  | 
            
      
     
      | 
            
      
    |  
        
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
          OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
            
      
    | 
 
        Hazırlayan 
        Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
              | 
                
          | 
            
      
    |  
               | 
            
      
              | 
         
          
    
               | 
            
      
              | 
              
              
              TAKDİM | 
            
      
              | 
              
              
              HAYAT HİKAYESİ | 
            
      
               | 
            
      
               | 
            
      
               | 
            
      
          | 
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
            | 
            
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          01  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
              | 
                 
                TAKDİM            
                 
                
                Bir kitabın doğması, o kitabı yazmaya kalkan kişinin amacına ve 
                bilgi birikimine göre değerlendirilmesi uygun olarak 
                görülmelidir. 
                
                            
                Elinizde bulunan bu çalışmanın sizlere ulaşması için günlerini 
                veren bu çabası için şükranlarımı sunarken, bu çalışmada da 
                benim ufacık bir katkımın da bulunması beni bahtiyar etmiştir. 
                
                            Bu 
                çalışma ile sizlerde bazı bilgileri edinmiş ve faydalanmış 
                olarak uzun yılların birikimlerinden aydınlanacağınızı 
                göreceksiniz. 
                
                            
                Bilgi; yazılmadıkça kaybolmaya açık birikimlerdir. Her insan bir 
                kitaptır; onu okumamız gereklidir. 
                
                            
                Tanımadığımız ve anlamadığımız kişiler hakkında nasıl kararlar 
                veremezsek; bir çalışmayı da incelemeden, okumadan karar 
                veremeyiz.  
                
                Mahmut Selim GÜRSEL 
                | 
            
      
              | 
               
              BU ÇALIŞMA TELİF 
              ESERİDİR İZİN ALMADAN  KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               | 
            
      
        | 
                 
                  | 
            
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          02  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
              
                  | 
            
      
        | 
          
           
             
             
            
          
          
             
            
  
  GÜRSEL 
            YAYINEVİ ve ÇORUMLU 
  DERGİSİ SAHİBİ 
            
          
  
          
             
             
            
          
          
          
  
  1947 
  tarihinde babamın subay olarak bulunduğu Erzurum'da bir at arabasında doğum
  evine giderken doğmuşum. Babam  Eminsu Ali Rıza Gürsel,annem ise Fahriye
  hanımefendi idi.  
  
  
           
          
  
  İlkokula
  İskenderun'da başladım. Ankara' da bitirdim. Ankara Yenimahalle 
  Ortaokulunun birinci  sömestrsinde  babamın  emekli olmasından
  dolayı 1960 yılında Çorum'a gelince Atatürk Ortaokuluna devam ettim. Babamın
  "oku da oğlum ceketimi satar  seni  okuturum" diyerek
  bana yaptığı nasihatleri ters tepki  yaptı. İlkokul sıralarında okuyarak 
  pilot olmanın düşlerini kurardım. Bu hayalim gerçekleşmedi. Babamın baskısı 
  karşısında babama okumuyorum diyerek
  okulu birinci sınıfta bıraktım. Marangoz çırağı olarak Azmi Başar ustanın
  yanına girdim.  Askere gidene kadar ustanın yanında çalıştım. 1967
  tarihin de askerlik dönüşü, 28 Mart 1969 Ankara  Emniyet   Müdürlüğüne
  teknisyen  olarak göreve  başladım.  Ortaokulu dışarıdan 2
  yılda bitirdim 09 Ekim 1972  tarihinde polis memuru olarak Ankara'da 
  altıncı şube ve kara kollarda çalıştım. 16 Eylül  1973  tarihinde 
  Selma (Kurşuncu) Hanımefendi ile evlendim. 
  10 Temmuz 1978 yılında ayında naklen Çorum İl Halk Kütüphanesine Memur olarak
  geçtim.  Dışarıdan  Çorum Ticaret Lisesini iki yılda bitirdim.
  Kendi kendime Osmanlıcayı öğrenmeye uğraştım, Hat sanatı ile biraz
  ilgilendim 150 ye yakın Ser levham var, Çorum Güzel Sanatlar
  Galerisinde  ve Kütüphane salonlarında bu levhaları sergiledim. 
  03 Ağustos 1988 tarihinde İl Halk Kütüphanesi Müdür yardımcılığına
  atandım.    
          
                
           
          
                
          
  
  1990 
  tarihinde ilk kitabım olan Dewey Onlu Tasnif isimli kütüphanelerdeki kitapların tasnifi 
  yapılan kitabı 10 yıllık bir
  araştırma ve çalışma iye "Alfabetik Onlu Tasnif Fihristi (Dewey)" kitap 
  haline getirip Kültür Bakanlığına sundum.   Kitabımdan Türkiye'deki 
  bütün kütüphanelere  dağıtılmak  üzere 1000 adet satın aldılar. 
           
          
  
          
          
  
  
  
          Marangozluk,oymacılık, polis memurluğu,memurluk  ve  idarecilik
  yaptım. Her çalıştığım meslekte çeşitli önemli olaylar oldu ise de son
  çalıştığım kurumda  bence en önemli bir hatıramı anlatmak
  istiyorum: Kütüphanedeki çalışmalarım  ve " El  Yazması
          
  
          Kitapların Çorum'da kalması için verdiğim 
  çabalar neticesinde  Bitlis Tatvan’a tayin edilme olayım
  beni çok yıktı. Fakat bu  üzüntümün  boş olduğunu 
  zamanla  gördüm. Rabb’imin  izni  ile Hacca gitmek nasip
  oldu, iki kitap daha yayımladım ve elinizde bulunan bu derginin çıkmasına vesile
  oldum. Mesleklerin  insanlara sağladığı maddi avantaj olarak,evinizi
  geçindirecek,namerde muhtaç  etmeyecek  avantajından 
  başka,manevi olarak;sizin yaptığınız işlerle ilgili karşılaştığınız
  problemleri değerlendirirseniz avantajların neler olabileceğini hayat
  okulundan  öğrenmiş  oldum.
           
  
          1993 yılında Türkiye'deki bütün 
          kütüphanelerde bulunan " El Yazması " kitapların Ankara Milli 
          Kütüphanesine toplanma kararı veren Kültür Bakanlığına karşı Çorumlu 
          hemşerilerimi haber dar ettim, mahalli radyodan ve gazeteler ile parti 
          il Başkanlarını ile Millet Vekilimiz Adnan Türkoğlu ve Belediye 
          Başkanımız rahmetli Turan Kılıççıolu'nun destekleri ve diğer 
          kuruluşların da katkısı ile "El Yazma kitapları" Çorum'da kaldı. Açık 
          öğretim için üniversite sınavlarına girip kazandım. İkinci sınıfta 
          iken Çorum'a tam teşekküllü bilgisayar ortamında bir kütüphane 
          kazandırmaktır. Yazma kitapların korunması ve Çorum'da kalması için 
          yaptığım girişimim yüzünden 25 Nisan 1994 tarihinde Tatvan Bitlis'e 
          Müdür olarak tayinim çıktı, tayin edildiğim yere gitmeyerek 
          emekliliğimi istedim.  
 
          1994 Tarihinde nasip oldu eşimle 
          birlikte Hacı olduk. 
          
           
          27 Mayıs 1998 
          tarihinde Çorum'da ilk Kültür Bakanlığından tescilli "Gürsel Yayınevi" 
          tarafımdan açıldı.  
           
  
         
           
          
                
  
  Yazı yazmaya
  beni  kimse  teşvik  etmedi   Kütüphane için
  hazırladığım  kitap beni  yazmaya teşvik etti. Yazılarım mahalli
  basında yayımlandı. Yazılarımdan dolayı bir ödül almadım; fakat kitapları ve
  bu dergi benim için en büyük ödüldür.    
          
   
  
  Yayımlanmış çalışmalarım : 
   
          
  
  
          
  
  "
  Alfabetik Onlu Tasnif Fihristi (Dewey) Haziran 1991 ",    
          
  
  "Çorum
  97 1997"
          
  
  "Çorum'da Yatan Meşhur Yatırlar Haziran 1997- 2. 
  basım 1998",
          
  " Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve 
  Edebiyat Dergisi Temmuz 1998,
          
  " Sarı Çiğdem Şiir Defteri  Mart 2002" ,  
   
          
  
  “Çorum 2002” adlı basılmış çalışmalarım 
  bulunmaktadır.    
          
  "Menakıb-ı Koyun Baba 2004"
          
  
          "Çorum Yemekleri 2004 Eşimin 
  Çalışması" 
          
  "Hacım Ağustos 2007"
          
          "Çorumlular ve Çorum'a Hizmet Edenler 
          Temmuz 2008"
          
  
           
  
  Bakanlığa
  sunulmuş;"Alfabetik Türk ve Yabancı Yazarlar Fihristi" ve "Ne
  Nerede Başlıklı Arama Fihristi" basım için  hazır 
  beklemektedir.  Yazılarım  daha çok araştırma dalı ile makale
  türüdür. Tiyatro çalışmalarım, şiir ve  hikaye denemelerim
  bulunmaktadır.   Şu  anda  dergimde yazılarım çıkıyor.
  Benim okuyucularıma  diyeceklerim  şudur ki. Doğru bildiğiniz
  konuları savunun. Bu  savunmanız  size belki tepkiler getirecektir.
  Bu  tepkileri inceleyerek doğru olup olmadığını araştırın.   
   
          
  
           
          
                
  
  Saygılarımla.  
  
          
                
                  | 
            
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
              | 
               
              BU ÇALIŞMA TELİF 
              ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
          03KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
      
      
        -  
 
        - YENİ BİR YILA GİRERKEN 
        
 
        - Yeni yıla 
        girerken; Gürsel Yayınevi imkanlarını zorlayarak elinizde bulunan bu 
        sayıyı yayınlamayı başardı.
 
        - Başarmayı 
        başardı fakat; 2001 yılının ilk sayısını ancak bu ay yani Mart ayında 
        yayınlama mecburiyetinde kaldı.
 
        - 
        Dergimizin gecikme nedenlerinden en büyüğü, ekonomik krizden etkilenme. 
        İkinci büyüğü ise eşimin ve benim sıhhatimizin (Ayaklarımız) bozulması 
        olarak dergimizi geciktirme mecburiyetinde kaldım.
 
        - 2000 
        yılında fiyat artırımı yapmış, dergimizi bu fiyattan 2000 yılı 
        içerisinde satmaya inatla devam ettim. Fiyat artışını hükümetin 
        istikrarlı politikaları doğrultusunda %40 olarak düşünürken: yeni 
        sayımız basılma aşamasına geldiğinde Türkiye'nin büyük bir ekonomik 
        yenilenme hareketine girmesi ile bazı mecburiyetlerde kalma 
        zorunluluğunda kaldı.
 
        - 
        Dergimizin maliyetinin ekonomik kriz nedeniyle %65 lere varan fiyat 
        artışı ile beraber bunu siz abonelerimize fiyatımızı arttırarak 
        yansıtmak zorunda kaldı. Yine de bu artışı %50 gibi seviyede tutma 
        kararını aldım.
 
        - Elimizde 
        olmayan bu sebeplerden dolayı çok üzgünüm!
 
        - 
        Dergimizin bu fiyat artırımı, siz sayın abonelerimizi sıkıntıya 
        düşüreceğini biliyorum. Fakat; ”ya bu deveyi güdeceğim, ya da bu 
        diyardan gideceğim” atasözümüzün dediğinin bu diyardan sizlerin 
        sayesinde GİTMEME kararı ile yayınımıza sıhhatimin devam ettiği müddetçe 
        sürdüreceğim.
 
        - Bir de 
        siz sayın hemşehrilerimden istekte bulunacağım: Elinizdeki bu dergiyi 
        yaşatmanız için; bazı büyük firmalarımızın Çorum gazetelerini 
        desteklemek amacıyla yıllık reklamlar vererek yardımda bulunmalarını 
        sevinçle görüyorum. Yaklaşık 3.5 yıl gibi bir zaman dilimi içinde 
        sizlere ulaştırdığım dergimize de buna benzer “KATKILARINIZI” 
        bekliyorum.
 
        - 
        Saygılarımla.
 
        - 
      
      Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve 
      Edebiyat Dergisi Sayı: 24   03 Mart 2001
 
       
         | 
      
      
      | 
       | 
      
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               
              BU ÇALIŞMA TELİF 
              ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          04KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
      
      
        -  
 
        - FRANSA'YA CEVAP
 
        - 24. 
        Sayıda yayınlanacaktır; diyerek aşağıdaki yazımı e-mail yoluyla Reisi 
        Cumhur, Başbakan, Başbakan Yardımcıları, Bakanlar ve Millet Vekillerinin 
        e-mail adresi olanlara yolladım.
 
        - Mesajım 
        pek çok milletvekillerini e-mail alanlarının dolu olduğu gerekçesi ile 
        geri geldi. Her ne hikmetse MHP Genel Merkezinden yazımın virüslü 
        olduğunu belirten cevap aldım. Sonuçta iki cevap aldım onları sizlerle 
        paylaşmak istiyorum.
 
        - Cevap 
        verenlere Çorumlular adına teşekkür ederim. Biz, bize dost görünen 
        düşmanlarımızdan korkalım. Neden korkalım derseniz, geçen günlerde 
        Fransa'nın aldığı SÖZDE "Ermeni Soy Kırım Tasarısı" bizi oldukça üzdü.
 
        - Her 
        devletin kırılacağı, üzüleceği bir duyarlı noktası, yumuşak karnı 
        vardır. Fransa'nın yumuşak karnı ekonomisi, turizmi, tarihi değildir. 
        Fransa'nın yumuşak karnı "FRANSIZ KÜLTÜRÜ"dür. duyarlı, duyarsız her 
        Fransız "KÜLTÜR" ile ilgilenir, korur, gözetir ve kollar.
 
        - 
        Türkiye'nin, Fransa'ya karşı yapabileceğimiz dayanışma ancak "FRANSIZ 
        KÜLTÜRÜNÜ" ret etmemizle, aldıkları karar çerçevesinden ricat 
        ettirebiliriz.
 
        - Ne 
        yapmamız gerekir? Sorusuna ise, şu önlemleri bütün Türkiye genelinde, 
        gerekirse Kanun, gerekirse Bakanlar Kurulu Kararı ile en acil şekilde 
        uygulamaya koymamız gerekir.
 
        - 1- 
        Fransızca Dil Eğitimini bütün okullarımızdan kaldırarak, inadına 
        Fransızca yerine Ermenice Dilini koymak.
 
        - 2- 
        Ülkemizde bulunan Fransız Kültür kurumlarını acilen kapatmak.
 
        -          3- Ülkemizde eğitim veren 
        Fransız Eğitim Kurumlarını kapatmak.
 
        -          4- Fransa ile ilgili bütün 
        haberlere bütün Türkiye dahilinde yasaklama getirmek.
 
        -          5- Fransa ile ilgili 
        bağlantıları olan okullar arası bilgi alış verişini kesmek
 
        -          vb. Eğer biz bu kararları 
        birkaç hafta içerisinde uygulamaya koyma girişiminde bulunursak,Fransa 
        geri adımını atar. Aldığı kararla örnek ülke vasfını Avrupa'da kaybeder. 
        Bu kaybetme ile beraber, diğer Avrupa ülkeleri buna benzer tasarılarını 
        rafa kaldırır.
 
        - Biz bu 
        uygulamaların benzerlerini, diğer devletlerin yapacakları eylemleri 
        susturma bakımından gerekli olan çalışmalara hemen başlayıp, ileride 
        hemen uygulamaya koyabileceğimiz pozisyonda elimizin altında 
        bulundurmamız gerekir.   
 
        -          Saygılarımla.
 
        -  
 
        - Sayın 
        Selim!
 
        - 
        Fransa'nın yaptığı son terbiyesizlik hakkındaki yazımı ilişikte size 
        gönderiyorum.
 
        - Aslında 
        kültürel bağları koparmak yerine maddi zarar verici davranışlarda 
        bulunmak günümüz dünyasında daha can yakıcı ve etkili olmaktadır. 
        Milletçe bunlar üzerinde yoğunlaşmak sesimizi duyurmak için iyi bir 
        vesile olacaktır.
 
        - 
        Saygılarımla.
 
        - Dr. Ahmet 
        Tan İstanbul Milletvekili AGİTPA Türk Grubu Başkanı    
 
        -  
 
        - AHMET  TAN  24.1.2001 Yeni 
        diplomasi..
 
        - Diplomasi 
        artık yalnızca diplomatlara bırakılmayacak kadar önemlidir. 
 
        - Fransız 
        Meclisi'nin yaptığı edepsiliğin benzerini, başka  ülke  meclislerinin de 
        yapabileceği artık gün gibi ortada.
 
        - Bu 
        edepsizlikleri, geleneksel diplomasi ile, Dışişleri Bakanlığımızın 
        meslek memurlarıyla önlenmek kolay değildir, mümkün de değildir. Çünkü o 
        arsızlık ve edepsizler söz konusu ülkelerin dışişleri bakanlıkları ve 
        diplomatların dan benzerini, başka  ülke meclislerinin de yapabileceği 
        artık gün gibi ortada.
 
        - Bu 
        edepsizlikleri, geleneksel diplomasi ile, Dışişleri Bakanlığımızın 
        meslek memurlarıyla önlenmek kolay değildir, mümkün de değildir.  Çünkü 
        o arsızlık ve edepsizler söz konusu ülkelerin dışişleri bakanlıkları ve 
        diplomatlarından değil parlamentolarından, politikacılarından 
        kaynaklanıyor.            
 
        - Parlamenterler yani seçilmişler, 
        dünyanın hiçbir yerinde atanmışları, yani diplomatları muhatap almak 
        istemezler. Bunu doğru görmezler. Çünkü seçilmiş yasamanın, atanmış 
        yürütmenin temsilcisidir.
 
        - Birbirlerinin eşiti değildirler. Bu 
        yüzden müzakereye de oturamazlar, fazla gerekmedikçe aynı masaya dahi  
        oturmazlar.
 
        - İyi ki de 
        oturmazlar.
 
        -  
 
        - 
        Türkiye'ye yönelik edepsizlik diplomasiden değil politikadan 
        kaynaklanıyor. Hem de en ilkelinden iç politika ve en ucuzundan oy  
        hesaplarından  kaynaklanıyor.
 
        - Bir ülke 
        politikacısının ve parlamentosunun yaptığı arsızlığa, "dur!" deme 
        olanağına, ancak karşı ülkenin politikacısı ve parlamentosu sahiptir. Bu 
        nedenledir ki, önümüzdeki dönem artık, Parlamento Diplomasisi dönemidir.
 
        - 
        Geçtiğimiz aylarda bu köşede parlamento diplomasisi üzerinde çeşitli 
        nedenlerle yazılar yazıldı. Yeri geldiğinde konuşmalar yapıldı, demeçler 
        verildi.
 
        - 
        Türkiye'nin ve TBMM'nin parlamento diplomasisine önem vermesi gerektiği 
        anlatıldı.
 
        - 
        Parlamento diplomasisi aslında ne Türkiye için yeni, ne de dünya için. 
        Ama nedense Türkiye iç politikanın cazibesi ve cerbezesiyle diplomasinin 
        bu  türüne pek kulak asmadı.         
 
        -   ***
 
        - Oysa 
        NATO'ya ve Avrupa Konseyi'ne girişle birlikte 1950'den başlayarak 
        Türkiye en yetişmiş en güçlü kadrolarını Parlamento diplomasisinin 
        hizmetine vermişti.
 
        - Rahmetli 
        profesörler. Muammer Aksoy, Turan Güneş, Turan Feyzioğlu gibi çok 
        değerli milletvekilleri, Türkiye'yi parlamento  platformlarında temsil 
        ettiler.  Belki de o dönem incelense  parlamento diplomasisi alanında 
        ülkenin uluslararası çıkarlarına üstün hizmetler sundular. O dönemlerde 
        diplomatlarımızın uluslar arası başarısında onların desteklerinin  büyük 
        payı var.
 
        - Ne yazık 
        ki Rahmetli Özal'la 1980 sonrası dönemde parlamento  diplomasisine sırt 
        çevrildi.
 
        -  ***
 
        - Ülkelerin 
        parlamenterleri yalnızca ikili ilişkiler sırasında,bir araya 
        gelmiyorlar. Onları uluslararası parlamentolar  var.  Hem de elli küsur, 
        yüz küsur yıldan beri var.
 
        - Dünya Parlamentosu niteliğindeki 
        Parlamentolar arası Birlik 1889'dan beri onlarca ülkeden yüzlerce 
        milletvekilinin ortak platformu. TBMM  ise bu  parlamentonun 1945'ten 
        beri üyesi.           Millet vekillerimiz,  Avrupa Konseyi 
        Parlamenterler Meclisi'nin ise 51 yıldan  beri kurucu üyeleri.
 
        - TBMM üyelerinin asli olarak görev 
        yaptığı başka uluslar arası platformlar da  var: 
 
        - Avrupa Parlamentosu Karma Parlamento 
        Komisyonu'nda, NATO ve AGİT Parlamenter Asamblesi'nde ve Karadeniz 
        Ekonomik İşbirliği Parlamenterler Asamblelerinde, her partiden çok 
        sayıda TBMM üyesi görev yapıyor.
 
        - Evet, Fransa Meclisi'nin 
        edepsizliğiyle başlayan yeni dönem artık Parlamento Diplomasisi 
        dönemidir.
 
        -  
 
        - ***
 
        -          TBMM artık parlamento 
        diplomasisine önem ve ağırlık vermelidir.
 
        - Edepsizlik yumurtası kapıya 
        geldiğinde, 48 saatlik ziyaretlerle parlamento diplomasisinin sonuç 
        vermesi mümkün değildir.
 
        - TBMM Başkanlığı konuya eğilmeli, 
        siyasi parti yöneticileriyle, Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle ve 
        konunun uzmanlarıyla bir araya gelmelidir.
 
        - Bağımsızlık savaşı yapma onuru 
        taşıyan TBMM artık,
 
        -  
 
        -  
 
        -          Sayın Mahmut Selim Gürsel
 
        - ÇORUMLU 2000 Aylık Kültür, Tarih, 
        Sanat ve Edebiyat Dergisi Sahibi
 
        - E-Mail: corumlu2000@yahoo.com
 
        - 1 Şubat 2001 tarihli mesajınız için 
        teşekkür ederim. Desteğiniz ve görüşleriniz çalışmalarımıza güç 
        katmaktadır. Sözde Ermeni Soykırımı Yasasını Kabul eden Fransa için 
        yapılacak tepki dayanışmasına ilişkin görüşlerinizin yer alacağı 
        Derginizin 24. Sayısını, Başkanı olduğum Türk Demokrasi Vakfının 
        aşağıdaki adresine ulaştırmanızı bekler iyi günler dilerim.
 
        - Bülent Akarcalı Başkan,
 
        - Türk Demokrasi Vakfı Ahmet Rasim Sok: 
        NO:27 06550, Çankaya/ANKARA
 
        - 
      
      Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve 
        Edebiyat Dergisi Sayı: 24   03 Mart 2001
 
       
         | 
      
      
      | 
       | 
      
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               
              BU ÇALIŞMA TELİF 
              ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          05KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          -  
 
          - 
          GELE, GELE GELDİK BU GÜNLERE
 
          - 
                   Ne zamandı hatırlar mısınız?
 
          - 
          Yıl 1998.
 
          - 
          Bundan tam 32 ay önce dört renkli 32 
          sayfalık bir dergi yayınlamıştı.
 
          - 
          Siz Çorumluların görüşüne sunmuştum.
 
          - 
          Çorum'da 1998 tarihine kadar birçok 
          dergi yayınlanmış, fakat yayım hayatları uzun sürmemiştir.
 
          - 
          ÇORUMLU 2000 Dergimiz direndi, direndi 
          bu günlere geldi.
 
          - 
          Neler yaptığımı pek çok okurumuz ve 
          yazarımız benim ağzımdan dinledi, başkalarından duydu, dinlediniz.
 
          - 
          Emeksiz yemek olmayacağını biliyoruz. 
          Bizde emeğimizi 24. sayı ile sizlere sundum. Dergimiz ikinci cildini 
          tamamladı. Elinizdeki bu 25. sayısı ile de üçüncü cildine başlamış 
          oldu.
 
          - 
          Birçoklarınız dergimi sırtınızda 
          taşıdınız.
 
          - 
          Birçoklarınız da yazılarıyla dergimize 
          katkılarda bulundu.
 
          - 
          Birçokları artık yazı yazmadı.
 
          - 
          Birçokları aldıkları dergilerin 
          parasını vermedi.
 
          - 
          Birileri, birilerinin yayında hava 
          atmak için 3 adet abone olalım dediler, dergi parası isteyince, biz 
          senden telif ücreti alıyor muyuz diyerek kardeşlerine söylettiler.
 
          - 
          Birçokları bir yazı vererek 24 sayı 
          dergi aldılar.
 
          - 
          Ve ben yılmadım. 
 
          - 
          Yılamazdım. 
 
          - 
          Çorumluya verilmiş bir sözüm vardı. 24. 
          Sayıya kadar bana güvenerek dergi ücretini verenler vardı.
 
          - 
          Sözümde durmam gerekti.
 
          - 
          Ben de Çorumlu Dergisi sahibi olarak ve 
          Çorum adına hepinize teşekkür ederim.
 
          - 
          Dergimiz; mahalli bir dergi vasfında 
          21. sayıya kadar varlığını sürdürdü. 24. sayıdan itibaren ise; MAHALLİ 
          DERGİLİKTEN, BÖLGESEL - ULUSAL bölümlerini de atlayarak EVRENSEL bir 
          dergi statüsüne geçti. 
 
          - 
          Bu başarımızı basın tarihi içerisinde 
          hiçbir periyodik yayında görülmeyecek atlama ve atılım olarak 
          göremezsiniz. 
 
          - 
                   Dergimizin bütün yazıları https://www.gurselyayin.com adresinden 
          3 sayı geriden yayınlanmakta. *
 
          - 
                   İleride tüm abonelerimizin bilgisayara geçmeleri ile bu 
          adresten sizlere ulaşmaya devam edecek. 
 
          - 
                   Biz Çorumluyuz. 
 
          - 
                   Bizim yaptığımızı her babayiğit başaramaz dersek abartmış 
          olmayız. 
 
          - 
                   Neden derseniz? 
 
          - 
                   Çorum'un Leblebisini örnek gösterebiliriz, sanayisini 
          gösterebiliriz. 
 
          - 
                   Leblebimiz tüm ülkede ismi ile tanınmakta, tanınmakta fakat 
          adı ÇORUM LEBLEBİSİ acaba kendisi nereli olduğunu araştırmamız gerek 
          (!) 
 
          - 
                   11,03,2001 tarihinde Samsun'a reklam araştırması için 
          gittiğimde Samsun Saat Kulesi civarında bir kuruyemişçinin kavurarak 
          mis gibi kokusunu caddeye sunduğu leblebiye ”Taze Çıktı Çorum 
          Leblebisi!” diyerek müşteriye sunması beni hem sevindirdi, hem de 
          üzdü.
 
          - 
          Sanayimiz ise; başka isimlen altında 
          sunulmakta. Fason mal üretilerek kendi ismi varken, başka markalar 
          altında siparişleri olduğu duyumunu aldım. İnşallah gerçek değildir.
          
 
          - 
                   Bunlarla ne demek istiyorum her halde anlamışsınızdır. Yine 
          de anlamayanlara anlatıyım. İsmimize, imalatımıza sahip olalım. Sahip 
          çıkalım. İsmimizi başka isimler altında pazarlamayalım. Başkaları 
          sizin markanızı kullanmadan para kazanmasın.
 
          - 
          Saygılarımla.
 
          -  
 
          - *24 sayıdan sonra dergimiz ihternet 
          üzerinden 3 ay sonra yayınlanmasının sebebi, abonelirime saygımız 
          nedeni ile idi.
 
          - 
          Dergimiz; 63 sayı basılı olarak okuyucunun eline geçti ve ayrıca 
          internette yayınlanmaya devam etti. 64. Sayıda artık tamamen sanal 
          olarak 250. Sayıya kadar aylık periyodik olarak dergimiz yayınlandı.
 
          - Şair 
          arkadaşların tarafıma verdikleri şiirleri muhakkak ömrüm olursa 
          yayınlarım diye  söz vermem nedeni ile 193’ü sayıdan 250’i sayıya 
          kadar benim, eşimin yemekler çalışması ile şiirler bitene kadar 250. 
          Sayıya kadar sanal yayınımı sürdürdüm. 250. Sayıda derginin yayınına 
          son verdim. Sitemde halen 1. Sayıdan, 250. Sayıya kadar dergimiz 
          sitemde arşiv olarak yayınlanmaktadır.
 
         
        
        
        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve 
        Edebiyat Dergisi Sayı: 25   25 Nisan 2001  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          06KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          -  
 
          - KİTAP VE KÜTÜPHANE
 
          -          El yazması yada 
          basma;broşür, harita, dergi, gazete, kitap, plak, slayt, CD gibi fikir 
          eserleri ürünlerinin ve çeşitli eğitim araçlarının okuyucunun 
          yararlanması için toplanılıp saklanıldığı yer olarak tarif edebiliriz.
 
          - 
          Kütüphane; milattan önceki devirlerde kütüphanenin mevcut olduğunu 
          yapılan arkeolojik kazılar neticesinde öğrenmiş bulunuyoruz. Tanınan 
          en eski kütüphaneler doğu uygarlıklarına ait toplumlarda olduğu 
          bilinen bir gerçektir.
 
          - Bilinen 
          en eski kütüphaneler Asur, Babil, Hitit uygarlıklarından günümüze 
          ulaşa çivi yazısı eserlerle gün ışığına çıkartılmıştır.
 
          - 
          Bunlardan bilinenler; Mısır'da Karnak tapınağı kalıntıları arasında 
          bulunan kütüphaneye ait bir kitabe, Eski çağların en ünü bilinen M.Ö 
          VIII. Yüzyılda kurulan Asurbanipal kütüphanedir. Bu kütüphaneden 
          çıkartılan 22.000 tablet bugün Brittish Museum koleksiyonları arasında 
          bulunmaktadır. M.Ö. IV yüzyılın sonlarına doğru Yunan hükümdarı 
          Ptolemaios I tarafından adı çok duyulmuş olan İskenderiye 
          kütüphanesidir. Roma imparatorlukları çağlarında işgal edilen 
          yerlerden getirilen ganimetler arasında bulunan eserlerle Roma'da 
          kütüphane kurulmuştur. 
 
          - Bilinen 
          eski kütüphanelerin birçokları şahıs kütüphaneleri olmaktan ileri 
          gitmemekle birlikte ülke idarecilerinin saraylarında muazzam sayılacak 
          kütüphaneler kurulmuşsa da, yıkılan iktidarları sonunda bu kitap ve 
          dökümler yok edilmişler, yağmalanmışlardır.
 
          - Bilinen 
          ilk ilmi kütüphanelerden bazıları ise şunlardır: İngilterede; Oxford,cambridge. 
          Paris Mazarine. Berlin Ulusal kütüphanesi. Madrid ulusal kütüphanesi. 
          Madrit ulusal kütüphanesi. Kurulmuş ve bugün her ülkenin ulusal 
          kütüphanesi bulunmaktadır. Türkiye'de ise Milli Kütüphane olarak tüm 
          okurlarına hizmet vermektedir.
 
          -          Kütüphanelerin genel kısa 
          tarihçesinden sonra yazının ve kitabın ne gibi malzemelere yazıldığını 
          incelersek: Önceleri yazı kaya yüzlerine kitabe şeklinde yazıldığı, 
          kazılardan kil tablet üzerine, parşömen (Deri tabaklanarak yapılan) 
          kullanılmış, sonraki zamanda Mısır'da papirüsler üzerine, Çin'de ipek 
          üzerine ve yine Çin'de kağıt üzerine yazı  yazıldığı bilinmektedir. 
          Kağıtın icadından sonra ise yazı ve kitap yazımı artmış, hele 
          matbaanın icadı ile de kitap basımı ve yayımlanması kolaylaşmıştır.
 
          - Kitabın 
          oluşumu ise, yazıların yazıldığı tabletler bir araya getirilmiş, 
          sonraları papirüsler veya parşömenler sıralanarak rulo edilmiş, ipek 
          ve kağıt kullanılmaya başladıktan sonraları bu günkü bildiğimiz kitap 
          meydana gelmiştir.
 
          - 
          Çorum'da bilinen en eski kütüphane ise sırasıyla şunlardır:
 
          - “Boğaz 
          köy Hitit arşivlerinde bulunan çivi yazısı tabletlerle  Dünyaya 
          kendisini tanıtmış,bu arşivde bulunan tabletlerden sonra  diğer 
          kazılarda ele geçen tabletlerle Hitit tarihi bilinmeye başlanmış, 
          sonradan Ortaköy kazılarının başlamasına vesile olan birkaç tabletin  
          gün ışığına çıkarılmasıyla, Ortaköy'de de bir tablet arşivinin  
          bulunması kütüphane olarak kabul edebiliriz.
 
          - 
          “Helenistik Çağda  ise Çorum ve çevresinin de yerleşik düzenin 
          bulunması, kilisenin etkisi ile burada bulunan kiliseler hakkında 
          detaylı bilgi bulunmakla beraber, İstanbul'da bulunan ve halen 
          etkinliğini koruyan patriklik kütüphanesindeki kitapların 
          bazılarının    Anadolu'nun Türkleşmesinden sonra  Çorum  çevresinden 
          ve Anadolu'dan gittiği söylene gelmektedir.”
 
          - 
          “Anadolu'nun Türkleşmesinden sonra karışık devir sonucu Türk iskanına 
          açılan Çorum ve çevresin de yerleşik düzene tam geçilmemesi, toprak  
          itilafları ve çeşitli Türk beyliklerinin egemenliğine girmesinden olsa 
          gerek kütüphane sayılabilecek bir birikimin olabileceği hakkında 
          olmasına karşı, hangi yerde, hangi tarihte kütüphane bulunduğu tespiti 
          yapılmamış olup, Alaca ilçesi  Karahisar Temürü denilen yerde, Hicri 
          665 Miladi 1266 tarihlerinde  Hüsameddin Timur'un bu tarihte yaptığı 
          bir vakfiyede bu köyün eski yerinde medrese yapıldığı, bu gün Hüsamiye 
          Medresesi diye anılan medreseye vakfettiği arazi ile varlığı 
          anlaşılmış oluyor. Adı geçen medresenin muhakkak bir kütüphanesinin 
          olması gerektir.
 
          - 
          “Osmanlı İmparatorluğu  döneminde, Amasya'nın payitaht merkezi olması 
          Nedeniyle, Çorum Amasya sancağına uzun sürekalması, birçok alim ve 
          ulemanın ilimiz topraklarından yetişmesi, Amasya'da bulunan  
          medreselerde ilim okutmaları haricinde, veliahtlara sarayda ders veren 
          hemşehrilerimizin olduğunu eşitli kaynaklar belirtmektedir. Çorum 
          ilinde adlarını tespiti bulunan  medrese ve kitaplıklar nüfus 
          oranlamasına karşın oldukça çok olduğu  görülmektedir. Bu  
          medreselerin faydalanacağı kütüphanelerinin olması olağandır.”
 
          - Osmanlı 
          Döneminde Çorum'da kütüphane ile ilgili bilgiler 18. Yüz yılın ikinci 
          yarısına kadar gitmektedir. Sicil defterlerinden, Evliya Çelebinin 
          Seyahatnamesinde, Salnamelerden ve mahalli basın kaynakların da 
          bulunan kayıtlara göre:
 
          - “Evliya 
          Çelebi:“... Erbabı-ı maarifin, nükteşinas çelebileri, ulema  ve  
          sulehası, yaran-ı garüb-üd diyar adamları çoktur...”
 
          - 
          “Eskişehir Sicil Defteri 96. S. ve Çorumlu  Dergisi 19 Sayı 13. S. 
          ...1170  Hicri senesinde, Çorum Akpınar mahallesi sakinlerinden 
          Müderris Hacı Ali Efendi, sokak  tarafı hududunda, yontulmuş taştan 
          muntazam ve metin  bir  kütüphane  binası, muhtelif kitaplarını ve 
          malikanesini vakıf ve tahsis etmiştir...”
 
          - “Hicri 
          1318 Ankara Salnamesi. “...1296 Hicri senesinde Müftü  Ahmed  Feyzi 
          Efendi tarafından Emir Ahmed mahallesinde kargır bir kütüphane  kurmuş 
          ve 3000  cilt  kitabı okuyucu ların  hizmetine vermiştir.....”
 
          - “Hicri  
          1320  Ankara  Salnamesi : ”.....1202 Hicri senede,  Süleyman Feyzi  
          Paşa  Çorum'da bir kargır kütüphane yaptırmış, 600 ciltlik kitabı 
          okuyucu hizmetine vermiştir...”
 
          - “Hicri 
          1328 Devlet Salnamesi 406. sayfa  ”...Çorum'da bulunan Kurdoğlu  
          Medresesi kütüphanesi, Fevziye'yi  İrfaniye isimli kütüphanenin banisi 
          Hacı Ahmed Efendidir. Tesis tarihi 1309...”
 
          - “İhsan  
          Sabuncuoğlu Çorum Tarihine Ait Derlemelerim: ”...İstiklâl mektebinin 
          yerinde ahşap yapı olarak Süleyman Feyzi Paşa Kütüphanesi 
          bulunmaktaydı. Mutasarrıf Nureddin Bey tarafından kütüphane 
          yıktırılarak  1913 - 1914  tarihinde İstiklâl  mektebi yaptırıldı...”
 
          - “Naci 
          Önder 5.12.1951 Yeni Çorum Gazetesinde: ”..Şimdiki  İstiklâl 
          mektebinin bulunduğu yerdeki  Süleyman Feyzi Medresesi, 1313 Hicri  
          senesinde Hasan Paşa Ulu Camii  avlusunda bir  kütüphane kurmuş, 900  
          cilt  kitabı okuyucu hizmetine  vermiştir. Camii  Kebir etrafındaki  
          iki   medreseden  binisinin  iki  odasını işgal ediyordu. Bina taştan 
          inşa edilmişti...”
 
          -          Cumhuriyet Döneminde Tekke 
          ve zaviyelerin kapatılması ile Çorum'da bulunan özel ve medrese 
          kütüphanelerinin de faaliyetine son verilmişti. Bu olay karşısında 
          Çorum'da yeni bir kütüphane yaptırılma mecburiyeti doğdu. Bu yeni 
          kütüphane için kurulan 
 
          - 
          Komisyon, Çorum'un çarşı ve hükümet binasına yakın olan bir akarın 
          arkasında  bulunan kullanılmayan arsaya kütüphane binası yapılması 
          için karar verildi. Burası bu gün Belediye Başkanlığının bulunduğu 
          binadır.
 
          - Binayı 
          Çorumlular kanılarla taş taşıyarak,işçilik almadan yaptılar. İki katlı 
          olan binanın altı kütüphane masraflarını karşılaması için dükkan 
          olarak tasarladılar. Üst kısmı kütüphane salonu ve kitapların 
          konulacağı bölüm ve memur bölümü olarak yapılandırdılar.
 
          -          Binanın bitiminde açılış 
          yapıldı. Burada Çorum halkına hizmet vermeye başladı.Çeşitli nedenler 
          ve mahalli idarenin uygun gördüğü yerlerde kütüphane hizmetleri 
          görüldü. Asıl sahibi kütüphane binasından çıkartılarak şimdiki Emniyet 
          sarayının bulunduğu yerde bulunan bir okula naklettiler,oradan diğer 
          okulların köhne yerlerinde görev yaptırıldı,sonunda eski birasının 
          dükkanların bulunduğu alt katta hizmetini sürdürmeye devam etti.
 
          -          Bu bina sıkıntısı ve 
          kütüphane binasının da bazı sebeplerden ellerinden alınmasından dolayı 
          Bahçeli evlerde yeni bir kütüphane binası yapıldı. Bu bina Türkiye 
          genelinde en modern kütüphane projeleri içinde görülmekte idi. 23 
          Nisan 1963 tarihinde hizmete girdi. Sonraki  yıllarda kütüphane Binası 
          Çorum  için  yetersiz  kaldı. 1980  tarihinde  Çorum  Belediyesince  
          yeni  yerleşim alanı projesinde bulunan arsa Kütüphane Müdürlüğüne  
          devredilmiş, Kültür Bakanlığının  tek tip projesi ile Yeni Kent  
          yerleşim yerinde kütüphane binası yaptırılmış,binanın bitiminden sonra 
          İl Halk Kütüphanesi  Müdürlüğü 25 Aralık 1991 tarihinde yeni  binaya 
          taşındı.
 
          - 
        
        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve 
        Edebiyat Dergisi Sayı: 25   25 Nisan 2001
 
         
         | 
      
      
        | 
          | 
      
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          07
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          -  
 
          - SPG (TÜP GAZ)VE BİZLER
 
          - SPG 
          dediğimiz petrol menşeli ve fiziksel hali gaz olan, 
          hidrokarbonatlardan; propilen ve izo-bütan, bütilen bileşiklerini veya 
          bu bileşiklerin karışımlarının sıvılaştırılarak çelik kaplarda, valf, 
          vana, dedantör, kapak, tapa gibi donanımlarla pazarlanan veya son 
          birkaç yıl içinde büyük tanklarla ısınma amacı ile (Dökme Gaz) olarak 
          da hizmetimizde bulunan ve son yıllarda ise binek araçlarımızın ucuz 
          yakıtı olarak bizlere lanse edilen GAZ'dır.
 
          - 
          Yazımızda “İl Hıfzıssaha Meclisi Kararı” ile “Çorum Belediyesi”nin 
          uygulamalarını  irdeleyeceğiz.
 
          - 
          17/06/1999 Tarih ve 1999/09 karar no'lu:
 
          - 13 
          madde ile satış yerlerinin özellikleri sayılmış: tek katlı ahşap 
          olmayan binada, bunun mümkün olmadığı durumlarda çok katlı ahşap 
          olmayan bina. İş yeri zemini beton kaplı, idare ve işyeri ayrı oda 
          veya bölümlerde (havalandırma delikleri net alanı en az 140 santimetre 
          kare) soba ile ısıtılmayacak. İşhanları, oteller, eğlence yerleri, 
          pansiyon, kahvehane gibi yerlerde olmayacak. İşyerlerine itfaiye ve 
          cankurtaran kolayca girecek. Yangın halinde tüplerin tahliyesi kolay 
          olması için genişlikte çıkışı olacak. İşyerlerinin kapıları doğrudan 
          dışarıya açılacak.işyerinin bir cephesi bina dışına açılacak. İş 
          yerinde en fazla 500 kg'lık tüp bulunacak.
 
          - 
          27/07/2000 Tarih ve 2000/07 sayılı Karar no'lu:
 
          - “a)İl 
          Hıfzıssaha Meclis kararı Kanunların ve Yönetmenliklerin ışığı altında 
          İlimiz ve ilçelerimiz ile diğer yerleşim yerlerinde ikamet eden 
          bizlerin “Tehlike ve Korkudan” uzak olmamız için SPG veya LPG diye 
          anılan Tüp Gazların DEPOLANMA ve SATIŞ için Tüp satanları uyaran 
          yazısı ile beraber “Çorum Merkez İlçe’de “LPG depolarının karar 
          tarihinden itibaren Belediye Başkanlığı Asfalt Şantiyesi Bölgesinde 
          bulunan bölgeye acilen taşınmalarına, aksi taktirde bu depoların 
          taşınmalarını müteakiben bu depoların Gayri Sıhhi Müesseseler 
          Yönetmenliğine göre Sağlık Bakanlığından ruhsat alınmak üzere Valilik 
          Makamına müracaat etmelerine” diyerek Tüp Satan Esnafa bilgi 
          verilmiştir.”
 
          - “b)Yine 
          İl Hıfzıssaha Meclis kararında belirtilen ...57 iş yerinin 2 tanesinin 
          tüp satmayı bıraktıkları ve kalan 55 adedinin tamamının ise 17/06/1999 
          tarih ve 99/09 sayılı İl Umumi Hıfzıssaha Kararında belirtilen 
          vasıflara,Gayri Sıhhi Müesseseler Yönetmenliği ve Parlayıcı, 
          Patlayıcı, Tehlikeli Ve Zararlı Maddelerle Çalışan İşyerlerinde ve 
          İşlerde  Alınacak Tedbirler Hakkındaki Tüzüğe uygun olmadıkları tespit 
          edildiğinden, ayrıca Gayri Sıhhi Müesseseler Yönetmenliğine göre 2 
          bendinde yer alması nedeniyle mevcut halleriyle bu işyerlerine sağlık 
          koruma bandı oluşturulması imkanı bulunmadığından,ayrıca toplum ve 
          halk sağlığının can ve mal güvenliğini sağlamaya yönelik olarak ilimiz 
          merkezinde LPG perakende satış yerlerine Gayri Sıhhi Müessese ruhsatı 
          verilmemesine” Denilmektedir.
 
          - 
          Rahmetli Turhan KILIÇÇIOĞLU zamanında Asfalt Şantiyesi Bölgesinde Tüp 
          satıcılarının kullanmaları için 30-35 adet yaklaşık 80 metre karelik 
          depolar yaptırılmış ve bu depolar bu güne kadar kullanılmaktaydı. 
          Kullanılmakta olan bu depolar acaba yukarıdaki karar uygun muydu? 
          Elbette uygun değildi. Fakat kullanılıyordu. Bazı esnaflarımız halen 
          kullanmakta.
 
          - Şimdi 
          gelelim işin doğrusuna: 17/06/1999 tarihinde tüp satanlar bu 
          yönetmenlik gereği uyarılmışlar yaklaşık olarak hiçbir takip ve uyarı 
          yapılmadan 27/07/2000 tarihinde denetlenmişler ve hiçbirisine  çalışma 
          izni verilmemiş. Acaba diyorum (!) Hiç denetlenmeyen bu yerler bir yıl 
          içinde aynı kararda bahsi geçen “toplum ve halk sağlığı ile mal ve can 
          güvenliğine yönelik” hiçe mi sayıldılar. Allah'tan bu zaman zarfında 
          sağlık, mal ve can kaybımız olmadı. Bu yazıyı yazdığım bu saate kadar 
          da bir kayıp duymadım.
 
          - Sayın 
          yetkililer! Sizlere görevinizi öğretmek gibi bir amacım yok. Fakat 
          aldığınız kararların peşinde olmanız, hem halkımızı hem de tüp satan 
          esnafımızı zorda bırakmadan uygun bir çalışma yapılmasının 
          olabileceğini söylemek istemekteyim. Evet;böyle bir çalışma yapılmaya 
          başlanmış bulunmaktadır. Tüp satan esnaf satış için değil de depo 
          olarak kullanılmak üzere Çorum Belediyesine bir teklifte bulunmuşlar, 
          beğendikleri arsayı belediyeye sunmuşlar fakat burası için ruhsat 
          alınamamış,belediyenin kendi arsasının alınması halinde ruhsat 
          verilebileceği hususunda anlaşma yapılmış,esnaf kooperatif kurarak 
          taksitle belediyeden 5 dönümlük yer almışlar ve zannedersen halen 
          taksitlerini ödemeye devam etmekteler. Arsa sözleşmesine güvenerek 
          burası için ruhsat girişiminde bulunulmuş ise de bu güne kadar bir 
          sonuç alınamamış ve borcu bitene kadar da ruhsat almalarına imkan 
          tanınmamıştır.
 
          -          Şimdi gelelim bu arsanın 
          yeterli olup olmayacağı hakkında görüşüme:
 
          -          Tahsis edilen arsa 5 dönüm 
          yani 5000 metre karelik bir alan. Bu alana kooperatifin 50 üyesine 
          bölersek 50 metre kare gibi bir komik alan ortaya çıkmakta. Bu alanın 
          içinde depolar arasında bulunması gereken güvenlik şeridi ve geçen 
          yolu  da yok sayarsak acaba bu depolar yeterli olabilecek mi ? Hayır 
          olmayacak. Yine eksik bir uygulama içinde bulunuyoruz. Yönetmenliğin 
          maddelerine yine muhalefet ediyoruz. Yine tüzükleri çiğniyoruz. Neden 
          ? Acaba belediyemiz başka bir alan gösteremez mi ? Gösterir ama ne 
          gereği var . nasıl olsa yine burası olmadı,bir başka yer daha 
          satar,bir başka ruhsat parası daha alırız diye mi ?
 
          -          Gelin sayın Belediye 
          Başkanım. Bu esnafı ve Çorumluların işini kolaylaştırın. Daha geniş 
          bir yer tahsis edin,daha yakın bir yer olsun. Neden derseniz bu LPG yi 
          bütün Çorumlu kullanıyor. Tahsis ettiğiniz yer ne kadar yakın 
          olursa,Çorumlunun cebinden daha az para çıkar. Tüp satıcıları daha az 
          benzin veya mazot yakarak Milli Servetimizi daha az kullanırlar.
 
          -          Yukarıda yazdığım kararın 
          (b) maddesinde 2000 yılı itibariyle 55 tüp satan işyerinin olduğu 
          belirtilmişti. Benim tespitime göre bu sayıda da yanlıştır. Bence 120 
          bayi bu işten ekmek yemekte.
 
          -           Buradaki yanlışlıklar 
          veya eksiklikler daha çabuk ve ivedilikle halledilmesi gerekmektedir. 
          Hem Çorumlular hem iş yerleri zarara  girmesin. 
 
          -          Bir de bu LPG 
          istasyonlarının Çorum ekonomisine getirdiği faydaları ele alalım 
          dersek: Bu  araç dolum istasyonları merkez ilçe sınırları içerisinde 
          oldukça rağbet görmekte. Bu  rağbetin götürüsünden çok bu günlerde 
          getirisini ele almak gerekir.
 
          -          Bu istasyonlardan 
          birisinin hangi zorlukları göğüs gererek açıldığını bizlerden çok 
          buraları işleten şahıslardan dinlemek gerekir diye düşünüyorum.
 
          -          Yalnız LPG satmak için 
          açılan küçük işletmeler, kendi yağları ile kavrulmaya çalışıyorlar. 
          Benzinliklerine ek olarak LPG satan firmalar için ek bir gelir kaynağı 
          olarak görülmekle birlikte, onlarında pek çok sıkıntılarının olduğu 
          aşikar.
 
          -          Çorum’da en son açılan LPG 
          istasyonu maliyetinin ne kadar paraya mal olduğundan çok,bürokratik 
          sıkıntıları aşmak için,firmadan bayilik almak için yaşadığı 
          sıkıntıları sorgulamamız gerekmektedir.
 
          -          Bizler bu gibi firmaların 
          yapım aşamasından  bitimine kadar farkında bile olmadığımız gibi, 
          ihtiyacı olanlardan başkalarının da dikkatini çekmemektidir. 
          
 
          -          Bizlere hizmet getirmeye 
          çalışan bu firmalar, ekonomik katkılarını göz ardı etmememiz gerekir
 
          -          Saygılarımla.
 
          - 
        
        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve 
        Edebiyat Dergisi Sayı: 25   25 Nisan 2001
 
         
         | 
      
      
        | 
          | 
      
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          08KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
      
      
        -  
 
        - ÇORUM,TANITIM VE  REKLAM VERDİĞİN ZAN EDENLER
        
 
        -          40 ay içerisinde Çorumlu 
        2000 Dergimin REKLAM arama ve bulma için yaptığım çabalarımın gösterdiği 
        deneyimlerimin ışığında oynanan iki oyunu daha belirtmek isterim.
 
        -          “Reklam için 
        bilgilendirmenin tüketicileri veyahut reklam verenleri nasıl mağdur 
        ettiği  “ ve “Yanlış tanıtım”ı inceleyelim:
 
        -          Yanlış bilinen bir deyim 
        maalesef başımıza oldukça işler açabilir. Bunlardan birincisi bir deyim 
        olarak beynimize kazınan yanlışlık olan “Reklamın;iyisi,kötüsü olmaz” 
        sözü. Bu çok yanlış bir deyimdir. Reklamın iyisi,her zaman reklam 
        evrenin prestijini artırır. Reklamın kötüsü ise sizin çalışmalarınızı ya 
        yanlış tanıtır,ya firmanızın eksikliklerini ortaya koyar veya sizin 
        istemediğiniz sonuçların ortaya çıkmasına yarar.          
 
        -          Cahil dosttan daha çok 
        bilgili düşmanınızın olması hepiz için daha iyidir. Malum bir hikayeyi 
        anlatmak istiyorum: Mezrada yalnız yaşayan bir adam ilkbaharda annesi 
        avcılar tarafından öldürülmüş bir ayı yavrusunu acıyarak kulübesine 
        götürür. Ona yedirerek,severek büyümesi için çırpınır. Hayvancağız 
        sonbahara doğru artık kendisini kurtaracak duruma gelmiştir. Kendisine 
        yardım eden adamı da çok sevmektedir. Bir gün;adamcağız gündüz uykusuna 
        yatar. O sıra bir sinek gelerek adamı rahatsız etmektedir. Adam uykunun 
        verdiği ağırlıkla,eliyle sineği kovar,yan döner,sırt üstü yatar. Yanı 
        başında bulunan yavru ayıcık adamın sıkıntısını görür. Kendi kendine bir 
        karar vererek yakınında bulunan kürekle sineği öldürmek ister. 
        Adamcağızın  anlına konan sineği öldürmek için bütün gücü ile küreği 
        adamcağızın kafasına vurarak onu öldürür. Ayıcık;kendisine göre onun 
        iyiliğini istemiştir. Bizlerinde böyle arkadaşlarımız vardır. Kendi 
        mantıkları ile bizleri savunur gözükerek,bizlerin ölümüne olmazsa bile 
        zararına iş görürler. Neyse konumuz reklam ve tanıtıma tekrar dönelim.
 
        -          Bir şahıs gelerek sizden 
        reklam ister. Siz ona tabii bir dürtü ile ne kadar basıldığını,nerelere 
        dağıtıldığını sorarsınız. O da sizden reklam almak istemektedir. Başlar 
        atmaya. Bu reklam bu ilin bütün kazalarında dağıtılacak,bütün evlere 
        ulaşacak diyerek sizi heveslendirir. Siz ise fiyatı aklınızdan geçirir 
        ve fiyat sorarsınız. Reklama gelen belirli bir fiyatı sizden almak için 
        ücreti söyler. Siz o paranın üçte birini yada en kabadayınız yarısını 
        teklif edersiniz. O da kabul eder. FAKAT BU İŞTE yine siz 
        yanılmaktasınız. Neden mi ? Bulunduğunuz ilin kaç ilçesi olduğunu,bu il 
        ve ilçede yaklaşık kaç iş yerinin bulunduğunu tahminen bilmektesiniz. 
        Hele bir de size bütün evlere de ulaşacak havasını atmıştır belki 
        bulunduğunuz ilin hane sayısını bilmezseniz bile,mahallenizde yaklaşık 
        kaç hane olduğunu bilirsiniz. DÜŞÜNEMEZSİNİZ Kİ; bırakın o ilin bütün iş 
        yerleri ile hanelerine bu adam yaptığı işin reklamının  maliyetini  
        değil  kağıt  parasını  bile  sizden talep etmemektedir. Yine bilirsiniz 
        “Ucuz etin yahnisi pahalı olur” deyimimizi. Adam parasını alır. Belki 
        birkaç nüsha basar,belki de bastırmaz bile. 
        Beklersiniz,beklersiniz,beklersiniz. En yakın bir örneği Çorumlular 
        şöyle yaşadılar:
 
        -          Geçtiğimiz Kurban Bayrımı 
        arifesinde “ulusal bir gazetede  çalışan şahıs,Çorum ve ilçelerinde 
        gazetenin bayram ilavesi olarak dağıtılmak üzere diyerek epeyce reklam 
        almış”. Buraya kadar olan kısım gayet normal görülmekte,görülmekte de 
        sonrası biraz karanlık ve kötü kokular yaymakta ve pişmanlıklar 
        getirmektedir. Reklam veren bir firmamız,ismi geçen gazetenin iki 
        abonesi olması,kötü kokuların üzerindeki toprağı açığa çıkartmaya 
        yetmiştir. Bahsi geçen firmanın elemanı evine gelen gazetede verileceği 
        iddia edilen reklam ekini aramış,ne yazık ki;bu reklam ekini 
        bulamamış,aynı gazeteye abone olan komşusuna gazetenin ilave verip 
        vermediğini sorduğunda,böyle bir ilavenin olmadığını öğrenmiş,aynı 
        gazeteye abone olan yakın akrabalarını da telefonla arayarak aynı 
        sorulara gazetenin ilavesinin olmadığı cevabını alarak üzülmüş. Bayram 
        sonu,daha geniş bir soruşturma yaparken ben dergimin yeni sayısını 
        vermek için yanına uğradığımda Osmancık'ta bulunan bir tanıdığını 
        arayarak yukarıdaki soruları yönelttiği zaman yanında bulunuyordum. 
        Osmancık'tan gazeteyi dağıtan şahsı iyi tanıdığını, kendisine gelen 
        gazetede reklam ilavesi olmadığını, belki kendi gazetesinde 
        olmayabileceğini söylemiş,beş dakika içinde öğrenip durumu kendisine 
        bildireceğini bildirmiş. Biz bayramlaştık,konuyu biraz konuştuktan sonra 
        Osmancık'taki şahıs telefonla bulunduğum yeri aradı. Telefonu açan 
        arkadaşa,gazeteyi dağıtan kişi ile konuştuğunu,Osmancığa gelen 
        gazetelerin hiç birisi ile de böyle bir ilave dağıtıldığını söylemiş.
 
        -          Şimdi gelelim konunun öbür 
        yüzüne: İlaveyi gördüm ve o ilaveyi verenlerin bazılarının Çorumlu 2000 
        Dergisinin aboneleri olduğunu gördüm. Gördüm ve üzüldüm. Bu kadar saflık 
        ve gaflet garibime gitti. Neden gitti derseniz ? Çünkü Çorum ilçeleri 
        dahil olmak üzere ve  binleri bulan gazete dağıtıldığı ve bu gazetelerle 
        beraber dağıtılacağı beyanı REKLAM VEREN KURULUŞLARI acaba uyandırmadı 
        mı ? Yada UCUZ REKLAM veriyoruz diyerek gözü kapalı,hesap yapmadan 
        balıklama yapılan teklife olur dediler mi dersiniz ? Tabi bu sorularımın 
        cevaplarını zannedersem bu yazımı okuyan abonelerim tarafıma 
        cevaplandırırlar (!)
 
        -          Konunun diğer yüzü ise 
        Çorumlu 2000 Dergisini de mahalli gazeteleri de ilgilendirmektedir. 
        Neden mi ? Ortada bir SAHTEKARLIK bulunmakta dır.  Bu sahtekarlığın üç 
        ayağı vardır. Bunlar :”Çalıştığı gazeteye karşı,ikinci ayağı,Çorumlulara 
        karşı, üçün cü ayağı ise gazete ve dergileri” alakadar etmektedir.
 
        -          Şimdi bu bilinenleri neden 
        anlatıyorsun derseniz ?  Ona da şu cevabı vermek isterim. 
        Atalarımız:”Ucuz etin yahnisi pahalı olur” demişler. Bunun örneklerini 
        ticari hayatta muhakkak görmüşlerdir. Ucuz reklam böyle yapılıyor. 
        Sizler açıkça soyuluyorsunuz. Her ne hikmetse sesinizde çıkmıyor. İtiraz 
        da etmiyorsunuz. Hakkınızı da aramıyorsunuz. Böyle kişilerin aramızda 
        dolaşmasına her ne hikmetse göz yumuyorsunuz.
 
        -          Biz üçüncü ayağı biraz daha 
        açalım isterseniz. Çorum 1990 lı yıllarda reklam potansiyeli çok yüksek 
        iller sırasında görülmekteydi. Bu gün ise reklam verme sıralamasında en 
        arkalarda kalan bir il konumunda. Nedenleri ise;1994 yılında Çorum'a ilk 
        defa açılan bir yayın kuruluşu Çorum katalogu yapmak için kolları sıvar. 
        Bu kuruluş Çorum'dan o gün için oldukça yüksek fiyatla reklam toplar. 
        Çorum'un her tarafına ve diğer illere gönderilecek beyanı ile reklam 
        ücretlerini toplar,alacağı ücretin bazılarını ise,değerli kağıt 
        olarak,bazılarından ise reklam sözleşmesi adı altında imzalattığı 
        sözleşmeler ile sağlar. Reklam verenler biraz tedirgin olarak beklerler. 
        1995 senesinde reklam verenlerin bazılarına bir katalog verilir,bazıları 
        ise katalogun “kato” sunu bile göremezler. Fakat imzaladıkları değerli 
        kağıtlarda yazılı olan meblağları mahkeme kararı ile masraflarla beraber 
        öderler. Yine aynı firma 1995 sonunda Çorum'da tekrar yeni katalog 
        yapmak için Çorum'u dolaşırlar. Bir yıl önce aldıkları ücretin yarı 
        fiyatına katalog yapacaklarını beyan ederler. Ellerine bir yıl önceki 
        katalog geçen firmaların bazıları geçen yıldan ucuz fiyata diyerek 
        tekrar reklamlarını verirler (ne uyanıklar değil mi ? O kadar zaman 
        sonunda bile eriyen paraya karşın ucuz reklam verdiler.) Pek çok firma 
        ise bu işe akıl erdiremez. Çünkü onlarda o ekonomik hayatın içinde 
        bulunuyorlar. Bu işte bir iş var diye düşünürler. Ya bu firma bizi iyice 
        keseledi,ya da bu firma taahhütlerini yerine getirmiyor derler. O firma 
        yine bir katalog hazırlar ve basar. BU sefer istedikleri reklam fiyatı 
        bir önceki reklam fiyatının nerede ise yarısı kadardır. Yine bir takım 
        firma ve sanat erbabı buraya reklam verirler. Katalog yayınlanır,bir 
        öncekinin %60'ı hacmindedir. Fakat Çorumluların akıllarına büyük bir 
        soru işareti bırakırlar.
 
        -          Yukarıda birde tanıtımdan 
        bahsetmiştik. 
 
        -          Tanıtım o ilin gerçek 
        aynasıdır. Bu ayna ne görürse onu yansıtır. Siz burada harf hataları 
        yerine,ilinizin tanıtım yerlerini yanlış yazanlara tepkiniz 
        olmazsa,resim altlarına,tarihi kısımlara,bilgi istatistiklerine 
        gerçekleri değil de abuk sabuk burada da bir şeyler var kabilinden bilgi 
        verirseniz sizin yaptığınız tanıtım değil,kendi ilinizin yerlerini 
        yanlış adres ve donelerle yok etmenizdir.  
 
        -          Son bilgileri üç örnekle 
        anlatmak istiyorum. Bunlardan  birisi  Çorum'un    en  büyük   oteli    
        sayılan  “Anitta Otel”in bastırdığı tanıtım broşürü,diğer ikisi de İl 
        Turizm Müdürlüğü için hazırlanmıştır. Birincisi çok güzel yapılmış bir 
        broşür oteli resimlerle tanıtmakta,iki sayfalık da Türkçe ve herhalde 
        Türkçe'nin karşılığı olan İngilizce YANLIŞ bilgi ile başlamakta. Şöyle 
        denilmekte: Otel Anitta Hitit Uygarlığı'nın merkezi SAYILAN Çorum 
        İli'ndedir. (Buradaki yanlış nedir. Hitit Uygarlığının merkezi olan 
        ilimiz,bazılarına göre kabul edilmemekte demektir.) Adını MÖ 1500'lü 
        yıllarda yaşamış ilk Hitit kralı'nın isminden almıştır.(  Anitta  
        Kuşşara Kentinin Kralıdır ve Hitit şehirlerini bilhassa Hattuş kentini 
        yıkmış ve burada kendisinden sonra oturacakları lanetlemiştir. Buradan 
        anlaşılacağı üzere Anitta bir Hitit kralı değildir ve MÖ 1500 lerde 
        değil MÖ.1800 lerde yaşamıştır... 
 
        -          Gelelim “Hitit Döviz” 
        bürosunun yaptırdığı İlimizi tanıtan broşüre: 
 
        -          Resim alt yazılarının 
        bazılarının alt yazıları yanlış yazılmış ve sonradan yanlışlık 
        anlaşılmış ve parça kağıt yapıştırılarak hata düzeltilmeye 
        çalışılmıştır. Bazı resim bilgiler de yanlış bilgilendirmelerde 
        bulunulmuştur. Örneğin: Kırmızı fonlu “Güneş Kursu”nun menşei Boğazköy 
        değil Alacahöyüktür,Boğazköy “Tanrı Olayı” değil tanrı alayı,Ortaköy 
        İncesu Vadisi “Kıybela” kabartması değil (Kybele Kibele)      dir. Yama 
        ile düzeltilenler ise:Boğazköy Yazılı Tapu kayıtları,Boğazköy Ören 
        Yerleri,Boğazkale Yerkapı (Potern)
 
        -          Çorum İl Turizm Müdürlüğü İl 
        Envanteri'nin yanlışlıkları:
 
        -          3. sayfa:”ismi bilinen ilk 
        Hitit kıral ise Anitta'dır” denilmektedir. Anitta ilk Hitit kralı değil 
        Kuşara kralıdır ve Anitta'nın babası Pithan olarak bilinmektedir23 
        sayfada Çorum'da “Plajlar: Spor Tesisleri” başlığı: Çorum'un hangi 
        denizde sahili varda plajı var ? Burada bulunan bilgiler tekrar 24. 
        sayfada aynen verilerek montaj hatası olmuştur.27. sayfada: “Kızılırmak 
        Göletleri” Kızılırmak üzerinde yeni yapılan fakat daha su tutulmayan 
        baraj var,göletleri acaba hangileri ? 29. sayfa:Yemekler 
        bölümünde,”döner kebap acaba Çorum'un yemeği mi ? 33. sayfada: “..Kereb-i 
        Gazi,Yusuf-u Bahri ve Übit-i Gazi” denilmektedir acaba bu Übit-i Gazi 
        Kimdir ? Ubeyd Gazi olmasın sakın ?  “İl ve Çevresinin Coğrafi Durumu” 
        bölümü ayrılmışsa da bölümün altında camiler devam etmektedir.
 
        -          Gelelim öz eleştiriye. 
        Yayınlanan dergimde de harf hataları ile dizgi hataları olmaktadır. 
        Bazen yazarlarımın ismi bile yanlış yazılmaktadır. Dergimdeki hatalar 
        hata değil de,bu broşür ve envanterdeki hatalarımı gördün derseniz,doğru 
        söylersiniz. Benim burada demek istediğim hatalarımız oluyor,fakat bu 
        hataların kontrollerle ortadan kaldırılması bizlerin eksikliğini 
        göstermiyor mu ?  Saygılarımla.
 
        - 
      
      Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve 
      Edebiyat Dergisi Sayı: 26    25 Mayıs 
      2001
 
       
         | 
      
      
      | 
       | 
      
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          09KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
              
              
                - 
                BİZLER, BİZLER VE ONLAR
 
                - 
                Bizler; bir şeyler 
                üretmeye çalışan, gördükleri ve bildikleri ile yetinen 50 yaşını 
                aşmış kişileriz. Bizlerin kendi bildikleri ve öğrendikleri ile 
                günümüzü geçirmemiz normal gözükse bile, teknolojinin 
                nimetlerinden faydalanmayı bilmeliyiz, öğrenmeliyiz.
 
                - 
                Sizler; orta yaş 
                kuşak dediğimiz 25 yaşının üzerinde olanlar. Atak, cesur ve 
                bilgi dolu olduğunu, her şeyi bildiğini zanneden kesim.
 
                - 
                Acaba diyorum; bu 
                çağın gereçlerinin ve imkânlarının neler olduğu hakkındı gerçek 
                bir sınav yapılsa sınıfı geçebilir mi? Maalesef hayır. Neden 
                derseniz 2001 yılının içinde bulunan teknoloji ve tekniklerin 
                pek çoğundan hâlâ yaralanmanın kendilerine neler kazandıracağını 
                bilememekteler. Yâda kolay kazanmanın tadını tattıkları için ya 
                da köşe dönmenin yollarını aradıkları için, kendilerini 
                geliştirmemektedirler.
 
                - 
                Onlar; okumayı, 
                yazmayı öğrenmeden bilgisayarı, okuduktan sonra para kazanmayı, 
                teknolojiyi öğrenmiş, kendini yetiştirmiş, geleceğimizi emanet 
                etmiş olduğumuz gençlerimiz. Onlarda ise bazı eksiklikler 
                bulunmaktadır. Bizler ve sizler, kendi birikimlerimizi onlara 
                verelim ki, onların bu çağın gereçlerini kullanırken bile, 
                vatanımızı, milletimizi, tarihimizi, geleneklerimizi, 
                göreneklerimizi, dinimizi, vicdanımızı, saygımızı ve sevgimizi 
                de bilmeleri onların yaşaması ve kendilerinden sonra gelecek 
                olan kuşakları daha iyi ve daha bilgili yetişmelerine yardımları 
                olsun...
 
                - 
                Bizler ve sizler! Bu 
                Cennet Vatanın nimetlerinden belki faydalanıyoruz, belki 
                gereğince faydalanamıyoruz. Bu faydalanma herkesin kendi 
                açısından az veya çok görülebilir. 1925 yıllarda ülkemizin 
                durumu ile 1938 yıllarda ülkemizin durumunu acaba hiç düşündük 
                ve kıyasladık mı? Zannetmiyorum. Hiç düşünmedik. 1940 lı yıllar 
                ile 1950 li yılları hiç inceledik mi? Bakmadık bile. Ya 1950 li 
                yıllar ile 1980 yılları düşündük mü? Hayır düşünmedik. En yakın 
                tarihimiz olan 1980 li yıllarla bu günleri hiç kıyasladık mı? Ne 
                gereği var demeyelim. Elbette ki gerekli?
 
                - 
                Bu ülkenin evlatları 
                olarak bu üç dönemi dikkatli olarak; yaşantısını, ekonomik 
                durumunu, sıkıntılarını görelim ve öğrenelim. Bu bilmeceyi 
                çözebilir ve ONLARA yapılan yanlışlıkları öğretebilirsek onlar 
                bizlerin yerine geçtiklerinde bizlerin yaptığı yanlışlıkları 
                yapmazlar.
 
                - 
                Bunları kısaca 
                irdelersek; 1925 li yıllar, Türkiye’nin savaştan çıktığı, yedi 
                düvele borçlu, halkı yoksul ve sağlık problemli bir ülke. 
                Bizleri idare eden ve yönlendiren Atatürk; ülkenin menfaati, 
                ilerlemesi için bütün bilgi ve becerisini kullanarak yedi düvele 
                olan borçları ödedi. Nasıl ödedi, halkına verdiği güvenle. 
                Onlara gösterdiği doğru yolla.
 
                - 
                1938 li yılları 
                düşünün. Tek partili bir Türkiye! Fakat savaşta kahramanlıklar 
                yaratan kişilerin koltuk kapma, ülke yönetme telaşı ile yapılan 
                yanlışlıklar ve taraftarlarına verdikleri tavizler yüzünden 
                geriledik.
 
                - 
                1940 lı yıllarda ise 
                Olduğumuz yerde kaldık. O devirlerde çıkan savaşa katılmamamıza 
                rağmen ülkemiz oldukça bunalımlı yıllar yaşadı. Ekmek, gaz, 
                şeker gibi maddeler karnelere bağlandı. Parası olanlar 
                karaborsalardan bulup bu sıkıntıları yaşamadılar. Olan yine 
                çoğunluk sınıfına oldu. Halkımız bunaldı. Üretim sadece tarım 
                olarak kaldı.
 
                - 
                1950 li yıllarda ise 
                iki partili döne mimiz başladı. Yeni kurulan parti ülkeyi refaha 
                erdirdi gibi gözüktü ise de, ülkemizi fanatikleştirdi. İktidarlı 
                olanlar zenginleşti, halkı soydu, ülkeyi talan etti. Bunlar 
                iyice incelenirse gelecekte ne gibi önlemler alınabileceği 
                görülebilecekken, hiç kale alınmadı.
 
                - 
                1960 lı yıllarda 
                ülkemiz askeri idare ile tanıştı. Çok partili döneme geçildi. 
                İktidara gelenler ülkeyi bildikleri gibi yönettiler. Dış borç 
                arttı. Halkımız hissetmese bile ileride ödeyeceği borcun altına 
                girdi. Teknoloji transferi yapıldı. Refah seviyesi arttı. Yanlış 
                politikalar ve dış telkinlerle üretici ve tüketici toplumu 
                olduk. Birikimlerimizi ve aldığımız borçları dengeleyemedik.
 
                - 
                1980 li yıllarda ise 
                refah seviyemiz önceki dönemlere göre çok yükseldi. 
                Harcamalarımız kısıtlanmadı. İç tüketime yönelik ürünler yapan 
                fabrikalar kurduk. Kalitesiz malları devlet desteği ile kullanır 
                olduk. Dışarıya oldukça kısıtlı mallar sattık. Turizme önem 
                verdik zannettikse bile tabii yapımızı bozduk, betonlaştırdık, 
                sahillerimizi yağmaladık, tabii güzellikleri yok ettik.
 
                - 
                Bu günü anlatmama 
                gerek yok. Hepimiz içinde yaşamaktayız. Bundan sonra önümüze 
                bakma zamanı geldi. Gözümüzün önündekileri gençlerimize 
                anlatmalıyız. Onları doğruya yönlendirmeliyiz.
 
                - 
                Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
                27    25 Haziran 2001
 
                -  
 
               
               | 
            
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          10KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
              
              
                -  
 
                - 4.YILIMIZA ERDİK!
 
                - 
                Günlerin su gibi geçtiğini işte bu sayımızla bir daha anlamış 
                olduk. Bir yılı daha geride bırakarak 3. yılı da geride 
                bırakarak dördüncü yıla başladık.
 
                - 
                Başlarken; neler olacağını, derginin ne kadar çıkacağını 
                kestirememiştik. Çorum'da çıkan dergiler gibi, bir iki sayı 
                çıkıp daha sonra kabuğumuza çekileceğimizi de düşünen pek çok 
                hemşehrimiz, bir çok yazarımız oldu. Başarımız dikkatle 
                incelendi, takip edildi. Bizi takip edenleri biz de takip ettik.
 
                - 
                Zor günler geçirmemize rağmen, dergi hayatta kalmayı başardı. 
                Bana inananlar bıkmadan, usanmadan yazılarını verdiler. Bazıları 
                ise, verdikleri sözlerden her ne hikmetse kaçındılar.
 
                - 
                Ben Çorumlulara söz verdim.
 
                - 
                Dergimizi takip eden bazı okuyucularım benden daha ileri görüşlü 
                olup, derginin çıkacağını bildiklerinden bir yıllık abone 
                paralarını verdiler, beni derginin devam etmesi için adeta 
                motive ettiler. Bazıları ise dergileri alıp, derginin ederini 
                dahi vermediler.
 
                - 
                Düşünüyorum! Acaba diyorum, dergilerin tamamının ücretini 
                eksiksiz toplasa idim, derginin neleri olurdu?
 
                - 
                Her şeyin fani olduğu bu dünyada, yazılanlar basılıp 
                yayımlandıktan sonra baki olur düşüncem geçen bu üç yıl zarfında 
                kendisini gösterdi. İlk sayılarımızda bulunan yazılarımızdan 
                faydalananların olduğunu, bazı sayılarımızdaki yazılarımızın 
                kaynak olmak üzere arandığına şahit oldum.
 
                - 
                Gelelim bu geçen yıllar içinde neler yaptıklarımıza: İlk 
                yılımızda bir liseler arası “kompozisyon yarışması” yaptık.
                
 
                - 
                Bir daha yapmak isterdik fakat... Yapamadık. Yapamamamızın  
                gerekleri belli.   
 
                - 
                İkinci yılın bir  çeyreğine kadar dergimiz renkli yayımlandı.
 
                - 
                Bazen düşünüyorum. Keşke bu günkü gibi yayımlasaydım o  sayıları 
                da  diye.  Bezen okuyucularım ve bazı yazar arkadaşlarım da 
                sitem ediyorlar, ”Niçin dergiyi renkli yapmıyorsun?” diyorlar. 
                Tek renkli ile 4 renklinin maliyetini düşünmeden sarf ediyorlar 
                bu görüşlerini. Bu değirmenin suyunun ancak kıt kanaat 1 
                taşıdiğını çevirebildiğini, gelen suyun 4 taşı çevirmediğini her 
                ne hikmetse akıl edemiyorlar. Ben de diyemiyorum ki, kaç sayı 
                reklam verdin? Ya da kaç sayı için dergi ücreti ödedin? Dilimin 
                ucuna geliyor da diyemiyorum.
 
                - 
                İkinci yılımızda, doğru dürüst bir etkinliğimiz olmadı. Derginin 
                yürümesi için didindim, uğraştım. Gözüm dergiden başka bir şey 
                görmedi, göremedi. Üçüncü yılımızın içinde, sıkıntılar içinde 
                devam ettik. Yazarımız İsmet Çenesiz'in “Doğru Söyledim Dokuz 
                Köyde Sevildim” isimli kitabının dizgi ve mizanpajını yapıp 
                baskısını gerçekleştirdik. Yine yazarımız Ethem Erkoç'un 
                “Nikonya'dan Çorum'a” adlı eserin mizanpajını yaptık.1. 
                sayımızla 12 sayımızı CD hazırlığı içinde geçti. CD hazır, biraz 
                reklam ile gün ışığına çıkar. Bu yıl içinde dergimiz mahalli 
                olmaktan ileriye gidemeyen dergimiz ”mahalliliği geçti, 
                bölgeselliği geçti, Ulusallığı da aştı” EVRENSEL OLDU. Ne oldu 
                derseniz?
 
                - 
                Dergimiz; Amerika'da bulunan bir hemşehrimiz tarafından 
                internette yayınlanmaya başladı. 8 aydır yayınlanan dergimizi 
                kaç kişi ziyarette bulunduğunu bilemiyorduk. Geçen ay ki 
                sayımıza numaratör kondu, ziyaretçi sayımız belli oldu. 340 net 
                ziyaretçi. Bence büyük bir potansiyel okuyucu kitlesi. Derginin 
                okunması bizleri daha da detaylı sayfa isteminde bulunmamıza 
                itti. Yeni yüklenen sayımızda yeni değişlikler yaptık. Ödüllü 
                sorumuz, arşivimiz, yayınevimizin tanıtımı, yayınevimizin 
                yayınlarını tanıtan sayfa, yazarlarımızın hayat hikayeleri, bizi 
                arayın sayfamız, iki adet başka sayfalara ulaşma lingi, son 
                sayılara kadar indeks ve reklam sayfamız oldu. Yazarımız Kamil 
                Aycan İstanbul'dan memleketine birkaç aylığına geldi. Dergimize 
                abone çalışması yaptı ve başarılı oldu.
 
                - 
                Belediyeden 21 Hitit Fuar ve Festivali için boş yer olduğu 
                söylendi Ticaret ve Sanayi odasına müracaatta bulunduk Gürsel 
                Yayınevi için yer tahsis ettiler. Açılış günü Valimiz, bize 
                konuşmamız esnasında “ÇORUMLUYUZ; HEPİMİZ ÇORUM'DAN SORUMLUYUZ!” 
                dedi.
 
                - 
                Burada 4 gün kitaplarımızı ve dergilerimizi teşhir ettik. 
                İlgililere teşekkür ederim.
 
                - 
                4. yılımızın başında yazarımız İsmail Pamuk'u kaybetti. 
                
 
                - Biz bu güne gelene kadar 
                çabaladık, çalıştık. Elimizden geleni yaptık. Buradan bizleri 
                destekleyenlere teşekkür ederim. Bütün Çorumluların da devam 
                edebilmemiz için desteğini beklerim.
 
                - 
                Ben dergi için elimden geleni yapıyorum. Sizde eğer ÇORUMLUYUM 
                diyorsanız, SİZDE elinizden geleni yapınız. Benim ömrüm devam 
                ettikçe, gücüm ve sıhhatim el verdikçe  de elimden geleni 
                yapmaya devam edeceğim.
 
                - 
                Daha nice yıllara.  Saygılarımla.
 
                -  
 
                  
                - 
                Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
                28    25 Temmuz 2001
 
               
               | 
            
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         11KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
              | 
               
                
              
                - 
                Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
                29    25 Ağustos 2001
 
               
              
                | 
            
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          12KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
              
              
                -  
 
                - YARIN BU GÜNÜ 
                DE ARAYACAĞIZ!
 
                -          Bu 
                günlerde bazı ortalığı karıştırıcılar, ülkemiz üzerindeki 
                emellerini gerçekleştirmek için güzel oyunlar ve ekonomik 
                düzenlerle elimizde bulunan her şeyimizi kendi emelleri ve kendi 
                çıkarları için kullanmaya başlamışlar,bizler ise bu oyunlar 
                karşısında her ne hikmetse kendi ufak menfaatlerimiz için göz 
                yumarak büyük bir gaflete düşmüş bulunmaktayız.
 
                -          
                Dünyalıklarımızı göz önüne alarak ülkemizin menfaatleri ve 
                çıkarları ile ülkemizin geleceği bu günlerde ipotek altına 
                alınmakta ve daha başka taahhütlerle nerede ise açık açık satışa 
                çıkarılma eğilimi göstermektedir. İMF denen dünya ekonomisini 
                idare edenler ülkemizi ekonomik açıdan düze çıkaracaklarını vaat 
                ederek kendi çıkarları doğrultusunda ülkemizi ekonomik bataklığa 
                çekmiş ve bu bataklığın derin çukurunda boğmaya başlamıştır.
                
 
                -          Ülkenin 
                milli servetini iç edenleri bilmemize rağmen,bu kuruluş ve 
                şahısları bürokrasinin ağır işlemesi ile takip etme ve geri 
                ödemeleri ufak tefek hediyelerle göz ardı,sümer altı etmeleri 
                ülkemizin zaten kıt olan gelir kaynaklarının çar çur edilmesine 
                sebebiyet vermektedir. Bu gibi büyük borçları olan kurum ve 
                kuruluşlar ile şahısların mal varlıklarına el konulmalı veya 
                ülke içinde veya dışında bulunan paraları ile borçlarını 
                ödemeleri sağlanmalıdır. Şahısları birkaç yıllığına hapis ile 
                gözlem altına almaktansa,onların serbestliği ile borçlarını 
                ödemeleri için takip altında tutulmaları daha mantıklı 
                olacaktır. Eli kolu bağlı,hortumladığı paraları lüks içinde 
                sadece dışarıya çıkamama cezası ile elimize ne geçiyor ? Hiçbir 
                şey. Hortumcular halkımızın mal varlığı olan birikimleri birkaç 
                kişinin zimmetine geçmekten başka bir işe yaramamaktadır.
 
                -          Bizlerin 
                devletin bekası ve ilerlemesi için,vatandaşlık görevlerimizden 
                vergilerimizi tam ve zamanda vermemiz beklenilmesi tabii bir 
                olaydır. Vergi mükelleflerinin bir iki kalem olması gerek 
                vergilendirilmeleri yerine,onlarca kalemi bulan vergi ödemeleri 
                vergi veren herkesi bunaltmış,hangi vergiyi nasıl geçiştireceği 
                telaşına sokmuştur. Ülkemizin selametliği için seçip 
                gönderdiğimiz vekillerimizin bir an önce “Türk Vergi Sistemini” 
                günün şartlarına uygun hale getirerek,ıvır zıvır vergiler yerine 
                sağlam, takibi kolay,ödeme kolaylığı olan,adil bir vergi sistemi 
                hazırlamaları ve bir an önce tatbikine geçilmelidir.
 
                -          Seçim 
                sistemi   ile,  onlarca  parti yerine iki veya en fazla üç 
                partinin  ülke   idaresine    talip olmaları bizler için daha 
                iyi idare edilmemiz,daha etkili yönetilmemiz için elzemdir. 
                Başkanlık sistemi yada yarı başkanlık sistemine geçmemiz 
                ülkemizin yararına,ülke çıkarlarına daha uygundur. Onca yıllar 
                koalisyonlarla idare edilen ülkemizin bugün ne hale geldiğini , 
                Ülke çıkarları yerine partisinin ve partilisinin çıkarlarını 
                koruyan parti başkanlarını hep beraber gördük ve yaşadık. 
                Ülkemizin tek parti ile idare edildiği zamanlarda,doğruları 
                yapan partiler ikinci seçimlerde halkımız tarafından 
                ödüllendirildi. Memnun olunmayan iktidarlar ise sandıkta 
                cezalandırıldığını hep birlikte yaşadık... 
 
                -          Ülkelerin 
                en mühim kanunu olan adli kanunların 
                çalıştırılmaması,çalıştırmak istenenlerin politikacıların 
                baskısı ile görevlerini yapamamaları,tehdit ve baskılara maruz 
                bırakılmaları,üs makamlardaki adli görevlilerin iktidar 
                tarafından seçilmeleri,bazı çürük yumurtaların adli teşkilatın 
                önemini ve gerekliliğini halkın gözünden düşürmeleri adalet 
                sistemini çökertmekte,ülkemiz halkının adalete güvencinin 
                sarsılmasını,hatta güvenmemelerini sağlamaktadır. Adalet sistemi 
                kendi içinde idaresi ile idare edilmesi elzemdir. Okuyup 
                yetişen,adli teşkilatta yükselen personel kendi içlerinde 
                demokratik sistemler içinde en yüksek idarecisini seçer. Kendi 
                idaresini kurar.
 
                -          Yukarıda 
                azıcık bahsettiğimiz problemler bir an önce ve öncelikle gündeme 
                ve yürürlüğe geçirilmelidir. Bu düzenlemeler bir an önce yerine 
                getirilmedikçe,halkımızın yönetime ve idarecilere güveni yerine 
                gelmedikçe biz ülke olarak;Ülkemiz ve bizler,düz yolda yolumuzu 
                şaşırırız.                     
 
                - ***
 
                -          Birazda 
                ilimizde yapılan bizce yanlışlıklardan birinden bahsedelim. 
                Çevre bilincimiz olduğundan bahseden yöneticilerimiz her  ne 
                hikmetse çevremizde bulunan ağaçları,yeni yapılmış beton 
                binaların daha güzel görünmesi düşüncesi ile güzelim ağaçları 
                katlediyorlar. Acaba diyorum; dış güçler bu işleri de mi emirle 
                Türkiye’miz çölleştiriliyor. Yada Çorum bir orman ili,buralardan 
                kesilen birkaç ağaçın ne zararı var diye mi düşünüyorlar 
                bilemiyorum. Yada  Ülkemizi ağaçlandıralım diyerek döneleyen 
                birkaç Donkişd’un değirmenlerle savaşmasına karşın, baş 
                Donkişot’un, Çorum temsilcisi Panço acaba neden hiç sesini 
                çıkartmıyor. Acaba yakasında taşıdığı simge olan metal meşe 
                palamudu yaprağını mangal yakarım diyerek mi yakasında taşıyor? 
                Bunu da bilemiyorum.     
 
                - 
                ”Yarın bu günü de 
                arayacağız”
 
                - 
                Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
                29    25 Ağustos 2001
 
               
               | 
            
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
            | 
      
      
        | 
         13KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
              
              
                -  
 
                - BELKİ BİR GÜN
 
                - 
                lki bir gün benimde ömrüm son bulacak. Son bulan hayatıma değil 
                de, son bulacak olan elinize uykusuz gecelerimi ve göz nurumu 
                döktüğüm bu derginin sonu da olacağı düşüncesi beni kahrediyor. 
                Nasıl kahretmesin ki;zamanımız belirli,günümüz sayılı. Ömür 
                yaprakları her gün birer birer kopuyor. Hayat takviminin koçanı 
                gittikçe eriyor. Çıkmasını dört gözle bekleyenlerim var. Niçin 
                geciktiğini soranlarım var.
 
                - 
                Tek tesellim, belki de benim gibi düşünebilen, ÇORUM'U sevebilen 
                başka bir Donkişot daha gelebilir. Belki de gelmez. Onu zaman 
                gösterecek. O günleri yaşayanlar görecek.
 
                - 
                Cumhuriyetimizin yeni kurulduğu zamanlar Çorum'da bir dergi 
                çalışması yapıldı. “ÇORUMLU” rahmetli Eşref Ertekin'in çabaları 
                ve emekleri ile pek çok zahmetler ve fedakarlıklarla Çorumlulara 
                hitap edebildi. Sonra söndü, yok oldu sanıldı. Fakat böyle 
                düşünenler o derginin sönmediğini 15-20 yıl sonra gördüler. 
                Çorum için araştırma yapanların en güvendikleri kaynakların 
                başında bulunmaktadır. Ne yazık ki; bu dergimizin tam takımı bir 
                elin parmağı kadar mevcudu kaldı. Arşivlerinde  ÇORUMLU DERGİSİ 
                bulunanlarda ise tam takım olarak mevcudu gayet az olduğunu 
                üzülerek öğrendim. Eksik sayılarla, bir mücevher gibi 
                saklayanlara şahit oldum. Ne acıdır ki; ben bu dergiye 
                başlamadan önce 6 cilt olan ÇORUMLU DERGİSİ'NİN tıpkı basımını 
                düşlemiştim. Gücüm yetmedi, kimseye anlatamadım. Kimseler 
                yanaşmadı Çorumlu ise ya duymadı, ya kulak ardı etti. Fakat 
                benim çıkarttığım ÇORUMLU 2000 DERGİSİ koleksiyoncuların yani 
                dergimi takip edenlerin ellerinde mevcut.
 
                - 
                Zamanım elverdikçe 1. sayıdan 12. sayıya kadar CD ye aktardım. 
                Son sayımıza kadar da aktarmaya devam etmekteyim.
 
                - 
                Dergimi ınternette de tamamını yayınlıyorum. Buradan da takip 
                edenlerimiz oldukça fazla. Yeni yayına başladığım ÇORUMLU TEKE 
                TEK 1. EL VE 2. EL HAFTALIK REKLAM VE TANITIM GAZETE'M de de CD 
                için reklam istememe rağmen bugüne kadar hiçbir kuldan ses 
                çıkmadı.
 
                - 
                Bir yazar ve gazete sorumlu müdürü sütununda bizi sahtekarlarla, 
                şantajla gazete çıkaranlarla aynı paragrafta zikretti, dergimize 
                verdiğimiz ilavemizi diline doladı. Okumuş cahilliğini 
                göstererek “...aylık bir derginin haftalık ek verdiğini 
                görmediğini” zikrederek aklınca bizi yerdi. Yeren bu kişi birçok 
                kişinin onu pazarlarda satıcılıktan kurtarmak için sermaye 
                toplayarak bu günlere getirdiğini ve halen bu sermayenin 
                saltanatında çimdiğini ne yazık ki hatırlayamadı. Demek ki 
                maziyi unutmak çok kolay oluyor. Demek ki;mazisini yazı yazarken 
                irdelemek kendisini bilmek gerekliliğini düşünemedi. Kendisine 
                verilen payelerin gölgesine sığınarak,kendine bir dokunulmazlık 
                zırhı altında gördü. YAZIK !!!
 
                - 
                Bizim gönlümüz parada değil, şanda değil, şöhrette değil. Bizim 
                gönlümüz bu dünyadan göçtükten sonra hayırlı bir eser bırakmak, 
                bir şeyler biliyorsak bildiklerimizi arkamızdan gelenlere 
                bırakmaktır. Bırakabilirsek ne mutlu bana!
 
                - 
                Eksiklerimin tamamlanması için çok çalışıyor ve çabalıyorum.
 
                - 
                Zaman denen 24 saat bana az geliyor desem mübalağa etmiş 
                sayılmam.
 
                - 
                Geçen sayımızda 50 soru soran ve bu sorulardan bir tanesi de 
                beni ilgilendiren Sayın Teoman Şahin'in sorusunu da her halde bu 
                satırlarımla cevaplamış oluyorum.
 
                - 
                Saygılarımla.
 
                
                Çorumlu 2000 
                Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 30    25 
                Eylül 2001 
               
               | 
            
      
              | 
               
              BU ÇALIŞMA TELİF 
              ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          14KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
              
              
                -  
 
                - OKUMAK - OKUMAMAK  YA DA 
                OKUYAMAMAK.
 
                - 
                Okumak;okumamak, okuyamamak. Nedir bu? Ne demek isteniyor? Ne 
                demek isteyip de söyleyemiyorlar?
 
                - 
                Okuma alışkanlığı millette yok efendim! Okumayı sevmeyen bir 
                toplum olduk!  Okuyan yok ki!  Okumaya vaktimiz yok!  
                Okuyamıyorum! Ve daha neler neler.(!)
 
                - 
                Bir bahanenin en güzel yolu. Diyemediğin kelimeyi, 
                söyleyemediğin gerçeği saklamanın en kolay yolu bu olsa gerek. 
                Yalan bu sözler, külliyetten yalan söylemenin en açık belirtisi.
 
                - 
                İkinci paragrafta bulunan bahanelerin analizini yaparsak şunları 
                söylemek hiçte gerçek dışı sayılmaz.
 
                - 
                “Okuma alışkanlığı millette yok efendim!“
 
                - 
                Bu kelimenin arkasına sığınan kesim; kendi hatası olan okuma 
                alışkanlığını tüm topluma mal ederek kendisini savunma çabasında 
                olan şahıslardır ki; bunlar en tehlikelisi, ”okuma düşmanı” olan 
                kişilerdir.
 
                - 
                Kendisini savunma içgüdüsü ile bütün bireyleri içine alarak öz 
                savunma ihtiyacını karşılamak için bu kelimeyi kullanırlar.
 
                - 
                Bunlar; çoğunlukla ve acı bir gerçek olarak maalesef eğitim, 
                öğretim işleriyle uğraşan kesimler içinden çıkmaktadır. Bu kesim 
                kendi kabahatleri olan; yetiştirdikleri ve eğittikleri çocuklara 
                okuma alışkanlığı aşılayamamış olmalarının ezikliği içinde 
                bulunan kimselerdir. Bu ezikliği sebebi ise, eğitim verdikleri 
                bireylere okuma düşmanlığını aşıladıklarından bir iç 
                hesaplaşmanın ezikliği bulunmaktadır.
 
                - 
                “Okumayı sevmeyen bir toplum olduk!“
 
                - 
                Bu kesim ise; okuma alışkanlıklarını aşılamayan öğretmenlerini 
                suçlama ile kendi okuma alışkanlığı eksikliklerini doğrudan 
                eğitimini veren kişilere yükleyemedikleri ve öğretmenlerini 
                suçlamaya cesaret edemediklerinden, bu cümle ile kendi öz 
                savunmalarını yapan bireylerdir. Bunlar tehlike bakımında orta 
                sıraları alırlar. Bu savunmaları ise onların kendilerini 
                avuturlar. Başkalarını kandırdığını zannetmelerinden başka bir 
                fayda sağlamamakla beraber, savundukları bu cümle ile okuma 
                alışkanlığı olan bireylerin kafalarını karıştırırlar ve bu 
                karışıklıklar bazı okur kesimini etkiler. “Kimse okumuyorsa ben 
                neden okuyayım? ” Sorusu ile bocalamalarını sağlayanlar olarak 
                sınıflandırabiliriz.
 
                - 
                “Okuyan yok ki!“
 
                - 
                Bu tezi savunan kimseler çoğunlukla yazar-çizer kesimi olarak 
                karşımıza çıkarlar. Yazarlar kendi çalışmalarının peynir-ekmek 
                gibi satılmasını, çalışmalarının maddi semerelerini görmek 
                istemelerinden dolayıdır.
 
                - 
                Hazırladıkları eserlerinin satılarak, hazırladıklarını yeni 
                çalışmalarının baskı işlemleri için acil paraya ihtiyaçları 
                olduğu için bu kelime ile, okuyucuları bir nevi suçlar pozisyonu 
                ile bu kelimeyi sıkça kullanırlar. Bunda da haklı sayılırlar. 
                Pek çok yazar bu durumdadır. Birinci veya birkaç çalışmasını 
                bastırarak piyasaya sürmüş,bu çalışmaların manevi tadı,tatmış 
                olduklarından ve elindeki avuççundaki parayı da bu 
                çalışmalarının basılması için harcadığından, yeni çalışmaları 
                onları bir nevi dürtükler,huzursuz eder. Bir an önce 
                okuyucusunun önüne bu çalışmalarla çıkmak için çabalar. Belki 
                muvaffak olur fakat, pek çoğu bu emeline kavuşamadan bu dünyadan 
                çekip gider. Giderken de gözleri arkada kalır.
 
                - 
                “Okumaya vaktimiz yok!“
 
                - 
                Bu kesim ise çoğunlukta, okumak isteyen kesimdir. Fakat bu tezi 
                savunurken ufak bir yalana baş vurma gereğini görürler Bunlar 
                param yok o yüzden alamıyorum demeyi kendi gururlarına 
                yediremediklerinden bu bahaneye baş vururlar. Bu kesimi iyi 
                tanımak gerekir. Bunlara yazarlarımız gereken önemi vermeleri 
                tavsiye edilebilir. Bunlar iyi analiz edilebilir ve bulunursa, 
                okuyucu kitlesinin çoğunluğunu bunların oluşturdukları görülür.
 
                - 
                Gerekçeleri oldukça akla yakın olan bu şahıslar, ellerindeki 
                bütün paraları hemen hemen hepsini okuyabilecekleri şeylere 
                yatırırlar. Bu onlar için oldukça mantıklı olarak görülürse de, 
                okumaya vaktimiz yok demeleri, okuma materyallerinin bolca 
                alınmasından dolayı ev hayatlarını berbat etmiş, eve ekmek 
                yerine, gazete kitap götürmüş kimseler çıkar karşımıza. Bu 
                kişileri tanıyarak onlara ücretsiz eserlerinizden vermeniz 
                gerekir.
 
                - 
                “Okuyamıyorum!“
 
                - 
                Bu kesim ise; gerçekten okumaya vakit bulamayan, sanayici ve iş  
                adamlarımızın çoğunluğunu kapsar. Dedikleri doğrudur. O kadar 
                yoğun ve tempolu bir hayatları vardır ki, bırakın okumayı, 
                uyumayı bile düşünemezler. Fakat bunlar uzun seyahate 
                çıktıklarında ellerine bir kitap alır okur görünürler. Okurlar 
                fakat akılları işlerinde olduğundan okuduklarından bir şey de 
                anlamazlar. Bu yüzden çabucak sıkılırlar. Ev ve bürolarında 
                onlarca birkaç sayfası okunmuş kitap bulabilirsiniz. Bu kişiler 
                aslında bir beyin jimnastiği de sayılabilecek olan okuma 
                alışkanlıklarını artırmaları, onların iş sahasında daha dinç ve 
                daha açık fikirli ve pratik olmaları içten bile değildir. 
                Gerekçe olarak söyleyebiliriz ki; beyin devamlı iş ve çalışma 
                üzerine programlandığından bazen gerekli emirleri ve refleksleri 
                veremez. Bu duru iş adamları farkına varamazlarsa da yanlarında 
                çalışan en yakınları bu bocalamayı görür ve gereken düzeltmeleri 
                yaparak bu açığı kapatmaya çalışırlar.
 
                - 
                Yukarıda analizini yapmaya çalıştığım okur değerlendirmeleri 
                benim şahsi görüş ve okuyucular üzerindeki araştırmamı 
                kapsamaktadır. Bundan hepimiz biraz kendimize pay çıkartırsak, 
                kendimizi yukarıdaki sınıfların içinde ararsak, okuma içinde 
                nasıl bir pozisyonda  olduğumuzu anlarız.
 
                - 
                Eskiden biz küçükken, bazı şakayı sever büyüklerimiz bizleri şu 
                sözlerle düşünmeye sevkederek ne tepki vereceğimizi ölçerlerdi. 
                ”Okuda baban gibi,eşek olma” derlerdi. Anlayamayanlarımız olduğu 
                gibi kelime şakasını anlayanlarımız da çıkardı. Ne dendiğini 
                anlardık. Yada anlamış gibi yapardık.
 
                - 
                Bu yazılanları, kendi anlayışımız içinde değerlendirelim. Biraz 
                düşünelim. Biraz da kabahatli arayalım.
 
                - 
                Saygılarımla.
 
                - 
                Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
                30    25 Eylül 2001
 
               
               | 
            
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               
              BU ÇALIŞMA TELİF 
              ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         15KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
              
              
                - BULUNMAYAN HİNT KUMAŞLARI
 
                - 
                Bir gün babam bana demişti ki: 
 
                - - 
                Oğlum! Zaman gelir bazı kimselere değer verirsin. Bazı kimseleri 
                çok seversin. Bazı kimselere de çok inanır ve güvenirisin. Sakın 
                sen sen ol, konuştuğun, arkadaş olduğun kişiler için hemen bir  
                fikirde bulunma. Eğer sen o kişi hakkında bir fikir sahibiysen, 
                o kişi için kanaatin olan o fikrini birkaç yıl hatta mümkün 
                olursa beş yıl kadar sakla. Fikrini o beş yıl sonunda serbestçe 
                söyleyebilirsin. Diyince ben:
 
                - - 
                Babacığım, niçin beş yıl beklememe gerek var demiştim. Bana 
                gülümseyerek şöyle demişti:
 
                - - 
                Bak yavrucuğum. Diyelim bir arkadaşını çok sevdin ve ona 
                güvendin. Her yerde ona çok iyi, çok sevdiğim birisi diyerek 
                yüzüne veya gıyabında övgülerde bulundun. Gel zaman, git zaman 
                sonra o arkadaşın zannettiğin kişinin sana ya yalan söylediğini, 
                yada senin bildiğin gibi birisi olmadığını gösterince, senin 
                övdüğün, methinde bulunduğun kişiye kötü diyebileceğini 
                zannetmiyorum. Bu önce övdüğüm kişi, bana şunu yaptı da kötüdür 
                dersen, dediğin kişiler yüzüne bakarak yada arkandan sana 
                gülerler. Dün iyi idi de bugün niçin kötü oldu diye belki de 
                yüzüne vururlar. O yüzden arkadaş edindiğin, için sakın ha; beş 
                yıl geçmeden iyi de deme, kötü de deme. İyi gördüğün arkadaşına 
                sonradan kötü diyemezsin; kötü dediğin arkadaşına sonradan iyi 
                diyemezsin.
 
                - 
                Diyeceksiniz ki; sen bu baba nasihatini tutabildin mi? Evet 
                tutmaya çalıştım. Birkaç konuda bu nasihati çiğnemiş olabilirim.
 
                - 
                Konumuzun başlığı olan “Bulunmayan Hint Kumaşları” da neyin nesi 
                derseniz? Bendenizin bazı kimseler için koyduğum isimlerden 
                başkası değillerdir. Bu zatlar kendilerinden başka büyük 
                olmadığını, kendilerinin her şeyin iyisini bildiklerini kısaca 
                bir BENLİK davasında bulunduklarını sanan ve sanmaya devam eden 
                zatlardır. Siz okuyucularımız da dikkat ederlerse onların 
                etraflarında da aynı tiplerin bulunduklarını bildiğini kolayca 
                söyleyebilirim.
 
                - 
                Ben böyle kişilere bir zamanlar bir üçlünün söylediği “Sen 
                Neymişsin Be Abi” nakaratı ile devam eden sevdiğim bir aranjman 
                ile bakarım. Bakmakla kalırım.
 
                - 
                Bakın belki de bende de böyle bir büyüklenme olmadığını sizlere 
                ispat edemem fakat, böyle bir takıntım olduğunu bana başka 
                yazılarımda bahsettiğim 1,5 dostlarım söylemediler. Belki onlar 
                da benim gibi 1 dostun az olduğunu,o yarım dostları olan beni 
                kaybetmek istemediklerinden söyleyememişler olabilirler.
 
                - 
                Sizlerinde benim bu takıntıma benzer takıntılarınızın olduğunu 
                gülerek yazımı okurken başınızı bir o tarafa, bir bu tarafa 
                salladığınızı görüyorum. Sizlerin de o meşhur üçlünün söylediği 
                “Sen Neymişsin Be Abi” nakaratı ile baktığınızı hissetmekteyim.
 
                - 
                Sizlere bu sayımızla, yani 31. sayımızla ulaştıran Rabb'imize 
                hamd eder, mübarek üç aylarınızı kutlar, dünya ve ülkemize 
                barış, kardeşlik ve ekonomik huzurun gelmesini niyaz ederim.
 
                - 
                Eğer erersek 32. Sayımız ile Ramazan-ı Şerif-e girmiş olacağız. 
                O sayımızda sizlere ne gibi yenilikler sunabileceğiz, dergimizin 
                2002 yılı için neler düşünüyoruz onlardan bahsederek kıymetli 
                vakitlerinizi alacağız.
 
                - 
                “Bakalım mevlam neyler,neylerse güzel eyler “diyen ne güzel 
                demiş.
 
                - 
                
                Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
                31    25 Ekim 2001
 
                -  
 
               
               | 
            
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               
              BU ÇALIŞMA TELİF 
              ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
            | 
      
      
        | 
         16KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
        
        
          -  
 
          - DÜNYAYA HÜKMEDEN VE BİZ
 
          - Bu 
          günlerde, dünyaya hükmeden bir ülkenin bir kere terör ile karşılaşması 
          ile beraber kendi bulduğu yeni bir şamar oğlanını dövmek için, dünya 
          ülkelerine ben terör ile savaşacağım, terörü ortadan 
          kaldıracağım,benim yanımda olmayan ülkeleri de terörist ilan edeceğim 
          gibi sözlerle yanına çekmeğe, taraftarı yapmaya çalışan bu ülke, 
          dünyaya “aba altından sopa göstermiş” ve bu beyanı ile de Avrupa, Asya 
          ve diğer kıta ülkelerini yanına alarak, Asya'da kendi halinde olmayan 
          fakat dünya için bazı eksi hareketleri bulunan bir fakir ülkeye elinde 
          bulunan en güçlü silahlarını yönlendirerek şamarlamaya başlamış 
          bulunmaktadır.
 
          - 
          Şamarlanan ülkenin acaba hataları yok mu? Derseniz tabii ki hataları 
          vardır. Hatasız idare olmaz. Bu ülkenin gelirinin büyük kısmı afyon ve 
          afyon ürünleri. Bu serbest olarak pazarlanıyor. Pazarlanan bu ürünün 
          dış satımının tamamı ise Amerika'ya gönderiliyor. Buna karşılık silah 
          tacirlerinin en gözde ülkesi. Silah onlar için mecburi bir aksesuar 
          gibi gözükse de onların en büyük ve kıymetli bir takıları. Bu takı ve 
          kıymetin 20 yılı aşkın zamandır süren savaşın alışkanlığı ve 
          mecburiyeti karşısında olan bir alışkanlık.
 
          - 
          Bekçiliğe soyunan bu ülkenin Dış İşleri ile sorumlu bakanı ülkemize 
          gelerek, bazı önerileri getirerek, kıymetli evlatlarımızı bu savaşın 
          içine sokarak, Müslüman bir halkı Müslüman Türk askerlerine kırdırma 
          peşine düşerek girişimlerde bulunmaya başlamış, bu istek ise 
          hükümetimizin oluru ile bugün yarın olur, tabii, emriniz başımızın 
          üstüne denilerek Türk Ordusu bu savaşın içine bizzat piyon olarak 
          sokulacak, Hıristiyan orduları ise arkasından bu yiğitlerin 
          çarpışmalarını, yaralanmalarını ve ölmelerini seyredecekler.
 
          - 
          Askerlerimizin ölmelerine niçin şehit demediğimi, neden Gazi 
          demediğimi burada anlatmaya gerek görmüyorum. Hele hele bu günler 
          İslam Dinine göre savaşın haram olduğu aylar olması da ilahi bir 
          tesadüf olsa ve bizlere bir uyarı olarak algılansa iyi olur.
 
          - 
          Dünyanın bekçiliğine soyunan bu ülkenin geçmiş yıllarda, yine bir 
          komşumuza aynı şartlara uygun olan, kendi yönlendirmesi ile komşusuna 
          girebileceği yeşil ışığı yakarak onu hareketlendiren bekçi, göz 
          kırptığı komşumuzu oldukça büyük yoksulluğa sokacak bir çatışmanın 
          içine sokmuş ve bu çatışmanın semereleri bu günlerde maddi ve manevi 
          olarak semerelerini vermiş, komşumuzu halen zan altında tutulan bir 
          ülke konumundan kurtarmamıştır.
 
          - Bize 
          gelince; dünya bekçiliğine soyunan bu ülkenin emirlerini yerine 
          getiren bir emir eri pozisyonunda, gelen emirleri uygulamak için 
          halkını kandırdığını sanan hükümetlerin “bir koyup üç alacağız”, 
          ”ekonomimiz düze çıkacak” mavalları ile oy verenlerini kandırdığını 
          sanarak, halkının halen 1950'li yıllarda yaşadığını zannederek hükümet 
          ettiğini sanan, git denildiği halde ülkenin idaresini benden başka 
          idare edecek yok bahanesi ile bırakmayan, İMF gibi ekonomik 
          kuruluşlardan ülkemize birkaç milyar dolar için bir de politika dışı 
          memur atayan, ülkemizin bir hafta lık “tuvalet kağıdı tüketimi ücreti 
          kadar tutar da” para için ABD ile Türkiye arasında mekik dokuyan, İMF 
          den aldığı para ile de ancak yanında götürdüğü ekiplerin yolluk ve 
          yatacak parasını karşılayan kişinin, her dediği kanun ve yönetmelikler 
          tıkır tıkır çıkartılan bir ülke.
 
          - Ne 
          oluyoruz size soruyorum? 
 
          - Hiçbir 
          şey olmuyor! Bu ülkenin evlatları tevekkül etmesini bilen, gelen hayır 
          ve şerrin Hakk tarafından verildiğini düşünen kimseler oldukça, ne 
          hükümetlerden hesap sorabiliriz, ne de dünyayı yöneten yada 
          yönettiğini sanan bir ülkenin yaptıklarına karşı çıkabiliriz.
 
          - Evet! 
          Biz biz olmadıkça, bize hükmedenler devamlı bulunacak ve bizleri 
          istedikleri yöne, istedikleri ekonomik sıkıntılara sokulacağımız 
          açıktır. Gayet açık kalpli ve gözümüzün açık olması gereken bizler her 
          ne hikmetse ufacık bir ekonomik kriz içinde sadece mendi 
          menfaatlerimizin karşılanması için etrafımızı ve ülkemizi düşünmez 
          olduk.
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
          31    25 Ekim 2001
 
         
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
              | 
               
              BU ÇALIŞMA TELİF 
              ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          17KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          - CUMHURİYET BAYRAMI VE TÜRK 
          GENÇLİĞİ
 
          - Birinci 
          Dünya Savaşını takip eden ve yıllar süren bağımsızlık savaşından 
          sonra, Osmanlı İmparatorluğu enkazı üzerine, yine Mustafa Kemal 
          Atatürk'ün önderliğinde,  29 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.
 
          - 
          Cumhuriyetin ilanını Türk ulusunu geçmişin karanlıklarından 20. 
          yüzyıla taşıyacak bir seri devrimler takip etti. Cumhuriyet ilanı ve 
          Türk Devrimi, yalnız Türk ulusu için değil, yalnız geri bırakılmış 
          uluslar için de değil, bütünüyle uygar insanlık için dikkatle üzerinde 
          durulmaya değer bir devrimdir. Türk Devrimi, tarihimizin en karanlık 
          anında bize, Türk ulusuna, yepyeni bir yasam ve umut getirdi; bize güç 
          sağladı ve kendimize güven duygusunu verdi; bizi, Türk ulusunu, yalnız 
          bağımsızlık yoluna değil, çok daha değerli, çok daha ender ve 
          bağımsızlığın da gerçek güvencesi olan özgürlük yoluna sağlam bir 
          biçimde soktu.
 
          - 
          Atatürk'ün Cumhuriyeti ilan edişinden sonra şimdi kendi kendimize 
          sormamız gereken bir soru var: “Biz bu güvene layık olabildik mi? “, 
          Atatürk'ün açtığı yoldan onun sağladığı olanaklarla, Cumhuriyeti 
          canları pahasına bize getiren atalarımızın aziz anıları önünde, 
          alnımız acık, basımız yüksekte "Ben sizin bize verdiğiniz bu kutsal 
          emaneti korumak, geliştirmek için elimden gelen her şeyi yaptım" 
          diyebiliyor muyuz? Zannetmiyorum. Bunları söyleyecek yüzümüz yok.
 
          - 
          Cumhuriyetin değerini anlamak için, onun ne şartlarda, nelere rağmen 
          ve ne pahasına getirildiğini bilmek gerekir. Öyle ki, Cumhuriyet 
          tarihini öğrendikten ve devrimlerin öncesini, amaçlarını ve 
          getirdiklerini değerlendirdikten sonra, Türkiye'nin parçalanması için 
          sahnelenen oyunlara, Türkiye'nin çıkarlarına karsı girişilen planlara 
          karsı hiç bir Türk'ün seyirci duyarsız olacağı düşünülemez.
 
          - Atatürk 
          diyor ki:
 
          - "Bu gün 
          vasıl olduğumuz netice, asırlardan  beri   çekilen  Milli  
          musibetlerin intibahı ve bu aziz vatanin, her kösesini sulayan 
          kanların bedelidir. Bu neticeyi, Türk gençliğine emanet ediyorum."
 
          - "Ey 
          Türk Gençliği!
 
          - Birinci 
          vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve 
          müdafaa etmektir.
 
          - 
          Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel senin en 
          kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek 
          isteyecek, dahili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal 
          ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, 
          içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu 
          imkan ve şerait, çok namus ait bir mahiyette tezahür edebilir. 
          İstiklal ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali 
          görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile 
          aziz vatanin bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine 
          girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her kösesi bilfiil 
          işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim 
          olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve 
          delalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar 
          sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid 
          edebilirler. Millet, fakru zaruret için de harap ve bitap duşmuş 
          olabilir.
 
          -          Ey Türk  istikbalinin 
          evladı! 
 
          -          İste; bu ahval ve şerait 
          içinde dahi, vazifen: Türk istiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! 
          Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!"
 
          - Bütün 
          ulusumuzun Cumhuriyet bayramını kutlarım.
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
          31    25 Ekim 2001
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
             | 
      
      
        | 
           18KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          - NE DERSİNİZ? YENİ 
          DÜŞÜNCELERİMİZ   
 
          - Geçen 
          sayımızda sizlere: ”Yapacağımız yenilikleri ve uygulamaları 
          bildireceğimizi söylemiştim”
 
          - Nedir 
          bu yenilikler derseniz? Bunları kısaca şöyle sıralayabilirim: 
          Bildiğiniz gibi; bu projelerimizi gerçekleştirmek sadece benim 
          yapacağım bir iş değildir. Bu projelerin gerçekleşmesi için; 
          sizlerinde ellerini taşın altına koyması gerekecektir.
 
          - 1. 
          Yazar arkadaşlarımızın pek çoğu emekli. Bazen kendi özgür fikirleri 
          ile beraber olmalarına rağmen, bulundukları ortamın veya tarafın 
          davulunu çalmaya mecbur kalıyorlar. Yani bazen kendilerini Çorumlu 
          olarak göremiyorlar. Bu nedenle; beni tanıyan yazar arkadaşlarımın en 
          yenisi 5 yıldır tanıyor. (Geçen sayımızdaki yazımdan hatırlarsınız) Ne 
          için çalıştığımı halen anlayamadıysa, anlayan arkadaşlarımıza 
          sorarlar, onlar da ona anlatırlar. 
 
          - Gelin; 
          Çorumlu olarak dergimin etrafında toplanalım. Büyük bir yer tutalım. 
          Buraya birkaç tane bilgisayar, birkaç masa, biraz sandalye ve mefruşat 
          alalım, dayayalım, döşeyelim. Burada derginin yazılarını hazırlayalım. 
          Yazılarımızı birbirimize danışarak, birlikte oluşturalım.Yaklaşık 60 
          arkadaşımız, dergimize yazı vermektedir. Derginin sayfaları altında 
          toplandık, birde çatısı altında toplanalım. Ne dersiniz?
 
          - 2. 
          Gürsel Yayınevi olarak; üç aylık; ya da altı aylık olmak üzere bir 
          şiir antolojisi yayımlayalım. Yeni şiirlerinizi buradan yayımlayalım. 
          Bu antolojiyi Çorumlulara hep birlikte sunalım. Ne dersiniz?
 
          - 3- 
          Gürsel Yayınevi olarak; altı ayda bir hikâye antolojimizi 
          hazırlayalım. Çorumlulara hep birlikte sunalım. Ne dersiniz?
 
          - 
          Sizlerin önerilerini de bekliyorum..
 
          - Sizler 
          de daha güzel fikirlerle katılarak, yapacaklarımızı birlikte 
          gerçekleştirmemiz kolaylaşacaktır.
 
          - Bu 
          sayımızda; her zaman olduğu gibi yeni yazarlarımızın katılımı 
          olmaktadır.
 
          - Çorumlu 
          2000 Dergisi olarak ben elimden geleni yapmaktayım.
 
          - Derginin artık yazarı, dizgicisi 
          mizanpajcısı olmaktan başka, kalıpçısı, forma katlayıcısı ve 
          mücellitliğini de yapmaya başladım. Neden mi?
 
          - Bilmem. 
          Belki siz bilirsiniz de bana söylersiniz? Ne dersiniz?
 
          - 11. Sayımızda sizlere: “ Bu sayı 
          sondan 1 olmasın” diye seslenmiştik. Evet dergimiz 12 sayıda bitmedi.
          
 
          - 
          Elinizde bulunan bu dergi ile 32. Sayıya ulaştı.
 
          - 
          Ekonomik krize karşı koymaya çalışıyorum. Elimden geldiği kadar 
          direneceğim. Sizlerin katkıları ile dergimiz yürüyecek, yeni 
          atılımlarda bulunacağız. “Bakalım Mevtam neyler. Neylerse güzel eyler”
 
          - 
          Sizlerin Mübarek Ramazan ayını kutlar, hayırlı ve bol rızıklar 
          dilerim.
 
          - 
          Saygılarımla.
 
          - Not: Ne 
          Dersinizlerin hiçbirisine yazarlarımızdan cevap gelmedi. Dergilizi 63 
          sayı bastırmaya muvaffak oldum. Sanal olarak da yayında olan dergimi, 
          şair arkadaşların şiirlerinin yayınlamak için sanal olarak 250 sayı 
          yayınladım.
 
          - 
          Çorumlu 
          2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 32    25 Kasım 
          2001
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
           19KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          -  
 
          - ÖĞRET
 
          - Bizleri 
          yetiştiren, bu günlere gelmemizi sağlayan, bilgilerimizi, görgümüzü, 
          hareketlerimizi, etrafımızla ilişkilerimizi öğreten, kısaca hayat için 
          yetişmemizi sağlayan kimseler bize öğretendir.
 
          - Kimdir 
          öğretenler? 
 
          - İlk 
          öğretilerimizi annemizden ve babamızdan alırız. Bizleri kendi doğru 
          bildikleri ve kendi ebeveynlerinden öğrendikleri şekilde bizleri 
          yönlendiren onlardır.
 
          - Ana ve 
          babamızın bizlere öğrettiği şeylerle sizlerin vaktini almayacağım. 
          Onlar gördükleri ve bildikleri ile bizleri eğitmeye çalışan 
          kimselerdi. Bizler ise onların öğrettikleri ile yaşayan kişiler miyiz?
          
 
          - Bu 
          soruda tartışılır dediğinizi duyar gibi oluyorum. Evet! Bizler ana ve 
          babamızın öğrettiklerinin tam tersi ile bu günümüzü yaşıyoruz. İlk 
          öğretimizi aldığımız ana ve babamızdan sonra başka bir yaşama dönemine 
          başlayan bizler okulla tanışıyoruz.
 
          - Okul 
          öğretimizi bizlere;”Öğretmen” denilen görevli vermektedir. Burada 
          öğretmenlerin görevleri veya öğretileri ile de ilgilenmeyeceğiz. 
          Burada bizlere öğretilenlerin gerçek hayatta ne kadar işimize 
          yaradığını da tartışmayacağız. Burada öğretmenlik duygusundan, 
          öğretmenin zevkinden bahsedeceğiz.
 
          - 
          Öğretmen. Yani öğreten. Yani bildiğini başkalarına veren!. Bir başka 
          deyiş ile bilmeyene, bildiklerini aktaran. Öğreten.
 
          - Bizim 
          ülkemizde her ne hikmetse; bazı duygu ve sevinçlerimizi göstereceğimiz 
          günleri ne yazık ki günlere bölerek paylaşmışız.
 
          - Mesela: 
          Anneler Günü, Babalar Günü vb. Bizlere en büyük bilgi ve öğretiyi 
          veren kişilere de naçizane bir gün verivermişiz. “Öğretmenler Günü” 
          Benim demek istediğim şey; o sevilen, görülmesi gereken, bilinmesi 
          gereken şeylerin sadece ve sadece belirlenen gün, ay ve haftada 
          anılması ve etkinliklerin ona göre hazırlanması, o gün için kullanılan 
          haftaya göre merasimlerin yapılması mı gereklidir. 
 
          - Bence 
          hayır!
 
          - Bence: 
          sevdiğimiz ve bildiğimiz şeyleri “Senede Bir Gün” belirlenen 
          haftalarda anmak veya yaşamak değil bütün ömrümüzün günleri ile 
          yaşamak lazımdır.
 
          - Bu ay 
          içinde yani Kasım ayı içerisinde “Öğretmenler Günü” için gün ayrılmış. 
          Bizleri öğreten, bizlere yetiştirenleri sadece bir gün için mi 
          hatırlamalıyız? Hayır! Bizleri yetiştirenleri her gün, her saat 
          hatırlamalıyız. Bizlere, kendilerindeki bilgileri doğru olarak 
          öğretenleri, bir ömür boyu hatırlamalıyız ve yâd etmeliyiz. 
          
 
          - Onlar 
          ki kendi bildiklerini bizlere öğretmek için yeniden talebeler gibi 
          sabahlara kadar çalışıp, bir öğrenci gibi sınav verir gibi bizlere 
          öğretmek için çırpınırlar. Bu duyguları içinde, kendi özel 
          yaşantılarının dışına çıkarak evini barkını unutur, çoluk çocuğunu 
          düşünmezler. Onların tek düşünceleri vardır. Yetiştirilecek gençler 
          bulmak ve onları yetiştirmek
 
          - Bir 
          öğretmen olan Ceyhun Atuf Kansu bir şiirinde öğrettiği kişiler için 
          bakın ne diyor:
 
          - “Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
 
          - Ben bir köy öğretmeniyim, 
          bahçıvanım,
 
          - Ben bir bahçe suluyorum gönlümde,
 
          - Kimse bilmez, kimse anlamaz 
          dilimden
 
          - Ne güller fışkırır çilelerinde,
 
          - Kandır, hayattır, emektir benim 
          güllerim
 
          - Korkmadım, korkmuyorum ölümden,
 
          - Siz çiçek getirin yalnız, çiçek 
          getirin..
 
          -  
 
          - Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
 
          - Baharda Polatlı kırlarında açan,
 
          - Güz geldi mi Kop Dağına göçen,
 
          - Yürükler yaylasında, Toroslarda 
          eğleşen,
 
          - Muş ovasından, Ağrı eteğinden,
 
          - Gücenmesin, bütün yurt 
          bahçelerinden
 
          - Çiçek getirin, örtün beni,
 
          - Eğin türkülerinin içine gömün 
          beni.“
 
          -  
 
          - İşte 
          böyle. Öğretenlerin öğretmekten aldıkları haz bu!
 
          - 
          Öğretenlerin son nefeslerinde bile öğretmekten korkmadıkları, 
          çekinmediklerinin ölçüsüdür. Onları bir gün değil, bütün bir ömür 
          analım.
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
          32    25 Kasım 2001
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
           20KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          -  
 
          - RAMAZAN AYI Kasım 2001
 
          - Ramazan 
          ayı; kameri aylardan dokuzuncusunun ismidir.
 
          - 
          Müslümanların oruç tutmakla mükellef oldukları, yüce ve kutsal kabul 
          edilen bu ay, Arapça bir kelimedir. Bu aya Ramazan isminin 
          verilmesindeki sebep ve hikmet şöyle belirtilmiştir:
 
          - Yaz 
          sonunda, güz mevsiminin evvelinde yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen 
          yağmur manasına "ramdâ" kelimesinden alınmıştır. Bu yağmurun yeryüzünü 
          temizlediği gibi, Ramazan ayı da müminleri günah kirlerinden temizler.
 
          - Güneşin 
          şiddetli hararetinden taşların yanıp kızması anlamına olan "ramad" 
          kelimesinden alınmıştır. Böyle kızgın yerde yürüyenin ayakları yanar, 
          zahmet ve meşakkat çeker. Bunun gibi oruç tutan kimse de açlık ve 
          susuzluğun hararetine katlanır, meşakkat çeker, içi yanar. Kızgın yer 
          orada yürüyenlerin ayaklarını yaktığı gibi, Ramazan da müminlerin 
          günahlarını yakar, yok eder. 
 
          - M. 
          Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dilinde: Kılıcın namlusunu veya ok 
          demirini inceltip keskinleştirmek için iki taşın arasına koyup döğmek 
          anlamına olan "ramd" dan alınmıştır. Bu aya Ramazan isminin verilmesi 
          de Arapların bu ayda silahlarını bileyip hazırladıklarından dolayıdır 
          demektedir.
 
          - Ramazan 
          ayına "on bir ayın sultanı" denilmiştir. Bu ayın özelliklerini şöyle 
          sıralayabiliriz:
 
          - 1- 
          Kur'an-ı Kerim'de ismi açık olarak geçen tek ay Ramazan ayıdır. Kur'an-ı 
          Kerim bu ay içerisinde indirilmiştir. Yüce Rabbimiz; Ramazan ay'ı öyle 
          bir aydır ki, insanlara doğru yolu gösteren, hidayeti ve hakkı 
          batıldan ayırmayı açıklayan Kur'an, bu ayda indirildi" (el-Bakara, 
          2/185) buyurmuştur. Kur'an-ı Kerim'de, "bin aydan daha hayırlı" olduğu 
          belirtilen Kadir gecesi bu ay içerisindedir.
 
          - 2- 
          Dinimizin beş temelinden biri olan oruç ibadeti bu ayda üzerimize farz 
          kılınmıştır. Kur'an-ı Kerim'de; "Sizden kim bu aya yetişirse oruç 
          tutsun” (Bakara, 2/185) buyurulur.
 
          - Ramazan 
          ay'ı girince şartlarını taşıyan kimselere oruç farz olur.
 
          - 3- 
          Fıtır sadakası vermek bu aya mahsus bir ibadettir.
 
          - 4- 
          Teravih namazı da bu ay'a mahsus ibadetlerimizdendir.
 
          - 5- 
          İtikafa girmek: Ramazan ay'ının son on gününde itikafa girmek 
          sünnettir. Hz. Peygamber (S.A.V.) Ramazan'ın son on gününde daha çok 
          ibadet ve taatta bulunurdu.
 
          - 6- 
          Ramazan ayında Kur'an-ı Kerim'i okumak, hayır ve hasenatta bulunmak 
          lazımdır. Hadis-i şeriflerden Ramazan ayında Kur'an-ı Kerim'i 
          hatmetmenin sünnet olduğu anlaşıldığı gibi, gücü yetenlerin çokça 
          sadaka vermeleri, hayır ve hasenatta bulunmalarının da sevap olduğu 
          anlaşılmaktadır. Enes (R.A)'dan rivayet edildiğine göre Hz. Pey gamber 
          (S.A.V.)'e; "Hangi sadaka daha faziletlidir?" diye sorulunca, "Ramazan 
          ayında verilen sadaka" buyurmuştur (Tirmizi, Zekat, 28).
 
          - Ramazan 
          ay'ı dinimizce en faziletli ve mukaddes bir aydır. Bu konuda Peygamber 
          Efendimiz (S.A.V.)'den bir takım hadis-i şerifler rivayet edilmiştir: 
          Ebû Hureyre (R.A.)'dan Resulullah (S.A.V.)'in şöyle buyurduğu rivayet 
          edilmiştir: "Ramazan ay'ı girince göklerin kapısı (başka bir rivayette 
          Cennetin kapıları) açılır, Cehennemin kapıları kapanır, şeytanlar 
          zincire vurulur" (Buhari).Ubade b. es-Samit (RA.)'dan: Resulullah 
          (S.A.V.) Ramazan ayının yeni girdiği bir gün şöyle buyurdu: "Size 
          bereket ayı Ramazan geldi. Bu ayda Allah sizi kuşatıp rahmetini 
          indirir. Günahları bağışlayıp, duaları kabul eder. Allah bu ayda sizin 
          hayır hususunda yarışmanıza bakar ve sizinle meleklerine karşı iftihar 
          eder. Allah'a hayır ameller takdim ediniz. Şaki, günahkar, bu ayda 
          Allah'ın rahmetinden mahrum olan kimsedir" (Taberani'den naklen et-Tergîb, 
          II, 99).
 
          - Çorumlu 2000 Aylık Kültür 
          Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 32    25 Kasım 2001
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          21KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          -  
 
          - 33 YA HU!
 
          - Yıllar 
          ne çabuk gelip geçiyor. Rabbimizin bize biçtiği ömür sayfalarını bol 
          keseden harcıyoruz. Hele mübarek günler, geceler ne çabuk geçiyor. 
          Nefsimiz bize seneyi daha iyi, daha güzel tadarsın, daha güzel ibadet 
          edersin diyerek bizleri avutuyor, avutuyor. Bizler bunlarla kendimizi 
          avutuyoruz. Avunduğumuzu zan ediyoruz. Günlerin kıymetini bilmiyoruz. 
          Her günümüz geçtikçe eksikliğimizin farkına varıyoruz!
 
          - Birkaç 
          yıl önce 1998 tarihinin Haziran ayında bir dergi yayınlandı. %50’si 
          renkli olan dergi önceleri birkaç yazar, sonra onlarca yazarla 
          sizlerin karşısına çıktı. Renkli olarak ancak 12 sayı dayanabildi. 
          Siyah beyaz olarak yayına devam etti. Yayına devam ederken sizlere 
          seslendi, sizlere hitap etmeye çalıştı. Dergi yayına devam etti ve 
          devam etmeye çalışıyor. İşte bu dergi ÇORUMLU 2000 DERGİSİ’DİR. 
          Dengimizi yaşatanlara ve yaşatmak için çabalayanlara Çorumlular adına 
          buradan teşekkür etmek isterim.
 
          - Dergi 
          Çorum’da birkaç ilki başararak yayımına devam etmekte! Bu ilklerden 
          birisi, ilimizde son 60 yılın bu kadar uzun bir süre yayınlanmış 
          dergisi bulunmamakta. Başka bir ilk ise, her kesimden yazarları 
          bulunmakta! Dergimizin tamamı 3-5 sayı geriden İnternette 
          yayınlanmakta ve internetten yeni yazarlara kavuşması vb. sayabiliriz!
 
          - 
          Dergimizin internetten yayınlanması ve bu yayınlanmadan dolayı 
          dünyanın çeşitli şehirlerinden okuyucularımızın olmaya başladı 
          internetten Çorumlu 2000 Dergimize iki yazar kazandıran bu 
          teknolojiden ne yazık kı hemşerilerimiz daha ne olduğunu, ne gibi 
          yazarların olduğunu anlamış değildir. Tutuculuk ve ben daha iyi 
          biliyorum, ben babamdan gördüğüm gibi ağabeyimden öğrendiğim gibi iş 
          yerimi idare ederim, benim müşterim bana yeter, başka müşteriye ve 
          tanıtıma ihtiyacım yok diyor ve maalesef yanılıyor.
 
          - 
          Yenilikleri açılmayı denemiyorlar. Deneyenler ise sitelerini 
          güncellemiyorlar. Sitelerinde bulunan logolarını bile değiştirmeye 
          güçleri yetmiyor.
 
          - 
          Çorumlular sizlere sesleniyorum! 
 
          - Gelin 
          internette de birlik olalım. Bir çorum sitesi açalım. Ufak ücretler 
          ödeyerek iş yerlerinizi buraya taşıyalım. Buradan sizleri dünyaya 
          açalım. Bireysel sitelerimiz ancak tanıtımla, araştırma ile ve özveri 
          ile okuyuculara tanıtılır. Sitesi olan hemşerilerimize sesleniyorum. 
          Acaba sitenizin aylık ziyaretçi sayısı ne kadar? Ne kadar kişi sizin 
          sitenizi biliyor? Acaba sitenizi tanıtmak için kaç kişiye aylık e-mail 
          gönderiyorsunuz?
 
          - 
          Dergimizin aylık ziyaretçi sayısı 650-720 arası yaklaşık 3500 kişi 
          sitemizi biliyor. Aylık 500-800 kişiye dergimizi tanıtmak için e-mail 
          çekiliyor.
 
          - 33. 
          sayımızla sizlerin huzurundayız!
 
          - Otuz üç 
          YA HU!
 
          - Not: Ne 
          yazkki bu önerimi bir kişi hericinde kimse önemsemedi. Organize Sanayi 
          bir toplantısına giderek neler yaplacağını anlatmaya çalıştım. Ne 
          yazık.
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
          33    25 Aralık 2001
 
          
             -  
 
          
         
         | 
      
      
              
              
                -  
 
               
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          22KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          - RAMAZAN BAYRAMI
 
          - Ramazan 
          Bayramı; Müslümanların iki büyük bayramından birisidir. Ramazan ayında 
          tutulan bir aylık orucun bitiminde Şevval ayının ilk üç günü 
          Müslümanların bayram günleridir. Ramazan bayramına, o gün fıtır 
          sadakası verilmesinden dolayı "Fıtır bayramı" adı da verilmektedir.
 
          - 
          Resulullah (SAV) Medine'ye hicret ettiğinde Medinelilerin eğlenip 
          neşelendiği iki bayramları vardı. Hz. Peygamber (SAV) Medinelilere 
          özgü olan, cahiliye izleri taşıyan bu bayramların yerine bütün 
          Müslümanların sevinip eğleneceği İslâm'ın iki bayramını onlara haber 
          verdi: "Allahu Teâlâ size, kutladığınız bu iki bayramın yerine, daha 
          hayırlısını, Ramazan bayramı ile Kurban bayramını hediye etti" 
          (Sünen-i Ebû Dâvud, Salat, 239). Bu haberden bu güne kadar Ramazan ve 
          Kurban Bayramları kutlana gelmektedir.
 
          - Ramazan 
          bayramı, bir aylık oruçtan sonra yemenin ve içmenin ve her türlü helal 
          nimetten yararlanmanın mubah olduğu günlerdir. Müslümanların eğlenip 
          birbirlerini ziyaret etmeleri, birbirlerine hediyeler vermeleri; 
          çocukların, bilhassa fakirlerin ve kimsesizlerin sadaka verilerek 
          sevindirildiği, İslâmi kardeşliğin yaşandığı; Allah'a karşı da 
          sorumluluklarının bilinciyle topluca namaz kılıp birbirine nasihat 
          ettikleri sevinç günleridir. Ramazan Bayramı'nın ilk gününde oruç 
          tutmak ise haramdır.
 
          - 
          Müslümanların eğlenip birbirlerini ziyaret etmeleri, birbirlerine 
          hediyeler vermeleri; çocukların, bilhassa fakirlerin ve kimsesizlerin 
          sadaka verilerek sevindirildiği, İslâmi kardeşliğin yaşandığı; Allah'a 
          karşı da sorumluluklarının bilinciyle topluca namaz kılıp birbirine 
          nasihat ettikleri sevinç günleridir. Ramazan Bayramı'nın ilk gününde 
          oruç tutmak ise haramdır.
 
          - Ramazan 
          bayramı sabahı erken kalkıp bayramın canlılığını hissetmek, diğer 
          günlerden farklı 
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
          33    25 Aralık 2001
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          23KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          - YENİ HİZMETLERİMİZ
 
          - Gürsel 
          Yayınevi Çorum'da bazı ilklere imza atmış bulunmaktadır. Bunlar bu 
          güne kadar Çorum'da yapılmış olmayan işlemlerdir.  Bu ilklerden olan 
          ve 15 aydır Dünya insanına Çorumlu 2000 Aylık Kültür,Tarih,Sanat ve 
          Edebiyat Dergisi'nin  Web sayfası yayın hayatında Çorum'da bir ilki 
          yapması ile beraber, yeni hizmetleri izlere sunmaktan gurur duyuyorum.
 
          - Web 
          sayfamız sadece Çorum'da değil bütün dünyaya açık bir ÇORUMLU 2000 
          DERGSİNİN birkaç ay geriden tamamının yayınlanması olarak görülebilir.
          
 
          - Burada: 
          yani https://gurselyayin.com da sadece dergimizin yazılarından başka 
          bize yazı veren yazarlarımızın hayat hikayeleri de yayınlanmakta. Bu 
          sayfaların haricinde reklam sayfamız bulunmaktadır. Ayrıca yeni olarak 
          da; Çorum,Sanayi, Ticaret,esnaf ve turizm sayfalarımız da yer 
          almaktadır. Bu günlerde boş olan sayfalarda, isteyen bütün 
          hemşehrilerimizin faaliyetleri dünyaya tanıtılacaktır. Bütün 
          Çorumluların burada olmaları kendi menfaatlerinin gereğidir 
          diyorum.(1)
 
          - Web 
          sayfamızı ziyaret edenler Çorum dışından ziyaretçi sayımız, abone 
          sayımızdan daha fazla bulunmaktadır. Ziyaret edenlerin çoğunluğu 
          Çorumlu olan Amerika ve Avrupa ülkelerinde bulunan kimselerden başka; 
          başka memleketten  olanlarında ziyarette bulundukları bilinmektedir.
 
          - 
          Bildiğiniz gibi yakın bir zamanda da Çorum Telefon Rehberi hazırlanıp 
          bastırılarak dağıtıldı. Bu dağıtılan rehberin çok büyük bir eksikliği 
          bulunmaktadır. Yeni kurulan Bahçelievler Santraline bağlı telefonların 
          büyük bir kısmı bu rehberde bulunmamaktadır. GÜRSEL YAYINEVİ olarak 
          yeni bir “BAHÇELİEVLER REHBERİ” hazırlama aşamasında bulunmaktayım. Bu 
          semte ait olacak olan rehber için katılım formları Bahçeli evler Semti 
          sakinlerine elden ulaştırılacak ve bilgileri kaydedilecektir. (2)
 
          - Bu 
          rehbere katılmak isteyenlerin karşı sayfada bulunan katılım formunu 
          fotokopi ile çoğaltıp tanıdıklarına da verebilirler.
 
          - Bundan 
          başka geçmiş yıllarda yaptığım bir araştırma neticesinde bazı 
          tanınmayan yerlerimizi tanıtacak rehberler hazırlama ön çalışması 
          içinde bulunmaktayım.
 
          - 
          Dergimizin hazırlandığı günlerde ülkemiz yine bir deprem felaketi 
          geçirmiş bulunmaktadır. 
 
          - Deprem 
          yine can kaybına ve mal kaybına sebebiyet vermiş bulunmaktadır. Yine 
          pek çok vatandaşımız bu soğuk günlerde evsiz barksız kalmıştır. tâbii 
          afetler geliyorum demiyor, geliyor. Gelince de tedbirimizi almazsak 
          bizleri zor durumda bırakıyor, canımızı da alabiliyor. Bilhassa deprem 
          felâketi geldiği zaman, kendi elimizle yaptığımız, eften püften 
          konutlarımızda kendi zararımızı çekmekle kalmıyoruz, ülkemize de 
          sıkıntılar çektiriyoruz.
 
          - Deprem 
          bölgesinde olan vatandaşlarımızın ölenlerine Allah’tan rahmet 
          dilerken,mağdur olanlara da Rabb’imden sabırlar ve metanetler 
          diliyorum.
 
          - Bu 
          sayımızla beraber sizlerin Kurban Bayramını candan kutlar, hayırlara 
          vesile olmasını Rabb'imden niyaz ederim.
 
          -  
 
          - 1-2 Abonelerim dehil hiçbir katılım 
          olmadığı için projelerim yarım kaldı.
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
          35    25 Şubat 2002
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          24KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          -  
 
          - ÜÇÜNCÜ CİLDİ DE TAMAMLADIK 36. 
          SAYI
 
          - Çorumlu 
          2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat Dergisi yayınlanmaya 
          başlayınca; bu hareketi amatör bir çaba olarak gördüler. Herkes hemen 
          hemen bu görüşü paylaştı. Sahibi ve Mesul Müdürü olarak, bazen sizlere 
          dert yandım, bazen içimi döktüm, bazen de sitem ettim. Sizler sessiz 
          ve tepkisiz okudunuz benim serzenişlerimi.
 
          - Dilimin 
          ucuna kadar geldi fakat yazamadığım pek çok şeyleri işittim.
 
          - Beni 
          destekleyenler inandığıma inananlar mahcup olmadı. Onları 
          utandırmamaya çalıştım. Elimden geleni ardıma  koymadan bu sayıya  
          kadar geldik. Bu sayfalar sizlerin ellerine geçene kadar çabaladım, 
          yazdım,dizgisini yaptım, çıkışını aldım, montajını yaptım, baskısı 
          yapıldı, formaları katladım, tel dikişini yaptım ve formaları kestirip 
          sizlerin önüne getirip dağıttım. Bu işlemleri yaparken yoruldum; fakat 
          yorulduğumu ima etmedim.
 
          - Uykusuz 
          gecelerimden dert yanmadım. Bütün bu yorgunluk ve sıkıntı her dergi 
          sizin elinize geçtikten sonra unutuldu. Bir hafta kadar sakin ve rahat 
          geçirdikten sonra tekrar aynı tatlı telaş, aynı işlemlerle dergimizi 
          yürüttüm. Allah’ım müsaade ederse devam edeceğim.
 
          - 12. 
          Sayımızda yazarlarımızın hayat hikayelerini yayınlamıştım. 24. sayıda 
          da yeni katılan yazarlarımızın hayat hikayelerini istemiş, fakat 
          toparlayamamıştık. 24. sayımız ile tamamlanan 2. cildin arkasında da 
          yeni yazarlarımızın hayat hikayeleri bulunsun istemiştik olmamıştı. Bu 
          güne kadar istediğimiz hayat hikayelerinin elimize ulaşanlarını bu 
          sayıda yayınlamaktayız. Yine bu sayımızda dergimize yazı veren 
          yazarlarımızın resimlerini kapağımızda doğum tarihlerine göre yaşam 
          hikayelerini yayınladık.
 
          - 
          Elinizde bulunan bu 36. sayı ile de 3.cildi tamamlamış oluyoruz. Eğer 
          Rabb'im müsaade ederse dergimiz aynı hızla devam edecek ve yine 
          bildiğiniz gibi,aynı hızla Internet'teki web sayfamızda yayımına devam 
          edeceğiz.
 
          - 
          Yayınevimize getirilen yazıların pek çoğu şiir türünde. Yaklaşık 22  
          şair arkadaşımız bulunmakta. Bu arkadaşlarımızı istemeyerek olsa da 
          gücendiriyorum. Gerekçesi ise şiir sırası yaklaşık 11 sayıda bir 
          geliyor. Geçen haftalarda evde yeni bir derginin hazırlığını yaptım. 
          Birkaç arkadaşın fikrini aldım,birkaç arkadaş da sayfa hamisi olmayı 
          kabul etti. Bana da bu dergiyi yayınlama işi kaldı. Fikir bizim, 
          çalışma bizim,şiirler sizin olacak. Yeni dergimizin ismini de “SARI 
          ÇİĞDEM ŞİİR DEFTERİ” olarak belirledim. Bu dergi fikri çiğdem gibi 
          birden belirdiği için bu ismi layık gördüm. Rabb'im  müsaade ederse; 
          yeni şairlerle karşılaşmamız, onları teşvik etmemiz bakımından Çorum'a 
          layık bir şekilde yürütmeye gayret edeceğim.(1)
 
          - Çorum 
          her şeyi isterse yapar. Isterse. Yazarlarımız da isterlerse her üç 
          ayda bir şiir antolojileri, her altı ayda yada senede bir hikaye 
          antolojileri yayınlamamız çok zor değil. (2)
 
          - Birdik, 
          iki olduk. İki idik üç olduk. Yeni fikirleri olan varsa gelsin 
          konuşalım. Sadece sanayi, sadece gelir seviyesinin artması 
          kalkınmamızın öğesi değildir. Kültüre de önem vermemiz gerekiyor.
 
          - Ben 
          elimden geleni yapıyorum. Taktir Allah-u Teala'dan, destek sizlerden.
 
          - Hoşça 
          ve esenlikle kalınız. 
 
          - 1-Şair arkadaşlarımızın şiirlerini 
          anca 12 sayı basarak ve sanal  yalanlayabildim. Ne yazık ki geri kalan 
          sayıları sanal olarak 200 sayı yayımladım
 
          - 2- Antoloji ne yazık ki basılmadı 
          fakat şiir antolojisi sanal yayınladım. Sitemde halen durmaktadır.
          
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
          36    25 Mart 2002
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          25KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          - HAFTALAR TURİZM HAFTASI
 
          - 
          Türkiye'de ve ilimizde her yıl Nisan ayı içerisinde “Turizm Haftası” 
          adı altında bir etkinlik yapılır. Resmi kurumlardan ve turizm ile 
          meşgul olan kuruluşlardan onlarca kişi toplanırlar, bu toplantılarda 
          bir konuşmacı çıkarak ”fabrikasız sanayi” diyerek konuşur, bilançolar 
          sunar, faaliyet planlarını okur, yapılan (!) faaliyetleri 
          ballandırarak anlatır, anlatır.
 
          - Onlarca 
          kişi de dinler, hiçbir şey anlamaz. Otel idarecileri zoraki bu 
          toplantılara gelir, turizm faaliyeti veren acenteler (!) neler 
          yapılıyor diyerek dinlerler, otobüs işletmecileri yine bu sene kaç 
          para istenecek diyerek sıkıntı içinde bekleşir dururlar. En nihayet o 
          yıl kutlanacak olan programın hazırlanması için gerekli müdürlüğe 
          yetki ve görev verilir, o görev yapılır mı,yapılmaz mı, yoksa yapıldı 
          olarak mı algılanır onu artık sizler düşünün.
 
          - Bence 
          bu gibi etkinliklerin artık modası geçmiş ve rafa kaldırılması gereken 
          etkinlikler içinde görülmelidir. Bütün haftalar demode olmuştur. 
          Turizm bir hafta ile tanıtılmaz, Kütüphane haftası birkaç günlük 
          gösteri ile geçiştirilmez, Orman Haftası sadece bir hafta göstermelik 
          ağaç dikme ile kutlanmaz, Müzeler Haftası bir hafta için yeterli 
          olamaz vb. haftalar. O kadar çoktur ki; saymakla bitiremezsiniz. Bu 
          haftalar bazen de iç içe girerler. Aynı hafta içinde bir iki haftanın 
          etkinliği de yapılır. Ayrıca birde anma günlerimiz vardır, ”Anneler 
          Günü”, ”Babalar Günü”, ”Öğretmenler Günü”, ”Yaşlılar Günü”, ”Şehitler 
          Günü” vb. birde bunlar yetmez gibi bazı birliklerin bayramları vardır: 
          ”Tıp Bayramı”, Basın Bayramı”, ”Kabotaj Bayramı” gibi. Nedir bunlar 
          Allah'ınızı severseniz. Devletin çalışanlarının hiç işleri yokta bu 
          bayramları, bu haftaları ve bu günleri takip edecek, gereken 
          konuşmaları hazırlayacak, merasimlerine katılacak.
 
          - İşte 
          bizim için bunların artık rafa kalkması gerektiğinin günüdür dememiz 
          boşuna değildir. Boşu boşuna zaman kaybetmek, boşa kürek çekmek diye 
          düşünmekteyim. Bu haftalar, günler, bayramlar artık bu çağa az 
          gelmektedir. Neden mi? Nedeni artık bu bayramlar bize günübirlik 
          hayatımıza katılmış, yaşamımızın bir parçası olmuş durumdadır. Artık 
          bilgi çağı dediğimiz çağında ilerisine giden dünya başka işlerle 
          uğraşırken, bizlerin bu çağa ayak uydurmamızın gerektiğini 
          düşünüyorum.
 
          - Bu 
          kutlamalar için toplanmamız gerekiyorsa daha faydalı işleri toplanarak 
          yapalım. Bence kaç kişi bilgisayar kullanmayı biliyor? Kaç kişi 
          Internet'te gezinmeyi biliyor? Kaç kişi ilini tanıyor, kaç kişi kaç 
          ilçemiz var biliyor? bu bilinmeyenleri tespit edelim ve bunları hep 
          birlikte öğrenelim. Bence bu haftalar sadece ilköğretim birinci, 
          ikinci ve üçüncü sınıflarda işlenmeli, yeni öğrenme çağında bulunan 
          genç dimağlara aktarılmalıdır.
 
          - Yoksa 
          60'ını geçmiş, emekliliğe merdiven dayamış beyinler zaten bu gibi 
          haftaları ömrü boyu yaşamış, yada mecbur kalarak yaşatmışlardır.
 
          - KÜTÜPHANE HAFTASI    
 
          - Bu 
          sayımızda geçen günler içinde kütüphane haftasını da kutladık. Kültür 
          Bakanlığı tarafından bastırılmış bir afişte üzülerek şu satırları 
          gördüm: ”OKUMA YILI” bu yıl yani 2002 yılı OKU MA daha doğrusu hiçbir 
          şeyi okuma yılı olarak lanse edilmiş. Evet bu okuma kelimesinin 
          bizleri ne kadar şuur altımızdan yaraladığını bilerek mi yaptığımız 
          zannına kapılmaya iyice başladım. İlkokulu bizim okuduğumuz yıllarda 
          okuma kitabımız vardı (alfabe) şuur altımızda ta o zamanda yani 
          harfleri sökerken bizi okumaya zıt bir emirle aşıladılar.
 
          - OKU MA. 
          Bu kelimelerle büyüdük, yetiştik. Konuştuk, dedikodu yaptık, 
          başkalarının yazdıklarını eleştirdik laflarla. O kadar ki; lafla 
          peynir gemisini yürüttük. Halende yürütüyoruz.
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
          37    25 Nisan 2002
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
            | 
      
      
        | 
          26KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          -   
 
          - YENİ BİR HAVA;BİR YENİ SOLUK 
          
 
          - Çorum 
          kendi içine kapanıklığı ve piknik alanlarının darlığı veya uzaklığı 
          şeklinde olmasından dolayı ilimizde belirli bazı alanlar dışında bir 
          gün ailemizi alıp rahatça oturabileceğiniz,rahatça piknik 
          yapabileceğiniz alan oldukça azdır. Bundan 15-20 sene önceleri, bağı 
          olan bağına, bahçesi olanlar ise bahçelerine kendi imkanları ile 
          giderek orada temiz hava alma ihtiyaçlarını giderir, bir piknik 
          olmazsa da piknik sayılabilecek imkanları elde ederlerdi. Şimdi bu 
          imkanlar yine olmakla beraber,eski bağ-bahçede oturma devri geçmiş 
          bulunmaktadır. Bu gelenek kalkıp piknik alanlarına taşınma ve orada 
          ailece bulunma ve eğlenme gündeme gelmişti. Bu gelenek de şimdi yerini 
          daha farklı bir anlayışa bıraktı. Bu anlayış ise evden hiç bir 
          hazırlık yapılmadan bir mekana gidilip, orada bulunan piknik 
          aletlerinden ucuz bir ücret karşılığı faydalanma imkanını artık 
          bulabilmemizden olsa gerek gittikçe çoğalan bir talep olmaya başladı.
 
          - 
          Çorumlular işte böyle bir mekana daha bu ay içerisinde kavuştular. Bir 
          müteşebbisimiz; ailece böyle bir işletme açtı. Bu açtığı yerde; kendi 
          geleneklerine uygun olan ve şimdi ise çok nadir bulunan eski yiyecek 
          kültürümüzle ilgili mamullerin burada bulunması, annelerimizin yapıp 
          bizi bu yiyeceklerle beslerken bizde de bir damak kültürü aşılaması 
          bakımından,burada bu işletmede yapamadığımızı, yada yapmaya vakit 
          bulamadığımız bazı ev yapımı hamur işlerini burada bulabilmemizdir. 
          Bunlar; ev ekmeği dediğimiz yufka. Burada her zaman emrimizde 
          bulunmakta olup, canımız çektiğinde Çimento Fabrikasının hemen üzerine 
          giderek, burada tereyağında iki yumurta kırdırarak güzel bir çay veya 
          ayranla tereyağında dürümümüzü yeme imkanı artık ilimizde de 
          bulunmaktadır. Tabi diyeceksiniz ki sadece burada dürüm mü var? Başka 
          özlediğimiz hamur işleri yok mu? Evet burada Çerkez çörekleri, peziler, 
          katmerler, mayalılar da mevcut. Benim çoktandır arzuladığım 
          tereyağında yumurta dürümü olduğu için yazdım. Sizlerin canları belki 
          katmer, belki çörek, belki sadece tavada yumurta, tavuk ızgara, kuzu 
          pirzola isteyebilir. O istek ve damak zevki de size aittir.
 
          - Bu yeni 
          yeri bizlerin hizmetine veren aileye Çorum adına teşekkür ederiz. 
          Bilhassa; buranın bir de içkili olmaması bazı hemşehrilerimiz 
          tarafından daha da aranacak bir mekan olarak görülmesi mümkündür.
 
          - Şimdi 
          bayanlarımız araba kullanmakta ve günler yapmaktadırlar. Buraya gelmek 
          için arabalarına atlayıp, piknik havası içinde kabul günlerini 
          yapabilirler, evlerinde pişirdiği yemeklerle de buraya gelerek 
          arkadaşları veya aileleri ile burada yemeklerini yufka ekmeği veya 
          tandır ekmeği ile yiyebilirler  diye düşünüyorum. Hazır çörek, katmer 
          gibi evlerimizi koku içinde bırakan kızartmaların dışında kendin 
          pişir, kendin ye usulü beyaz veya kırmızı et mangalı yapma imkanı da 
          bulunmakta. Burada başka imkanlarda, çocuklarınız için özgür oynama 
          alanını mevcudiyeti var. Ne güzel değil mi? Ye, temiz hava al, 
          çocuklar rahatça oyunlarını oynasınlar. Bayan arkadaşlarımızın gün 
          yaparken oraya gitmeleri halinde, bir gün önceden telefonla ne gibi 
          hamur işlerinden istediklerini bildirmeleri, arkadaşlarına mahcup 
          olmamaları için bence daha mantıklı geliyor.
 
          - Bu 
          tesisin; Çorum’a hayırlar getirmesini diler, sizlerinde bu mekanı 
          ziyaretini sağlık veririm.
 
          - Çorumlu 2000 Aylık Kültür 
          Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 38    25 Mayıs 2002
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          27KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          
          - BİR ÇAĞ BAŞLARKEN        
          
 
          - Fatih 
          Sultan Mehmet, babasının vefatı üzerine 2. kez Osmanlı tahtına 
          oturduğunda, devletin ortasında bir  kalan Bizans'ı ortadan kaldırmayı 
          kendisine  hedef olarak belirlemişti. Devletini tam bir cihan devleti 
          haline gelebilecekti. Amacını  gerçekleştirmek için; ilkin Sırbistan 
          ve Eflâk ile anlaşma imzalayan Fatih, Macarlar’la da üç yıllık 
          antlaşma imzaladı ve Karamanoğlu Beyliği tehlikesini de geçici olarak 
          bertaraf etti.
 
          - 
          İstanbul’a ulaşabilecek muhtemel yardımların önüne geçmek için de 
          Boğaz'ın Avrupa yakasına Rumeli Hisar'ını  yaptırarak kuşatma 
          hazırlıklarını tamamladı. Devrin mühendislerinden Musluhiddin, Saruca 
          Sekban ile Osmanlılara sığınan Macar Urban Edirne'de top dökümü işiyle 
          görevlendirildi. "Şahi" adı verilen bu topların yanında, tekerlekli 
          kuleler ve aşırtma güllelerin üretilmesi (havan topu) yapılan 
          hazırlıklar arasındaydı.
 
          - 
          İstanbul  6 Nisan 1453'te kara ve denizden saldırı başlatıldı. II. 
          Mehmet, Edirne'de döktürdüğü çağının en güçlü toplarıyla İstanbul 
          surlarını karadan sarsarken 18 Nisan'da donanma bütün İstanbul 
          adalarını ele geçiriyordu. Fakat,  Haliç'in zincirle kapatılması 
          sebebiyle kara ve deniz birlikleri müşterek bir harekâta geçemiyor ve 
          bu durum da kuşatmanın başarısına gölge düşürüyordu.  Osmanlı 
          Ordusundaki er ve erbaş sayısı 150.000 ile 210.000 arasındaydı. Bu 
          kuvvetlere Rumeli ve Anadolu beylerine bağlı çeşitli kuvvetler de 
          katılmıştı. Kuşatma sırasında şiddetli çarpışmalar oluyor, Bizanslılar 
          şehirlerini koruyan surlarının yıkılan ve zarar gören bölümlerini 
          hemen tamir ediyorlardı.
 
          - 
          Fatih’in 22 Nisan'da Osmanlı donanmasının karadan Haliç'e indirilmesi 
          gibi müthiş bir plânın gerçekleştirilmesi, kuşatmanın seyrini 
          değiştirmeye başlamıştı. Tophane önündeki kıyıdan başlayıp 
          Kasımpaşa'ya kadar ulaşan bir güzergah üzerine kızaklar yerleştirildi. 
          Gemilerin, kızakların üzerinden kaydırılabilmesi için, Galata 
          Cenevizlilerinden zeytinyağı, sade yağ ve domuz yağı alınarak kızaklar 
          yağlandı. 21-22 Nisan gecesi düzeltilmiş yoldan Seksen parçalık 
          donanmayı Haliç'e indirildi. Seksen parçalık donanmayı bir anda 
          karşılarında gören Bizans'ın direnme gücü artık kırılmıştı.
 
          - 29 
          Mayıs 1453'teki nihaî harekâtla İstanbul fethedildiğinde, II. Mehmet, 
          Peygamberimizin müjdesine mazhar oluyor ve "feth-i mübin" ile 
          "Fatih"lik şerefini elde ediyordu. Bu büyük şereften başka da Dünya 
          tarihinden Bizans'ı ortadan kaldırılmak ve yeni bir çağın açıldığını 
          müjdelemesi de düşündürücüdür.
 
          - 
          Çarpışmalar sırasında Bizans'ı koruyan surlar üzerinde kapatılması 
          mümkün olmayan gedikler açılmaya başlamıştı. Surlar içerisine küçük 
          sızmalar oluyor, ancak geri püskürtülüyordu. İlk defa Ulubatlı Hasan 
          ve arkadaşlarının şehit olmak pahasına tutunmayı başardıkları İstanbul 
          surları, artık direnemiyordu. 53 gün süren ve 19 Nisan, 6 Mayıs, 12 
          Mayıs ve 29 Mayıs'ta yapılan dört büyük saldırıdan sonra Doğu Roma 
          İmparatorluğu'nun 1125 yıllık başkenti olan İstanbul, 29 Mayıs 1453 
          salı günü fethedildi. Bizlere emanet olarak bıraktığını İstanbul’u 
          ilelebet korumak bizlere Milli ve Manevi bir ödevdir.
 
          - Çorumlu 2000 Aylık Kültür 
          Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 38    25 Mayıs 2002
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
            | 
      
      
        | 
          28KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          -  
 
          - REKLAM
 
          - Bu 
          REKLAM, Internet'in değerini bilen, ticari çalışma ve tanıtımlarında 
          Internet'e önem veren, kitlelere iletilecek mesajı, tanıtımı, 
          duyurusu, kampanyası, ilan ve reklamı olan kişiler ve kuruluşlar 
          içindir.
 
          - 
          Firmanızı ve Faaliyet Alanlarınız, Ürünlerinizi, Duyuru ve 
          Kampanyalarınızı, Kurumsal yada Kişisel Web Sitenizi, Reklamlarınızı, 
          Yılbaşı ve Bayram Tebriklerinizi Çok Etkili ve Hızlı Bir Şekilde, 
          bütçenizi sarsmadan, ister yurtiçi isterseniz yurtdışında istediğiniz 
          kadar firma ve kişiye  ulaştırıyoruz.
 
          - *Reklam 
          ve tanıtımlarınız için gerekli tasarımlar istediğiniz renkte (HTML 
          formatında), resimli olarak firmamız tarafından hazırlanır.
 
          - *Reklam 
          ve tanıtımlarınız için, sizin belirleyeceğiniz kriter ve talep 
          edeceğiniz ülke, il, sektör eğilim ve hedef kitleye uygun, e-mail 
          grupları hazırlanır ve bu adreslere gönderilir.
 
          - 
          *Direkte-mail Sistemi ile yurtiçinde, dünyada bulunan İnternet 
          kullanıcısına sizi ulaştırabiliyoruz. Elinizdeki e-mail adreslerine 
          yada yayınevimizin arşivinde bulunan adreslere mesajınızı 
          ulaştırıyoruz.
 
          - *Reklam 
          ve tanıtımlarınız için web sitenizin olup olmaması gibi bir şart söz 
          konusu değildir.
 
          - *Eğer 
          Web Siteniz varsa, Reklam-Tanıtım broşürlerine Web sitenizin adresi 
          yazılarak ziyaretçi sayısını arttırıp daha detaylı tanıtım yaptırmış 
          olursunuz.
 
          - *Web 
          siteniz yoksa, hiç sorun değil, isterseniz, siz belirleyin biz 
          tasarlayalım ve internette yerinizi hazırlayalım.
 
          - 
          *Ücretsiz sitelerde sizin için de web sayfası yapabilme imkanı.
 
          - 
          *Dünyada ve günümüz Türkiye'sinde Internet aracılığıyla reklam ve 
          tanıtımlarını yapan firmaların sayısı hızla artmaktadır. Bütçenizin 
          çok küçük bir kısmını E- Reklama ayırarak sizlerin de bu firmalar 
          arasında yer almanızı öneriyoruz.
 
          - *Çok 
          düşük bir giderle,çok yerde tanınacağınıza emin olabilirsiniz.
 
          - *Dört 
          Sayı dergimize reklam vererek bir yıllık reklamınızı
          
          https://gurselyayin.com adresimizde yayınlamayı taahhüt ediyoruz
 
          -           GÜRSEL YAYINEVİ WEB 
          İLETİŞİM SERVİSİ
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
          38    25 Mayıs 2002
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          29KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
              
              
                -  
 
                - 27 MAYIS 2002 ve BU GÜNLER 
                
 
                - 
                Bu tarih GÜRSEL YAYINEVİ’NİN kuruluş tarihi: Bu gün Çorum’a yeni 
                bir meslek dalı olarak faaliyete geçmişti. Sene dediğin çabucak 
                geçiyor,27 Mayıs günü yayınevim 5’inci yılına başlıyor. Bir 
                şeyler yapma çabamız aynı hızla devam ediyor, ben sağ oldukça, 
                sıhhatim el verdikçe de devam edecek.
 
                - 
                Bu günler; dünyamızın çeşitli aşamalardan geçtiği, çeşitli küçük 
                veya büyük problemlerin yaşandığı günler içinde devam ede 
                gelmekte, bizde bu karmaşanın içinde olana bitene tepkili veya 
                tepkisiz bakmaktayız.
 
                - 
                Yeni bin yıl; dünyada pek çok yeniliklerle beraber, pek çok da 
                değişimler meydana getirdi. Bunları kısaca sıralarsak; Bilgi 
                işlem kullanımlarında 2000 korkusu, dünya ülkeleri arasında  
                yakınlaşmalar, ülkeler arası sınır kalkmaları, fakir ülkelerin 
                daha da fakirliğe itilmeleri, kalkınmaya çalışan ülkelere 
                kalkınmış ülkelerce çelmeler takılarak yüz üstü düşürülmeleri, 
                anarşi, Amerika’nın terörle tanışması, bazı ülkelerle 
                savaşılması, açlık sınırı altında bulunan ülkelerin insanlarını 
                yağmalama hareketleri, bazı ülkelerin işgalleri altında bulunan 
                topraklarda soy kırıma varan  insan öldürmeleri gibi pek çok 
                konuları sayabiliriz.
 
                - 
                Bu saydıklarımız dünya üzerinde oluşan hareketler olara görmek 
                daha doğru olur. Bu hareketler ile ülkemiz etkilenmiş ve bazı 
                ülke gerçekleri toplumumuzun gözünden kaçırtılmaya çalışılmaya 
                uğraşılmıştır. Bunlar nelerdi? Bunlar ekonomik kriz altında 
                ezilen esnaf, tüccar ve sanayici ile; emekli, dul, yetim, memur 
                kesiminin feryatları ile, ülkemizi ilgilendiren Kıbrıs problemi, 
                dış ilişkiler problemleri, kullanmak için alınması gazın 
                pahalılık yüzünden istenilen ölçüde kullanılmamasından meydana 
                gelen fazlalık için verilecek tazminat gibi pek çok hepimizi 
                ilgilendiren olaylar  dünyanın problemleri ile göz ardı edilmeye 
                çalışıldı.
 
                - 
                İlimizde ise bu kriz ile pek çok  iş yeri kapandı. Ana caddede 
                pek çok iş yeri kepenklerini indirdi. Pek çok kişi işinden oldu, 
                birçok firma ayakta kalabilmek için işçi çıkarttı,iş yeri kirada 
                ise daha ucuz arka sokaklara taşındı. Pek çok iş sahibi başka 
                firmalarda çalışmak için iş aradılar. Bulabilenler, yiyecekleri 
                ekmeği bulmanın sevinci ile iş yerinin kapanmasındaki buruklukla 
                yeni iş yerlerinde ücretle çalışmaya başladılar.
 
                - 
                Şimdi ne olacak?
 
                - 
                Bu sorunun cevabını vermek çok zor. Şimdi, piyasa aynı hamam, 
                aynı tas olarak duruyor. Enflasyon düşüş trendinde diye 
                beyanatlar veriliyor. Tabii ki enflasyon düşük olacak. Alış gücü 
                olmayınca, mal satılmıyor. Mal satılmayınca, yeni mal üretimi 
                olmuyor. Yeni mal üretimi olmayınca, hammadde üretilmiyor. 
                Bunların hiç biri de olmayınca enflasyon düşüyor, ne alan var, 
                ne satan. Ne mal talep eden var, ne isteyen. Ne ham madde 
                isteyen var, ne de üreten. Gel keyfim gel. Enflasyon düştü. Bu 
                ekonomik düzen karşısında, hepimiz bekliyoruz. Enflasyonu 
                özlüyor değiliz fakat, piyasaların canlılığı, alış veriş yapan 
                insanların dolaşmaları kayboldu. Çarşılarda gezinen insanlar 
                dönüp vitrinlere bakmıyorlar. Bakamıyorlar. Bakmak da 
                istemiyorlar.
 
                - 
                Bir de piyasanın öbür yüzü var. Öbür yüzü; geçen yıl olan 
                paramızın değer kaybına rağmen, bütün mal hizmetlerinde yeni zam 
                olmamasına karşı, taksitle satışlarda peşin fiyatına 18 aya 
                varan Tl karşılığı satışlar tüketicinin aklını karıştırıyor. 100 
                % değer kaybına karşın eski fiyattan, on sekiz ay taksit. Bir de 
                peşin alışlarda %20 – 25 e varan indirime ne demeli. Demek ki 
                tüketici geçen yıllarda pek çok kazıklanmış. Fahiş fiyatla mal 
                satın almış. Şimdi ihtiyacı da olsa bu kazıklanmanın acısını 
                satıcılardan çıkartırcasına alış veriş yapmıyor.
 
                - 
                Ancak zaruri ihtiyacı olan; yiyecek haricinde. Onu da ihtiyacı 
                kadar alıyor. Bir yeni tüketim anlayışına alışmış gözüküyoruz.
 
                - 
                İhtiyacın kadar al, paran elinin altında bulunsun. Lazım olunca 
                yine alırsın zihniyeti başladı. Bundan önce; zaruri ihtiyacını 
                al, evine koy bol bol harca, ikide bir alış veriş yapma görüşü 
                kayboldu.
 
                - 
                Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
                Dergisi Sayı: 40  25 Temmuz 2002
 
               
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          30KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          -  
 
          - GELDİ ÇATTI FESTİVAL
 
          - Bu ayı 
          inanın hiç sevmiyorum. Neden mi? Nedeni ilimize mahsus festivalin 
          gününü hangi fikre göre bu aya alındığını anlamamdan geçmektedir. 
          Neden bu ay? Neden bu ayı sevmiyorum? Bunların birincisini cevabını 
          bilemiyorum ve anlayamıyorum. Neden festival bu ay içinde oluyor?
          
 
          - Bir 
          sebze, bir meyve mi yetiştiriyoruz da onu öne çıkartalım. Bizim baş 
          aktörümüz Leblebi her mevsim yapılır ve satılır. Neden Mayıs Ayının 21 
          veya 26’tısı bunu havsalam almıyor. Fakat ikinci sorunun cevabı bence 
          malum. Bu ay yani Haziran ayı “GÜN DÖNÜMÜ FIRTINALARI”NIN olduğu aldır 
          ki, ne yazık ki bizim festivalimiz de bu ay ve tam da fırtınaların 
          başlanıcı sayılan 21 hazirandan hemen sonra olmakta. Her festivalde 
          muhakkak bir fırtına, bir sağanak yağmurla festival alanı ve festivali 
          gezmeye gelenlerin ıslandığı veya toza bulandığı günlerdir. Her halde 
          bu kararı alanlar bu tabiat değişimini bilmiyorlardı (!)
 
          - Bence 
          festivalimizi illede Mayıs ayında yapalım diyorsak bu ayın 22 veya 
          26’sında değil de 29 veya 30’unda yapalım. Fırtınaların bittiği, yaza 
          merhaba demenin tam zamanında yapmamız uygun değil mi?
 
          - Geçen 
          yıl yanı 21.  Uluslararası Festivalimiz oldukça sönük geçmişti. Bu 
          sene daha da sönük. Artık herkes usandı gibi. Sanki istenmeyen bir 
          misafir oldu Çorum için festival. Her şey aynı monoton hayat akışının 
          içinde devam ediyor ve edecek. Yine toz, toprak ve yağmurla gelen 
          günler, bir su gibi akacak. Bazıları görecek, bazıları görmeyecek. 
          Belki yine her taraf bayraklarla süslenecek, taklar kurulacak 
          fakat,festival festival olacak mı? Göreceğiz ömrümüz yeter, gözümüz 
          görür, kulağımız duyarsa.
 
          - 
          Dergimiz her yıl olduğu gibi bu ay yine bu sayısını festivale ayırdı. 
          Yazarlarımızdan festival hakkında görüşlerini istedik, onlarda 
          yazdılar. Bizde yayınladık. Sizlere getirdik.
 
          - 
          Bildiğiniz gibi bu sayımız 39. sayı. Nazar değmesin kendi dergi sayı 
          rekorumuzu her ay sizlerin sayesinde yeniliyoruz. 36. sayı ile 3. 
          cildi tamamladık. Geçen dört yıl zarfında 8 sayı eksiğimiz oldu. Bu 
          eksiklikler çeşitli aksamalar sebebi ile meydana geldi. Ya yazılar 
          gecikti, ya matbaa dergimizi geç bastı vb. vb. bahanelerle dergimiz 
          sayı atladı. Bu eksikliklere rağmen yılmadık, dergimi yürütmeye 
          çalıştım ve çalışmaya devam ediyorum.
 
          - 
          Mutluyuz. Bu dergiyi yaşattınız. Epey kişiler bize katkıda bulundular, 
          epey arkadaşlar yazılar verdiler, epey arkadaşımız ve hemşehrilerimiz 
          de her ne hikmetse bizden uzaklaştı. Sağlık olsun. Bu sayımızla 
          bizlere 70’in üzerinde yazı veren hemşehrimiz veya kendisini Çorumlu 
          hisseden şahıslarla çalıştık. 70’inden de dert dinledik, 70’inden de 
          fikir aldık. Bazılarını heybemizin arkasına attık, bazısını da 
          heybemizin önüne koyduk. Biz yine ayaktayız. Onlar fikirleri ile 
          beraber kendileri de  gittiler. Onların amaçlarını anlayamadık. 
          Umduklarını da veremedik. Umduklarını söylemediler. İsteklerini açıkça 
          belirtmediler.
 
          - Biz 
          Çorumlu 2000 olarak buradayız. Ömrümüz ve sıhhatimiz el verdikçe de 
          sizlerin desteği ile yine burada ve karşınızda olacağız.
 
          - Bizi 
          kapanacak diye bekleyenlere karşın biz ikinci dergimizi gün ışığına 
          çıkardık. Bu ay onunda 4. sayısı sizlerle. Hiç ummadığım masalarda, 
          hiç ummadığım sohbetlerde konuşulduğunu iletiyorlar.
 
          - Sarı 
          çiğdem de Çorum’un ve Çorumluların dergisi olara yayımına devam 
          edecek. Fiyat artırımını yapmayacağız. Şiirleri olanların elimizden 
          geldiği kadar ve sırası ile şiirlerini yayımlayacağız. İlk 12 sayı 
          sayfa artırımına gitmeyi düşünmüyorum.
 
          - O 
          yüzden şiir veren arkadaşlarımız belki bir kaç ay bekleyecekler. 
          Kendilerinden başkalarının da şiirleri böylece okuyacaklar.
 
          - 
          Dergilerim karşınızda,yazarlarımızla sizlerin huzurunda.
 
          - 39. sayımız ile gururla işte yine 
          karşınızdayız.
 
          - Bizi 
          destekleyenlere Çorum adına teşekkür ediyorum.
 
          - İlk on 
          iki sayı gibi olmaya bizi yönlendirmek isteyenlere de buradan sormak 
          istiyorum. Kaç sayı destek için de olsa reklam verdiniz? Reklam 
          ücretlerini yaptırdınız da vermediniz, verdinizse de maliyetimizin 
          yarısını verdiniz. Bu sayfalar bu sorunun muhataplarına her zaman 
          açıktır. Cevaplarını yazılı bekliyorum.
 
          - 
          Saygılarımla.
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
          39    25 Haziran 2002
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          31KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          -  
 
          - ÇORUM'DA FESTİVAL HAZIRLIKLARI
 
          - Bu yıl 
          yapılacak festival için ön hazırlıkların sonucu belirlenemeyen 
          Festival gününe karşın, bir de Belediyeler toplantısının telaşı vardı. 
          Öncelikle bu görev yapılacaktı Belediyece.
 
          - 
          Festival nasılsa sönük geçeceği için düşünmeye bile gerek yoktu. Acaba 
          Belediyemiz festivalin gittikçe sönükleşmesini KASTİ olarak mı 
          yapmakta sorusu aklıma geliyor? Bu düşüncem gerçek olabilir neden 
          olmasın ki; bir sürü kişinin ağırlanması belediyeye külfet ve 
          angaryadan başka bir şey değil mi? Kim soracak bu etkinlikler neden 
          eksik diye? Hiç kimse. Sorsanız bile hani cevap verecek muhatap (!)
 
          - Nasıl 
          olsa halkımız duyarsız, ağzı olup konuşmayan, itiraz etmesini bilmeyen 
          bir topluluğuz. Kendi aramızda iki üç kişi toplanır konuşur da 
          konuşur, o toplulukta o işi halleder; kendimizi o konuyu halletmiş 
          olarak mutlu ve bahtiyar sayarız. Yetkili olmuş olmamış fark eder m ? 
          Etmez. Çünkü biz söyleyeceğimizi arkadaşlarımıza anlatmış ve kendimizi 
          görevini yapmış addederiz . Önemli olan yetkili kimselere demek 
          değildir. Laf olsun kolay gelsin diyerek konuşur da konuşuruz. Nasıl 
          olursa olsun o eksik ve yapılmayan işlerin günleri de geçiştirilir. 
          Yine kimseden ve yetkililerden ses seda çıkmaz. Birkaç kendini bilmez 
          yazar konuyu yazar, çizer o kadar. O yazanların arasından hiç bir 
          Çorumlu gitmez, desteklemez. Belediyenin dahil olduğu parti hoş görür, 
          nasıl olsa bizim partimizin sempatizanı da bizi hoş görür, zihniyeti 
          var mı acaba? Her halde acabası fazla oldu!
 
          - 
          Dergimizin Mayıs sayısı (38. Sayı) çıkmadan Belediyeye ve Ticaret 
          Odasına uğradım Belki Gürsel Yayınevinin de yapabileceği bir kaç 
          girişim olabilir, çorbada bir Çorumlu olarak tuzumuz bulunur düşüncesi 
          var gönlümde.
 
          - Halen 
          çadır ve dış reyon (!) fiyatları belirlenmemiş. Neyin ne olacağı, 
          neler yapılacağı düşünülmemiş. Bizden yer isteyen birkaç firmaya 
          maalesef bilgi veremedik. Festi vale birkaç gün kala çadır ve reyon 
          fiyatları belirlenecek. Zaten gönülsüz olan sanayici, ticaret erbabı, 
          esnaf belki de bu yıl hiç çıkmayacak festival alanına. 
 
          - Ne gam 
          (!)  İçeriden ve dışarıdan katılacak firma,fiyatlandırmayı üç ay 
          öncesinden bilmeli ki; yerini ayırtırsın, kendini ona göre hazırlasın 
          ve katılımını yapsın. Olur mu canım. Boş ver gelmeyi versinler, birde 
          onlarla mı uğraşacağız. Açılışa birkaç gün kala fiyat belirleriz, 
          gelen gelmeyen belli olsun.
 
          - Evet: 
          Ticaret ve Sanayii Odası, ÇOSİAD, MOSİAD, Esnaf ve Sanatkarlar Odası, 
          Esnaf Oda Başkanları, TOPSAS, Şeker Fabrikası,Çimento Fabrikası, 
          Çopikas, Hayat Şırınga, Çorum İplik Fabrikası, Hakkı Bilal Müessesesi, 
          Yetsan, Erk San, Alapala Makine, Arsan Makine,Çorum Yumurta, otomobil 
          bayileri, otomobil galerileri, uncular, mermerciler ve daha niceleri 
          ve nerede? Neredeler!? Hepsi oturmuş idare hanelerinde etrafı 
          seyrediyorlar ve seyretmeye devam edecekler. Çorumlu 2000 Beşinci 
          yaşına girmesine bir kaç ayı kaldı.
 
          - Kendi 
          çabası ile birinci yılında Liseler arası kompozisyon yarışması yaptı. 
          Yarışmada ödül vereceğini söyleyenler (birkaçı muaf) vaat edenler 
          ortalıkta görülmediler. O tarihte bize para ödülünü vereceğim diyen 
          firma hiç sesini çıkartmadı. Yazarımızın birisi de flaşların altında 
          ödül olarak verdiği kitaplarının parasını yayınevimizden tahsil etti.
 
          - 
          Dergimize birkaç sanayiciden başka abonelikten başka katkıda bulunan 
          olmadı. İlk yıllar Çorum'da tanındıklarını,bazıları da Çorum'la iş 
          yapmadıklarını ve diğerleri de Çorum dışına reklam vermeyi 
          düşündüklerini söylediler. İki yıl geçen zaman diliminde dergim 
          mahalli olmaktan çıktı, ulusallık boyutunu bir çırpıda atlayarak 
          “EVRENSEL BİR DERGİ“ olmasına rağmen halen her ne hikmetse reklam 
          vermediler. Abone listemde yukarıda ismi geçenlerin acaba kaçı var? 
          Merak eden dergimizin arkasında bulunan abone listesinden 
          karşılaştırabilirler. Sayfalarımda kendilerini savunabilirler.
 
          - Ben bu 
          sıkıntıları ve eziyeti; Çorum için var olduğumuzu iddia  ediyorum. Ya 
          onlar?
 
          - 
          Saygılarımla.
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
          39    25 Haziran 2002
 
          -  
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
            | 
      
      
        | 
          32KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          
             -  
 
          
          
             - TRAFİK
 
          
          - 
          İlimizde görev yapan Trafik Şube Müdürlüğü;elinden geldiği kadar 
          bizler için çalışmaktadır. Bu çalışmalarını biz yayalar ve sürücüler 
          yeterince yardımcı oluyor muyuz? Alınan önlemlere ve alındı sanılan 
          pratik çözümleri doğru görüyor muyuz ? (Bakınız resim 1.) Bu resim 
          yeni yapılmakta olan Çorum-Sungurlu yolunun Çorum Merkezinden Çevre 
          yoluna çıkışta bulunan ÇOPİKAS tan önce bulunan bölümdür. Karayolları 
          müteahhide adı geçen güzergahı vermiş. Görülen yola göstermelik naylon 
          şerit ve bir sola mecburi işareti konulmuş. 
 
         
        
          
              
           
         
        
          
              
            - 
            Burada bulunan resimden gördüğünüzde ne anlıyorsunuz? Mecburi 
            istikamet sol işareti olarak görülmekle beraber tali yoldan 
            geçebilir, gidebilirsiniz demiyor mu? Bizce buradaki yanlışlık, 
            levhada değil, tam bir bilgi vermeyen müteahhide değil mi? Sürücü bu 
            yola girerde ileride yasağı çiğneyen memurları görürde itiraz 
            edebilir mi? Edemez mi? Daha dikkatli bir kapatma yapıldığında ya da 
            Trafik Memurları hemen o yolun altında durmaları ve girmek 
            isteyenleri uyarmaları daha doğru olmaz mıydı? Bizim bildiğimiz 
            Trafik Memurları bizim yani vatandaşın hatalarını önlemektir. Hata 
            yaptıktan sonra hatalıya ceza yazmak değildir.
 
            - 
            Gelelim Türkiye genelinde uygulanan çok güzel bir yarımlaşmaya. Bu 
            yardımlaşmada bulunanlara “Trafik Müfettişi nasıl olunur? Aranan 
            şartlar nelerdir? DERSENİZ”
 
            - 2918 
            Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 4199 Sayılı kanunla değişik 
            Ek.6. maddesi hükümlerine göre yayımlanarak yürürlüğe giren “ Fahri 
            Trafik Müfettişliği Görev ve Çalışma Yönetmeliği ” nin 5 ve 6 ncı 
            maddelerinde Fahri Trafik Müfettişi olacaklarda aranılacak şartlar 
            ve müracaat şekli belirtilmektedir. Buna göre;
 
            - 1. 
            Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak,
 
            - 2. En 
            az 40 yaşında olmak,
 
            - 3. 
            Yüksek okul mezunu olmak,
 
            - 4. En 
            az 10 yıllık sürücü belgesi sahibi olmak,
 
            - 5. 
            Asli kusurlu trafik kazasına sebebiyet vermemiş olmak,
 
            - 6. 
            Müracaat tarihinden geriye doğru toplam 5 yıl içerisinde, hakkında 
            100 ceza puanı uygulaması sonucu sürücü belgesinin geri alınmamış 
            olması,
 
            - 7. 
            Kamu hizmetlerinden yasaklı olmamak,
 
            - 8. 
            Taksirli suçlar ve aşağıda sayılı suçlar dışında tecil edilmiş 
            hükümler hariç olmak üzere, ağır hapis veya 6 aydan fazla hapis 
            veyahut affa uğramış olsalar bile devletin şahsiyetine karşı işlenen 
            suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, 
            dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolaylı iflas 
            gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan veya 
            istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç, kaçakçılık, resmi ihale ve 
            alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma 
            suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak,
 
            - 
            Şartlarına haiz bulunan kişilerden müfettişliğe istekli olanların 2 
            adet vesikalık fotoğraf, sürücü belgesi ile sabıka kaydını gösterir 
            belgelerin birer suretini dilekçesine ekleyerek ikametgahının 
            bulunduğu İl Valiliğine müracaat etmeleri gerekmektedir.
 
            - 
            Denilmekti ve elimizde bulunan bir ödenmiş ceza makbuzunda ise 
            uygulama hataları bulunmaktadır. Birincisi bizce gıyapta park cezası 
            yazılmaz. O bölgede bulunan Memur o cezayı yazar ve Kanunun 
            emrettiği 61. Madde de ise “TAŞIT YOLUNDA PARK ETMENİN YASAK OLDUĞU 
            YERLERDE,HALLERDE PARK ETMEK” demektedir ki bu aracın hemen 
            bulunduğu yerden kaldırılması demektir.
 
            - 3 
            veya 2 ile başlayan 17774 sicilli ve DK adlı müfettiş arkadaş,ya bu 
            maddeyi bilmiyor,ya da keyfi bir uygulama ile ceza yazıyor olsa 
            gerek.
 
            - Bizce 
            bu Trafik Ceza Tutanağını yazan yazmış ta; acaba uygulamaya koyan 
            memur,bu cezanın uygun olmadığını bilmiyor mu?
 
            - 
            Doğrudur. Dergimizin dağıtımında oldukça hatalı park yapmış 
            olabiliriz. Fakat; tarafıma yazılan cezaları ise haksız olarak ta 
            görmüyorum da; bu 61. Maddeye taktım. Görevimizi tam ve uygunluk 
            içerisinde yapmamız lazım gelmez mi? Haksız mıyım?
 
            - 
            Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
            40  25 Temmuz 2002
 
           
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          33KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          - OLDU DA BİTTİ 
          MAŞALLAH –BİR YAŞA DAHA GİRERKEN 
 
          - 
          Bu yıl da; onca sıkıntıdan 
          ve takıntıdan sonra anlımızın akı ile festivali de bitirdik. Bize 
          anlımızın akı; gönlümüzün zenginliği yetti de arttı bile. Her yıl 
          yapılanlara göre birazcıkta sönük geçse festivalimiz oldukça güzeldi 
          diye söyledik. ödeneklerin yeterli olmaması bahanesi de bir kozdu 
          konuşmalarda.
 
          - 
          Ne diyelim;"oldu da bitti 
          Maşallah" demekten başka çaremiz de yok gözükmekte. yada öyle 
          söylememiz gerekmekte.  Öyle demezsek de elimizden gelen ne?
 
          - 
          Sayın Başkanımızın kapanış 
          konuşmasındaki "ödenek" kelimesi aklımı karıştırdı. Geçen sayımızda 
          bahsi geçen "Mahalli İdareler" toplantısına giderken gidenlerin, 
          yapılan gezi için ödenek bulundu da, festival için ödenek neden 
          bulunamadı? Tabi bunlar sudan bahaneler olarak görülmedi. Bir  Çorumlu 
          olarak ben üzüldüm.
 
          - 
          Oldu da bitti Maşallah! Beni 
          üzen toplumumuzun hiç bir tepkisinin olmaması,hiç bir kimsenin kendi 
          aralarında konuşmalarından başka bu konuyu dile getirmemesi de ayrı 
          bir düşünülecek olay.
 
          - 
          Gelelim bizim dergimizin 
          durumuna: Biz ağır dur batman gel Atasözünü uygulamaya devam 
          etmekteyiz. Dergilerimi destekleyenlerin katkıları ile eşimin 
          yardımları ile yavaş yavaş, karınca adımları ile de olsa bu işi 
          yürütmekteyiz. Burada yapılanlardan çok yapmadıklarımıza üzülmemizin 
          gerekliliğine inanmaktayım. Keşke diyorum; dergimiz daha kapsamlı 
          olsaydı, daha detaylı yazılar olsaydı ve bizi tanıyanlara, daha 
          faydalı olabilseydik diyorum. Diyorum da öyle kalıyorum . Yine de 
          şükrediyorum bu günlere geldiğimiz için. Düşünebiliyor musunuz? Tam 
          kırk sayı oldu bu dergi çıkalı. Nazar deymesin son on dört 
          sayımız,günü gününe yayınlandı ve sizlere dağıtıldı. Ortalama 40 günde 
          bir bu dergiyi  yayımlayabildim.
 
          - 
          Yazar arkadaşlarımızın yeni 
          fikirlerini desteklemek bizim görevimiz. Yalnız bu önerilerin tutarlı 
          ve yapılabilir olması gerekli. Mesela; geçenlerde bir üniversitemizden 
          Internet’te sitemizin olması ve arama motorlarında bulunabilmemizden 
          dolayı mıdır nedir “Almanya’nın hibe ettiği bir Güneş Teleskopunu 
          Türkiye’ye getirme için yardım talebiydi” Bende cevap olarak sadece ne 
          kadar para lazım diye sordum. Herhalde ya maddi imkan buldular, ya da 
          benim kısa cevabımı kale almadılar. İstenecek para birkaç bin dolar 
          ile sınırlı olsaydı siz okurlarımdan yardım isteyecektim. Yinede 
          aklınızda bulunsun. Bilgi verirlerse sizlerin katılımını isteyeceğim.
 
          - 
          Yazarlarımızdan ağabeyimiz 
          İsmet Çenesiz’in bir projesini bildiren yazısı bu sayımızda 
          yayınlandı. Anladığım kadar uzun bir yola daha adım atıyor. Elimizden 
          gelen yardımı yaparsak bütün Çorum için hayırlı olur kanaatindeyim.
 
          - 
          Bu sayımızla yeni bir yaşa 
          giren dergimiz kırk sayı yayınlanmış olmaktadır. Sizlerin sabrı 
          sayesinde geçen dört senede sekiz eksik sayımızın olması ne gam. Bu 
          eksiklikler başta ekonomik olmakla beraber, bazen ilk sayılarda 
          yazarlarımızın yazılarını bilmeyerek geciktirmelerinin olması 
          görülmekle beraber, Ankara’da dergimizin basıldığı yıllarda bazen 
          sayımızın basımı 40 günü bulmaktaydı. Tabi bunlar tatlı bir mazeret 
          olarak geçmişin karanlık sayfalarında kaldı. Şimdi biz geleceğe 
          batmalıyız. Dergimizi sanal aleme çekme savaşı da iki yılı tamamlamış 
          bulunmaktadır ki; bana göre dergimizin başka bir rekoru olarak 
          söylense yanlış olmaz.
 
          - 
          Dergimiz dört yılı bitirip, 
          beşinci yılına girmiş ve güzel bir mesafe almıştır. Dergimize 
          Ankara,İstanbul gibi şehirlerden yazı gönderenleriniz olduğu gibi 
          Fransa’dan da bizlere yazı gönderen arkadaşlarımız bulunmaktadır. Biz 
          Çorum için varız ve Çorum için var olacağız.
 
          - 
          Geleceğimizin ne olacağını 
          bilen Rabb’ime şükrederken sizlere de teşekkür ediyorum. Dergimizi 
          yaşatanlara ve yaşatmak için çabalayanlara Çorum adına minnettarlığımı 
          bu satırlardan arz etmeyi bir borç bilirim.
 
          - 
          Geçen yıl kaybettiğimiz 
          İsmail PAMUK’u bu satırlarla anmak istiyorum. Kendisi dergimizin 
          ayakta durması için elinden geleni yapan bir kişiydi. Onu özlüyorum. 
          Sizlerde özlüyorsunuzdur.
 
          - 
          Bu satırlar onu anmamız için 
          yetmez; onu anarken;onun yaşamında yaptığı işleri düşünmemiz lazım.
 
          - 
          Onun yazıları yayınlandı. 
          Bunların bir kitap halinde yayınlanması gerekli diye düşünürken; Allah 
          C.C. O’na Rahmet dilerim.
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
          Dergisi Sayı: 40  25 Temmuz 2002
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          34KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          - KIRK BİR KERE MAŞALLAH 
          
 
          - Bu 
          sayımızda çok şükür kırk bir sayı karşınıza gelmiş bulunmaktayız. Kırk 
          bir kere maşallah dememi hoş görün. Bu derginin ilk  sayısında 
          sizlere: Şimdilik derginin kaynağı olarak, abone ağırlıklı çalışmalar 
          yapmaktayım. İleride reklam gelirini çoğaltma imkanı bulursam,siyasi 
          ağırlıklı ve güncel ikinci bir dergi de çıkartmayı 
          düşünüyorum.               
 
          -          Diyerek  sizlere 
          yaptıklarımı,amacımı ve beklentilerimi sizlerle paylaşmıştım. Bu 
          amacımın pek çoğunu gerçekleştirdim. Beklentilerimde bazıları 
          gerçekleşti. Bazıları da umudumun üstünde katkılar ve ataklar yaptım. 
          Dergimizi Internetten “DÜNYA ÇORUMLULARINA” açtım ve 1400’ü aşan okur 
          kitlesine kavuşturdum da Çorum’da oturan ÇORUMLULARINA pek açamadım. 
          Dergimizin ilk ismini taşıyan ÇORUMLU dergisinin sayıyı geçmesi için 
          çalışmaya devam diyorum. 
 
          -          Bizi destekleyenler; sağ 
          olun!
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür 
          Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 41    25 Ağustos 2002
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          35KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          - YUSUF GÖK     
 
          - 
          Ankara’dan; Çorum’a geldiğimde çalıştığım yere gelen nadir kişilerden 
          birisi olan Yusuf GÖK ile burada tanışmıştım. Kendisi Felsefe 
          derslerine giren,meraklı,araştırmacı, kılı kırk yararak bilmeye 
          çalışan bir kişiliği vardı.
 
          - Ben o 
          sıralar “Salon Memurluğu” yapıyordum Kendi kendime Osmanlıca okumaya 
          çalışıyor, ser levha yapımı ile de öğrencilerin olmadığı zamanlarda 
          boş vaktimi değerlendiriyordum. Yusuf Hoca ansızın sessizce gelir, 
          ensemden beni seyreder, sonrada uygun görmediği harflerin durumunu 
          bana göstermişti birkaç kere.
 
          - Onu; daha çok öğrencilerine verdiği 
          ödevleri ile yad etmek isterim. Yusuf Hocanın okuma merakı kütüphanede 
          çalışanlar tarafından gayet iyi bilindiği gibi; evi bir kütüphane 
          kadar zengin kitap meraklısı birisi idi. Kendisinde bulunmayan 
          kitapları İl Halk Kütüphanesinin; salon veya depodan vereceği dersiyle 
          ilgili olan kitapları ister, ertesi sabahta muhakkak kütüphaneye 
          aldığı kitapları bırakırdı. Onun çalışma sistemi her halde böyle 
          olmalı ki; ilk öğle vakti öğrenciler kütüphaneye üşüşerek, Yusuf 
          Hocanın akşamdan aldığı kitabı isterler, salonda ödevlerini 
          yaparlardı.
 
          - Bir gün 
          Çorum’u yasa boğan sel felaketinden sonra evinde özel kütüphanesinde 
          bulunan kitapları selden olduğu gibi ıslanmış, hemen hemen hepsi harap 
          vaziyete girdiği gibi selin getirdiği milli toprakla da iyice 
          mahvolmuşlardı. Şu anda Konya’da ikamet eden o zamanki Kütüphane 
          Müdürümüz onu teselli etse ve kitapları kurtarma ameliyeleri biraz 
          netice verse de; Yusuf Hoca kaybettiği kitapları neticesinde 
          dalgınlaşmıştı.
 
          - Evet 
          kolay değil; kitaplarını kaybeden kişi olmadıysanız bu sıkıntıyı 
          bilemezsiniz.
 
          - Selden 
          sonra da yine normal okul için kitap olma işlemleri devam etti. 
          Kütüphaneye ödev için gelen öğrencilerin aradığı kaynak bazen yerinde 
          bulunamıyordu; biz bir anlam verememiştik. Kitaplar muhakkak yerinde 
          olmalı idi. Fakat kitapları bulmak mümkün olmuyordu.
 
          - 
          Sonradan; kayıt defterinden Yusuf Hocanın götürdüğü kitapların o sabah 
          gelmediği anlaşıldı. Hocam’a takılarak akşam ödünç kitap  alırken, ya 
          o kitaplardan ödev vermemesini, yada yine sabahları kitapları 
          bırakmasını istediğim zaman; o da bana kusura bakma biraz  dalgın 
          oldum demişti.
 
          - Bir 
          zaman sonra Çorum’dan ayrıldılar. Bir daha görüşmek nasip olmadı. Bir 
          gün Çorum’a gelmişler. Telefonla beni evden aramışlarsa da 
          görüşemedik.
 
          - Geçen 
          sayımızı dağıtırken; dergi bıraktığım bir arkadaşım acı haberi verdi.
 
          - 
          Üzüldüm; Rabb’im yeni yerinde rahatlık versin!
 
          - 
          Çorum’da oldukça fazla öğrencisi ve arkadaşı bulunmakta. Bunlardan 
          İsmail ÖZKAHRAMAN, Halil KATIKÇI, Burhan İLHAN, Şeref HAYIR, 
          Selahattin ÇÖP, Oğuz LEBLEBİCİOĞLU, Osman ÜNSAL, Ahmet ERTEKİN Fazlı 
          ÖZYALVAÇ, İrfan ÇAĞLAR ve diğer isimlerini hatırlayamadığım 
          arkadaşlarımızın hepsine bu satırlarla baş sağlığı dilerim.
 
          - Halil 
          KATIKÇI’DAN aldığım şiir’de Ona:
 
          - “O sınıfa girince belli 
          olur,herkeste bir tatlı name,
 
          - Sıradan bir kişi değil o,adeta 
          ayaklı kütüphane.
 
          - Onun sevgisi kalbimize 
          yerleşmiş,sarsılmaz bir kök,
 
          - Bütün derslerin muallimi muhterem 
          hocamız Yusuf GÖK” 
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür 
          Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 41    25 Ağustos 2002
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          36KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          -  
 
          - REKLAMLAR VE BİZLER 
          
 
          - Bu 
          günlerde ekonomik krizin etkileri ile TV reklamları iyice Milli duygu 
          ve insanlık duygularını hiçe sayacak reklamları bizlere 
          seyrettiriyorlar. Bunlardan bir tanesi şu anda bu satırları yazarken 
          TV de oynuyor. Önce Milli duygularımızı bence rencide eden bir 
          reklamdan bahsetmek istiyorum:
 
          - Bir 
          hurda gemi doka (gemi havuzu) çekiliyor. Orası burası kaynakla 
          onarılıyor, bolca boya ile boyanıyor ve o bankanın amblemi uskur 
          (pervane) olarak takılarak denize indiriliyor.
 
          - Belki 
          diyeceksiniz ki bunda ne var?  Efendim bunda şu rencide edici temalar 
          bulunmakta. Bu geminin ismi TÜRKİYE ekonomik krizin hüküm sürdüğü bu 
          günlerde hem Milli değerimizin bir bankanın dingil suyuna girdiği 
          imajı verildiği hem de TÜRKİYE’NİN eskimiş bir gemi adı ile 
          bağdaştırıldığı benim zoruma gidiyor.
 
          - İkinci 
          reklam ise yukarıda şimdi TV de gösteriliyor dediğim reklam. Bir 
          meşrubat reklamı. Sinemada üç yeni yetişen genç meşrubat içiyor. Bir 
          tanesi de mısır gevreği yiyor. Mısır gevreği yiyen gencin boğazına 
          mısır kaçıyor ve ölesiye öksürüyor. Arkadaşları rol icabı o kadar 
          benciller ki bir yudum meşrubatı arkadaşlarından nasıl 
          esirgediklerini, bir yudum meşrubatla arkadaşlarının boğulurcasına 
          öksürükleri bile bencillikleri ile sergilemektedirler. Düşünebiliyor 
          musunuz? O kişiler meşrubatlarını o kadar kıymetli gösteriyorlar ki; 
          bir insanın ölüm haline gelmesi bile onlar için önemli gözükmüyor. 
          Bizlerde öküzün trene baktığı gibi bu reklamları izliyoruz ve 
          gençlerimize, çocuklarımıza bu reklam ile eğitilmelerine, 
          şartlanmalarına rıza gösteriyoruz.
 
          - Benim 
          ülkem TÜRKİYE’M krize girebilir, işsizlikten kıvranabilir, aç ta 
          kalabilir. Bir bankanın dümen suyu ile yön bulamaz. O bankaların 
          batanlarını kaç kere kurtarmış ve onların zararlarını ödemiş olan 
          Ülkem adına o reklamı ve o reklamı hazırlayanı ve o reklamı alacakları 
          para karşılığında TV lerinde gösteren kanalları kınıyorum. Her şey 
          para değildir. İnsanlık öldü mü baylar bayanlar size soruyorum?
 
          - Ülkemiz 
          ve insanlarımız için daha dikkatli olarak reklam yapalım, daha 
          dikkatle irdeleyelim. Reklamların şuuraltına yaptığı tesiri 
          unutmayalım. Bu gün bir yudum meşrubat, yarım bir şişe kan veya bir 
          organ. Bizler şuur altımıza inilerek duyarsızlaştırılıyoruz.
 
          - Birde bizlere ürünlerini satabilmek 
          için; aile değerlerimizi ayaklar altına alıyorlar. En değerli hayat 
          arkadaşımızdan bile birkaç dilim yağlı ekmeği esirgemek için ona 
          yatakta arkamızı dönüp, ondan bu dilimleri saklıyoruz. Ne demek bu?
 
          - Bizlere 
          gerçek bilgileri vermelisiniz. Biz tüketiciler olarak bu tabii 
          hakkımız. Bizi reklamlarla aldattığınız yettiği gibi artısı da ailevi 
          değerlerimizi ayak altına alıyor, Milli duygularımızı ayaklar altına 
          almaya çalışıyorsunuz.
 
          - 
          Toplumun tek eğlence aracı olan televizyonların tanıtımlarında daha 
          dikkatli olmaları gerekli değil mi? Bizce gerekli. Bu gereklilik için 
          gerekirse sivil toplum kuruluşları karşı çıkarak bu olumsuz 
          hareketleri önlemelidir. Bizse kendi çapımızda bu satırlardan sizlere 
          bilgi vermeye çalışmaktayız.
 
          - 
          Çorum'un yeni kampanyasının desteklenmesi gereklidir.
 
          - Çorumlu 
          2000 Dergisi Internet sayfasında açtığı kampanya bütün dünyadaki 
          yaşayan Çorumlular için bilgilendirme formu yerine geçmekte diye 
          düşünüyorum.
 
          - 
          Çorum’umuz için yetiştirilecek bir milyon fidanla kalınmamalı, bu adet 
          en azından on kat artırılarak, yetiştirilen bu fidanların dikiminden 
          sonra da onların hayatta kalmalarını sağlayacak düzenlemeler 
          yapılmalıdır. Ağaç yetiştirmek bizce sadece dikmek değildir. Onların 
          bakımı aynen çocuk bakımı kadar nazik ve dikkat isteyen bir iştir. 
          Bunlar dikkat edilecek hususlar olarak ağaç dikenlerin dikkatinde 
          bulunması gerekli olan gerçek hatırlatmalardır. 
 
          - 
          Saygılarımla.
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür 
          Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 41    25 Ağustos 2002
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          37KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          - V. HİTİTOLOJİ KONGRESİ
 
          - Biz 
          Çorumlu 2000 Dergisi olarak;kongrenin yapılacağı tarihi günü 
          öğrendiğimiz gün;yazarlarımızla istişare yaparak bu sayımızı on gün 
          öne aldık ve V. Hititoloji Kongresi” özel sayısı olarak sizlerin 
          karşısına çıktık. Internet sitemizde de bu hafta için bir sayfa 
          ayırdık, elimizden geldiği kadar, gücümüzün yettiği kadar da tabi ki 
          bulundurulursak sadece Türkiye’ye değil Dünyaya duyurmaya çalışacağız. 
          Merak edenler sitemiz https://gurselyayin.com dan yeni sayımızdan 
          inceleyebilir.
 
          - 
          Çorum’un altı yılda bir ev sahipliği yaptığı bu uluslar arası 
          kongrenin gelecek dönemine pek çoğumuz maalesef bu dünyadan göçmüş 
          olacağız. Bizler giderken atalarımızın yaptıkları gibi kendi 
          bildiklerimizi de yanımızda yeni yaşamımızın olacağı ahrete kendimizle 
          götüreceğiz.
 
          - Biz bu 
          sayımız için; birkaç Prof hocamıza  e-mail çekerek dergimizin bu 
          sayısına katkıda bulunmalarını istedim. Zannedersem bulundukları 
          üniversiteden başka zaman e-maillerini kontrol etme imkanları yok. 
          Birkaç yazar arkadaşımla da bu konu hakkında yukarıda dediğim gibi 
          bildiklerimizi sizlerle paylaşmayı diledik. 
 
          - Bizce bu bir tanıtımın en üst 
          düseyidir. Bu tanıtım birkaç ay içerisinde, birkaç demeç ve yazı ile 
          değil ve bilhassa Çorum’un konaklama alt yapısının,yatak eksikliğinden 
          yakınarak savsaklamakla olmamalı,bu tarihte boş olan otellerimiz, 
          motellerimiz hatta yüksek okul yurtlarımız devreye sokulup,daha 
          olmazsa sahra çadırlarında, Çorumlu gönüllülerin evlerinde de 
          ağırlanan misafirleri görmemiz mümkün olmalıydı.
 
          - Bu 
          tanıtım;sadece ilimizin değil,Ülkemizin de bir tanıtımı olarak 
          düşünülmeli ona göre davranılmalıydı. Bizleri tanımaları için 
          misafirlerimiz en az üç gün önceden buraya gelmeleri sağlanmalı, ören 
          yerlerimizi rahatça inceleme, ilimizin kültürünü doyasıya tanımaları, 
          bizleri iyice bilmeleri gerekli değil midir? Elbette böyle olmalı 
          dediğinizi duyuyorum.
 
          - Ülke 
          dışından bu konunun uzmanı olan ve Hititolog Kürsülerinin sahibi 
          önemli birkaç Hititolog Ülkemizin misafiri olarak davet edilmeli, 
          diğer konukların o hocaların vereceği konferansları dinlemek, o havayı 
          teneffüs etmek,o ilgi duydukları yerleri görmek istemelerine karşı bir 
          miktar ülkemize döviz bırakmaları kötü mü olur?
 
          - Bizce 
          Hititoloji için gerekli bütün yazılar, bütün dökümler, bütün resimler 
          Türk ve Dünya kütüphanelerinden taranarak ilimizde açılacak bir 
          kütüphanede toplanmalıdır. Bu dökümler bu teknoloji ile birkaç milyar 
          ile hallolacak kolaylıkta olmakla beraber, böyle bir kütüphanenin 
          açılacağının duyurulması ile, Hititlerle ilgili kitap, makale, 
          araştırma,tebliğ ve diğer araştırmaların benimde çalışmalarım bilinsin 
          diyerek araştırmacılar ve üniversiteler tarafından ücretsiz ve 
          karşılıksız verileceğine inanıyorum. Böyle bir kütüphanenin varlığı 
          yüzleri bulan Hititolog olmak için okuyan öğrencilerin en az ilimizde 
          on-on beş gün kalmaları bile ekonomik olarak ilimize katkılarını 
          düşünebiliyor muyuz? Ayrıca Ülkemiz dışından gelecek eğitim 
          görevlilerinin,eğitim görenlerin de katkısını düşünebiliyor muyuz?
 
          - Biz bu toplantıların;üç yılda bir 
          değil,yeni tebliğlerin, yeni düşüncelerin,yeni fikirlerin devamlı 
          ilimizde her yıl yapılacak “Hititoloji Kongresi” olması ilimiz ve 
          Ülkemiz için yararlı görmekteyim.
 
          - Bizce 
          bu işlerin,böyle organizasyonların devlet eliyle değil, kurulacak bir 
          gönüllüler topluluğu ile yapılması ve bu topluluğun çalışabilen, bu 
          işlere gönül veren kişilerce ve bilhassa birkaç yabancı dil en azından 
          ikinci bir dili anlayan kişilerin daha da  verimli hale getireceğini 
          umuyorum. Çorum Festivali sonucunda “Fuar Kapalı Alan” projesinin 
          temeli atılacaktı ne oldu? Festivalin hemen bitiminde düşünülen bu 
          olay unutuldu. Ne zamana kadar unutuldu? Gelecek festivale birkaç gün 
          kalana kadar. İşte bizim yaptıklarımız,işte başka ülkelerin yaptıkları 
          demeyelim. Basından duyduğumuz kadarı ile bu organizasyona Kültür 
          Bakanlığı ve Çorum Valiliği dünyalar kadar ödenek ayırdılar. Bari o 
          ödeneklerin doğru dürüst harcanmaları ilimize bir fayda 
          getirsin.        
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
          42    25 Eylül 2002
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          38KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          -  
 
          - HİTİTLER;ULUSLARARASI 
          HİTİTOLOJİ KONGRELERİ 
 
          - MÖ:19. 
          ve 18. yüzyıllarda Anadolu’da yaşayan kavimlerin bulunduğu 
          görünmektedir. Asurlu tüccarlar, yerel Anadolulu beylerin de izinleri 
          ile Anadolu’da yaygın bir ticaret ağı kurdukları bilinmektedir.  
          Ticareti yoğun olan büyük yerleşmelere Karum,küçük birimlere ise 
          Vabartum adı verilmektedir. Burada yapılan ticaret genellikle Asurlu 
          tüccarlar tarafından yapıldığı için, bu dönem “Asur Koloni Çağı” 
          olarak adlandırılmaktadır. Ancak bu koloniler, birer sömürge olarak 
          algılanmamalıdır. Asur ile Orta Anadolu arasında oldukça geniş bir yol 
          ağı yer almaktaydı ve ticari mallar bu yollar üzerinden kervanlar ile 
          götürülmekteydi.
 
          - Anadolu 
          ile yapılan ticaretin önemini anlamak için;o devrin en önemli metali 
          olan Bakır, Mezopotamya’dan Anadolu’ya getirilen kalay ile Anadolu’dan 
          Mezopotamya’ya götürülen bakır, kalay karışımından elde edilen bronz, 
          değiş tokuş edilen malların sadece en önemlileridir. Ayrıca Çorum 
          çevresinde yetişen ve boya sanayisinin en önemli bitkisi olan “Cehri” 
          de Asur kökenli olan bu tüccarların ticari emtiası arasında görülmesi 
          gerekmektedir. Bizce bu ticaret sadece Mezopotamya ile ilgili 
          olmadığı, Arabistan Yarımadasına kadar uzandığı ve iki ülke arasında 
          bir savaşın bile olduğu bilinen Mısır’ı bile ticaret ağının içine 
          aldığı düşünülmelidir. Tüccarların güvenli bir ticaretin sağlanması 
          için de Anadolu beylerine belli ölçüde bir vergi ödemeleri de tabidir.
 
          - Bizim 
          esas konumuz tarih yazmak olmamakla beraber siz okuyucularımıza kısa 
          bilgiler vermektir. Biz yazımızla asırları atlayarak; Çorum’u 
          ilgilendiren bölüm olar ve Cumhuriyet Döneminden öncelerine,Osmanlı 
          döneminin son dönemine gelelim.
 
          - 
          Hititlere ait olduğu düşünülen ören yeri ilk kez 1834 yılında Charles 
          TEXIER tarafından gezilerek, dünyaya tanıtıldı.
 
          - 
          
             
          -  
 
          - 1887 
          yılında Mısır’ın başkenti Kahire’nin yaklaşık 300 km güneyinde bulunan 
          Tellel Amarna’da  Firavun IV. Amenophis’e ait bir tablet arşivi 
          bulundu. Bu buluntu önceleri halk tarafından koleksiyonculara tek tek 
          el altından satılmaya başlandı; daha sonra sistematik bir kazı ile bu 
          arşiv tüm olarak ortaya çıkarılır. Bu arşiv Amarna Mektupları olarak 
          literatüre geçti. Belgelerin çoğu o yıllarda bilim adamları tarafından 
          okunabilen Babilce olarak yazılmıştı. Bu arşivde ele geçen  iki tablet 
          o zaman için bilinmeyen bir dil ile yazılmıştı. Aynı dil ile yazılmış 
          belgeler, 1907 yılında Alman Hugo Winckler tarafından kazılmaya 
          başlanan  Boğazköy’de  bulunan Tablet arşivi içinde de bulunmuştur. Bu 
          dil nihayetinde 1917 yılında Macar asıllı alman bir dilbilimcisi olan 
          Bedrich Hrozny tarafından çözüldü.
 
          - 
          Boğazkale bölgesinde 1882'de başlatılan çalışmalar, 2. Dünya Savaşı 
          sırasında verilen kısa ara dışında bugüne kadar kesintisiz olarak 
          sürdürüldü. Cumhuriyet Döneminde bizzat Mustafa Kemal Atatürk’ün 
          verdiği direktifle ören yerinde kazılara devam edildi. 1994 yılından 
          bu yana Alman Dr. Jurgen SEEHER başkanlığında yürütülüyor.
 
          - Bizce 
          on binleri bulan Hitit arşivleri ne yazık ki Osmanlı döneminde kazı 
          yapan ekipler tarafından ülkelerine incelenmek için götürüldü. Bizlere 
          geri getirildiği söylense de tamamının getirildiğine inanmıyorum. 
          Hititlerin başkenti olduğu belgelenen;lanetlenmiş şehir olarak bilinen 
          Boğazköy ören yeri Hitit Devleti'nin eski çekirdek bölgesinin 
          merkezinde yer alıyor. Ovadan 300 metre yükseklikte kurulmuş olması 
          etrafının kayalar ve dağ yamaçlarının bölünmesiyle de dikkati çeken 
          ören yeri kuzey ve batıda bulunan  derin uçurumlarla sınırlanmasına 
          karşın kentin kuzey kısmı dışındaki bölümleri surların alt kısımları 
          bir nevi piramidi andıran duvarları çevrili.
 
          - Tarihe 
          yeni bilgi ve belgeleriyle damgasını vuran Hitit uygarlığının Başkenti 
          Boğazköy'de (Hattuşaş), arkeoloji dünyasına ışık tutacak yeni yeni 
          bulgulara ulaşılıyor. Boğazköy’ün yanı sıra Ortaköy’de ve yeni 
          buluntular ortaya çıkarılmaktadır.
 
          - 
          Boğazköy’de bulunan tahıl depolarından, dünyada bugüne kadar çok 
          miktarda yangından arata kalmış  arpa ve buğday çıkarıldı ve yeni 
          bulgular araştırılmaya devam edilmektedir.
 
          - Bizim 
          bu gün gündeme aldığımız “Uluslarası Hititoloji Kongresi ”nin kısa 
          tarihçesini de inceleyelim.
 
          - Benim 
          emekli olmadığım yıllar içinde;o zamanın Çorum Başkanı olan Rahmetli 
          Dr. Turan KILIÇÇIOĞLU’nun  temelini attığıdır. İlki 15-16 Ekim 1981 
          tarihinde düzenlenen “Uluslar Arası Çorum Festivali” ile çekirdeği 
          atılmış oldu. Turan Beyin en büyük emellerinden bir tanesi de Çorum’da 
          bir HİTİT KÜTÜPHANESİ meydana getirebilme çalışmaları olmuş, 
          imkansızlıklar ve ilgisizlikler sonucu bu emeli maalesef uygulama 
          alanı bulamadı. Bizce halihazırda bulunan Hasan Paşa Kütüphanesi 
          ihtisas kütüphanesi olması için hiçbir sakıncası olmayan,el Yazma 
          Kitapları, Arap Harfli Matbu Kitapları ve Latin Harflere geçilmesinden 
          bu güne kadar bulunan muazzam bir kitap arşivi önerimizi haklı 
          çıkartabilir. Bu bir hayal olarak görülmemelidir. Kütüphaneler arası 
          yardımlaşma ile bibliyografyalar ve kataloglar taranarak ne kadar 
          Hititler ile ilgili kitap varsa buraya toplanarak okuyuculara sunulur. 
          Bu günkü teknoloji ile CD veya fotokopi ile kitapların tek olanları 
          kopyalanır.
 
          - 
          
             
          - 
          
  
          - 
          
   
          - Alınan 
          karar gereği: Hititoloji Kongresi üç yılda bir düzenlenmekte olup,bir 
          yıl yurt içinde,bir yıl yurt dışında yapılmaktadır.
 
          - I. 
          Uluslararası Hititoloji Kongresi Uluslararası 1. Hititoloji Kongresi 
          bildirileri (19-21 temmuz 1990).
 
          - II.Uluslararası 
          Hititoloji Kongresi İtalya’da Pavia şehrinde yapılmıştır.
 
          - III. 
          Uluslararası Hititoloji Kongresi Bildirileri Çorum, 16-22 Eylül 1996, 
          1996 yılında üçüncüsü gerçekleştirilen Kongre, Türkiye-Çorum'da 
          yapılmıştır. Yurt içi ve yurt dışında pek çok bilim adamının Türkçe, 
          İngilizce, Almanca ve Fransızca olarak sundukları bildiriler, Ord. 
          Prof. Dr. Sedat Alp ve Prof. Dr. Aygül Süel tarafından yayına 
          hazırlanmış ve toplam 57 bildiriden ve 614 sayfadan oluşan bu kitap 
          bilim camiasına sunulmuştur. Kitabı: İçindekiler, Çorum Valisi'nin 
          konuşması, Çorum Belediye Başkanı’nın konuşması,Kongre Başkanı’nın 
          konuşması  ve Bildiriler  bölümlerinden oluşmaktadır.
 
          - IV.Uluslararası Hititoloji 
          Kongresi:
 
          - 4-8 
          Ekim 1999 tarihlerinde Almanya’nın Würzburg’da dördüncüsü düzenlenen 
          Hititoloji Kongresinde bildiri sunanlar :Prof. Dr. Yaşar Coşkun, Prof. 
          Dr. Ali Dinçol, Doç. Dr. Belkıs Dinçol, Doç. Dr. Cem Karasu, Prof. Dr. 
          Mehmet Özsait,kazı ekibinden Arkeolog Nesrin Özsait ile beraber, Prof. 
          Dr. Aygül Süel, Prof. Dr. Jak Yakar ayrıca Prof. Dr. Ali Dinçol, Doç. 
          Dr. Belkıs Dinçol ve Tel Aviv Üniversitesi’nden Dr. Aviya Taffet ile 
          beraber hazırladıkları, “The Likely Borders of the Appanage Kingdom of 
          Tarhuntaşşa” başlıklı bildirilerini sunmuşlardır.
 
          - V. 
          Uluslararası Hititoloji Kongresi:02-08 Eylül 2002 Çorum 
 
          - GÜNDÜZ PROGRAMLARI:
 
          - Açılış Töreni:
 
          - Saat 11,00 Devlet Tiyatro Salonu.
 
          - Kongre Başkanı Ord. Prof. Dr. Sedat 
          ALP’ın Konuşması
 
          - Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. 
          Dr. Nusret ARAS’ın Konuşması
 
          - Çorum Belediye Başkanı’nın 
          konuşması
 
          - Çorum Valisi Atıl ÜZELGÜN’ün 
          Konuşması
 
          - Kültür Bakanı Prof. Dr. Suat 
          ÇAĞLAYAN’ın Konuşması 
 
          - Bu 
          sayımızın dizgisi yapıldığı 28 Ağustos 2002 tarihi saat 17,30’a kadar 
          diğer günlerin nerede, nasıl yapılacağı hakkında ne İl Basın 
          Bürosundan, ne de Belediye Kültür Müdürlüğünden bilgi alınamamıştır. 
          Ayrıca yukarıdaki açılış programı da bir davetiyeden alınmıştır. 
          Aşağıdaki program ise İl Basın Bürosundan alınmıştır.
 
          - Gelecek sayımızda ise bize göre 
          eksiklikleri ve yapılan etkinlikleri davet edildiğimiz ölçüde sizlere 
          anlatmaya çalışarak gelecek altı yıl içinde neler yapılacağını 
          irdeleriz.
 
          - AKŞAM PROĞRAMLARI:
 
          - 02 Eylül 2002 Pazartesi saat 21,00 
          Atatürk Kapalı Spor Salonu Ankara Davlet Klasik Türk Müziği Korosu 
          Müzik Konseri.Solistler Zekai TUNCA ve Zerrin NAYCI
 
          - 03 Eylül 2002 Salı saat 21,00 
          Atatürk Kapalı Spor Salonu Kültür Bakanlığı Konya Türk Tasavvuf Müziği 
          ve Sema Gösterisi
 
          - 04 Eylül 2002 Çarşamba saat 
          21,00Devlet Tiyatro Salonu Ankara Devlet Opera Balesi Genel Müdürlüğü 
          Sanatçılar konseri
 
          - 05 Eylül 2002 Perşembe saat 21,00 
          Devlet Tiyatro Salonu İstanbul Modern Folk Müzik Topluluğu Genel 
          Yönetmen Ferhat LİVANELİOĞLU;Solistler Sevingül GÜLER,Julide 
          KARAN,Cihat OKAN
 
          - 06 Eylül 2002 Cuma saat 21,00 
          Devlet Tiyatro Salonu Ankara Devlet Opera Balesi Genel Müdürlüğü 
          Sanatçılar Konseri
 
          - 07 Eylül 2002 Cumartesi Devlet 
          Tiyatro Salonu Mersin Opera Balesi Müdürlüğü Sanatçılar Konseri
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
          42    25 Eylül 2002
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          39KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          
          - ATATÜRK VE İLK HİTİTOLOGLARI 
          
 
          - 
          Türkiye'de Hitit dilinin ve sanatının incelenmesinde bilim adamları 
          kadar Modern Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün de büyük 
          katkıları vardır. Atatürk, 1930'ların başında Türk Tarih Kurumu'nu 
          kurarak Türkiye'de Hititlerin ve Anadolu'da yaşamış eski uygarlıkların 
          araştırılmasının önünü açtı. Kendi tezi olan Hititlerin Türk olduğunu 
          beyan etti.
 
          - Bizde 
          Atatürk’ün bu tezini savunanlardanız. Bazen kendi kendimize acaba bu 
          tabletlerin ilk okuyanı bir Türk olsaydı acaba ne kadar Türkçe kelime, 
          terim bulacaktı diye çok uykularımız kaçtı.
 
          - Atatürk 
          1930 – 1933'lerde Anadolu'nun eski tarihi ve arkeolojisi konularında 
          yetişmeleri için Avrupa ve Amerika'ya öğrenci gönderilmesini sağladı. 
          Bizim tespit ettiğimiz ünlü Hititolog Sedat Alp (*) ve ünlü arkeolog 
          Ekrem Akurgal (**) bu dönemde yurtdışına gönderilen öğrencilerden 
          ikisidir.
 
          - Atatürk 
          1935 yılında Alacahöyük kazılarının başlamasına da ön ayak oldu. Nazi 
          rejimi altındaki Almanya'dan Sümer, Asur ve Hitit dili uzmanlarının 
          Türkiye'ye davet edilmeleri  Atatürk zamanında oldu. Ankara 
          Üniversitesi Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi 1936 yılında Atatürk 
          tarafından açıldı.
 
          - (*)Ord. 
          Prof. Dr. Sedat Alp, 1913 yılında Selanik'te doğdu. 1932 yılında 
          devlet sınavını kazanarak Almanya'da Eskiçağ tarihi, Hititoloji ve 
          Sümeroloji öğrenimi gördü. 1949 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve 
          Tarih – Coğrafya Fakültesinde ordinaryüs profesör oldu.
 
          - Sedat 
          Alp'in Hititolojinin çeşitli dallarında pek çok keşif ve buluşları 
          bulunmaktadır. Hititoloji üzerine çeşitli dillerde sayısız eseri 
          yayınlanmıştır. Dünyanın çeşitli üniversitelerinde  konuk profesör 
          olarak çalışmış ve konferanslar vermiştir. Alp, 1953 yılından bu yana 
          Konya – Karahöyük kazılarının başkanlığını yapmaktadır.
 
          - Alp, 
          1946 yılında Türk Tarih Kurumu üyesi olmuş, 1983 yılına dek kurumda 
          çeşitli görevlerde bulunmuş ve kapatılmadan önce kurumun son 
          başkanlığını yapmıştır.
 
          - Alp, 
          İtalyan Cumhurbaşkanı'nın Commendatore nişanı (1957), Federal Almanya 
          Cumhurbaşkanı'nın liyakat nişanı (1972), Paris College de France 
          madalyası (1980), Federal Almanya Cumhurbaşkanı'nın yıldızlı liyakat 
          nişanı (1991), İtalyan Cumhurbaşkanı'nın Grande Ufficiale nişanı 
          (1991) sahibidir.
 
          - (**)Ord. 
          Prof. Dr. Ekrem Akurgal, 1911 yılında İstanbul'da doğdu. 1931 yılında 
          devlet sınavını kazanarak Almanya'da arkeoloji öğrenimi gördü. 1957 
          yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesinde 
          ordinaryüs profesör oldu.
 
          - Ege'de 
          Foça, Çandarlı, Erytrai ve İzmir antik kentlerini ortaya çıkarmıştır. 
          Eski Yunan, Hitit –Hatti ve eski Anadolu uygarlıkları üzerine çeşitli 
          dillerde sayısız eseri yayınlanmıştır. 
 
          - Akurgal, 
          Avrupa'da yedi akademiye üyedir ve dünyadaki pek çok bilim kuruluşunun 
          şeref üyesidir. Bordeaux Üniversitesi (1961), Atina Üniversitesi 
          (1988), Lecce Üniversitesi (1990), Anadolu Üniversitesi (1990) 
          kendisine şeref Doktoru sanını vermişlerdir.
 
          - Akurgal, Federal Almanya Büyük 
          Liyakat Nişanı Yıldızlı Rütbesi (1979), Goethe Madalyası (1979), 
          Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü (1981), İtalyan 
          Commandatore Nişanı (1987) ve Fransız Légion d'Honneuer Officier 
          rütbesi (1990) sahibidir.
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
          42    25 Eylül 2002
 
         
         | 
      
      
              | 
                | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
            | 
      
      
        | 
          40KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          -  
 
          - ESKİ ESER KAÇAKÇILIĞI
 
          - Eski 
          eser kaçakçılığı; günümüzün değil eserin yapıldığı anda başlayan bir 
          kaçakçılık olarak görmemiz sakıncalı görülemez. Tarihi bir eser; o 
          zamanın kaçakçıları tarafından bu esere kıymet veren kişilere belli 
          bir ücret veyahut bir taviz karşılığında verilmesi, önerilmesi diye 
          görebiliriz. Açıkça söylemek gerekirse bu işleme “hırsızlık” dememiz 
          daha doğru olur.
 
          - 
          Bizlerin zaman içinde okuyup araştırdığımız eserlerin içinde tarihi 
          hazinelerimizin yabancılar tarafından ülkelerine öyle veya böyle 
          götürüldükleri bir gerçektir. Bu gerçeğin bir boyutu da geçenlerde 
          Internette sörf yaparken rastladığım bir siteden okuduğum bilgi ile 
          hem sevindim, hem de üzüldüm.
 
          - Benim 
          bildiğim bu götürülme işleminin zaman içerisinde geri gönderilmeye 
          dönmesi beni oldukça sevindirdi. Fakat Internet adresinde yazılı olan 
          bilgide en son 1984 yılından sonraki gelişmeler  ya güncellenmemiş,ya 
          da olduğu gibi bırakılmıştır.
 
          - Aşağıda 
          bulunan yazıdan; Boğazköy Sfenksi (leri)nin geldiği belirtilmiştir. 
          Bir Çorumlu olarak bu Boğazköy Sfenksinin gerçek yerine iadesi daha 
          gerçek değil midir?
 
          - Ayrıca 
          aşağıda geçen yazıda bildirilen kil tabletlerin adetleri tam mıdır? 
          Yoksa gerçek dışı bir fazlalığı mı iade etmişlerdir. Bu da meçhuldür.
 
          - 
          Saygılarımla.
 
          - “Tarihi 
          eser ve arkeolojik kalıntı açısından dünyada en önemli bölgeler 
          arasında sayılan Orta Doğu ve Ön Asya alanında en zengin tarihi eser, 
          harabe ve gömülerin bulunduğu Anadolu toprakları, Arkeoloji dalının 
          önem kazanmaya başladığı 1800 yıllarından itibaren özellikle Avrupalı 
          ve Amerikalı arkeolog gruplarının çalışmalar yaptığı bir bölge olarak 
          ortaya çıkmıştır. Truva, Bergama, Efes gibi kazılar daha Osmanlı 
          İmparatorluğu döneminde gerçekleştirilmiştir.
 
          - Gerek bu kazı çalışmalarını yürüten 
          gruplar ve sayıları giderek artan ülkemizi ziyaret eden turistler, 
          gerek bu tarihi zenginliklerin çokluğu ve kontrolsüz el 
          değiştirmesinden yararlanmaya çalışan uluslararası tarihi eser 
          kaçakçıları ülkemizden önemli sayıda tarihi eseri yasadışı yollardan 
          yurtdışına çıkarmışlardır. Bu eserler ziynet eşyası, sikkeler, 
          heykelcikler, mezar taşları, lahitler, seramik ve çiniler, çanak 
          çömlek gibi küçük eserlerin yanında, arkeolojik kazılarda çıkarılan, 
          sfenks ve Bergama örneğindeki gibi parçalar halinde götürülen 
          tapınaklar da olmuştur.
 
          - Almanya 
          Boğazköy Sfenksi Eski Hitit Başkenti olan Bogazköy'de 1906-1912 
          yılları arasında Alman Arkeoloji Enstitüsü adına Berlin 
          Üniversitesinden Prof. Winkler'in ve Müze-i Humayun adına uzman 
          Makribi Bey'in katıldıkları arkeolojik kazılarda ortaya çıkartılan iki 
          adet sfenks ve 10.400 adet kil tablet, sonraki yıllarda Müze-i Humayun 
          ve Berlin Arkeoloji Müzesi arasında varılan mutabakat sonucunda 
          gerekli temizleme, restorasyon, kodifikasyon ve yayın işleri 
          gerçekleştirilmek üzere, ilgili Türk makamlarının izni ile ve söz 
          konusu çalışmaların bitiminde Türkiye'ye iade edilmek koşulu ile 
          çeşitli tarihlerde Berlin Müzesine gönderilmişti.
 
          - Söz 
          konusu eserlerin ülkemize iadesi için ikili temasların yanında, UNESCO 
          Sözleşmeleri ve diğer uluslararası sözleşmelerin ilgili hükümlerinden 
          istifadeyle iadesi sağlanmaya çalışılmakta ancak bunlardan sonuç 
          alınamaması durumunda dava yoluna gidilmektedir. Tarafımızdan iadesi 
          talep edilen yurtdışındaki eserler şunlardır: Söz konusu eserlerden 
          bir adet sfenks, diğer sfenksin bir kanadı ve 3000 adet kil tablet 
          1924-1943 yılları arasında işlemleri tamamlanarak Türkiye'ye iade 
          edilmişti.
 
          - İkinci 
          Dünya Savaşı'nın elverişsiz koşulları nedeniyle geri kalan bir adet 
          sfenks ve 7.400 adet kil tabletin Türkiye'ye iadesi mümkün olamamış, 
          İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Demokratik Almanya Cumhuriyeti'nin 
          kurulması ile söz konusu eserler DAC topraklarında kalan Berlin Ön 
          Asya Müzesi'nde tutulmuş ve sergilenmeye başlanmıştır.
 
          - 1986-87 
          yıllarında DAC nezdinde yapılan girişimler ve bir şikayet dosyası 
          hazırlanarak UNESCO'ya başvurulması üzerine DAC yetkilileri 7.400 adet 
          tabletin Türkiye'ye iadesini kabul etmişler ve tabletler 1987 yılı 
          Ekim ve Kasım aylarında Türkiye'ye gönderilmiştir. İkinci sfenksin de 
          Ülkemize iadesi hususunda Almanya ile yapılan ve 1994 yılında kesilmiş 
          bulunan ikili görüşmelerin yeniden başlatılmasına çalışılmaktadır. 
          http://www.mfa.gov.tr/Turkce/gruph/default.htm  
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 
          42    25 Eylül 2002
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          41KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          - KENDİM ÇALDIM KENDİM OYNADIM  
          VE SEÇİM
 
          - Geçen 
          sayımız; Hititoloji Kongresi” ile ilgili olmuştu. Kongre her zaman 
          olduğu gibi halka ve meraklılarına zamanında bilgi ve haber 
          verilmediği için;sadece katılanların kendi aralarında ve halktan ayrı 
          olarak toplandılar. Bildirilerini sundular, bulduklarını meslektaşları 
          ile paylaştılar, bilgi alış verişinde bulundular.
 
          - 
          Gerçekten bu gibi toplantılar yapılırken halkın katılımını istemezler, 
          bu konuyu ben merak eder dururum. Zannedersem bu kendilerini o konunun 
          okuyanı, yazanı olduğunu zan ettiklerinden olsa gerektir. Kendi 
          yorumlarının ve bilgilerinin bazı meraklılar tarafından karşı tezlerle 
          boşa çıkartılma korkusu mu acaba bu gibi toplantıları halkın gözünden 
          uzak tutulmaktadır? Tabi böyle olabilir. Çorum’da yapılan “Hititoloji 
          Kongresi” böyle düşünülmemiş havası verilmekle birlikte; bu konunun 
          Çorum temsilcileri sayılan ve öz be öz Çorumlu olan bir iki eski Çorum 
          kültür Müdürlüğü yapmış emekli arkeolog davet edildi mi?  Birkaç 
          kütüphane çalışanı çağırıldı mı? Hayır! Çünkü onlar bu gibi 
          toplantılara gelemeyecek kadar meşgullerdir ve yine emekli oldukları 
          için bu camiadan kopmuşturlar düşüncesi mi hakimdir yoksa, adam sende 
          onlar sıralarını doldurdular ne işleri var burada düşüncesi mi 
          hakimdir.
 
          - 
          Toplantının yapılması yukarıda dediğim gibi herkese serbest pozisyonda 
          olduğu gibi, yukarıda bahsettiğim serzenişi boşa çıkartır gibi 
          görülmesine rağmen; O kişilerin “Davetsiz gelen mindersiz kalır” 
          atasözünü düşünebileceklerini, bu düşünce ile de mindersiz kalırız 
          umuduyla da toplantılara gelemediklerini ben açıkça bu satırlarda 
          savunabilirim.
 
          - Bu 
          toplantıların; sıkı sık yapılması ve meraklısının bulunmasına, 
          ilgilenenlerin bilgilendirilmesi ve onların davet edilmesi pek zor bir 
          şey olmasa gerektir. Burası Çorum. Hepimiz birbirimizi tanıyoruz. 
          Kimin neye, kimin hangi konuya ilgi duyduğunu hepimiz az çok biliriz. 
          Hani ne derler ”Biz birbirimizi tanırız” denir ya. İşte bu meraklıları 
          ve ilgilenleri bilmenize rağmen, bir kağıt parçası ile onları 
          çağırmamak ne gibi sonuçlar verdiğini toplantı boyunca iki salonda 
          yapıldığını basından öğrendiğimiz ve katılımın çok az olduğu 
          serzenişlerini geçmiş günlerde öğrendik. Bu dediklerimiz yazılı 
          olduğundan arşivi yapılan gazetelerden bilgilerimizi tazeleme 
          imkanımız vardır. Biz Türklerin en kötü özelliklerinde birisi de çabuk 
          unutmamız olduğu hepinizce malumdur. Bir söz söyleriz onu yazılı 
          olarak bulamazsa çabucak unuturuz,gerçi bu yazılı da olsa, belgeli de 
          olsa hem söyleyenimiz, hem de dinleyenimizin unutması her neyse de 
          yazanlarımızın da unutması oldukça ilginçtir.
 
          - Şu anda 
          Türkiye’miz  seçim çabası içinde ve telaşında. Seçim için bizlerin bir 
          oydan başka bir alternatifimiz yok. Bizler “Millet Vekillerimizi” 
          kendimiz seçmiyoruz. Ön seçim yapan partiler bile kendi seçtiği ve 
          sıraya koyduğu vekillerini bile bile genel merkezlerinin kurbanı 
          edebiliyorlar. 
 
          - Ben 
          ilimin seçeceği beş vekilim tamamını kendim seçmedikçe “Demokrasiden” 
          bahsedenlere gülüyorum. Eskiden bir padişahımız vardı, onun varisleri 
          bizi idare ederlerdi. Şimdi ise 5-30 padişahımız var. Sağ olsunlar 
          onlarda bu koltukta ne hikmet varsa gitmek söyle dursun,evlatlarını 
          şehzade olarak yetiştiriyorlar. Zamanı gelince onları ortaya sürmekten 
          çekiniyorlar. Bu günleri istemeyenler gelecek günlerin umudu ile boşa 
          avunuyorlar. O günler bu günleri de aratacak. Dış borçlar ile iç 
          borçlar diz boyunu değil gırtlak boyunu geçti.
 
          - 1960’lı 
          yıllarda borç bini geçti boş ver derlerdi,bugün ise borç bir trilyonu 
          geçti boş ver diyoruz. Gelecek hükümet ancak iç borçları 
          erteleyebilecek bir hükümet olabilirse ülkemiz refaha erer. O borçları 
          kimler yaptı ise onların ödemesi gerekir. Babasının parasını değil 
          devletimizin verdiği kredileri batıranların ve en uzak akrabalarına 
          kadar 1960’a kadar inilerek mal varlıklarının incelenmesi,gerçek mal 
          varlıklarının gerçek paraları ile bırakılarak ellerinde bulunan gerçek 
          dışı mal ve paraların devletimizin maliyesine ödemesi için gerekenin 
          yapılması gerekir ki bunu da yapabilecek bir hükümet maalesef  
          iktidara gelmesini beklemek hoş bir hayal olarak kalır.
 
          - Ne hak 
          ettiysek onu gördüğümüzü hepimiz görüyoruz.
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür 
          Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 43    25 Ekim 2002
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          42KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          - BAHÇELER VE BİZLER
 
          - Nereden 
          çıktı şimdi bu bahçeler diyeceksiniz?
 
          - Evet. 
          Belli bir yaştan sonra erkek olsun, kadın olsun bir özlemini, 
          fıtrattaki (yaratılışında) bir özlemini gerçekleştirmek için ufak bir 
          bahçesinin olması ister . Bu bahçesinde her türlü çiçek ve sebzeyi 
          yetiştirmek, toprakla haşır neşir olmak için çabalar.
 
          - Her 
          halde bu insanın özüne dönüşünün bir göstergesi bir özlemidir. Belirli 
          bir yaştan sonra özüne döneceği toprağa dokunmak, onunla yaşama, onu 
          tanımak için onun kokusunu duymak için bu özlemini gayri tabi olarak 
          şuur altının bir dürtüsüdür.
 
          - Bu 
          fikrime belki sizler katılmayabilirsiniz. Yinede ben kendi özlemim 
          olarak toprak ve bahçe işlerine pek ilgi duymadım herhalde benim 
          fıtratımda da bu var gibi gözükmede, benim kendi analizime göre 1960 
          lı yıllarda oldukça bağ ve bahçe ile ilgilenmem, rahmetli babamı 
          kıramamamın verdiği bir bıkkınlıkla uyuşuyor diye tahlil ederim. Benim 
          bu tahlilim tabi ki yeni yetişme çağının psikolojik etkisi olduğunu 
          benden başka bilen yoktur demem her halde yanlış olmaz.
 
          - Bu konu 
          içinde benim bağ ve bahçeden uzak durduğum anlaşılmış olmasına karşın 
          acaba bu konuyu niçin işlediğim sorulabilir.
 
          - Bu 
          konunu işlenmesinde benim yaşamımın bir yanlışlık olgusu ile bilerek 
          veya bilmeyerek insanın tabii bir özleminin ileriki yaşlarda nefretle 
          beraber çekemeyeceği bir sıkıntı haline gelmesi olarak 
          yorumlayabilirim.
 
          - Sizlere 
          bu ufak hayat kesitimde; yetiştirdiğiniz genç yavrularınızı, genç 
          talebelerinizi fazla baskılarla bazı olumlu işlerden onları soğutmamız 
          gerektiğini söylemek istemekteyim. Gençlerin istemediği işleri ve 
          fiilleri onlara sizin hatırınız için yaptıklarını yada yapma gereği 
          duyduğunu anlamaya çalışmalısınız. Aynı sistem ve düşüncem ile 
          diyebilirim ki; onlara fazla baskılarla bazı kötü alışkanlıkların ve 
          takıntıların sahibi olmalarını bilmeden sahiplendirmemeliyiz. Onlara 
          bu işlemleri aşılamamalıyız.
 
          - Genç 
          dimağların gezmek, arkadaşları ile beraber olmalarını daha çok 
          sağlamamız, onların gelecek günlerinde bazı işlemlerden, bağbahçe, 
          okuma-yazma, sevme-sevilme, ağlama-gülme gibi insanlık gereği 
          yaşamında yaptıklarını zora ve nefrete dönüştürmemeye dikkat 
          etmeliyiz.
 
          - 
          Gençlerimiz bizlerin umududur. Bilinen bir sözü burada tekrar etmeden 
          yazıma devam etmek istiyorum “Bu günler bize gençlerin emanetidir” 
          sözünü tekrar etmekten kendimi alamıyorum.
 
          - Biz 
          yetişkinler olarak gençlerimizin rahat ve huzurlu olarak bizim 
          yaşlarımıza geldiklerinde, bizlerin zorluk ve bıtkınlıkları 
          yaşamamaları için onları sıkboğaz etmeyelim. Sıkboğaz etmeyelim derken 
          de bazı velilerin yaptıkları gibi de sorumsuz,her yaptığına ilgilisiz, 
          onları  başı boş ta bırakalım demiyorum. Gençler hissedilmeden göz 
          hapsinde bulundurmalı, ayrıca onların da bir birey olduklarını 
          düşünmeli,onları bir evlat gibi görmeyip,bir arkadaş gibi onları takip 
          edip, onların problemleri ile ilgilenmeliyiz. Onları kötü 
          arkadaşlardan, kötü alışkanlıklardan uzak tutmak için çabalamalı, 
          sonradan pişman olacağımız, evlatlarımızı bataklıklardan nasıl 
          çıkartacağız diye çırpınanlardan olmamalıyız.
 
          - Bin 
          nasihatten bir musibet iyidir, atasözünün oluşumunu  beklemeden; 
          gençlerimizi koruyalım ve kendimizi de böylece koruyalım. Vatanımıza 
          ve Milletimize yaraşan bir kuşak yetiştirelim. Bu günlerde böyle 
          gençlere ihtiyacımız oldukça fazla. Bahçelerimiz daime meyveli ve 
          çiçekli olsun..
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür 
          Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 43    25 Ekim 2002
 
         
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          43KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        
        
          - HEY GİDİ GÜNLER HEY!
 
          - Bir 
          ideal mıydı acaba diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Emekli olmuş, 
          bir şeyler yapmak,birikimleri hazırlamak ve sunmak istiyordum. İçim 
          içime sığmıyordu. Sevinç ve güven duygusu ile işe başlamalıydım öyle 
          de yaptım. Önce düşündüm. Ne yapabilirim? İş yeri açmalı mıyım? O 
          tarihlerde kazandığın kadar vergi vereceksin deniyordu. Öyle ise 
          kazanamazsan vergi vermeyecektin. Karar verdim ve işyerini 
          açtım.          
 
          - 27 
          Mayıs 1998 tarihinde açtığımız İş yerini bu  Ekim ayı içinde kapatmak 
          zorunda kaldım. Benim umduğum olmadı. Çorumlunun dediği oldu. Ben 
          kendi çabalarım ile bunca sıkıntıya katlandım,iş yerini açık tutmaya 
          çalıştımsa da ancak bu aya kadar yani 10 Ekim 2002 tarihine kadar 
          getirebildim. Durum iyileşirse;belki tekrar büromuzu açarız.
 
          - Çorum 
          için neler ummuştum. Neler?!
 
          - 
          Bunların sadece bir tanesi yürüdü. Çorumlu 2000 Dergisi.
 
          - Diğer 
          düşüncelerimi maalesef  yerine getiremedim. Bundan bir üzüntü 
          duymuyorum. Nedeni ise kendi çabam kendimle sınırlı kaldı. Benim bunda 
          bir kabahatim ve ihmalim yok. Elimden geldiği, aklımın yettiği kadar 
          çabaladım. Çalıştım. Ben yayınevini Çorum’da yok diye kurmuştum, 
          yürümedi. İş yeri olarak devam ettiremedim, fakat evde devam ettirmeye 
          çalışacağım. “Bakalım Mevla’m neyler,neylerse güzel eyler” diyorum.
 
          - Bu 
          günden sonra büyük bir kısmını evimde yapmaya alıştığım dergimizin 
          devamını yine evimde eşimle beraber yürüteceğim. Zaten Internet 
          yayınımızı da evden kontrol ve devam ettiriyordum. Bu sistemimizde bir 
          değişiklik olmayacak.
 
          - Bazı 
          yazar arkadaşlarımızın yazılarını beraberce iş yerinde yazdığımız ve 
          kontrol ettiğimiz yazılarını da artık kendileri bir bilgisayarda 
          yazdırırlar veya yazarlar. Onlar da diğer yazar arkadaşlarımız gibi 
          e-mail olarak dergimize gönderirler. Bizde yayınlarız. Yada yazılarını 
          elde yazarlar,bize ulaştırırlar bizde yazar ve yayınlarız.
 
          - 
          Bakarsınız birkaç on sayı sonra ömrümüz olursa; sanal olarak devam 
          eder ve okurlarına ulaşır. Sanal olarak yayınımıza devam edelim mi 
          diye sorduğum okuyucularımızın pek çoğu klasik olarak dergiyi elimize 
          alıp, o mürekkep kokusunu koklamak ve elimizde tutmak, ona dokunarak 
          onun varlığını hissetmek istiyoruz demektedirler. Belki de 
          haklıdırlar. İki yıl önce dergimizi CD de verelim diye bir araştırma 
          yapmıştım,o araştırmada da olabilir diyenlerin sayısı oldukça az 
          çıktı.
 
          - 
          Internet’e giren okurlarımız için de bir duyurumuz bulunmakta:
 
          - Şiirle 
          ilgileniyorsanız:
 
          - GÜRSEL 
          YAYINEVİ DÜNYA ÇAPINDA TÜRKÇE SANAL ŞİİR YARIŞMASI ANKETİ İÇİN 
          
 
          - http://www.kaliteofisi.com/anketler.asp
 
          - YUKARIDAKİ ADRESTE BULUNAN 36 
          NUMARAYI YAYINEVİMİZİN ANKETİNE KATILIR MISINIZ ? 
 
          - Bilgi almak ve yarışma şartnamesi 
          için corumlu2000@kolaymail.com adresine yazınız.
 
          - YADA AŞAĞIDA BULUNAN AYNI SORULARI 
          CEVAPLAYIP GÖNDEREBİLİR MİSİNİZ ?
 
          - 1- Şiir Yarışmasına katılmak ister 
          misini ?  ......................    Evet                         Hayır
 
          - 2- Şiir Yarışma katılımı ne kadar 
          olsun ?.........................  Şiir Başına 1$ Şiir Başına 5$
 
          - 3- Şiir yarışması katılan şiirlerin 
          değerlendirme oylarını kim versin ? Yayınevi  Site Şiir Okurları
 
          - Not. bu soruların makul olanlarını 
          bırakın diğerini silin. e-maili görüşlerinizle gönderiniz. 
          
 
          - 
          Teşekkürler! 
 
          - NOT: Ne 
          yazıkki hiçbir katılım ve öneri gelmedi.
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür 
          Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 44    25 Kasım 2002
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          44KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
          | 
      
      
        
        
          - BİR AYIN ARDINDAN 
          
 
          - 
          Bizlerin kutsal olarak bildiğimiz ve değer verdiğimiz mübarek aylardan 
          saydığımız Ramazan  ayını da arkada bıraktık. Bizlere ne dayanır ki. 
          Acısıyla tatlısıyla neleri arkamızda bırakmadık, kimleri unutmadık bir 
          an düşünsenize:
 
          - 
          Annemizi, babamızı, dedemizi, ebemizi, hatta büyük büyük annemizi de 
          tanıdıksa onları da  arkamızda bıraktık. Sevdiğimiz kedimizi, çocukken 
          beslediğimiz köpeğimizi, köyümüzde bulunan eşeğimizi, atımızı, 
          kazımızı, tavuğumuzu hep geride bıraktık.
 
          - 
          Bazılarımız evlatlarını, bazılarımız kardeşlerini de geride bıraktı.
 
          - Sadece canlılarımı arkada bıraktık? 
          Derseniz hayır deriz.
 
          - 
          Hayallerimizi, umutlarımızı, dostluklarımızı, arkadaşlıklarımızı, 
          işimizi, gücümüzü, mesaimizi, emeğimizi de arkada bıraktık ve 
          bırakmaya devam etmekteyiz.
 
          - Bizi 
          yaratan, bizlere öyle bir unutma gücü vermiş bulunmaktadır ki,yukarda 
          saymadığımız pek çok şeyleri de arkamızda bıraktık bunları unutmuşsun 
          dediğinizi duyar gibi oluyorum.
 
          - Mübarek 
          günler geldi bir rüya gibi geçti. Belki bir daha ki yıla o mübarek 
          günlere  pek çoğumuz erişemeyeceğiz, bu dünyada belki bulunamayacağız. 
          Göçeceğiz yeni mekanımıza, yeni yaşamımıza. Ne gam; dünya yine bildiği 
          gibi dönecek, yine unutulan pek çok şey gibi bizlerde göçersek yeni 
          yuvamıza elbette unutulacağız. Unutulmayacak olan, yaptıklarımız ve 
          işlediklerimiz olacak. Yapılanlar belleklerde kalacak,bu kalan anılar 
          yaşayacak,belki bazılarına bir umut, bazılarına ise bir fikir verecek. 
          Asıl unutulmayan ise amel defterine yazılanlar olacak. Mahşer ve 
          ertesinde elimize verilecek olan defterimizi hayattayken iyi ve 
          güzellerle doldurmaya bakmalıyız. Bu bizim esas unutmamamız gereken 
          sermayemiz olduğunu bilmemiz gereklidir.
 
          - 
          Önümüzde kutsal günlerimizin semeresini göreceğimiz Bayram var. Bayram 
          etmemiz için bizlerin bayramı hak etmemiz gerekli. Bu gerekliliğin 
          yine arkamızda bıraktığımız günlerin kazancının verimli olması ile 
          ilgili olması gerekir. Her günümüz aynı olursa zararda olduğumuzu 
          söyleyen müthiş deyimi irdelersek, bu hikmetli deyimin ne kadar ulu 
          bir anlatımda olduğunu görebiliriz.
 
          - Bizleri 
          yaratan bizleri fani; yani ölümlü yaratmış. Her canlı ölümü tadacak ve 
          görecek diye de emretmiş. Bu emir gereği “Gelin girmeyen ev olurda; 
          ölüm girmeyen ev olmaz” diyen atalarımız bizleri fani olduğumuzu 
          hatırlamamız için uyarmış. Uyarmışta ne olmuş? Hiçbir şey . Biz yine 
          bildiğimizi okuyoruz. Dünya denen güzelin peşinde koşarken, asıl 
          güzelliği unutuyoruz.
 
          - Bu 
          dünyada bulunduğun süre içinde iyi şeylerin peşinde koşmamız, iyi 
          şeyleri algılamamız, iyi şeyleri yapmamız bizler için iyi olduğu kadar 
          beşeriyet için de iyi olur. Kötü olanların peşinden koşulurken de aynı 
          zıtlıkla yapılan kötü fiillerin sonucu beşeriyette kötü etkilenir. Bu 
          küçük ayrıntıyı algılayabilirsek ne mutlu. İyilikler ve güzellikler 
          içinde bir yaşamın ardından,göçtüğün yerde sana verilecek amel 
          defterinin doluluğu ana sermaye olarak sana gelecek. sen bu sermayene 
          göre yeni mekanında bulunacaksın.
 
          - Bu 
          satırların bitiminde sizlerin Mübarek Ramazan Bayramını canı gönülden 
          kutlarken nicelerine de ermenizi niyaz ederim.
 
          - 
          Çorumlu 2000 Aylık Kültür 
          Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 45    25 Aralık 2002
 
         
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
          | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR!  | 
            
      
        | 
         
        Hazırlayan 
        Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
    |  
        
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
          OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
            
      
    | 
         
          
    
     | 
            
      
          | 
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL 
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM | 
            
      
          | 
      
       Hukuka, Yasalara, 
Telif  ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |