçten
 
              - Kanat çırpar martı çığlık çığlığa
 
              -  
 
              - Yeşile bürünmüş tonda dalgalar
 
              - Müziğin ritminde Fonda dalgalar
 
              - Yiter kıyılarda sonda dalgalar
 
              - Beyaz köpüklerle soluk soluğa
 
              -  
 
              - Erguvan rengine dönmüş tepeler
 
              - Hava sıcak bazen yağmur sepeler
 
              - Ana baba kardeş komşu bebeler
               
 
              - Olta elde kimi gider balığa
 
              -  
 
              - Zaman geçer yerde çiçek derbeder
 
              - Yağmurla dereye denize gider
 
              - Bilemezsin bahar bir elveda der
 
              - Yaza doğru çıkarken yolculuğa
 
             
                  
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          06  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA  | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
          
            
               - İŞİNİ BİLEN MEMUR
 
            
            - Can Bey işini bilmeyen bir memur 
            emeklisiydi. Nedense hep çevresinde işini bilmeyen memur emeklileri 
            vardı.
 
            - Bu işini bilmeyen memur emeklileri 
            bir kafede otururlar, akşama kadar oyun oynayıp zaman öldürürlerdi.
 
            - Kimi işini bilmeyen memur emeklileri 
            de dernek ve vakıflarda fahri çalışırlar, işini bilenlere hizmet 
            ederlerdi. Bu dernek ve vakıfların başındakiler derneğin 
            kuruluşundan sonra ölene kadar başkan olarak kalırlar.
 
            - Günün birinde devletin başı; ‘benim 
            memurum işini bilir’ diye bir laf etmiş, artık sen seyredeceksin 
            memleketteki cümbüşü. Her köşe başındaki memurlardan işini bilenler 
            hiç çalışmamaya başlamışlar.
 
            - Bir bankamatik memurları türemiş ki 
            sormayın. Çokları kahve köşelerinde ‘al papazı ver kızı’ boyuna oyun 
            oynuyorlar. Aybaşlarında hesaplarına yatırılan maaşlarını bankamatik 
            kartlarıyla çekip işlerine bakıyorlarmış.
 
            - Memurlar çalışmıyorlarmış ama iş 
            yerlerinde de işler öyle bir birikmeye başlamış ki; işini bilen, 
            çalışmayan memurlar, mesaiye kalıp daha çok maaş alır olmuşlar. İş 
            biriktikçe işini bilen memurlar daha çok çalışmamaya ama daha çok 
            para kazanmaya başlamışlar.
 
            - Gerçi Can Bey, emekli olduktan sonra 
            söylenmiş o laf ama işyerlerinde de; işini bilen memurlarla, işini 
            bilmeyen memurlar kamplara ayrılmışlar. Çoğu kez işini bilen 
            memurlar mesai saatlerinde hem vakit geçirebilecekleri, hem de iş 
            bitirebilecekleri kahveleri mesken tutmaya başlamışlardı. Bu 
            kahvelerde akşama kadar ‘okey’ ve ‘iskambil’ oynuyorlar, iş 
            takipçileri geldiklerinde de üç aşağı beş yukarı anlaşıp iş 
            bitiriyorlardı. Nede olsa devir iş bitirme devriydi. Memur olmayan 
            kesimden yani esnaf kesiminden kişilerde bu kalabalığı görüp işsiz 
            zannedip acırlardı.
 
            - Artık memur tayinlerinde herkes 
            tanıdıklarını devreye sokup nerelerde daha iyi rüşvet çarkı 
            dönüyorsa oraya tayinlerini yaptırıyorlardı. Bu rüşvet 
            pazarlıklarını kaç kez Can beyde televizyon kanallarındaki gizli 
            çekimlerde izlemişti ama ne yapabilirdi:  
 
            - -Televizyonda gösterildi de ne oldu' 
            dedi,  kendi kendine.  
 
            - İşini bilen memurlar yayından sonra 
            amirleri tarafından azarlanmışlar:
 
            - -Beceriksiz herifler! Böyle açıktan 
            açığa iş bilinmez,  işini bileceen, bildiğini bildirmiyeceeen. 
            Arkadaşlar ne demiş atalarımız, ‘iş bilenin, kılıç kuşananın’ ne 
            gadar dooru bi söz.
 
            - Amirleri böyle derde, o işini 
            bilmeyen bir amir midir? Toplanan 'cukkalar' amirleri de dahil olmak 
            üzere hep beraber pay edilir. Zaten bir yerde baktın ki herkes işini 
            biliyor, sen de bileceen. Fakat şu bizim Can hayatta işini bilemedi.
 
            - İşini bilemeden de emekli oldu. 
            Şimdi iş bilenleri gördükçe:
 
            - -Ahh! Şu söz bizim zamanımızda 
            söylenmiş olsaydı; bak ben neler yapardım bir görsünlerdi". Can 
            hayatı boyunca sıkıntı içinde yaşadı. İşini bilen memurlara ‘Allah 
            yürü ya kulum’ diyordu da, kulları yanlış anlayıp sanki; ‘yürüt ya 
            kulum’ demiş gibi yürütüyorlardı. Can içinden:
 
            - -Sanki biz o Allah'ın kulu değil 
            miyiz” diye geçirir, sonrada 'tövbe, tövbe' der, 'belki tanrı bizi 
            sınıyor, belki de öbür dünyada işini bilen memur biz olacaaz.' Can 
            kafasından bin bir türlü hesaplarla, doluya koyup almayan, boşa 
            koyup dolmayan dertleri düşünüp, dalgın ve boş bakan gözlerle 
            yürürken; asfaltın kenarlarındaki tretuvarın diplerinde birikmiş 
            çöpleri,  kaldırım üzerlerindeki atıkları, tenekeden yapılmış faraşa 
            süpüren bir çöpçü dikkatini çeker.
 
            - Kapalı otobüs durağındaki banka 
            oturup, bir hayli çöpçüye bakar. 'İşini çok ciddi yapan, dalga 
            geçmeyen birisi' olarak görür çöpçüyü. Her taraf pırıl pırıldır. 
            ‘Nasıl olsa birisi görmez, şu gölgede biraz oturayım, dinleneyim’ 
            demeden arı gibi çalışmaktadır adam. ‘Allah, Allah  bir yanlışlık  
            olmalı  bu işte’ der Can.  
 
            - Can adamı 'işini bilmeyen' bir işli 
            gibi düşünür:
 
            - -Devletin başının söylediği 
            laflardan bu adamın haberi yok galiba” der. Can oturduğu yerden 
            kalkıp üşenmeden yolun karşı tarafına geçer. Çöpçünün yanına kadar 
            gidip:
 
            - -Selamünaleyküm, kolay gelsin 
            hemşerim” der. Çöpçüde Tanrı selamıdır diyerek:
 
            - -Aleykümselâm” der. Can:
 
            - -Hemşerim çok çalışıyorsun, hoşuma 
            gitti çalışman,  bende emekliyim. Bazen dikkat ederim şu belediye 
            çalışanlarına, ufak bir işin başına sekiz on kişi toplanırlar, biri 
            amele çavuşudur çalışmaz, biri çavuş yardımcısıdır çalışmaz, biri 
            alır eline bir kürek; 'atayım mı, atmayayım mı' der gibi o kürek boş 
            gelip gider. Biraz ciddi çalışan varsa oda muhakkak işe yeni 
            girmiştir veya geçici işçidir ki daimi kadroya alınana kadar göz 
            boyasın. Yani bir kişinin bir günde yapacağı işi, on kişi bir günde 
            yapar, onu da ağzına yüzüne bulaştırırlar ama seni hiçte öyle 
            görmedim” der çöpçüye. Çöpçü süpürgeye yaslanır, bir iki saniye 
            soluklanıp:
 
            - -Abi beni bi belediyeye alsalar var 
            ya sen o zaman gör beni, amirim söz verdi beni belediyeye alacak” 
            Can çöpçüye:
 
            - -Aha çalışıyon ya, yaptığın iş 
            belediye işi değil mi?"  çöpçü de:
 
            - -Belediye işi emme! Benim patronum 
            Yaşar Göbekatar” der. İşsiz işli olan, çöpçüye Can merakla:
 
            - -Hele bi anlat bakayım yaptığın iş 
            belediye işi ama işverenin belediye değil. Bu nasıl oluyor?”  İşsiz 
            işli de başlar anlatmaya:
 
            - -İşini bilen; işli işsiz,  Yaşar 
            Göbekatar'ı heç tanımazdım. Ben işi gücü olmayan serseri birisiydim. 
            Para kazanmak,  bir iş yapmak istiyorum ama ne iş yapsam 
            yaptırmıyorlardı bana. Simit satmak istedim, bütün köşe başlarını 
            tutmuşlar nereye durduysam biri gelip; 'Hooop hemşerim hadi yaylan 
            bakalım, bizim satışlarımıza mani oluyon' dediler. Simitçiliği 
            bıraktım. Mısır sattım, kestane sattım, ama bunlar geçici mevsimlik 
            işlerdi. Mısır, kestane bitti mi başka işlere yöneleceen muhakkak. 
            Günlük harcamam kadar kazanamadığım zaman borçlanmak zorunda 
            kalıyordum. Günlerden bir gün havada öyle bi soğuk ki, her taraf 
            tabiri caizse buz kesiyo. Bir kahveye gittim, okey oynayan bi 
            masanın yanına çektim sandalyeyi. Oturuyordum. Garson hemen elime bi  
            çay tutuşturmaz mı, almam diyemedim. Mecburen alacaan, alacaan emme 
            çay içsem öğlen aç galacaam. Ekmek parasını çaya verdin mi, zor 
            garın doyurmak. Ben böyle düşünüp, çayımı höpürdeterek içiyormuşum 
            da haberim yok. Masada oyun oynuyanlar ben her höpürdettikçe  
            'yarasın'  derlermişte ben duymazmışım. Düşünürken de nasılda 
            gendimden geçmişim demek ki. Adının sonradan Yaşar Göbekatar 
            olduğunu öğrendiğim kişi taş oyununda kazanır. Şakur şukur bir 
            gürültüdür gider:
 
            - -Hadi bakıyım ödeyin hesapları” der 
            karşısındakilere. Bende bu arada çayımı bitirdim, ellerim titreyerek 
            çay parasını verecektim ki, Yaşar Göbekatar:
 
            - -Yoo! Olmaz, valla olmaz hemşerim. 
            Bana uğur getirdin sen. Senin hesabını öderler şimdi yenilenler” 
            demez mi? Bende hiç farkında olmadan höpürdeterek içtiğim çayın 
            parasını cebime koyarken, Yaşar Göbekatar:
 
            - -Yav hemşerim ne güzel içiyodun öyle 
            çayı. Ne iş yapan sen” dedi. Bende:
 
            - -Heeç “ dedim. Oda:
 
            - -Ne demek heeç, yani bi işin yok mu? 
            Bende:
 
            - -Yok “ dedim,ne iş olursa yaparım.
 
            - -Senin adın ne?
 
            - -Satılmış.
 
            - -İyi, benim adımda Yaşar Göbekatar.
 
            - -Abi senin anıyacaan adam biraz 
            düşündü, düşündü demek ki burada çalıştırdığı bir işçi varmış onu 
            çıkarmış, Yaşar Göbekatar:  
 
            - -Bak Satılmış şimdi parasını 
            azımsamıyacaan, sana bi mıntıka temizliği işi vereceem, her gün 
            gösterdiğim yeri tertemiz, pırıl pırıl edeceen. Süpürüp 
            temizliyeceen. Çevrede çer, çöp bişey kalmayacak. Kontrole 
            geldiklerinde, tertemiz görecekler. Sana da gündelik bir milyon 
            verecem. Yemen, içmen bana ait. Tabi bu başlangıç. Hayırlısıyla bi 
            çalışmaya başla, daha sonra ben seni gadrolu işçi olarak belediyeye 
            aldıracaam. Sonra zamanı gelince sende benim gibi olursun. O zaman 
            daha da çok artar maaşın” dedi. Bende, sonradan gadrolu olacaam diye 
            kabul ettim. İdare ediyok işte. Asgari ücret kadar olmasa da ne 
            yapacan? Can:
 
            - -Peki, o Yaşar Göbekatar kim?
 
            - -Heeç! Oda belediyenin gadrolu bir 
            çöpçüsü. Duyduğuma göre oda kendi müdüründen daha çok maaş 
            alıyormuş. Belki yirmi, yirmi beş yıllık belediyedeymiş. O yüz 
            milyon alıyosa aylık, bana veriyo otuz milyon. Üstelikte çalışmıyo, 
            akşama kadarda gahvede oyun oynuyo. Gadrolu olunca bende biliyom ne 
            yapacaamı” dedikten sonra Can beye:
 
            - -Gusura bahma beyim daha çok 
            süpüreceem yerler var” deyip başlar çalışmaya ama bir taraftan da  
            sesli düşünmeyi sürdürür:
 
            - -Ah bi belediyeye girsem, ah bi yüz 
            milyon gaymada ben alsam, ah, bi okey, ah bi pişti, ah bi gadrolu, 
            ah bi, ah bi” diye diye kendini işe vermiş çalışırken ve etrafı 
            temizleye temizleye oradan uzaklaşırken Can bu işe şaşırıp 
            kalmıştır.
 
            - Bir yanda işini bilen işsiz, işli 
            Yaşar Göbekatar,  diğer yanda işsiz işli Satılmış'ı düşünerek, yeni 
            bir şey öğrenmenin verdiği hayretlikle kendi yapacağı işi 
            unutmuştur. Hem gider hem düşünür; 'Acaba ben bugün neyin kuyruğuna 
            girecektim. Elektrik parasının mııı, Doğalgazın mııı, suyun muuu, 
            Telofonun muuu?
 
           
            
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          07  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA  | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
          
            
             - BEKLİYORUZ      
             
 
            
            -  
 
            - Suç dalgası gizli gizli  
 
            - Çoğalıyor yüreklerde
 
            - Gene biziz mahkum olan  
 
            - Çekilecek küreklerde
 
            -  
 
            - Çevre sağcı çevre solcu
 
            - Her adımda medyum falcı
 
            - Kim bilir belki bir yolcu
 
            - Beklenecek duraklarda  
 
            -  
 
            - Çanta gitmiş hasta olmuş 
             
 
            - Ne olduysa dosta olmuş
 
            - Kapkaççılar usta olmuş
 
            - Yetiştirir çıraklarda
 
            -  
 
            - Soyguncuda varsa azim
 
            - Derim birlik olmak çözüm
 
            - Şükredelim öyle bizim  
 
            - Bezimiz yok taraklarda  
 
            -  
 
            - Büyümüşler yiye yiye
 
            - Diyoruz hep böyle niye
 
            - Bekliyoruz umut diye  
 
            - Gözümüz hep ıraklarda     
             
 
           
            
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          08  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA  | 
      
      
        | 
         
        
        Ahmet CANBABA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
          
            
             - EĞLENCE  MEKANI
 
            
            -  
 
            - Metroseksüellik moda olunca
 
            - Erkekte çekilmiş kaşlar yay gibi
 
            - Aklım ermeyen bir yere gelmişim
 
            - Sanır alem bizi burada, gay gibi
 
            -  
 
            - Her şekle giriyor burda odunlar
 
            - Güzellikten yana vermiş ödünler
 
            - Yetmişinde bile olsa kadınlar   
             
 
            - Yerinde durmuyor kısrak tay gibi
 
            -  
 
            - Göğüs büyütmüş estetik görerek
 
            - Tenini yakmış bir yere girerek
 
            - Diskotek bar gezip tabak kırarak
 
            - Erkeğini yaşatacak bey gibi
 
            -  
 
            - İçkiler içilmiş gözler küçülmüş
 
            - Kadınlar burada özel seçilmiş
 
            - Görünüyor bluzundan açılmış
 
            - İki göğüs araları fay gibi
 
            -  
 
            - Kumar içki ne istersen var burda 
             
 
            - Yalnız bir olmayan varsa ar burda
 
            - Parasız kalıpta gitmek zor burda
 
            - Sürülüyor burda avrat pey gibi
 
            -  
 
            - Açlıktan ölenler varken bu hak mı
 
            - Sormaz kimse bana aç mısın, tok mu
 
            - Zuladan garsona dedim çay yok mu
             
 
            - Cin var burada, içki olmaz çay gibi
 
           
            
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
          09  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        
                
                  | 
      
      
        | 
                Atilla ALPAY | 
      
      
        | 
                
                Atilla ALPAY HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        | 
             
               MİRAÇ KANDİLİ VE SİGARA YASAKLARI KUTLAMASI
            
            Tüm yurtta 19 Haziran tarihinde 
            uygulamaya başlayacak olan yeni sigara yasası ile hemen tüm kapalı 
            alanlarda sigara içme yasağının başlayacağını ve bu suretle 
            içmeyenlerin de rahat nefes alabileceğini belirten Türkiye Yeşilay 
            Cemiyeti Çorum Temsilcisi olarak yasanın hayırlı olmasını diliyorum.
            Kanunun yürürlüğe girdiği tarihin 
            aynı zamanda da miraç kandiline rastlamasının çok önemli bir tevafuk 
            yani ilahi rast gelme olduğu ve bu yasa cumhuriyet tarihinin en 
            önemli yasasıdır. Zira otuz dokuz milyon sigara tiryakisi bununla 
            sigaraya elveda demek zorunda kalacaklardır. Onların açısından zor 
            gibi görünse de içmeyen ve temiz hava solumak isteyen geride kalan 
            vatandaşlarımız için bu çok sevindirici bir gelişmedir.
            Öte yandan yasanın yürürlüğe girdiği 
            tarih de “Miraç Kandili”ne denk gelmektedir. Bu çok sevindirici aynı 
            zamanda da ilahi bir rast gelmedir. Hele şu mübarek üç aylarda böyle 
            bir yasa vesilesiyle sigarayı bırakmak artık bir vatandaşlık görevi 
            olmalıdır. Zira içilmesi yasaklanan ürün tümüyle yabancı ülkelerin 
            ürettiği ve canımıza kastederek bizi kanser ve kalp hastalıklarına 
            duçar eden kainat çapında korkunç bir zehirdir. Bunlara verilen para 
            ve getirdiği hastalıkların tedavisine ödenen rakamlar korkunçtur. 
            Artık sigarayı bırakmak milli bir görev olmalıdır. Öte yandan içilen 
            bu sigaralar yüksek miktarda alkol ihtiva etmektedir. Bir paket 
            sigarada bir yemek kaşığı alkol vardır. Bu uygulama son yirmi 
            senedir sürdürülmektedir. Devletin ünlü sigara ve içki üretim kurumu 
            Tekel yabancılara satılmıştır ve artık yoktur. Para devlete 
            gitmemekte ve doğruca yabancı zehir tüccarlarının cebine oradan da 
            mermi ve bomba olarak Müslüman kardeşlerimizin üzerine yağmaktadır.
            İçinde bulunduğumuz üç aylar tüm 
            kötü alışkanlıklardan arınacağımız ve sonunda da Ramazan’la ihya 
            olacağımız çok kutlu bir zaman dilimidir. İçkiler ve alkol türleri 
            zaten Müslümanlar için haramdır. İçine alkol katılan sigaralarda 
            artık haram sınıfına girmektedir. Bu itibarla hem bu sigara yasası, 
            hem de üç aylar; hem de idrak etmekte olduğumuz miraç kandili 
            münasebetiyle artık bu zehirden kurtulalım ve bu kötü 
            alışkanlığımızı bırakalım. Hem paramız cebimizde kalsın, hem haram 
            işlemeyelim, hem sağlımızdan ve canımızdan olmayalım, hem de yeni 
            çıkan yasayı çiğnemeyelim.
            Bu mübarek günün hürmetine tüm 
            tiryakileri sigaraya ve başka kötü alışkanlıklardan kurtulmaya ve 
            tövbe ederek temiz ve sağlıklı Müminler olmaya çağırıyorum.  
            Hem yeni Yasamız Milletimize hayırlı 
            olsun ve miraç kandilimizde kutlu olsun.
             
            NOT: Türkiye Yeşilay Derneği’nin 
            yeni Sigara yasasının yürürlüğe girmesi münasebetiyle bugün 20 
            Temmuz 2009 da Gazi Caddesi eski adliye önünde bir sergi açacaktır. 
            Her yıl dünya sigarayı boykot gününde-31Mayısta-açılan serginin bu 
            yıl yeni sigara yasasının yürürlüğe gireceği tarihte açılması 
            kararlaştırıldı. Türkiye Yeşilay Derneği Çorum Şubesi münasebetiyle 
            yeni Kanun metnini fotokopi olarak dağıtacaklarını, sigarayı 
            bırakmak isteyenlere ücretsiz cd ve broşür vereceklerini ve 
            sigaranın zararlarının anlatan panoları ile halkı bilgilendireceğiz. 
            Tüm Çorumlular sergimize davetlidir. Atilla ALPAY
             
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
          10  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        
                
                  | 
      
      
        | 
                Atilla ALPAY | 
      
      
        | 
                
                Atilla ALPAY HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        | 
             
               ÇOCUKLARIMIZA DİKKAT EDELİM…
            
            Okulların kapanması ile birlikte 
            ilimizdeki on beş bin öğrencinin sokaklara döküldüğünü ve 
            ebeveynlerin denetimlerinden uzaklaştı. Velileri, evlatlarına sahip 
            çıkmaları konusunda uyardı.
            Her türlü zehirli ve zararlı madde 
            tüccarlarının kol gezdiği ülkemizde okulların kapanması ile birlikte 
            çocukların ve gençlerin sokakta kaldığını ve mevsim icabı olarak da 
            her türlü tehlikeye açık hale geldiler.
            “İl genelinde on beş bin öğrenci 
            yavrumuz tatille birlikte sokağa çıkarak eğlenmeye başlamış ve aile 
            denetimlerinden uzaklaşmışlardır. Her türlü kötülük önce arkadaştan 
            gelir. Bu itibarla velilerin öğrencilerimizin arkadaşlarını ve 
            gittikleri çevreleri de iyice tanımaları gerekir. Her türlü zararlı 
            alışkanlığa bu yaşlarda yakalanmakta ve “bir kere denemekten bir şey 
            olmaz” düşüncesi ile ömür boyu sürecek bağımlılık felaketlerinin de 
            temelleri atılmaktadır.
            Tatille birlikte okulların disiplin 
            ve denetimleri kalkmış, mevsim icabı uzun günlerde gençlerimiz evden 
            çok daha fazla uzaklaşmaya başlamışlardır. Artık ilimizde onların 
            gideceği her türlü eğlence yeri mevcuttur. Bağımlılık yapan maddeler 
            çeşitlenmiş kolalardan enerji içeceklerine, alkollerden sentetik 
            uyuşturuculara kadar her türlü zehir yurdumuzda olduğu gibi ilimizde 
            de çeşitlenmeye başlamıştır. Gençler geç vakte kadar dışarıda 
            oyalanmakta ve kendilerine yeni meşguliyetler aramaktadırlar. 
            Zararlı alışkanlık reklamları ile dolu gayr-ı ahlaki tv dizileri 
            Türk aile yapısının temellerini dinamitlerken; sayısız bir kısım 
            cafe ve eğlence yerleri de bu tür değişimlere mesken olmaktadırlar.
            Kimyasal katkılarla dolu ve şiddetli 
            bağımlılık yapan yabancı sigaralar, moda ve medyanın etkisi, 
            futbolcu, manken ve şarkıcıların örnek alınması madde bağımlılığı 
            ile birleşerek kişilik kaymalarına yol açmakta bu da psikolojik 
            sorunlara zemin hazırlamaktadır. Yurdumuz bir suç cenneti olma 
            yolundadır. İlimizde bile hemen her gün kötü haberler gazetelerimizi 
            doldurmakta ve işittiklerimiz yüreğimizi yaralamaktadır.  
            Bir gün muhtemel bir felaketi 
            yaşamak istemiyorsak bilhassa çocuklarımızı ve gençlerimizi iyi 
            denetleyelim. Onları başıboş bırakmayalım. Kimlerle arkadaşlık 
            ettiklerine ne yiyip ne içtiklerine çok dikkat edelim. Eve geç 
            geldiklerinde hesap soralım. Verdiğimiz harçlıkları nerede 
            harcadıklarını ve zamanını nasıl değerlendirdiğini, arkadaşlarının 
            kim olduklarını daima sorgulayalım. Yoksa vakit bir gün çok geçmiş 
            olabilir. O zaman da son pişmanlık fayda vermez. Onları safahata 
            değil faydalı Milli ve Dini uğraşlara yönlendirelim.”
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         11  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Dilek BİGA  | 
      
      
        | 
         
        
        Dilek BİGA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
              
                
                 - KÜLLENMEDİ HAL OLDUM
 
                
                -  
 
                - Söylenecek yüzlerce söz gururuma set oldu
                 
 
                - Dilimden dökülmedi y a yüreğime dert oldu.
                 
 
                - Sustuk adımız namert, çok konuşan mert oldu.
                 
 
                - Birikmiş, bir yığın gerçek, söylenmedi lal oldu
                 
 
                -  
 
                - Her ne yapıp ettiysem, el dilinde laf oldu
                 
 
                - Haklı iken mecnun bile deli oldu, saf oldu.
                 
 
                - Sanırım biz gibilerin günahları af oldu,
                 
 
                - Yem yeşil bir ağaç idim, güllenmedi dal oldu.
                 
 
                -  
 
                - Buz dağıyken duygularım, volkan oldu, lal oldu
                 
 
                - Demirci narıyken gönlüm, dövülmeden nar oldu.
                 
 
                - Tilkiydi ya sözüm ona, bir kargaya av oldu
                 
 
                - Okyanuslar akıttım ya küllenmedi hal oldu
 
               
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
          12  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Dilek BİGA  | 
      
      
        | 
         
        
        Dilek BİGA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
              
                
                 - ÇEKİP GİDERSEM
 
                
                -  
 
                - Bağında bülbül ötmez dağda kekliğin
                 
 
                - Saksıda gülün bitmez çekip gidersem.
                 
 
                - Bir baktım, dönmüştür çarkı feleğin,
                 
 
                - Düzde ayağın gülmez çekip gidersem.
                 
 
                - Ömrün ecele yetmez, çekip gidersem.
                 
 
                -  
 
                - Aşına yağın yetmez, başına aklın
                 
 
                - Derde tahammül yetmez çekip gidersem.
                 
 
                - Sillesi beter olur, zalime hakkın,
                 
 
                - Dünya mahşere döner çkip gidersem.
                 
 
                - Işığıyan yıldızın söner, çekip gidersem.
                 
 
                -  
 
                - Gönlüne ferman yetmez, hisse iraden
                 
 
                - Hasrete sabır yetmez, çekip gidersem.
                 
 
                - Azabı korkunç olur, gaddar cehennem,
                 
 
                - Gözlerin cennet görmez, çekip gidersem. 
                 
 
                - Yaradan seni bilmez çekip gidersem.
 
               
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
          13  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Dilek BİGA  | 
      
      
        | 
         
        
        Dilek BİGA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
                 
                   BİR KERE AŞAĞI BAKMAZ BU DÜNYA
                
                Çilede cömerttir sevgide cimri
                Payına düşeni vermez hani ya!
                Bana gelince mi tutuyor kibri,
                Sürünüp gezeni, görmez bu dünya.
                 
                Terazisi yok ki; adalet koysun
                Kefesi haksızı çekmez hani ya!
                Al beni deye aç gözün doysun,
                Mazlumun yüzüne gülmez bu dünya
                 
                 
                Sana gönül vermek küllüm hataymış,
                Uğrunda ölmekte değmez hani ya!
                Kendim gibi sandım burnun kaftaymış,
                Bir kere aşağı bakmaz hani ya.
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
          14  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Dilek BİGA  | 
      
      
        | 
         
        
        Dilek BİGA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
              
                
                 - BU YABANCI KİM?
 
                
                -  
 
                - Kül olmuş gönlümün yıkık şehrinde 
 
                Yolunu kaybetmiş bu yabancı kim  
                Bu gözler bu bakışlar,aman allahım  
                Şimşekler çaktıran bu yabancı kim  
                 
                Bir titreme aldı,tüm bedenimi  
                Mazide bıraktı bütün derdimi  
                Bir anda kapladı yorgun kalbimi,  
                Kalbimde koşturan bu yabancı kim  
                 
  
                - Hayalmi Allah’ım, rüyadamıyım 
 
                Yoksa dumanı olmayan yangınamıyım  
                Şimdi bir delice sevdadamıyım  
                Yolunu kaybetmiş bu yabancı kim 
               
                
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         15  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Dilek BİGA  | 
      
      
        | 
         
        
        Dilek BİGA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
                
                  
                   - 
                  BU DAMI KADER
 
                  
                  -  
 
                  - Vuruldum diyorsun nerede yaran?
 
                  - Nerede bu yaranı şevkatla saran?
 
                  - Hiç belli olmuyor akınla karan
 
                  - Serseri olduysan buda mı kader?
 
                  -  
 
                  - Candan sevdiğinden vurgun 
                  yemişsen
 
                  - Verdiğin her sözden geri 
                  dönmüşsen,
 
                  - Namerti gözünde çok büyütmüşsen
 
                  - Benzeri olduysan bu da mı kader
 
                  -  
 
                  - İnkarın faydasız gerçek ortada,
 
                  - Kabul ette bitsin bu oyun 
                  burada.
 
                  - Sen kaderin değil de 
                  duygularının da 
 
                  - Esiri olmuşsan bu da mı kader 
                  
 
                 
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          16  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Dilek BİGA  | 
      
      
        | 
         
        
        Dilek BİGA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
                 
                   GAFLETTEN UYAN KOŞ MEVLANA’YA
                
                 
                Konya’da bir Şah Mevlana 
                 
                O ne huzur Ya Rap, o ne muamma.
                Kubbesi bakar yedi kat semaya,
                Her ne olursan ol, koş Mevlana’ya.
                 
                Dünya malına etme sakın tema.
                Kurulmuş bizi bekler,o yüce dergah.
                Azı çoğa tut, düşme hiç gama,
                Gafletten uyan koş mevlanaya.
                 
                Okyanuslar gibidir, pür ak yüreği
                Tevazu ve incelikte saklıdır yüceliği.
                Hoşgörü ve sevgiyle, bezenmiş kişiliği,
                Tövbeni bozsan da koş Mevlana’ya  
                 
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
          17  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Dilek BİGA  | 
      
      
        | 
         
        
        Dilek BİGA HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
              
                - BAHANE
 
                -  
 
                - Her gün biraz daha uzaksın benden
                 
 
                - Bu hasret bu özlem hep vardı zaten..
 
                - Kendimi zor tuttum seni dinlerken
 
                - Gözünden süzülen seller bahane.
 
                -  
 
                - Kader diye di ye di ye geldik bu hale
 
                - Yalanların bence hepsi bahane
 
                - Anlattı her şeyi o iki cümle
 
                - Seviyorum diyen diller bahane.
 
                -  
 
                - Gördük işte döndük yine en başa
 
                - Ne değişti sanki kaderden başka
 
                - Sevmek yetse ömrüm gitmezdi boşa
 
               
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
            18  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        İsa KAYACAN  | 
      
      
        | 
         
        
        İsa KAYACAN HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
           NAZLI’DAN:BİR 
          HAYAT MASALI  
          
          Torunum Nazlı 
          Aykut,zaman zaman şiir denemeleriyle, zaman zaman da anlatımlarıyla, 
          sütunumun konukları arasında yer alıyor. 
          Nazlı,Arı Okullarında, 4. sınıftan 5. sınıfa 
          geçti.Önde gelen arkadaşlarımdan biri.Bir masalı var 
          Nazlı’nın.Arkasından önerileri yer alıyor.Buyrun birlikte okuyalım: 
          
            
               - BİR HAYAT MASALI
 
            
            - Merhaba..Benim adım Nazlı Aykut.5. 
            sınıfa geçtim.Tabii ki, hepinizin bildiği gibi, 5. sınıfa geçmenin 
            coşkusu içindeyim.Şimdi sizlere bir masal sunacağım. 
            İçinde,sevgi,sanat,gayret ve çaba geçecek. Masalımızın adı: Bir 
            Hayat Masalı.Buyrun:
 
            - -Bir gün bir ceylanın yavrusu 
            olmuş.O kadar şirinmiş,o kadar şirinmiş ki adını “Melek” 
            koymuşlar.Ama ne yazık ki, bebek ceylanın annesi “Melek”i 
            doğurduktan 5 gün sonra ölmüş.Babası ise ormanda yemek ararken bir 
            avcı tarafından avlanıldığı için ölmüş.
 
            - Küçük ceylan daha bebek durumunda  olduğu için hiçbir şeyin 
            farkında değilmiş.Aradan aylar, yıllar geçmiş ve bizim Melek artık 
            kendi avını avlayabilecek ,başının çaresine bakabilecek duruma 
            gelmiş.Fakat annesinin ve babasının öldüğünü büyüdükçe hissetmeye 
            başlamış.Bir gün ormanda kendisine yemek ararken karşısına bir kurt 
            çıkmış.Kurt birden:
 
            - -”Nereye gidiyorsun böyle küçük 
            ceylan?” diye sormuş.Bizim ceylan ürkek ürkek cevap vermiş:
 
            - -”be-ben o-ormanda yiyecek to-toparlamaya 
            çıktım” demiş.Kurt:
 
            - -”Peki küçük ceylan” demiş.Ama kurt, 
            birgün ceylandan habersiz gelip, onu bir güzel yiyecekmiş.Ama 
            ceylana hiç farkettirmemiş bile.
 
            - Bir gün ceylan ormanda dolaşırken karşısına yine o kurt 
            çıkmış.Bizim kız ceylanın ödü kopmuş.Kurt ağzı sulu sulu şöyle 
            demiş:
 
            - -”Seni birazdan yiyeceğim.Başta seni 
            kandırmaya çalıştım.Seni yemek istiyordum.Benden kaçma diye seni 
            kandırdım.”.. Küçük ceylan var gücüyle yuvasına koşmuş.Kurt onu 
            saatlerce aramış.Ama maalesef ceylanı bulamamış.Ceylan kurdun bir 
            daha kendisini yemeye çalışacağını düşünerek,hemen plan yapmaya 
            başlamış.
 
            - Kurt yine bir gün ceylanın karşısına çıkmış.Kurt yine ağzı sulu 
            sulu şöyle demiş:
 
            - -”Ne oldu çok korktun galiba?” der 
            demez ceylan hemen elindeki sopayı kurdun gözüne saplamış.Kurt 
            acılar içinde yere yığılmış. Ve bir daha da ceylanın yanına 
            uğrayacak cesareti gösterememiş.
 
            - Aradan yıllar geçmiş ve bizim küçük 
            Melek kendisine bir aile kurmuş.Artık büyük bir yetişkinmiş 
            Melek.Çocuğuna annesinin adını yani ‘Güzel’ koymuş. Ömürlerinin 
            sonuna kadar da böylece mutlu yaşayıp gitmişler.
 
            - Buradan çıkardığımız 
            sonuç:Arkadaşlar bu masaldan çıkardığım sonuç bence şu olmalı:Hiçbir 
            iyilik ödülsüz.hiçbir kötülük de cezasız kalmayacak.Hepinize içten 
            teşekkür ederim.Görüşmek üzere..18 Haziran 2009 Perşembe.
 
           
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
           19  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        İsa KAYACAN  | 
      
      
        | 
         
        
        İsa KAYACAN HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
             
               YENİ BURDUR ŞİİRLERİ (4)
            
             
            17- 2006 yılında Burdur, Hüsnü Bayer 
            İlköğretim okulu öğrencilerinden olan Derya Özsoy’un “Uyuyan güzel 
            uyandı” başlıklı şiiri 7 dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin bir 
            dörtlüğü:  
             
            UYUYAN GÜZEL UYANDI
            (Derya Özsoy-2006)
            Folklorun kalbi Burdur,  
            Bizde her çeşit oyun var.  
            Serenler, Dirmil, Kezban yenge,
             
            Türkülerin en güzeli bizde.
            18- Burdur’da uzun süre çalışan, 
            şimdi Isparta ilimiz merkezinde görev yapan Fatma Uçarlar’ın “Sende 
            Burdur’u sevdim”başlıklı şiiri dört ayrı bölümden meydana geliyor. 
            Bu şiirin bir bölümü şöyle:  
             
            SENDE BURDUR’U SEVDİM  
            (Fatma Uçarlar-2007)
            Ben sende Burdur’u gördüm,  
            O yüzden sevdam sana değildi,
            Başında, dağlarını gördüm Burdur’un,
             
            İçinde mermer yatakları olan,
             
            Hazine dolu dağlarını,  
            Bu yüzdendi başını göğsüme yaslamam,
             
            Ben sende Burdur’u sevdim.  
            19- Burdur’un gelini olan, Dalamanda 
            yaşan Birdal Can Tüfekçi’nin “Yeşil Burdur’um” adlı şiiri altı 
            dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin bir dörtlüğü şöyle:  
             
            YEŞİL BURDUR’UM  
            (Birdal Can Tüfekçi-2007)
            Yeşiltepe üstünden, çıkıp baktım ben göle,
             
            Aşıkların sevdası, renk verir gonca güle,
             
            Seher vakti bülbüller şakıyıp geldi dile,
             
            Unutmak kolay değil seni, yeşil Burdur’um.
            20- Isparta ilimiz merkezinde 
            yaşayan, Mehmet Doğan Silleli’nin “Burdur mektubu” adlı şiiri altı 
            dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin bir dörtlüğü şöyle:  
             
            BURDUR MEKTUBU  
            (Mehmet Doğan Silleli-2007)
            Kaybolurken halıcılık, gülcülük,
             
            Anlam taşır kaş çatışı Burdur’un.
             
            Kurtuluş yolunda etmiş öncülük,
             
            Ne güzeldir hoş bakışı Burdur’un.
             
            21-Yine Isparta ilimiz merkezinde 
            yaşayan şairlerimizden Zeki Çelik’in”Burdur pazarı” adlı şiiri var 
            elimizde. Beş dörtlükten meydana gelen bu şiirin bir dörtlüğü şöyle:
            
            
             
            BURDUR PAZARI (Zeki Çelik/2007)
            Uzay çatı vardır, üstü kapalı,
             
            Gece-gündüz açık, yer lambalı,
             
            Milli servetleri, çok korumalı,
             
            Hareketli olur, Burdur pazarı.
             
            22-Isparta ilimize bağlı Eğirdir 
            ilçesinde Sivil Savunma Müdürlüğü yapan Muzaffer Çelik’in “Burdur” 
            adlı şiiri 10 ayrı dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin bir 
            dörtlüğü efendim:  
             
            BURDUR (Muzaffer Çelik-2007)
            Toros’un bağrına, ağır düşerken,
             
            Kıyısında yosun taşları biterken,
             
            Düşünüp bu şehre, akıl yorarken,
             
            Adı nedir dedim: Burdur dediler.
            23-Bana yenilerde ulaşan bir 
            “Dirmil” şiiri, hemşehrimiz Hacer Göçer’den. Dört bölümden oluşan bu 
            şiirin ilk bölümü şöyle:  
             
            DİRMİL’İM (Hacer Göçer-2009)
            Ahh! Yeşil, güzel Dirmil’im,
             
            Her yönünle canlısın,  
            Soğuk sularınla, kebabınla,  
            İlimizde şanlısın.  
            Yurdumun dört köşesinin,  
            Dağlarında, ovalarında çanların,
             
            Düğünlerde sipsin, ses verir, çınlar,
            Kezban yenge tüngür, Cemilem oynar.
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
           20  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        İsa KAYACAN  | 
      
      
        | 
         
        
        İsa KAYACAN HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
          
            
               - ERCİYES YÜKSEKLİĞİNDEN
 
            
            - Erciyes deyince Kayseri ilimizin 
            aklımıza geldiğini biliyoruz. Bu ilimizdeki Erciyes yüksekliği de 
            bir o kadar aklımızda kalanlardan biri, önde geleni olarak 
            hatırlanıyor.  
 
            - Kayseri ilimiz merkezinde 32 yıldır yayınlanan bir fikir ve 
            sanat dergisi var. Adı: Erciyes. Aylık yayınlanıyor. Haziran 2009 
            ayında 378 nci sayısı Günyüzü gördü bu derginin efendim. Sahibi: 
            Nevzat Türkten, Genel yayın Müdürü: Alim Gerçel.  
 
            - Erciyes Dergisi ekinde, içinde ve paketinde gelenler var. Bunlar 
            sırasıyla:
 
            - KAYSERİ TÜRK OCAĞI DERGİSİ
 
            - Mayıs 2009 ayına ait 101 nci sayısı elimizdeki. 22 sayfalık bir 
            dergi. Türk Ocakları Kayseri Şubesi Yönetim Kurulu adına sahibi: 
            Prof. Dr. Abdülkadir Yuvalı. Yazı işleri müdürü: Satılmış Başaran. 
            Fazıl Ahmet Bahadır’ın “Son Gaziler” başlıklı şiirinden:  
 
            - Kaç neslin böyleydi alınyazısı,
             
 
            - Babasız tüterken baba ocakları,
             
 
            - Türkülerle duman duman,  
 
            - Hasret kokusu.  
 
            - İSTİKLAL GAZETESİ
 
            - 16 normal sayfalık bir gazete. Aylık siyasi ve bağımsız gazete 
            olarak Kayseri’de çıkıyor. Haziran 2009’da 59 ncu sayısı okurlarıyla 
            buluştu, buluşturuldu. Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Mehmet Emin 
            Batur.  
 
            - Gazetenin sayfalarında; Yrd. Doç. Dr. İklim Kurban, Sebahattin 
            Tekizoğlu, Abdülmecit Avşar, Prof. Dr. M. Metin Karaörs, Mehmet Emin 
            Batur imzalı yazılar dikkat çekiyor
 
            - DUY GAZİNİN SESİ
 
            - Emin Kuzucular’ın 96 sayfalık şiir kitabı. Duyguların harman 
            olduğu, anlatım rahatlığı içinde sayfalara aktarılan mısralar 
            bütünlüğü, topluluğu. Gazinin feryadı olarak görülen şiirden bir 
            dörtlük:  
 
            - Sevdalıyken, vatanıma yurduma,
             
 
            - Dert katmayın benim bunca derdime,
             
 
            - Çağırsam da, düşen yoktur ardıma,
             
 
            - Çıkmayan sesimi, duy be Ankara!...
 
            - KURTULUŞ (2)
 
            - Zeki Genç’in 178 sayfalık şiir kitabı. Gözü yaşlı şair olarak 
            bilinen Zeki Genç, şiirlerindeki anlatım zenginliğiyle okurlarının, 
            şiir severlerin karşısına çıkıyor.  
 
            - Değişik isim ve imzaların ortaya koydukları Zeki Genç 
            anlatımları var. Türkü bütünlüğü içindeki şiirleriyle dikkat çeken 
            bir görünümünü de unutmamak gerekli Zeki Genç’in. 10 dörtlükten 
            meydana gelen “Kayserim” şiirinden bir dörtlük nakledelim:
 
            - Erciyes’im gökyüzüne değiyor,
             
 
            - Gurbet gibi özleniyor Kayserim.
             
 
            - Dört bir yandan sıradağlar sarıyor,
             
 
            - Kem gözlerden gizleniyor Kayserim.
 
            - GÜNÜN DUYURUSU: Ayşe Paslanmaz’ın 
            koordinatörlüğünde 16 Ekim 2009 tarihinde Nevşehir’de 
            gerçekleştirilecek “Kapadokya Şairler Şöleni“ öncesi açılan şiir 
            yarışması hakkında bilgi almak için: 0.532.771 31 64  
 
           
            
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          21  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        İsa KAYACAN  | 
      
      
        | 
         
        
        İsa KAYACAN HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
          
            
               - USTALARA KULAK VERMEK
 
            
            -  
 
            - Şiirimizin zirvesinden seslenmiş, 
            aramızdan ayrılmalarına rağmen, şiirleriyle bizimle merhabalaşmaya, 
            selamlaşmaya devam eden ustalarımız var. Hemde sayıları bir hayli 
            fazla.  
 
            - Bu ustalarımızdan, rahmetli Behçet Kemal Çağlar… Ahmet Tufan 
            Şentürk. Önce Behçet Kemal Çağlar’dan:  
 
            -  
 
            - ŞEHİTLERE
 
            - 12 dörtlükten meydana gelen, 
            şehitlerimizin, şehitlerin mısralara döküldüğü duygularla 
            zenginleşen Behçet Kemal Çağlar anlatımı. “Gökten üzerine titriyor 
            atan/Önünde millet var, ardında vatan” mısralarıyla söze başlıyor 
            ustamız.  
 
            - Her bulutta saklı olan 
            yıldırımlardan, hiçbir kaynağın, hiçbir suyun kandıramadığı, 
            serinletemediği yüreklerin büyüklüğü birbir gözler önüne seriliyor, 
            mısralar arasından selamlaşıyor bizimle. Ve dörtlüklerden biri:
             
 
            -  
 
            - Hayat hayaldeki her tadan güzel,
             
 
            - Bize tek ayak da kanattan güzel.
             
 
            - Bir tek müstesna var bu yeryüzünde,
             
 
            - Bir senin ölümün, hayattan güzel…
 
            - Ve ustalarımızdan, şiirimizin beş yıldızlı çınarı rahmetli Ahmet 
            Tufan Şentürk’den;  
 
            -  
 
            - GÖNÜL FERMAN DİNLEMİYOR
 
            - O bir usta. O bir çınar. O’nun her 
            kelimesinde, her mısrasında anlam var, mesaj var. O’nun gençliğiyle, 
            delikanlılığıyla tüm güzellikler iç içe, koyun koyuna. “Gönül Ferman 
            Dinlemiyor” adlı, başlıklı şiiri beş dörtlükten meydana gelmiş. 
            Hemde 2004 yılında kaleme alınmış. Ahmet Tufan Şentürk’ün 
            delikanlılık günlerinde yani.  
 
            - Sabahın erken saatinde, saatin beşinde, başında bir rüzgar 
            esmeye başlar Ahmet Tufan Şentürk’ün. “Seni görürüm düşümde/Gönül 
            ferman dinlemiyor” diye söylenmeye, mırıldanmaya devam eder o çınar, 
            o gönül dünyamızın ustası.  
 
            - Tereddütleri vardır. Sıkıntılıdır. “Nereden çıktın karşıma?” 
            diye sorar. Çünkü başına çok işler açılmıştır. Gönül kapısının açık 
            kalması gerektiğini savunur artık. Ve bir gerçekle baş başa kalır, 
            yüzyüze gelir:  
 
            -  
 
            - Erken kaybettim eşimi,  
 
            - Taşlara vurdum başımı,  
 
            - Düşünmez oldum yaşımı,  
 
            - Gönül ferman dinlemiyor…
 
            - Bu iki ustamızın ardından, yaşayan şairlerimizden Abdülkadir 
            Güler hocanın “Görmeğe geldim” adlı şiirindeki mısralara bakalım:
            
            
 
            -  
 
            - GÖRMEĞE GELDİM
 
            - Abdulkadir Güler, yaşayan 
            şairlerimizin ünlülerinden. Söke’de yaşıyor. “Görmeğe geldim” 
            başlıklı şiiri yedi dörtlükten oluşuyor. Yüce peygamberimize karşı 
            duyulan Abdülkadir Güler özlemi vardır mısralarda.”Alemlere rahmet 
            hem de ekseni/Allah’a bin şükür tanıdık seni” diye devam eden 
            Abdülkadir Güler anlayışı ve arayışı mısralarda sürüp gider. Bir 
            dörtlüğünde şöyle seslenir:  
 
            -  
 
            - Aşık Ceylani’yim bildim ilk defa,
             
 
            - Saadet güneşi, sonsuzluk vefa,
 
            - Kıl şefaat Ya Muhammed Mustafa,
             
 
            - Huzuruna varıp ermeğe geldim..
 
            - Şairlerimizin kalemlerine sağlık. İlk iki şairimizin ruhları 
            aydınlık, mekanları cennet, Abdülkadir Güler hocanın da ömrü uzun ve 
            sağlıklı olsun efendim.
 
           
            
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          22  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        İsa KAYACAN  | 
      
      
        | 
         
        
        İsa KAYACAN HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
             
               AZERBAYCAN’IN  “ŞEFEG” DERGİSİ
            
                        Biz “Şafak” diyoruz. Azeri kardeşlerimiz “Şefeg” 
            diyorlar. Yakınlık var değil mi?. Edebi-bedii jurnal. 2009 yılına 
            ait (1 ve 2) nci sayıları birlikte yayınlanmış. Haddizatında 
            derginin başlangıç itibariyle sayısından sözetmemiz gerekirse 
            (40-41) nci sayıdan bahsetmemiz gerekiyor Şefeg için
                        Dergi, Azerbaycan Yazıcılar Birliğinin Lenkeran 
            Bölmesinin edebi-bedii organı olarak Günyüzü görüyor. Büyük boy 
            kitap görünümünde. Elimizdeki sayısı 102 sayfayla bize ulaştı.
             
                        Baş Redaktor: İltifat Saleh, Baş Redaktor Muavini 
            (dostumuz) Gardaş Elişoğlu. Mesul Katib: Hafiz Mirze. Yazışma 
            adresi: Lenkeran şehri, Ş.Axundov küçesi (cad) No: 18 Bakü-Azerbaycan.
            
            
                        Öykü, nesir, kitap tanıtımı, şiirler şeklinde bir 
            içerik dikkat çekiyor dergi içinde.  
                        Gardaş Elişoğlu’nun “Düşündüren şair” başlıklı 
            değerlendirmesi 79, 80 ve 81 nci sayfalarda yeralıyor. Haneli 
            Kerimli’yi anlatıyor ince-uzun. Detaylı, bilgilendirici. Buradan bir 
            cümle:  
                        -“Haneli Kerimli, evvelki kitaplarında olduğu gibi, 
            vetenaş agidesine, temiz ahlaka sahip kalan bir şairdir”.
                        Gardaş Elişoğlu’nun bu yazısının ardında, 
            bitimindeki cümle; “Şefeg Jurnalının okuyucularına Haneli 
            Kerimli’nin yeni şiirlerini takdim ederik” şeklinde. 82,83,84 ncü 
            sayfalarda Haneli Kerimli’nin şiirleri var efendim. Şöyle bir göz 
            atalım Kerimli şiirleri üzerine:  
                        “Ben çok inanmalıydım” adlı, başlıklı Haneli Kerimli 
            şiiri 7 dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin ilk dörtlüğü:  
            Allah sana insaf versin, bana da sabır,
             
            Özümüzü başa düşek, anlayarak barı.
             
            Yazan yazdı, pozan pozdu, kısmet böyleymiş,
             
            Aktarmayag ne sebebkar, ne günahkarı..
                        İltifat Saleh, Gardaş Elişoğlu, Hafiz Mirze isimli 
            kardeşlerimizin ciddi, kalıcı çalışmalarıyla ortaya çıkan Şefeg, her 
            sabah yeniden atacak-doğacak, aydınlıklar getirecektir. Tebriklerimi 
            sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
                        Ayrıca ve özel olarak; Sevgiden başlayan yol, Beni 
            tanımak olur, Niye soldun benövşe, Unutabilmiyorum, Garibe tale, İki 
            damla gözyaşı, Kod ehvalatı, Türk Dünyasını nurlandıran insan, adlı 
            kitaplarıyla kültür dünyamızın aydınlık yüzü Gardaş Elişoğlu’nu 
            kutlamak, alkışlamak istiyorum.  
             
            GÜNÜN SÖZLERİ:  
             1- Dünyanın neresinde Türk varsa, ellerimizi uzatmalı ve 
            kucaklaşmalıyız.  
             2- Milli davalar, sözle, tek gözle değil, çift gözle, fiiliyat 
            olarak izlenmeli ve değerlendirilmelidir (İsa Kayacan)
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          23  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        İsa KAYACAN  | 
      
      
        | 
         
        
        İsa KAYACAN HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
             
               BURDUR’DAN NEZİHA ANANIN ŞİİR DÜNYASI
            
            Edebiyatımızın önde gelen 
            dallarından olan şiir için söylenenler değişik. Şiirin ruhlara hitap 
            edebilme sanatı olduğunu söylemek daha doğrusu bence.
            72 milyon nüfusumuzun tamamının şair olduğunu söyleyerek 
            geliyorum.Öyle flairlerimiz, şair adaylarımız var ki maşallah  bir 
            gecede şiirin zirvesine çıkıp oturduklarını zannediyorlar,kabul 
            ediyorlar.
            Burdur ilimize bağlı (merkez) Yarıköy’de yaşayan Neziha Çetiner 
            annemizin varlığını Burdur merkezde bir şiir programı içerisinde 
            gördüm,alkışladım.O, sade duyguları,yapmacıktan uzak anlatım ve şiir 
            okuyuşuyla herkes gibi benim de dikkatimi çekiyordu.
            Yenilerde dört şiiri geldi,ulaştı bana.Bunlar sırasıyla;
             
             
            BABAM-CAN DİREĞİM
             
            Şiirin tam adı: Babam benim can 
            direğim.Altı dörtlük ve beşlikten meydana geliyor. İlk dörtlüğü 
            şöyle başlıyor bu şiirin:
            -Babam benim tek varlığım,
             Babam benim yüce dağım,
             Babam benim,köşküm sarayım
             Babam benim can direğim
            Dikkat ettinizmi,mısraların sonundaki kelimeler, yani hecenin 
            varlığını, uyumunu ortaya koyan kelimeler:Varlığım,dayanağım,sarayım 
            şeklinde nasıl da güzel sıralanıyor.Sonraki mısralarda, başkasının 
            baba olamayacağı, hatırlatıldıktan sonra,”Babama dağlar gibi 
            yaslanırım” mısrasındaki baba güçlülüğünü görüyor, anlatım 
            zenginliğini hissediyoruz.Ve arkasından,”Arıyorum 
            bilgisini/Özlüyorum sevgisini/Bulamam babam gibisini/Babam benim can 
            direğim/Babam benim can direğim/Babam benim köşküm,sarayım” 
            mısralarıyla şiirleşen duygular ne kadar güzel ve anlamlı değil mi?
             
            ANAM BAŞLIĞIYLA
             
            Neziha Çetiner anamızın bir başka 
            şiiri”Anam” başlığını taşıyor.Burada da annesine karşı duygularını 
            anlatıyor.Beş beşlikten meydana geliyor bu şiir.Bir bölümünde şöyle 
            deniyor:
            -Ana olunca anladım 
            anayı/Dindiremedim içimdeki yarayı/Cennet olsun anaların 
            durağı/Sardı içime ana baba merağı/Hakkınızı nasıl öderim anam.
             
            DİĞER İKİ ŞİİR
            Neziha Çetiner anamızın diğer iki 
            şiiri; Git yavrum askere ve uyan Türkiyem uyan,adlarının taşıyıcısı 
            efendim.Bu şiirlerden “Git yavrum askere” başlıklı olanından:
             
            1-Git guzum git vatan borcudur/Git 
            guzum git her yiğidin harcıdır/Korkma sakın sonu acıdır/Git yavrum 
            git,uğurlar olsun.
            Beş ayrı dörtlükten meydana gelen bu şiir; Neziha ananın torunu 
            2007 yılında askere giderken yazılmış.
            2-Uyan Türkiyem uyan, uzunca bir 
            şiir.Yer yer nefes alınmış, mola verilmiş. Bir dörtlüğünden:”Bütün 
            dünya Atatürkten örnek almıştı dersini/Olgunluğunu gösterirdi 
            hakimdi nefsini/Dünyalara duyururdu vatana olan sevgisini/O kadar 
            övünülecek hizmeti vardı ki, bitiremem gerisini” deniyor.
            Burada;”Olgunluğunu gösterirdi,hakimdi nefsini/Dünyalara 
            duyururdu vatanına olan sevgisini” mısralarındaki gerçek 
            anlatımla,Atatürk sevgisinin bütünlüğünü ortaya koyan Neziha Çetiner 
            ananın ellerinden öpmez misiniz? Ben öpüyorum,biz öpüyoruz...
            GÜNÜN DUYURUSU: Ayşe Paslanmaz’ın koordinatörlüğünde 16 Ekim 
            2009 tarihinde Nevşehir’de gerçekleştirilecek “Kapadokya Şairler 
            Şöleni“ öncesi açılan şiir yarışması hakkında bilgi almak için: 
            0.532.771 31 64  
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          24  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        İsa KAYACAN  | 
      
      
        | 
         
        
        İsa KAYACAN HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
             
               BURDUR’DAKİ GAZETECİLER YİNE ÜZGÜN
            
             
            Gazetecilik zor bir meslektir.Hele, 
            gazeteciliği kurallarına göre yapanlar için bu zorluk bir-iki kat 
            daha artar.
            Büyük merkezlerde, 
            Bakanlıkların,Genel Müdürlüklerin,Büyükşehir Belediye 
            Başkanlıklarının bulunduğu yerlerde, her kuruluşun basından sorumlu 
            resmi görevlileri vardır.İllerimizde, İlçelerimizde bu görevlendirme 
            farklı adlar-ünvanlar altında varlığını sürdürür kuruluşlar olarak.
            Belediyelerimizde de Basın ve Halkla 
            İlişkilerin önem verilmesi gerekiyor.Yer yer bu önemin verildiği 
            gerçeğiyle karşılaşıyoruz.
            Konuyu, Burdur ilimiz merkezine doğru getirmek, gazeteci 
            arkadaşlarımızın, zaman zaman karşılaştıkları zorluklar ve gazeteci 
            varlığının adeta ‘yok!’ sayıldığı örneklerden söz etmek istiyorum:
            Burdur’da bir zamanlar, bir 
            gazetemizde çıkan imzalı bir haber üzerine ilgili kuruluş 
            yöneticilerinden birinin, muhabir arkadaşımız için; “Buraya gel 
            ifadeni alacağım” deyişini burukluk içinde hatırlıyorum.
            Yine Burdur’da, Ankara’dan bir veya 
            birkaç açılış için Burdur’a gelen bakanlarımızdan birinin yanında 
            “Özel kalem müdürüyüm” edasıyla, muhabir arkadaşlarımızın yemek 
            sırasında dışarı çıkarılmaları için yakışıksız davranışlar içine 
            girdiğini, arkadaşlarımızın protesto ile oradan ayrıldıklarını da 
            makalelerim arasındaki yer alışlardan biliyorum.
             
            GELELİM ÜÇÜNCÜYE
             
            Burdur merkezde yayınlanan 
            gazetelerdeki muhabir akadaşlarım gazetelerindeki köşelerinde 
            yazdılar, değerlendirip üzüntülerini belirttiler. En son, Yenigün 
            Gazetesinin 30 Haziran 2009 tarih ve 16 bin 761. sayısında Ferit Öz 
            arkadaşımızın köşesindeki “Şenlik-evlere şenlik” başlığıyla sütununa 
            aktardığı yazıyı da okuyunca üzüntülerim arttı.
            Konu, olay şu: Burdur’un yeni ilçelerinden Kemer’de 16.yayla 
            şenlikleri Belediye koordinatörlüğü ve sorumluluğunda düzenlenir.8 
            gazeteci 21.06.2009 tarihinde valiliğin tahsis ettiği “basın 
            arabasıyla” şenlik mahalline varırlar.11.30 da basın için ayrılan 
            yere oturmak isteyen gezetecilere, Belediye görevlisi olduğunu 
            söyleyen şahıs;”sanatçılara yemek yedireceğiz” diyerek ayrılan yere 
            gazetecilerin oturamayacağını söyler.Yemek faslı saat 13.30’a kadar 
            sürer.
            Gazetecilerden biri, Kemer Belediye 
            Başkanı Durmuş Erdem’e “Başkanım rahat çalışamıyoruz.Bize ayrılan 
            yere geçmek istiyoruz.” deyince Başkan;”Mesele çıkarmayın” diyerek 
            basın mensuplarını adeta azarlar.Gazeteciler şenlik mahallinden 
            ayrılırlarken-terkederlerken, Belediye Başkanı yanlarına gelir ve 
            “Arkadaşlar..Kapris yapıyorsunuz.Mesele çıkartıyorsunuz.Sizin 
            yaptığınız terbiyesizlik.Yediğiniz önünüzde,yemediğiniz 
            arkanızda.Benim reklama ihtiyacım yok” diye gazetecileri kovmaktan 
            beter bir tavır sergiler.
            Gazeteciler şenlik mahallinden ayrılırlar.Valilikçe tahsis 
            edilen araçla dönmek isterler.Ancak resmi aracın içinde üç-dört 
            kişinin alkol aldıkları görülür.Tepki gösterirler.Ama Şoför; 
            “Arkadaşlar Antalya’dan misafir.Ne var bunda, bunu büyütmeyelim.” 
            diyerek direksiyon kullanabilecek durumda olmadığı mesajını 
            verir.Gazetecilerden bazıları Kemer Emniyetine ait araçla, bazı 
            gazeteciler de oto stopla ilçe merkezine ulaşırlar.Üç saat 
            beklemeden sonra minibüsle 18.30’da Burdur merkezine gelebilen 
            gazeteciler,buruk,öfkeli ve mesleklerine karşı yapılan Belediye 
            Başkanı davranışları karşısında üzgündürler.
            Basın mensuplarına önem vermeyen 
            kuruluşlar, bu kuruluşların yöneticileri, gazetecilerin;”reklam 
            elemanı” oldukları görüşünden hareket ediyorlarsa yanılgı 
            içindedirler.Gazeteciler haber peşinde koşarlar ve bu haberleri 
            kamuoylarıyla paylaşırlar.Burdur milletvekillerinin,vali vekilinin 
            de bulunduğu bir şenlik ortamında,gazetecilere böyle 
            davranılabiliniyorsa, söylenecek ne olabilir ki!..
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          25  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Mahmut Selim GÜRSEL 
          | 
      
      
        | 
        
        
        Mahmut Selim GÜRSEL HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        | 
               
                 DOST OLMAK; BİR OLMAK VE BERABER OLMAK
                
              
              "BİRLİKTEN KUVVET DOĞAR" güzel ve 
              Atalarımızdan kalan bir olgudur. Ahilik ve lonca sistemleri ile 
              halen devam eden odalar ve esnaf ve sanatkârlar odaları gibi pek 
              çok örneklemeleri silerde bilmektesiniz.
              Dostluk işte en önemli olgu bütün 
              bir yaşamda olan ve arkamızdaki en büyük destek ve birikimlerimizi 
              destekleyen kişi "dost" olarak tanımlayabiliriz.
              "Dost acı söyler" diyen atalarımız 
              kişinin dostunun ona doğruyu göstermesi bakımından söylediği ve 
              önerdiği işlerin acı bir reçete olduğunu belirtmesidir. Yaptığımız 
              yanlışımızı bizi dost bilen dostumuz bize ikaz veya tenkit olarak 
              bize dost olduğu için açıklar. Yaratılışımızdaki huyumuz olarak 
              bilinen fıtratımızda bizlerin tenkite ve yaptığımız yanlışlıklara 
              düzeltilmesi için yapılan öneri ve nasihatleri kaile almaz kulak 
              ardı ederiz. Bu sebeplerden dolayı dostumuzun bize tavsiyesini de 
              dikkate almayarak bencilliğimizi gösterir hatamızın ceremesini 
              etrafımızdakilere ve kendimize çektiririz.
              “DOST DOST DİYE NİCESİNE SARILDIM
              BENİM SADIK YARİM KARA TOPRAKTIR”
              Diye dostluğun ne kadar bulunmaz bir nimet olduğunu vurgulayan 
              Aşık Veysel, kendisinin en son giderek kapısına varacağı kara 
              toprağı “dost” olarak bizlere bir işaret ve en sonunda varılacak 
              menzilimizi de belirtmeye çalışmıştır.
                          Kısacası dost bulabilen en mutlu ve şanslı kişi 
              olarak görmemiz zannedersem abartma olmaz.
                          “Bir dost az, iki dost çok” atalar sözü ile 
              satırlarıma son veriyorum.
              24 Temmuz 2009 Saat 16,04
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
           26  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Mahmut Selim GÜRSEL 
          | 
      
      
        | 
        
        
        Mahmut Selim GÜRSEL HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        | 
             
               BİR SERGİNİN ARKASINDAN
            
                        Bir girişimin gerçekleşmesi için yapılacak emeğin 
            sonuçlanması ve bu sonucun da diğer üçüncü kişilerce görülmesi 
            gerektir. Bu gerekçenin en büyük sebebi; etkinlikte bulunan ve bu 
            etkinliğe katılanların da onura edilmesi gerekmektedir.
                        Bir giriş olarak Ressamların Çorum’da misafir 
            edilerek, onların yapıtlarının da sergilenmesi ile sonuçlanan bu 
            hareketliliğin hava muhalefeti ile biraz sekteye uğraması, etkinliği 
            fazla etkilememiştir umarım.
                        Dışarıdan takip eden birisi olarak, takip etmeye 
            çalışarak serginin yapılacağı gün sergi yerine giderek sergi 
            hazırlıkları yapılırken çekebildiğim kadar oradaki faaliyeti 
            görüntüleyerek sitemde ve fikir dergim de de yayımladım.
                        Bizimde birazcık bu etkinlikte tuzumuzun bulunması 
            ve okuyucularımıza bu bilgileri vermeyi gerekli görerek be 
            çalışmanın görüntülerini sizlerle paylaşmış oldum.
                        Görüşebildiğim kişilere kart ve sitemizin 
            bilgilerini aktararak numaraladığım çalışmaların kendilerine ait 
            olduğunu ve hayat hikâyelerinin de yollarlarsa bilgi ve diğer kendi 
            gönderecekleri yapıtlarını da sizlerle sanal olarak da olsa 
            paylaşacağımı belirttim.
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          27  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Mahmut Selim GÜRSEL 
          | 
      
      
        | 
        
        
        Mahmut Selim GÜRSEL HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        
              
                
                 - GEMİ
 
                
                -  
 
                - Bu liman senin, bu liman benim
 
                - Dolaşıyor gemi engin sularda.
 
                - Sessiz ve derinden gelen homurtusunu
 
                - Duyan ve umursayan yok.
 
                - Limanlar onu belki beklerken,
 
                - O sessiz gözüken büyük kütlenin
 
                - Bir sürü sıkıntısının olduğunu
 
                - Dertlerinden deva aramak için
 
                - Liman; liman bir bir dolaştığını,
 
                - Kim bilir nerede son bulacak dertleri,
 
                - Demir yığını olan cüssesinin
 
                - Ağırlığı ile yok olacak geçmişi.
 
                - Belki derin bir denizde gömülecek,
 
                - Denizin tabanına yan gelerek,
 
                - Sonsuza kadar gözden gönülden ırak,
 
                - Belki limanlar tarafından anılarak.
 
                - Belki de hiç hatırlanmayarak,
 
                - Yoklukların içinde yok olup gidecek.
 
                - Geminin hikâyesi böyle bitecek.
 
                - 22 Temmuz 2009 Çorum 10,49
 
               
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
           28  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Mahmut Selim GÜRSEL 
          | 
      
      
        | 
        
        
        Mahmut Selim GÜRSEL HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        | 
 ÇORUM'DA RESSAMLARIN YAPTIKLARI VE   
SERGİLERİ 21 Temmuz 2009 
  
  
  
Ressam Arkadaşlar! Benim resimlediğim 
çalışmalarınızı burada sergilemekteyim.  
Resimleriniz ve sizin diğer çalışmalarınızı 
yollarsanız adınızla yayınlayalım! 
  
  
  
  
  
  
  
  
  
  
  
  
   
  
  
  
  
  
  
  
  
  
  
  
  
  
  
  
                        
        
         
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          29  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Mahmut Selim GÜRSEL 
          | 
      
      
        | 
        
        
        Mahmut Selim GÜRSEL HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        | 
             
               ÇOK BİLEN
            
                        Bildiğiniz gibi dergimizin sizlere bilgi verdiği ve 
            sizleri dergi ile ilgili bilgilerin yenilendiğini bildirmeye 
            çalıştığım  
             
            Grubumuza her nasılsa kayıt olunmuş 
            bir okuyucumuz beni bazı hatalarımı görerek kendince cevap vermiş. 
            Türkçe kelimeleri kullanmamızı tavsiye eden bu arkadaşın yazısında 
            yazım hataları olduğu gibi; yazdıklarının kaç tanesinin Türkçe 
            olduğundan bile bi-haber olduğu gözükmektedir. Ayrıca kendisinin 
            yazdıklarını da hiç kontrol etmeden göndermiş.
            Aşağıda ismi bizde saklı olarak şöyle yazmış:
             
            19 07 2009 tarihinde Saat 11.20
            “Günaydın Çorum Fikir Dergisi yöneticileri,
             
            “İsteğim dışı bana da ulaştırılan iletinize bağlı öbekte 
            biraz gezindim, Türkçe adına. Bir kesit olarak algılayıp dile 
            getireceğim yanlışların düzeltilmesi dileğim var:  
            “Türkiye’de Emlak”, “Siz de katılın” derken doğru yazmışsınız 
            da, “Sizde katılınız” ve “Sizde bulunmak isterseniz…”  derken ‘de’ 
            neden bitişti acaba?  
            "Bu yaptığınızı Çorumlu yapmaz!.."
             
            Türkçe yazmayı sürdürürken araya bir “subdomain” 
            sıkıştırmanız neden acaba?  
            Bu bölümü yazanın kendisini ifade etme yeteneğinde bir bellek 
            silinmesi mi oldu?  
            Bu tümceyi yazanın tam orada da Türkçe düşünmesini salık 
            veririm. Genelde olması gereken konusunda yardımcı olurum ama burada 
            olmayacağım. Madem bir kazanç amaçlı öbek oluşturmuşsunuz, bir de 
            Türkçeyi düzgün kullanan yurttaş istihdam edin ya da görevlendirin. 
            Yine de bir yardım daha yapayım, ‘link’ yerine genel kabul gören 
            ‘ilişim’ sözünü kullanın. Kandil aşkına, Türkçe adına”
            İmzası: Sağlık adına sağlıklı düşünüp sağlığa önem veren - 
             Türkçeye çok duyarlı bir araştırmacı, yazar, çevirmen – 2 kitap 
            çevirmeni isimlerini veremeyeceğim reklam olur- M…. Sivil Toplum 
            Birliği Platformu Kurucu ve Eşgüdümcü Başkanı - Tüm Çeviri 
            İşletmeleri Derneği Kurucu Gen Sekreteri, en yaşlı-genç bilgesi - 
            Türkçeyi, havayı, suyu, toprağı, zamanı, enerjiyi akıllı kullanmaya 
            çalışan yurttaş  - Not: Bugün ilk iletim size gidiyor; bilin 
            Türkçenin ne kadar önemli olduğunu!..
                        Bu sağlıklı düşünen, Türkçeye duyarlı” ne yazık ki 
            Türkçe birkaç kelimeden başka yazamayan” bilge arkadaşı buradan 
            REKLAM etmeyi düşünmüyorum “O kendisini bilir” zaten aşağıdaki 
            bölümü de kendisine yazıyı dergimize yükleyince tıklayarak 
            yollayacağım.  
            Yolladığım cevap:
             
            İnsan kendi hatasını nedense görmezde başkasın hataları ile 
            uğraşır?
             
            1-sizin iletiniz de her nedense bizim goole nin SPAM’A 
            (elektronik posta sağanağı, mesaj sağanağı) bölümüne gelmiş.
             
            2- Fikir Dergisi Yöneticileri yoktur. Yazarları vardır. 
            Yöneticisi sadece benim.
             
            3- İsteğin dışında geldi ise şu an itibarı ile
            http://groups.google.com/group/fikir-dergisi e-posta 
            gönderisinden çıkartılmış bulunmaktasınız. Bunu sizde 
            yapabilirdiniz!
             
            4- Bizim sadece e-posta listemiz yapılanları bilgilendirme için 
            kurulmuştur.
            http://groups.google.com/group/fikir-dergisi ise
            http://dergisi.info 10. alını tamamlamış bulunmaktadır. 
            Diğer dokuz sayı yazarlarımızın yazılarını da inceleyebilirsiniz. 
            Üye olma mecburiyeti yoktur.
             
            5-"Bu yaptığınızı Çorumlu yapmaz" Acaba ÇORUMLU size ne yaptı? 
            Çok merak ediyorum! Çok İktisatçı, Turizmci Sağlık adına sağlıklı 
            düşünüp sağlığa önem veren ,Türkçeye çok duyarlı bir araştırmacı, 
            yazar, çevirmen, Tüm Çeviri İşletmeleri Derneği Kurucu Gen 
            Sekreteri, en yaşlı-genç bilgesi, Türkçeyi, havayı, suyu, toprağı, 
            zamanı, enerjiyi akıllı kullanmaya çalışan yurttaş vb. imzanız var 
            da ondan sonrum.
             
            6- Domain "etki alanı -tanım kümesi -1) alan, ilgi alanı, 2) 
            tanım alanı (işlev) "olarak çevrilmiştir ki bu kelime ile 
            bağdaşamaz. Domain sadece bir hedeftir. Domaini aldıktan sonra 
            değiştirme imkânınız olamaz. Yönetim alanında ise her türlü 
            düzenlemeleri yapabilinsiniz. İlgi alanı ile de alakası aynı 
            isimleri anlatan pek çok isim veya kelime bulunmaktadır ve subdomain 
            Türkçe karşılığı bana biraz daha kelime bilimcileri düşündürse gerek 
            diyorum
             
            7- SALIK (Ucu zincirli Topuz) her halde SAĞLIK demek 
            istediniz(!)
            ÖBEK (Yaş ve yapıları aynı olan kişilerin veya topluluğuna 
            denilir.) Bizim öbeğimiz değil e-posta topluluğumuz vardır ki burada 
            90 yaşında da 18 yaşında da cinsiyetleri karışık kişiler de 
            bulunmaktadır.
             
            8- LİNG karşılığı olarak verdiğin örneğe insanlar değil “kazlar” 
            bile güler.
             
            9- En önemlisi iki adınız var . Ha sahi unuttum adınızı Türkçe 
            mi?
            Hamiş:
            http://fdergisi.info dergimizde adınız verilmeden bu cevabı 
            yayınlayacağım
             
            
            Mahmut Selim GÜRSEL
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          30  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Mahmut Selim GÜRSEL 
          | 
      
      
        | 
        
        
        Mahmut Selim GÜRSEL HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        | 
           GEÇEN AY SİTE İSTATİSTİĞİ 
          Site ziyaretçi istatistiklerimizin en yüksek 
          katılımını sağladığınız için hepinize teşekkür ederim.   
          Toplam tekil, Toplam sayfa incelemesi, Toplam Dosya 
          adedi ve Toplam hit en yüksek olduğu Haziren 2009 tarihli 
          istatistikleri ve diğer detaylı bilgilere aşağıdaki linkte 
          bulabilirsiniz.   
          http://istatistik.buadresim.com
            
          TOPLAM TEK KİŞİ GİRİŞ 43820  
          Geçen aya göre 13398 artış ile.  
          Günlük ortalama tekil 
          ziyaretçimiz  1460 
          TOPLAM
      SAYFA  89369   Geçen aya göre 28036 artış ile. 
          Günlük ortalama sayfa ziyaretçimiz
           2970 
          TOPLAM DOSYA 
      140296 
            
          Geçen aya göre 13242 artış ile. 
          Günlük ortalama dosya 
          ziyaretçimiz  4676 
          TOPLAM HİT 3213978   Geçen 
          aya göre 287638 artış ile.  
          Günlük ortalama hit 
          ziyaretçimiz  171132 
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          31  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Mahmut Selim GÜRSEL 
          | 
      
      
        | 
        
        
        Mahmut Selim GÜRSEL HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        | 
                 
                   TATİLİNİZ GELİNCE ZEHİR OLMASIN
                
                 
                            Yaz yazlığını gösterdi. Herkeste bir yerlere 
                gitme hevesi kabardı. Hakkımız tabiî ki gideceğiz. Giderken bazı 
                tedbirlerimizi almayı unutmayalım. Arkadaşlarımızla birlikte 
                yapacağımız programları sakın Internet’ten yazışarak yapmayalım. 
                Bilhassa gruplar kurulmuş ve bu grupları barındıran arkadaşlık 
                sitelerine dikkatli davranarak şu tarihte, şu saat falan yerde 
                buluşacağız, bekliyoruz gibi yazışmalardan sakınmamız gerekli 
                olduğunu hatırlatmak istedim.
                            Bilgisayar kullananların pek çoğu kişisel 
                bilgisayarlarına devamlı çerezlerin, solucanların atıldıklarını 
                bilirler. Hepimiz kendi yöntemimize veya birikimimize göre bu 
                gibi saldırılara önlemlerimizi aldığımızı düşünsek de; bizde 
                daha ileri düzeyde olan çerez atıcıları veya solucan 
                göndericileri bizden ileri olduklarını hatırda tutmamız 
                gerekmektedir.
                            Kişisel arkadaşlık grupları veya arkadaşlık 
                sitelerindeki kişilerle telefonlaşarak randevularınızı 
                kararlaştırmanız sizler için daha güvenirli olduğunu aklımızdan 
                çıkartmayalım.
                            Örneğin bir arkadaşlık grubunuzla beraber 
                Akdeniz’de bir kampta buluşacağınızı birbirinize safça yazarken, 
                bu mesajınızın sizlerin ne zaman nerede ve kimlerle olacağınızı 
                bilmeleri olasılığını sakın göz ardı etmeyiniz.
                            Hani birisi diyor ya:
                            Demedi deme.
                            İyi tatiller.
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
           32  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Mahmut Selim GÜRSEL 
          | 
      
      
        | 
        
        
        Mahmut Selim GÜRSEL HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        | 
             
               GÜN OLA HARMAN OLA ON AY GERİDE KALA
            
                        Zaman. İnsanlar için olduğu kadar canlılarında 
            yaşamalarına yön veren, ayarlayan bir olgu. Gecesi var, gündüzü var. 
            İnsanlar için Haftası, ayı, mevsimi, yılı var.  Diğer canlılar 
            içinde mevsimler oldukça önemli.
                        Belki pek çoğumuzun alışa gelen hale gelen “Gün 
            Dönümü” Haziran ayın 21’inde başlıyor. Pek çok bitkilerin 
            ömürlerinin bittiği ve meyvelerinin olgunlaştığı zaman dilimi!
                        Bizim bu okumakta olduğunuz sanal olup yazarlarının 
            gerçek olduğu “FİKİR” dergimizin de bu sayı ile 10 ayı geride 
            bıraktığını görmekteyiz. Görüldüğü gibi zaman dilimi çok çabuk 
            geçmekte ve ilerlemektedir. Dergi çıkartmak ve yayınlamak bir grup 
            ve gönül işidir. Yazar arkadaşlarımızı tarafıma güvenerek verdikleri 
            yazıları ile dergimiz devam etmekte. Ömrümüz sağ, kesemiz uygun 
            olduğu müddetçe de devam ettirmeye çalışacağım.
                        “Söz ağızdan çıkar” Atalar sözünü bizzat uygulamaya 
            çalışacağım.
                        Aşağıda dergimizin amaç ve gerekli bilgileri 
            hakkında sorulanları cevaplamak istiyorum:  
                        1- Dergimiz nedir?
             
                        Dergimiz Yazlarımızın, Çizerlerimizin (Karikatürist, 
            desinatör, resim) ile çekerlerimizin Fotoğraf sanatı ile meşgul 
            olanların çalışmalarını hiçbir ücrete tabii olmadan ve her ayın 
            26’tısından 25’ine kadar yaptıkları etkinliklerin (Reklam olmamak 
            kaydı ile) sizlere bilgilendirmek amacı ile kurulmuştur.
                        2- Dergide bir ay içinde kaç çalışmaya yer 
            verilmekte?
                        Dergimizde basılı eserlerde olduğu gibi sayfa 
            bastırma derdi ve külfeti olmadığından çalışmalar için bir 
            sınırlandırma bulunmamaktadır.
                        3- Bazı yazılarımızda ufak silinmeler olmakta neden?
                        Evet çok azda olsa bazı arkadaşlarımızın yazılarında 
            istemeyerek yazdıkları kişilere sataşma, aşırı yerme ve diğer ahlaka 
            aykırı kelimeleri çıkartmak zorunluluğunda çalışmalar ufak tefek 
            sansüre tabi tutulmaktadır.
                        4- Telif ücreti neden vermiyorsunuz?
                        Yayınevi olarak yazarlarımıza telif ücreti 
            vermediğimizi söylüyoruz ve bu çalışmaları için de yayınlanmasını 
            bildiren umumi bir not istemekteyiz. Bakınız:  Bu imkânsızlığa 
            karşı yazarlarımız dergimizin ve sitemizin ortaklık payına doğrudan 
            ücretsiz katılımları sağlanmakta ve isimleri ile ilgili sitemizde 
            sayfaları açılmaktadır. Bakınız:  yapacakları 
            röportaj ve tanıtımlar için belirli bir nemalandırma teklifimiz 
            bulunmaktadır.
            5- Bu çalışmaları topladığınız 
            Internet domainler, site barındırmaları ve diğer masrafları herhangi 
            bir kuruluş veya dernek mi karşılamakta?
            Hayır bütün masrafları ve giderleri 
            kendi bütçemden karşılamaktayım
            6- Sizin bundan çıkarınız o zaman 
            nedir?
            Hiçbir çıkar gözetmemekteyim. Halka 
            hizmet Hak’a hizmet olarak yayınevimizi kurmuştuk sanal hizmetimizi 
            de devam ettirmekteyim.
            7- Sizin sitelerinizi oldukça fasla. 
            Bu siteleri derli toplu gösteren bir sayfanız var mı?
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          33  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Mahmut Selim GÜRSEL 
          | 
      
      
        | 
        
        
        Mahmut Selim GÜRSEL HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        | 
             
               YAZDIĞINA BAKMAK YETİYOR MU?
            
                        İnsanların bir objeye bakmalarında görünüş beyne 
            anında yansıtılır. Baktığımızda gördüğümüz bize beynimiz tarafından 
            görüntü halinde gösterildiğini bilim adamları ispat etmiş 
            bulunuyorlar.
                        Ayrıca yine insanlar gördükleri belgelerin üzerinde 
            bulunan bütün bilgileri aynen bilgisayarlarda bulunan ram (sanal 
            bellek) gibi algıladıktan sonra beynin çözümlemesi ile görüntünün 
            yazı ise harf harf birleştirerek okuduğunu tespit ettiklerini 
            söylüyorlar. Bu yazışmaları yapan kurumların daktilografın yazdığını 
            bir şefin okuduğu ve yanlışlıkları düzettiği ve yeniden yazıldığı 
            şefin parafından sonra da müdür yardımcısının okuyup gözüken 
            eksiklik tamamlatarak tekrar şefin okuduğu ve müdür yardımcısından 
            sonra da müdürün okuyarak evrakı imzalaması bu bilgiyi zaman 
            içerisinde tecrübe ile edindikleri ve bürokraside kullandıkları 
            görmüşsünüzdür.
                        Sizde bir yazılı kağıtta ilk olarak gözün ramının 
            yanlışı algıladığını beynin bunu çözümleyerek sizin o yanlış 
            yazılmış yere geldiğinde o yanlış yazılmış yeri gördüğünüz olmuştur.
                        İnsanlar yanlışlıklar yaparak pek çok kurum veya 
            kişilere zarar verebilirler. Mesela geçenlerde başımda geçen bir 
            noter işleminde daha sonradan gözüken eksik bir bilginin 
            düzeltilmesi için yazılı dilekçe ile müracaat ettiğimde noterin 
            düzenleme bilgisi vermemek için savsakladığını ve hatta dilekçemi 
            kabul etmeyerek almadığı üzerine ben de Cumhuriyet Savcılığına 
            dilekçemin kabul edilmediği hakkında bir müracaatta bulundum. Bu 
            soruşturma belki aylar sürecek sonuç olarak yanlış yapılan işlem 
            aynen kalarak benim kağıttaki yanlış bilgiyi düzelttirebilmem için 
            mahkeme kararı almam gerekecek.
                        Buna benzer pek çok yanlışlıklar ile insanlar 
            tarafından yapılmakta ve yapılmaya devam edilmektedir.  
             
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          34  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Mahmut Selim GÜRSEL 
          | 
      
      
        | 
        
        
        Mahmut Selim GÜRSEL HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        
              
                
                 - TAM HIYAR VAKTİ
 
                
                -  
 
                - Tam hıyar vaktidir bu günler
 
                - Taze ve kokulu yenen cinsler
 
                - Ye yiyebilirsen yaptıkları bu işler
 
                - Hıyarlara doldu bu güzel memleket.
 
                -  
 
                - Kimi hıyar memlekete turist getirdiğini sanır,
 
                - Başka hıyar ise ekümenlik masalı anlatır
 
                - Diğer hıyar edebiyatta tekim diye övünür
 
                - Hıyarlara doldu bu güzel memleket.
 
                -  
 
                - Kimine paye verir, Anavatanına söv diye
 
                - Bazılarına makam verir Ülkeni sat diye
 
                - Onlara anlatır Vatanına söveni sev diye
 
                - Hıyarlara doldu bu güzel memleket.
 
                -  
 
                - Vatanımızda bu hıyarlar varken düşünmek
 
                - Bilmek gerek bu hıyarları nasıl yemek
 
                - Elin Gavuru kullanırken bulara hıyar demek
 
                - Hıyarlara doldu bu güzel memleket.
 
                -  
 
                - Hangi hıyarlardan bahsettiğimi
 
                - Okur bilir elbet; okuyan dizelerimi
 
                - Beklenmez kimseden övgü isteği
 
                - Hıyarlara doldu bu güzel memleket.
 
                - 14 Mayıs 2007 14.00 ÇORUM
 
               
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          35  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Mahmut Selim GÜRSEL 
          | 
      
      
        | 
        
        
        Mahmut Selim GÜRSEL HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        
              
                
                 - BİR YAŞAR BİN ÖLÜRÜM
 
                
                -  
 
                - İnsan neden doğarken ağlar bilir misin?
 
                - Nereden bileceksin ki!
 
                - Anasının karnında bir dünyaya gideceği söylenir;
 
                - Merak eder, ana karnında öğrenir.
 
                - Çıkınca dünyaya yaşadığı bir haznedeki su değil
 
                - Uzay içerisinde koskoca bir alan
 
                - Korkar onun için ağlar, ağlarda ağlar.
 
                - Emekler, yürür, büyür de büyür.
 
                - Yollarsın ya gelin olur, ya asker
 
                - Gider ha gider. Gider ha gider.
 
                - Bakarsın bir gün öldü derler,
 
                - İnsanlar omuzlar götürüp yolcu ederler.
 
                - İşte ilk doğarken öleceğini bildiğinden
 
                - İnsan doğarken onun için ağlar derler.
 
                - 23 Nisan 2007
 
               
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          36  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        
        
          | 
      
      
        | 
        Mustafa Nevruz SINACI 
         | 
      
      
        | 
        
        
        Mustafa Nevruz SINACI HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        | 
             
               YENİ BİR SİYASİ HAREKET Mİ !
            
            ANAP’la D(Y)P’nin birleşme ve 
            bütünleşme çalışmalarının start alması nedeniyle 23 Temmuz 2009 
            Perşembe günü bir toplantı düzenlendi. Taraflar karşılıklı 
            açıklamalar yaptılar.  Böylece, siyaset tarihine ‘kara bir cehalet, 
            Demokrat Parti’ye hakaret, nisyan ve garabet’ ten mürekkep bir belge 
            daha düştü. Duyuru/davet anonsunda ‘kinayeten’ şu ifadeler yer 
            almakta.
            “ANAP ve DP 26 YILLIK AYRILIĞA SON VERİYOR” D(y)P Başkanı 
            Cindoruk: “Türkiye’nin uzun yıllar beklediği bir siyasi olayı 
            gerçekleştiriyoruz” ve “yeni bir siyasi hareket ortaya çıkarıyoruz” 
            dedi.  
            ANAP Başkanı Uzun’sa: “belirlenen 
            tarihten önce bütünleşme süreci tamamlanacak”, “Türkiye’nin önüne 
            yepyeni bir parti olarak çıkacağız”, “DP bütünleşmenin ismi olacak 
            ve bütünleşilecek yapı haline dönüştürülecek” biçiminde konuştu. 
            Sürece nazaran ilginç!
            ACAİP VE GARİP BİR DURUM!
            Gerçekte; Yargıtay Cumhuriyet Baş 
            Savcılığı’na ANAP Genel Başkanlığı’nca teslim edilen 28 Mart 2006 
            tarih ve GES.005.04/1530 Sayılı resmi yazı, bildirim ve ekleri 
            uyarıca:
            1.Demokrat Parti’nin 08 Mart 2005 
            tarihli Olağanüstü Büyük Kongresinde, 2820 Sayılı Siyasi Partiler 
            Kanunu’nun 109., 110 ve ilgili diğer maddeleri ile Tüzüğün 25. 
            maddesi gereği “Anavatan Partisi (ANAP) ile birleşmek üzere kapanma 
            kararı verdiği,
            2. Anavatan Partisi’nin 
            04.Haziran.2005 tarihli Olağanüstü Büyük Kongresinde ise; “Demokrat 
            Parti’nin Anavatan Partisi’ne katılması ile ilgili olarak bilumum iş 
            ve işlemlerin ifası hususunda  M.K.Y.K.’nun tam yetkili ve görevli 
            kılındığı,
            3. 28 Aralık 2005 günü Erkan MUMCU 
            Başkanlığında toplanan MKYK’nun 10 sayılı kararı ile bu hususun 
            deruhte ve ikmal edilerek, DP-ANAP birleşme ve bütünleşmesinin 
            fiilen, hukuken ve resmen tamamlandığı,
            28 Mart 2006 günü Yargıtay 
            Cumhuriyet Baş Savcılığı, İçişleri Bakanlığı ve Anayasa Mahkemesine 
            verilen mezkür resmi yazı ve bildirimle “kesinlik” kazandığı ve 
            durum DP dosyası, resmi evrak, kongre tutanakları, taraf beyanları 
            ve basın bültenleri ile sabit olup fiilen gerçekleştiği 
            (olup-bittiği, yaşandığı) halde!
            4. Bütün bu “ikmal 
            edilmiş/tamamlanmış, tekemmül etmiş” hukuk ve ahlaka uygun usul ve 
            prosedüre rağmen; Sırf bir hile-desise, düzen ve seçmeni aldatma, 
            yanıltma ve 2007 seçimlerinde kullanma amacıyla Mehmet Ağar ile 
            Erkan Mümcu arasında vaki 05-14 Mayıs 2007 tarihli: DYP’nin kanunsuz 
            olarak DP adını edinmesi ile sonuçlanan sanal “birleşme  bütünleşme” 
            eyleminin mezkür partiler için hayali sükut ve hazimet nedeni 
            olduğu; Dahası süreçte DP’nin tertemiz adı’nın kirli pazarlıklara 
            alet edildiği, bilinen gerçeklerdendir.
            Hani vaktiyle Aydın MENDERES, DP’ye ihanet ederken “Çarşıya 
            kadar değil, pazara kadar değil, mezara kadar RP’liyim” demiş ve 
            akabinde vahim bir kaza (felaket) ile malul ve tekerlekli sandalyaye 
            mahkum olmuştu ya!.. İşte, ANAP ve D(y)P’de bu samimiyetsizlikleri, 
            yahut art niyetli sahipleri yüzünden 7 yıldır mâkus bir tarih ve 
            talihsizliği paylaşmaktadırlar.
            Oysa, DYP. , DP’den aldığı 30.12.2002 tarih ve 02.08/009 sayılı 
            resmi çağrı ve ihtarnameyi ne çabuk unutmuş? DP’nin adını edindiği 
            halde “Yeter! Söz Milletindir” anlamına gelen amblemini niçin 
            reddetmiş? Ve, Tüzük ve Programı’nı niçin “Kadim DP’nin dava, manâ 
            ve misyonunu üstlenmemiştir?
            Bizden hatırlatması: Demokrat Parti, 
            adalet ve hukuk gereği  TC’nin De’Facto iktidarı,  tek ‘hukuki ve 
            meşru’ siyaset kurumu; Fiili durumdan dolayı 27 Mayıs mağduru ve 
            mazlumu; hain bir isyan ve ihanetin maluldur. Vaki iade-i itibar, 
            henüz  hain ve kaatiller sorgulanmamış ve yargılanmamış olduğundan 
            memnu ve muteber addolunamaz.  
            Neticede: DEMOKRAT PARTİ, Atatürk’ün 
            vasiyeti, Demokrasi Şehitleri’nin emaneti “siyasette fazilet 
            mücadelesinin” adı ve mabedidir. O’nunla oyun olmaz biline!
            Kaldı ki Demokrat Parti hukuken ANAP’ın yeddi, sorumluluk ve 
            vesayeti altındadır. Bu süreçte: 1993 “hırs, husumet, kapris ve 
            taassup” tuzağına asla düşülmemelidir!
            (*) Mustafa Nevruz SINACI : Siyaset Bilimci-Hukukçu, 7. ve 9. 
            dönem DP Genel Başkan Yardımcısı, Araştırmacı-Yazar, BAK: 
            http://www.mustafanevruzsinaci.blogspot.com,
        
          | 
      
      
        | 
         
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          37  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        
        
          | 
      
      
        | 
        Mustafa Nevruz SINACI 
         | 
      
      
        | 
        
        
        Mustafa Nevruz SINACI HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        | 
             
               SİVİL DARBE VE ŞİFRELER
            
                        Bazı asker kişilerin sivil mahkemelerde 
            yargılanmasına ilişkin, iktidar tarafından, sinsi bir gece yarısı 
            baskını, gizli amaçlara matuf ve AB tarzı yapılan operasyon; 
            Gerçekte oyun’un bir parçası olan çevrelerde “sanal” bir şaşkınlık 
            yarattı.   
                        Bunlar, genellikle adalet ve hukuk tanımayan ve 
            “kanunculuk” yapan kesimlerdir.
                        Sorsanız; Askeri Yargıtay’ın “Adalet Devletin 
            Temelidir” ilkesi ile Sivil Yargıtay’ın “Adalet Mülkün Temelidir” 
            söylemi arasında ne fark var diye! Hangisi ne anlama gelir, mana, 
            medlul (içerik-muhteva) maksat nedir bilmezler. Yahut merhum Mustafa 
            Muğlalı Paşa utancı dâhil (d…) gibi bilirlerde, işlerine gelmediği 
            için söylemez, doğru dürüst bir lâf da etmezler.  
                        Peki, neden ve niçin?    Çünkü adalet, hukuk ve hak 
            27 Mayıs’la birlikte infaz; Ordu’nun kadim subay ve üst subaylarının 
            kahir ekseriyeti kovulmaktan beter bir biçimde terhis edildi. 
            Yetmedi, askeri okullar boşaltıldı. Koskoca TSK subaysız ve 
            generalsiz kaldı. Rivayet değil hakikattir: Cebri terhis yoluyla 
            orduyu terk’e icbar edilenlerin tamamına yakını “Peygamber Ocağı” 
            şuuruna sahip, Mareşal Fevzi ÇAKMAK ekolü’ne dâhil ve beş vakit 
            namaz kılan, imanlı-şuurlu yani aydın, münevver ve mütedeyyin, 
            gerçek Türk ve Müslüman Askerleri idiler. Sonra yapılan yasa 
            düzenlemeleriyle ‘askerlik’ sıradan bir mesleğe dönüştü. 2300 yıllık 
            sağlam ve sarsılmaz gelenek “inanç, kök ve ırk temeline dayalı” 
            akait ilga edildi.
                        ESAS MESELE ŞU Kİ: Alçakça yıkılan demokrasinin 
            hazin enkazı üstüne monte edilen güdümlü ve gayri milli örtülü 
            faşizm, oligarşi ve despotizmin, bundan böyle “halka karşı” korunma 
            ve kollanma ihtiyacı hâsıl olduğu içindir ki; Anti-demokratik amaç 
            ve içerikli pek çok kurum ve kuruluş oluşturuldu. Örneğin 6.04.1914 
            tarih ve 233 sayılı geçici kanunla kurulu Divan-ı Temyiz-i Askeri 
            de, “Askeri Yargıtay”a dönüştürüldü. Önceleri bu sadece bir kuruldu. 
            Adli (sivil) üyeleri dahi vardı. Sonra, bir paçavra kadar dahi 
            hukuki değeri olmayan 61 dayatmasıyla kurumlaştı!...     .
                        İLGİNÇ TARİHÇE: 6.04.1914’de, Divan-ı Temyiz-î 
            Askerî adıyla dar çerçeveyi şamil kurulan dairenin görevi; “Savaş 
            Mahkemeleri (Divan-ı Harp) ve disiplin kurullarınca verilen 
            kararları temyizen incelemekti” 6 Eylül 1916 tarih ve 809 sayılı 
            Kanunla kapsam genişletildi. Tek olan temyiz kurulu ikiye çıkarıldı. 
            Ayrıca, bazı yenilikler de getirildi. TC  kurulduktan sonra, 
            20.05.1922 tarih ve 237 sayılı Kanunla mezkür daire “Askerî Temyiz 
            Mahkemesi” adıyla Ankara da teşkil edildi ve başkanlığına Org. Nihat 
            Anılmış getirildi. 22 Mayıs 1930 tarih ve 1631 sayılı Askerî 
            Muhakeme Usulü Kanununun 284. maddesiyle “Askerî Temyiz Mah.” adı 
            yasallaştı ve 27 Mayıs’a kadar usul ve esasları yürürlükte kaldı.
            Bu süreçte “askeri sahada, asker 
            arasında ve münhasıran (sıkıyönetim, olağanüstü hal ve savaş hariç) 
            kapsam içi suçlara ilişkin” geçici Askeri Mahkeme ve disiplin 
            kararlarına temyizen bakılırdı. Diğer bir anlamda ve esas 
            itibarıyla: Yargı usulü tekti ve adli idi Askeri Temyiz sadece özel 
            mahkemeler, disiplin kurulları ve yarısı sivil bir heyetten 
            ibaretti.   
            Askerî Yargıtay bugünkü adı ve 
            yapısına, 27 Mayıs kalkışmasından sonra, sözde kurucu meclisçe 
            hazırlanan 9.07.1961 kabûl tarihli Anayasa ile kavuştu. 61 Anayasası 
            Askerî Yargıtay’ı yüksek mahkeme olarak düzenledi, 141'inci madde 
            gereği 24.12.1962 tarih ve 127 sayılı Kanunla kaim teşkilât yapısı; 
            8.7.1972 tarih ve 1600 sayılı Kanunla tekrar düzenlendi. 11.12.1981 
            tarih ve 2563 sayılı Kanunla MGK bazı değişikliklerle Askeri 
            Yargıtay’ı 1982 Anayasası’nda aynen korundu. Sıkıyönetim mahkemeleri 
            1991’de kaldırıldı. 27 Mayıs 1993 tarihinde dairelerin üye sayısı 
            altıya; 2001’de, 5 olan Daire sayısı 4’e indirildi. Buna mukabil 
            Dairelerin altı olan üye sayısı yediye yükseltilerek teşkilâtlanma 
            biçimleri tamamlandı.
                        Gerçek bu.. Yani ikili yargı (çifte standart) 
            sistemi 27 Mayıs ‘dikta rejimi’ damgalı ve halk partisi patentlidir. 
            Kast-ı mahsusla ikame sistem kaht-ı rical’le aslına iblâğ 
            olunamaz!.. Hakikat ve adalet ancak; Umur-u devlet ve siyasette 
            fazilet ile kaim olabilir. Zira TC de, “Egemenlik kayıtsız ve 
            şartsız milletin” olduğu; “milli devlet” ilkesinin hayata geçtiği ve 
            “güç’ü hak’lılar (bizatihi millet) teslim aldığı” takdirde ancak 
            “adalet” hayat bulabilir.
        
          | 
      
      
        | 
         
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          38  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        
        
          | 
      
      
        | 
        Mustafa Nevruz SINACI 
         | 
      
      
        | 
        
        
        Mustafa Nevruz SINACI HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        | 
             
               SON VUKUAT ve SKANDAL!
            
            Peki; SSK ve Bağ-Kur emeklilerine, 
            “Ekim 2008'de yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel 
            Sağlık Sigortası Yasası’nın 55. maddesi doğrultusunda, "Bir önceki 6 
            aylık (Ocak-Haziran, 2008) enflasyon oranında, yani % 3.83 zam 
            yapıldığını; YASA GEREĞİ: 01 Temmuz 2009’dan geçerli olmak üzere de: 
            2008 yılı Tem.-Aralık enflâsyonu olan % 6.77 oranında zam yapmak 
            zorunda olduğunu biliyor musunuz?  
            Yani adalet ve hukuk gereği 2009 
            yılı Temmuz ayı zammı % 6.77 olarak uygulanmak zorunda iken; 
            (Yasanın amir hükmü ve iktisap edilmiş hak’a rağmen) Niçin 
            (5.7.2009) SSK ve Bağ-Kur emeklilerine % 1.83 maaş zammı yapıldı 
            acaba ?
            Hani Recep adalet (hüküm 
            doğrultusunda) hak ilkelerine sahip ve saygılı idi!
            Bir yanda eski rical, evlât-ayâl, 
            yandaş’a-yoldaş’a kıyak, diğer tarafta ekonomik kriz, fakr-ü 
            zaruret, açlık-yokluk, yoksulluk içinde kıvranan, en hayati ve 
            insani (mutlak/ zorunlu) ihtiyaçlarını tedarikten aciz, yaşamı 
            zindana dönen, sefalete mahkum edilen asıl vatandaş!
            Biline ki; “ADALETSİZ HÜKÜMET’LER 
            FAZİLETSİZDİR”
            Gönderen Mustafa Nevruz SINACI 
            zaman: 08:41 0 yorum Bu kayda verilen bağlantılar  
            BAK: http://mustafanevruzsinaci.blogspot.com
        
          | 
      
      
        | 
         
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          39  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        
        
          | 
      
      
        | 
        Mustafa Nevruz SINACI 
         | 
      
      
        | 
        
        
        Mustafa Nevruz SINACI HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        | 
             
               KUŞATMA VE ÇULLANMA
            
            Sevgili ve değerli okuyucularım; 
            Aziz ve kadim gönül dostlarım!
            Ülke, İnsan, Bayrak ve Toprağın; 
            Adalet ve Hukuk’un gerçek sahipleri!
            Hak yolunda fazilet mücadelesi veren 
            ve/veya vermeye talip kardeşlerim !
            Geçirdiğim ağır bir felç nedeniyle 
            “üç ay”dan fazla bir süredir dostlarım hüzün, bilumum vatan 
            hainleri, insanlık, adalet ve hukuk düşmanları sevinç içinde. 7 
            yıldır çektirdikleri maddi-manevi baskı, aleni tehdit, günde on 
            binleri bulan virüs saldırısı ve trojan (truva atı) zulmü ile 
            organize büro baskınlarına rağmen; Allah’a şükür hâlâ ayakta ve 
            hayattayız.
            Borcumuz, derdimiz olmuş, bir el, 
            bir ayak sıkıntı yaratmakta imiş ne gam! İnsan, “Hürriyet, adalet ve 
            bari hakikat (insanca yaşam) uğruna vardır. İşte bu minvalde 
            kaderimiz ve karakterimiz olan süreç devam edecektir. Muhtemel kısa 
            süreli mazeretimiz nedeniyle bazen; bilim insanları ve dava 
            adamlarından nakiller“ yeri geldikçe ve mümkün oldukça da “kendi 
            yazılarımız, yayın ve makalelerimizle“ İnşâllah.
            Yeni dönemi TURGEM Genel Başkanı 
            kadim dostum Remzi UYSAL’ın (*) çok önemli ve değerli “BİR YORUM 
            YAZISI“ ile başlatıyorum. Makale 07 Temmuz 2009 tarihli. Konu ve 
            başlık aynı
        
        
        
           
          
            - 
            Remzi 
            UYSAL
 
            
               - KUŞATMA VE ÇULLANMA
 
            
            - “Türkiye Psikiyatri Derneği Üyesi 
            Sayın Prof. Mehmet Kerem DOKSAT´ın posta kutuma düşen ’Türkçe 
            Bülten’in ’Etiketler Bölümü’nde, “Erdenekon ATATÜRK´ün kişiliğine 
            psikolojik saldırı“ başlıkllı yazısını ve de Sayın Gökhan DEMİR´in 
            de bu yazının içeriğine 28.6.2009 günlü yaptığı eleştiriyi okudum.
            
            
 
            - Sayın Doksat yazısında, Türkiye’nin 
            bugün içinde bulunduğu durumu, halkımızın nasıl bir psikolojik süreç 
            ve travmalardan geçirilmiş olduğunu, ulusal duygu ve reflekslerinin 
            nasıl yok edildiğinin, ülkemizin yağmalanmasına neden tepkisiz 
            kalınmakta olduğunun, bir bilim adamı olarak analizini yapıyor.
 
            - Sayın Demir´in eleştiri yazısından; 
            Ulusal ve laik devlet düzenimiz gerekirse dağılsın da, bu nasıl 
            olursa olsun ve bunu kim yaparsa yapsın, bizim umurumuzda değil 
            diyebilecek bir kesimin, devlet yapımıza ve aydınlarımıza duydukları 
            öfkenin dışa vuruşu anlaşılıyor.
 
            - Aslında Sayın Demir´e, kendisi gibi düşünenlerin neler 
            hissettiğini bize çok samimi bir şekilde hissettirdiği, anlatmaya 
            çalıştığı için, teşekkür etmek istiyorum.
 
            - Demek oluyor ki; bir kesim 
            Türkiye´de pusuya yatıp, emperyalistlerin Türkiye’nin başına 
            çullanmalarını beklemiş ve bu kesim bunu, inanıyorum ki, dinimizdeki 
            vatan sevgisi ile de bağdaşlaştırabilmiş. Ama şu unutulmamalı ki; 
            bugün ulusal onur ve değerlerimize saldıranların karşısında 
            -birilerine kızdıkları için de olsa- suskun kalan kesim, gelecekte 
            bu topraklarda ibadetlerini bile gönül rahatlığı içinde 
            yapamayacaklar.
 
            - Türkiye’nin başına çullanmakta 
            olanlar, Pakistan ve Afganistan´da söz yerinde ise sokaklarda rast 
            gele yakaladıklarına, terörist ve yandaşları diye Guantanamo´da 
            yaptıkları ortada. Irak kapı komşumuz. O insanların yaşam haklarına, 
            kutsal inançlarına ve hatta ibadethanelerde yapılan saldırı ve 
            hakaretleri yıllarca okuyup, dinledik, görüntüleri izledik.
 
            - Anlaşılıyor ki, ülkemizde üstelik dindar geçinen bir kesim, 
            kendileri gibi düşünmeyen aydınlarımıza, içlerine sindiremedikleri 
            laik devlet düzenine, nedeni ne olursa olsun duydukları kin ve 
            öfkeden, ülkemiz ekonomisinin can damarı olan bankalarımızın %70´ 
            inin üzerinde yabancılara peşkeş çekilmesine seyirci kalabiliyorlar. 
            Oysa; hiç bir Avrupa Birliği (AB) ülkesinde, banka sektöründe 
            yabancı sermayenin oranı %21´i geçmez. Biz bankalarımızı yabancılara 
            orantısız şekilde yabancılara sunarken, Almanya´da birleşik sağ 
            partilerin ağır bastığı ve başbakanı da sağcı olan koalisyon 
            hükümeti, zarar eden bankalarda yüksek oranda hisse senetleri alıp, 
            banka yönetiminde ve ekonomide devletin gücünü artırıyor. Biz de ise 
            tam tersi oluyor. Bunun izahı nasıl yapılabilir? Sadece bankalar mı, 
            yabancılara altın tepside sunduğumuz.
 
            - Bu da yetmezmiş gibi; yabancı banka 
            sermayesi kuşattığı yerli sermayemize, en düşük kredi için bile, en 
            güç şartları öne sürmekteler. Böylece yerli sermayemizin yok 
            olmasına göz yumuluyor.  
 
            - Bütün bunların kaynağı, ATATÜRK ve 
            Devrimlerine, (Türk İnkılâbına) yurtsever aydınlarımıza duyulan, 
            nefret, kin ve öfke midir?
 
            - Bunun vatanseverlikle, sağduyu ile 
            bağdaşır tarafı var mıdır?
 
            - Bugün soframıza gelen ekmek bile, 
            tarım politikamız böyle devam ederse, vücudumuzda tıp biliminin bile 
            tanımlamakta aciz kalabileceği hastalıkların nedeni olabilecektir. 
            Genleri ile oynanmış ve köylümüze empoze edilen tohumlar, 
            tarlalarımızın verimini tamamen yitirip, harmandan kaldırdığımız 
            buğdayın da tohum olamayacağına tanık olduğumuzda, hem bazı şeyleri 
            düzeltmek için çok geç olacak, hem de bu zaman içinde çok şeyin 
            ellerimizden kayıp gittiğini görebiliriz.
 
            - İşte üç ay içinde oluşan ve %13,8 
            küçülen ekonomimiz, milli gelirimizden buharlaşıp uçan 57 milyar 
            dolar, kimleri mutlu etmiştir?
 
            - Bu mu teğet geçen kriz?
 
            - Yoksa; Türkiye´yi kuşatma ve başına 
            çullanmanın bir işareti midir?
 
            - Ülke değerlerinin yağmalanmasına, 
            peşkeş çekilmesine göz yummakla mukkadesatcılık nasıl 
            bağdaşabiliyor?
 
            - Oysa dinimizin en değerli ve kutsal 
            öğesi, vatan ve toprak sevgisi değil midir?
 
            - Bana 27 yıl önce bir ayağı takma 
            genç bir Filistinlinin: “Bizim kıldığımız Cuma namazı kabul değil“ 
            dediği, halen kulaklarımda çınlamaktadır.
 
            - Sayın Demir gibi düşünen ve 
            davrananlar, istediklerinin “gönüllerince gelişmediğini” öne 
            sürerek, bugün reddettikleri “eskinin“ de geri dönemeyeceğini, 
            yaşayıp öğrenmek mi istiyorlar, yoksa?
 
            - İşte o zaman, bazı şeyleri düzeltmek 
            için zaman da, fırsat ta kaçmış olmayacak mı?
 
            - Allah Türkiye´yi, başımıza çullanmak için dışarıdaki pusu 
            siperlerinde yatanlardan değil de, öncelikle içerideki 
            işbirlikçilerden ve siperlerde yatanlardan korusun.
 
            - Korkarım ki bu süreci dibe vuruncaya 
            kadar yaşayacağız.
 
            - Ama unutulmamalı ki; tarihimiz 
            sabrımızın sınandığı örneklerle doludur.
 
            - Ondan sonra mı?
 
            - Tarihimizde yaşadığımız 86 yıl 
            öncesinin örneğini kim yok sayabilir?
 
            -  
 
            - (*) Remzi UYSAL, TÜRGEM Başkanı 
            e.Mail: uysalremzi@yahoo.de
 
           
          
        
          | 
      
      
        | 
         
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
           40  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        
        
          | 
      
      
        | 
        Mustafa Nevruz SINACI 
         | 
      
      
        | 
        
        
        Mustafa Nevruz SINACI HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        | 
             
               BİR MÜŞAVERE VE "İNSAN" HAKKINDA MÜZAKERE
              
            
             
            30 Haziran 2009 Salı
            Çok Sevgili ve Değerli "Gamze Erkök" 
            Hanımefendi Kardeşim;  
            Tartışma (müzakere ve mütalaa) 
            konumuz İNSAN'dır.
            Biz, insan'ın "iyi" olduğunu ve 
            sadece "iyi, namuslu, dürüst, demokrat, adaletli ve faziletli" 
            varlıkların "insan olduklarını" fıtraten (yaradılıştan, doğallıkla) 
            bilenlerden ve "iyi bigiyi", yani İLİM'İ bizzat yaşayan ve yaşatmaya 
            çalışanlardanız.
            Bu muhteşem frekans uyumu da açıkça 
            göstermektedir ki, SİZ'de, yüksek bir varlık ve gerçek bir 
            İNSAN'sınız. Kutlarım.
            Şiarımız: "Göründüğümüz gibi olmak 
            ve Olduğumuz gibi görünmektir" İçten saygı, kalbi teşekkür ve başarı 
            dileklerimle.
            Mustafa Nevruz SINACI
             
            EY, ADININ ADAMI "HAMİYET"
             
            (Sahip çıkan, koruyan ve kollayan, 
            insaf, ilim ve merhamet sahibi) HANIM!
            Güçlülük asla haklılık nedeni değildir. Kesinlikle olamazda.
            Bilakis "güç" adalete dayalı olursa 
            yaratıcı kuvvet; Aksi taktirde, yıkıcı istibdat, yakıcı zulüm ve alt 
            varlıklarca icra olunan sömürü, işkence ve tahrip aracı haline 
            gelir.
            Keza, SAYGI evrensel denge 
            (stabilizasyon) unsuru olup, esas itici güç ve yapıcı-yaratıcı 
            faktör SEVGİ'dir.
            SEVGİ, gerçek anlamda ilahi 
            kaynaklıdır.
            Adalet ve fazilettir.
             
            İşte gerçek güç budur.
            Yani, haklılık ve doğruluktan 
            yükselen aksiyon ve irade.  
            Meşruiyet de (bu) adalet (GERÇEK 
            GÜÇ) ile kaimdir.
            Adalet aynı zamanda evrensel 
            işleyiştir.
            Diğer bir anlamda nizam-ı alem.
             
            Yani, doğal denge.
             
            Yani, canlı-cansız, insan-hayvan, 
            vahşi-ehli, kendiliğinden mevcut her ne varsa (mevcudat) tamamını 
            içine alan ve istisnasız kapsayan eko-sistem.
            SONUÇTA:
             
            Eko sisteme sahip ve saygılı olarak 
            dünya ve evreni imar ve tamir edenler:
            Evrensel saygı, sevgi ve adaleti'in 
            kudreti = haklı, doğru ve yerinde olan güç;
            Tahrip ve tarümar eden, yalan, 
            talan, hırs ve ihtirasla yakıp-yıkan negativite (afet-felaket); 
            Yasa, hukuk, ahlak ve adalet dışıdır.
            O, İnsan, hayvan, canlı-cansız her 
            şeye zarar veren'in derhal konrol altına alınıp, talim ve terbiye 
            edilemediği (insan'a dönüştürülemediği) taktirde derhal imha 
            edilmesi gerekir.
             
            KISSADAN HİSSE:
            Aramızda suret-i hak'dan görünerek 
            dolaşan;  
            Ancak, insanlık-ADALET, Sevgi-Saygı, 
            Hürmet ve Muhabbet ve dahi HAYVANLIK dışı olan: Rüşvet-iltimas, 
            ayırma-kayırma, yolsuzluk-suistimal, görevi kötüye kullanma, 
            gasp-irtikap, vergi dahil her türlü kaçakçılık, anarşi-terör, 
            cana-mala ve ırza tasallut ve tecavüz FAİL, SUÇLU ve potansiyel 
            eğilim sahipleri asla insan değidirler.
            Bunlara 'hayvan' da denilemez, zira 
            hayvanların her türü onlardan daha şereflidir.  
            Onlar insanlar ve hayvanlara karşı acımasız, zalim, duyarsız, 
            adaletsiz ve apaçık DÜŞMAN oldukları için; "İNSANLAR VE HAYVANLAR 
            ALEMİNDEN" acilen ve derhal "DIŞLANMALARI" mutlak bir zaruret, meşru 
            bir hak ve insanlık adına vecibedir.
            Mustafa Nevruz SINACI,  
            Siyaset Bilimci-Hukukçu, Araştırmacı-Yazar
        
          | 
      
      
        | 
         
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          41  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        
        
          | 
      
      
        | 
        Mustafa Nevruz SINACI 
         | 
      
      
        | 
        
        
        Mustafa Nevruz SINACI HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        
          
            
               - BİR PAZAR GEZİNTİSİ       
               
 
            
            - -Alo,Alo,Alo.
 
            - -Merhaba arkadaş.
 
            - -Merhaba dost.
 
            - -Ne yapıyorsun?
 
            - -Bildiğin gibi,günlük işlerin 
            tamamlanması için yoğun şekilde çaba harcıyorum.
 
            - -Ne güzel ediyorsun. Birde bana 
            sorsan ne yapıyorsun diye. Canım ne sorayım arkadaş,hepsini sen 
            biliyorsun.Senden bir şey mi saklıyorum.
 
            - -Sen iş kovalarken biz ne 
            kovalıyoruz hiç sordun mu.Ne soracaksın tabi senin işler ,halk 
            deyimi ile tıkırında .Sen haftanın sonuna gelmeyi düşünüyorsun.Senin
 
            - Belli bir işin yok mu arkadaş,İş arıyorum amma bir türlü 
            bulamadım.Halk tabiri ile konuşursak sinek avlıyoruz.Avladığımız 
            sinek cinsi de belli değil.Karasinek mi sivri sinek mi 
            bilemiyorum.Sinek çeşitlerini sana saymama gerek yok.Sen sinekleri 
            tanırsın.Onlara karşı bağışıklık edinmişsin.Ya biz bir türlü 
            bağışıklık kazanamadık.Dostlara selam vermekten başka bir iş 
            yaptığımız yok.Soruyorlar insana.Bir işin var mı ?Var mı dersin 
            yoksa yok mu ? Tabii ki var diyoruz.Ancak iş yerine geldiğimizde 
            elimize alacak bir işimizin bulunmadığını anlıyoruz.
 
            - -İşimiz olmasa da bilgisayarımız 
            var. Onunla ilgileniyoruz. Onu boş bırakmak olmaz bilirsin. İş 
            yerine doğru birisi yaklaştığında hemen bilgisayara dikkatli bir 
            şekilde bakmaya başlarsın. Dostlar alışverişte görsün diye. Kapıdan 
            içeri dalan kişi bir bakarsın,zaman doldurmak için mi yoksa bir 
            işini yaptırmak için mi geldiğini  kişinin tavrına ve rengine yani 
            yüzünün rengine bir bakarsın.Bu kişi zaman doldurmak istemiyor.İşi 
            acele herhalde. Selamlaşırsın, oturması için ısrar edersin. 
            Biliyorsun ki bu kişi sana iş için geldi. Ne var ne yok 
            derken,kapıdan giren kişi derdini açmayı biraz geciktirmiş olsa da 
            yavaş, yavaş içini dökmeye başlar..Anlattıklarını dinler görünür 
            bilgisayara bakmayı da ihmal etmezsin.Çünkü bilgisayar sana bilgi 
            aktarıyor,zamanın boş olsa da tatlı saatler geçirmeni sağlıyor. İş 
            yerine iş için dalan kişi kendi kendine söylenmeye başlar. Bu adam 
            bana değil de bilgisayara neden bakıyor. Sanki bu ülkede o mu var. 
            Bende bir başka yere giderim derken bilgisayar başında, yani masa 
            başında oturan kişi. Evet! Seni dinledim. Senin bu işin görülmesi 
            için elimizde parça yok. Bilgisayara bir bakalım, fiyatı neymiş? Bir 
            dakika bekler misin? Elbet beklerim yanıtını alır. Bilgisayar 
            açıktır. Haberleşme için birkaç adrese bakar, fiyatlardaki 
            farklılığı görür ondan sonra bilgi bekleyen vatandaşa dönerek, işin 
            maliyetini söyler. İş alanla işveren anlaşırlar.
 
            - Sizinle kısa bir gezinti yaptık. Buna benzer daha nice iş 
            türleri var. Saymakla bitmez.
 
            - Hafta sonunu, yani yorgunluğu 
            dışarıda gidermenin yolunu ararken, karşı taraftaki vatandaşın 
            ekonomisini düzenlemek için harcanan çabadan birkaç saniyelik 
            bölümünü okurlarıma aktarmak istedim.
 
            - Pikniğe gitmek apayrı bir zaman 
            alır. Arkadaş bulma, ailece pikniğe gidebilme. Komşuların pikniğe 
            gidişleri, sizin ise evin kapısından onlara bakışınız. İnsanlar, 
            yaşamak için ekonominin artık gerekli olduğunu anlamaya başladılar. 
            Eskiden hal hatır sorulurken, şimdilerde bir işin var mı, ayda ya da 
            yılda ne kadar ciro yapabiliyorsun?
 
            - -Sen hangi cirodan bahsediyorsun 
            arkadaş, bizim ciromuz öyle hesap makineleri ile hesaplanacak gibi 
            değil.
 
            - -Ya nasıl arkadaş.
 
            - -Bir kez olsun arkadaşına. Seninle 
            uzun süredir görüşemiyoruz. Dedin mi?
 
            - -Hafta sonu geldi, pikniğe gidelim 
            diye piknik yeri seçmeye çalışıyorsun. Bizim pikniklerle işimiz 
            kalmadı.
 
            - -Pikniğe gidip etrafı kirletme 
            derdimiz bari yok. Karayolu boyunca rüzgar neler uçuruyor neler. Bir 
            görsen arkadaş! Pazar günü pikniğe gidenler piknik yerlerini kente 
            dönmezden önce  geleceğe güzel bir biçimde bırakabilirlerse,pikniğe 
            çıkmayanlar iş yerlerinde bir güzel bakım yapabildilerse ne mutlu 
            onlara.
 
            - Güzellikler sizin olsun saygı değer 
            okurlarım.
 
           
          
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          42  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Necati ÇAVDAR 
          | 
      
      
        | 
         
        
        Necati ÇAVDAR HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
              
                
                 - GÖKBAYRAK; SENİ 
                ÖZLER
 
                
                -  
 
                - Gök bayrak;  
 
                - Seni, özler; Al bayrak, seni, gözler
 
                - Yurduma dikilmiş hain gözler
 
                - Vahşet ki; anlatamaz, sözler
 
                - Nerde güller açan bağı
 
                - Kan çağlıyor ovası dağı
 
                - Yad ellerde dağlanır bağrı
 
                - Silen yok gözünün yaşı
 
                - Mecal yok, başlar ezik
 
                - Mektup yok, teller kesik
 
                - Turnalardan haber(!) bekler
 
                - Uçar, geri döner mi ola
 
                - Yüzyıllardır yüreği yaralı
                 
 
                - Altaylar gibi dertleri sıralı
                 
 
                - Yanar hasretine, garbın
 
                - Şark içinde yad avcı vuralı
 
                - Baş gitmiş, dağılmış kervan
 
                - Hükümdar yok. Veremez ferman
 
                - Bekler haber, vermezler aman
 
                - Yolar tutuk. ,Gitmez kurtarıcı Selam
                 
 
                - Düştü yiğitlerim, soldu gülüm
 
                - Türkü oldun, söyler dilim
 
                - Çaresiz; insaf, çaresiz; ilim
 
                - Dayan bahtı karalı yârim vay benim nazlı, elim
 
                - Rus elinde esir millet, o dayanmış kapıya
 
                - Kiril; elinde asa,  çıkıyor ta Çankaya’ya
 
                - Haçlı el sütünde.. Hilal olunca “irtica”
 
                - Şarkı boş verdik,” batıl”a kapılanınca
 
                - Neden Haçlı köyler bile bağımsız, devlet(!)
 
                - Bizim koca yurtlar işgalde.. Esir!  Yüce millet
 
                - Medeniyetler kuran halk.. Çaresiz, rezil ümmet
 
                - Dünün teröristi, bu gün devlet!..
 
                - Esir; medeniyet inşa eden millet
 
                - En ufak ilgi, sayılıyor zalime ihanet
 
                - Eline taş alana füze ile saldırıyorlar
 
                - Her bahane ile Müslüman kırdırıyorlar
 
                - Seyahatleri bahane Gül ve Devlet
 
                - Başlıyor katliam, Kopuyor kıyamet
 
                - Kafa tutuyor âleme
 
                - Kimse ses çıkarmıyor zalime
 
                - Cevap hazır: çünkü; nükleer güç
 
                - BM’de temsilci yok, zalime sözcü çok
 
                - Esir,
 
                - Kırım  
 
                - Kazan
 
                - Kafkasya
 
                - Bütün Türkistan
 
                - Trakya, Balkan
 
                - İngiliz ipi ile sağlam bağlanmış.
 
                - Bütün cihana çökse, âleme yeten
 
                - Çilekeş Anadolu(!) hepsine kalkan
 
                - Gökbayrak, Albayrak kıskaç da
 
                - Tümüyle hedef; Hilal
 
                - Avrupa - Afrika – Asya
 
                - Kan çağlıyor bizim coğrafya
 
                - Dalgalansın, kan kırmızısı Albayrak
 
                - Birleşsin Yürekler
 
                - Sönmesin Semalar rengi  Gök bayrak
 
                - Varlığın sende, sırtında ağır yükler
 
                - Bu gün benim efkârım var
 
                - Bu gün sokaklarda çağlayan kanım var
 
                - Babasına ağlayan anne karnında canım var
 
                - İleriye bakan ümitlerim var
 
                - Bu gün efganım var, var
 
                - Yarına bakan ümidim var
 
                - Serhatlarda dalgalanan Albayrak
 
                - Gönüllerde Gökbayrak var
 
                - “Marip maşrık” az gelir  
 
                - Sarsa da Çin ve Maçin
 
                - Ne gurkalar,haçlılar gördük
 
                - “Sed” bilen“yecüç mecüç” az gelir
                 
 
                - Urumçi’de, bilge Kaşgar’da kan
                 
 
                - İki yüz binlik kızıl orduyu ezen
                 
 
                - Yiğitlik abidesi; Turfanda “Alev Vakası” var
 
                - Milyarlara dayansa da
 
                - Unutmaz.. Yecüç- Mecüç
 
                - Aktuğ’da “Berin İnkilabı” var
 
                - Zalim dinsiz, acımasız, pek
 
                - Sabır dağı sana yük! Sen; çek
                 
 
                - Hotan’da kaza ören ipek
 
                - Mazlum ahı kalmaz. Zaman.. Geçecek
 
                - Çağ ne getirir, ne gösterir? Anlı gelecek
 
                - Bizim eller yanıyor
 
                - Bizim yürekler kanıyor
 
                - Zalim duymuyor, seyrediyor
 
                - Bir damla petrole, bedel
 
                - Varillerle Müslüman kanı içiyor
 
                - Darağacı kuracakmış!
 
                - Kime kurulur darağacı?
 
                - Kurutuluyor Türkün soy ağacı
 
                - Sökülüyor; İslam’ın medeniyet tacı
 
                - Otağı; Saltuk Buğra Han  
 
                - Kan kusuyor, Türk’e Filistin
 
                - İslam’a aydınlık Bağdad
 
                - Bu gün; baba yurt Türkistan..
                 
 
                - Yerkent, Yili, Kaşgar, Aksu.. Hotan
 
                - Urumçi, sarılmış ondan da beter
 
                - İnsanlığın derdi, Türkistan
 
                - Kaleler kapalı, kime ne
 
                - Ses veren yok, mazlumun sesine
 
                - Kurarlar güçten yana siyasetini
 
                - Kimi korkar zalimden
 
                - Kimi öne alır ticaretini
 
                - Kan kokusu sarar dünyayı
 
                - Git turnam. Bu gün çaresizim
 
                - Hem yaralı, hem öksüzüm
 
                - Ben çağlara ışık yayan közüm
 
                - Kurtarıcı güneş, barışı kuracak sözüm
 
                - İnsanlık; kurtarıcı habere gebe
 
                - Hak; er-geç galebe çalar zalime
                 
 
                - Bitmem, dayanırım gitsem de ölüme
 
                - Sabır, korku ve en büyük ilaç zulüme
 
                - Yaratan boş mu bırakır alemi
 
                - Vardır yaralar saran merhemi
 
                - Sarınca kâinatı, Mevlamın  Selam’ı
 
                - İnşallah kurtarır. “Gül” kokusu, dünyayı
 
                -  
 
                - 10 Haziran 2009- Cuma
 
                - Şairin yeri- Emiryaman -Ankara
 
               
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          43  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Ömer SEZER 
          | 
      
      
        | 
         
        
        Ömer SEZER HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
              
                
                 - NİYE?
 
                
                -  
 
                - Hüzünler içimde bir fırtına, estiği kadar.
                 
 
                - Yalnızlığım kumlarda yazılı baş aşağı ağlayışlar.
                 
 
                - Bir dalganın sürükleyişinde şimdi onlarda kayboldular.
                 
 
                - Yaşam içimde soluklandığım kadar,
                 
 
                - Bir nefesten sebep sadece işte o kadar,
                 
 
                - Kırık cam parçaları ayağıma batar,
                 
 
                - Kan revan olsa da hissetmem sızısını,
                 
 
                - Sadece kırmızı bir boya gibidir gözümün gördüğü kadar.
                 
 
                - Hayat nasılda kayıp gitmiş ayaklarımın altından?
                 
 
                - Haberim olmamış sadece günlermiş rutin takvim yapraklarından 
                yırtılan.  
 
                - Bir de yırtılmış yüreğim var!
                 
 
                - Diyorlar ki bu hüzün dolu şiirler niye?
                 
 
                - Kimse bilmiyor ben hapisim dünya denilen koca kafeste!
                 
 
                - Sahi yalnız değildir diyorlar hiç kimse ve hiç bir zerre;
                
                
 
                - Peki, bu bendeki tek kalmışlık niye?
                 
 
                - Acılar mıhlansa da insana bir zaman sonra kendiliğinden 
                düşer,  
 
                - Ama bu bendekiler bitmiyor her nedense?
                 
 
                - Sözlermiş aynası insanın ele veren gözlermiş.
                 
 
                - Ben ne aptalmışım da hep yanlış mı görmüşüm?
                 
 
                - Geceymiş düşman olan gündüze;
                 
 
                - Peki, gecedeki bu gündüze kavuşma hasreti niye?
                 
 
                - Güneşin doğduğu yer kimin kalbinde?
                 
 
                - Neden hep bozuk pusula bende?
                 
 
                - Şimdi ağlıyorum göle dönmüş bir ıslaklığın içerisinde;
                 
 
                - Sadece ıslanmıyorum seninde bunu anlayabildiğin kadar! 
                 
 
               
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          44  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Ömer SEZER 
          | 
      
      
        | 
         
        
        Ömer SEZER HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
              
                
                 - BEN VE YÜREĞİM
 
                
                -  
 
                - Yürüdüğüm bu yollar neden kapanmış?
                 
 
                - Edilen sözler yürekten değil.
                 
 
                - Her yokuşta sırtında birini taşımak varmış,
                 
 
                - Kan ter kalsan da düzde yine yalnızsın.
                 
 
                - Tıpkı benim gibi.  
 
                - Tıpkı yüreğim gibi.  
 
                - Gidiyorum; gidiyorum sözlerle bağlanan yolların sonu 
                görükmez.  
 
                - Gemiler limanları çoktan terk etmiş aynı senin gibi.
                 
 
                - Şimdi martı uğultularında dubalar gibi yalnızım,
                 
 
                - Sarsa da bir kol boynuma tende sıcaklığını hissetsem.
                 
 
                - Renklerimde yok oldu karardım. İçimde bir dışımda biri;
                 
 
                - Düşüyorum yukarıdan aşağı hız kesmiyor ömrü girdap,
                 
 
                - Sayamıyorum günleri mecalim yok ben yıkık bitap.
                 
 
                - Sorsan herkes yanında herkes arkadaş;
                 
 
                - Ve hayat üç beş tellalla uğraş!.
 
                - Küçük bir kuşun kanatlarında uçup gitti umutlarım,
                 
 
                - Büyük ızdıraplarım oldu yetişemedim.
                 
 
                - Ha bugün ha yarın derken;
                 
 
                - Giden hep bendenmiş anlayamadım.
                 
 
                - Küçük bir çocuğun ağlayışlarında irkildim.
                 
 
                - Ve sulu gözlerle baktım gözbebeklerine.
                 
 
                - Neden ağlar çocuklar doğarken dedim?
                 
 
                - Melekler anlatırmış dünya pislik bir mekan!
                 
 
                - Ağlama çocuk! Dedim. 
                 
 
                - Her sebepten bir neden bulacaksın sende büyüyünce,
                 
 
                - Kirpiklerim yapış yapış,
                 
 
                - Şu çocuğa umut veren bana bak,
                 
 
                - Oğlumla yaşama bağlandım,
                 
 
                - Baktım babam boylu boyunca yatıyor.
                 
 
                - Babama çare olamadım.  
 
                - Sadece bir oyuncakla kandırmak değildir küçük bir çocuğu 
                sevindirmek;  
 
                - Düşününce ne kadarda boş bir hayat.
 
               
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          45  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        
        
          | 
      
      
        | 
        Rıza HARDAL | 
      
      
        | 
        
        Rıza HARDAL HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        
          
            
               - BAKTIM ORTALIK KARMA KARIŞIK
 
            
            - Araştırdım şu dünyanın halini
 
            - Baktım ortalık karma karışık
 
            - Kime sordumsa hal ahvalini
 
            - Baktım ortalık karma karışık
 
            -  
 
            - Dünya iyi ama sağlam direk yok
 
            - İnsan iyi ama acır yürek yok
 
            - Timi aç ölüyor kimisi de tok    
             
 
            - Baktım ortalık karma karışık
 
            -  
 
            - Kimi zengin açlık nedir bilmiyor
 
            - Kimi fakir rezillikle ölüyor
 
            - Ortadoğu cayır cayır yanıyor
 
            - Baktım ortalık karma karışık
 
            -  
 
            - Gülcü güçsüzleri ezip geçiyor
 
            - Kimi konuyor da, kimi göçüyor
 
            - Kimi konyak, rakı, şarap içiyor
 
            - Baktım ortalık karma karışık
 
            -  
 
            - Dünya döner çarkı felek dönmez mi?
 
            - Bu belalar boynumuzdan inmez mi?
 
            - Birlik olsak bir yaşasak olmaz mı?
 
            - Baktım ortalık karma karışık
 
            -  
 
            - Vuran vurana da, kıran kırana
 
            - RIZA sus diyorlar hesap sorana
 
            - Bakmıyonmu ortalıta talana
 
            - Baktım ortalık karma karışık
 
            - 15/06/2009 Çorum
 
           
            
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          46  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         
        
        Selma GÜRSEL  | 
      
      
        | 
         
        
        Selma GÜRSEL HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
             
               İRMİK HELVASI
            
            125 gram Margarin
            250 gram İrmik
            1,5 Su bardağı Toz şeker
            2 su bardağı kaynar su
            150 gram ceviz içi
             
                        Yağ tencerede eritilir bir miktar ateşin üzerinde 
            kalan yağın içerisine; ayıklanmış ve doğranmış cevizler konulur 
            karıştırılarak hafif kızartılırlar. 250 gram irmik tencereye 
            konularak hafif kızarana kadar karıştırılır. Kızaran irmiğin üzerine 
            1,5 şeker ilave edilir, 2 su bardağı kaynar su tencereye konularak 
            tencere karıştırılır.  
            Kısık ateşin üzerinde bulunan helva 
            tenceresinin kapağı kapatılarak suyu çekene kadar pişirilir pişen 
            helva kaşıkla karıştırılarak servis için tabaklara konulur. Sıcak 
            olarak ve soğuk olarak da yenilir.  
        
          | 
      
      
        
        
         
        
          
          
          
          
          
          
          
          
          
          
          
          
         
  | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          47  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        
        
          | 
      
      
        | 
        
        
        Serkan ÖKÇE | 
      
      
        | 
        
        
        Serkan ÖKÇE HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        | 
                 
                MERCİMEK KÖFTELERİ 
                Nasıl da pırıl pırıldı  
                Neden uzak düştü yıldızlara gözlerin
                 
                Ufacık bir çocuktu ya ellerin
                 
                Nerde kirlettin...  
                Sen başkaydın sanki, sen farklı...
                 
                Çocuklar gibi masum  
                Dostluklar kadar yalan,  
                Aşıları acı sanırdım…  
                Melekleri kanatlı…  
                Oysa; hayatta yediğim  
                Mercimek köftelerinmiş en acı...  
                 
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          48  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        
        
          | 
      
      
        | 
        
        
        Serkan ÖKÇE | 
      
      
        | 
        
        
        Serkan ÖKÇE HAYAT HİKAYESİ | 
      
      
        
              
                
                 - HAYATA BORÇLU
 
                
                -  
 
                - Önce hayat vermekle başlıyor
                 
 
                - Sevindirir gibi bir çocuğu
                 
 
                - Kucağına alıp…  
 
                - Sonra bir bir alıyor  
 
                - Neyse o sevindiğimiz  
 
                - Bizde kalacağını sanarak
                 
 
                - Alıyor tüm sevdiklerimizi
                 
 
                - Alıyor elimizden ağlatarak…
                 
 
                -  
 
                - Şimdileri moda oldu  
 
                - Eline aldığı sevdaları  
 
                - Uzatıp uzatıp çekiyor  
 
                - Şekerle oynar gibi  
 
                - Dokundurup, dokundurup dudağıma
                 
 
                - Hani küçükken ağlardım da
                 
 
                - Anam bir emzik koyardı ya ağzıma
                 
 
                - Avutur… Unutturup… Alırdı
                 
 
                - Hayat,  
 
                - Hayat aldığını koymuyor geriye
                 
 
                -  
 
                - Neyim var ki;  
 
                - Kenara köşeye attığım  
 
                - Çala bildiğim kadar Hayattan biraz sevgim
                 
 
                - Hatırı sayılır birkaç dostluk
                 
 
                - Dostlarımdan kaldı…  
 
                - Ve yüreğimde izler var  
 
                - Adını ihanet diye aldı…  
 
                -  
 
                - Hayatın verdiklerinden  
 
                - Aldıklarını çıkartırsan  
 
                - İnsan Sahip olduğunu buluyor
                 
 
                - Kahretsin ki hayata  
 
                - Beni yaşatarak,  
 
                - Borçlarını almanın bir yolunu arıyor…  
                 
 
               
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         49  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Tülay BİLGİN  | 
      
      
        | 
         
        
        Tülay BİLGİN HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
         
        ÇORUM BARAJI 
        
          
         
           
            
             - Çorum’da şöyle bir geziye çıkalım 
            dedik. Uzun zamandır da gitmiyordum. Barajı gezmeye gittik, baraj 
            çok güzel dolmuş. Bu küçük gölü görünce susuzluk korkumuz kalmadı. 
            Etrafında gezdik gün batımını seyrettik. Harika bir Dinlenme spor 
            alanı Çorum için önemli bir bölge.  
 
            
            
             - Bir taraftan da kanallara gözümüz 
            takıldı. Kanalları toprak doldurmuş. Barajda gırtlağına kadar dolu 
            bu yağmurlarla taşması an meselesi. Türkiye’de sellerin birinci 
            kaynağı su kanallarının kapalı olması ya da yok edilmesi.  Kâinatın 
            bir dengesi var. Dere yataklarına su gelmeyecek diye bir şey mi var. 
            Su olmadığında o bölgeleri farklı amaçlarla kullanıyorlar, ya da 
            kapatıyorlar. Sellerin can aldığı şu günlerde. Su baskının tedbiri 
            kanalları acilen açmaktır diye düşünüyorum. Yoksa yağmurların barajı 
            taşırması an meselesi. Hayat örnekler veriyor.
 
            
            
             - İnsanlara ben geliyorum diye önce 
            ayak seslerini gönderiyor.
 
            
           
        
         
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          50  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Tülay BİLGİN  | 
      
      
        | 
         
        
        Tülay BİLGİN HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
         
        SALİM BEY KONAĞI 
        
          
            
             - Bin sekiz yüzlü yılların sonu bin 
            dokuz yüzlü yılların başı. Çorum’un hatırı sayılan beylerinden Salim 
            Bey Konağının büyük bir avlusu vardı, avlunun içinde büyük bir havuz 
            etrafında özenle dikilmiş çiçeklerle bir cennet bahçesi gibiydi. 
            Çorumun tek ana caddesiydi buda konağın bulunduğu cadde idi. O 
            zamanlar ekin tüccarlığı yapıyordu Çorumun yerli halkı. Çorumun ekin 
            pazarı da bu cadde üzerinde idi. Develere yüklenmiş ekinler 
            getirilir konağın duvarının hemen yanına yığın yapılırdı. Develerin 
            sırtından ekinler indirilince yükü boşaltılmış hayvanlar 
            dinlendirilirdi. Salim Bey Çorumun önde gelen sözcülerindendi 
            misafirleri hiç eksik olmazdı. Konakta bir gün bir tatlı telaşa 
            başladı. İsmet İnönü Çorum’a geliyordu ve Salim beyin misafiri 
            olacaktı.
 
            
            
             - Hemen hazırlıklar başladı konakta 
            çalışanlar çoktu. Konağın arabacısı, dadısı, hizmetlileri herkesi 
            bir tatlı telaşa almıştı. İsmet Bey Konağa teşrif ettiler. O 
            zamanlar Çorum yeni yeni büyüyordu. Siyaset önemliydi. Şimdinin 
            milletvekili statüsündeydi Salim Bey. İnönü’yle Önemli meseleler 
            görüşüldü, yenildi içildi. O gün bir telaşa daha vardı konakta. 
            Doğum bekleniyordu. İnönü doğan kız bebeğinin ismini ismet konulması 
            istemişti. Bebeğe ismet adı verildi.
 
            
            
             - Bu misafirlik önemli kararlar 
            alındıktan sonra At arabasıyla Çorum’u gezen İnönü o zaman Çorum’un 
            Anadolu'da önemli şehirlerden biri olacağını vurgulamıştı. Salim 
            beyin kızı Şükran Hanım bu evde başlayan hayat öyküsünü küçük 
            anekdot’larla anlattı.
 
            
            
             - Milli Bayramlarda sokaklara meşale 
            yakılırdı. Atlı süvarilerin tören geçiti çok güzel olurdu. Atların 
            geçit gösterisinde nal seslerindeki ritim görülmeye değerdi. 
            Meşaleler eşliğinde çok güzel bir görsellik oluştururdu. Şimdi o 
            günleri çok özlüyorum. Bu konaktan nişanlanıp Yakın tanıdığı aynı 
            zamanda akrabası olan eşinin konağa gelin gittiğini anlattı. 
            Hatıralar canlanırken bizde o anıları yaşar gibi olduk. Konak ikinci 
            bir kere el değiştirdi ve yine Salim İsminde bir zatı muhterem aldı 
            şu anda onun torunları işletmeciliğini yapıyorlar.
 
            
           
        
          | 
      
      
        | 
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
        OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          51  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Üzeyir Lokman ÇAYCI  | 
      
      
        | 
         
        
        Üzeyir Lokman ÇAYCI HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
                 
                   GÖLGELER UTANMAZLAR
                
                            Doğan, 1970 yılının şubat ayında Fransa’nın 
                Farébersviller bölgesinde  doğdu....  
                1969 yılında Afyon’un Baştepe 
                Köyü’nden gelen Babası Celil’in Freyming-Merlebach maden 
                işletmelerinde zor şartlarda çalıştığını küçük yaşlarda  fark 
                etti. Ve  kendisinin böyle bir çalışma ortamına girmemesi 
                gerektiğini düşündü.
                Zeki ve çalışkan olmasına rağmen 
                “yabancılara karşı takip edilen politikalar nedeniyle” kolej 
                sıralarında yolu kesildi ve sanat okullarına yönlendirildi. 
                Böylece yüksek tahsil yapma beklentisi kendi isteği dışında 
                engellendi.
                17 yaşında, mermer gibi sert 
                cisimleri şekillendirmek üzere bir eğitime başladı. Başarısı 
                dikkatleri çekti. Sanat okulundan mezun olduktan sonra 
                öğrendiklerine kendi fikirlerini de ekleyerek dikkat çeken 
                eserler üretmeye başladı. Kısa  zaman içerisinde bölgenin 
                Belediye Başkanı yaptığı güzel çalışmaları fark etti. Teşvik 
                için  ona bir atölye verdi ve  iş tekliflerinde bulundu. O 
                şehrin önemli yerlerindeki boş duvarlara pencere ve doğa 
                görüntüsü verdi. Emeklerinin karşılığını almak suretiyle güzel 
                para kazanmaya başladı.
                Bir gün atölyesinde çalışırken 
                yanına daha önce  hiç tanımadığı bir kişi geldi :
                -Ben Fas’lı bir Öğretmenim. Bu 
                bölgede görevliyim. Çalışmalarınız dikkatimi çekti. Sizi tebrik 
                etmeye geldim. Bu  sıralarda Doğan’la  tanışmak için gelenlerin 
                sayısı da oldukça fazlaydı.
                Babası emekliye ayrıldıktan 
                sonra küçük bir mağaza açmıştı. Zaman zaman da Doğan’ı 
                atölyesinde ziyaret ediyor ve böylece gelişmeleri de yakından 
                takip ediyordu. Kendisine gösterilen ilgilerin çokluğundan 
                olumsuz etkilenmemesi için ona uygun bir dille öğütler de 
                veriyordu. Aradan birkaç gün geçmişti. Faslı Öğretmen atölyede 
                çalıştığı bir sırada tekrar yanına geldi:
                -Doğan Bey,  kolay gelsin. Ben 
                sana bir teklifte bulunmayı düşündüm.
                “Söyleyeyim mi, söylemeyeyim mi ? “ diye uzun uzun düşündüm. 
                Ve seninle konuşmaya karar verdim. Yani kabul edersen seninle 
                ortak olmak istiyorum. Doğan, kendisine yapılan bu teklife bir 
                anlam veremedi.  
                -Dostum, benim yaptığım bu işten 
                sen anlıyor musun? Birkaç gün önceki konuşmalarına göre 
                biliyorum ki anlamıyorsun... Uzun süre sizinle dostluğumuz da 
                yok. Yani birbirimizi iyice tanımıyoruz.  Benimle neden ortak 
                olmak istediğini de anlayamadım. Sonra yaş itibarıyla senin gibi 
                tecrübem de yok. Yani nereden bakarsam teklifine cevap vermem 
                güçleşiyor. Ben burada yalnız da değilim. Bu gibi şeylerin 
                riskini ilerde taşımamak için fikir alışverişinde bulunacağım ve 
                sorumlu olduğum kişiler var. Onlara yani anama, babama ve eşime 
                sormam lazım.
                Faslı öğretmen aldığı 
                cevaplardan memnun görünmüyordu:
                -Elbette annene, babana ve eşine 
                sorabilirsin... Birkaç gün sonra ben seni tekrar ziyaret etmeye 
                geleceğim. Şu an hemen karar vermek zorunda da değilsin... 
                Acelesi yok yani...
                Doğan akşam üzeri olup bitenleri 
                babasına anlattı. Babası :
                -Oğlum işin içerisinde bir bit 
                yeniği var... Bu adama dikkat etmelisin! Düpedüz bu
                adamın “senin kazandıklarında” gözü var... Sonra bu bir 
                öğretmen. Yaşça da senden büyük... Ben uzaktan tanıyorum. 
                Görünüşüyle bu herif sağlam bir pabuca da  benzemiyor...
                 
                -Yani... baba bu adam gelince 
                kabul edemeyeceğimi bildireyim,  değil mi? Zaten
                ben kabul edilemeyecek bir teklif olduğundan da daha önce 
                ona bahsetmiştim.
                -Elbette oğlum... Şu zamanda 
                insanlara güvenilmiyor ki... İnsanın en yakınından
                dahi hayır gelmiyor...  Adamın yüzüne gülüp arkasından 
                kuyusunu kazıyorlar. En
                iyisi tatlı dille başından uzaklaştır gitsin!
                - Tamam baba... senin dediğin gibi yapacağım.
                Birkaç gün sonra Fas’lı Öğretmen şehir merkezinde bir duvara 
                resim yaparken  Doğan’a :
                -          Kolay gelsin sanatkâr adam... Müthiş bir 
                çalışma... Ben hayatımda böyle bir
                çalışma görmedim. Seni kutlamamak imkansız...
                 
                Doğan içini okşayan iltifatlarla dolu bu sözler karşısında 
                merdivenden inerek onunla tokalaştı...
                - Çok güzel sözleriniz için size  teşekkür ediyorum hocam...
                Doğan’a iyice yaklaşarak yumuşak seslerle :
                -          Sevgili Doğan, sanatkârların haklarını her ne 
                şekilde olursa olsun vermek lazım.
                Bu da yerinde tespitlerle olur... İşte ben seninle ortak 
                olmayı da bu sebeplerle istiyorum. Ve şu an bunun için 
                yanındayım. Annenin ve babanın görüşlerini aldın mı?
                Doğan kendisine ortaklık teklifinde bulunan bu şahsın 
                tavırlarından da olumsuz etkilenmişti.
                - Kusuruma bakma hocam, teklifinizi kabul etmem mümkün 
                değil... Zaten böyle bir
                insana ihtiyacım olsa benim iki erkek kardeşim var... Önce 
                onları çağırırım...
                Faslı Öğretmen :
                - Sevgili Doğan senin gibi değerli bir insanın kusuru olur 
                mu hiç...  Bu cevabına
                oldukça saygı gösteriyorum.  Ayrıca sana hak da veriyorum. 
                Elbette bir adama
                ihtiyacın olsa,  öncelikli olarak kardeşlerini seçmen kadar 
                doğal bir şey olabilir mi?
                 
                Doğan olumsuz cevabının  böylesine “nazikçe ve anlayışla”  
                karşılanmasına oldukça şaşırmıştı. İçinden “böyle güzel sözlerin 
                sahibi bir insan asla kötü olamaz...” diyordu.  Ona :
                      - Sevgili hocam... Beni utandırdınız. Sağ olun varolun. 
                Sizin gibi değerli bir insanı bundan sonra  atölyeme çay içmeye 
                davet ediyorum. Arada sırada gelirseniz beni ihya etmiş 
                olacaksınız.
                - Pekiyi  sevgili Doğan, seni 
                şimdi daha fazla rahatsız etmeyeyim. İşinden
                gücünden alıkoymayayım. İnşallah en kısa zamanda tekrar 
                görüşürüz. Kolay gelsin... Hoşça kal.
                Doğan aynı gün,  akşam üzeri eşi 
                ve çocuklarıyla;  annesini, babasını ve kardeşlerini ziyarete 
                gitti. Onlara olup bitenleri anlattı... Yaptığı işlerden 
                bahsetti. Fas’lı öğretmenle aralarında geçen konuşmalardan söz 
                etti.
                - Baba! Fas’lı öğretmen tahmin 
                ettiğimiz gibi değilmiş... Ortak olarak kabul etmeyeceğimi 
                söylediğim zaman anlayışla karşıladı... Yani “ortaklık teklifi” 
                böylece kapanmış oldu.
                Aradan günler geçtikçe Doğan’ı 
                taltif edenlerin sayısı oldukça artıyordu. Babası bir 
                yakınlarının ölümü dolayısıyla Afyon’a gittiği bir sırada Faslı 
                Öğretmen Doğan’ı bölgenin en ünlü bir lokantasında yemeğe davet 
                etti.  O da bu daveti kabul etti...  Oraya gittiğinde aşçılara 
                kadar bütün lokanta çalışanları ve Faslı Öğretmen onu kapıda 
                karşıladılar. İçerisi loş bir şekildeydi... Üzerleri mumlarla 
                ışıklandırılmış sadece kuş sütünün bulunmadığı masalardan 
                birinin en güzel bölümüne, iltifatlarla Doğan oturtuldu. 
                Şampanyalar patlatıldı... Kadehlere konulan içkiler tabakların 
                etraflarına dizildi. Lokanta görevlileri şampanyaların ve 
                şarapların kalitesinden bahsederek:
                -Doğan Bey, içkilerimizden ve 
                yemeklerimizden memnun olacağınızı umuyoruz.
                Faslı Öğretmen kadehini kaldırarak:
                - Haydi sevgili Doğan Bey, 
                yaptığınız güzel çalışmalar ve yüksek sanatınız şerefine!
                Doğan :
                - Hocam ben içki içmiyorum. Hiç 
                hayatımda içmedim. Böyle yerlere de alışık değilim. Normal 
                olarak ben lokantalarda yemek yemiyorum. Ama senin hatırın için 
                ilk kez buraya geldim.
                -Aaaaaa! Sevgili Doğan senin 
                gibi büyük bir iş adamı, bir gün için, böyle güzelbir ortamda 
                benimle şu güzel şampanyalardan ve şaraplardan içse ne olur 
                sanki?  Haydi.Haydi   isteğimi geri çevirme aydın insan! Al 
                kadehi eline. Sonra fısıltı halinde:
                
                - Bak herkes 
                bize bakıyor. Çaktırmadan sen içmene bak. Doğan kadehlerden 
                birini eline aldı. Elleri ve ayakları titriyordu. Ağzına bir 
                yudum aldığı an tiksinti duyar gibi oldu. Sonra yemek arası 
                normal bir şekilde içmesini sürdürdü. Bir ara ağzında kelimeler 
                dağılırmışçasına Faslı Öğretmene: 
                
                  - -Sevgili Öğretmenim ben artık 
                  içmeyeceğim şu meretten. Haram yahu. Bana
 
                  - Zorla içirdin. Sonra sen de Müslümansın. Hem kendin 
                  günahkâr oldun, hem de beni günahkâr ettin!  Bak gördüğüm 
                  kadarıyla sen benim gibi sarhoş da değilsin. Başım dönüyor 
                  yahu. Şimdi ben evime nasıl gideceğim?
 
                  - - Sevgili Doğan Bey, Sevgili 
                  dostum. Biz burada ne güne varız. Taksi çağırırız olur biter. 
                  Seni böyle yüzüstü bırakır mıyız hiç?
 
                  - -O da doğru ya?  Pekiyi beni 
                  bu kafayla hanım ve çocuklarım nasıl karşılayacak?
 
                  - - Doğan Bey sen erkek adamsın 
                  be! Sen taşlara nasıl şekil veriyorsun? Aklınla ve
 
                  - hünerlerinle. Elbette buna da bir çare bulursun! Sonra; 
                  sarhoştan herkes korkar. Bağırdın mı olur biter!
 
                  - - Doğru ya ben erkek adamım... 
                  Evin reisi benim... Bağırdım mı olur biter!
 
                  - - Bravo Doğan Bey!  Doğan tirit gibi sarhoştu. Taksiyle 
                  evine geldiği sırada saat 03.00’ü bulmuştu. Eşi merak 
                  içerisinde kalmıştı. Kayınvalidesine “yanlış anlaşılır 
                  düşüncesiyle” telefon dahi açamamıştı. Doğan:
 
                  - - Hanım! Hanım! Diye bağırdığı 
                  sırada cebinden taksi şoförüne vermek üzere para çıkarmaya 
                  çalışıyordu. Eşi kapıyı açtığı sırada Erdoğan şoföre 500 Frank 
                  uzattı:
 
                  - -Üüstü kalsın! Dedi. Fransız 
                  Şoför:  
 
                  - -Beyefendi biz halka hizmet 
                  ediyoruz. Siz  sarhoşsunuz..Yani ne yaptığınızın farkında 
                  değilsiniz. Borcunuz,  gece tarifesi olarak 50 Frank. Alın şu  
                  450 Frank’ınızı. Dedi ve  parasının üstünü vererek oradan 
                  uzaklaştı. Eşi, Doğan’ı aşırı bir şekilde alkollü görünce:
 
                  - - Bak Doğan’cığım seni uykusuz 
                  kalarak üç çocuğumuzla şu ana kadar bekledik. Sen hiç içki 
                  içmezdin; ne oldu da bugün içki içtin? Birisi mi içirdi yoksa? 
                  Gözleri kıpkırmızıydı Doğan’ın.Eşine doğru yaklaşarak:
 
                  - -Bana bak! Sana hesap vermemi 
                  mi bekliyorsun ha? Bırak da felekten bir gün
 
                  - çalalım. Hani şu nazik öğretmen vardı ya. İşte o davet 
                  etti beni. Lokantaya bir yığın para da ödedi zavallı!
 
                 
                - Doğan’ım  bak ayakta duracak 
                halin yok!  O öğretmen iyi bir insan olsaydı, seni bu hale 
                düşürmezdi? Yalvarıyorum sana. Ne olursun bir daha içme. Her 
                zamanki gibi yemeğimizi sen ve ben çocuklarımızla birlikte 
                yiyelim! Doğan gözlerini irileştirerek eşine iyice yaklaştı:
                -Daha konuşmaya devam edecek 
                misin ulan? Söyle sen mi yöneteceksin beni ha? Benim karar verme 
                hakkım yok mu hiç? Bak herkes bana “bey” diyor. Zenginim artık, 
                daha  fazla konuşursan nelerle karşılaşacağını biliyor musun?
                - Doğan’ım ben senin her şeyine 
                katlanırım. Yeter ki sen bir daha içki içme! Üç çocuk iyice 
                annelerine sarılırken en küçüğü ağlamaya başlamıştı. Annesi onu 
                kucağına aldı.
                -Ne oldu yavrum; niçin 
                ağlıyorsun? 3 yaşındaydı Celil. Annesine sarılarak:
                -Anne! Ben babamdan korkuyorum!  
                O beni neden kucağına almadı? Beni
                Sevmiyor değil mi?  
                - Kes sesini. Evin reisi benim. 
                Şuna bak benden korkuyormuş. Ben öcü müyüm ulan?
                Ertesi sabah, eşi Tülay, 
                çocuklarından ikisini,  karınlarını doyurduktan sonra okula 
                götürdü. Celil uyuyordu. Kendisi kahvaltıyı eşiyle birlikte 
                yapmak için aç susuz öğleye kadar bekledi. Doğan kalktığı zaman 
                saat 12.00’yi geçiyordu.  Kendini oldukça yorgun hissediyordu. 
                Eşi ona olup bitenlerden hiç söz etmedi. Kendi kendine “oldu bir 
                kere. İnşallah bir daha olmaz. Anlarsa yaşadıkları kendisine bir 
                ceza gibi.” diyordu. Birlikte kahvaltı yaptılar. Babası 
                Türkiye’den gelinceye kadar Faslı öğretmen üç kez daha onu aynı 
                lokantaya davet etti. Her defasında lokanta masraflarını da 
                ödedi. Doğan içkili bir hayatın iyice içine girmişti. İçmediği 
                zaman elleri ve ayakları titriyordu. Uykusuzlukla beslenen 
                huzursuzlukla çevresindekilerin kendisiyle ilgilenmelerine de 
                oldukça tepki gösteriyordu. Bunlardan en çok etkilenen de eşi ve 
                çocuklarıydı. İş ve aile hayatını olumsuz etkileyen 
                gelişmelerden sonra babası da Türkiye’den gelmişti. Eşi Tülay, 
                çocuklarıyla oldukça sarsıldıkları halde Doğan’ın durumundan tek 
                kelime dahi Celil Bey ve yakınlarına bahsetmedi. Ama 
                kayınpederi,  olup bitenleri anlamakta gecikmedi. Doğan’ın 
                tedavisi ve çözümü oldukça güç bir hale düştüğünü de gördü.
                 
                Uzun süre doktor tedavisi 
                görmesine rağmen kendisini sürükleyen isteklerin önüne bir türlü 
                geçemedi. Faslı Öğretmen, alkol bağımlısı olmasından sonra bir 
                kez olsun Doğan’ı aramadı. Annesi ve babası gözyaşları 
                içerisinde Doğan’a birçok kez yalvardılar:
                -Oğlum bak gurbetteyiz. Güzel 
                işin vardı, kaybettin. Görüyorsun Belediye
                Başkanı da desteğini çekti. Verdiği atölyeyi elinden aldı. 
                Senin dost bildiğin Faslı Öğretmen şimdi nerede? Seni ne arıyor 
                ne de soruyor? Seni dertlerinle baş başa bırakıp çekilip gitti. 
                Farkındaysan senden intikam aldı. Doğan düştüğü durumdan 
                kurtulmak için kendisiyle ne kadar mücadele ettiyse de bunu 
                başaramadı. Hatta gizlice evdeki kolonyaları dahi içti. 
                Çocukları ve eşi gözyaşlarıyla dolu bir hayata daha fazla 
                dayanamadılar. Bu arada Paris’te bulunan bir dostlarından 
                psikolojik yardım istediler. Geçmişten itibaren onlarla 
                karşılıklı hep dayanışma içinde olan Ömer Bey bu olayı duyar 
                duymaz onların bu isteğine olumlu cevap verdi. Tüm ailenin 
                çektiği çileleri bir nebze de olsa durdurabilmek ümidiyle 
                elinden gelen bütün gayretleri esirgemedi. Doğan, Ömer Bey’in 
                telkinleriyle ancak iki ay kadar içkiden uzaklaştı. Sonra 
                kaçamak yollardan tekrar içki içmeye başlayınca eşi Tülay 
                çocuklarını da alarak evini terk etti. Doğan sonradan eşinin 
                Fransa’nın Reims şehrinde kalan teyzesinin yanında olduğunu 
                öğrendi. Tülay eşinin kendisiyle görüşmek istediğini öğrenince 
                onu oradan telefonla aradı:  
                -İçki karşılığında beni ve 
                çocuklarımı dışlamamış olsaydın biz buraya gelmezdik. Bir daha 
                Faslı Öğretmenin ve iğrenç anıların bulunduğu o bölgede 
                yaşamamız imkânsız. Cevabını verdi. Celil, gelini Tülay için 
                Oğluna :
                -O yerden göğe kadar haklı 
                oğlum! Dedi. Sen ya içki içme fikrini sürdürerek hem kendi 
                hayatını karartacaksın hem de yuvanı dağıtmayı kabulleneceksin. 
                Ya da içki denen illeti hayatından atıp gül gibi yuvanda çoluk 
                çocuğunla yaşayacaksın. Yani bu iki tercihten birini seçeceksin. 
                Aklın varsa dosta düşmana karşı daha fazla rezil olmadan içkisiz 
                bir hayata geri dön ve hayatını kurtar. O kadını, yani hanımını 
                da acıların içine atmadan tedbirini al!  
                Doğan günlerce çocuklarını 
                sayıkladı. Geceleri uykusunu bölen düşlerle dağlandı. Onu içki 
                içmeye sevk eden dürtülerle savaştı. Girdiği çıkmazlarda 
                günlerce yalnız başına kalışının sorumlularını aradı. “Bu bir 
                savaş... “ diyordu kendi kendine. “Kazanmalıyım. Elbette 
                kazanacağım!” Gurbette stratejisizliğin ağlarından kurtulmanın 
                mücadelesini veriyordu. Hiç kimseyle görüşmeden geçen günlerin 
                kıskacındaydı. Kendine sertleşerek geri dönmesinden korktuğu 
                duygularını, bir başka kişiye yöneltmeden önce, “aynalardaki 
                görüntüleriyle” konuştu.  Çocuğunun “ben babamdan korkuyorum.” 
                sözleri zihninden uzun süre çıkmadı. Bir sabah kahvaltısından 
                sonra annesine ve babasına:
                -Ben karar verdim. Dedi.  Annesi 
                ve babası önce şaşkın bir şekilde Doğan’ın yüzüne baktılar. 
                Sonra Celil :  
                -Neye karar verdin oğlum? Dedi.
                Annesi ve babası merak 
                içerisindeydiler. Sabırla onun açıklamasını beklediler. Doğan.
                -Karar verdim. Çocuklarımın ve 
                eşimin yanlarına döneceğim. Dedi. Hıçkıra, hıçkıra ağlayarak 
                Sevgili babacığım, senin ismini verdiğim Celil burnumda tütüyor. 
                Çok özledim onları çok. Daha fazla dayanamayacağım! Annesi ve 
                babası da gözyaşlarını tutamadılar. Ve üçü birden birbirlerine 
                sarılarak sarmaş dolaş oldular. Celil:
                -Doğru ya oğlum, epey azap 
                çektin. Tabi sadece sen değil,  hepimiz çektik. Başına gelmedik 
                kalmadı. İçki, bir türlü afet ama bunu sana alıştıran, senin 
                yuvanı darmadağın eden adam da ayrı bir afet, yani iki afet 
                arasında kaldın. Sonra ağlayarak:  
                -Git oğlum git! Bir daha şu içki 
                denen zıkkımı evinin kapısından içeriye sokma! İçenlerin yanına 
                asla uğrama. Aslan oğlum zaten sana bu yakışıyor. Bak biz ananla 
                hacca giderken sana ve kardeşlerine çok dua etmiştik. Ya Rab 
                kötü niyetli insanların şerrinden çocuklarımızı koru, diye. On 
                yıl geçti aradan. O zamanlar her şey iyiydi. Ama şimdi 
                insanların yöneldikleri şeyler farklılaştı. Biz yönümüzü Kabe’ye 
                dönüyoruz. Bazıları da, şerre ve kalleşliğe dönüyorlar. Bir 
                başkası da bir başka yöne dönüyor. Allah bizi bir daha bu 
                durumlara düşürmesin!
                Doğan birkaç gün sonra dediğini 
                yaptı. Bir ev kiralayarak eşi ve çocuklarıyla Reims’e yerleşti. 
                Onlar için hayatın çileli yolu Reims’de noktalanmıştı.
                Paris - 12.07.2005
                 
                 
                http://aysun.boran.sitemynet.com/GolgelerUtanmazlar/index.htm
                 
                 
                 
                Üzeyir Lokman ÇAYCI  
                İç Mimar – Endüstri Tasarımcısı
                55, rue Louise Michel
                78711 Mantes la Ville
                FRANCE
                 
                uzeyir.cayci@fee.fr
                 
                 
        
          | 
      
      
        | 
        BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN 
        ALMADAN KULLANMAYINIZ! | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          52  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Üzeyir Lokman ÇAYCI  | 
      
      
        | 
         
        
        Üzeyir Lokman ÇAYCI HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
         ZAMBAKLARIN AÇTIĞI YERDE 
          
        Zambakların açtığı yerde 
        Böcekler de var… 
        Zaman gelir 
        Hafıza içinde 
        Kaybolur sırlar… 
          
        Dünya hâli bu, 
        Kimi ölür, 
        Kimi doğar… 
          
        Zambakların açtığı yerde 
        Böcekler de var… 
        Derinliklerde kalır 
        Birçok şey… 
        Görülmez belki kusurlar. 
        Çoğu zaman 
        Keşfedemezler gerçeği 
        Yazarlar, çizerler, 
        Okurlar... 
        Zambakların açtığı yerde 
        Böcekler de var… 
        Dünya hâli bu, 
        Kimi ölür, 
        Kimi doğar… 
          
        Üzeyir Lokman ÇAYCI 
        Paris – 09.05.1999 
   | 
      
      
        | 
        BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN 
        ALMADAN KULLANMAYINIZ! | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          53  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Üzeyir Lokman ÇAYCI  | 
      
      
        | 
         
        
        Üzeyir Lokman ÇAYCI HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
         KAPAR KAPILARINI DOSTLARINA 
          
        İnsan nereye girerse girsin 
        Hangi çıkmazlarda 
        Kalırsa kalsın 
        Güneşin ışığından kaçamaz… 
          
        Yağmur, rüzgâr etkiler 
        Üşür soğuk havalarda… 
        Nufus cüzdanı üzerindeki 
        Vesikalık resmi gibi, 
        Farklılaşır bazı halleri... 
          
        Kendi içindekilerle yorumlar 
        Dışındakilerini 
        Sevmediklerini beğenmez 
        Beğendiklerini sevemez 
        Kapar kapılarını dostlarına... 
          
        Davranışları 
        Ve konuştukları farklılaşır 
        Zaman zaman... 
        Filmin « son » yazmasından 
        Öncesinde kalır düşüncesi 
        Yarı uykulu gezer 
        Gezerken unutur gerçekleri 
        Kapar kapılarını dostlarına... 
          
        Üzeyir Lokman ÇAYCI 
        Magnanville – Mart 1999 
         
   | 
      
      
        | 
        BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN 
        ALMADAN KULLANMAYINIZ! | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          54  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
           | 
      
      
        | 
         Üzeyir Lokman ÇAYCI  | 
      
      
        | 
         
        
        Üzeyir Lokman ÇAYCI HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        | 
         DESENLER 
        
        
          
        
        
          
        
        
          
        
        
           | 
      
      
        | 
        BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN 
        ALMADAN KULLANMAYINIZ! | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          55  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        
        
          | 
      
      
        | 
        Yaşar KILIÇ 
         | 
      
      
        | 
         
        
        
        Yaşar KILIÇ HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
          
            
             - 
            
            GİDELİM
 
            
            -  
 
            - Karanlıkta giden gafil
 
            - Aç gözünü,behey cahil,
 
            - Yalan dünya için sefil
 
            - Olma;Mevla’ya gidelim.
 
            -  
 
            -  
 
            - Gel nefisine olma köle,
 
            - Yanma nara bile bile,
 
            - Bu dünyada Şeytan ile,
 
            - Kalma Mevla’ya gidelim.
 
            -  
 
            - Pişmanlık her geçen gün
 
            - Klavuzsuz bir gemisin,
 
            - Yazık meçhule yelkenin
 
            - Salma Mevla’ya gidelim.
 
            -  
 
            - Miskin YAŞAR bak kendine,
 
            - Kor düşmüş eteklerine,
 
            - Dönmeden mahşer yerine
 
            - Ağla Mevla’ya gidelim.
 
            - 29 / 11 1983
 
           
          
          | 
      
      
        | 
        BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN 
        ALMADAN KULLANMAYINIZ! | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         56  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        
        
          | 
      
      
        | 
        Yaşar KILIÇ 
         | 
      
      
        | 
         
        
        
        Yaşar KILIÇ HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
          
            
             - 
            
            GÖRDÜM
 
            
            -  
 
            - Kainatı seyrederken
 
            - Uydu,gezegen dönerken,
 
            - Semadan Rahmet inerken
 
            - Hakk’ın varlığını gördüm.
 
            -  
 
            - Hakk’ı anan bülbüllerde,
 
            - Dalda dikende,güllerde,
 
            - Çirkinlerde,güzellerde
 
            - Hakk’ın varlığını gördüm.
 
            -  
 
            - Atom,zerre,hücrelerde.
 
            - Şaşmayan gün,gecelerde.
 
            - En ücra,gizli yerlerde
 
            - Hakk’ın varlığını gördüm
 
            -  
 
            - YAŞAR gizli sır Kur’an da
 
            - İbret var arıda,balda.
 
            - Çalışan karıncalarda
 
            - Hakk’ın varlığını gördüm.
 
           
          
          | 
      
      
        | 
        BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN 
        ALMADAN KULLANMAYINIZ! | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için 
        tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          57  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        
        
          | 
      
      
        | 
        Yaşar KILIÇ 
         | 
      
      
        | 
         
        
        
        Yaşar KILIÇ HAYAT HİKAYESİ  | 
      
      
        
          
            
             - NASİHAT 
 
            
            -  
 
            - İnsan oğlu küçük ama yüksektir.
 
            - Ar ile namusu bilsen eğer
 
            - Doğruluk,ciddilik esas gerçektir
 
            - Beş vakiti doğru kılarsan eğer !
 
            -  
 
            - Engin ol dünyada,gel mağrur olma,
 
            - Yalnız görünüşe bakıp aldanma,
 
            - Arif ol mecliste kelamı dinle,
 
            - Kıssadan hisseyi alırsan eğer !
 
            -  
 
            - Üstüne düşmezse atma sözünü,
 
            - Hatrın sayar ise göster yüzünü,
 
            - Kandıramazlar Hakk’a tut özünü,
 
            - Şeytan ayağını çelersen eğer !
 
            -  
 
            - YAŞAR’ım sözlerim doğru mu bilmem ?
 
            - Yetim al dese de iğnesin almam,
 
            - Sakın ağlayana dönüp de gülmem
 
            - Başa gelir,ele gülersem eğer.
 
            -  
 
            - 05 /11 /1977
 
           
          
          | 
      
      
        | 
        BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN 
        ALMADAN KULLANMAYINIZ! | 
      
      
        | 
         
        
        
        BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         
        
        FİKİR DERGİSİ BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         
        Hazırlayan 
        Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com  | 
      
      
    |  
        
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
          OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
            
      
    | 
         
          
    
     | 
        
      
          | 
      
       Hukuka, Yasalara, 
Telif  ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. | 
        
      
          | 
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL 
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM | 
        
            
              | 
               
        11. SAYI FİKİR DERGİSİ 
              NE GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ 01/08/2009  |