| 
           
          
        
             | 
            
      
     
      | 
            
      
    |  
        
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
          OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
            
      
    | 
 
        Hazırlayan 
        Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
              | 
                
          | 
            
      
    |  
               | 
            
      
              | 
         
          
    
               | 
            
      
              
              
                - 
              
              
              TAKDİM
 
               
               | 
            
      
              
              
                - 
              
              
              HAYAT HİKAYESİ
 
               
               | 
            
      
          | 
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
        
           | 
            
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com         
          | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          01  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
              | 
                 
                TAKDİM            
                 
                
                Bir kitabın doğması, o kitabı yazmaya kalkan kişinin amacına ve 
                bilgi birikimine göre değerlendirilmesi uygun olarak 
                görülmelidir. 
                
                            
                Elinizde bulunan bu çalışmanın sizlere ulaşması için günlerini 
                veren bu çabası için şükranlarımı sunarken, bu çalışmada da 
                benim ufacık bir katkımın da bulunması beni bahtiyar etmiştir. 
                
                            Bu 
                çalışma ile sizlerde bazı bilgileri edinmiş ve faydalanmış 
                olarak uzun yılların birikimlerinden aydınlanacağınızı 
                göreceksiniz. 
                
                            
                Bilgi; yazılmadıkça kaybolmaya açık birikimlerdir. Her insan bir 
                kitaptır; onu okumamız gereklidir. 
                
                            
                Tanımadığımız ve anlamadığımız kişiler hakkında nasıl kararlar 
                veremezsek; bir çalışmayı da incelemeden, okumadan karar 
                veremeyiz.  
                
                Mahmut Selim GÜRSEL 
                | 
            
      
              | 
               
              BU ÇALIŞMA TELİF 
              ESERİDİR İZİN ALMADAN  KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
              | 
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com         
          | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          02  | 
      
      
        | 
         
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
              
                  | 
            
      
        | 
          
           
             
             
            
          
          
             
            
  
  GÜRSEL 
            YAYINEVİ ve ÇORUMLU 
  DERGİSİ SAHİBİ 
            
          
  
          
             
             
            
          
          
          
  
  1947 
  tarihinde babamın subay olarak bulunduğu Erzurum'da bir at arabasında doğum
  evine giderken doğmuşum. Babam  Eminsu Ali Rıza Gürsel,annem ise Fahriye
  hanımefendi idi.  
  
  
           
          
  
  İlkokula
  İskenderun'da başladım. Ankara' da bitirdim. Ankara Yenimahalle 
  Ortaokulunun birinci  sömestrsinde  babamın  emekli olmasından
  dolayı 1960 yılında Çorum'a gelince Atatürk Ortaokuluna devam ettim. Babamın
  "oku da oğlum ceketimi satar  seni  okuturum" diyerek
  bana yaptığı nasihatleri ters tepki  yaptı. İlkokul sıralarında okuyarak 
  pilot olmanın düşlerini kurardım. Bu hayalim gerçekleşmedi. Babamın baskısı 
  karşısında babama okumuyorum diyerek
  okulu birinci sınıfta bıraktım. Marangoz çırağı olarak Azmi Başar ustanın
  yanına girdim.  Askere gidene kadar ustanın yanında çalıştım. 1967
  tarihin de askerlik dönüşü, 28 Mart 1969 Ankara  Emniyet   Müdürlüğüne
  teknisyen  olarak göreve  başladım.  Ortaokulu dışarıdan 2
  yılda bitirdim 09 Ekim 1972  tarihinde polis memuru olarak Ankara'da 
  altıncı şube ve kara kollarda çalıştım. 16 Eylül  1973  tarihinde 
  Selma (Kurşuncu) Hanımefendi ile evlendim. 
  10 Temmuz 1978 yılında ayında naklen Çorum İl Halk Kütüphanesine Memur olarak
  geçtim.  Dışarıdan  Çorum Ticaret Lisesini iki yılda bitirdim.
  Kendi kendime Osmanlıcayı öğrenmeye uğraştım, Hat sanatı ile biraz
  ilgilendim 150 ye yakın Ser levham var, Çorum Güzel Sanatlar
  Galerisinde  ve Kütüphane salonlarında bu levhaları sergiledim. 
  03 Ağustos 1988 tarihinde İl Halk Kütüphanesi Müdür yardımcılığına
  atandım.    
          
                
           
          
                
          
  
  1990 
  tarihinde ilk kitabım olan Dewey Onlu Tasnif isimli kütüphanelerdeki kitapların tasnifi 
  yapılan kitabı 10 yıllık bir
  araştırma ve çalışma iye "Alfabetik Onlu Tasnif Fihristi (Dewey)" kitap 
  haline getirip Kültür Bakanlığına sundum.   Kitabımdan Türkiye'deki 
  bütün kütüphanelere  dağıtılmak  üzere 1000 adet satın aldılar. 
           
          
  
          
          
  
  
  
          Marangozluk,oymacılık, polis memurluğu,memurluk  ve  idarecilik
  yaptım. Her çalıştığım meslekte çeşitli önemli olaylar oldu ise de son
  çalıştığım kurumda  bence en önemli bir hatıramı anlatmak
  istiyorum: Kütüphanedeki çalışmalarım  ve " El  Yazması
          
  
          Kitapların Çorum'da kalması için verdiğim 
  çabalar neticesinde  Bitlis Tatvan’a tayin edilme olayım
  beni çok yıktı. Fakat bu  üzüntümün  boş olduğunu 
  zamanla  gördüm. Rabb’imin  izni  ile Hacca gitmek nasip
  oldu, iki kitap daha yayımladım ve elinizde bulunan bu derginin çıkmasına vesile
  oldum. Mesleklerin  insanlara sağladığı maddi avantaj olarak,evinizi
  geçindirecek,namerde muhtaç  etmeyecek  avantajından 
  başka,manevi olarak;sizin yaptığınız işlerle ilgili karşılaştığınız
  problemleri değerlendirirseniz avantajların neler olabileceğini hayat
  okulundan  öğrenmiş  oldum.
           
  
          1993 yılında Türkiye'deki bütün 
          kütüphanelerde bulunan " El Yazması " kitapların Ankara Milli 
          Kütüphanesine toplanma kararı veren Kültür Bakanlığına karşı Çorumlu 
          hemşerilerimi haber dar ettim, mahalli radyodan ve gazeteler ile parti 
          il Başkanlarını ile Millet Vekilimiz Adnan Türkoğlu ve Belediye 
          Başkanımız rahmetli Turan Kılıççıolu'nun destekleri ve diğer 
          kuruluşların da katkısı ile "El Yazma kitapları" Çorum'da kaldı. Açık 
          öğretim için üniversite sınavlarına girip kazandım. İkinci sınıfta 
          iken Çorum'a tam teşekküllü bilgisayar ortamında bir kütüphane 
          kazandırmaktır. Yazma kitapların korunması ve Çorum'da kalması için 
          yaptığım girişimim yüzünden 25 Nisan 1994 tarihinde Tatvan Bitlis'e 
          Müdür olarak tayinim çıktı, tayin edildiğim yere gitmeyerek 
          emekliliğimi istedim.  
 
          1994 Tarihinde nasip oldu eşimle 
          birlikte Hacı olduk. 
          
           
          27 Mayıs 1998 
          tarihinde Çorum'da ilk Kültür Bakanlığından tescilli "Gürsel Yayınevi" 
          tarafımdan açıldı.  
           
  
         
           
          
                
  
  Yazı yazmaya
  beni  kimse  teşvik  etmedi   Kütüphane için
  hazırladığım  kitap beni  yazmaya teşvik etti. Yazılarım mahalli
  basında yayımlandı. Yazılarımdan dolayı bir ödül almadım; fakat kitapları ve
  bu dergi benim için en büyük ödüldür.    
          
   
  
  Yayımlanmış çalışmalarım : 
   
          
  
  
          
  
  "
  Alfabetik Onlu Tasnif Fihristi (Dewey) Haziran 1991 ",    
          
  
  "Çorum
  97 1997"
          
  
  "Çorum'da Yatan Meşhur Yatırlar Haziran 1997- 2. 
  basım 1998",
          
  " Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve 
  Edebiyat Dergisi Temmuz 1998,
          
  " Sarı Çiğdem Şiir Defteri  Mart 2002" ,  
   
          
  
  “Çorum 2002” adlı basılmış çalışmalarım 
  bulunmaktadır.    
          
  "Menakıb-ı Koyun Baba 2004"
          
  
          "Çorum Yemekleri 2004 Eşimin 
  Çalışması" 
          
  "Hacım Ağustos 2007"
          
          "Çorumlular ve Çorum'a Hizmet Edenler 
          Temmuz 2008"
          
  
           
  
  Bakanlığa
  sunulmuş;"Alfabetik Türk ve Yabancı Yazarlar Fihristi" ve "Ne
  Nerede Başlıklı Arama Fihristi" basım için  hazır 
  beklemektedir.  Yazılarım  daha çok araştırma dalı ile makale
  türüdür. Tiyatro çalışmalarım, şiir ve  hikaye denemelerim
  bulunmaktadır.   Şu  anda  dergimde yazılarım çıkıyor.
  Benim okuyucularıma  diyeceklerim  şudur ki. Doğru bildiğiniz
  konuları savunun. Bu  savunmanız  size belki tepkiler getirecektir.
  Bu  tepkileri inceleyerek doğru olup olmadığını araştırın.   
   
          
  
           
          
                
  
  Saygılarımla.  
  
          
                
                  | 
            
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
              | 
               
              BU ÇALIŞMA TELİF 
              ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
          03KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
        
          
             - 
            HIRSIZLAR!
 
          
          
             -             Emek. Bu kelimenin manasını bilmek bile insanın 
            tüylerini diken diken etmekte. Fakat heyhat. Adamların özü hırsız 
            olursa senin elinden gelen ne ki? Sadece kanunların sana verdiği 
            haklara sığınmaktan başka çaren yor. O da belirli bir zaman 
            içerisinde görüp eserini çalanlar hakkında gerekeni yapman. 
            Yapamazsan hırsıza kolaylık sağlamış olduğun da cabası.
 
          
          
             -             Birkaç kere yazdım. Yine yeri gelmişken 
            bilmeyenlerde öğrenmiş olurlar. Biliyorsunuzdur. Benim 1997 
            tarihinde yayınladığım “ÇORUM 1997” isimli geniş bir Çorum tanıtım 
            kitabım var. Bu kitabımı birçok kişiye verdim. Bu verdiklerimden 
            birisi kitabımın inanın tamamını özetleyerek dizinine kadar kendi 
            çalışması diye yayınlamıştı. Görenler ve bilenler gülerek bana. Yahu 
            o adama kitabının özetini yayınla diye yetki mi verdin diye 
            sormuşlardı.
 
          
          
             -             Bu hikâyenin bir başka sürümünü geçen ay içinde 
            gündeme geldi. Bir kendisini bilmez aklı sıra beni onura edecekmiş 
            gibi gözükerek yolda bana dedi ki:
 
          
          
             -             - Valilik bana görev verdi. Çorumluların hayat 
            hikâyelerini derleyeceğim. Senin kitaplarda bulunan hayat 
            hikâyelerini de alacağım ve senin kitaplardan aldığımı belirteceğim 
            dedi. Tansiyonum fırladı. Cevaben:
 
          
          
             -             -Yazsan ne yazar, yazmazsan ne yazar. “Balık 
            bilmezse Halik bilir” dedim ve ilave ettim. İstersen e-postana ben 
            yollayayım bir daha yazmakla uğraşma dedim. Yanından uzaklaştım. Bu 
            adam bide emekli eğitim görevlisi ve bir okulunda epey zaman 
            müdürlüğünü yaptı. Bir gazete de köşe yazısı yazıyor. Neyse; eve 
            geldim Internet’ten Valiliğe ve gazetenin iki e-postasına aşağıdaki 
            mesajı çektim.  “xxxxxxx@mynet.com 18 Mayıs 2008 Pazar 19:02  
            xxxxxxx İLETİNİZ  
 
          
          
             - "Çorumlular ve Çorum'a Hizmet Edenler"
 
            İsimli çalışmam bildiğiniz gibi; 
            http://corumahizmetedenler.corumlu.com 
          
          
             - adresimde 2002 yılından bu güne yayınlanmaktadır.
 
            Bu çalışmam ÇORUM1997 adlı eserimde de bulunmaktadır. 
            Yeni bir çalışma içerisinde olduğum bu 20 yıllık birikim için 
            Valiliğimizin de bir yazara görev verdiği ve bu arkadaşında 
            ayaküzeri ÇORUM1997 den faydalanacağını ve ÇORUM 1997 den aldığını 
            beyan etmesine rağmen yüzüne gelemeyip "İyilik yap denize at, balık 
            bilmezse Halik bilir" diyerek cevap verdim. 
            Bu çalışmalarımın telif eserleri kanunu ile korunmaktadır. Her hakkı 
            yayınevime ait olup, buradan alıntı yapılmamasını arz ederim.   
          
          
             - Bu çalışmam şu an baskı olarak hazırlanmış düzeltmeleri 
            yapılmaktadır.
 
            Mahmut Selim GÜRSEL” 
          
          
             - Bu mesajıma 18 Mayıstan sonra hiçbir cevap gelmedi. Bilgi 
            vermenin ve bilgi istemenin kanunlarla koruma altında olduğu halde.
 
          
          
             -             Gelelim bu arkadaşın bundan önceki araştırmadan 
            toplama bilgi alma işlemini yukarıda bahsettiği Çorum 1997 isimle 
            çalışmamda bulunan “Çorum Basın Tarihi” isimli bölümü gazetesinin 
            köşesinden çalışmalar yaptığını yakında yayınlayacağını yazmıştı. 
            Kendisine söyledim. Arkadaş benim çalışmalarım özgün bir çalışmadır. 
            Ben Kütüphanede çalıştığım için ilçelerdeki bilgileri bizzat giderek 
            araştırarak hazırladım. Sakın ha ki bunları kendin bulmuş gibi 
            yayınlama! Demiştim. Basan tarihi ile ilgili çalışmadan bir daha 
            haber çıkmadı ya da ben haberdar olmadım.
 
          
          -             Bir de şu an şiir yazmak aklıma geldi.
 
          -  
 
          - 
          HIRSIZLAR
 
          - 
          Ne emeğe saygı ne de hürmet var,
 
          - 
          İstediğini izinsiz al yaz, çiz kullan.
 
          - 
          Senin emeğin ona kazandırır paye
 
          - 
          İşte emek hırsızı bu ya buna ne çare?
 
          -  
 
          - 
          Telif eseriymiş, korumalıymış boş
 
          - 
          Hırsız hırsızdır kilit bir bahane iş
 
          - 
          Sen yırtınsan da o hırsız bi haberlere
          
          
 
          - 
          İşte emek hırsızı bu ya buna ne çare?
 
          -  
 
          - 
          Hırsıza görev veren o zavallı bilmez 
          ki,
 
          - 
          Bilse de kısa yol bu ona görev 
          vermesi,
 
          - 
          Yap getir der, emreder çaldığını bilse 
          de
 
          - 
          İşte emek hırsızı bu ya buna ne çare?
 
          -  
 
          - 
          Yazarsın benim çalışmamı kullanman ha
 
          - 
          Külahları değişiriz ondan sonra
 
          - 
          Cevap bile vermeye iktidar değildir
 
          - 
          İşte emek hırsızı bu ya buna ne çare?
 
          -  
 
          - 
          Bu bir değil, iki değil üç değil inan
 
          - 
          Hırsızlık yapanlar dost gözüken insan
 
          - 
          Yüzüne gülüp alır canını bunlar inan
 
          - 
          İşte emek hırsızı bu ya buna ne çare?
 
          - 
          14 Temmuz 2008 Saat 14,30  Çorum
 
         
        
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 113   25 Temmuz 2008  | 
                      
      
    | 
     
                          
     | 
                  
      
              | 
               
              BU ÇALIŞMA TELİF 
              ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          04KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
        
          - 
          ÇORUMLULAR VE ÇORUM’A HİZMET EDENLER
 
          
             -             Uzun yıllardır hazırlamakla meşgul olduğum çalışmamı 
            sonunda tamamladım. Basımına başladık. Yayınevimizin politikası 
            gereği her çalışmamı ben 250 adet olarak iki parti bastırırım. 
            Gerekçesi Çorum’un okuyucu ve yayına değer veren kapasitesi 200-250 
            arası olduğunu Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat 
            dergisi, Sarı Çiğdem Şiir Defteri, Çorum 1997, Çorum’da Yatan Meşhur 
            Yatırlar, Çorum 2001, Menakıb-ı Koyun Baba, Hacım isimli 
            yayınlarımızdan bilmekteyim.
 
          
          
             -             Kitabın basımından sonra bandrol alımı için müracaat 
            yapacağım. Çünkü bandrol almak için kitaba ISBN almak gerekli. ISBN 
            si gelen kitabın basılmadan sonra da bandrol alımı için müracaatta 
            bulunacağım. Bandrol gelmesi de yaklaşık 15-20 gün sürmekte. Bandrol 
            geldikten sonra da talepte bulunan 206 hemşerimize posta ile 
            kitapları gönderilecektir.
 
          
          
             -             Yayınevimizin amacı ticari olmadığında yayınlarımız 
            PTT kanalı ile ulaştırılmaktadır Çorumlular ve Çorum’a Hizmet 
            Edenler çalışmamda sayabildiğim kadar 769 hayat hikâyesi 
            bulunmaktadır. Bu hikayelerin içerisinde Çorum Valileri, Merkez İlçe 
            Belediye Başkanları, Sporcular, Hattatlar, Müellifler, Ulemalar, 
            Çorum yatırları, Çorumlu dergisine yazı veren yazarlarımız ve 
            Şairlerimiz ile Çorumlular bulunmaktadır.
 
          
          
             - 
            Kitap 14x20 ebadında olup kitap 
            ebadında biraz büyütme ve 11 punto ile hazırla ile 276 sayfa olarak 
            yayınlanmaktadır. Kapak için siyah beyaz veya imkân elverirse 4 
            renkli olarak bastırmak istiyorum.
 
          
          
             - 
            Ayrıca bu kitabın CD çalışmalarını 
            da şu an yapmaktayım. Bitirince sizlere buradan bilgi veririm.
 
          
          - 
          Bu kitap hakkında bir sonraki yazım 
          olan “HIRSIZLAR!” başlıklı olan bölümü de okumanızı tavsiye ederim
 
         
                        
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 113   25 Temmuz 2008  | 
                      
      
                | 
                 | 
              
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               
              BU ÇALIŞMA TELİF 
              ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          05KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
        
          - 
          YER ALTINDA BİR DÜKKAN
 
          -             Belediyelerin işi gücü vatandaşın malında mülküne 
          katma değer katmak için uğraş vermekte :-) .  
 
          - 
          Yeni yerleşim yerlerinin imarı ile 
          uğraşacaklarına birkaç kişinin çıkarı için, onlarca kişinin çıkarını 
          hiçe saymaları bu dünyada bile Allah C.C. hoş göreceği bir davranış 
          değildir.
 
          -             Neden böyle yapmak istenmekte onu da bilmek istersek 
          onlara sormamız gerekir.
 
          -             Arif Bey de bir zamanlar aynı düşleri görünür yapmaya 
          çalışmıştı.
 
          -             Dergimizde yayınlanan yazılar ve diğer itirazları da 
          düşünerek bu icraattan vaz geçilmişti.
 
          -             Gelelim başlığı açmaya:
 
          -             1- Yer Altı Çarşısının yapılacağı yerin kotu  Çorum’un 
          kanalizasyonunun kotunun çookkk altında olması burada yapılacak 
          dükkanların sahipleri atık sularının nasıl tahliye edileceğini 
          inceleyelim:.
 
          -             a) Dükkân sahipleri kova kova yukarıya taşırlar
 
          -             b) Bir kat daha aşağıya biriktirme havuzu yapılır,
 
          -             c) Fosseptik çukurlarında biriktiririz
 
          -             d) Nasıl olsa Çorum selden gidecek der akıbetlerini 
          beklerler?
 
          -             e) Arasözle taşıtırlar
 
          -             f) Elektrik motoru ile tahliye ederler
           
 
          -             2-  Yel Altı Çarşısının dükkân sahipleri nasıl 
          aydınlatacaklar?
 
          -             a) Kandil yakarlar
 
          -             b) Mum ile aydınlatırlar
 
          -             e) Elektrik yakarlar
 
          -             3- Yer Altı Çarşısı dükkân sahipleri nasıl 
          havalandırma yapacaklar?
 
          -             a)Yelpaze ile
 
          -             b) birbirlerine üfürerek
 
          -             c) Klima ile
 
          -             4- Yer Altı Çarşısını kimler kiralayacaklar?     
           
 
          - 
          a) Çok para verenler
 
          - 
          b) Kendimiz oturacaksınız
 
          -             c) Sosyete Pazarı esnafına veririz
 
          - 
          d) Uzaylılara kiraya vereceğiz.
 
          -             5- Yer Altı Çarşısının dükkân sahiplerin üstü ne 
          olacak
 
          -             a) Beton olacak
 
          -             b) Asfalt olacak
 
          -             c) Miting alanı olacak
 
          -             d) Sana ne ne olursa olsun.
 
          -             Bu soruları daha da mizahi yönden çoğaltabilirim. Bu 
          işi cıvıtmaktan başka bir şeye yaramaz.
 
          -             Demek istediğimiz; böyle bir işlemi yapsanız bile. 
          Buranın aydınlaması, pis sularının tahliyesi, Temizlik giderlerinin 
          dükkân sahiplerince karşılanması, Burayı koruyacak koruma 
          görevlilerinin hizmet ücretlerinin verilmesi hem dükkan sahiplerini 
          epey külfete sokacak. Bu külfet ise tüketici durumundaki Çorumlulara 
          epey pahalıya yansıyacak.
 
          -             Buraya harcanacak para ile Melik Gazi tepesi İle 
          Kandilkaya arasında genişçe bir köprü yaparak üzerine dükkânlar 
          yaparsınız.
 
          -             Şunu da söylemede satırlarıma son vermek istemiyorum.
 
          -             Bir yıldır Çorum’a kurulan ve kadınlarımızın adeta 
          alış için tiryaki olduklar “Sosyete Pazarı” esnafına bu dükkânları 
          kiralarsınız. Böylece yukarıda bahsettiğim maliyetleri karşılamak için 
          sattıkları mala bindirecekleri için fiyatları normal esnafın sattığı 
          fiyatları da geçerek esnaf da rahatlamış olur.
 
          -  
 
          - Çorum’un Otantik Çöplük Çarşısı Yok Ediliyor
 
          - 
          
          http://copluk.buadresim.com    
 
          - 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 114   25 Ağustos 2008
 
         
                         | 
                      
      
    | 
     
                          
     | 
                  
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          06KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
  - ÇALIŞTIĞINIZ YERDE MSN KULLANIRKEN DİKKAT EDİNİZ!
 
  - 
  Firmanızı ben bilemem. fakat bazı çalışılan 
  yerlerde masanızda bulunan ve işiniz icabı kullanmanız gereken Internet’te 
  buluna ve sizin iletişim için şahsınızın kullandığı MSN (mesajlaşma 
  yazılımları sağlayan) iş için kullanmak mecburi ancak işyerlerinde bu 
  servislerin ve bazı sitelerin neden bloklandığını anlamak zor değil: 
  İşverenler mesai saatleri içerisinde işlerine odaklanmasını ve işlerini 
  yapmasını istiyor. Bazı firmalar bunu kendi filtreleme yöntemleri ile çözmeye 
  çalışsa da elbette iş yerlerinde bilgisayarı kişisel işler için 
  kullanılmasının önüne geçmek zor.
 
  - 
  Normalde de düşünülürse personelin işleri 
  aksattığı, MSN yazışmalarına cevap vermeleri ve bu sıralar adeta bir mantar 
  gibi biten kişisel “blog” hazırlama ve bazı siteleri inceleme alışkanlığı 
  insanları esiri almaş gözükmekte. Yalnız burada dikkat edilecek olan işverenin 
  size ve firmanızın bilgilerini blog sahiplerine verdiğinizi de iki kere 
  düşünmenizin gerekliliğini bilmelisiniz.
 
  - 
  Mesai saatlerinde iş yapamaz hale gelmenin 
  yanında bilgisayarı kişisel amaçlar için kullanmanın daha tehlikeli yanları da 
  var: İş ile ilgili bilgileri tehlikeye atmak gibi:
 
  - "Çalıştığım yerde hızlı bir Internet var, filan siteden şu programı çekip 
  evde kurayım" diyerek indirdiğiniz dosyanın virüslü olması ihtimalinin çok 
  yüksek olduğu ve sizin bu indirdiğiniz dosya ile çalıştığınız yerdeki sistemin 
  tüm hayati Excel, Word dosyalarının kullanılmaz hale getirdiğinizi düşünün?
 
  - 
  Ya da; Yüklediğiniz, yazılımın içinde Truva 
  atının yani casus yazılım bularak iş yerindeki bilgisayar bulaşması sonucu iş 
  yerinin çevrimiçi banka şifreleri o program ile ele geçtiğinde ne olur?
 
  - 
  Veyahut da, sizin kişisel mailinize gelen bir 
  e-postayı açıp sisteme "arka kapı" yerleştiren bir yazılımı yanlışlıkla 
  çalıştırıp sistem güvenliğini tehlikeye attığınızı da düşünün?
 
  - 
  İşinizden olma; atılma haricinde ayrıca 
  başınız çeşitli maddi ve cezai belaya girebilir.  
 
  - Siz siz olun; başkasının bilgisayarında bilhassa çalıştığınız iş yerinde 
  yapacağınız yukarıdaki bahsi geçen ufacık bir hata bütün kariyerinizi, iş 
  geleceğinizi ne hale getirebilir?
 
  - Esas konu şu: İş yerinde bilgisayarı kişisel işler için kullanırsanız, 
  tazminatsız işten atılabilirsiniz.   
 
  - 
  Aşağıdaki karar da size bir ihtar olarak 
  sunmama kızmayınız.
 
  - 
  Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 5.2.2007 Tarih 
  ve E.2006/30107, K.2007/2011 sayılı kararı şöyle:
 
  - 
  4857 sayılı İş Kanunu'na göre de bu işten 
  tazminatsız atılmak için geçerli bir sebep olarak kabul ediliyor. 
 
 
                        
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 114   25 Ağustos 2008  | 
                      
      
           | 
        
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          07
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
        
          - 
          YOL VERDİ KIRKDİLİM
 
          
            - 
            Bir bahar sabahı usanınca arabama 
            atlayarak şöyle yakın bir yere gitmeye karar verdim. Eşim 
            kumanyamızı hazırladı. Termosumuza çayımızı demledi. Dergimizin 
            yazarı olan bir ağabeyimizin köyüne ziyarete gitmek için yola 
            koyulduk.
 
            - 
            Şehirden çıkınca baharın latif 
            kokuları, canlanan haşaratın camlara çapmalarının eşliğinde Osmancık 
            yolu üzerinde bulunan Kırkdilim köyüne doğru yola koyulduk. Keskin 
            virajlar ve haddinden fazla diklikteki yolu aracımızla tırmanarak 
            Gölün yazıya vardık. Şehirde karın adı kalmadığı halde Çorum’un en 
            soğuk noktalarından birisi olan Gölün Yazıda halen kış hükmünü 
            kaybetmemişti. Aracın kaloriferini yakma mecburiyetinde kaldık. 
            Aslında bizim planımız burada bulunan büyük su birikintisinin 
            yanında piknik yaparak köye tok karnımıza gitmek ve ziyaret etmekti. 
            Aracımızı Gölün yazıda bulunan su birikintisinin kenarına kadar 
            aldık. Nevalemizi çıkararak arabanın içerisinde pikniğimizi yaptık.
 
            - 
            Aracın gürültüsünden gölün 
            sakinlerinden olar ördekler kamışların içerisine gizlenmiş olmuşlar 
            ki biraz sonra yavruları ile yüzerek ortaya çıktılar. Gölün yazı 
            denmesi buranın çok eskilerden bu güne bulunmasından dolayı verilmiş 
            ad olsa gerek. Öğlene kadar araçtan gölü seyrettik. Gözümüz suyun 
            verdiği rehavet ile doydu ve ruhumuzu adeta parlattı. Aracımızla 
            yola tekrar koyulduk. On dakika sonra köye gelmiştik.
 
            - 
            Köy adeta boşalmış ve hayalet bir 
            görünüm almıştı. Çorum-Osmancık yolu köyü ikiye bölmesine karşın köy 
            sakinleri şehrin yakınlığından dolayı Çorum’a taşınmışlardı. Ekrem 
            Ağabeyimizin evini soracak kimse bulamadık. Önce camiden tarafa 
            aracımı sürerek oradan sorarım düşüncesi ile camiye doğru gittik. 
            Gittiğimiz iyi olmuştu. Cami dağıldı ve beş cemaat çıktı. Birisi 
            imamı, birisi müezzini birisi de Ekrem Ağabeydi. Aracın kapısını 
            açtım:
 
            - 
            -Ağabey biz seni ziyarete geldik 
            dedim. Çok sevindi arabaya binerken bizim hanıma:
 
            - 
            -Hoş geldiniz gelin hanım dedi. Evi 
            tarif etti ve eve gittik. Götürdüğümüz çoban armağanı çam sakızı 
            hediyemizi takdim ettik. Biraz hoşbeşten sonra sofra sermeye 
            kalkınca bizim karnımız tok dedik. Güldüler. O zaman bal yiyin diye 
            takıldılar. Bir tabak dolusu kaymak ve bir tabak dolusu eski kovan 
            (sepet) balı sofraya konuldu. Buyurun dendi. Hanım ve bende şeker 
            olduğundan yanaşmak istemedik. Ekrem ağabey:
 
            - 
            -Çocuklar yiyin korkmayın bu halis 
            yayla balıdır. Şeker katkısı yoktur. Şeker hastaları makul zaman 
            içerisinde yiyebilirler. Dedi. Çatalı aldım baldan bir miktar aldım 
            çok lezzetliydi ve içerisinde bazı maddeler vardı. Tereddüt ettiğimi 
            görünce:
 
            - 
            - O gördüğün polendir. Şifa verici 
            maddedir. Arının çiçeklerden toplayarak kendisine yiyecek olarak 
            getirdiği tabii antibiyotikli bir maddedir. Polenli petek balını her 
            yerde bulamazsını diyerek yememizi teşvik etti. Biraz oturunca Ekrem 
            ağabey:
 
            - 
            - Haydi yediklerinizi yakın biraz 
            yürüyelim dedi. Hanım:
 
            - 
            - Ben otururum. Siz gidin dedi. 
            Ekrem ağabeyin evi caminin karşısındaki yolun karşı kısmında idi. 
            Oradan geçen yoldan yürümeye başladık. Bana dönerek:
 
            - 
            - Bu yolun nereye doğru gittiğini 
            biliyor musun? Diye sordu. Bende:
 
            - 
            - Hayır ağabey bilmiyorum. Nereye 
            gidiyor? Diye sordum. Anlatmaya başladı.
 
            - 
            - Adını aldığı Kırkdilim yolunun,15 
            dilime düşüren askeri istikam subaylığından emekli Galip Beydir. 
            Kırkdilim yolunun ilk açıldığını bilen, gören yoktur. Bilindiği 
            gibi, bu yoldan at, merkep ve eski öküz kağnısı geçebilirdi. Kağnı 
            ve arabalar az bir yükle yokuş yukarıya çok zor çıkarlardı.
 
            - 
            1939 senesine kadar Çorum'dan 
            Osmancık'a veya Kargı'ya tayin olan memurların eşyaları deve ile 
            yapıldığını çok gördüm. Develerin geri dönüşlerinde Kırkdilim 
            yokuşunu gördüğü zaman acı acı mangırdarlardı.
 
            - 
            1938 yılında Vali Salih Kılıç Bey 
            Çorum'a geldi. Kırkdilim yoluna bir çare aramış olacak ki; Kırkdilim 
            köyüne gelerek köyün ileri gelenlerini topladı. Bu yolun 
            görülebileceği yere kadar yaya gidildi. Uzaktan yolun bir keşfini 
            yaptılar. Köye döndüklerinde Vali Bey Laçin'e bir atlının gitmesini, 
            Nahiye Müdürü olan Kazım Beyi alıp getirmesini emretti. Kazım Beyin 
            çevrede lakabı “Kara Müdür”dü. Kazım Bey geldi, konuştular. Vali Bey 
            Çorum'a, Kazım Bey Laçin'e döndüler.
 
            - 
            Birkaç gün sonra Kazım Bey köye 
            geldi,Vali Beyin geleceğini söyledi. Bir süre sonra Vali Bey Köye 
            geldi. Arabasından kısa boylu 60-70 yaşlarında bir ihtiyar çıktı. 
            Vali Bey Kırk dilim Muhtarı Mahir Çiftçi'ye hitaben: Bu bey istihkâm 
            subaylığından emekli. İsmi Galip Beydir. Kırkdilim yolunun etüdünü 
            yapacak. Yardımcı ol, sende misafir kalsın dedi ve Çorum'a döndü.          
             
 
            - 
            Ertesi gün Muhtar Mahir Çiftçi 
            köylüyü topladı. Herkes kazma kürek alsın, yol etüdü yapılacak, 
            kazık çakılacak dedi. Köylü kazma küreği alarak Kırkdilim yolunun 
            başına geldiler. Bu sırada Kazım Bey de oraya geldi. Galip Bey yaşlı 
            olması ve ayağındaki ufak aksamadan dolayı yol yürüyemiyordu. 
            İşçiler onu taşıyorlardı. Galip Beyin dediği yerlere kazıklar 
            çakıldı. Bu ara Kırkdilim'den İsmail Sorgun, Kazım Uysal ve Şakir 
            Laçin işçilerin başına çavuş seçildiler. Bu şahıslar 1930-1932 
            tarihleri arasında Vali Cemal Bardakçı zamanında da ormandan Laçin'e 
            inen yolda çavuş olarak çalıştılardı.
 
            - 
            Kara Müdür çok dirayetli bir adamdı. 
            Köyden köye bekçi göndererek muhtarlara köylüyü toplatıp, her 
            vatandaşın 20 gün imece olarak bu yolda çalışacağını bildirmesini 
            söyledi. Yol inşaatı başlayınca yakın köylerden gelenler sabah gelir 
            akşam köylerine dönerlerdi. Uzak köyden gelenler ise yola yakın yere 
            kendi imkanları ile çadır kurarak kaldılar. Galip Bey ve Kara Müdür 
            altı ay yazı burada geçirdiler. Kırk dilimli yolu istikam subayı 
            Galip bey on beş dilime indirdi. Bu yolun tamamlanması iki yılı 
            aldı. Bu yolda çok insan çalıştı. Bu yol yapılırken İkinci Cihan 
            Savaşı, açlık, yoksulluk zamanında imkansızlıklarla yapıldı. Bu 
            zamanda iş makineleri olarak kazma, kürek, el arabası, geçkere ve 
            kova kullanılıyordu. Dört metrelik yol yarması için kazma, kürek 
            gücü ile yaptılar. O zamanlar kompresör olmadığı için kayalar elde 
            murç balyozla kırk santim delinir, dinamit yerleştirilir atılırdı. 
            Bu yol kış hariç yazın çalışıldı. Bu günkü eski Kırkdilim yolu,Vali 
            Salih Kılıç,Kara Müdür Kazım Bey ve Emekli Galip beylerin 
            cesaretleri ile meydana geldi. Dedi.
 
            - 
            Bende kendisinden bu arılarını 
            yazarsanız dergimde yayınlanır dedim.
 
            - 
            Sözümüzü kırmadılar eskiye ait 
            anılarını yazdılar bende yayınladım. O şimdi gerçek yerinde. Allah 
            Razı olsun. Arkasından bir bilgi bırakarak gitti. Ben de görevimi 
            yaparak Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat dergimin 
            2000 yılının Kasım ayı 23. Sayısında onun ismi ile yayınladım.
             
 
            - 
            Bir gezi bir yakın tarihin meydana 
            çıkmasına sebep olmuş, bir yazar edinmiş ve yazılarını 
            yayınlamıştım. Daha sonra bu yolda terk edilerek şimdi kullanılan 
            yol yapılmış ve kullanılmaktadır. Çorum’u Laçin, Osmancık ,Dodurga, 
            Hamamözü ve etrafındaki köylere bağlayan tek kestirme yoldur
 
            - 
            Bu anı ile Ekrem Solak Ağabeyimizele.
 
           
         
    
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 115   25 Eylül 2008 
                         | 
                      
      
                | 
             | 
              
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          08KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
          | 
             
             
            ÇÖPLÜKLE UĞRAŞMAK İSTİYORSANIZ; İŞTE ÇÖPLÜK
            
            
               
                   
             
            Bu bizim insanlarımız yönlendirmeleri ne yazık ki 
            yanlış anlıyorlar. İşte size bir örnek, hem de çok önemli bir örnek.
            
            
            
            
            
                        Çorum’da “Çöplük Çarşısı” nı bilmeyeniniz yok. Bizim 
            sitemizde de bulunan;
            http://copluk.buadresim.com  yani Çöplük diye andığımız ecdattan 
            kalma , değerli ve kıymeti bilinmeyen, yıkılarak yer altına 
            gömülecek bir çarşıda güncelliğinin resmi mercilerce devam 
            ettirildiği, karşı çıkanların çoğunlukta olmasına rağmen Çorum için 
            olmazsa olmaz felsefesini benimsemiş, dediğim dedik öttürdüğüm düdük 
            misali ,yapılınca Çorum’a faydadan çok zararı olacak bir girişim 
            olan ve bir çok esnafı mağdur etmeleri yetmez gibi bu esnafları da 
            yapılabilirse yer altına indirerek ülkemizin zaten dar olarak 
            ürettiği elektriğin çokça ve mecburen kullanılacağı bir mekan olan, 
            burasının kanalizasyon ve havalandırma vesaire işlevlerini de 
            elektrikle yapılacağı müthiş bir elektrik tüketim masraflarla 
            tebelleş edecekleri, bu masrafları sonucu yine tüketici fatura 
            edileceği  Çorum'da bululan insanlarımızın ödemek için fazladan para 
            ödeyeceği ve buranın üzerinde betondan bir alan için yapılacak 
            masrafın AŞAĞIDA YAZDIĞIM VE RESİMLEDİĞİM YERİN ISLAHI İÇİN 
            KULLANILMASININ ÇORUM İÇİN DAHA ÖNEMLİ VE ÖNCELİKLİ OLDUĞUNU 
            buradan yazmamın hiç bir şeyi değiştirmeyeceği gibi, beni 
            destekleyecek bir Allah’ın kulununda çıkmayacağını bilerek en 
            azından DOĞRU BİLDİĞİMİ kendi sitem de olsa yayınlamak istedim.
             
            
            
                         Çöplükler; o toplumun medeniyet görüntüsüdür diyen 
            kişi her halde derli toplu çöplükler için bu sözü söylese gerek.
            
            
            
            
                         Bizim Çorum’un çöplüğü çöplük değil bir atıklar 
            deposu olarak karşımıza çıkmakta. Katı atıklar ve sıvı atıklarla 
            birlikte, tıbbi atıklarında aynı mekânda birazcık birbirlerine uzak 
            gibi gözüken alanlarda olmasından başka bir özelliği olmayan atık 
            toplama alanı bütünlüğü sayabiliriz.
            
            
                         Atıklar; pek çok kişiye de ekmek kapısı olmuş 
            durumdalar. Burada plastik ve diğer atıkları toplayarak geçimlerini 
            sağladıklarını görmek ve onlarla da konuyu konuşmak istediysem de bu 
            konulara pek yanaşan olmadı. Hatta resimlerini çekerken bile resim 
            karesinden çıkmak için adeta kaçtılar. Ne de olsa ekmek kapılarından 
            olma durumu var.
            
            
                         Atık birikim alanında 2005 den bu güne epey 
            birikimin olduğu gözükmekte. Bu birikimlerin ekonomiye 
            kazandırılması ve geri dönüşümü olan atıkların de yeniden 
            ayıklanarak işlenmesi gerekli değil im? Burada gömülerek kalacak ve 
            daha önceki çöp dökme alanı gibi gömülerek kayıp edilecek mi?
            
            
             
                        Bence burada tekrar edeceğim yatırım Çorum’un merkezinde 
            bulunan ve “ÇÖPLÜK” diye anılan yerin
            http://copluk.buadresim.com  düzenlemesine ayrılan para ile; 
            Çorum Katı ve Sıvı Atıklarının döküldüğü alan olan Çöplükler 
            topluluğunun düzenlenmesine harcanması Çorum’un daha sağlıklı bir 
            taban suyu ile tarım ile hayvan ve insanların bilinmeyen 
            toksinlerden meydana gelecek zararlardan korunmasına harcanmasının 
            uygun olduğunu düşünmek istemeyenlerin adını sizin koymanızı rica 
            ederim. 
            
          
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 116   25 Ekim 2008  | 
        
      
          | 
             | 
        
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          09KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
  - MERHABALAR!
 
  -             Bu gün; 01 Kasım 2008 Yer İskilip Çorum 
  yolu. Eşimle birlikte bu yol üzerinde bulunan kaynak pınarlarından birisinden 
  su  doldurarak Çorum’a doğru geliyoruz. Eşim:
 
  -             - Hacı! İki yıldır pancar (şeker pancarı) 
  yemiyoruz. Gelirken bir kişi tarlada pancar söküyordu. Parası ile birkaç tane 
  aslanda bu yıl hiç olmazsa yesek. Dedi. Bende:
 
  -             - Oraya gelince haber ver isteyelim. 
  İsteyenin bir yüzü kara vermeyenin iki yüzü kürü dedim. Biraz sonra hacı 
  hanım:
 
              -Hacı burası şu karşı tarla. Dedi. Bende arabayı durdurdum. İndim 
  yalnız çalışan kişiye doğru yöneldim. Aramız 150 metre kadar vardı. Yaklaştım: 
  -             -Merhaba! Kolay gelsin. Dedim. Tarlada 
  çalışan yüzüme bakarak:
 
  -             -Merhaba Mahmut Amca! Satalı tıraş 
  ettirmişsin tanıyamadım. Hoş geldin! Diyince şaşırdım ve sordum:
 
  -             -Sağ ol yeğenim fakat ben sizi 
  hatırlayamadım. Dedim. Güldü.
 
  -             -Tabii hatırlayamazsın. Ben lisede okurken 
  Kütüphaneye gelirdim. Herkese bilgi verdiğin gibi benim ödevlerim içinde 
  kaynak gösterirdin. Çorumlu 2000 Dergisini çıkardın, birkaç tane de kitabın 
  bende var. Diyince. Hay Allah! Ben şimdi bu adamdan nasıl pancar isterim ki. 
  İçinden tanışlık gösterdik pancar istedi der diye düşündüm. Ve başka konu 
  açtım:
 
  -             -Yeğenim neden yalnız çalışıyorsun?
 
  -             -Hocam! Pancar eskisi gibi getiri 
  getirmiyor. Ben adam tutarsam bana para kalmaz. Kendim sürdüm, ektim, kendim 
  de pancarı söküyorum, yeşilini kesiyorum. Bunları ben yalnız yapmazsam ekmek 
  parası bana kalmaz. Diye cevap verdi. Ne diyebilirdim ki. Bir zamanlar sulak 
  yerlerde tarlası olan köylü dört yılı iple çeker birkaç kuruş menfaatimiz 
  olsun diye çabalardı. Ben bir şey diyemedim. Tarım öldü diyenler doğru 
  söylüyorlar diye içimden düşündüm ve:
 
  -             -Yeğenim; bana müsaade. Arabada Hacı yengen 
  var. Yolcu yolunda gerek. Saha kolay gelsin. Dedim. Döndüm arkamdan seslendi.
 
  -             -Hocam ! Tarlanın sonundan pancar al. 
  Tadına bak dedi. 
 
  -             -Teşekkür ettim. Üç tane alarak arabaya 
  bindim. Hacı hanım:
 
  -             -Niçin az aldın diyince sadece güldüm.
 
 
                        
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 117   25 Kasım 2008  | 
                      
      
    | 
      | 
                  
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          10KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
        
          - 
          BİR KAÇ SORUNUN CEVABI ÇEVREMİZDE NELER 
            OLUYOR?
 
          -             Birkaç aydır grubun cevaplamadığı bir sorular dizinin 
          ben cevaplayayım dedim.
 
          - 
          Çevremiz; bizim yaşadığımız dar 
          alandan çok Dünyanın ve Atmosferin dışındaki faydalandığımız ve 
          faydalanmadığımız alanların tamamıdır. Bu alanların bizi tamamı ile 
          ilgilendirmeyen hiçbir yeri yoktur. Yaşadığımız gezegeni bilmemiz ve 
          temiz tutmamız gerekli, ondan bir şeyler alarak faydalandığımızda da 
          gerektiği kadar ve kirletmeden almalıyız.
 
          - 
          Dergimizde sorular sorulara gelince 
          kendi bilgilerimi sizlerle paylaşmak istiyorum:        
           
 
          - 
          Birinci soruda sorulan “KUTUP AYISI 
          İLE HAVANIN İLİŞKİSİ SİZCE NEDİR?” sorusuna benim verebileceğim cevap 
          şudur:
 
          - 
          “ Kutup bölgesinde yaşayan etobur 
          canlılardır. Ortalama 800 kilogramağırlığında ve boyları 2,5 metreye 
          erişebilen buzlarla kaplı bir yaşama alanında yaşadıkları, beyaz kalın 
          kürkleri olan canlılardır. Beslenme alanları da burada yaşayan 
          canlılarla olur. Havaların ılık gitmesi bence onların erken veya geç 
          uyanmalarına etken bir olgu olarak karşımıza çıkabilir. Bu erken 
          uykudan uyanmaları da onların beslenme ve üreme dengelerini bozabilir. 
          Bu düzenin bozulması ile de onların soylarının tükenmesi baş 
          gösterebilir.  
 
          - 
          Her canlının kendisine göre bir 
          işlevinin olduğu artık bilinmektedir. Bu işlevin ortadan kalkması ile 
          diğer canlı topluluklarında hızlı artışlar olabilir ve diğer 
          canlıların alanlarına tecavüz etme gibi bir olay meydana gelir. Nasıl 
          insanlar olarak biz doğada yaşayan canlılar olarak ormanları kesip yok 
          ediyorsak, diğer yabani ortamı parçalıyorsak Kutup ayılarının da yok 
          olmaya havaların ısınması veya soğuması ile ilgisinin bulunduğuna 
          inanıyorum.
 
          -             İkinci soruda sorulan ”KÖMÜRLE ISINMA İLE DOĞAL GAZ 
          ISINMA ARASINDA NE KADAR OKSİJEN YAKMA FARKI VAR? “  
 
          -             Bence yaşadığımız alanlarda oluşan hava kirliği oranı 
          olarak gösterilen ölçümler ve bilhassa o bölgede yaşayan hassas 
          insanların soludukları hava ile ölçülmelidir. Zaten bu konuyu 
          araştırmak isteseniz de detaylı avamın anlayacağı dilden yazılar 
          bulmanız zordur.
 
          - 
          Benim yaşadığım yerde kömür yakılırken 
          havanın kirliğini ciğerlerimiz hisseder, kömür tozu zerrecikleri ise 
          burnumuzda ufakta olsa bir birikim meydana getirirdi.
 
          -             Burası doğal gaza dönüşünce sadece burnumuzdaki kömür 
          tozu birikimleri kalktı fakat soluk almamız yani oksijen miktarı 
          oldukça düştüğünü yaşlılarda hissetmektedirler. Hava akımının çok az 
          olduğu sokaklarda karbondioksit çoğunluğunu daha çok hisseder olduk. 
          Zaten bu kömür yakılmasının hava kirliğinden çok bazı para olaylarına 
          dayandığını da hepimiz bilmekteyiz. Öz kömür kaynaklarımızı 
          kullanmamakta ısrarımız bazıların dışarıdan getirdiği kömür ile 
          ceplerini doldurdukları ve ülkemizin dövizlerini kendi çıkarlarına da 
          harcadıkları görüşündeyim.  
 
          - 
          Üçüncü soruda sorulan “GÖKTEN ÇAMUR 
          YAĞDIĞINA ŞAHİT OLMUŞSUNUZDUR. BUNUN GEREKÇESİ SİZCE NEDİR?”  
 
          - 
          Gökten gelen yağıştan önce Afrika’dan 
          rüzgarlar etkisi ile gelen toz zerreleri yağmurla adeta çamuru andıran 
          yağışlarla yer yüzüne inmektedir.  Zaman zaman yaşlıların “Gökten 
          başımıza taş yağacak” dediklerini duyardık. Son 20 yıldır iklim 
          değişikleri ve meteorolojik etkenlerle Afrika’dan ithal sıcak hava, 
          toz zerreleri, çöl kumları gibi bizlerin iklimleri zedelediğimizin 
          delili olan olaylara şahit olmamız bunun işaretidir.  
 
          - 
           Dördüncü soruda sorulan” HAVA 
          KİRLİLİĞİ İLE MEVSİMLERİN ALAKASI SİZCE VAR MI? ”
 
          - 
          Hava kirliği atmosferimizdeki kirliğin 
          belirti olarak önümüze gelmiş bir problemimizdir. Bu sıkıntıyı 
          yaşayanlar olarak bizler yaptık ve yapmaya devam etmekteyiz. Havanın 
          mevsimle alakası bilinen gerçektir. Dünyamızın yörüngesinde yaptığı 
          eğilimler neticesinde mevsimler meydana gelmektedir. Mevsimlerin 
          Dünyanın yörüngesindeki olaylardan başka havamızın kirliği ve diğer 
          çevre kirlilikleri nedeni ile mevsim dışı yağışlar, sel baskınları ve 
          kimyevi atıklar olan yağışlar zaman zaman gözükmektedir. Bunda yine 
          bizlerin Dünyamızın akciğerleri olan bitki ve ağaçları yom etmemizin 
          büyük öneminin olduğun düşünmekteyim.
 
          - 
          Biz artık geldik geçiyoruz demeden 
          ileriki kuşaklara miras bırakacağımız yeşil kuşaklar ve temiz ve bol 
          oksijenli bir dünyayı yeniden kurmak için çalışmalar yapmalıyız.
 
         
        
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 117   25 Kasım 2008  | 
                      
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         11KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
        
          - 
          YILBAŞI
 
          -            Hicri Takvim Müslümanların gördükleri baskılar bir 
          yerden başka bir yere göç etmesine verilen isimdir. Hazreti Ömer 
          zamanında kabul edilen Hicri takvim Müslüman ülkeleri tarafından resmi 
          veya gayri resmi olarak kullanılmaktadır.
 
          - 
          Hicri Takvim 12 kameri aya göre 
          düzenlendiğinden 354 güne denk gelir. Hicri Takvimde yılbaşı Muharrem 
          ayının 1'inde gerçekleşir. Hicri Takvim Miladi takvime göre yılbaşı 
          her yıl 11 gün önce gerçekleşir. Miladi takvime göne kutlanan bayram 
          ve dirini günler devamlı on bir gün önceye gelir. 2009 yılında Miladi 
          Yılbaşı 14 Aralık 2009 gününe denk gelmektedir.  
 
          - 
          Jülyen Takvimine göre 1 Ocak; Ancak en 
          büyük 12 Doğu Ortodoks Kilisesinin sekizi, iki tarihin aynı güne 
          geldiği Güncellenmiş Jülyen Takvimini benimsemiştirler, Doğu Ortodoks 
          Kilisesi'nde yılbaşı (İsa'nın sünnet yıldönümüne de denk gelen) 14 
          Ocak'da kutlanır. Doğu Ortodoks Kiliseler, Hıristiyanlıkta monofizit 
          görüşe sahip olup, 451 yılında yapılan Kadıköy Konsili'nin kararlarını 
          tanımayarak ayrılan doğu kiliselerine denir.
 
          - 
          Miladî takvim ya da Gregoryen takvimi, 
          Jülyen takviminin yerine Papa XIII. Gregory tarafından yaptırılan 
          takvim. Milad'ı tarih başlangıcı ve Dünya'nın Güneş etrafındaki dönüş 
          süresi olan 365 gün 6 saatlik zamanı "1 yıl" olarak kabul eder. 
          Dünyada en yaygın olarak kullanılan takvimdir. Türkiye de kullanılan 
          Gregoryen Takvim'inin yılın ilk resmi günüdür.  
 
          - 
          Ülkemiz dede Yanlış bilinen ağaç 
          süsleme ve hediyeleşme gibi aktiviteler yılbaşında değil, Noel'de 
          gerçekleştirilir. Bir Hıristiyan bayramı olan ve İsa'nın doğuşunu 
          kutlayan Noel'den tamamen ayrı olarak kutlanır. Ancak bazı ülkelerde 
          Noel ve Yılbaşı tatilleri birleştirilir. Ülkemizde yaşadığı bilinen 
          Noel Baba diye adlandırılan Nicholas (Noel Baba) günümüzden 1700 yıl 
          kadar önce, Akdeniz kıyısındaki Patara/Ovagelemiş’te doğmuş. Hayatı 
          boyunca da, Patara’nın yakınındaki Mira/Demre’de yaşamış Babasından 
          kalan servetle yoksullara yardım etmiş ve ünü yayılır. Bir anlatıda 
          da: Nicholaos hacı olmak üzere Kudüs'e gider. Geri dönüşünde fırtınaya 
          tutulan gemiyi dualarıyla batmaktan kurtarır, ayrıca denize düşerek 
          boğulan bir denizciyi de diriltir. O günden sonra Aziz Nicholaos 
          denizcilerin de koruyucu azizi olarak kabul edilmiştir.
 
          - 
          Roşaşana İbranice yeni yıl Musevi 
          yılbaşıdır. İbrani Takvimine göre, Tışri ayının ilk ve ikinci günü, 
          Yılbaşı olarak kabul edilmektedir Hamursuz Bayramı'ndan 163 gün sonra 
          kutlanır. Roşaşana'nın kutlandığı gün yıldan yıla değişmektedir.
 
          - 
          Musevi takvimine göre yılbaşıdır ve 
          dünyanın her yerindeki Museviler tarafından bayram olarak kutlanır. 
          İki gün süren bayram boyunca ailece yemekler yenilir Havra 
          (sinagog)'da bayram'ın ikinci sabahı senenin iyi geçmesini dilemenin 
          sembolü olarak koç boynuzundan yapılan Şofar isimli çalgı çalınır. 
          Roşaşana'nın kutlandığı gün boyunca Yahudilerin haftalık tatil günü 
          olan Şabbat günü yani cumartesi günü olan yasaklar geçerlidir.
 
          - 
          İran takviminde yılbaşı Norous 
          (Nevruz) olarak anılır ve ilkbaharın başında kutlanır (20 veya 21 
          Mart).
 
          - 
          Çin yılbaşı her yıl ilk kameri ayının 
          yeni Ay gününde kutlanır, ki bu da kabaca ilkbahara denk gelir. Çin'de 
          yılın en önemli bayramı konumundadır. Tam tarihi, Miladi takvime göre 
          21 Ocak ile 21 Şubat arasına düşer. 12 Hayvanlı Takvimi Dìzhī veya  
          Shíèrzhī; Japonca: Jūnishi veya Eto, Çin kökenli olup Asya'da yaygın 
          olarak kullanılmış takvim, aynı zamanda bir sistem olarak 
          bilinmektedir. 12 yılın 5 katı olan 60 yıllık devreleri ile 
          Göktürkler, Uygur Türkleri, Tuna Bulgarları, İdil Bulgarları da 
          kullandıkları bilinmektedir.
 
          - 
          Tayland, Kamboçya ve Laos'da yılbaşı 
          13 Nisan'dan 15 Nisan'a kadar kutlanır. Özellikle Tayland' bu kutlama 
          su dökerek gerçekleşir.
 
          - 
          Sümerliler astronomide de 
          gelişmişlerdir. Burçları ilk Sümerler bulmuştur ve günümüze değin 
          gelmiştir. Artıklı ve doğru bir takvim kullanmışlar, bir ayı 30, bir 
          yılı 360 gün olarak hesaplamışlardır. Ayrıca güneş saatini icat 
          etmişlerdir. Dünyada ilk kez ay yılı hesabına dayanan takvimi 
          Sümerliler bulmuşlardır.
 
          -             Mayaların 2012 tarihinde son bulan takvimleri ile de 
          bu günlerde pek çok yazı ve kitap yayınlanmıştır.
 
          -             Kısaca; insanlar yaşadıkları yerlerde güneş, ay ve 
          yıldızları inceleyerek kendi tespitleri ile çeşitle takvimler 
          hazırlamışlardır. Bu takvimlerin en önemli hazırlanma sebebi de 
          bezlenme ile ilgili olan tarım için gerekli bilgilerin ne zamanlar 
          içinde yapılmasının önemi ve zamanın tespitinden doğmuştur.          
 
         
        
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 118   25 Aralık 2008  | 
                      
      
    | 
     
                          
     | 
                  
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          12KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
                
                  - GÖNÜL KIŞI “Zemherir”
 
                  -             Zemherir: Cehennem'deki soğuk 
                yer, soğuk cehennem. Zemherir’in soğukluğu pek şiddetlidir
                   
 
                  - 
                  Zemherir: Gün 
                dönümü olara bildiğimiz 21 Aralık gününden sonra başlayan 
                şiddetli soğukların 22 Aralıkta başlayarak 31 Ocak ayına kadar 
                geçen süre olarak sözlüklerde kayıtlıdır.
 
                  - 
                  Bu ay bilindiği 
                üzere eski takvimlerde “Zemherir” halk arasında “r” harfi 
                kullanılmayarak zemheri olarak kullanılmaktadır. Ben yine de 
                gerçeğini yazacağım:
 
                  - 
                  Atalarımız bir 
                çok atasözleri ile kışın soğukluğunu anlatan atasözleri 
                söylemişlerdir.
 
                  -             Ağustos’ta gölge kovan 
                zemheride karnını ovar!
 
                  -             Zemheride yoğurt isteyen 
                cebinde inek taşır!
 
                  -             Zemheride kar yağmadan kan 
                yağması iyi!
 
                  -             Zemheriden sonra ekilen 
                darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez!
 
                  -             Ve başkaları da bulunabilir.
 
                  - 
                  Bir Orta Anadolu 
                Türküsünde
 
                  - Bilmem şu gönlümün bende nesi var,
 
                  - Her gittiğim yerde yar ister benden
 
                  - Sanki benim mor sümbüllü bağım var
 
                  - “Zemheri” ayında gittiği ister 
                benden!               
                  
                  
 
                  - ve
 
                  - Musa Eroğlu’nun  
 
                  - Sevdan uykulu düş gibi
 
                  - Ayrılığı görmüş gibi
 
                  - Bir manalı gülüş gibi
 
                  - Zemheride sözüm …
 
                  - Demiş.  
 
                  - 
                  Demiş diyenler. 
                Artık bu devirde ne istersen her şey elinin altında! Tek elinin 
                dönmesi, kesenin tıngırdaması varsa.
 
                  - 
                  Artık 
                “Zemheri”de gül de bulabilirsin, bülbülde bulabilirsin, her 
                çeşit sebze de bulabilirsin. Yeter ki paran olsun.
 
                  - 
                  Bu saman 
                diliminde yaşadığımız için belki varlıklı olanlarımı çok şanslı. 
                Kombisi olan ve doğal gaz parasını ödeyebilen yakabiliyor ve 
                ısınıyor. Ya olmayanlar ne yapıyorlar? İte en önemlisi 
                “Zemheride” olmayanların halleri.  
 
                  - 
                  Cehennemin bir 
                bölümünün de soğuk olması ve gönlümüzün zemheri kışı olmaması 
                dileği ile.
 
                 
                        
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 118   25 Aralık 2008  | 
                      
      
                | 
                 | 
                
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
            | 
      
      
        | 
         13KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
        
          - 
          YENİ BİR YIL DAHA
 
          - 
          Hani Nasrettin Hocaya sormuşlar: Hocam 
          Eski aylara ne oluyor? Demişler. Muhterem de eski ayları kırpıp yıldız 
          yapıyorlar demiş. Acaba eski yılları da kırpıp ay mı yapıyorlar?
 
          - 
          İşin şakasını bir yana koyarsak; 
          Müslümanlıkla ilgisi olmaya bir kutlamaya yeniden ereceğiz. Yeni Yıl. 
          Hepimizin bildiği gibi yeni yıl Hıristiyanlık dininin bir kutlanan 
          bayramıdır. Miladi takvimlerde bu günü yılın ilk günü olarak kabul 
          etmiş ve bizim de Miladi takvimi kabul etmemizle birlikte yılbaşının 
          birinci günü olarak yeni bir yılın başlangıcına girdiğimizi 
          bilmekteyiz.
 
          - 
          Bu bizlere bir yaş daha 
          ihtiyarladığımızı ve bir yılı daha geride bıraktığımızı gösteren bir 
          olgudur. Hepimiz yeni yılda dana güzel ve müreffeh bir hayatın 
          geleceğini umarak ayların su gibi gitmesin sadece bakar ve 
          ihtiyarladığımızın farkına bile varamayız.
 
          - 
          Bizler Müslümanlar olarak bu 
          kutlamalara katılıp katılmamamız kendi vereceğimiz hür düşüncemizle 
          ilgili bir olgu olduğundan, herkesinde artık belli bir bilgi birikimi 
          içinde yoğrulduğu zaman diliminde yaşadığımızdan sizlere şunu yapın, 
          bunu yapmayın gibisinden ahkâm kesecek değilim.
 
          - 
          Yeni yıla girerken sonraki gelen yılda 
          neler yapacağımızı planlamamız gerektiğini, geride kalan yıllarda da 
          ne gibi eksikliklerimizin olduğunu düşünmemizin gerekliliğini 
          söylemekle kalıp; Yeni yılınızın kalbinize göre olmasını diler yeni 
          yılınızı candan kutlarım.
 
         
        
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 119   25 Ocak 2009  | 
                      
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               
              BU ÇALIŞMA TELİF 
              ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          14KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
        
          - 
          
            ÇÖPLÜK
 
          -             Çorum’un en eski alış veriş 
          mekânı. 
 
          -             Burası; Çorum’un en eski 
          bir arastası.  Bu arastanın da; bazı kısımları ve bazı bina ve 
          dükkânlarının deforme olduğu doğrudur. Biz insanlar yaşadığımız 
          mekânları değiştirmeyi severiz. Bu değişilmeye uğraşı mekânların ana 
          yapılarını da deforme olduğunu söylemek safdillilik olduğu malumdur. 
          
 
          - Çöplük 
          tanımı için Osmanlıca harflerle basılmış olan “Çorum Tarihi” isimli 
          çalışmada: “Çorum Kal‛asının Romalılar zamanındaki eserleri saat 
          kulesi civarında evler altında kalmış bir temelin şimalinden cenuba 
          doğru indiğine göre, şimdiki çarşının (Çöplük) bulunduğu yerde olması 
          lazımdır. Zaten de Danişmentlilerin zabt ettiği Çorum Kal‛asının 
          şimdikinden daha vâsi‛ olduğu içindeki askerlerin çokluğu ile 
          anlaşılır.
 
          
            - 
            İşte Nastor bu kal‛ada uzun müdded Dânışmend Ahmed Gaziye karşı 
            durdu. Mir‛atü’l-tevarih << ba‛de Nikonya ki Çorum’dur. Muhasara ve 
            zahmetle zabt etti ve asker-i İslâm gana’im ve esir ile na’il oldu 
            (1)>>
 
            - 
            Çöplük diye halkımızın bildiği çarşının; Çorum’un en eski yerleşim 
            yerlerinden olan “Nikonya” nın zamanında da bulunmuş olma ihtimali 
            büyüktür.
 
            - 
            Çorum bu tarihlerde kalesinin tanımı şu alanlar içinde olduğu 
            zannedilmektedir. Çorum Tarihi ismili eserde:  “Nikonya Tekfurunun 
            sarayının bulunduğu yer, bu gün halen Albayrak ilköğretim okulu 
            olarak bilinen bulunduğu yerde idi.  Alaybey sokağının güzergâhından 
            kale suru şimdiki Ulu Cami meydanına kadar inmekte. Ulu Camiinin 
            bulunduğu yerde büyük kilise bulunmakta, buradan Ulu cami Altından 
            geçen camii kebir 3. sokak dan  Taşhan caddesi istikametinden, 
            Emniyet sokaktan devam eden sur, şimdiki kaleyi de bir burç olarak 
            düşünürsek oradan Kulaksız sokağı, Albayrak sokak olarak 
            sınırlandırabiliriz. 
 
            - 
            Burası çok büyük bir alan olarak gözükse de haritada burasının 
            üçgen şeklinde bir alan olduğu gözükmektedir.
 
            - 
            Bu sınırların içerisinde halen bulunan ve kilise diye bilinen yerin 
            “havra” olma ihtimali büyüktür. Burasın Nikonya’dan sonra yapılmış 
            olması ihtimalinin olması gerekmektedir. 
 
            - 
            Çorum’un Türkler tarafından kuşatılması sırasında kuşatma 40 gün 
            sürmüştür. Bu gün Devlet Hastanesi sırtlarlı ve Bahçelievler bölümü 
            Türk çadırlarının bulunduğu kuşatma alanı olarak bulunmaktadır. 
            Kuşatmanın sonlanması ise Çorum’da gece çok büyük bir deprem olmuş 
            taş üzerinde taş kalmamış ve peşinden yağan müthiş bir yağmurdan 
            sonra Çimento fabrikası ve şimdiki Nadık deresi tarafından gelen 
            muazzam sel ve molozlarla Nikonya ortadan kalkmıştır. Sağ kalan 
            Nikonyalılar bu olayın Allah’ın Türklere verdiği bir mükafat, 
            kendilerine verilen biz ceza olarak görmeleri sonunda tamamı 
            Müslüman olmuş ve Türk boylarından Çorumlu oymağının burada kalması 
            ve Karakeçili Aşiretinin de yerleşmesi ile Çorum yeniden kurulmuş 
            oldu.
 
           
          - 
          Konumuza 
          başlık olan Çöplük yukarıda bahsi geçen deprem ve selden sonra oluşan 
          mezbelelikten sonra “Çöplük” ismini almış olması gerekir. Elde bulunan 
          molozlarla şimdi bulana kalenin yapılmış olmasının delili olarak 
          kalede kullanılan her türlü moloz taşının dıştan halen gözükmesi 
          olarak görebiliriz. 
 
          - 
          Çöplük o 
          zamanın tarihini yansıtan bir arkeolojik sit alanı olması gereklidir. 
          Aynı şekilde o zamanlardan kalan Hıdırlık caminin altında bulunan yer 
          altı mezarlarının da söylentileri bu konularla uğraşanlar tarafından 
          anlatılmaktadır.
 
          - 
          Çöplük 
          Çarşısı için pek çok kişinin kalmaması için bizzat benim tarafımdan ve 
          imzaları karşılığı yaptığım anket halen sitemde yayınlanmaktadır.
          
          http://copluk.buadresim.com 
          burada 
          
          ÇÖPLÜ ÇARŞISI  YIKILSIN 
          (KALKSIN) DİYEN  lerin adı soyadı ve  ÇÖPLÜ 
          ÇARŞISI YIKILMASIN (KALKMASIN) DİYEN lerin adları ve 
          soyadları ile anketi ile de tespit edilmiştir.
 
          - 
          Burada 
          isimleri yazılı olan ve ankete katılan zatlarla bizzat bire bir kendim 
          konuştum ve sorduğum soruya kalksın veya kalkmasın cevabını 
          yazmalarını adlarını soyadlarını ve imzalarını atmalarını istedim. 
          Daha sonra sanal olarak katılanlara da belirli süre verdim ve 
          katılanlardan TC kimlik nosunu verenleri buraya e-postaları ile 
          kattım.
 
          - 
          Bence 
          Çöplük yani Çöplü Arastası kalkarsa Çorum büyük bir kültür erozyonuna 
          uğrayarak betonlaşan bir alan ile yeraltına alınmış bir çarşı ile 
          modernleşme tantanası ile birkaç kişinin cebinin olmasından başka bir 
          işe yaramaz.
 
          - 
          Kaybeden 
          Çorum ve Çorumlular olur.
 
          -  
 
          - (1) Nazmi Tuğrul Çorum Tarihi << 
          Çorum’un Fet’hi ve Melik Danişmend>>  ser levhasıyla başlayan kitabın 
          mâ-ba‛dını tamalamış oluyor. 
 
          - Türk azmi “ Denmektedir.
 
         
        
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 119   25 Ocak 2009  | 
                      
      
    | 
     | 
                  
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               | 
            
      
              | 
               
              BU ÇALIŞMA TELİF 
              ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
        15KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
        
          - 
          İSMAİL PAMUK İLE YILAR ÖNCE
 
          -             
          Yıllardan öncelere dayanan bir tanışın zamanını doldurunca ebedi aleme 
          göçüşünün tarihine bakınca günlerin ne kadar çabuk geçtiğini 
          anlıyoruz. O bu diyardan göçtüğünde seni 2001 yılını gösteriyordu.
 
          -             
          İş yerimde otururken her zamanki iri ve şen cüssesi ile kapıdan 
          gözüktü ve selam verdi. Selamını alınca biraz İsmail Hocanın mırığının 
          kırık (neşesiz) olduğunu gözlemledim. Takıldım:
 
          -             
          -Hocam ne haber; Bugün birisine mi kızdın? Neşen yok dedim. Bana 
          yorgun gözlerle bakarak:
 
          -             
          -Selim ben artık uzatmaları oynamaya çalışıyorum. Biraz moralim bizim 
          kalpte bir problem var Ankara’ya giderek ona bir revizyon 
          yaptıracağım. Baktıracağım. Esas ben sana gelmemin sebebi helallik 
          dilemek. Gidip gelmemek var, gelip görmemek var! Diyince ben ne 
          söyleyeceğimi şaşırdım. Kekeleyerek:
 
          -             
          -Hayırlısı olsun; bunda bir şey yok dedim. Sustuk. Çaylar geldi içtik. 
          Müsaade istedi. Bende işyerini kapatacağım beraber gidelim dedim ve 
          arabaya binerek aynı yönde oturduğumuz mahalleye geldik. Arabada 
          havadan sudan bahsettik.
 
          -             
          Birkaç gün sonra Uğur Pamuk dergimizin çizeri karikatür getirmek için 
          işyerine uğradı. Sordum:
 
          -             
          Hocam geldi mi? Dedim. O da:
 
          -             
          Selim ağabey babam birkaç gün sonra pay-pas olması gerekiyormuş diye 
          telefonda söyledi. Uğur’a hastanenin telefonu var mı dedim telefonunu 
          verdi. Uğuru teselli ederek yolcu ettim. Eve gelince hastaneyi aradım. 
          Hocam çıktı. Hal hatır sorduktan sonra bir ihtiyacının olup 
          olmadığını, yapabileceğim bir şeyin olup olmadığını sordum. Ameliyat 
          gününü sordum. Yarın saban bıçağın altına yatacağını söyledi, ben 
          erkenden geleceğim dedi. Yemin verdi gelmemem için. Gelince burada 
          beklemekten başka bir yapılacak iş olmadığını söyledi.
 
          -             
          Akşama doğru iş yerimin telefonu çaldı. Arayan Uğur’du:
 
          -             
          Selim Ağabey babamı kaybettik dedi. Şok oldum ve bir şey diyemedim. 
          Günü gelince köye defnettik. Birkaç gün sonra da köye mevlidine 
          gittik.
 
          -             
          Bir çınar böylece yok oldu zan edilse de dergimizde ve basında 
          yazıları ile ve kalbimizde yaşamada.  
 
         
        
          
  
  
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 120   25 Şubat 2009  | 
                      
      
                | 
                 | 
              
      
              | 
               
              BU ÇALIŞMA TELİF 
              ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
            | 
      
      
        | 
         16KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
              
              
                
                KEFERENİN “KÜRT DEVLETİ” FURYASI
                - 
                
                Dünya haçlı ordularının, dünkü papalık yerine kaim komuta 
                kademesi ABD, kirli-kanlı, organize işlerde yandaş, yoldaş ve 
                “pis işler” ortağı AB’ye “bir anket ve kamuoyu oluşturma görevi” 
                ısmarlıyor.
 
                - 
                
                Konu: Kürt kisvesi altında kurulması için bir asırdır çabalanan 
                “örtülü Ermeni-Rum Pontus tampon sömürge bölgesi” oluşturulması. 
                BOB kapsamında tüm Orta Doğu’nun İsrail çıkarlarına tahsis 
                edilmesi plânının bir kısmının hayata geçirilmesi… Örtülü Kürt 
                düşmanlığı ve aleni dönme-devşirme himayedarlığı…
 
                - 
                
                Metodoloji: Başta, 100 yıllık amansız Türk düşmanı, anarşi - 
                terör ve tedhiş örgütü dostu, ikiyüzlü, kalleş Almanya olmak 
                üzere, AB hinterlandında Türkiye aleyhine “kamuoyu araştırma 
                provakasyonu”
 
                - 
                
                Hain anket konusu: "BİR KÜRT DEVLETİ KURULMASINI?" 
 
                - 
                
                Anket faaliyetini başlatan: Alman Die Welt gazetesi.
 
                - 
                
                Soru: Sollten die Kurden einen eigenen Staat bekommen
 
                - 
                
                Türkçesi: Kürt devleti kurulmasını ister misiniz?
 
                - 
                
                Alman Die Welt gazetesi tarafından başlatılan bu menfur anket ve 
                Türkiye aleyhine aleni faaliyet ayrıca:
 
                - 
                
                http://www.welt.de/politik/ausland/article4436510/Geheimplan-zur-Loesung-der-kurdischen-Frage.html#vote_3433847Türkei: 
                Adli İnternet sitesinde oylanıyor.
 
                - 
                
                Düpedüz domuzluk bu…
 
                - 
                
                72 Milyon Türk’ün gözünün içine baka, baka pervasızca, alçakça 
                ve haince oynanan bir kirli oyun; Türk milletine apaçık darbe; 
                AB’de yaşayan beş milyonu aşkın Türk’e kin ve nefret duyguları 
                aşılama, aralarına nifak sokma ve düşmanlık girişimi…
 
                - 
                
                AB’de ki “yeniden yapılanan” TC elçi, büyük elçi ve çuvalla para 
                alan misyonu ne yapıyor acaba?
 
                - 
                
                Protesto, kınama var mı?
 
                - 
                
                Ya “durdurma”, men ve takip girişimi?
 
                - 
                
                İlgililer hakkında “dava” ikame girişimi!
 
                - 
                
                Elbette bunları bilmek gerek. Çünkü Dışişleri Bakanlığının varlı 
                sebebi bu. Eğer bir ülkede, açık veya gizli Türkiye aleyhine 
                hareket ve faaliyet varsa; Dışişleri misyonu, MİT ve ilgili 
                “karşı güvenlik unsurları” “faaliyeti mutlaka durdurmak, 
                failleri cezalandırmak ve tekrar edemeyecekleri şekilde karşı 
                tedbir”  almak suretiyle, dumura uğratmak zorundadırlar.
 
                - 
                
                Aksi takdirde, orada TC adına görev yapan TÜRK yok demektir. 
                Dahası dışişleri kullanılarak o ülkede “dönme ve devşirmeler” üs 
                kurmuş demektir.
 
                - 
                
                Tıpkı ABD’de Türk düşmanı lobilere para veren; Hakiki ve samimi 
                Türk lobilerini bu imkândan mahrum bırakan ve fırsat buldukça 
                sabote eden “menşei domuz monşerler” gibi..
 
                - 
                
                LÜTFEN GEREĞİNİ YAPIN BU, "ÖNEMLİ BİR VATANDAŞLIK GÖREVİDİR"
                
 
                - 
                
                Menfur skandal anket yukarıdaki linkte.
 
                - 
                
                Hem de Amerika çıkışlı.
 
                - 
                
                Bu çalışmaya bir Türk olarak gerekli cevabı vermek üzere 
                öncelikle aşağıdaki linki tıklayarak Ankete katılın.
 
                - 
                
                "Nein/Hayır "  seçeneğini seçip, "ergebnis" yazısının üzerine 
                tıklayın ve Ülkemizin birliğine hizmet edin. Daha sonra bu linki 
                kopyalayarak bütün arkadaşlarınıza gönderin. Bu oyunu bozmak 
                milli bir görevdir. Bakınız “dâhili ve harici bedhahlar” ülkeyi 
                bölmek için harıl - harıl çalışıyor. 
 
                - 
                
                Bu kadar istiyorsa kefere, Almanya veya Fransa’da bir Kürt 
                devleti kursa ya!
 
                - 
                
                NOT;  Bu anket daha öncede yapılmış ve HAYIR çıkmıştı.
 
                 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 120   25 Şubat 2009
              
               | 
              
      
           | 
        
      
        | 
         | 
      
      
              | 
               
              BU ÇALIŞMA TELİF 
              ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          17KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
        
          - YAZDINSA YAYINLA YOKSA 
          SENİNLE GİDER
 
          
            -             
            Bir gün işyerimde otururken bir yazar arkadaşım kapıdan içeriye 
            girdi. Selamlaştık; yer gösterdim oturdu. Selam sabahtan ve hal 
            natır sormadan sonra çay içip içmeyeceğini sorudum içelim dedi.
 
            -             
            Yazar arkadaşımın yüzündeki maske neşeli çehreden çok kırgınlık 
            sunan bir görünüm sergiliyordu. Sordum:
 
            -             
            - Hayırdır; biraz neşen yok? Yüzünü buruşturarak:
 
            -             
             Hastanede yatıyordum. Cevabını verdi. Aklımdan şöyle geçirdim. 
            Ziyaretine gidemediğim için bana kırıldı herhalde diyerek 
            cevapladım:
 
            -             
            -Geçmiş olsun. Haberim olsaydı ziyaretine gelirdim. Neden bir 
            telefon etmedin? Diyerek durumu kurtarmak istedim. Cevapladı:
 
            -             
            -Hayır! Öyle önemli bir hastalık değildi. Ayağımdan fizik tedavisi 
            aldım. Onun için yatmıştım. Dedi. Ben:
 
            -             
            -Olsun, hanımla ziyaretine gelirdik. Eve geliriz biraz konuşuruz. 
            Hanımlarda dertleşirler. Dedim. Oda:
 
            -             
            -Bekleriz. Buyurun diye cevap verdi. O sıra çaycı çayları getirdi. 
            Arkadaşımızın eskiden tahsildarların kutluklarının altında taşıdığı 
            küçük fermuarlı çantalarından bir tane elinde devamlı bulunurdu. 
            Çayı çaycıdan alırken çantasını masamın üzerine koyarken bir yandan 
            da bana:
 
            -             
            -Hastanede boş durmadım. Bu çanta hikâye ve şiirlerle doldu taştı. 
            Dedi. Bende:
 
            -             
            -Kalemine sağlık. Yayınlanınca kıymeti artar. Okuyucu değerlendirir 
            değil mi dedim. Çayı içti, teşekkür etti, çantasını alıp çıktı 
            gitti.
 
            -             
            Akşam hanımla ziyaretine gittik. Dergimiz ondan sonra yıllarca 
            yayınlandı. O arkadaşın hastanede dediği yazılar ve şiirleri 
            çantasında kaldı gitti. Ben istemedim. O da vermedi. Takdir onundu.
 
            -             
            Ben dergilerim çıktığından bu güne yayınladığım yazıları muhakkak 
            denetimden geçirmek mecburiyetindeydim. Çok samimi olduklarım 
            dışındaki yazarlarıma “Yazı verecek misiniz” diye sormam. Verirlerse 
            onu ve beni etkileyecek kelime ve satırları sansür eder, ona sunan 
            kabul ederse öyle yayınlarım. Kabul etmezse yazarın kendisi bilir.
 
            -             
            Neden yazı istemiyorsun derseniz? Çorum’da bir tabir vardır. Bu 
            deyim Bütün Türk kültüründe çeşitli şekillerde kullanılır. Bu tabiri 
            düstur edindiğim için yazı istemem. Bu deyim nedir derseniz:
 
            -             
            “Kargaya pisliğin kimyadır demişler. O da gitmiş ‘Derinçey *’a 
            etmiş” derler.
 
            -  
 
            - *Derinçay Çorum’un çok yakınında bulunan bir akarsuyun ismi.
 
           
         
        
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 121   25 Mart 2009  | 
                      
      
    | 
     | 
                  
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
             | 
      
      
        | 
           18KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        | 
             
              
              23 
              NİSAN 1920 ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI 
            
            - 
            
            Atatürk’ün Ulusumuza hediye ettiği Büyük Millet Meclisi'nin açılış 
            yıldönümü olan 23 Nisan'da kutlanan, Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal 
            bayramını ayrıca Atatürk Çocuklara da hediye etmiş, istikbalin 
            olarda olduğunu da göstermiş olduğu bir bayramdır.
 
            - 
            Ülkemizi 
            paylaşmak isteyen güçlerin İstanbul'un işgalinden üç gün sonra, 
            Mustafa Kemal Atatürk 19 Mart 1920 tarihinde bildiri yayımladı: 
            Bildiride, "olağanüstü yetkiler taşıyan bir Meclisin Ankara'da 
            toplanacağı, Meclis'e katılacak üyelerin nasıl seçilecekleri, 
            seçilenlerin en geç on beş gün içinde yapılması gereği” bildiren 
            kesin ve kararlı emirleri yer alan bu bildiri ile, dağıtılan 
            Meclis-i Mebusan'ın üyeleri de Ankara'daki Meclis'e katılmaları 
            emrediliyordu.
 
            - 
            Ankara’da 
            toplanacak Meclis için yer arandı. İkinci Meşrutiyet döneminde, 
            İttihat ve Terakki Cemiyeti kulübü olarak yapılmış olan bu bina 
            Meclis için uygun görüldü. Eksik olarak gözüken yapı tamamlandı. 
            Okullardan toplanan sıralar ile halkın katkısıyla mefruşatı 
            donatıldı. Mustafa Kemal Atatürk 21 Nisan'da yayınladığı ikinci bir 
            bildiride: “Meclis'in 23 Nisan” günü toplanacağını ve açılış 
            töreninin duyurdu.
 
            - 
            23 Nisan 
            1920 Cuma sabah ezanından itibaren Ankara'da bulunan herkes Meclis 
            Binası çevresinde toplandı. Herkes ülkesinin yönetiminde kendi 
            kaderine sahip çıkmanın coşkusu içindeydi. Hacı Bayram Camisinde 
            kılınan Cuma Namazından sonra, Meclis binası girişinde bir dualarla 
            tören yapıldı. Saat 13.45'de, Ankara'ya gelebilen 115 Milletvekili 
            Meclis salonunda toplandı.
 
            - 
            En yaşlı 
            üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey (1845), Başkanlık kürsüsüne 
            çıktı ve aşağıdaki konuşmayı yaparak Meclis'in ilk toplantısını 
            açtı.
 
            - 
            "Burada 
            Bulunan Saygıdeğer İnsanlar! İstanbul'un geçici kaydiyle yabancı 
            kuvvetler tarafından işgal olunduğu ve bütün temelleri ile halifelik 
            makamının ve hükümet merkezinin bağımsızlığının yok edildiği 
            hepimizce bilinmektedir. 
 
            - 
            Bu duruma 
            baş eğmek; Milletimizin, teklif olunan yabancı köleliğini kabul 
            etmesi demektir. Ancak tam bağımsızlık ile yaşamak için kesin olarak 
            kararlı bulunan ve ezelden beri hür ve başına buyruk yaşamış olan 
            Milletimiz, kölelik durumunu son derece ve kesinlikle reddetmiş ve 
            hemen vekillerini toplamaya başlayarak Yüksek Meclisimizi meydana 
            getirmiştir. 
 
            - 
            Bu Yüksek 
            Meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla ve Allah'ın yardımıyla 
            milletimizin iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının 
            sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip, kendi kendisini yönetmeye 
            başladığını bütün dünyaya ilan ederek, Büyük Millet Meclisi'ni 
            açıyorum."
 
            - 
            Bu açış 
            konuşmasında, Millî egemenliğe dayalı yeni Türk parlamentosunun adı 
            da "Büyük Millet Meclisi" olarak konulmuştu. Bu ad herkesçe 
            benimsendi. Daha sonra Mustafa Kemal Atatürk'ün tüm konuşmalarında 
            yer aldığı şekliyle ve ilk kez 8 Şubat 1921 tarihli Bakanlar Kurulu 
            Kararnamesinde de yazılı olarak, "Türkiye Büyük Millet Meclisi" 
            (TBMM) adı kalıcılık kazandı.
 
            -             Bu ilk toplantıdan 
            sonraki  TBMM, 24 Nisan 1920 günü yaptığı ikinci toplantısında 
            Mustafa Kemal Paşa'yı (Atatürk), başkanlığa seçti. Mustafa Kemal 
            Paşa, kendi öncülüğünde kurulan TBMM'nin başkanlığını Cumhurbaşkanı 
            seçildiği gün olan 29 Ekim 1923 tarihine kadar sürdürdü. TBMM, 
            açılışından iki gün sonra, sadece yasama değil, yürütme gücüne de 
            sahip olacak hukukî ve siyasî yapısını düzenleme çalışmalarına 
            başladı.
 
            -             Çocuk bayramı olara ta 
            kutladığımız bu bayramın Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti olarak 
            ilelebet kalmasını dilerim. 
 
           
          
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 122   25 Nisan 2009  | 
                      
      
    | 
     
                          
     | 
                  
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
           19KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek 
        için tıklayınız  | 
      
      
                        
        
          -  KOMŞULUK
 
          
             -             “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” Atalar boşa 
            dememişler. Dışardan oğlun kızın gelene kadar eğer sen komşunla iyi 
            münasebette isen komşun sana yeter. Ya sen komşundan memnun 
            olmuyorsan, seni rahatsız etmekte ısrar ediyorsa ne yapmak 
            gerekmekte?
 
          
          
             -             Şimdi benim oturduğum apartmanda komşularım ne 
            hakka, ne hukuka ne de saygıda insanca ve Müslüman’ca 
            davranmıyorlar. Üstümde oturan komşu kendi evinde oturuyor. Yirmi üç 
            senedir karı koca kavgalarını dinledik durduk. Halen de dinliyoruz. 
            Birde bundan başka torununu son zamanlarda kendi evine getirerek 
            bizi kızdırmak için kızı ile torununu evin içinde koşturtuyor. Artık 
            bizde de sabrın sonu kalmadı. Biz sustukça işi azıttılar. Geçen Cuma 
            günü artık o kadar ileriye gittiler ki hanım beddua etti. Evet işte 
            insanlar artık birbirlerine ancak beddualarla karşılık vermekteler. 
            Bu neden olduğunu kısaca anlatayım.
 
          
          
             -             Apartmanımızın bitişiğinde en üstte oturan bir bayan 
            var. Onun da iki-üç yaşlarında bizim üst kattaki komşunun kızı kadar 
            bir kızı var. Balkondan balkona durmadan bütün ses güçleri ile 
            isimlerini bağırarak birbirleri ile diyalog kurduklarını 
            zannediyorlar. Hem komşu apartman, hem de bizim apartman bu 
            seslerden müşteki fakat hiç birimizin sesi çıkmıyor. Kafa 
            şişirmekten başka bir işe yaramayan bu diyalog için ne bizim üst 
            kattaki anneanne ne de öbür apartmandaki anne ses çıkartmadıkları 
            gibi bizleri rahatsız etmek içinde çocukları adeta teşvik ediyorlar. 
            Açıkça bağırmalarını sağlıyorlar. Her halde ses tellerinin 
            kuvvetlenmesi için bir nevi çalışma yaptırıyorlar. Bizlerin 
            kızdığının farkındalar. Bilerek bu işe yaptırdıkları malum.
 
          
          
             -             Üstteki anneanne torununu bizzat bizim apartmana 
            yakın evde oturan kızının evinden getirerek bu işlemi yaptırıyor. Bu 
            günlere kadar torununa kızının evinde baktı. Torununu bu işlem için 
            bizim apartmana getirdiğini diğer çocuğu bağıran kadına itiraf ta 
            etti. Üstümüzde oturan anneannenin kızı yani çocuğun annesi de bizim 
            eve çok yakın ilköğretim okulunda öğretmen. Artık o öğretmenin 
            yetiştireceği çocuklardan vatana, millete ne gibi faydalı fertler 
            yetişeceğini siz düşünün.
 
          
          
             -             Dünyanın düzeni bozuldu. İnsanlıktan bi haber 
            olmamızın gerçek sebepleri herhalde bu gibi kişilerin eğitimde 
            yetiştirdikleri talebelerden olsa gerek.
 
          
         
        
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 122   25 Nisan 2009  | 
                      
      
    | 
           | 
                  
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
           20KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir sonraki sayfaya gitmek 
        için tıklayınız  | 
      
      
                        
            
              - 
              
                HER AYIN 15’i ile 25’Şİ
 
              -             
              İnsanların belirli bir periyodik çok önemli işleri vardır. Benimde 
              belli periyodik ve çalıştığım, başımı kaşıyamadığım belirli 
              günlerim bulunmaktadır.
 
              -             
              Her ayın On beşi, Sanal iki dergimiz olan Sarı Çiğdem Şiir Defteri 
              güncellenme ile 25 şi ise Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve 
              Edebiyat Dergisi günüdür. Gelen yazıları hazırlar ve on beşi ile 
              on altısı ile çok yoğun günümdür.  Bir ay içinde gelen ve 
              geldiği gün güncellemeye çalıştığım yazarlarımın yazılarının her 
              sayfasına link vermeye ve siteye yükleme günüdür.
 
              -             
              Yazarlarımız o 26'tısında  yazı yollayabilirlerse bu yazıları 
              gelecek ayın sayısında elimden geldiği kadar sizlere sunmaya 
              çalışmaktayım.
 
              -               
              Yazı göndererek yayınlanması için müracaat eden arkadaşlarımız 
              bulunmaktadır. Fakat küçük kurallarımıza uymaya yanaşmamaları 
              onların çalışmalarının burada yayınlanmasına mani oluyor. Tercih 
              onları. 
              
 
              -             
              Mayıs Ayı ise bilindiği gibi GÜRSEL YAYINEVİ'NİN kuruluş günüdür. 
              Nice yeni yıllara aylara birlikte ermek dileği ile!    
              
 
             
    
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
                        Dergisi Sayı: 123   25 Mayıs 2009 
                     | 
                      
      
           | 
        
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          21KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
  -  INTERNET 
  SAYFALARI TOPLAYICISI DEĞİLİM
 
          -             
          Dergilerimde; yazılarım kendime ait olup, kendi fikirlerimi 
          yazabildiğim kadar beyanda bulunduğum yerlerdir.
 
          -             
          Sanal olarak yayınlanan bu çalışmalarım haricinde de basılmış 
          çalışmalarım bulunmaktadır.
 
          -             
          Ayrıca 63 sayısı basılmış olarak bulunan ÇORUMLU 2000 AYLIK KÜLTÜR 
          SANAT TARİH VE EDEBİYAT dergimde pek çok çalışmalarımı da yayınladım. 
          Bunlar basılmış olarak arşivlerde bulunmaktadır. Bu dergim basılırken 
          ilk birkaçı hariç o günden bu güne okuyucularıma da sanal olarak ta 
          yayınlama mutluluğuna eriştim. Dergimiz halen devam etmekte olup her 
          ayın 15’inde güncellenmektedir. Bu elinizde bulunan sayımız 
          http://corumlu2000.dergisi.info 124. sayı olarak sizlerle 
          birlikteliğini sürdürmektedir.
 
          -             
          Dergi ve sitelerime girmek için illaki üye olacaksınız diye bir 
          şartımız da bulunmamaktadır. Bütün ziyaretçilere alenen açık olarak 
          okuyucunun istediği an okunmaya açıktır.
 
          -             
          Dergilerimize yazı veren arkadaşlar bizzat endi çalışmalarını e-posta 
          veya posta ile bana ulaştırmakta ve bende bazı ufak tefek kişilik 
          hakları ve diğer bazı bana ve yazarıma gelebilecek kısımları 
          kaldırarak yayınlamaktayım.
 
          -             
          Yazarlarıma ve çizerlerime buradan teşekkür ederken yazı yollayacak 
          arkadaşlarımızın da kendi çalışmalarını 
          corumlu2000mail.com  e-postama 
          yollamaları gerekmektedir.
 
          -             
          Dergilerimde bulunan çalışmalar herhangi bir siteden alınarak 
          yayınlanmamakta, yazarlarımızın müsaadeleri ve gönderdikleri yazıları 
          yayınlanmaktadır. Bizim dergilerimizden başka yerlerde de 
          yazarlarımızın çalışmalarını yayınlamaları onların en tabii 
          haklarıdır. Bu bilginin de sizlerle paylaşmamım birkaç nedeni 
          bulunmakla birlikte burada bunları yazmama da gerek görmemekteyim.
 
          -             
          Yazıyor, çiziyor, çekiyorsanız ve sanal değilseniz sizde davetlisiniz! 
    
 
 
                    
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
                    Dergisi Sayı: 124   25 Haziran 2009  | 
                      
      
           | 
        
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          22KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
  - ÇORUM HİTİT FUAR VE FESTİVALİ
 
  -             Tanıtım. Çok yanlış bir söz var buna katılmıyorum. “Reklâmın 
  iyisi, kötüsü olmaz” Reklâmın iyisi iyi, kötüsü kötü bilgileri verir.
 
  -             Söze gelince; İlimizi tanıtalım. Teraneleri bazı özel 
  kutlamalarda söylenir, nutuklar atılır ve o andan sonra bir daha her nedense 
  anılmaz.  
 
  -             Ben demekten hiç haz etmediğim halde kendimce ilimizi 
  tanıtmaktayım.  
 
  - Birkaç sitemin olduğu sizlerce malumve geçen ay
  
  http://istatistik.buadresim.com 43820 tekil kişi ziyaret etmiş. 
  Aşağıda bulunan grup üyelerimin toplamının tekilinde biraz fazla!
 
  -             Gelelim Fuar ve Festival etkinlikleri her ne hikmetse; her yıl 
  daha da sönükleşen ve kimliğini yitiren bir etkinlik daha yaşadık. Bilmiyorum 
  ki söyleyeyim babından etkinliklerden sadece açılışı yapılmadan önce Sanayi 
  Sergisini resimleyerek sitemizde 4 gün resimleri üst dönen bölümde yayınladım. 
  Görenler göndü, görmeyenler ise görmediler. Bazıları da gördükleri halde 
  görmediler. Bütün bun gören veya görmeyen, görmemezlikten gelenler kendileri 
  ile yüzleşmeleri gerekir.
 
  -             Bildiğiniz gibi:
 
  - Çorumlular grubuma
 
  - Grup Adresi: 
  http://groups.google.com/group/corumvecorumlular  
 
  - Grup e-posta adresi:
   
  
  corumvecorumlular@googlegroups.com
 
  - Üye sayısı: 
  3000 
 
  -  
 
  - Ayrıca
 
  - Fikir Dergisi grubuma
 
  - Grup Adresi:
    
  http://groups.google.com/group/fikir-dergisi
 
  - Grup e-posta adresi: 
   
  fikir-dergisi@googlegroups.com
 
  - Üye sayısı: 
  30246 
 
  -  
 
  - 33246 e-postasına aşağıdaki mesajı gönderdim.
 
  -  
 
  -  
 
  - 29. ULUSLARARASI ÇORUM HİTİT 
  FUAR VE FESTİVALİ 
 
  Hayırlı ve uğurlu olsun Mahmut Selim GÜRSEL  
  - 29. ULUSLARARASI ÇORUM HİTİT 
  FUAR VE FESTİVALİ PROGRAMI 
 
  - 08 TEMMUZ 2009 ÇARŞAMBA 
 
  15.00  
  Atatürk Anıtına Çelenk Sunulması  
  15.30  
  Sanayi Fuarı Açılışı  
  Leblebi Yarışması ve Ödül Töreni  
  Mehter Gösterisi  
  Halk Oyunları Gösterisi  
  17.30  
  KORTEJ GEÇİŞİ-Gazi Caddesi (Hürriyet Meydanı-Saat Kulesi)  
  Saygı Duruşu-İstiklal Marşı  
  Protokol Konuşmaları  
  Mehter Takımı Geçişi  
  Halk Oyunları Ekipleri Kortej Geçişi  
  Esnaf Odaları Kortej Geçişi  
  ASKF Kortej Geçişi  
  20.30  
  Destarensemble Klasik Türk Müziği ve Gösteri Sanatları Topluluğu  
  Konseri ve Sema Gösterisi (Devlet Tiyatro Salonu)  
  - 09 TEMMUZ 2009 PERŞEMBE 
 
  10.30  
  Halk Oyunları ekipler Valilik ziyareti  
  11.00  
  Halk Oyunları ekipler Belediye Başkanı ziyareti  
  12.30  
  Halk Oyunları Gösterisi (Alaca)  
  13.00  
  Hifsad Çorum Fotoğrafları sergisi açılışı (Güzel Sanatlar Galerisi)  
  14:00  
  Çocuk Tiyatrosu-Nasrettin Oğlu Seyfettin (Tiyatro Bizbize lopluluğu)  
  (Devlet Tiyatro Salonu)  
  15.00  
  Halk oyunları mahalle gösterisi  
  Yerel Sanaiçılar Konserleri - Nergis AY-Özge Arslanbay Yer: Cumartesi  
  Pazarı.  
  17.30  
  Halk oyunları mahalle gösterisi. Yer Adliye binası yanı.  
  20.30  
  HALK  KONSERİ (Turhan Kılıçcıoğlıı Stadyumu)  
  KoIbaslı ekibi  
  Gökhan Ertek  
  Serap Sapaz  
  Cemalettin Kurtoğlu  
  Ferhat Göçer  
  21.00  
  Halk oyunları göslerisi (Gazi Caddesı)  
  Halk oyunları göslerisi (Fuar alanı)  
  - 10TEMMUZ 2009 CUMA 
 
  10:00  
  Halk oyunları Gösterisi (İskilip)  
  14.00  
  Çocuk Tiyatrosu Keloğlan Taş Devrinde (Devlet Tiyatro Salonu)  
  17:00  
  Âşıklar Şöleni  
  Şeref Taşlıova - Aşık Borani - Sürmeli Can Kaya - Rıfat Kurdoğlu -  
  Müslüm Koygun (Mahzuni Şerif Parkı)  
  18.00 - Halk oyunları mahalle gösterisi Yerel Sanatçılar Konserleri  
  Yer: Mehmetçik Parkı  
  21.00  
  Halk oyunları gösterisi (Gazi Caddesi)  
  Halk oyunları gösterisi (Fuar Alanı)  
  - 11 TEMMUZ 2009 CUMARTESİ 
 
  10:00  
  HalkOyunları Gösterisi (Osmancık)  
  13.30  
  Hâkimiyet Gazetesi Leblebikeyfi mizah sayfası Editörü Erdoğan Oruç  
  Karikatür Sergisi. Yer: Devlet Tiyatro Salonu Fuayesi  
  14.00  
  Gölge (Talha Bora Öğe) Stand- Up gösterisi (Devlet Tiyatro Salonu)  
  18.00  
  Halk oyunları mahalle gösterisi.  
  Yerel Sanatçılar Konserleri Yer: Bosna Parkı  
  21.00  
  Halk oyunları gösterisi (Gazi Caddesi)  
  Halk Oyunları Gösterisi (Fuar Alanı)  
  - 12 TEMMUZ 2009 PAZAR 
 
  10.00 - Halk Oyunları Gösterisi (Boğazkale Sungurlu Gösterisi)  
  16.00 - Hitok OtoDrag Yarışları (Fen Lisesi Önü)  
 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 125   25 Temmuz 2009  | 
                      
      
    | 
     
                          
     | 
                  
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          23KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
                
                  - ÇOK BİLEN
 
                  -             
                  Bildiğiniz gibi dergimizin sizlere bilgi verdiği ve sizleri 
                  dergi ile ilgili bilgilerin yenilendiğini bildirmeye 
                  çalıştığım  
 
                  - 
                  Grubumuza 
                  her nasılsa kayıt olunmuş bir okuyucumuz beni bazı hatalarımı 
                  görerek kendince cevap vermiş. Türkçe kelimeleri kullanmamızı 
                  tavsiye eden bu arkadaşın yazısında yazım hataları olduğu 
                  gibi; yazdıklarının kaç tanesinin Türkçe olduğundan bile bi-haber 
                  olduğu gözükmektedir. Ayrıca kendisinin yazdıklarını da hiç 
                  kontrol etmeden göndermiş.
 
                  - Aşağıda ismi bizde saklı olarak şöyle 
                  yazmış:
 
                  - 19 07 2009 tarihinde Saat 11.20
 
                  - “Günaydın Çorum Fikir Dergisi 
                  yöneticileri, 
 
                  - “İsteğim dışı bana da ulaştırılan 
                  iletinize bağlı öbekte biraz gezindim, Türkçe adına. Bir kesit 
                  olarak algılayıp dile getireceğim yanlışların düzeltilmesi 
                  dileğim var: 
 
                  - “Türkiye’de Emlak”, “Siz de katılın” 
                  derken doğru yazmışsınız da, “Sizde katılınız” ve “Sizde 
                  bulunmak isterseniz…”  derken ‘de’ neden bitişti acaba? 
                  
                  
 
                  - "Bu yaptığınızı Çorumlu yapmaz!.." 
                  
                  
 
                  - Türkçe yazmayı sürdürürken araya bir 
                  “subdomain” sıkıştırmanız neden acaba? 
 
                  - Bu bölümü yazanın kendisini ifade 
                  etme yeteneğinde bir bellek silinmesi mi oldu? 
 
                  - Bu tümceyi yazanın tam orada da 
                  Türkçe düşünmesini salık veririm. Genelde olması gereken 
                  konusunda yardımcı olurum ama burada olmayacağım. Madem bir 
                  kazanç amaçlı öbek oluşturmuşsunuz, bir de Türkçeyi düzgün 
                  kullanan yurttaş istihdam edin ya da görevlendirin. Yine de 
                  bir yardım daha yapayım, ‘link’ yerine genel kabul gören 
                  ‘ilişim’ sözünü kullanın. Kandil aşkına, Türkçe adına”
 
                  - İmzası: Sağlık adına sağlıklı 
                  düşünüp sağlığa önem veren -  Türkçeye çok duyarlı bir 
                  araştırmacı, yazar, çevirmen – 2 kitap çevirmeni isimlerini 
                  veremeyeceğim reklam olur- M…. Sivil Toplum Birliği Platformu 
                  Kurucu ve Eşgüdümcü Başkanı - Tüm Çeviri İşletmeleri Derneği 
                  Kurucu Gen Sekreteri, en yaşlı-genç bilgesi - Türkçeyi, 
                  havayı, suyu, toprağı, zamanı, enerjiyi akıllı kullanmaya 
                  çalışan yurttaş  - Not: Bugün ilk iletim size gidiyor; 
                  bilin Türkçenin ne kadar önemli olduğunu!..
 
                  -             
                  Bu sağlıklı düşünen, Türkçeye duyarlı” ne yazık ki Türkçe 
                  birkaç kelimeden başka yazamayan” bilge arkadaşı buradan 
                  REKLAM etmeyi düşünmüyorum “O kendisini bilir” zaten aşağıdaki 
                  bölümü de kendisine yazıyı dergimize yükleyince tıklayarak 
                  yollayacağım.  
 
                  - Yolladığım cevap:
 
                  - İnsan kendi hatasını nedense görmezde 
                  başkasın hataları ile uğraşır?
 
                  - 1-sizin iletiniz de her nedense bizim 
                  goole nin SPAM’A (elektronik posta sağanağı, mesaj 
                  sağanağı) bölümüne gelmiş.
 
                  - 2- Fikir Dergisi Yöneticileri yoktur. 
                  Yazarları vardır. Yöneticisi sadece benim.
 
                  - 
                  3- İsteğin dışında geldi ise şu an 
                  itibarı ile  
                  
                
                
                  http://groups.google.com/group/fikir-dergisi e-posta 
                  gönderisinden çıkartılmış bulunmaktasınız. Bunu sizde 
                  yapabilirdiniz!
 
                  - 
                  4- Bizim sadece e-posta listemiz 
                  yapılanları bilgilendirme için kurulmuştur.  
                  
                
                
                  http://groups.google.com/group/fikir-dergisi ise
                  
                
                
                  http://fikir.dergisi.info 10. 
                  alını tamamlamış bulunmaktadır. Diğer dokuz sayı 
                  yazarlarımızın yazılarını da inceleyebilirsiniz. Üye olma 
                  mecburiyeti yoktur.
 
                  - 5-"Bu yaptığınızı Çorumlu yapmaz" Acaba 
                  ÇORUMLU size ne yaptı? Çok merak ediyorum! Çokkk İktisatçı, 
                  Turizmci Sağlık adına sağlıklı düşünüp sağlığa önem veren 
                  ,Türkçeye çok duyarlı bir araştırmacı, yazar, çevirmen, Tüm 
                  Çeviri İşletmeleri Derneği Kurucu Gen Sekreteri, en yaşlı-genç 
                  bilgesi, Türkçeyi, havayı, suyu, toprağı, zamanı, enerjiyi 
                  akıllı kullanmaya çalışan yurttaş vb. imzanız var da ondan 
                  sonrum.
 
                  - 6- Domain "etki alanı -tanım kümesi -1) 
                  alan, ilgi alanı, 2) tanım alanı (işlev) "olarak çevrilmiştir 
                  ki bu kelime ile bağdaşamaz. Domain sadece bir hedeftir. 
                  Domaini aldıktan sonra değiştirme imkânınız olamaz. Yönetim 
                  alanında ise her türlü düzenlemeleri yapabilinsiniz. İlgi 
                  alanı ile de alakası aynı isimleri anlatan pek çok isim veya 
                  kelime bulunmaktadır ve subdomain Türkçe karşılığı bana biraz 
                  daha kelime bilimcileri düşündürse gerek diyorum
 
                  - 7- SALIK (Ucu zincirli Topuz) her halde 
                  SAĞLIK demek istediniz(!)
 
                  - ÖBEK (Yaş ve yapıları aynı olan 
                  kişilerin veya topluluğuna denilir.) Bizim öbeğimiz değil 
                  e-posta topluluğumuz vardır ki burada 90 yaşında da 18 yaşında 
                  da cinsiyetleri karışık kişiler de bulunmaktadır.
 
                  - 8- LİNG karşılığı olarak verdiğin 
                  örneğe insanlar değil “kazlar” bile güler.
 
                  - 9- En önemlisi iki adınız var . Ha sahi 
                  unuttum adınızı Türkçe mi?
 
                  - 
                  Hamiş:  
                  
                
                
                  http://fikir.dergisi.info 
                  dergimizde adınız verilmeden bu cevabı yayınlayacağım
 
                  - Mahmut Selim GÜRSEL
 
                 
                
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 125   25 Temmuz 2009  | 
                      
      
    | 
     | 
                  
      
    |   | 
                  
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          24KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
    | 
     
                        
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız 
     | 
                  
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
        
          - NE SÖYLERSEN ONU İŞİTİRSİN 
 
          
            - 
            Bana göre yıllar önceydi. Şimdi 
            koskocaman bir fabrikanın bulunduğu alanın eski ve tabii ortamının 
            bozulmadığı günlerdi.
 
            -             Bir sahil düşününki arkasını 200 metre ötede kale 
            surları gibi sahil boyunca, göz alabildiğine uzanan gümüş renkli ter 
            temiz kumlarla kaplı, denizi çok az bir eğimli tabii bir plajı olan 
            alan.
 
            -             Yıllardan 1957 bu plajda; baba, anne ve üç çocuk 
            yüzmek ve bir sıcak havadan kurtulmak için bulunuyorlar. 
            Bulundukları alanda bir eski hale harabesinin gölgesinden 
            faydalanıyorlar ve mutlular. Baba 40 yaşında, oğlu ise on 
            yaşlarında. Sohbet ediyorlar baba, oğul. Baba:
 
            -             - Oğlum ayağa kalkar mısın? .Oğlu ayağa kalkınca:
 
            -             - Şu ilerideki kayalara doğru bütün gücünle bir söv 
            bakalım! Oğlu, mahbup. Babasının yanında nasıl sövsün ki. Annesi, 
            babası ve kız kardeşi var. Zaten yapısında ve yetiştirilmesinde de 
            sövmeyi, dövüşmeyi bilen birisi de değil ki. Kızarıp, bozarıyor. 
            Babası ısrar ediyor:
 
            -             - Söv oğlum! Çocuk kızararak bütün gücü ile kayalara 
            doğru bağırıyor.
 
            -             - Eşek oğlu eşek! Birkaç saniye sonra kayalardan bir 
            ses geliyor:
 
            -             - Eşek oğlu eşek! Çocuk şaşıyor. Babası ve annesi 
            gülüyorlar. Küçük kız kardeşte şaşkın. Babası tekrar başka bir şey 
            istiyor:
 
            -             - Oğlum ! Birde güzel bir kelime bağır mısın? Yeni 
            yetişiyor, karşı cinslerin yeni farkına varan çocuk tereddüt 
            etmeden:
 
            -             - Seni seviyorum! Diye sesleniyor. Birkaç sanıya 
            sonra:
 
            - 
            - Seni seviyorum! Cevabı geliyor. 
            Babası oğlunun elinden tutup yanına oturtturarak:
 
            - 
            - Oğlum! Bu ses ikilemesine Yankı 
            derler. Yüksek sesle uzaktaki belirli bir yükseklikteki yere 
            bağırırsan sesin sana geri gelir. Sana bir baba nasihati vermek için 
            bunları söylettirdim. “İnsanlarda aynen yankı yapak yükseklikler 
            gibidir. Onlara iyi söylersen sana iyi söz söylerler. Kötü söz 
            söylersen sende kötü söz işitirsin” Bu nasihatimi ölene kadar 
            unutma.
 
    
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 126   25 Ağustos 2009 
           
         
                         | 
                      
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          25KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                | 
                 
                   
                  SENDEN NE DİLESEM YA HABİBİ!
                
                            
                Senin  dünyaya 
                teşrif ettiğini ve yakın yıllar içerisinde Mevlit Kandilini 
                kutladığımız bu ay içinde senden Allah’ın emri ve sana verilen 
                yetki ile şefaatini istesem acaba kabul eder misin?
                            Bu göründüğü hilalin 
                aylar olarak takvime döküldüğü; Müslümanların ve bazı 
                milletlerin kullandığı kameri ay içinde dünyaya teşrifinin 
                gününü bilinmemesinin sebebi bilinmemesindeki hikmetin 
                anlaşılması için çaba gösterenlerden birisi olmamı düşünerek 
                senin adını anmama müsaade eder misin?
                            Ey bu kâinatı yaratan 
                yüce Allah’ımın “Ya Habib’im!” dediği Peygamberim olarak beni de 
                Kevser’inden su içmeye davet eder misin?
                            Ey kâinatın sahibi 
                Allah’ım! Onun yüzü suyu hürmetine bu dünyada olduğunu bilen ve 
                inanan kullarından birisi olarak beni de Habib’inle yakında 
                yüzleşmem için müsaade eder misin?
                            Ey cihanın son 
                Peygamberi! Sevdiklerini senin sancağının altında toplarken yüce 
                huzurda, bizler için Allah’ıma af, af diye bizlerin selamete 
                çıkması için yalvaran. Yüce insan! bizi de sancağının etrafına 
                kabul eder misin?
                            Ey bu yer! Ey gök! Ey 
                bu seher vaktinin zamanını ayarlayan şahit ol! Ben Allah’ımdan 
                af diler, Onun Habib’inden de şefaat dilerken bu sanal satırlar 
                olarak bu satırları okuyanları da şahit olarak dinler misin?
                
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 133   25 Mart 2010  | 
                  
      
    | 
     
                          
     | 
                  
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
            | 
      
      
        | 
          26KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                    
                    
                      
                      - 
                      
                    Bir cemiyet veya dernek; bulunduğu 
                      yerin ahval ve şartlarına uyarak yediden yapılanma girişi 
                      yaparsa. Bu da ayrılmayı planlayarak bir kendi çıkarı için 
                      düşünen üyenin menfaati mi önemlidir? 
 
                      - 
                      
                    O kuruluşu beğenilmeyen 
                      yöneticilerin kendi çıkar veya heveslerine uygun bir 
                      topluluğu kendi amaçları doğrultusunda yönetmek amacı ile 
                      mi yeniden aynı işlev ve görevi yapacağını öne sürerek 
                      diğer üyeleri de yerlerinden koparması önemlidir?
 
                      - 
                      
                    Bu kapalı şekilde anlatmaya 
                      çalıştığım olay benimde mensubu olduğum fakat bu güne 
                      kadar kendimi oradan uzak tuttuğum ve bir hizmet 
                      yapılmadığını gördüm yer olarak bildiğim yerdir. 
 
                      - 
                      
                    Başkanlığını yapan şansın ilini 
                      tanımaması ve hatta bu makamın verdiği rehavetle ilinin 
                      Cumhuriyetinin kurulmasından bir önceki devirde bir 
                      gazeteci tarafından tertip edilen ayaklanmanın önderini 
                      bir sopa vuruşu ile dünyasını değiştiren şahsı 
                      tanımamasıdır. Bu şahıs kendi emeği ve kendi çabaları ile 
                      erlikten paşalığa kadar yükselen ve yaptıkları 
                      yararlılıklar gösteren ve şehrin en büyük camisin bir 
                      kütüphane kuran ve yüzlerce el yazması ve matbu eser 
                      vakfeden ve iline halen adı ile müsenna kütüphanesin 
                      bulunan şahsı cahil olarak bir ulusal gazetenin ili için 
                      verdiği beyanatta tanımlayan şahıstır.
 
                      - 
                      
                    Yeni bir kuruluşun alel acele 
                      kurduğu gözükmektedir. Eski dernekten ayrılan ve yeni 
                      derneği kuranların isminin bulunduğu Internet sitesinde 
                      ayrılanan kişilerin isimlerini görmek çok şaşırtıcı olarak 
                      gözükmektedir. Dernekten 62 kişinin koptuğu ve yeni 
                      derneğin bünyesini oluşturduğu http://www.facebook.com  
                      bu sitede yazılmaktadır.
 
                      - 
                      
                    Bu listesinde 23, 24, 56, 57, 60, 
                      94, 97, 115, 123, 132, 160 numarada kayıtlı bulunmaktadır. 
                      Bu isimleri http://www.facebook.com  üye olduğum 
                      gruptan tespit ederek burada yayınlamayı düşündüm. Davet 
                      üzerine bu http://www.facebook.com üyeliğe abone olmuştum. 
                      Bu gün bu gruptan gelen haberin içinde bulunan dernek 
                      kurucu başkanını bir cümlesi benim buradan çıkmama yetti. 
                      “Belediyenin 
                      katkıları ile teşrifatının tamamlandığını” belirtmesi 
                      buranın da Belediye himayesine girildiğinin bir itirafı 
                      olarak gözükmektedir.
 
                      - 
                      62 
                      kopan üye veya bu üyelerin kopmasını sağlayanların birkaç 
                      masa ve sandalye iye bir oda veya dükkan kiralayamadıktan 
                      sonra yana üyelerin birkaç kuruş vermeleri ile yürür mü? O 
                      da ayrı bir problem.
 
                      - 
                      Bu 
                      işlev Ülkemizin bütün kurum ve kuruluşlarının ve 
                      çalışanlarının PARÇALANDIĞI süreçte ilimiz için acı bir 
                      tespittir.
 
                      - 
                      Ayrıca 
                      bu ayrılanlar gerçekten dernekten ayrıldılarsa üye 
                      listelerinden de çıkartılmaları için gereken hassasiyeti 
                      göstermeleri gerekmektedir. Bu eksik ve dikkatsizlik 
                      komedisi karşısında kapalı olan tenkidim uyarı içindir.
 
                      - 
                      17 
                      Nisan 2010 Çorum  
 
                     
                    
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 134   25 Nisan 2010  | 
                  
      
    | 
     
                          
     | 
                  
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          27KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
              
                - 
                
                557 YIL ÖNCE 29 MAYIS
 
                - 
                
                İstanbul’un fethi çok önemli sonuçları bulunmaktadır. 
                
                
 
                - 
                Fatih 
                Sultan Mehmet, İstanbul’un fethinden sonra Batıdaki 
                hâkimiyetini, sınırların genişlemesi, Son din İslam’ı en uzak 
                yerlere kadar yaymak ve Hıristiyan birliğini bozmak amacıyla 
                Avrupa üzerine birçok seferler düzenledi. Sırbistan Krallığı 
                ortadan kaldırıldı, sancağımız haline getirildi. Mora 
                fethedildi, Eflak eyalet yapıldı, Bosna tekrar Osmanlı 
                hâkimiyetine alındı, Arnavutluk ele geçirildi. 16 yıl süren 
                Osmanlı-Venedik Deniz Savaşları sonunda Venedik barış imzalamayı 
                kabul etti. İtalya’ya yapılan sefer sırasında Roma’nın fethi 
                açısından çok önemli bir merkez olan Otranto fethedildi ancak 
                şaibeli ve bu güne kadar da gerçek sebebi bulunamayan Fatih 
                Sultan Mehmet’ in vefatı üzerine kaybedildi.
 
                - 
                Bin 
                yıllık Bizans İmparatorluğuna son verildi, Doğu Roma 
                İmparatorluğu olarak da bilinen son yeri İstanbul’un alınması 
                ile tarihe karıştı. Venedik ve Ceneviz ticareti eski şaasını 
                bulamadı. Dünya’da derebeylik sistemi çözülmeye başladı. Fatih 
                Sultan Mehmet’in emri üzerine İstanbul kalmak istemeyen Bizanslı 
                aydınlar Avrupa’da Reform  hareketlerinin başlaması sayılan 
                Rönesans hareketleri başları ve Ortaçağ kapanmış,  yeniçağ 
                başlamış oldu.
 
                - 
                
                Osmanlı toprakları arasında sürekli sorun çıkaran bir fitne 
                yuvası olan Bizans ortadan kalktı. Osmanlı Devleti’nin başkenti 
                Edirne’den İstanbul’a getirildi. Osmanlı İmparatorluğu toprak 
                bütünlüğü sağlandı. Osmanlı’nın Anadolu-Rumeli geçişi 
                kolaylaştı. Karadeniz-Akdeniz deniz ticaret yolunun denetimi 
                Osmanlılara geçti. Osmanlı Devleti İslam dünyasında itibara 
                kavuştu ve Osmanlı Devleti yükselme dönemine girmiş oldu.
 
                - 
                557 
                yıl önce bizlerin ataları bu önemli tarihi işlevi yaptılar. 
                Bizler ne yazık ki artık bu büyük olayı gençlere ve geleceğin 
                mirasçılarına hatırlatmayı cılız bir etkinlikle geçiştirmeye 
                çalışıyoruz
 
               
    
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 135   25 Mayıs 2010 
                     | 
                      
      
           | 
        
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
            | 
      
      
        | 
          28KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
  - 
  DÜNYA DÖNÜYOR 
 
  -             Bu günlerde ülkemizde bir sürü gündemle bizleri meşgul ediyorlar.
 
  -             Yeni Ceza Kanununun tartışılması, eksik ve fazlalıklarının halka 
  arzı! 
 
  -             Bunların başında Hıristiyanlık propagandalarının daha geniş ve 
  serbestlikle yapılması! 
 
  - 
  İbadet 
  özgürlüğünü fırsat bilerek faaliyetler artıyor. Başka bir niyet aranmasa; 
  insanlarımızı bilinçlendiriyorlar diyebilirsiniz. Bu faaliyetlerin arkasında 
  bazı gençlerimizin ve dini bilgileri zayıf olanların din değiştirmeleri de 
  gayet tabiidir. Bizlerin bu pozisyonda olan gençlere dinini ve imanını 
  öğreterek her şeyin para olmadığını ve para içinde din değiştirmelerinin 
  önlenmeleri gereklidir.
 
  -             Şu sırada gündemin başka bir konusu da ülkemizin AT girme çabaları 
  ile birlikte ülkemizin yararına pek çok tavizin verildiğini görmek bizleri 
  üzmektedir. Bu taviz verdiğimiz ülkelerden bizlere ne gibi yardımlar 
  geleceğini bilemiyorum. Çünkü Avrupa ülkelerinin şu sırada işsizlik krizleri 
  patlama noktasına gelmiş olup, bizim ülkemizin insanlarının Avrupa’da dolaşma 
  serbestliğinin verilmemesinin esas sebebinin bu olduğunu hepimizin bildiğini 
  zannediyorum. Ayrıca Avrupa’nın ekonomik olarak birlikteliğinde de 
  zedelenmelerin gözlendiğini sağır sultanların bile duyduğunu burada yazmam 
  bile abesle iştigalden başka bir şey değil mi?
 
  -   
            Ülkemizin problemlerini başında olan PKK ise içte ve dışta bulunan 
  yardakçıları ile gündemini sürdürmekti. Mehmetçik onlara gereken dersleri 
  vermekte gecikmemekle beraber, bünyesinden tek tük de olsa ŞEHİT ve GAZİ 
  vererek ana ve babalar ile milletimize üzüntü vermektedir. Bu bataklık 
  kurutulmadıkça daha pek çok TÜRK ANASI ağlayacaktır. Bu işleri birilerine 
  danışarak değil kendi bünyemizde halletmeliyiz. Bizim ülkemizin bu bataklığı 
  kurutacak ekipmanları ziyadesi ile bulunmaktadır.
 
  -             Bazı dünya ülkelerinin ise ASALA yandaşlarının tek taraflı 
  bilgileri ile Sözde Ermeni problemini incelemeden ve cahilce kararlarla bu 
  konuyu tanıdıklarını ve bu konu hakkında kanunlar ve abideler yaptıkları 
  malumdur. Bu ülkelere karşıda bizde onların geçmişlerinde yaptıkları soy 
  kırımları ve katliamları tanıtan abideler yapmamız bize kaça mal olur ? İnanın 
  bu abideleri yurttaşlarımız veya mahalli idarelerimiz seve seve yaparlar. 
  Karşı misilleme olmadan bu kararları alt etmemiz mümkün olamaz. Bu soğuk 
  savaşın bir kolu olan karşı propaganda yapılması gereklidir. Bizler bunları 
  sözlerken, bizleri idare edenlerin çekimser kalmaları bizleri üzmektedir.
 
  -             Ülkemizin genel görünümündeki gündem dışında ilimizin 
  problemlerinden birkaçını da anmak istiyorum:
 
  -       
        Çorum’da yapılan konuşmalar ve toplantılar da yine Türk Bayrağı 
  yasaklarına riayet edilmemektedir. Bu ihmal o toplantılarda bulunan devlet 
  yetkilileri tarafından da görmemezlikten gelinmektedir. Çorum’da geçen ay 
  televizyonlardan yayınlanan bir kurumun haftası kutlamasında konuşma kürsüsüne 
  Türk Bayrağı dolanmıştı. Benim bildiğim Bayrak Kanununun: “ Yasaklar Madde 
  26-Bayrak, yırtık, sökük, yamalı, delik, kirli, soluk, buruşuk olarak veya 
  taşıdığı manevi değeri zedeleyecek biçimde kullanılamaz; 21 inci madde 
  hükümleri dışında, ne maksatla olursa olsun, örtü olarak serilemez; oturulan 
  veya ayakla basılan yerlere konulamaz; elbise ve üniforma olarak giyilemez. Bu 
  yerlere, masalara, kürsülere vb. eşya üzerine Bayrağın sekli yapılamaz.
 
  - 
  Hiç bir 
  siyasi parti, kuruluş, dernek, vakıf tarafından amblem, flama, sembol ve 
  benzerlerinin ön ve arka yüzünde, Bayrak, esas ve fon olarak kullanılamaz.
 
  - Bayrağa 
  sözle, yazıyla veya hareketle veya herhangi bir şekilde hakaret edilemez, 
  saygısızlıkta bulunulamaz. Bayrak yırtılamaz, yakılamaz, yere atılamaz, 
  gerekli itina gösterilmeden kullanılamaz.” Denmekte. 
 
  - 
  Bu ay ve 
  gelecek ay içerisinde ilimizin festival ve etkinlikler neler olacak,neler 
  yapılacak ?   16’tısında Tarım fuarı var. Birkaç hemşerimiz katıldı. Diğer 
  katılımlar dışarıdan. Birkaç tenkit edilecek şeyler var. Birincisi tamda 
  GÜNDÖNÜMÜ FIRTINALARI içerisine alınmış. Zaten bizim festivallerin tarihini 
  almaları için yazmaktan kalemimin mürekkebi kurumuştu. Sonunda festivali 
  gündönümü fırtınaları sonuna aldılar. İkinci tenkidim ise ziyaretçi trafiği. 
  Tarım Müdürlükleri, tarım kooperatiflerinin haberi var denildi. Bu birimler 
  zaten gelen firmaları tanıyorlar. Önemli olan avam tabakasına inebilmek!  Yani 
  çiftçiyi bilinçlendirmek!  Tanıtım olmayınca, kabahat Çorum’a kalacak. 
  Geldikçe fuarı gezmediler denilecek. Katılımcı firmalar bir daha gelmeye tövbe 
  edecekler. Bu olaydan fuar düzenleyicileri hiçte rahatsız olmuyorlar. Hisseli 
  kumpanya gibi, gelen ağam, gelmeyen paşam havasındalar.
 
  - 
  Bir de 
  köylerimizin tamamı yanmakta. Bu durum acaba hiç tetkik edildi mi? 
  
 
  - 
  Bilmiyorum. 
  İlimizde gerçek anlamda da seracılık yapılmaya başladı.
 
  - 
  Yakın 
  tarihte Çorum’da geçmişte olduğu gibi pek çok sera göreceğiz
 
 
                    
                      - 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 135   25 Mayıs 2010
 
 
                     | 
                      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          29KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
                
                  -  
 
                  - TEKRAR 
                  GELEBİLİRSEM!
 
                  -             
                  Yaşamımızda bir ömür boyu beklenilen bazı anlar bulunmaktadır. 
                  Bunlar bizlerin isteklerinin yönlendirilmesinden çok bizi 
                  yaratanın yönlendirmesi ile meydana gelen emir ve yapılması 
                  gerekenlerdir. Doğmak, Yaşamak, Gitmek, Gelmek ve Ölmek gibi.
 
                  -             
                  Hazreti İbrahim A.S. Kabe’yi Allah C.C. yeniden yapılandırınca 
                  emredildiği gibi insanlara buraya gelmesin tebliğ etmesini 
                  istemiş ve o tebliği duyabilenlerin Kabe’ye gelmelerin nasıp 
                  olmuştur. İnsanların nerede vefat edecekleri bilinmemektedir. 
                  Toprağının alındığı yerde kalıp vefat ederlerinde oralardaki 
                  topraktan halk edildiği ve toprağının alındığı yerde 
                  defnedildiğini hepimiz bilmekteyiz.
 
                  -             
                  İnsan olarak yaratılan bizlerin; bazı kolaylıklara erebilmesi 
                  isteklerimizin Yüce yardana ulaşması ile mümkün gözükmekle 
                  birlikte Amentünün “Hayrihi ve Şerrihi” imanımızı gereği bazı 
                  bilmediklerimizin bizlere yön verdiğini görmüş ve hayatımızda 
                  yaşamış oluyoruz.
 
                  -             
                  Bütün hayatımız boyunca istememize rağmen on beş yıl önce Hac 
                  borcumuzu ödemek nasip oldu. Gidenlerin bildiği gibi Mekke ve 
                  Medine’nin çekiciliği gittikten sonraki hasreti insanın içini 
                  kavurmakta ve tekrar tekrar oraları ziyaret etmek 
                  istemektedir. Bizimde bu hasret gidermemiz İnşallah giderilmiş 
                  olacak ve bu yerleri tekrar görebilmemiz nasip olacak. Gidip 
                  Görmeye niyetlendik, nasip olursa yarın 26’tısnda yolculuk 
                  başlayacak.  
 
                  -             
                  Kapağa da oranın bir resmini almayı uygun gördüm.
 
                  -             
                  Nasip olup Umre yapabilirsek ve Kabe’yi tavaf ederken 6. 
                  şaftta (dönüş) Rabbimizden mealen:
 
                  - 
                  
                  “Ey rabbimiz!
                
 
                  - 
                  
                  Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.
 
                  -             
                  Allah’ım. Sana karşı görevlerimde birçok eksiğim var. 
 
                  - 
                  
                  Yarattıklarının da benim üzerimde de birçok hakkı 
                  bulunmaktadır. Allah’ım sana karşı olan eksikliklerimi 
                  bağışla. 
 
                  - 
                  
                  Yarattıklarına karşı olan haklardan ve alacaklarından beni 
                  kurtar.
 
                  - Bana helali ver, haramdan 
                  uzak kalayım. İbadetinle meşgul et, günaha düşmeyeyim. Lütfünü 
                  ver, başkalarına muhtaç olmayayım. 
 
                  - 
                  
                  Ey bağışlaması bol olan Rabbim!
 
                  - 
                  
                  Rabbimiz. Bize dünyada iyilik ver. Ahrette de iyilik ver. 
 
                  - 
                  
                  Bizi Cehennem azabından koru. İyilerle birlikte cennetine koy 
                  beni de iyilerden eyle. 
 
                  - 
                  
                  Ey sınırsız güç sahibi! 
 
                  - 
                  
                  Ey günahları çok bağışlayan, Ey âlemlerin RABBİ! “
 
                  - 
                  
                  İşte bu yakarış insanın borçlarını kabullenerek acizliğinin 
                  nişanesi olarak Rabbine sunduğu ve istediği andır.
 
                  - 
                  
                  Selam Gönderenlerin selam ve dileklerini İnşallah 
                  ulaştıracağım.
 
                  - 
                  
                  Rabbimizden gitmeyenlere de gitmeleri için sebepler ihsan 
                  etmesini dileyeceğim.
 
                  - 
                  
                  Gidip gelmemek ver. Gelip Görmemek var. Allah erdirirse 
                  dergimizi devam ettirmemizi de nasip ederse yine sizlerle 
                  olacağız.
 
                  - 25 Haziran 2010  12,05
 
                 
                    
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 136   25 Haziran 2010  | 
                      
      
    | 
     
                          
     | 
                  
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          30KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
  - YA HAKKINI VERİN, YA DA, O DİPLOMALARI 
  YAKIN 
  
 
  - 
  Kendisini 'yasa bağımlısı' olarak tanımlayan 
  Sayın Rektörüm ve on yıllık dava arkadaşım Galip Baran sordu: “Üniversite 
  diploması, Türkiye’nin veya dünyanın en ünlü üniversitelerinin birinden 
  alınmış olsa bile ne işe yarar?
 
  - 
  Örneğin, senin gazetecilik, hukuk ve siyaset 
  bilimi diplomaların ne işe yarıyor söyler misin?
 
  - 
  Devam etti: O diplomalara rağmen çevreyi 
  kirletiliyorsan, aşırı tüketiyorsan, trafik kurallarını çiğniyorsan, toplum 
  sağlığına aykırı alışkanlıklar ediniyorsan, vergi kaçırıyorsan, rüşvet 
  veriyorsan/alıyorsan, iş ahlakının korunması için çaba göstermiyorsan, milli 
  servete zarar veriyorsan, imar yasasına aykırı işler yapıyorsan, her şeyi 
  devletten bekliyorsan, yani kısaca, 'KIRMIZIDA GEÇİYORSAN' bir başka deyişle, 
  YOLSUZLUK YAPIYORSAN?...
 
  - Benimkisi “Teknikerlik” diploması. Ama ben, KIRMZIDA GEÇMİYORUM, YOLSUZLUK 
  YAPMIYORUM, üstelik KIRMIZIDA GEÇENİ, YOLSUZLUK YAPANI, “kırmızıda geçeni, 
  anında , yüzüne karşı, utanmaktan başka bir tepki gösteremeyecek şekilde 
  uyarma”yı öngören, SOSYAL YAPTIRIM olarak bilinen bir yöntemle uyarıyorum 
  (uyardıklarımın arasında, her rütbeden polisler, her rütbeden askerler, 
  avukatlar, hakimler ve savcılar var) uyardıklarına kendilerinin de başkalarını 
  aynı yöntemle uyarmalarını öneriyorum, bana DELİ diyenler de var. Oysa ben 
  sıradan bir YASA BAĞIMLISIYIM.
 
  - 
  Sözünü şöyle bağladı: "Haydi gel şu bir işe 
  yaramayan, YOLSUZLUK YAPMANI önleyemeyen DİPLOMALARNI Kızılay Meydanı’nda 
  yak…"
 
  - 
  Elbette (kendimi tenzih ederek) Üstat Galip 
  Baran'a hak verdim. İtiraz edemedim.
 
  - Zira, (ben) her ne kadar 'kendimi bildim bileli' kırmızıda geçmiyor, 
  mümkün olduğu kadar geçenleri uyarıyor, 'Kırmızıda Geçmek' in gerçekte ne 
  anlama geldiğini yıllardır yazılarım, söylev, konferans ve demeçlerimle halka 
  açıklıyor, anlatıyor ve "iyi insan-iyi, ilkeli-onurlu ve sorumlu vatandaş" 
  konusunda her derece ve düzeyde büyük bir mücadele veriyorsam da; Adına kinayeten 'BİLGİ ÇAĞI' denilen bu zamanda, ülkemin, insanımın ve 
  dünyanın (sözde) en saygın üniversitelerinden diplomalı bilim (ilim değil!), 
  politika (siyaset değil!.) Sivil Toplum Kuruluşu (gönüllü kuruluş değil; 
  güdümlü kuruluş), memurin, hükümet ve devlet eşhasının;
 
  - 
  "Edindiği diplomadan dolayı hicap duymadan, 
  insanlıktan utanmadan, adalet ahlakı ve hukuka saygılı olmadan ve (bana göre) 
  Allah'tan korkmadan, bizzat kendi ve kamu vicdanına karşı hiçbir onurluluk ve 
  sorumluluk hissetmeden..."
 
  - 
  Nitelikli dolandırıcılık, gasp, irtikap, 
  ayırma-kayırma, rüşvet-suiistimal, görevi kötüye kullanma ve yolsuzluk 
  yaptığını; Vergi kaçırdığını; İmar mevzuatını ihlal ettiğini; Çevreyi 
  kirlettiğini; Halka yalan söylediğini; Sözünde durmadığını; Emanete hıyanet 
  ettiğini; Küresel barışı tehdit, ozon tabakasını tahrip, dünyada savaş ve 
  milletler arasında fesat çıkartma, vahşi kapitalizm ve insanlık düşmanı 
  küresel emperyalizme alet olduklarını; KISACA: 'her fırsatta insanlığın 
  KIRMIZI ÇİZGİLERİNİ ihlal ettiklerini gördükçe kahroluyor ve 'BİLGİ ÇAĞI'nın 
  bilim ve insanlık düşmanı biçiminde tezahür eden uygarlığından utanç 
  duyuyor!.., Dünyayı yaşanmaz hale getiren 'sorun' un "BENCİLLİK", kalıcı 
  çözümünse "SENCİLLİK" olduğunu çok iyi biliyor; İnsanlığın bir an önce "BİLİÇ 
  ÇAĞI" na geçiş yapabilmesini yürekten diliyorum.  
 
  - 
  Ama, kitlesel bir katılım ve anonim BİLİNÇ 
  olmadan diplomama da kıyamıyorum!..
 
  - Bu yazıyı okuyan hukukçulara, mühendislere, akademisyenlere, devlet ve 
  hükümet 'gişi'lerine soruyorum: Ne dersiniz? Siz de hak veriyor musunuz?
 
  - 
  Veriyorsanız diplomanıza kıymaya hazır 
  mısınız?
 
  - 
  
  Yoksa, onun gibi "YASA BAĞIMLISI" olup DİPLOMACIKLARI kurtaralım mı? 
 
  - 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 137   25 Temmuz 2010
 
 
                         | 
                      
      
    | 
           | 
                  
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          31KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
                        
                          - 
                          GÜN OLA HARMAN OLA
                           
 
                          - 
                                      
                          Zaman. İnsanlar için olduğu kadar canlılarında 
                          yaşamalarına yön veren, ayarlayan bir olgu. Gecesi 
                          var, gündüzü var. İnsanlar için Haftası, ayı, mevsimi, 
                          yılı var.  Diğer canlılar içinde mevsimler 
                          oldukça önemli.
 
                          - 
                                      
                          Belki pek çoğumuzun alışa gelen hale gelen “Gün 
                          Dönümü” Haziran ayın 21’inde başlıyor. Pek çok 
                          bitkilerin ömürlerinin bittiği ve meyvelerinin 
                          olgunlaştığı zaman dilimi!
 
                          - 
                                      
                          Görüldüğü gibi zaman dilimi çok çabuk geçmekte ve 
                          ilerlemektedir. Dergi çıkartmak ve yayınlamak bir grup 
                          ve gönül işidir. Yazar arkadaşlarımızı tarafıma 
                          güvenerek verdikleri yazıları ile dergimiz devam 
                          etmekte. Ömrümüz sağ, kesemiz uygun olduğu müddetçe de 
                          devam ettirmeye çalışacağım.
 
                          - 
                                      
                          “Söz ağızdan çıkar” Atalar sözünü bizzat uygulamaya 
                          çalışacağım.
 
                          - 
                                      
                          Aşağıda dergimizin amaç ve gerekli bilgileri hakkında 
                          sorulanları cevaplamak istiyorum:
                          
                          
 
                          - 
                                      
                          1- Dergimiz nedir?
                           
 
                          - 
                                      
                          Dergimiz Yazlarımızın, Çizerlerimizin (Karikatürist, 
                          desinatör, resim) ile çekerlerimizin Fotoğraf sanatı 
                          ile meşgul olanların çalışmalarını hiçbir ücrete tabii 
                          olmadan ve her ayın 26’tısından 25’ine kadar 
                          yaptıkları etkinliklerin (Reklam olmamak kaydı ile) 
                          sizlere bilgilendirmek amacı ile kurulmuştur.
 
                          - 
                                      
                          2- Dergide bir ay içinde kaç çalışmaya yer verilmekte?
 
                          - 
                                      
                          Dergimizde basılı eserlerde olduğu gibi sayfa bastırma 
                          derdi ve külfeti olmadığından çalışmalar için bir 
                          sınırlandırma bulunmamaktadır.
 
                          - 
                                      
                          3- Bazı yazılarımızda ufak silinmeler olmakta neden?
 
                          - 
                                      
                          Evet çok azda olsa bazı arkadaşlarımızın yazılarında 
                          istemeyerek yazdıkları kişilere sataşma, aşırı yerme 
                          ve diğer ahlaka aykırı kelimeleri çıkartmak 
                          zorunluluğunda çalışmalar ufak tefek sansüre tabi 
                          tutulmaktadır.
 
                          - 
                                      
                          4- Telif ücreti neden vermiyorsunuz?
 
                          - 
                                      
                          Yayınevi olarak yazarlarımıza telif ücreti 
                          vermediğimizi söylüyoruz ve bu çalışmaları için de 
                          yayınlanmasını bildiren umumi bir not istemekteyiz. 
                          Bakınız: Bu imkânsızlığa karşı yazarlarımız dergimizin 
                          ve sitemizin ortaklık payına doğrudan ücretsiz 
                          katılımları sağlanmakta ve isimleri ile ilgili 
                          sitemizde sayfaları açılmaktadır.  
 
                          - 
                          5- 
                          Bu çalışmaları topladığınız Internet domainler, site 
                          barındırmaları ve diğer masrafları herhangi bir 
                          kuruluş veya dernek mi karşılamakta?
 
                          - 
                          
                          Hayır bütün masrafları ve giderleri kendi bütçemden 
                          karşılamaktayım
 
                          - 
                          6- 
                          Sizin bundan çıkarınız o zaman nedir?
 
                          - 
                          
                          Hiçbir çıkar gözetmemekteyim. Halka hizmet Hak’a 
                          hizmet olarak yayınevimizi kurmuştuk sanal hizmetimizi 
                          de devam ettirmekteyim.
 
                          - 
                          7- 
                          Sizin sitelerinizi oldukça fasla. Bu siteleri derli 
                          toplu gösteren bir sayfanız var mı? 
                          Evet bu sitelerimizi ana sayfalarında giriş linklerini 
                          görebilirsiniz!
 
                         
                        
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 137   25 Temmuz 2010  | 
                      
      
           | 
        
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
            | 
      
      
        | 
          32KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
        
          - 
          YENİ ÇALIŞMALARIM
 
          -             Dergilerimize yazı veren arkadaşlarımızın ve benim 
          çalışmalarımı sanal kitap olarak sizlere sunmak için yeni çalışma 
          başlattım. Deneme mahiyetinde benim en son basılmış olan  “Çorumlular 
          ve Çorum’a Hizmet Edenler” biyografi kitabımı sanal ortamda 
          sizlere sundum. 241 sayfalık bu çalışmamın bizlerce ilgi gördü.
 
          -             Çorum Osmancık’ta yatmakta olan Koyun Baba ile ilgili 
          bir el yazması kitabın Latin harflere çevrisi ve basılmış olan 
          çalışmam 
          bu sayfada hazırlanmada olup çok yakında tamamlanacaktır.
 
          -             İlk yayınladığım kitap olarak ”Çorum’da Yatan Meşhur 
          Yatırlar”  da 
          hazırlanarak yakında sizlerle olacak
 
          - 
          Yazarımız Mustafa Nevruz SINACI’NİN 
          2010 tarihinde sanal ortamda yazdığı yazılarını “Sıra Dışı” ismi ile 
          yayına hazırlayarak  sizlerin görüşüne 
          sundum. Kitabın çalışması 2010 tarihi Aralık sonuna kadar yayınlanacak 
          olan çalışmalar ile devam ederek sonuca bağlanacak.
 
          - 
          Sitelerimizde kitap formatına yakın 
          olarak yayınladığımız Selma Gürsel’in “Çorum Yemekleri”  
          ile Sanal dergilerimizde yayınladığımız güncel yemeklerin toplandığı 
          “Yemeklerimiz” isimli çalışmaları da 
          sitelerimiz de bulunmaktadır.
 
          - 
          Bu çalışmalarımı yayınladığım 
          kitaplarım ve yazarlarımızın dergilerimize gönderdikleri çalışmaları 
          ile devam ettirmeye çalışacağım.  
 
          - 
          Ayrıca yayına hazırladığım iki yeni 
          dergiyi de buradan sizlere duyurmayı uygun gördüm.
 
          - 
          “Turizm Dergisi”  
          ilk sayısını hazırlamaktayım. İlk sayımızı Çorum ilini tanıtmak için 
          hazırlıklarımı tamamladım ve yayına peyder pey aktarmaya çalışacağım.
 
          - 
          “Bak Sat Al Dergisi”  
          bu dergimin amacı da satışını istediğiniz her türlü ticari emtianın 
          buradan tanıtımını yapmak ve sizlere sunmak olarak düşündüm.
 
          - 
          Yeni çalışmalarımızı diğer yazar 
          arkadaşlarımızı sanal kitaplarına çevirmeye çalışacağım.
 
          - 
          Sizlerin de öneri ve tenkitlerini 
          bekliyorum.
 
         
                    
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 138   25 Ağustos 2010  | 
                      
      
                | 
                 | 
              
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          33KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
  - 
  NEDEN BU 
  KELİMELERE GEREK DUYULUYOR?
 
  -             Bu yıl nedense bazı kendini bilmezler ülkemin insanlarını artık 
  BAYRAK, TÜRK, DEVLET, MİLLET metfunlarından uzaklaştırmak için adeta seferber 
  oldular. Şanlı TÜRK BAYRAĞI yerine; rengârenk bayraklar, TÜRK yerine 
  TÜRKİYELİ, Devlet yerine konfederasyon, MİLLET de halklar kelimelerini 
  kullanmaya bilhassa itina ve dikkat etmektedirler. 
 
  -             Bu kelimeleri kullananlar dikkat edilirse bir önceki yıllarda 
  Ülkemizin bir MOZAİK olduğunu empoze ettiler ve Ülkemden birkaç yazardan 
  başkası da bu terime karşı çıktı, diğerleri ise bilerek veya bilmeyerek bu 
  terimi kabul etmiş göründüler ve konuşma ve yazılarında mozaik kelimesini 
  kullandılar ve halen kullanıyorlar. Bilindiği gibi mozaik çeşitli maddelerin 
  herhangi bir birleştirici ile karıştırılarak dökülerek kurutulan ve bir satıh 
  yada kütle elde edilen yapay olmazsa da birleştirilmiş bir kütledir. Ülkemde 
  yaşayanların tamamının kimliği TÜRK’TÜR. Türklük  TÜRKİYE’DE yaşayan bütün 
  insanların ortak kimliğidir. Türkiye de yaşayanlar hiçbir zaman Türkiyeli 
  olamaz. TÜRKİYE’DE yaşayanlar TÜRK’TÜRLER. Beğenmeyenler ise istedikleri 
  yerlere giderler. İstedikleri ülkede “YELİ” olarak yaşarlar. Yada bu 
  kelimeleri kullanmaktan uzak durmaları gerekir.
 
  -             Evet efendiler! Bizim ülkemiz TÜRKİYE’DİR. 900 küsur senedir bu 
  ülke TÜRK HÂKİMİYETİ altında bulunmaktadır. Bu yerde  daha önce yaşamış 
  toplulukların fertleri de halen bu ülke topraklarında yaşamaktadırlar. Bu 
  ülkeyi zapt edenler onları bağırlarına basmış; onları himaye etmiş ve hatta 
  kendilerinden daha da fazla haklarla korumuştur. Bu dediklerimi hiç kimse 
  inkar edemez. Şayet TÜRKLER bu dediklerimi yapmamış olsalardı kendilerine bazı 
  kimlikler icat edenlerin bir tanesi bile bu güne kalmaz, tarih içerisinde yok 
  olur giderlerdi. Yine ben diyorum ki; ülkemiz hepimize yeter. Türk olarak bu 
  topraklarda beraberce kalmışız, yine de kalmamızda bir beis yok. Yok arkadaş 
  ben sözümden dönmem, özümü arıyorum dersen o da senin bileceğin bir iş olup, 
  özünün bu gün oturduğu, Ermenistan, Irak, Yunanistan gibi ülkeler 
  bulunmaktadır. Müracaat eder o ülkelere gidersin. Ülkemizin kanunları sizlerin 
  mal varlıklarını satmanızda hiçbir sakınca ve sınırlandırma koymadığı içinde 
  bütün mal varlıklarını paşa paşa satar, bizlerde seni merasimle yolcu ederiz. 
  Bundan ötesi var mı ? 
 
  - 
  Bundan 
  ötesini düşünmen senin hayalin olarak kalır. Ülke bütünlüğü ile oynayanların 
  karşısına ülkenin koruyucusu olan Hükümeti, Silahlı Kuvvetleri, Jandarma 
  Kuvvetleri ve Polis Kuvvetleri olarak sana gereken dersi verir.
 
 
    
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 138   25 Ağustos 2010 
                     | 
                      
      
    | 
     
  
     | 
                  
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          34KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
  - OTUZ AĞUSTOS
 
  -             
  Türk’üm diyen, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına ve Türkiye’nin sınırlarını 
  bu güne gelerek bir ülke oluşunun en büyük payı olan ve “Başkomutanlık Meydan 
  Muharebesinin” kazanılması ile 30 Ağustos 1922 tarihîni yâd etmek için her yıl 
  30 Ağustos’ta kutlanan Millî Bayram olarak kutlanmaya devam edilmektedir.
 
  -             
  Türkiye Cumhuriyeti Milli Bayramlarının bu güne kadar kutlanmasını ve Türk 
  olarak bu bayramlarla gurur duymamızın ilelebet eksik olmamasını dilerim.
 
  -             
  Millet olmanın, bir olmanın, bütün olmanın bu günlerde adeta parçalanması için 
  girişimlerin olduğu bu günlerde ülke bütünlüğümüze gelecek olan zararını her 
  nedense görmek istememekteyiz. Bizlerin bu Türk Vatan için koruyucu 
  olacağımıza, parçalayıcı olmaya çalışmamız çok düşündürücü değil midir?
 
  -             
  Bu savaşın kazanılması ve Türk Vatanı olarak bizlerin bu günleri görmemizi 
  sağlayan Mustafa Kemal Atatürk “Gençliğe yaptığı hitabe” adeta bu günleri 
  görmüştür.
 
  - 
  Biraz geçmişi 
  hatırlayarak Ülkemizin Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros 
  Mütarekesi ve Sevr Antlaşmasıyla Ülkemizi tamamen elimizden alınıyor; bizlerin 
  hür olarak yaşama hakkımıza son verilmeye çalışılıyor; bu zorlatmalar ile 
  ülkemiz paylaşılıyor; bizlerin bu şartları kabul etmemizi istiyorlardı.  
 
  - 
  Türk Milleti 
  olarak bu şartları kabul etmesi elbette mümkün değildi. Atatürk 19 Mayıs 
  1919'da Samsun'a çıktı. Anadolu’da, Atatürk'ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı'nı 
  başladı
 
  - 
  Atatürk; Amasya 
  Genelgesi'nin yayınlandı. Erzurum ve Sivas Kongreleri yapıldı. Daha sonra 27 
  Aralık 1919'da Ankara'ya geldi. 23 Nisan 1920'de TBMM'yi kurdu. Memleketin 
  yönetimi halkın iradesine verilmiş oluyordu. Hem de Kurtuluş Savaşı'nın 
  merkezi Ankara oluyordu. TBM Meclisi yaptığı görüşmelerde yurdun durumunu ve 
  kurtuluş çarelerini aradı. "Misak-ı Millî sınırları içinde vatanın bir bütün 
  olduğunu; parçalanamayacağı kararını alarak işgal kuvvetleri ile mücadele 
  kararı aldı. İlk düzenli ordu ile Doğu’da Ermeni çetelerine karşı zafer 
  kazandı. Batı cephesinde I. İnönü, II. İnönü savaşları yapılarak Yunanlılara 
  karşı büyük bir darbe indirilmiş oldu. Bu darbeyi hazmedemeyen Yunan 
  kuvvetleri müttefiklerinden aldığı güç ve kışkırtma ile tekrar saldırıya 
  geçtiler. Mustafa Kemal Atatürk’ün Yunanlıların bu saldırılarının üzerine Türk 
  Ordusu mensuplarına:
 
  - 
  "Hattı müdafaa 
  yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış 
  toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz." dedi. Türk ordusu 
  askerleri, 23 Ağustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya 
  Meydan Muharebesi’yle, Türk Milleti topraklarını geri almaya başlıyordu. 
  Sakarya Savaşı’nın önemi; ordunun taarruz durumuna geçtiği önemli bir savaş 
  olarak da tarihe geçti. Bu zafer sonunda, TBMMeclisi tarafından, Mustafa 
  Kemal'e "Gazi" unvanı ve "Mareşal" rütbesi verildi. Türk tarihinin dönüm 
  noktalarından biri olan Sakarya Savaşı'ndan sonra, Büyük Taarruzla düşmanı 
  tamamen yok etme kararı alındı. 1922 yılı Ağustos’una kadar gizlilik içinde 
  Türk Ordusu hazırlandı. Gazi Mustafa Kemal'in Başkomutanlığını yaptığı 
  ordumuz, 26 Ağustos 1922'de düşmana saldırdı. Bir saat içinde düşman mevzileri 
  ele geçirildi. 30 Ağustos'ta düşman çember içine alındı. Sağ kalanlar esir 
  alındı. Esirler arasında Yunan Başkomutanı Trikopis'te vardı. Bu savaş, 
  Atatürk'ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi 
  olarak adlandırıldı. Düşman, İzmir'e kadar takip edildi. 9 Eylül 1922'de 
  İzmir'in kurtarılmasıyla yurdumuz düşmandan temizlenmiş oldu. Bu büyük Zaferi 
  her yıl, 30 Ağustos günü, Milli Bayram olarak kutluyoruz. 
 
 
    
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 138   25 Ağustos 2010 
                     | 
                      
      
    | 
     
                          
     | 
                  
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          35KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
  - BEN BİR ŞEY ALMADIM
 
  -             Son günlerde gelen bazı tepkiler beni üzmüş bulunmaktadır. En 
  son gelen tepki ise bardağı taşıran bir dojaz da ve düşündürücü mahiyette idi.
 
  -             Yazanı ve bilgiyi sizinle paylaşmak isterdim fakat bu etik bir 
  hareket olmadığı gibi o kişinin de samimiyetinden dolayı tarafıma güvenerek 
  yazdıklarını deşifre etmiş olacağımı düşünerek yazının tamamını değil, bazı 
  başlıklarını sizinle paylaşmak istiyorum.
 
  - 1-Seni bu dergilerden çıkarın nedir?
 
  - 2-Ne yapmayı amaçlamaktasın?
 
  - 3-Bu kişiler sana neden güvenerek yazı veriyorlar?
 
  - 4-Bu kişileri gelir ortağı yapmışsın onları karşı taraftan nemalanıyorlar 
  mı?
 
  - 5-Bu nemaların karşılığında mı bu resmi kurum, Resmi erkân ve şahısların 
  tanıtımını derginde yayınlamaktasın?
 
  - 6-Bu siteye bu maddi katkılarından dolayı senin hiç yazar arkadaşlarına 
  teşekkür ettiğini göremedim?
 
  - 
  “İşte bir kaya; nerene dayarsan daya” Diye bir 
  argo deyimi kullanma zorunda kaldığım için bütün bu yazıyı okuyanlardan özür 
  dilerim.
 
  -             Kendimi savunma olarak görebileceğinizi cevaplamak istiyorum:
 
  - 1-Dergiyi çıkartmamın amacı yazar arkadaşlara yazılarından dolayı katkıda 
  bulunarak onları tanıtmak için kurmuştum. Yazılarından dolayı telif 
  veremediğim için ticari tanıtım ve yazılarına da bir miktar katkı payı 
  almaları için de: http://dergisi.info
 
  - Bilgi vermiştim.
 
  - 2-Amacımı pek çok kereler açıklamalarım olması ve bu açıklamalarımda 
  faaliyetlerimi ve faaliyetleri sizlere ulaştırmak çabasından ileri gitmediği 
  ve amacımın 1994 yılında bu güne aynı olduğunu söyleyebilirim.
 
  - 3-Karşılıklı güven bizim söz ve yazı ile bilgilendirmemiz ile meydana 
  gelmiş güzel bir olgudur.
 
  - 4-Bu güne kadar hiçbir arkadaşım böyle bir çalışma yapmamıştır. Bizde 
  böyle bir çalışmanın yapıldığını zannetmiyorum.  burada zaten katkı payı 
  olarak sunulan katkılardan alacakları meblağ da bilinmektedir.
 
  - 5- Hiçbir resmi kuruluştan, Resmi erkândan ve şahıslardan maddi katkı 
  almadım. Yazarlarımın yazılarını sansüre almadım. Yayınladım.
 
  - 6-Bu siteye bu siteye 
  hiçbir yazarımız (Eşim Hariç) maddi katkıda bulunmamıştır. Onlar yazı 
  yazdılar. Yazıların da maddi olmayıp manevi katkı olarak gözükmesi normal 
  değil midir? Onlar da makalelerinde, şiirlerinde herhangi bir dergi yazısında 
  yani  şu ana kadar 11 ay boyunca (Benim beklentim 
  yoktur) yazılarında dergiye teşekkür etmemişlerdir. Arşivleri 
  inceleyebilirsiniz!
 
  -             Yazarlarımızın ve okuyucularımızı aydınlatma amacı ile bu 
  yazıyı yazmış bulunmaktayım.
 
  -             Bilginize sunulur.  
 
  - 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 139   25 Eylül 2010
 
 
                     | 
                      
      
    | 
     
                          
     | 
                  
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          36KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
                  
                  
                    
                       SESSİZ 
                      VE GÜZELLİĞE DOĞRU
                    
                   
                  
                              Göz ve 
          kulak birlikte olmasının kıymetini bunlardan birisinde yoksun olanlara 
          sorsak daha güzel olursa da belki bir nebze olsun bu duyu 
          organlarımızı kullanamama eksikliği veya da azalmasını belli bir 
          yaştan sonra istesek de,istemesek de öğrenmekteyiz.  
                  
                              Göz organımızın 
          yavaş yavaş asıl vazifesini yaparken yorulması,belirli işlevlerin 
          artık görüntülerin gerektiği gibi beyne ulaştıramaması belli bir 
          yaştan sonra insanların pek çoğunda gözüken gerçek bir olaydır. Bir 
          gün elinize aldığınız bir kitabın sayfalarındaki yazıların 
          ufaldığını.bulanıklaştığını görünce bir korkuya kapılmayanımız var mı 
          ? Elbette yoktur. Hemen gözlerimizi ovuştururken acaba gözümüze n oldu 
          diye telaşlandığımızı olmuştur. 
                  
          Benim gözlükle tanışmam yaşında olmuştu. Kütüphanede çalışırken 
          öğrencilerin istedikleri ödevlerin bilinen meşhur bir ansiklopediden 
          vermek için elime aldığımda sayfada bulunan yazıları okuyamamış ve 
          korkmuştum. Hemen bir aynanın karşısına gitmiş gözümü kontrol 
          etmiştim. Sonra bir göz doktoruna gözüktüm. Yakını göremediğimi 
          belirtmiş,doktorun yaşımı sorması ve kırk demem üzerine daha gözünüzün 
          yorulma ve görme kaybı için yaşımın erken olduğundan bahsederek 
          muayene bile etmeden hastaneden yollamıştı. Öğlen paydosunda aynı 
          doktorun muayenehanesine özel olarak gittiğimde ise,bilgisayar ile 
          gözümü ölçtüğü zaman görme kaybının başladığını görmüş ve ilk olarak 
          da nerede çalıştığım hakkında bilgi sormuştu. Kütüphanede çalıştığımı 
          söyleyince de mesleki olarak kitaplarla meşguliyetten gözümün 
          yorulduğunu söyleyerek gözüme koyduğu teşhise göre gözlük kullanmaya 
          başlamamamı tavsiye ederek reçetesini yazmıştı. O günden sonra üç dört 
          senede bir gözlük değiştirme ihtiyacı duydum ve halen duymaktayım.
                  
          Evvelki sene içinde de kulaklarımda bir çınlama ile kulaklarımın ses 
          duyma kaybına başladığını algılamaya başladım. Doktorlar;belli bir 
          yaştan sonra olabilecek bir gelişme olarak tanı koyduklarında pek de 
          umursamadım. Bazen Hacı Hanımın beni duymuyor musun serzenişinden 
          başka bir sıkıntım da olmadı. Bununda belli bir yaşın gereği olduğunu 
          bilmek bana bir elem ve üzüntü vermektedir. 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 139   25 Eylül 2010 
                         | 
                      
      
           | 
        
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          37KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
                  
                  
                    
        
          - 
          CUMHURİYET BAYRAMI
 
          
          - Türk 
          Tarihinin en önemli günlerinden birisi olan 29 Ekim 1923'te Türkiye 
          Büyük Millet Meclisi’nin Cumhuriyeti ilan etmesi dolayısı ile 
          kutlandığı, Türkiye'nin önemli Resmî Bayramlarından olan “Cumhuriyet 
          Bayramı” dır.
 
          - Mustafa 
          Kemal Paşa, Osmanlı Hükümeti tarafından görevlendirilerek, Anadolu 
          bölgesinde düzeni sağlaması için Osmanlı Devleti'nin onayı ile kırık 
          dökük bir gemi ile, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. Anadolu’da 
          bulunan askeri kuvvetleri ve dağıtılmış Türk askeri birliklerini 
          kontrol amacı ve Türk birliğini korumak için kongreler düzenledi.
          
 
          - 23 Nisan 1920 günü Ankara'da Büyük 
          Millet Meclisi'nde toplandı. Meclis, Mustafa Kemal Paşa'yı "Meclis 
          Başkanı" olarak seçti. Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde Büyük 
          Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı'nı başlattı. Halk ve düzenli ordular 
          düşmana karşı savaş verdiler, omuz omuza mücadele ettiler. 
          
          
 
          - Kurtuluş 
          Savaşı zaferle bitmesinden itibaren 1 Kasım 1922'de Türkiye Büyük 
          Millet Meclisi “Saltanatı Lağvetti”. Padişah Vahdettin "Vatan Haini" 
          ilan edildi ve yurdu terk etti.  24 Temmuz 1923 tarihinde, Lozan 
          şehrinde, Lozan Üniversitesi'nde, Türkiye Büyük Millet Meclisi 
          temsilcileri ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, 
          Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, SSCB ve Yugoslavya 
          temsilcileri tarafından Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır. 
          
          
 
          - Bu antlaşma 
          ile yeni bir devletin temelleri atılmıştır. Fakat Devletin yönetim 
          biçimi henüz belirlenmemiştir. Bu topraklarda kurulmuş olan Vatan 
          nöbetini Selçuklu Türk İmparatorluğunun dağılmasına yakın zamanda 
          kurulan Osman oğulları Beyliği kurulmuştur. Bu beyliğin devamı olan 
          Osmanlı İmparatorluğu'nun da süresini doldurması ve dağılması ile 
          birleşen ve işgal devletlerine karşı kazanılan Türk Ulusal Kurtuluş 
          Savaşı sonrası, Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde Türkiye Büyük 
          Millet Meclisi tarafından; Türkiye Devleti'nin Misakı Milli sınırları 
          içinde bir Cumhuriyet olduğu 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilmiştir.
 
          - Hepimiz bu bayrama sahip çıkacak vatan 
          evlatlarını yetiştirmek ile görevliyiz. Bu vatanı bize emanet eden 
          Atatürk’ün “Gençliğe Hitabını” sık sık okumalı ve gençlere ne demek 
          istediğini anlatmalıyız. Bu Vatan binlerce yıldır Türk egemenliğinde 
          kalmış ve ilelebet de Türk egemenliği’nde kalacaktır. 
 
          - “Ne Mutlu 
          Türküm Diyene” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği yoldan bizleri 
          saptırmak isteyen bedbahtların çıkacağı ve kişilerin ülkeyi satacağını 
          ve düşmanın çizmeleri ile çiğneneceğini gören kişi yine yanılmamıştır.
 
          - Arkadaş; Yurdunu yabancıya çiğnetme. 
          Ülkeni başka adlarla bölgelere ayırma çabalarına karşı çık. Bu ülke 
          senin ülken sahip çık.
 
          - 29 Ekim 
          Bayramınızı kutlar ülkemizin ve bizim nicelerine ermesini dilerim.
 
         
                     
                   
                  
    
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 128   25 Ekim 2009 
                         | 
                      
      
    | 
     
                          
     | 
                  
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          38KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
                  
                  
                    - BİR DAĞIN 
                    ARKASINDA BİR DAĞ DAHA VAR
 
                    
                  
        
           -             Bir dağın arkasında bir dağ daha bulunduğunu hepimiz 
          biliriz. Yazılan yazıların arkasından başka yazıların da gelmesi 
          normaldir.
 
        
        
           -             Benim sizlerden birkaç sayı gecikmem,elde 
          olmayan,gözükmeyen,akla gelmeyen yenilikleri evimize alma çabasında 
          bulunmamızdan ötürüdür.
 
        
        
           -             Bizde yeni yakıt için evimizi,eşyamızı toz ve toprak 
          içerisinde bırakarak yeni teknolojinin evimize konuk olmasını 
          sağladık. Bu yüzden sizlerden biraz uzak kaldık.
 
        
        
           -             Yapılan işleri pek çoğunuz görmüş ve geçirmişsinizdir. 
          Burada tekrar etmek istemesem de belki sizlerin geçen yıldan 
          yaptığınız bu işlevleri unutmuş olma ihtimali ile tekrarlamak gerekli 
          olduğunu düşünüyorum.
 
        
        
           -             İlk önce apartmanımızda karar almak için birkaç kere 
          toplantı yapıldı. Sonra merkezi sistem veya ferdi sistem tartışmaları 
          apartman meclisinde güne geldi. Neyse ki bizim apartman çabuk karar 
          vererek ferdi ısınma olan kombi sistemini seçti. Başkan 
          araştırdı,sordu,teklif aldı ve bir firmaya apartman iç gaz borusu 
          kolonlarını yaptırma iznini verdi. İki üç gün süren bir çalışma 
          sonucunda apartman içi yapıldı. Tabi bu iki üç gün çalışma süresi 
          olarak geçen zaman dilimi fiili çalışmayı kapsamaktadır. Yoksa 
          apartman içindeki çalışma yaklaşık on beş gün sürdü.
 
        
        
           -             İkinci olarak ferdi gayretlerimizle kendi evimizin 
          içinin tesisatını yaptırmak için ayrı ayrı kişilerden bilgi ve teklif 
          aldık. Ben de sordum,soruşturdum ve sonunda apartmanın iç gaz borusu 
          kolonlarını yapan firmaya yaptırdım.
 
        
        
           -             Önce evin içinde bulunan eşyalarımızı gaz ve kalorifer 
          tesisatının uğramadığı bölümlere yığdık,üzerlerini naylonla kapladık 
          ki yapılacak duvar remle ve kaynak işlerinden bir nebze eşyalarımızı 
          kendimizce sakınmış olduk. Gaz ve tesisat borularının yapımı yaklaşık 
          iki gün sürdü. Evin içinin yerleşmesi ve temizlenmesi ise kaç gün 
          sürdüğünü ne siz sorun ne de ben söyleyeyim.
 
        
        
          -             Bizler bazılarının verdikleri kararlar doğrultusunda 
          önceleri yaktığımız linyitten olduk ve ithal kok diyerek ülkemizde 
          petrokokları yaktık. Sonrada bu ithal kömür işi fiyatları alıp başını 
          gittiğinden yeni bir yakıt olarak doğalgaza geçtik. Bu son iki 
          yakıtımız da maalesef dışarıdan gelen yakıtlar olduğu için,hep 
          parasını dışarıya vermek zorunda kaldık. Kömürlerimizin çıkartılıp 
          işletilmesi bırakıldı. İç piyasada çıkartan ve tüketen toplum aynı 
          olduğundan bazılarının bunlardan maddi açıdan faydalanma imkanları 
          olmadı. Bu dışa bağımlı yakıtlardan birkaç faydalananın oyuncağı 
          olundu. Başlıkta söylediğim gibi “BİR DAĞIN ARKASINDA BİR DAĞ DAHA 
          VAR” birkaç sene sonra başka yakıtlarla karşılaşmamız ve bize daha 
          temiz hava hikayeleri ile empoze edilmeleri kaçınılmaz gözükmektedir.
 
    
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 129   25 Kasım 2009 
         
                   
                  
                     | 
                      
      
    | 
     
                          
     | 
                  
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          39KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
        
          - 
          YILBAŞLARI VE TAKVİMLER
 
          -             İnsanlar zaman dilimlerinden olan yılların bitiş ve 
          başlangıç anlarını bilmeleri ve takvimlerin gerçekliliğinin oluşumunu 
          sağlamaları için bir bitiş gününe ve birde başlama gününe ihtiyaç 
          duymuşlardır. Bu biten gün ile başlayan gün dilimlerini çeşitli 
          şekillerde de kutlamalar ile gelenekselleştirmişlerdir.
 
          -             Hicri Takvim Müslümanların gördükleri baskılar bir 
          yerden başka bir yere göç etmesine verilen isimdir. Hazreti Ömer 
          zamanında kabul edilen Hicri takvim Müslüman ülkeleri tarafından resmi 
          veya gayri resmi olarak kullanılmaktadır.
 
          - 
          Hicri Takvim 12 kameri aya göre 
          düzenlendiğinden 354 güne denk gelir. Hicri Takvimde yılbaşı Muharrem 
          ayının 1'inde gerçekleşir. Hicri Takvim Miladi takvime göre yılbaşı 
          her yıl 11 gün önce gerçekleşir. Miladi takvime göne kutlanan bayram 
          ve dirini günler devamlı on bir gün önceye gelir. 2009 yılında Miladi 
          Yılbaşı 14 Aralık 2009 gününe denk gelmektedir.  
 
          - 
          Jülyen Takvimine göre 1 Ocak; Ancak en 
          büyük 12 Doğu Ortodoks Kilisesinin sekizi, iki tarihin aynı güne 
          geldiği Güncellenmiş Jülyen Takvimini benimsemiştirler, Doğu Ortodoks 
          Kilisesi'nde yılbaşı (İsa'nın sünnet yıldönümüne de denk gelen) 14 
          Ocak'da kutlanır. Doğu Ortodoks Kiliseler, Hıristiyanlıkta monofizit 
          görüşe sahip olup, 451 yılında yapılan Kadıköy Konsili'nin kararlarını 
          tanımayarak ayrılan doğu kiliselerine denir.
 
          - 
          Miladî takvim ya da Gregoryen takvimi, 
          Jülyen takviminin yerine Papa XIII. Gregory tarafından yaptırılan 
          takvim. Milad'ı tarih başlangıcı ve Dünya'nın Güneş etrafındaki dönüş 
          süresi olan 365 gün 6 saatlik zamanı "1 yıl" olarak kabul eder. 
          Dünyada en yaygın olarak kullanılan takvimdir. Türkiye de kullanılan 
          Gregoryen Takvim'inin yılın ilk resmi günüdür.  
 
          - 
          Ülkemiz dede Yanlış bilinen ağaç 
          süsleme ve hediyeleşme gibi aktiviteler yılbaşında değil, Noel'de 
          gerçekleştirilir. Bir Hıristiyan bayramı olan ve İsa'nın doğuşunu 
          kutlayan Noel'den tamamen ayrı olarak kutlanır. Ancak bazı ülkelerde 
          Noel ve Yılbaşı tatilleri birleştirilir. Ülkemizde yaşadığı bilinen 
          Noel Baba diye adlandırılan Nicholas (Noel Baba) günümüzden 1700 yıl 
          kadar önce, Akdeniz kıyısındaki Patara/Ovagelemiş’te doğmuş. Hayatı 
          boyunca da, Patara’nın yakınındaki Mira/Demre’de yaşamış Babasından 
          kalan servetle yoksullara yardım etmiş ve ünü yayılır. Bir anlatıda 
          da: Nicholaos hacı olmak üzere Kudüs'e gider. Geri dönüşünde fırtınaya 
          tutulan gemiyi dualarıyla batmaktan kurtarır, ayrıca denize düşerek 
          boğulan bir denizciyi de diriltir. O günden sonra Aziz Nicholaos 
          denizcilerin de koruyucu azizi olarak kabul edilmiştir.
 
          - 
          Roşaşana İbranice yeni yıl Musevi 
          yılbaşıdır. İbrani Takvimine göre, Tışri ayının ilk ve ikinci günü, 
          Yılbaşı olarak kabul edilmektedir Hamursuz Bayramı'ndan 163 gün sonra 
          kutlanır. Roşaşana'nın kutlandığı gün yıldan yıla değişmektedir.
 
          - 
          Musevi takvimine göre yılbaşıdır ve 
          dünyanın her yerindeki Museviler tarafından bayram olarak kutlanır. 
          İki gün süren bayram boyunca ailece yemekler yenilir Havra 
          (sinagog)'da bayram'ın ikinci sabahı senenin iyi geçmesini dilemenin 
          sembolü olarak koç boynuzundan yapılan Şofar isimli çalgı çalınır. 
          Roşaşana'nın kutlandığı gün boyunca Yahudilerin haftalık tatil günü 
          olan Şabbat günü yani cumartesi günü olan yasaklar geçerlidir.
 
          - 
          İran takviminde yılbaşı Norous 
          (Nevruz) olarak anılır ve ilkbaharın başında kutlanır (20 veya 21 
          Mart).
 
          - 
          Çin yılbaşı her yıl ilk kameri ayının 
          yeni Ay gününde kutlanır, ki bu da kabaca ilkbahara denk gelir. Çin'de 
          yılın en önemli bayramı konumundadır. Tam tarihi, Miladi takvime göre 
          21 Ocak ile 21 Şubat arasına düşer. 12 Hayvanlı Takvimi Dìzhī veya  
          Shíèrzhī; Japonca: Jūnishi veya Eto, Çin kökenli olup Asya'da yaygın 
          olarak kullanılmış takvim, aynı zamanda bir sistem olarak 
          bilinmektedir. 12 yılın 5 katı olan 60 yıllık devreleri ile 
          Göktürkler, Uygur Türkleri, Tuna Bulgarları, İdil Bulgarları da 
          kullandıkları bilinmektedir.
 
          - 
          Tayland, Kamboçya ve Laos'da yılbaşı 
          13 Nisan'dan 15 Nisan'a kadar kutlanır. Özellikle Tayland' bu kutlama 
          su dökerek gerçekleşir.
 
          - 
          Sümerliler astronomide de 
          gelişmişlerdir. Burçları ilk Sümerler bulmuştur ve günümüze değin 
          gelmiştir. Artıklı ve doğru bir takvim kullanmışlar, bir ayı 30, bir 
          yılı 360 gün olarak hesaplamışlardır. Ayrıca güneş saatini icat 
          etmişlerdir. Dünyada ilk kez ay yılı hesabına dayanan takvimi 
          Sümerliler bulmuşlardır.
 
          -             Mayaların 2012 tarihinde son bulan takvimleri ile de 
          bu günlerde pek çok yazı ve kitap yayınlanmıştır.
 
          -             Kısaca; insanlar yaşadıkları yerlerde güneş, ay ve 
          yıllıdızları inceleyerek kendi tespitleri ile çeşitle takvimler 
          hazırlamışlardır. Bu takvimlerin en önemli hazırlanma sebebi de 
          bezlenme ile ilgili olan tarım için gerekli bilgilerin ne zamanlar 
          içinde yapılmasının önemi ve zamanın tespitinden doğmuştur.
 
          -             Bu vesile ile Hicri ve Miladi yıl başlarının ülkemize 
          ve bizlere hayır getirmesini dilerim.
 
    
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 130   25 Aralık 2009 
         
                     | 
                      
      
    | 
     
                          
     | 
                  
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
            | 
      
      
        | 
          40KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
                        
                          - 
                          YILLAR İÇİNDE; YILLAR MI VAR!
 
                          - 
                                      Yıllar; birbirini kovalarken insanlar 
                          ve canlılar olarak geçen zaman dilimine dikkat 
                          etmemekteyiz. Bu kovalana zaman diliminde bizlere 
                          düşen geçmişte yaptıklarımızı irdeleyerek başka 
                          yanlışlıklara sebebiyet vermememizin gerektiği 
                          bilebilsek ne güzel olur değil mi?
 
                          - 
                          Yaşadıklarımızın 
                          birçok kişiye belki de bir kılavuz veya ders 
                          çıkartacakları geçmiş anılar dizini olması bizlere 
                          birer guru vesilesi olarak karşımızda durması bizlere 
                          de bir başka yıl içinde yılları yaşamamıza gerekçe 
                          olacaktır.
 
                          - 
                          Anıların iyi ve kötü 
                          olması, bizim için önemli veya önemsiz olması hiç amma 
                          hiçbir zaman anılarımızın saklanmasına bir sebep 
                          olarak göstermemiz bizim kendimizden kaçmamızın 
                          göstergesi değil midir?
 
                          - 
                          Bizlerin yazarak veya 
                          anlatarak dile getirdiğimiz geçmiş yıllardaki 
                          anılarımız başkalarının en azından sizin çabalarınızın 
                          da neler olduğunun bir delili olarak gösterilen kaynak 
                          olarak diğerlerini karşılarına çıkması size de bir 
                          şeyler yapmış olmanın hazını yıllar içinde yıllar mı 
                          var sorusunu sormanızı sağlar.
 
                          - 
                          Sözün ortasında 
                          kalmamak ve sonucu daha da irdelememek için bizlerin 
                          yaptıklarımızı yazmamız, başkaların da bu 
                          yazdıklarımızı okumaları ile öğrenmelerine fırsat 
                          vermemiz gerekir.  
 
            - 
            Her yıl tekrarladığımız ve bir yıl 
            boyunca sizlere yazdığımız gibi onlarca yazarımız ve  şu an 56844 
            Fikir Dergisi Google grubu
            
            http://groups.google.com/group/fikir-dergisi üyesi 
            bulunmaktadır.
 
            - 
            Her bayram bu grup ve yazarlarımızın 
            kutlamalar gönderdiğini düşünürsek her birimizin e-postaları 
            kilitlenir ve çalışmaz duruma düşeceği düşüncesi ile kutlamalarda 
            bulunmak isteyen arkadaşlarımız ve grup arkadaşlarımızın bize 
            yazmaları ve kutlamalarını kısaca bildirmeleri gerekmektedir.
 
            - 
            Hepimiz bu sayfalara emek 
            vermekteyiz.  
 
            - 
            Aşağıda bulunan tarihlerin altına 
            kutlamalarda bulunmak istiyorsanız 20 Aralık 2009 tarihine kadar 
            bana yazınız.
 
            - 
            
            corumlu2000@gmail.com
 
            -  
 
            -  
 
            - 1 OCAK YILBAŞI
 
            - 25 ŞUBAT MEVLİT KANDİLİ
 
            - 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI
 
            - 1 MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA GÜNÜ
 
            - 19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA VE GENÇLİK SPOR BAYRAMI
 
            - 17 HAZİRAN REGAİP KANDİLİ
 
            - 8 TEMMUZ BERAT KANDİLİ
 
            - 11 AĞUSTOS RAMAZANIN BAŞLANGICI
 
            - 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI
 
            - 5 EYLÜL KADİR GECESİ
 
            - 9 EYLÜL RAMAZAN BAYRAMI
 
            - 29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI
 
            - 16 KASIM KURBAN BAYRAMI
 
            - 7 ARALIK HİCRİ YILBAŞI
 
            - 16 ARALIK AŞURE GÜNÜ
 
                          - 
                          
   
                         
                        
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 131   25 Ocak 2010  | 
                      
      
    | 
     
                          
     | 
                  
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          41KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
        
          -  ZİYARETÇİLER; OKUYUCULAR VE YAZARLARIMIZ !
 
          
             -  
 
          
          -             Sanal çalışmalarımın olduğunu sizler bu sayfalara 
          girerek bilginiz dâhilinde olduğunu biliyorum. Ayrıca burada 
          çalışmaları yayınlanan yazarlarımız da buralarda çalışmalarını 
          sergilemekte. Yeni yapılandırmaya çalıştığım bu sanal yayını sizlere 
          sunmanın gururu ve daha da iyi içerikler sunma arayışlarımızın sürmesi 
          sonucunda bazı kesin kararlar alma zorunluluğu ortaya çıkmış 
          bulunmaktadır.
 
          -             Yukarıdaki bilgilerin ışığında yapılması gerekenlerin 
          neler olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
 
          -             Konuyu açmaya okuyucu ve ziyaretçilerimizle başlamayı 
          uygun gördüm. Bu grup bililerimizi inceleyerek okur veya seyrederler. 
          Faydalanıp faydalanmadıklarını ve onların bu konular hakkında görüş ve 
          düşüncelerini 1997 tarihinden bu güne katıldıklarını ne yazık ki 
          göremedim. Dergilerim olan Çorumlu 2000 ve Sarı Çiğdem Şiir defterini 
          sanal olarak ve basılarak bizzat tek tek elimle dağıttığım zamanlarda 
          da bu konuyu biraz irdelemiş ve sizlere yazmıştım. O zamanda medeni 
          cesareti olan da olmayan da bir iki satır yazmaktan çekindi. Bu 
          nedenle bu sitelerin ziyaretinin ancak sitelerde bulunan 
          ziyaretçilerin tıklamaları ile anlamaya çalışmaktayız ziyaretçi 
          trafiğinin yoğunluğundan bazen sitelerimizin barındırılan alanlarına 
          erişilemeyecek boyutlara ulaşmaktadır.  
 
          - Bu sayfalar bilindiği gibi üç gurup tarafından devamlılığı 
          sağlanmaktadır. Bunlardan birincisi yayıncı olarak ben; yazarlar 
          olarak burada çalışmaları ve bilgi ile tanıtımları yayınlanan sizler 
          ve üçüncü grup olarak da bu yayınların işlerliği için bizlere yön 
          veren okuyucu ve sitelerimize tıklamalar ile site ziyaretçilerimiz 
          olan okuyucularımız olan sizlersiniz.
 
          -             Ayrıca okurlarımıza da bezi önemli günler ve 
          dergilerimizin yayınları hakkında bilgiler sunduğum Çorumlular Google 
          grupları olarak Fikir Dergisi Üye sayısı: 56606 Çorum ve Çorumlular 
          Üye sayısı: 3489 e ulaşmış bulunmaktayız.  Grubumuzun bulunduğu adres   budur Buradan 
          üye olabilir yada Çorum ve Çorumlular üye olmak isterseniz  e postasına mesaj yollayarak 
          üye olmanız mümkündür yine  Fikir Dergisi için   yazabilirsiniz.
 
          -             Okuyucularımızın da fikir ve dergi ile sitelerimiz 
          için görüşlerinin bizleri yönlendirdiğini unutmamamız gerekmektedir. 
          Birkaç yazı ve öneri bizi tam bir sanal bileşime getirmemektedir.
           
 
          -             Gelelim bende dahil yazar arkadaşlarıma: Onlara ferdi 
          olarak dergilerimizde yayınlanacak yazılarınızda başka yazılardan 
          alıntı yapmayın, başka yazarların öz çalışmalarını tırnak içinde, dip 
          not olarak kullanmayın, kaynak göstermeyi diye yazmaktayım. Onlar bu 
          isteklerimi yanlış anlayarak kendi fikirlerini değil bir başkasının 
          fikirlerini veya çalışmalarını kendilerinin ki gibi yayınlamamaların; 
          sadece kendilerine ait fikir ve yazılarına o konular için yazmalarını 
          istemekteyim. Bence yazarlar ansiklopedi değil kendi fikirlerini 
          yazmaları önemli ve yazıları ile de okuyucularına bilgi ve yön 
          vermeleri gereklidir. Kaynak vermeden nasıl yazalım, alıntı olmazsa o 
          yazıya katılıp katılmadığımızı nasıl bilelim derseniz işte o zaman 
          şunu salık veririm. Diyelim bu yazıya karşı veya katıldığınızı 
          yazacaksınız. Yazıyı okursunuz buradaki tezim hakkında yazarsınız. 
          Katıldıklarınızı kendinize göre yorumlar, katılmadıklarınızı ise aynı 
          şekilde yazar veya çizersiniz. Bu yazı benim fikri çalışmamın bir 
          ürünüdür, sizinki de sizin fikri ürününüzdür. Siz bu fikrinizi 
          istenildiği gibi eğilip bükülerek; yazınızın tamamındaki öz bellek 
          fikrini parçalanmış ve sizin demek istemediğiniz şekilde 
          yayınlanmasına göz yumar mısınız?
 
          -             Şimdi sıra yayıncı olarak bende: Neler yapmaya 
          çalışıyorum, neler yeni bunları da sitelerimi inceleyerek 
          görebilirsiniz!  Sitelerimiz:
 
          -              Sitelerimiz:  
          https://gurselyayin.com
 
         
        
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 132   25 Şubat 2010  | 
                      
      
    | 
     
                          
     | 
                  
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          42KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
  - ZAMAN İÇİNDE ZAMAN
 
  -             Türkiye jeopolitik konumu ile tarih 
  içerisinde devamlı “benim olsun”, “bana hizmet etsin” görüşleri ile komşu 
  devletlerin ve çevresinde bulunanların dikkatini çekmiştir. 
 
  - 
  Coğrafi yapısı ve 
  akarsuları ile de mümbit ovaları olan Türkiye topraklarının verimliliği ile ve 
  yetişen hububat çeşitliği ile de benim olsun, bana hizmet etsin olgusu ile 
  devamlı karşı karşıya kalmış ve ileriki tarihlerde de bu talepler ile karşı 
  karşıya kalacaktır. Türkiye’nin yer üstü zenginliklerinin yanı sıra yer altı 
  zenginliklerinin de ayrı bir verimlilik ve getirisi bol madenlerle dolu olması 
  da benim olsun. Bana hizmet etsin zihniyetinin en büyük etkenlerinden birisi 
  olarak görmekteyim.
 
  - 
  Ayrıca Türkiye bu benim 
  olsun ve bene hizmet etsin görüşünde olan devletlerin devamlı işgalleri ve 
  yerleşim yerlerinin de devamlı başka milletler tarafından kullanılmaları da 
  çeşitli kazı alanlarına sahip bir alan olarak görülmektedir. Bu gün en verimli 
  hizmetlerden olan turizm olgusunun en güzide alanlarından birisi olması da 
  önemli bir sebeptir.
 
  - 
  Bu gün Türkiye’nin başında 
  bulunan en büyük problemler işte bu sebeplere dayanmakta ve Türkiye üzerinde 
  içte ve dışta çeşitli oyunlar tezgâhlanmaktadır. Bu oyunların içerisine ne 
  yazık ki milli değerlerimizle oynanarak, birlik ve beraberliğimizi 
  parçalayacak oyunlara artık olağan gözü ile bakan bir ulus olarak “öküzün 
  trene baktığı gibi” bakmaktayız.
 
  - 
  Bütün ülkenin can damarları 
  olan tarım yok edilmiş, tarıma bağımlı olan hayvancılık can çekişir duruma 
  getirilmiştir. Hayvancılık ise ekilemeyen tarım alanlarında biten yabani otlar 
  ile devam ettirilmeye çalışan bir besicilik ile ayakta durmaya çalışmaktadır.
 
  - 
  İşte durum bu hale gelmiş 
  ve bizler ise üretimi başka ülkelerin ürettiklerini pazarlayan sağlıksız ve 
  GDO deposu ürünler ile beslendiğimiz bir toplum olarak devamlı hastanelere 
  taşınmak ve yine yabancı kökenli ilaçları tüketen bir ülke durumuna düşmüş 
  bulunmaktayız.
 
  - 
  Dışarıdan getirdiğimiz tek 
  ekimlik tohumlar ve birkaç haftada pazarlanama aşamasına gelen yiyecekler ile 
  başımız dertte gözükmekte. 
    
 
 
    
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 140   25 Ekim 2010 
                     | 
                      
      
                        | 
           | 
                      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          43KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
          
            
              -  REZİLLİK 
              DİZ BOYU; HÜKÜMET NEREDE?
 
              -              KPSS sınavında ortaya çıkan yolsuzluk; geçmişin 
            karanlıklarından günümüze uzanan menfur satanist cemaat-siyaset; 
            soygun-vurgun, sahtekârlık, nitelikli dolandırıcılık ilişkisine 
            dayanan ve tesadüfen “namuslu-dürüst bir vatandaşa çarpma sonucu” 
            ortaya çıkan bir kamyon (susurluk) kazasına benzemektedir.  
 
             
            -             Gerçekte bunlar bir tesadüf değil, “ilâhi adalet” in 
            tezahürleridirler.
 
            -             Zira susurluk türü bilumum kirli iş ve ilişkiler, 
            zaten devletçe malumdur.
 
            -             Devlet izafi bir kavram olmakla; Hakikatte “güç” 
            bizatihi hükümettir.
 
            -             Bu harama ve yalana dayalı akçeli işler; kirli, 
            haksız, adaletsiz, gasp-irtikap, nitelikli dolandırıcılık, 
            sahtekârlık, rüşvet-iltimas, kaçakçılık, kara para, yasa dışı 
            ticaret, kayıt dışılık, hırsızlık-yolsuzluk, evrak tahrifi ve 
            suiistimal genellikle hükmedenlerin bilgi/himaye, yardım ve 
            yataklığı dâhili ve sâyesinde yapılır. Yöneticiler bunu bilmeseler 
            dahi (ki bu asla mümkün ve imkân dahilinde değildir) emanetçilik 
            ettikleri efendi, sulta, dikta veya cunta bilir!..  
 
            -             Dahası, mahalle muhtarından MİT muhbirlerine, semt 
            karakolundan, sağlık ocağı ve bilumum yerel-taban ünitelere kadar 
            müthiş ve muazzam bir “yasal örgüt”, hukuki bilgi ağı ve örgün 
            iletişim organizasyonu biçiminde işleyen mekanizma; Kesinlikle ve 
            mutlaka her şeyden haberdardır. Devlet, nerede ne olduğunu ve kimin 
            ne işler karıştırdığını bilir. Zaten de bilmek zorundadır. Bilmezse 
            “devlet olma” temsil, hüküm-hikmet ve meşruiyet vasfını yitirir.
            
            
 
            -             İşte böyle!...
 
            -             Bahusus KPSS sınavının iptali insan hakları, adalet 
            ve hukuka aykırıdır.
 
            -             Hükümet önce, bütün unsur, amir, dâhili-harici 
            bağlantı ve uzantıları ile mezkür çeteyi ortaya çıkartmak; Olayda 
            kastı mahsus, cana, mala, ikbal ve istikbale matuf caniyane emeller, 
            haksız edinim, gasp-irtikap, nitelikli dolandırıcılık, soygun esası 
            olduğu için failleri istisnasız tutuklamak, yargılamak, hapisle 
            tazyik ve tecziye etmek; Adalet ve yargının görevidir.
 
            -             Buna paralel olarak bütün “kopya çekenler” 
            otomatikman ortaya çıkacaktır.  
 
            -             Kopya çekmek suçtur. Faillerin sınavları iptal 
            edilir ve fiillerine uyan cezalara çarptırılırlar. Bunlar, mutlaka 
            yargılanmak ve cezaları verilmek zorundadır.  
 
            -             Kopya çekmeyen, masum, müsemma “doğru-dürüst” olanın 
            sınavı geçerlidir.
 
            -             Namuslu ve dürüst insanlar asla cezalandırılamaz.
 
            - Devlet; iyi insan, iyi, namuslu, dürüst vatandaştan yana olmak,
 
            - Onurlu ve sorumlu vatandaşları korumak, kollamak zorundadır.
 
            - Aksine bir karar veya tasarruf halinde “Cumhuriyet Savcıları, 
            Adalet, Yargıçlar ve Barolar” karar mekanizmalarına karşı harekete 
            geçmek; Namuskâr ve dürüst vatanların hak ve hukukuna sahip çıkmak 
            zorundadır.  
 
            - Aksi taktirde bunlar da, “onursuz ve sorumsuz” aciz ve yok 
            hükmünde sayılır!..  
 
            - Sonuçta dava sür’atle sonuçlandırılıp, dürüstlerin hakkı hayat 
            bulmalı; Kötüler mutlaka kahredilmeli, yardım-yatakçı, uzantı ve 
            bağlantıları ıslah veya mahvedilmelidir…   
 
            - Aksi takdirde kötülük büyür.  
 
            -             Kötülük olan ülkede, ya hükümet yok, veya aciz, 
            zayıf ve aciz hükmündedir!..      
 
            -             Dolayısıyla, başta güncel KPSS yolsuzluğu, anarşi, 
            terör-tedhiş, bilumum haksız edinim, gasp-irtikap, nitelikli 
            dolandırıcılık ve ‘organize işler’ dediğimiz suçlara karşı etkin 
            tedbirler almayan yönetimler ve hükümetler her halikârda suça 
            ortaktır.  
 
            - Yahut da, bütün faili meçhullerin suçlusu hükümettir!..
             
 
            -             Manâ ve muhteva olarak, alenen; “suç teşkil, suça 
            teşvik, suç ve suçluyu övme, tahrik” gibi insan hakları, adalet, 
            hukuk ve ahlâk dışı unsurlar içermedikçe, “Söz söyleme, düşünce ve 
            kanaat açıklama” hak ve hürriyeti tahdit edilemez.  
 
            -             Amma lâkin, öldüreni öldürmeyen; Suçluyu mutlaka 
            bulup cezalandırmayan;
 
            -             Haklıyı, doğruyu, iyi-namuslu, dürüst, onurlu ve 
            sorumlu vatandaşları korumayan;
 
            -             Adaletle hükmetmeyip, rezilliği yok edemeyen hükümet 
            acze düşmüş demektir.  
 
           
    
        - 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 141   25 Kasım 2010
 
 
    
          
                      | 
                      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          44KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
        
          - 
          BELKİ
 
          
            
             - 
            Kendisinden başka birisini 
            düşünmeyen bir şahıs; ağlar mı güler mi belli olmayan dudakları ile 
            bakan, saygıyı bile bilemeyecek kadar düşüce yoksunu, olan birisini 
            düşüne bilir misiniz?
 
            
            - 
            Arakasında bir sürü bilmedikleri bu 
            şahsı alkışlayan; kişilerin koştuğu ve alkışladığını düşünün.
 
            - 
            Bunun gibi kişileri birileri 
            tarafından yetiştirildiğini ve o toplumun bütün değerlerinin yok 
            edilmesin ve değiştirmeleri için elinden geleni yapar ve görevini 
            tamamlayarak anasının kucağına gider ve oradan yapacaklarını yapmaya 
            devam ederler.  
 
            - 
            Yetiştirilenler filizlerini vermiş, 
            Vatanın toprağına kök salarlar ve iyice benimsedikleri yeni 
            görevlerine körü körüne bağlanır ve büyüdükleri, yiyip içtikleri 
            Vatanlarını ya mürşitleri için ya da birkaç kuruş için satarlar. Bu 
            yeni kök selenlerin esas köklerinin daha önceleri bu vatanın 
            toprağında yaşamış ve o Vatanın idarecileri tarafından tolerans ve 
            insandır diye ülkede kalmasına müsaade etmiş başka din 
            sahipleridirler.  
 
            - 
            Bunlar yeni yapılanmada kendi 
            dinlerine de artık serbestlik olarak gördükleri ve ele geçirdikleri 
            ülkenin artık sessizleştirilmiş fertlerinin sessizliği ölçüsünde 
            artık tohum olmaya başladıklarını zannederler.
 
            - 
            Bu kişilerin; kendilerini ve 
            etraflarındaki topluluktan başka hiçbir şey düşünmez, ülkenin diğer 
            fertlerini sömüren ve kanını emen varlıklar haline gelirler.
 
            - 
            “Ey Bu Topraklar İçin Toprağa 
            Düşenler” beni ve diğer susanları af edin. Susturulmuşları da af 
            edin! Karışmayanları da af edin!  
 
            - 
            Önündeki örnek olan ülkenin en yakın 
            komşusunun hali seninde başına gelmesine ramak kalmadı mı?
 
            - 
            Onlar da; bu suskunlukları ve 
            ülkelerin idarelerine katkıda bulunmadılar ve bildikleri doğruları 
            söylemediler veya söyletilmediler. Birkaçı ülkelerini kurtarmak 
            girişimi gibi göstererek Yeni Dünyadan güç ve kuvvet gelmesini 
            dilediler. Onlar da geldiler. Onları öldürdüler. On binlerce kadının 
            ırzına geçtiler ve bir o kadar çocukların masumluğuna bakmadan 
            katlettiler. Onları çağıran kuklalarına da yönetimi bırakarak ilerde 
            büyük bir yara olarak bıraktılar ve uzaktan kumandaya ait 
            programlarını çalıştırmak için kontrol mekanizmalarını kurmaya 
            başladılar.
 
            - 
            Ey uykuda olan ve üzerine ölüm 
            toprağı serpilmiş insanlar!
 
            - 
            Ne diyeceğiz?
 
            - 
            Belki!  
 
           
         
    
        - 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 141   25 Kasım 2010
 
 
    
        
                      | 
                      
      
                        | 
                         | 
                      
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          45KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
              
                - 
                
                SULAR AKAR TÜRKLER BAKAR  
 
                - 
                
                Dağlar ve ovaları insanlarımız faydalanması için ve bizden 
                sonraki kuşaklara emanet olarak kullandığımızı hiçbir zaman 
                unutmamalıyız. Bu dünyanın en güzel ve gözde köşelerine her ne 
                hikmetse bizler birkaç seçimi olan yerlere değil de tarım 
                arazilerine, güzel koylarımıza, biraz daha karlı olsun diye 
                sahillerimize sanayi işletmelerini kurmaktan çekinmiyoruz. Haydi 
                yapanlar yapıyor rantlarını düşük tutmak için ve masraflarını 
                daha aza indirmek için uğraşıyorlar da buralarda yaşayan bizler 
                ufacık faydalar için seslerimizi çıkartmıyoruz.
 
                - 
                Yine 
                güzel bir köşemize nükleer enerji santrali kurulma girişimlerini 
                en yoğun olduğu bir zaman dilimindeyiz. Neden nükleer enerji 
                istasyonu yapmak ve çevreyi kirletmek istiyoruz? Acaba 
                birilerinin ceplerine birazcık dünyalık mı girecek? Yoksa başka 
                bir sebeplerden mi bu işlemlere hız verilmesi düşünülmekte? 
                Yoksa birilerine verimleş sözler için mi bu gibi faydadan çok 
                zararı olan girişimler bu gündemleri dolduruyor?
 
                - 
                
                 Bizler her işimizi biraz veya çok gelirler getirmek için 
                yaparız. Biraz olanı değil çok gelirler getiren kısımları 
                satarız. Bizden sonra ne olursa olsun diyerek bu dünyayı 
                kirletmek, yok etmek için geride kalacak atıkları ve onların 
                insan, canlılar ve tabiat üzerindeki etkilerini neden 
                düşünmeyiz?
 
                - 
                
                Bizlerin sahip olduğu ve tabiatın bizlere sunduğu güzelliklerden 
                başka yaşadığımız yarların bizler için kıymetini bilmememiz ne 
                acı verici bir insanlık ayıbı olarak karşımıza gelirken neden 
                birileri, bilerler veya önlemeye muktedir olanlar bu işlere ses 
                çıkartmamakta direnmeleri beni inanın yıpratıyor. 
 
                - 
                Bir 
                güzel yer nükleer santrali yapımı için eda ediliyor. Bir 
                yabancının değdi gibi “Sular akar Türkler bakar” ne yazık ki 
                bizde suların akışına bakıyoruz. Ondaki kuvveti kullanarak 
                enerji haline getirmiyor, terk edilmiş teknolojileri ülkemize 
                kirlilik abideleri olarak dikiyoruz! 
 
                - 
                
       
               
                    
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 142   25 Aralık 2010  | 
                      
      
           | 
        
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          46KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
  - DEĞİŞİME UĞRADIK MI?
 
  -             Zaman ve mekân içerisinde uzuca bir yolu takip eden biz 
  insanoğlu; gerekli bilgi ve birikimleri kullanabilme imkân ve gereğini 
  bilmeyince, ne kadar değişime uğradığımızı iddia edebiliriz!
 
  -             İnsanlığın tarihi olarak bilinen MÖ7000 ve biraz daha 
  ilerisinden önceki dönemleri bizler neden araştırarak bulmaya çalışmaktayız? 
  Buradaki amacımız atalarımızın bizlerden daha ileri bir seviyede olan 
  yaşayışlarının ispatını mı yapmaya çalışmaktayız?
 
  -             Bulunduğumu dünya denilen yere Adam ile Havva anamızın 
  geldiğinde dünyada yaşayan cins denilen tür ne olmuş ve yerine ins denilen 
  insanlar gelmişti? Burada yaşamın cins ve inslerle devam etmesinin 
  sıkıntılarını hangi grup etkilenmişti?
 
  -             Bir sürü sualler ve cevap bekleyen konular ile bizler değişime 
  uğradığımızı savunanlar acaba neden değişimin bedenen değil de düşünce ve fen 
  ile olduğunu düşünmüyorlar?
 
  -             Geriye bir yirmi yılı incelersek teknolojinin bir patlama 
  noktasını görebilmekteyiz. İletişi, bilişim, sağlık ve diğer kollarda 
  bilinmeyenlerin ve uygulanmayanların birden bire insanların hizmetlerine 
  girmesi de ayrı bir konuyu içermekte değimlidir?
 
  -             Değişime uğradık mı sorumuzu kendimizde inceleyerek 
  uğradığımızı görmekte ve yaşamaktayız. Birçok ülkeler arası yaklaşımların ve 
  dil birliklerinin iç içe olduğu bu dünyada Internet ile iletişim ve bilgi 
  aktarımı ile de bilmediklerimizi ve görmediklerimizi anında görme imkânına 
  kavuşmuş olmaktayız. Değişim işte bu olsa gerek. 
    
               
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 143   25 Ocak 2011
 
 
                     | 
                      
      
                        | 
                         | 
                      
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          47KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
    
                        
                          - 
                          
                          ÖĞRENMEK!
 
                          - 
                          
                          Zaman değişti,
 
                          - 
                          
                          Öğrenme ve bilgilenme araçları artık oldukça çoğaldı.  
 
                          - 
                          
                          Öğrenmek isteyenlere çeşitli imkânlar var. Her konuda 
                          artık her türlü bilgiye ulaşmak mümkün; bilgileri 
                          öğrenirken araştırmanın nasıl yapılabileceğini bilmek 
                          yeterli!
                          
                          
 
                          - 
                          
                          Bir zamanlar bilgi kaynağımız olarak kütüphaneler, 
                          ansiklopediler ve o konuya vakıf kişilere müracaat 
                          ederdik.
 
                          - 
                          
                          Bunlardan öğrendiklerimizi uygular ve onların 
                          yönlendirmeleri ile de öğrendiğimizi öğretirdik.
 
                          - 
                          
                          Artık İnternet denen bir öğrenme aracı var.
 
                          - 
                          
                          Var da bundan hangisi doğru onu öğrenmek zor.
 
                          - 
                          
                          Bilmeden öğrenmek buna mı deniyor?
 
                         
    
        - 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 145   25 Mart 2011
 
 
    
                        
      | 
                  
      
           | 
        
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          48KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
  - BİZ BURADA MIYIZ?
 
  -             Bu günlerde bizlere eskilerin söylediği “Ben yaparım sen 
  yapmazsın”, Ben söylerim sen söyleyemezsin”, Ben vururum sen vuramazsın” ve 
  başkaları ile özleştirebileceğimiz pek çok ben yaparım sen yapamazsın 
  olgularını her nedense hepimiz kullanmaya başladık.
 
  - 
  Bu çeşit benliklerin muhataplarının bu 
  söylemleri ve icraatları yapmalarına cevap verememe ve cevaplayınca da 
  başlarına ummadıkları ve akıllarına getiremeyecekleri işlerin geleceğini 
  bilmelerinin enjekte edilmesinden dolayı hiç birimizin gıkı bile 
  çıkmamaktadır. Bu olay ve söylemlerden neden ise yüzyılımızın verdiği refah ve 
  müreffeh hayatımızın yaşamamız olarak düşünüle bilir mi?
 
  -             Atalarımızın “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” sözünü mü 
  uygulayanlardan olmamız acaba bizlerin başka bir problem ile mi uğraşmamızdan 
  meydana gelmekte? Yoksa vurdumduymazlığımızın veya vurdumduymazlıkla 
  yetiştirildiğimizin bir sonucu mudur?
 
  -             Sanal ortamlarda yazılanlara hemen inanmamız da bu işlevlerin 
  birisi olarak mı karşımıza çıkmakta. Bir komut ile on binlere veya yüz binlere 
  bir bilgiyi anında ve hepsine birden yollaya bilmenin avantajını bilen 
  birileri bizi bu sıralar adeta afyonlayarak uyuşturmakta bir nevi robota 
  döndürmekte midir? Bu ilgisizliklerin ve aslının olup olmadığını, bu bilginin 
  bana faydası veya zararı dokunacağını bilmeden kabullenmeye 
  programlandığımızın bir işareti midir?
 
  -             Sorgulamamız gerek olan günlük olaylara dikkat etmememiz, 
  günden kopmamız için neler olduğunu neden düşünmüyoruz?
 
  -             Biz burada mıyız?
 
  - 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 146   25 Nisan 2011
 
 
                     | 
                      
      
    | 
     
                          
     | 
                  
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         49KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
  -  BU DA GEÇER DEMEDEN
 
  -             Buralarda bir şeylerin hareketsiz durması ve yaprakların 
  dökülmesinden başka bir gözüken bulunuyor.
 
  -             Bir az önceleri bir ülke oylaması olması ülkede yapılan 
  herhangi bir değişikliğin olmadığın, aynı hamam aynı tas olarak devam ede 
  gelen düzenin aynen kaldığını görmemezlik edemeyiz.
 
  -             Yıllar önceleri paranın sıfırlarının atılmasının ezikliği her 
  geçen gün daha da bizlere sıkıntıların gelmekte olduğunun ön habercisi olarak 
  Türkiye’nin para hareketinin en önemli unsuru olan Devletin piyasaya para 
  sürmesinde önemli bir etken olan Emekli, Memur ve diğer ücretlilerin maaşları 
  yine kemer sıkma politikası kıskacı altında gözüküyor. Paramızın değerinin 
  sıfırlar atılınca yükseleceği. Gelir seviyesinin artacağı hikâyeleri masal 
  olduğu yaşayanlarca bilinmektedir. Yaşadığım yıllarda bir zamanlar paranın bir 
  miktar değer düşürülmesinde kıyametleri kopara halk her ne hikmetse en yüksek 
  para değeri olan 50 Milyonun 50 YTL ye inmesine ve bun karşı  200 YTL nin gün 
  yüzüne çıkarak en düşük para değerinin eski değere göre 200 Milyon olduğunu da 
  görmemezlikten geldiler.
 
  -             Vaat edilenlerden olan maaşların iyileştirilmesine benzer 
  kelamların yine bin benin dediğim tarafa mührünü bas dayatmasının göstergesi 
  olarak bordo mahkûmlarına bir ikaz ve inandırıcılıktan uzak ihtimallerin halen 
  gökyüzüne çıkmadığını işareti olarak karşımızda durmaktadır.
 
  -             Hatırlıyorum ki çalıştığım yıllarda Devlet Memurları Personel 
  Kanunu ile memurların çokkkk çokkkk güzel maaşlar alacakları propagandası ile 
  piyasa almış başını gitmiş alınan yüksek zamın eski maaşı aratır olduğu 
  gözükmüştü.
 
  - 
              Yaşayanlar b.unları yaşamalarına karşı yapılacak hiçbir hak ve 
  hukuk arayışı ve müracaat edilecek yer olamaması da para ekonomisi bekle gör 
  ile gününü geçirmeye çalışmaktadır. 
 
        - 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 147   25 Mayıs 2011
 
  - 
     
 
 
                     | 
                      
      
                        | 
                         | 
                      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          50KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
  - BÖYLE İNSANLAR VAR MIYMIŞ?
 
  -             Birkaç gün önce saat 19,30 
                  haberlerini izliyordum. Kapı çalındı. Herhalde komşulardan 
                  birisi olsa gerek diye düşünürken mutfakta bulunan eşim kapıyı 
                  açtı. Karşısındaki bayan:
 
  -             -Selma Abla! Beni tanıdın mı? 
                  Diye sorduğunu bende oturduğum odadan duydum. Eşim de:
 
  -             -Evet tanıdım. Sen bizim 
                  apartmanda oturan filancanın kızısın. Duydum. Herhalde bizi 
                  ziyarete geldiler diye düşünürken, bayanla gelen beyi eşime:
 
  -             -Selma Abla Selim ağabeyin 
                  arabanın kapısına bir araç vurup kaçtı. Biz de plakasını 
                  aldık. Selim Ağabey yok mu? Diyince eşim bana seslendi. 
                  Oturduğum odadan kapıya doğru gittim. Gelenlere:
 
  - 
  -Hoş geldiniz 
                  dedim. Erkek misafir doğrudan konuya girdi:
 
  - 
  -Selim Ağabey; 
                  senin arabaya şu plakalı araç çarptı ve durmadan gitti. Ön 
                  kapıyı çökertmiş. Plakası bu. Dedi. Bende:
 
  - 
  -Sağ olun 
                  fakat bu plaka ile o aracın vurduğunu ben ispat edemem. Şayet 
                  siz görgü şahitliği yaparsanız o zaman o aracın sahibinden 
                  şikâyetçi olabilirim. Dedim. Birlikte aşağıya indik. Cidden 
                  aracımın ön kapısı epey çökmüş vaziyette idi. Kapıyı açmak 
                  için uğraştım açılmamıştı. Yeni trafik kazaları yaptırımına 
                  göre taraflardan birisinin olmadığı için polisi aradım. Beş 
                  dakika sonra mahalli karakoldun bir ekip geldi. Gelenler 
                  aracın konumuna baktılar ve şikâyetçi iseniz karakola gelin 
                  dediler.
 
  - 
  Bize bilgi 
                  veren arkadaşa baktım. 
 
  - 
  -Giderim 
                  ağabey diyince. Aracımın öbür kapısından araca binerek 
                  karakola gittik. Aracıma vuran plakayı araştırdılar, sahibinin 
                  cep telefonunun buldular, benim telefonumdan araç sahibini 
                  aradılar, karakola gelip uzlaşmamızı söylediler. Bir saat 
                  sonra aracıma vuran şahıs ile babası geldiler. Anlaştığımız 
                  için tutanak tuttular, karakoldan ayrıldık.
 
  - 
  Olmuşla 
                  yitmişe çare yoktu. Araca vuranda yakın komşu idi. Ertesi gün 
                  komşuya telefon ettim, kapıyı yaptıralım mı diye sordum. Olur 
                  dedi ve sanayiye gittik. Oto boyacısından fiyat istedik, 
                  pazarlık yapıldı ve aracıma vuranın babası parayı ödedi. 
                  Birlikte benim araçla çarşıya geldik, arkadaşı bıraktım. Ben 
                  eve geldim.
 
  - 
  Aracım kaporta 
                  ve boya olunca baktık ki; minderlerin kılıfları yağ ve kara 
                  olmuş. Bunlar üzerimize çıkar diye eşimle beraber kılıfları 
                  söktük ve eşim kılıfları yıkadı. İki gün sonra kılıfları evin 
                  önünde takarken benden yaşlı olan karşı komşum bana kolay 
                  gelsin ne var ne yok? Diyince, bende yukarıdaki olayı 
                  anlattım.  Beni dinledi ve ekledi:
 
  - 
  -Böyle 
                  insanlar halen var mıymış? Dedi ve yoluna devam etti.
 
  - 
  Evet böyle 
                  insanlar halen var. Bu insanların yüzü suyu hürmetine Ülkemiz 
                  halen ayakta. Allah rızası için gördüğünü söyleyen, bu dünyada 
                  da, öbür dünyada da şahit olacağımı bilen kişidir. Benden 
                  büyük olan komşunun şaşması gayet normal. Dünya korkanların, 
                  susanların dünyası. Yalan yere yemin edenlerin, yapılanları ve 
                  duyulanları görmedim, duymadım diyenlerin dünyası.   
 
 
    
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 148   25 Haziran 2011 
                     | 
                      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
              | 
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
              | 
                         
                           | 
            
      
              | 
               | 
            
      
        | 
          51KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
  - NE VAR NE YOK?
 
  -             Bu soruyu bilerek veya bilmeyerek sorarız. Ne haber?
   
 
  -             Haberler postada. Bir şeyler yaptık, iyiyiz, sağlığımız 
  yerinde, koşuşturuyoruz gibi pek çok cevap vererek karşımızdakinin sorduğu 
  cevaplamaya çalışırız.
 
  - 1945 yılında Pennsylvania Üniversitesi’nden J.P. Erkert ilk işlevsel 
  bilgisayar olan 30 ton ağırlığındaki ve saniyede 5 bin işlem yapabilen ENIAC 
  ‘Elektronik Sayısal Doğrulayıcı ve Bilgisayar” geliştirdi. ENIAC, 30 ton 
  ağırlığında, 167 m2 büyüklüğünde bir bilgisayardı. 1959-1964 yılları arasında 
  üretilen bilgisayarlarda transistorlar kullanılmaya başlandı.”
 
  - Bu bilgiler meraklılarının ve bilim çevrelerinin dergi ve radyolardan 
  öğrendiği yüzeysel verilerle bizlerin merakını tatmin ediyordu.
 
  - 
  Bu verileri neden yazdığımı yazımızın başlığı 
  olan “Ne var, ne yok”
 
  - 
  1960’larda Türkiye’de pek popüler olan bir 
  fıkrayı hatırladığım kadar anlatmaya çalışayım diye yazdım.
 
  - 
  Amerika bilgisayarı çalıştırınca Birleşmiş 
  Milletler temsilcilerine tanıtmak için bulunduğu binaya götürmüşler. Mihmandan 
  (dolaştıran) kişi üyelere dönerek istediğiniz soruyu kendi dilinizle yazın 
  cevabını yazılı olarak karlarla verecektir diye bilgi vermişler.
 
  - 
  Bilirsiniz ülke alfabetik sıra üzerine 
  delegeler akıllarına gelen soruları sormuşlar. Kimi ülkesinin kaç metre kare 
  olduğunu, kimi hangi kıtada olduğunu, kimi nüfusunu, kimi başbakanının ismi 
  sormuş ve hepsine de birkaç saniye içinde doğru cevaplar almış ve takdirle 
  bilgisayarın önemini birbirlerine anlatmaya başlamışlar.
 
  - 
  Sıra bizi Türk Delegesine gelmiş:
 
  - 
  - Ne var, ne yok? Demiş. Birkaç saniye sonra 
  cevap gelecek diye beklerken bilgisayarıdan ses seda çıkmamış. Manika 
  çalışıyor fakat sorunun cevabını bir türlü bulamıyormuş. Aradan dakikalar 
  geçmiş sonunda bir kart gelmiş.
 
  - 
  CEVAP YOK hemen mühendisler koşmuşlar Türk 
  Delegesine sormuşlar?
 
  - 
  Ne sordunuz da cevaplayamadı? Delege gülmüş.
 
  - 
  Hani bu makine her şeyi biliyordu?
 
  - 
  Hepimiz her şeyi bilmeyiz. Bilemeyiz de. Ben 
  her şeyi biliyorum diyenlere cevabını sizin vereceğini biliyorum.
 
  - 
  Hoşça 
  Kalınız! 
 
 
    
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 151   25 Eylül 2011 
                         | 
                      
      
           | 
        
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com   | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          52KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
  
   - BENİMDE GÖNLÜM DE VAR MIYDI?
 
  
  -             Bir gencin, bir kimseye vereceği neler olduğunu o delikanlılık 
  çağında anlamasının imkânı ve ihtimali yoktur.
 
  -             O; yaşadığı dönemin etkisi ile kanının kaynadığı ve başındaki 
  kavak yelleri ideali olmadan arkadaşları ve sevdiklerinin katkısı ile hayatın 
  daima böyle olacağını zen etmesi çok tabidir.
 
  -             O; yaşadığının farkına varana kadar pek çok ileride ona lazım 
  olacak yatırımları yapamamış, birçok fırsattan faydalanamamış olarak okumaya 
  çalıştığı üniversitesindeki kol için uğraşırken hayatının ileriki döneminde 
  kaybettiklerinin ve kazandığı bilgilerin etkisinde ve bilincinde yaşamına 
  devam eder.  
 
  - 
  Bu yaşamının sonu olmadığı ve arkasına dönüp 
  baktığında kimlere, nelere, nerelere ve o andaki hayatının düzenin bakmadan 
  gününü gün etmeye çalışır.
 
  - 
  Çevre ve arkadaşlarında görerek özentilerle 
  kötü alışkanlıklar, sonradan edinilmiş huylar ve ileride kendisine pek çok 
  sıkıntılar verecek bir çevre ile büyür ve gelişir.
 
  - 
  Gün gelir o artık bir sorumluk sahibi olduğunu 
  anlamış, iş başa düştüğünü görmüş ve yaşamının artık hayalle, arkadaşlarının 
  hay huyları ile ve gezip tozduğu yerlerin, çevresinin ona verdiği zararları 
  görür. Pişmanlığı artık fayda vermez, geriye dönülemez bir zaman diliminde 
  yaşadığını farkına varır.
 
  - 
  Bir meslek edindiğini zannettiği anda o eski 
  birikimlerinin, zarar veren alışkanlıkların karşısına dikildiğini görünce 
  şaşırır. Heyhat artık onları bir sünger çekerek silse sile, beyaz bir sayfa 
  ile hayatına başlasa bile o eski çevre ve alışkanlıkları bir yerlerde çıkar 
  karşısında dururu.
 
  - 
  Basen bu geçmişini saklayarak mesleğinde 
  ilerlese bile, belirli bir makama geldiğinde o eski birikimlerinin 
  kaybolmadığını birileri ona anlatır. Birileri o eski arkadaşlar, eski 
  alışkanlıklar ona en önemli yükselme zamanında bir Çin Setti gibi karşı durur 
  ve onu mat eder.
 
  - 
  Benim de gönlüm var mıydı? Sorusu ileriki 
  yaşlarda düşünüldükçe ortaya çıkan bir soru olarak beynimizi kurcalar. Her 
  insan gibi bu soruyu soranlar da hatalar yapmak için belirli olgu ve sahalarda 
  bulunmuş ve bu hatalardan kaçınmasını bilerek yaşamışlar, arkadaşları 
  tarafında hor görülmelerine rağmen belirli bir yaşa geldiklerinde bunun 
  mükâfatını görerek hayatlarına devam ederler.
 
  - 
  Gençlerin dikkat edecekleri bu davranış, 
  arkadaş seçme, kötü alışkanlıktan kaçma en önemlisi ise kendi gözünün önüne 
  bakması onun menfaatidir.
 
  - 
   “Nasihat veren çok olur. Para veren olmaz” 
  derler. 
 
 
                    
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 152   25 Ekim 2011  | 
                      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          53KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
        
          - NEDEN BUNLARI YAPIYORUZ?
 
          
             -             Havaların artık iyice soğuduğu günlere girdik. Bu 
            günlerin belirli yaşlar için vücutlarının adapte olmaları için epey 
            çabalamaları ve dirençlerini kullanmaları gerekmektedir.
 
          
          
            - 
                        Hayat bu bakarsın iyi, bakarsın kötü günlerle insanı 
            oyalar gider. Hele bir işin yoksa monoton bir hayat ile ömrünü 
            tüketmeye çalışır ve hızla tükenen beyin hücrelerinin yaşlılığın 
            verdiği eksikliklerini duymaya başlar ve hemencecik çöker gidersin. 
            Kendine oyalanacak ve sevebildiğin bir meşgale bulabilirsen vakte 
            köle değil vakte emreden olur ve onun nasıl geçtiğini adeta 
            unutursun. 
 
          
             - Bu iş görmek ve görmemek de yaratılışta insanla oluşan bir olgu 
            olsa gerek.
 
          
          
             -             Bu zaman diliminde Ülkemiz melun saldırılara uğradı.
            
            
 
          
          
             - 
            Bunlar da unutulmadan Van depremi 
            oldu.
 
          
          
             - 
            Depremi bahane ederek Milli Bayram 
            Kutlamaları yas olarak görüp kendimiz çümbür cemaat düğün merasimine 
            takıp takıştırarak gidiyoruz?
 
          
          
             - 
            Van depreminin 17 günü arkasından 
            ikinci Van derem ve ihmallerin sonucu olan kurbanları gördük, 
            yaşadık.
 
          
          
             -             Neden insanlarımız bu gibi zamanlarda işlerini daha 
            dikkatli yapmıyorlar?
 
          
          
             -             Yıkılan yerlerin altında kalanların veballeri kimler 
            ile paylaşacaklar ve kimlere kadar gidecek?
 
          
          
             -             Dikkatsizlik demekten çok kayırmacılık ve dizilerle 
            artık yönetilme ve mesaj verme devrine mi girdik?
 
          
          
             -             Dindar gözüküp devleti soyarak evlatlarımızı sandal 
            sahibi yapıyoruz.
 
          
          
             -             Daha rüştünü ispat etmemiş çocukları fabrikatör 
            yapıyoruz.
 
          
          
             -             Dini bütün gözükerek dünyevi ve dini yasak olan 
            zinayı suç saymıyoruz.
 
          
          
             -             Kanun karşısında neden bazılarımızın hayallerini suç 
            sayarak yıllarca tutuklu sayıyoruz.
 
          
          
             -             Yurtta Sulh, Cihanda Sulh ilkemiz var iken neden 
            cihanda bulunan ülkelere kafa tutuyoruz?
 
          
          
             -             Bir dakika diyerek paye sağlayarak başka 
            Müslümanları kışkırtarak rejimlerine çomak sokuyoruz?
 
          
          
             -             Ağabeyler edinerek kendi çıkarlarımızı Ülke 
            çıkarlarından yukarı görerek mandacılığı saman altından kabul 
            ediyoruz?
 
          
          
             -             Azla ileri gidince ağabeyin yayında sus pus oturup 
            onun ufak bir azarlamasını iltifat kabul ediyoruz?
 
          
          
             - 
            Ülkemiz Cumhuriyetten Diktatörlüğe 
            gibi görerek yandaşların faydalandığı nemalanma yeri görüyoruz?
 
          
          
             -             Komşularımızla sıfır problemli iken neden sıfır küs 
            duruma düşüyoruz?  
 
          
          
             - 
            Türkiye’ye zamanında tek yardım 
            yapan ve Türkiye’de okuyan bir lideri devirmek için girişimlerde 
            bulunuyoruz?  
 
          
          
             - 
            Bir ülke ile kavgalı gözükerek onu 
            koruyacak önlemlere kucak açıyoruz?
 
          
          
             - 
            NEDEN BUNLARI YAPIYORUZ?
 
          
          
             - 
            Bir bileniniz var mı?
 
          
           
         
    
        - 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 153   25 Kasım 2011
 
 
    
         | 
                      
      
                        | 
                         | 
                      
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          54KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
            
          - EL YAZMASI ESERLERİN YERLERİNDEN OYNATILMASI
 
          
             -             
            El yazması eserlerin her ilin kendi bünyesinde ve bulunduğu rafta 
            kalması gerekli olduğunu düşünüyorum.
 
          
          
             -             
            Bütün el yazmaların bir merkezde veya başka başka merkezlerde 
            toplanmasının sakıncaları bulunmaktadır.
 
          
          
             -             
            Bu sakıncaların başında tabii afetler olar “SEL” ve DEPREM” yüzünden 
            el yazmalarının toplanılmış olduğu kütüphane ile beraber bütün 
            toplanmış el yazmalarının da tamamı zarar görme ihtimali vardır.
 
          
          
             -             
            Yine afet sayılabileceklerin başında olan “YANGIN” ise ana yapısı 
            kağıt olan kitapların yanması ile birlikte ebediyen yok olarak tarih 
            ve kültür hazinesi yok olabilecektir.
 
          
          
             -             
            Hırsızlık olarak da el yazma eserlerin toplanılan yerden “KIYMETLİ 
            HIRSIZLARINA” açık bir vitrin olacaktır.
 
          
              -             
              El yazması eserlerin yerlerinden kaldırılmasından dolayı 
              olabilecek kayıp ve deformasyonlar:
 
              - 
              El yazma eserlerin yerlerinden 
              kaldırılmasından dolayı deformasyona uğrar. Cilt ve Kâğıtlarında 
              bozulmalara sebebiyet verilir.  
 
              - 
              Kitapların bazılarının “AHAR”LI 
              olması kitap sayfalarının çatlamasına ve harflerin dökülmesine 
              imkân tanır.   
 
              - 
              El yazma kitapların bazılarının 
              kâğıtları belirli nem ve sıcaklığa alışık olduğundan başka 
              ortamlarda 3 saatten fazla tutulamazlar. Yufka ekmeği gibi kırılır 
              ve dökülürler.  
 
              - 
              El yazma kitapların bazılarının 
              mürekkep asit ayarı yüksek olduğundan kitap sayfalarında harf 
              yanmaları olur ve harfler kâğıtları delerek yerlerini boş 
              kalmasına ve kitabın dökülerek yok olmasına sebebiyet verir.
 
              - 
              El yazması kitapların nem ayarları 
              yıllarca durduğu rafların nem oranına alışık olduğundan başka 
              ortamlarda çürürler.
 
              - 
              El yazmaları yerlerinden 
              kaldırılıp götürülürken kitapların “Mıklep” ve Muhafazaları 
              kitapların üst üste konmasından dolayı kırılır ve deforme olurlar.
              
              
 
              - 
              Bir hatıram:
 
              - 
              Hasan Paşa Kütüphanesinde bulunan 
              El Yazması eserler tasnif yapılması için Bakanlık Emri ile TUYOTOK 
              tarafından istendi. O zaman ben Hasan Paşa Kütüphanesinde Müdür 
              Yardımcısı idim.  
 
              - 
              Durumu Müdüre anlattım. Beraber 
              Kültür Müdürüne gittik. Tasnifi yapacak arkadaşlar Çorum’a gelsi 
              burada tasnifleri yapsın istedim. Gelmezler geldi. Vali 
              yardımcısına kitapların gitmemesi için gerekin girişimde 
              bulunulmasını talep ettik. O da bakanlık istiyor dedi.  
 
              - 
              Baktım ne yapsam kitaplar gidecek. 
              Bari tek tek hepsini itina ile koliye koyalım dedim. O zamanki 
              Tekel Müdürüne giderek durumu anlattım. Sigara kolilerinin 
              boşlarından olanları gösterdi.  Baktım yabancı sigaraların 
              kolileri uygun ve kitap ebadına yakın ebatta idi.
 
              - 
              Kitaplar için sayım ve kontrol 
              komisyonu kordum. Ben bizzat başlarında elimle kitapları tek tek 
              kontrol ederek durumlarını belirterek kitapları elimle kolilere 
              yerleştirdim. Tabi ki benimle beraber el yazmaları için nöbetleşe 
              bulunan arkadaşlardan epey küfür yemişimdir.
 
              - 
              Kitaplar Kütüphaneler Genel 
              Müdürlüğünün yolladığı resmi kamyona yükleterek çadırlarını 
              örttürdüm. Şöför Çorumlu idi. Ona tembih ettim durmadan giderek 
              aracın içindekileri teslim et ve oraya varınca bana telefon et 
              dedim ve tutanağın bir nüshasını da zarf içinde ona verdim. Araç 
              saat 10 civarında hareket etti. İçimden inşallah kamyon devrilmez 
              ve inşallah yolda kamyon durdurulup da soyulmaz diye dualar ettim. 
              Allah aracı ve içindekileri korudu. Sağ selamet vardıklarını ve 
              kitap kolilerini mesai bitmeden teslim ettiğini bildiren şoförün 
              bilgisi dâhilinde rahatladım.
 
              - 
              Gel zaman git zaman kitaplar bir 
              öğlen üstü aynı kamyonla geldiler. Gönderdiğimiz kolilere 
              konulmuşlar ve sıra numaraları da üzerinde idi. Tutanakla koli 
              olarak aldım diye imzaladım.
 
              - 
              Kolileri tuttuğumuz tutanak 
              üzerine kontrole başladık. Geçmiş gün tutanakta vardır. Biraz 
              kitabın meşin ciltlerinin kırıldığını, biraz kitabın ise 
              mıkleplerinin kırılıp koptuğunu birkaç kitabında muhafazaların 
              yırtıldığını, birkaç kitabın da muhafaza asansörünün koptuğunu, 
              birkaç kitabında orijinal mühürlerinin kesilerek alındığını tespit 
              ederek el yazması kitapları depoya aldık. Rapor yazarak Bakanlığı 
              hasar ve yıpranmaları belirttim.  
 
              - 
              Bir ay kadar sonra Bakanlıktan 
              müfettişler geldi tespit ettiğimiz hasarlı kitapları incelediler 
              bize bile sonucu bildirmediler.
 
              - 
              Aradan birkaç yıl geçti geçmedi 
              Hasan Paşa Kütüphanesi kitaplarının gideceği ve hazırlanması için 
              yazı geldi. Durmuş Fikri Sağlar zamanı idi. Ben karşı çıktım. 
              Göndermeyelim dedim. Karışma filan dediler. Ben siyasi parti il 
              başkanlarını dolaştım. Hepsi el yazmalarını götürülmesin dediler. 
              O zamanki bildiğim dernekleri dolaştım onlarda el yazmaları 
              götürtmeyiz dediler. Gazetelere ve televizyonlar da beni 
              destekledi. Bir kamuoyu yarattık. O dönemin bir Çorum Milletvekili 
              hemşerimiz de neden kalması gerek bir rapor yazarsan ben bilgi 
              sahibi olur ve ona karşı el yazması kitapların kalması için Fikri 
              Beyle görüşürüm dedi. Arkadaşlarımın zor durumda kalmaması için üç 
              sayfa el yazımla rapor hazırladım ve milletvekilimize verdim. 
              Zaman geçince benim imzalı ve el yazısı raporumu Bakana sunmuş. 
              Her ne ise el yazmalarımız Çorum’da kaldı.
 
              - 
              Birkaç zaman sonra bu mücadelemin 
              meyvesini gördüm. BENİ TATVAN’A MÜDÜR (!)  olarak atadılar.  
              Ben de emekliliğim istedim ve Çorum’dan emekli oldum.
 
              - 
              Birkaç yıl sonra Çorum’da ilk defa 
              olan bir yayınevi açtım. Çorumlu2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve 
              edebiyat ağırlıklı dergimi yayınlamaya da başladım. Onlarca da 
              yazarım oldu.
 
              - 
              Bir gün Hakimiyet Gazetesine 
              uğradığımda oturanları takdim etiler. Hasan Paşa Kütüphanesinde 
              bulunan kitapların incelenmesini ve inceleme sonunda Milli 
              Kütüphaneye devri için gönderilmiş proflardı.  
 
              - 
              Dergimde bu konuyu işleyen sayımda 
              yazarlarımda görüşlerini belirttiler. Bende Çorumlu 2000'in 19. 
              sayılı dergimde  “KABUĞU BAĞLAMIŞ YARAYI KAŞIMAK” ve “HAYDİ 
              ÇORUMLULAR” yazılarımı yayınladım, Okumak isterseniz sitemde 
              bulunan Kütüphaneler bölümünde 
              http://kutuphaneler.corumlu.com yazılar bulunmaktadır. 
               
 
              - Bu yazımda HASAN PAŞA KÜTÜPHANESİ İÇİN NELER YAPABİLİRİZ
               
 
              - 
              1- Halkımızı aydınlatmak için 
              Valimizin davetiyle Bakanımızı, Millet Vekillerimizi, el yazma 
              kitaplar için yazı yazanları, kültürün ne olduğunu bilenleri, 
              yardım verebilecekleri belirlediği bir tarihte Hasan Paşa 
              Kütüphanesine davet ederek, El Yazması kitapları sergileyerek 
              tanıtmak ve bilgilendirmek.
 
              - 
              2- Toplantıdan hemen sonra Kültür 
              Bakanlığına Çorumluların tepkisi bildirilmeli. Kitapların ilimizde 
              kalması için girişimlerde bulunulmalı.
 
              - 
              3- İl Halk kütüphanesinde görevli 
              3 Kütüphanecinin 2 si acilen ve devamlı Hasan Paşa Kütüphanesinde 
              görevlendirilmesi.
 
              - 
              4- Hasan Paşa kütüphanesinin dış 
              güvenliği için kamera sistemine geçilerek,en yakın emniyet 
              Müdürlüğüne bağlı karakol ile bir sonraki karakola irtibatlı alarm 
              sistemi kurulması.
 
              - 
               5- Mevcut bekçi kadrosunda 
              çalışan arkadaşı asli görevine iadesi ile eski bekçi kadrolarının 
              yeniden ihdası.  
 
              - 
              6- Hasan Paşa Kütüphanesinin 
              bünyesinde bulunan "Çocuk Kütüphanesi" bölümü aynı mahallenin bir 
              sokak üstündeki "Mehmet Şadisoğlu Çocuk Kütüphanesi"ne 
              yönlendirilmeli.  
 
              - 
              7- Hasan Paşa Kütüphanesinde 
              bulunan Çocuk Kütüphanesi bölümü El Yazmalar İnceleme Salonu 
              olarak tahsis edilerek araştırmacıların hizmetine sunulmalı.
               
 
              - 
              8- Hasan Paşa Kütüphanesine teknik 
              açığı kapata cak en az 3 bilgisayar,güç kaynağı,dijital kamera SD 
              yazıcı,laser yazıcı,renkli laser yazıcı, kuvvetli bir scanner 
              temin edilerek kitapların SD ye alınması sağlanmalı. Orijinal SD 
              ler arşivlenerek, araştırmacının istediği kitap yeni SD ye 
              aktarılarak arşivin çoğaltılması sağlanmalı. 
 
              - 
              9- Kütüphaneler Genel Müdürlüğünün 
              hazırladığı El Yazmaları Tanıtım Katalogu getirtilerek 
              bastırılmalı,El Yazmaları ile ilgilenen dünya kütüphanelerine ve 
              üniversitelere gönderilmeli.  
 
              - 
              10- El Yazması Araştırmacı 
              salonuna SD okuyucusu olan en az 8 bilgisayar,bilgisayar masası ve 
              diğer mefruşatlarla döşenmeli. SD incelemesi yapan araştırmacı 
              orijinal kitabı görmek istediğinde depodan çıkartılarak şimdiki El 
              Yazması İnceleme odasında memur nezaretinde incelemesine 
              sunulması.  
 
              - 
              ……Hemşehrilerimize verilen 
              bilgilerin bazı yanlış anlamalara meydan verdiği kanaati ve 1992 
              tarihinde yine aynı yarayı kanatmalarından dolayı duyduğum üzüntü 
              ile yazdım.   Saygılarımla.)  
 
              - 
              Şayet Çorum’da bil Bölge El 
              Yazmalar Müdürlüğü kurulacaksa Hasan Paşa Kütüphanesi bu yer için 
              en uygun yerdir.
 
              - 
              Yukarıda bahsettiğim 4. Madde 
              gerçekleştirilerek kamera sistemi Valiliğimizce yaptırıldı. Daha 
              sonra  10 maddede ki talebim de  el yazma kitaplarım CD 
              lere aktarılması yapıldı.
 
              - 
              Daha sonraki zaman valiliğe 
              verdiğim raporda yangın ve selden korunması için El Yazma 
              Kitapların bulunduğu deponun dışından yangın ve sel ve depreme 
              dayanıklı hale getirilmesi hakkında sunumum üzerine yanlış bir 
              uygulama olarak kitaplar için korumalı çelik kasa odası 1 üste 
              yapılarak kitaplar oraya taşındı.
 
              - 
              Kütüphanede bulunan Latin harfli 
              kitaplar yeni yapılacak veya Bölge Yazma Kütüphanesi için 
              düşünülen yere götürülerek İl Halk Kütüphanesi olarak hizmete 
              devam edebilir.
 
              - 
              Bölge Yazma Kütüphanesi ise “HASAN 
              PAŞA “ yazma kitaplara ve müdürlüğüne hizmet edebilir diye 
              düşünmekteyim!  
 
             
                    
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 154   25 Aralık 2011  | 
                      
      
           | 
        
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          55KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        | 
                  
             
               
              
              BAŞKASININ ELİ İLE YILAN TUTMA
            
            
                 
                   Bilinen 
            ve birlikteliğe yakın olan bu Ata Sözü dünyanın kuruluşundan bu güne 
            insan oğlunun işleri yalnız değil,birlikte yaptıklarına dair bir 
            Atasözü olarak algılayabiliriz.
                        
            Yalnız bu Atasözünde,birlikte yapılan önemli işlerde,yapanların bir 
            veya birkaçının el yani yabancı olması ve bu yabancılığın da sizin 
            gibi düşünmesi ve çalışması doğrultusunda beklentilerimizin yanlış 
            olduğunun açık bir beyanı değil midir ?
                        
            Acaba el olarak gördüğümüz ve birlikte iş yaptığımız kişi veya 
            kişilerin bizleri de aynen bizim gördüğümüz gibi el görmeleri ve 
            kendileri gibi çalışma ve düşünme boyutunda görmeleri onlar içinde 
            normal gözükmesi gerekir.
                        
            Birlikte iş yaparken,öncelikle ilke ve yapılacak iş veya işlemler 
            dizisini belirleme,bu belirleme ışığında yapılacakları ivedilik 
            sırasına koyma,en son yapılacağa doğru bir tasnife gerek gören bir 
            dizi program ve planın yapılması gerekliliği malumdur.
                        
            Ülkemizde bu gibi ortaklık olarak yapılan birlikteliklerin pek 
            çoğu,eş,dost,ahbap ilişkileri ile yapılmakta olduğundan işlerin 
            yürümemesi veya ilerlememiş de plan ve projelerin yapılmamasından ve 
            uygulama alanlarının belirlenmemesinden meydana geldiğini görürüz. 
            Bazı rast gelen birlikteliklerin de olması tesadüflerin ve 
            lazımlılığın meyvesi olarak karşımıza çıksa da bunlar fazla çoğunluk 
            olarak göremeyiz.
                        
            Çorum’da da bazı yatırımlara ön ayak olan girişimcinin,peşinden aynı 
            iş kolunda mantar biter gibi yeni girişimin benzerlerinin olduğunu 
            görmekteyiz. Her ne hikmetse bu işte iş var mantığı ile yukarıdaki 
            saydıklarımız doğrultusunda hemen yeni kurulan yapılanmanın 
            kardeşlerinin amip bölünme gibi çoğaldığını görmekteyiz.
                        
            Belirli birkaç yatırım ve sermaye gerektiren iş haricinde maalesef 
            Çorum’da aynı işi yapmalarından ötürü ve Pazar bulamamalarından 
            dolayı verdikleri çaba ve kaybettikleri sermayelerin haddi hesabı 
            yoktur. Bazı girişimlerin de malzeme,işçilik,yapılan üretimin 
            Çorum’da fazla tüketilmemesinden dolayı komşu il veya komşu ülke 
            pazarlarına açılamamanın sıkıntılarını görmekteyiz.
                        
            Bildiğiniz gibi Çorum organize sanayi bölgesi olan illerden birisi 
            olarak atılımlarını halen tamamlamış bir il olarak görülmesi bizleri 
            üzmektedir. Bir liderimizin dediği gibi “Bir bilene danışma” 
            alışkanlığı edinmemiz ve buna göre davranmamız gerekli olduğunu 
            artık düşünmemiz gerekmektedir. Danışacağımız kişi veya kurumun da 
            konu başlığı yaptığımız Atasözü gibi “Başkasının eli ile yılan 
            tutma” pozisyonunda olmamasına da dikkat etmemiz gerekmektedir.
            
                  
                 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 155   25 Ocak 2012  | 
                      
      
                | 
                 | 
                
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         56KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        | 
               
           
        
        ADI GÜZELLEME KENDİ YEMEK KİTABI
              
          
                         
            Aşık Edebiyatında; doğayı, yöreyi, kişiyi, hayvanı veya bir aracı 
            övmek ve güzelliğini anlatmak amacı ile söylenen “LİRİK ŞİİRE” 
            ‘GÜZELLEME denilir.
          
          
                         
            Geçimini saz çalarak sağlayan ve gezdiği yerlerde konuk edilen saz 
            şairlerinin gördüğü ikram ve hürmet karşısında hane sahibini 
            kendisini dinleyenler karşı hane sahibini ve o mahalli öven ve 
            güzelliğini anlatan “KOŞMA” biçiminde şiirlerdir. Divan Şiirinde de 
            güzellemenin karşılığı ise “METHİYE”DİR.
          
          
                         
            Ayrıca
            güzelleme, koşmanın 
            konusuna göre aldığı adlardan biri sayılır.
          
          
             
            
                 
            Genç kız ve 
            gelinler için söylenen güzellemelerde onların cilvesinden; ağız, 
            diş, yüz, kaş, göz ve saç güzelliğinden; boylarının uzunluğundan söz 
            edilir. 
          
              
               
              
              Doğa 
              güzellemelerinde dere, pınar, çiçek, dağ ve ağaçlarla ilgili 
              izlenimlere, övgülere yer verilir. Âşığın bu varlıklardan yola 
              çıkarak kendi sorunlarını dile getirmesi, sevgilisinden ya da 
              felekten yakınması güzellemelerde sık rastlanan özelliklerdendir.
              
              
              
               
              
              Gezginci âşıkların 
              sıla özlemini dile getiren şiirleri de güzelleme sayılır. 
              
              
              
              
               
              
              Bazen bir 
              güzellemede birkaç konunun birlikte ve karışık olarak anlatıldığı 
              da olur. Azerbaycan ve Doğu Anadolu'da yetişen bazı âşıklar 
              güzelleme dörtlüklerinin arasına bağlantı sözleri eklerler. Bu 
              bağlantı sözleri yerine, güzellemenin konusuna uygun bayanların 
              yerleştirildiği de olur. Güzellemeler, saz eşliğinde ve konuya 
              göre oynak ya da hüzünlü makamlarla söylenir.Âşık edebiyatında 
              güzelleme söyleyen pek çok âşık vardır. 
              
              
               
              
              Başta Karacaoğlan olmak 
              üzere Türkmen âşıklarının birçoğu güzellemeleriyle ünlüdür.        
                
              
              
               
              
              Güzelleme Örneği:
              
              
               
              
              
              Nasıl vasfedeyim 
              güzelim seni  
              Rumeli Bosna'yı değer gözlerin  
              Dünyaya gelmemiş eşin akranın  
              İzmir'i Konya'yı değer gözlerin  
               
              Kimsede görmedim sendeki nazı  
              Tunus Tırablus Mısır Hicaz'ı  
              Kars'ı Kağızman'ı Acem Şiraz'ı  
              Girid'i Yanya'yı değer gözlerin  
               
              Yüzünde görünür Yusuf nişanı  
              Yüzünü görenler çeker efganı  
              Büsbütün Gürcistan Erzurum Van'ı  
              Belh-i Buhaça'yı değer gözlerin 
              
              
               
              
              Ruhsatı'm eyledim senin de mehdin  
              Al yanaktan bir buse ver himmetin  
              Yüzbin saraf gelse bilmez kiymetin  
              Âhirî dünyaya değer gözlerin
              
              
                
              
              
                          
              Çorum Valiliğinin hazırlattığı “ÇORUM MUTFAĞINA GÜZELLEME” 
              Edebiyat ile mutfak ilişkilendirilmesi ve bu başlık ile yayınlanan 
              kitabın 12. sayfasında bu konu hakkında ne kadar bilgili olduğunu 
              “Tüm zenginliğini karşın şimdiye dek kendisini pek göstermemiş 
              Çorum mutfak kültürünün tanıtımı amacıyla” diyerek yayınlanmış 
              çalışmaları görmemezlikten gelmiştir. Bu serzenişim kendi 
              yayınevimi için değildir. Bu çalışma için beni de davet etmişler 
              ben kabul etmeyerek eşimin çalışmalarından ve yayınladığımız 
              sitelerde bulunan resim ve alıntı yapılmamasını 
              bana gönderilen yazıda çalışacaklara bizzat e-posta ile yazdım.  
              Bu tiüabı yayınlayan Metro Yayınları’ndan çıkan ‘Hitit Mutfağı’ 
              isimli kitap ile basılmış adı geçen bu kitabın 148-149 
              kaynakçalarda da gelenek ve göreneklerde bahsedilen ve Çorum 
              Valiliğinin İl Yıllıkları, Başka yayınevlerinin şahısların da 
              araştırmaları yayınladığı göz ardı edilmiştir.  
              
              
                
              
              
               
              Çorum 
              Güzellemesi ismiyle müsemma kitapta her ne hikmetse Çorum 
              Tarihinde ve topraklarında Devlet, kavim ve milletlerin sadece 
              “Hititlerin” alınması da Çorum’un Hititlerden sonra başka devlet 
              kurulmamış ve başka devlet yaşamamış gibi lanse edilmiştir.
              
              
               
              
              Kitabın 19. sayfasından sonra gelen 22-23-26-27-30-31. 
              sayfalarında Hititlerden bahsedilmiş sadece bu yazının içerisinde 
              19 sayfanın 1. paragrafında Balık, ekmek, besin ve “şimdi sen 
              ekmek yiyeceksin ve su içeceksin” kullanılmıştır.
              
              
               
              Bu 
              kitabı yayınlayan ve  “Yayınları’nın ikinci kitabı olan 
              “Deneysel Bir Arkeoloji Çalışması Olarak Hitit Mutfağı” kitabının” 
              gerçi görmedim fakat kitap için yazılan :
              
              
               “Çivi yazılı tabletlerde geçen 
              yemek adlarından ve pişirme tekniklerinden yola çıkılarak o döneme 
              ait muhtemel yemeklerin neler olabileceği ortaya konulmaya 
              çalışılmış.” Bilgilere de yer verilmemiştir.
              
              
                           
              Bu kitabın: 34-35-38-3940-41 sayfalarında hiç yemekle ilgili bir 
              bilgi bulunmamaktadır
              
              
                           
              Bu kitabın: 44-45 48 ve 49 sayfalarında yemekle ilgili yazı 
              bulunmaktadır. Ve İskilip ziyaretinden ve oraya gidenlerden 
              bahsedilmektedir.
              
              
               
              Bu 
              kitabın:52-53-54-55 yemekle ilgili yazı vardır.
              
              
               
              Bu 
              kitabın: 56-83 sayfaları yemek pişirme alet ve edevatları ile 
              yemek isimleri alfabetik dizinde verilmiştir.  
              
              
               
              Bu 
              kitabın: 
              86-87-90-9194-9598-99102-13104-105106-107-108-109110-111-112-113-116-117-120 
              Mutfak ve yemeği ilgilendirmektedir
              
              
               
              Bu 
              kitabın: 121-122-123-124- sayfalar ise gelenek ve göreneklerle 
              ilgili bilgileri kapsar.
               
              
              
               
              Bu 
              kitabın: 125-128-129-130 Bu kitaba alınması için gerekçe “Evlenme 
              Töreni” bölümünde verilen yemekle ilişkilendirilmiş olsa gerek! 
              131-132-133-134-135-136-137140-141142-143146-147 Gelenek ve 
              göreneklerde bilgiler aktarılmış.
              
                        
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 155   25 Ocak 2012  | 
                      
      
                   | 
                
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
              | 
               | 
            
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          57KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
          
                  
            - 
            NE OLACAĞIMIZI BİLİYOR MUYUZ?
  
                  
            -             Bizleri Yaratan. Bizleri dünyada bazı 
          meşgalelere yönelterek oyalayan bir varlık musallat etmiş olmalı ki 
          buna Şeytan diyebiliriz. Bizleri bu dünyadaki işlerimizin başından 
          kaldırmadan bize sanki emrederek; oyalayarak güdüp götürmekte olduğunu 
          görüyoruz.
 
            -             Acaba bizi yaratan; bu dünyanın bu 
          düzenine mi uyacağımızı, yoksa kendi emirlerini bire bir 
          uygulayacağımızı mı görmek için dünyaya bizleri yolladı. Gerçekten 
          bizleri deniyor ve sınıyor mu? Bu soruları aklımıza getiren yine 
          Şeytan denen insanları yoldan çıkartan yaratılmış varlık değil mi?
            
            
 
            -             Evet. Bizler dünya denilen bu 
          yaşadığımız, kâinatın içinde toz zerresi kadar olmayan bir alanda 
          milyarlar camızın bulunduğu, birbirimizle dövüştüğümüz, çekiştiğimiz. 
          Birbirimizin elindeki değerleri alıp kendimize mal ettiğimiz ufacık 
          bir alan, gösteri sahnesi değil mi?
 
            -             Yarın dediğimiz zaman diliminde ne 
          olacağımızı bilmeden, bu tiyatro sahnesinde kendi biçtiğimiz rollere 
          devam etmekteyiz. Yarının neler getireceğini, ne olacağımızı bilmeden 
          yaşıyor ve dünyadaki kendi doğrularımızla yuvarlanmakta devam 
          ediyoruz.
 
            -             Neden önümüze takkemizi ya da 
          kasketimizi koyup düşünmüyoruz? Düşünemeyiz. Çünkü bizimle beraber 
          Dünyaya gönderilen ve bizleri Allah’ın yolundan çıkartmak için 
          Allah’tan izin alan şeytanın yüzünden düşünemeyiz. Dünyayı bizlere 
          Cennet gibi gösteren, bazı nimetlerin içerisinde yaşarken bile 
          şükretmememizi öğreten, o değil mi? İşte onun marifetlerini burada 
          sayabilmek için sayfa değil ciltler dolusu kitap yazmak gerekir. Bunu 
          yazabilsek bile okutacak birisini bulmamız bile çok zor olsa gerek.
 
            -             Konumuz olan “Ne olacağımızı biliyor 
          muyuz ?” Sorusunu yatmadan kendimize soralım mı? Sorarsak belki yarın 
          yapacaklarımızı düşünürken bizi Yaratanı da anarak müsaade edersen 
          bunları yarın yapmak istiyorum demiş olmaz mıyız?  
 
            - 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 156   25 Şubat 2012
 
                  
           
                     | 
                      
      
                        | 
                         | 
                      
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
            | 
      
      
        | 
          58KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
                
                  
                  - 
                   TARIM DENİNCE
 
                  
                  
                  -             Tarım 
          denince her nedense sadece buğdaygilleri yetiştiren çiftçilerimiz akla 
          gelmektedir.
 
                  -             Tarım alanı 
          o kadar geniş bir çerçeve içinde bulunmaktadır ki;saymaya kalksanız 
          sayfalar dolusu bilgi ve indeks yayınlamamız gerekir.
 
                  -             Bu 
          sıralamaların içerisinde geçen 20 yıla kadar her ilde yetiştirene 
          yetişecek kadar üretilen üzüm bağları artık ne yazık ki tarihe 
          karışmaktadır.
 
                  -             Atalarımızın 
          her memleketin iklim ve yaşama şartlarına,deneme-yanılma usulü ile 
          elde ettikleri bilgiler teknolojinin getirdiği ve ulaşımın 
          kolaylaştığı dünyamızda yeni bağ çubuklarının bağlara dikilmesi ile 
          birlikte,orijinal bağ çubuklarının yok olduğunu gözlemekteyiz. Harap 
          ve bakımsız kalmış bağlarımızda ancak orijinal bağ çubuklarını 
          bulmamız mümkünken,ziraatın duayenleri ise bunlara gerekli değerler 
          vermemektedirler. Yine aynı duyarsızlık bağlarda bulunan meyve 
          ağaçlarında da gözükmektedir. Atalarımızın yine memleketin şartları ve 
          mevsimine göre yetiştirdikleri eski nesil meyveler artık tarihe 
          karışmış bulunmaktadır. Yeni nesil meyveler;bodur ve belli bir sulama 
          ihtiyacı ve ihtimam gösteren meyve ağaç türleri tavsiye edilmektedir.
 
                  -             Benim 
          gözlemci olarak söyleyebileceğim,tanıma giren şahıs bağlarının yeni 
          bir araştırma içerisinde eski kullanılan bağ çubuğu ve meyve 
          ağaçlarının yeni sisteme göre adapte edilerek her ilde belirli şekilde 
          kullanılması için gerekli araştırmaların yapılması gerekliliğidir. 
          Yoksa herhangi bir ülkenin kendi coğrafi mahallerine göre yetiştirdiği 
          ve geliştirdiği bağ çubukları ve meyve ağaçlarını bağcılara empoze 
          etmek;ülkemizin her köşesinde bağ ve meyve tarımında dar boğazlara 
          sokarak,bağcıların bağlarının önem ve yetiştirdiği tarımsal getirileri 
          gün geçtikçe yozlaşıp kaybolmasına ön ayak olmaktadır.
 
                 
                    
    
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 158   25 Nisan 2012  | 
                      
      
    | 
      | 
                  
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
            | 
      
      
        | 
           59 
        
        KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
  - YIL Mayıs 2012 
 
  -            27 Mayıs 1982 tarihinde GÜRSEL YAYINEVİ 
  olarak Çorum'a hizmet amacı ile iş yerimi açtım. Bir zaman dilimi. Temmuz 1998 
  bir dergi doğdu. Çorum’da yayınlanmış bir derginin devamının ve o derginin 
  çizgisinde Çorum’a ait bilgileri ve yazıları yayınlamayı amaçlayan bir dergi. 
  ÇORUMLU 2000 AYLIK KÜLTÜR TARİH SANAT VE EDEBİYAT dergisi adı ile 4 renkli 
  kuşe kağıt baskılı olarak ve Çorum’un ilk ISBN dergisi olarak yayın hayatına 
  başladı.
 
  -             Sahibi ve Sorumlu Müdürü aynı olan derginin 
  amacı sadece yazar arkadaşlarının yazılarını yayınlamaktı. Çorumlu 2000 
  Dergisinin uzun serüvenini sizlere sunuyorum. Dergiye ne yazmıştım:
 
  -  
 
  - 
  İşte Böyle geldi ve geçti. 
  Yaptıklarımız ve yapacaklarımızı sıralamaya çalıştık. Diye başlamıştım. Neler, 
  neler oldu. Derginin adını koyanların benimle tii geçtiklerini zaman içinde 
  öğrendi. Onlar benimle tii geçtiklerini zannetmişlerdi. Zaman onları değil 
  benim azmimi ortaya koydu. 
 
  - 
  Yıl Mayıs 2012  
  Çorumlu 2000 Aylık Kültür Tarih Ve Edebiyat Dergisi sanal da olsa 159. sayısı 
  ile karşınızda.
 
  - 
  Ben yaşadıkça sanal da olsa 
  çıkacak ve yayınlanacak.
  
 
  - 
  Sizler okudukça ben ve 
  arkadaşlarım yazacaklar. 
 
  - 
  Nice yıllara!
 
 
                     | 
                      
      
                        | 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 159   25 Mayıs 2012 | 
                      
      
           | 
        
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          60KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
          | 
      
      
              
              
                - ÇANAKKALE SAVAŞI
 
                - 
                Osmanlı İmparatorluğu. Ortadoğu’nun en büyük askeri ve siyasi 
                gücü! Bazı idare eksikliklerinden ve tabasının ihanetlerinden 
                dolayı, parçalanmaya, ufalmaya ve erimeye başlayan bir cihan 
                imparatorluğu. Parçalana, parçalana elinde kalanlarla idare 
                ederken bir zaman diliminde.
 
                - 
                Yedi düvel geldi, koskoca ve dünyada eşi ve emsali gözükmemiş 
                bir donanma ile  dayandı ülkemin kapısına. “Amiral Carden'in 15 
                Ocak 1915 tarihinde yaptığı dört aşamalı taarruz planına göre: 
                Boğaz bir ay içinde geçilmiş olacaktı. Buna göre birinci aşamada 
                dış savunma tabyaları imha edilerek ortadan kaldırılacak, ikinci 
                aşamada orta savunma tabyaları ve üçüncü aşamada iç savunma 
                tabyaları yok edilecek, dördüncü ve son aşamada ise; boğazda 
                arta kalan mayınlar temizlenecek boğaz emniyet altına alınacak, 
                Marmara Denizi'ne çıkılacak ve İstanbul'a girilecekti.
 
                - 
                Boğazın kara bölgesinde güvenliği sağlamak üzere Midilli'de 
                yeterince kara kuvveti toplanacaktı. (1) ” Bu raporun ön 
                çalışmasını 11 Ocak 1915 tarihinde İngiltere  Bahriye 
                Nezareti'ne Çanakkale Boğazı'na Taarruz İçin Hazırlattığı Planı 
                Sunmuş ve Çanakkale Boğazı'na Taarruz İçin Hazırlanmış Planın 
                Uygun Olduğunun Amiral Carden'e Bildirilmesi; 28 Ocak 1915 Savaş 
                Komitesinin Toplantısında Çanakkale Boğazı'nın Yalnız Donanmayla 
                Zorlanmasına Karar Verilmesi 19 Şubat 1915'in Taarruz Tarihi 
                Olarak kararlaştırıldı. Rapor ve plan ve kuvvetlerin çokluğu 
                yedi düveli gururlandırmış fakat Napolyon'un bir sözünü unutmuş 
                görünüyorlardı. "Türkler öldürülebilir ancak asla mağlup 
                edilemezler."
 
                - 
                Almanlar harp boyunca ani karlarla ve acele kararları 
                Çanakkale’de de gözükmüş, Çanakkale Boğazı’nın zorlanacağını 
                düşünmediklerinden burada bulunan 32 bataryayı 22'ye 
                indirmişlerdi. Bu raporlar ve istihbarat üzerine yukarıdaki 
                karar alınmış oldu.
 
                - 
                Geldi geçti. Deldi, geçti. 
 
                - 
                Çanakkale’nin savunmasında düşman; ülkesini, askerini seven bir 
                komutanla karşı karşıya geldi. O savaşın; bir ülkenin kaderini 
                etkileyen, yedi düvelin Çanakkale’de oyalanarak geri gitmesine 
                sebebiyet verecek ve o günlerin verdiği zor kararlara imzasını 
                atarak, zaman içerisinde yeni kararlarla vererek halen bir 
                paylaşma alanı olarak gözüken “Güzel ve Tek” ülkemi bu günlere 
                getiren Mustafa Kemal Atatürk’ün yine bu günleri görerek,ülkenin 
                satılabileceğini gençlere bildiren dahidir. Bu Dâhinin Avrupa 
                tarafından kuyruk acısı olarak halen düşmanlıklarının sürmesi 
                olağan değil midir?
 
                -             O günün Osmanlı 
                ülkesi ve Anadolu’nun çeşitli şehitlerinden gelen gençler bu 
                topraklar için kendilerini gözlerini kırpmadan feda ettiler. 
                300000 kişi savaş katılan Türk birliklerinin 211000 şehit olması 
                düşündürücüdür.
 
                          - 
                           
 
                        - 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
                        Dergisi Sayı: 161   25 Temmuz 2012
 
               
         | 
              
      
                | 
                 | 
              
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
          | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          61KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
  - BİZİM SOKAĞA BİR ŞEYLER OLDU!
 
  - 
  Bizim Birinci Caddede bazı 
  kendini bilmezler araçlara 2012 yılı ocak ayından sonra bu güne kadar zarar 
  vermeye başladılar. Ben de aracının sileceği kırılanlardan birisiyim.
 
  - 
  Araçların sileceklerini 
  kaldırmaya bükmeye ve hatta “Yalan İhbar” ile de Trafik Polislerini çağrılır. 
  Sileceklerin kaldırıldığı ve kırıldığı bu yer hiç Karayolları Kanununa aykırı 
  suç unsuru bulunmayan bir yer olup ve trafiği eğleyici bir yer olmadığı; park 
  yasağı bulunmayan yerdir. Ayrıca garaj girişi de değildir. Garaj girişi 
  olmadığı için uyarı levhası da bulunmayan ve sileceklerin bükülüp kırıldığı bu 
  yere “Garaj Girişi” diye Trafik Polislerince keyfi ceza yazmaları üstelik 
  aracı Trafik Polisi’nde olay yerine geldiklerinde incelemeden ihbarcının 
  “garaj girişi” demesi ile araca ceza yazıp çekici ile kaldırtma girişiminde 
  kalmışlardır.
 
  - 
  Araçlara zarar vererek 
  kendi psikolojik dürtülerini tatmin ettiklerini zannetmektedirler. BU şahıslar 
  Organize olarak aynı apartmanda oturanlarında içinde bulunduğu 5-6 kişilik bir 
  grup olması düşündürücüdür. Araçların sahiplerine verdikleri zarar ve telaşı 
  da düşünmemekte olan bu şahısların üç tanesi aynı evde oturan baba ve anne ile 
  öğretmen olan kızları olması çok düşündürücü bir olay olarak karşımıza 
  çıkmakta.  
 
  - 
  Ben şahsen bu babanın 
  silecek kaldırdığına bizzat şahit oldum.  
 
  - 
  Bu ailenin annesinin 
  silecek kaldırdığını görmediysem de karşı apartman komşumuz aracını yola park 
  edince sileceğinin kaldırıldığını kaldıran kadına niçin kaldırdığını 
  sorduğunda aracını buraya koyma sonra çizerim dediğini bu bayanın ağzından 
  duymuştum.  
 
  - 
  Öğretmen olan kıza gelince 
  de eşim silecekleri kaldırırken görmüş ve şahit olmuştur, 17/08/2012 de yeni 
  sayımıza ne yazayım diye düşünürken bu konuyu işlemeyi uygun gördüm.
 
  -             
  Bahçelievler Mahallesi 1. cadde oturanlardan araç sahipleri bu sapık 
  kimselerle de uğraşmak istememekte.  
 
  - 
  Adeta bir terör ortamı 
  haline gelen bu olaylar ne olacak?  
 
  - 
  Zaman gösterecek
 
 
  
  
  
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 162   25 Ağustos 2012  | 
                      
      
    | 
     
                          
     | 
                  
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          62KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
  - SİGARA VE HAFTALAR.
 
  - 
  Sigaranın zararı 
  sadece kendimiz için değil, etrafımızdakilere de verdiğimiz büyük eziyetin ta 
  kendisidir.
 
  - 
  Sigara içerken 
  etrafıma verdiğim eziyetin ne olduğunu anlayamamıştım. Sigarayı bırakınca; 
  etrafımda sigara içenlerin bana verdikleri eziyeti gördüm ve, 
  etrafımdakilerden utanır oldum. Kendilerinden özür diliyor verdiğim sıkıntı 
  içinde utanıyorum.
 
  - 
  Kutlanılan 
  haftalara ben inanmıyor ve faydalıda olduğunu düşünmüyorum. Sanki bana senede 
  bir hafta o kutlanan gün için yeterli görülmüş bir zaman dilimi olarak 
  görmekteyim.
 
  - Bence bu haftalar; bazı kişilere getirim 
  kazandırmak için icat edilmiş olduğu ve bizleri tüketmeye zorlayan bir alet 
  olduğu kanındayım. Bizlerde bu alete kanarak önemi sadece bir gün veya bir 
  haftaya sığan anmalarla kendimizi tatmin ediyor gözüküyoruz. 
 
  - 
  Günler ve 
  haftalardan olan; Anneler Günü, Babalar Günü, Sevgililer Günü, Öğretmenler 
  Günü v.b. Şimdi benim annem sağken ben annemi sadece "Anneler Günü"nde mi 
  anacaktım:->
 
  - 
  Babam Sağken 
  "Babalar Günü"nde mi anıyordum. Bu günlerde onlara hediyeler mi alıyordum 
  yoksa onları devamlı ziyaret ettiğim için bu onlara daha mı güzel gözüküyordu?
 
  - Eşimi ben sadece "Sevgililer Günü"nde mi 
  hatırlayayım? Ona alacağım ihtiyacı için o günü mü bekleyeyim. Yoksa yanımda 
  olduğu için ona devamlı sevgililer günü imiş gibi mi davranayım?
 
  -             
  Sevgi veya kutlama bizlerin birbirimize bağlanması için bir araç olarak 
  görülmemesi, sevdiklerimizi günlerle değil ömür boyu sevmemizin daha doğru 
  olmasını isterim.
 
  -             
  Bizlerin zaten uzun zannettiği ömür çok kısa ve kısıtlı bir zaman dilimi. Onun 
  için kendimize zarar verirken başkalarına da zarar verdiğimizin bilincinde 
  olur, bir kutlamadaki faydayı sadece o gün veya hafta olarak düşünmeyerek ömür 
  boyu kutlarsak daha güzel olur.                                                                                                               
 
  -  
 
  - 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 163   25 Eylül 2012
 
 
                     | 
                      
      
    | 
     
                          
     | 
                  
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
           63KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
                        
                          - 
                          BAYRAMLAR
 
                          - 
                                      İnsanların topluca 
                          yaşadıkları yerlerde zaman içinde bazı kutlamalar 
                          yapmışlar ve bu kutlamaları her yıl aynı zaman ve 
                          günlerde kutlar olmuşlardır. Zaman içerisinde 
                          kutlamaların bazıları bir öneli ve bir zaferi kapsayan 
                          olarak; bazıları da geleneksel olmuş, bazıları ise 
                          dinsel olarak insanlar kutlamışlardır. Bu al iki 
                          bayramı bir arada kutlayacağız. Kurban Bayramı ve 29 
                          Ekim Cumhuriyet Bayramı.
 
                          - 
                          
                          Kutlamaları şu şekilde sıralayabiliriz!
 
                          - 
                          
                          Dini Bayramlar; Milli Bayramlar; Kutsal günler ve 
                          Haftalar bayramları bu ay kutlamakta olduğumuz Kurban 
                          bayramı olarak gözden geçirelim.
 
                          - 
                          
                          Dini Bayramlarımız: Ramazan Bayramı ve Kurban Bayram 
                          Dini bayramlar kameri takvime göre hesap edilir ve 
                          Ramazan Ayı 10 öne gelen bir periyotu izler.
 
                          - 
                          
                          Ramazan Bayramı Müslümanların tuttukları Ramazan 
                          Orucunun bitiminde kutlanır. Bayram namazı kılınır ve 
                          bayram kutlamaları yapılır. Bu kutlama tutulan orucun 
                          ve oruçlu iken nefse hakim olmanın imtihanı olan 
                          yemek, içmek, bakmak dinlemek, söylemek, cinsi 
                          münasebet gibi bir çok işlerin oruçlu iken 
                          yapılmamasının sonlanması ve dini vecibeler 
                          çerçevesinde bu kazanılan hasletlerin devam 
                          ettirilmesinin kutlanması olarak gözükür. Küçükler 
                          büyüklerini akraba ve arkadaşlarını ziyaret ederek 
                          bayramlaşırlar. Büyükler de onlara iade ziyaretlerde 
                          bulunurlar. 
 
                          - 
                          
                          Kurban bayramı Haç ayı olarak bilinen Zilhicce Ayının 
                          10 günü kutlanır. Hacı adayları Mekke’de Arafat 
                          vakfesinden dönerek tavaf ve saylarını bitirdikten 
                          sonra ihramdan çıkarak hacı olurlar. Diğer ülkelerde 
                          bulunan Müslümanlar da bayramın birince günün sabah 
                          namazından itibaren bayramın dördüncü günü ikindi 
                          namazı dahil olmak üzere Teşrik Tekbirleri getirirler. 
                          Bayram namazı Kurban kesme imkanı olanlar kurbanlarını 
                          keser üçte birisini kendi evine üçte birisini eşe 
                          dosta ve üçte birisini da fakirlere dağıtırlar. 
                          Küçükler de bayram ziyaretlerine giderler. Büyükler de 
                          iade ziyareti yaparlar.
 
                          - 
                          29 
                          Ekim Cumhuriyet Bayramı
 
                          - 
                          29 
                          Ekim 1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisi, Teşkilât-ı 
                          Esasiye Kanunu’nda (1921 Anayasası) yaptığı değişiklik 
                          yapılarak devletin yönetim biçimini “Cumhuriyet” 
                          olarak ilan edildi. Cumhuriyetin ilan edilmesi aynı 
                          gece 101 pare top atışı ile kutlandı. 2 Şubat 1925’te 
                          Dışişleri Bakanlığı tarafından düzenlenen bir kanun 
                          teklifi ile 29 Ekim’in bayram olması önerildi. Teklif 
                          19 Nisan’da TBMM tarafından kabul edildi. Böylece 29 
                          Ekim, 1925 yılından itibaren yurt içinde ve dış 
                          temsilciliklerimizde bayram olarak kutlanmaya 
                          başlanmıştır.
 
                          - 
                          
                          Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim günü Ulusal 
                          Bayramdır. Türkiye’nin içinde ve dışında Devlet adına 
                          yalnız 29 Ekim günü tören yapılır. Bayram 28 Ekim günü 
                          saat 13.00’te Başkentte yapılan yirmi bir pare top 
                          atışı ile başlar ve 29 Ekim günü saat 24.00’te son 
                          bulur
 
                          - 
                          
                          Kurban bayramınız ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınız 
                          kutlu olsun! 
                                                            
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 164   25 Ekim 2012
 
                          - 
                          
   
                         
                         | 
                      
      
    | 
      | 
                  
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
              | 
               | 
            
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         64KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
                        
                          - 
                          KUTLAMALAR VE 
                          BİZLER
 
                          - 
                          
                          Toplumlukla yaşama gereklerimizin açık göstergesi ve 
                          zamanın akışı içinde bizler bazı anları veya günleri 
                          veyahut ta haftaları ve hatta aylar ile yılları bazı 
                          önemli olaylarımıza böleriz. 
 
                          - 
                          Aslında bu yaşadığımız zaman 
                          diliminde bu kutlamaların ne denli bilinmezlikten 
                          gelindiği, ne derece bilindiği veya ne derece de de 
                          kutlandığı şüphelidir.
 
                          - 
                          
                          Artık robotlaşan bir beden iye yaşadığımız bu 
                          günlerde, bizlerin vücuda faydadan çok zarar veren 
                          yiyecek ve içecek alışkanlıkları gibi zamanımızın 
                          değerini ve kıymetini bilemez duruma getirildik. O 
                          kadar ileri gidildi ki genetiği oynanmış yiyeceklerle 
                          beslenir, alışkanlık yapacak ve tiryakiliği olmaz ise 
                          olmaz bir bağımlı hale getirildik. Yıllar içinde bu 
                          zaman içinde insanlar yetiştirildikleri dini görüşleri 
                          ile eğitim ve gelenek göreneklere göre artık 
                          bilinçlenmiş veya şartlanmış olarak görebiliriz. 
                          Bizler beslenme ve yaşamalarımız artık gelir 
                          seviyemizin çok üzerinde bir gelire sahip olmamız için 
                          monoton bir çalışma temposu ile yaşama diliminde 
                          bulunmaktayız. Bu dilimde yaşayan bizlerin bazen en 
                          önemli kutlamalarımızı unutur veya unutur gözükmeye 
                          başladık.
 
                          - 
                          
                          Ülkemizin dini, milli ve geleneksel kutlamaları 
                          bulunmaktadır. Artık dini bayramlarımız bir işten 
                          uzaklaşma olarak gözükmektedir. Tatil yapabilecek 
                          gelirleri olanlar için dini bayram tatillerini bekler 
                          oldular. Bu günler gelir gelmez hemen evlerinden 
                          uzaklaşarak kendilerini ziyaret ederek kutlamak için 
                          gelenleri de görmemiş ve ağırlamamış oluyorlar.
 
                          - 
                          
                          Milli Bayramlarımız Ülkemizde ise artık iktidarca 
                          unutturulmaya çalışılarak üstleri örtülme için adeta 
                          sistemli bir girişim ve yok etme çabaları ise bazı 
                          kimselerce önlenmeye çalışılmakta ise de fazla bir 
                          etkinliği gözükmemektedir. Haftaların önemleri de aynı 
                          hafta içinde başka bir kutlamanın girmesi ile 
                          karışmakta olması da haftalara ilgilerin azalmasına 
                          sebebiyet veriyor görüşündeyim.
 
                          - 
                          
                          Ayrıca kutlamaların sadece belirlenmiş günlerde 
                          kutlanmasına da karşıyım. Bir yıl içinde kutladığımız 
                          ve kutlayacağımız hafta ve günlerin sadece bu gün ve 
                          haftalara ait olduğu düşüncesi ile insanlar adeta 
                          şartlandırıyoruz. Ülkemizde kutlanan bu gün ve 
                          haftalar her gün insanların bilinci ile birlikte 
                          bilgisinin artması için kutlama girişimlerimi daha 
                          bilinçli olarak düzenlemeliyiz. Bu bilgileri sadece o 
                          gün için değil devamlı olarak bilgimizin içinde 
                          olmasını sağlamalıyız.
 
                          - 
                          
                          Gelelim belirli gün ve haftalar bölümüne: Kasım Ayı 
                          içerisinde kutlanan bulabildiğim aşağıda bulunan 
                          haftalar ve kutlamaları kutlar nicelerine ermemizi 
                          dilerim!
 
                          - 
                          29 
                          Ekim-4 Kasım Kızılay Haftası   
 
                          01-07 Kasım Harf İnkılâbı Haftası 2-8 Kasım Lösemili 
                          Çocuklar Haftası   
                          3-9 Kasım Organ Bağışı ve Nakli Haftası 
                          8 Kasım Dünya Şehircilik Günü  
                          10 Kasım Atatürk'ü Anma Günü 10-16 Kasım Atatürk 
                          Haftası  
                          11-15 Kasım Dünya Çocuk Kitapları Haftası 12 Kasım 
                          Afet Eğitimi Hazırlık Günü14 Kasım Dünya Diyabet Günü
                           
                          20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü  
                          20 Kasım Dünya Felsefe Günü 
                          22 Kasım Diş Hekimleri Günü  
                          22 Kasım'ı içine alan hafta Ağız ve Diş Sağlığı 
                          Haftası  
                          24 Kasım Öğretmenler Günü 24-30 Kasım Öğretmenler 
                          Haftası 
                          25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle mücadele günü 
                         
                        
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 165   25 Kasım 2012  | 
                      
      
           | 
        
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          65KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
  - EMEKLİ
 
  - 
  Belirli bir yaştan sonra  yaş ortalamasının 60 
  olan yaşlılar topluğunun pek çoğu emekli olarak yaşamlarını kıt kanaat 
  geçirirler. Bu aldıkları maaşın ne kadar olduğunu pek çok vekil olarak 
  seçtiklerimiz bilmez ve bilseler de kendi tuzlarının kuru olduğundan ses 
  çıkartmazlar. Kendilerinin seçildikten sonra nasıl olsa bağlanacak olan emekli 
  aylıklarının tutarında da diğer emeklilerin maaş aldıklarını zannederler.
 
  - 
  Ayrı bir dert ise emeklilerin maaşlarını almak 
  için bankaya giderek uzunca bir süre yapacakları muamele için saatlerce 
  bankanın içerisinde “Konu Mankenliği” yaparlar. Banka çalışanları işlerini 
  savsaklar ve sık sık bankolarını bırakarak ihtiyaç görme bahanesi ile bir 
  yerlere gider ve istedikleri zaman gelirler.  
 
  - 
  Benim banka işlemlerim pek olmadığı için ufak 
  tefek bizzat gitmeyince olmayan işlemler için bankaya gitmekteyim.  
 
  - 
  20 Aralık 2012 tarihinde Çorum Ziraat Bankası 
  Zafer Çarşısı Şubesine banka kartımın gününü uzatmak için gittim. Saat 14.55 
  idi baktım banka kalabalık acelem yok sonra işlemimi yaptırırım diye düşündüm. 
  Aklıma birkaç gün sonra sigortalıların emekli aylıkları için bankanın daha da 
  kalabalık olacağını düşündüm.  
 
  - 
  Resimler gözüken 4 nolu bankoda oturan memura:
 
  - 
  - Banka kartımın süresini uzatacağım ne 
  yapacağım dedim. Fiş alıp sırayı bekleyeceksiniz dedi. Bende memuru:
 
  - 
  - Eskiden nüfus kâğıdı örneği fotokopisine 
  gerek var mı dedim:
 
  - 
  - Hayır! Bir beyan verip düzenliyoruz. Fiş 
  alıp sıranızı bekleyin dedi. Ben:  
 
  - 
  - Bari beyanı verinde doldurayım deyince 
  yayında bulunan bir A4 kâğıdı bana uzattı.
 
  - 
  Koruma görevlisinin bulunduğu masa boş idi. 
  Misafir koltuğunda oturan bekleyen şahsa:
 
  - 
  Müsaade edersen şunu doldurana kadar ben 
  oturabilir miyim dedim. Şahıs bir şey demedi ve kalktı yerini bana verdi. 
  Masada bulunan kalemle beyanı doldurdum. Gittim fiş aldım. 237 sıra no idi 
  fişi aldığım saat resimde de gözükeceği gibi 15.03. Beklemeye başladım. 
  Bankada bulunan sıra panosunda sıra 191 idi. 237 fiş numaram (resim 4) ile 
  arası pek sürmez diye bekledim. Benden sonra fiş alanlar bankamatık kartı ile 
  sıra alıyorlar bende ikinci bir fiş aldığımda fiş no F53 idi fişin üzerinde 
  15.43 yazılı idi. Beklemeye başladım.  
 
  - 
  Saat 16.05 oldu. Memurlar bir bakıyorsun 
  orada, bir bakıyorsun yok oluyorlar. İnsanız, ihtiyaç molasına gereksinimimiz 
  var.  Bankaya girdiğim fişi aldığım sırada çağırma panosunda 191 sıra vardı. 
  15.03 ten  16.10 kadar (resim 2) sırada pek ilerleme de bulunmamakta idi. 
  Devamlı yanımda taşıdığım fotoğraf makinamı çıkarttım ve ilk önce birkaç poz 
  çektim. Nasıl çıktı diye baktığımda fotoğraf makinamın çektiği resimlerin 
  altında tarih olmadığını gördüm. Çektiğim resimleri sildim ve saat ayarını 
  yaptım ve yeni çektiğim fotoğrafın çekim tarihi 20/12/2012 ve saati 18.10 
  olarak gözükmektedir.  Önce bekleyenleri çektim(Resim 1). Numaraları ilan eden 
  elektronik panoyu çektim (resim 2). Epey zamandır boş olan ve sadece 4 nolu 
  bankonun çalıştığı ve panoda 217 olarak gözüken resmi çektim (resim 3).  
  Cebimde bulunan benim ilk aldığım fişimin resmini çektim (resim 4). İkinci 
  aldığım fişi de resimledim (resim 5). Bankonun karşısından memurların oturduğu 
  yeri resimledim (resim 6). Resimleri çekerken bir emekli ne resimleri çekip 
  döküyorsun diye sordu. Kısaca yapacağımı anlattım, fişini görebilir miyim 
  dedim 242 nolu fişini bana uzattı onunda müsaadesini alarak fişinin resmini 
  çektim (resim 7). Bankonun karşısına geçtim ve resmi çektim (resim 8). Bir 
  emeklinin de fişini tekrar çektim (resim 9) resimde F24 ve 216 numara 
  gözükmektedir. Banka bekleyenleri hizmet almadan gittikleri için artık iyice 
  boşaldığından benim sıramın olduğu numara memurların bulunduğu yerden acele 
  ile resimlerim.  
 
  - 
  Saat 16.30 da 15.53 de alınan fiş sahibi 
  fişini saat 15.43 te almıştı. Bankoda 16.33 te F 24 yazılı idi.  
 
  - 
  Saat 16.43 te sıra bana geldi ve evrakı 4 nolu 
  bankada oturan memura verdim. Nüfus kâğıdımı aldı kontrol etti ve işlemimi 
  bitirdi.
 
  - 
  Ben dışarıya çıktım. Bu saatten sonra ne oldu 
  bilmiyorum.  
 
  - 
  Memurlar savsakladılar ve işlerine özen 
  göstermedikleri ve idarecilerin ise memurlarını çalıştırmadıkları bu bankada 
  hizmet almak için saatlerce bekleyen bu şahıslar YAŞLIDIR ve EMEKLİDİR.  
 
  - 
  Bu kişiler de bir zamanlar hizmet ettikleri ve 
  hizmetlerinin karşılığını almak için sıralara girdiler ve bazıları da ihtiyaç 
  gidermek için WC olmadığı, ihtiyaç için Gubbeli Camii karşısında bulunan 
  tuvaletleri kullanmaları gerekmektedir.  
 
  - 
  Bu bankada için yazdıklarım Resim 8 de gözüken 
  çalışması gerekli olan güvenlik kamerası ile de onaylanacağını umuyorum! 
  Hizmet için aldıklarını hak etmek için daha dikkatli olurlar diye umuyorum.
 
 
                           | 
                      
      
    | 
     Resim 1   | 
                  
      
    | 
      | 
                  
      
    | 
     
    Resim 2   | 
                  
      
    | 
      | 
                  
      
    | 
     
    Resim 3   | 
                  
      
    | 
      | 
                  
      
    | 
     
    Resim 4   | 
                  
      
    | 
      | 
                  
      
    | 
     
    Resim 5   | 
                  
      
    | 
      | 
                  
      
    | 
     
    Resim 6   | 
                  
      
    | 
      | 
                  
      
    | 
     
    Resim 7   | 
                  
      
    | 
      | 
                  
      
    | 
     
    Resim 8
       | 
                  
      
    | 
      | 
                  
      
    | 
     
    Resim 9   | 
                  
      
    | 
      | 
                  
      
    | 
      | 
                  
      
    | 
     
                        Resim 10  
     | 
                  
      
                | 
                 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 166   25 Aralık 2012  | 
              
      
                | 
                 | 
              
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          66KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
                        
                          - 
                          ACABA
 
                          - 
                          
                          Geçen sayımızda konu ettiğim “ÇORUMLUNUN SAĞLIK İLE 
                          OYNANDI!” Yazım aynı anda diğer dergim olan “ÇEVREMİZ 
                          DERGİMDE” bulunmaktadır. Okumayanların bu linge 
                          tıklayarak gidebilir ve okuyabilirler.
                          
                          https://gurselyayin.com/ant/cevremiz.htm 
 
                          - 
                          Gelelim bu gün yazdığımız konu 
                          ile ilişkisi olan Çorum Belediyesinin bu yanlış 
                          uygulamasında kullanılan plastik boruların Çorum 
                          ekonomisine getiri ve ötürüsünün irdelenmesine.
 
                          - 
                                      Çorum merkez ilçede 
                          Belediyenin “Çorum Belediyesi Başkan Yardımcısı Alper 
                          Zahir İmzalı T.C. Çorum Belediye Başkanlığı Su ve 
                          Kanalizasyon Müdürlüğü Başlıklı  Sayı 
                          M.19.0.ÇOR.0.26.314.99/1380 sayı ile  Konu: Yağmur 
                          Suyu Bağlantısı” Tebligatı ile Çorum’da yapılan YAĞMUR 
                          SUYU BORULARI için ödenen miktarın boyutu nedir? Bu 
                          harcamalar apartmanlar ve bu boruları satanlar 
                          tarafından acaba hangi kalemlerde faturalandırıldığı 
                          ve bu boruları döşeyen esnafımızın işçilik paralarını 
                          kayıt altına alınıp alınmadığı, gerçek fiyatların 
                          yansıtılıp yansıtılmadığı incelendi mi?
 
                          - 
                                     Bu araştırmamızı 
                          yazının sonunda bulunan kurumlara dergi yazısını 
                          yolladım. Bu bir sağlık problemi ile ilgili ve zaman 
                          içerisinde yollara balkonların atık sularının 
                          boşaltılarak kirletilmesin ve bu atıkların kuruması 
                          ile de toz ile karışarak insanlara mikrop, virüs, 
                          asalak ile yayılacağı ihbarı idi.
 
                          - 
                          
                          Çorum Merkez ilçede yapılan yağmur boruları 
                          tadilatında apartman bazında 1,200 ila 1,700 TL olarak 
                          karşımıza çıkmaktadır. Fiyat değişkenliği ise 
                          apartmanların oturma alanı ile ilgili ve yapılan 
                          işçilik ile değişik fiyatlara da rastlanılma imkânı 
                          oldukça yüksektir. 4 daire üzerine yapılmış bir 
                          konutun üç tarafına bu pis su boruları döşenmiş ve 
                          ayrıca da bu bağlantılar geçen yazımızda bahsettiğimiz 
                          gibi sokağa balkon bağlantıları ile verilmiştir. 
                           Çorum Merkez ilçede bulunan konutların apartman ve 
                          müstakil olarak yapıların adedini gerçek sayısının 
                          yetkililer tarafından bilindiği malumdur.
 
                          - 
                          Bilmek istiyorsanız googlenin 
                          bu haritasından kabaca bilgi edinebilir misiniz 
                          ACABA?. 
 
                          - 
                          
                          Yetkililerce bilinen bina adedi ile yapılan çarpılınca 
                          kullanılan PVC boru her halde bir fabrikanın imalatı 
                          ile eşit olmazsa da belli bir satış potansiyelinin 
                          üzerinde bir satış yapmış olması yüksek bir VERGİ 
                          getirisi yapması gerekin mi ACABA? 
 
                          - 
                          Bu 
                          getir de Çorum’da inşaat malzemeleri satanların vergi 
                          limitinde de belli olması gerekir. Acaba bu inşaat 
                          mevsimi dışında satılan bina ve ortalama kullanılan 
                          PVC borularının kabaca çarpımından da bu PVC boruların 
                          VERGİ getirileri yaklaşık belirlenmesi gerekir mi 
                          ACABA?
 
                          - 
                          Bu 
                          işlemleri yapan su tesisatı yapan esnaf veya inşaat 
                          taşeronlarının da inceleme yapılabilir mi ACABA?
 
                          - 
                          
                          Kayıt dışı ekonomi Çorum’da bu açıdan incelendi mi 
                          ACABA?
 
                          - 
                          
                          Apartman yönetimi de bu VERGİ açısından VERGİ 
                          NUMARALARINI aldı mı ACABA?
 
                          - 
                          
                          Apartmanların ve evlerin KDV vermemek için bu 
                          harcamalarını hangi kalemlerde verdiler ACABA?
 
                          - 
                          
                          Ödemeleri yapan konut sahipleri ve bilhassa apartmanda 
                          sakinlerinin bu işlerle ne kadar ilgileniyorlar ACABA?
 
                          - 
                          
                          Devlet VERGİ toplayacağım diye çabalar mı gözüküyor mu 
                          ACABA?
 
                          - 
                          Ve 
                          sonuncusu: Kimin ele kimin cebinde ACABA?
 
                          - 
                          
                          Yine bu yazı gerekle yerlere yollanacaktır. 
                          
 
                         
                        
                           | 
                      
      
    | 
     
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 167   25 Ocak 2013 
     | 
                  
      
                        | 
                         | 
                      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          67KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
              
                
          
        
           DEMEDİM Mİ? 
                     
          Zaman içerisinde olacakları bildiren bir olayın tekrarında hepimiz bu 
          olayın olacağını hissederek etrafımızdakilere dönerek ”Demedim mi?” 
          diyerek dinlenmediğimizi ima ederiz.
        
        
                       
          Bizde pek çok yazılarımızda bu serzenişi bildirecek öneriler getirdik. 
          Bildiğimizi kaleme dökmeye çalıştık. Zaman içerisinde de bazı 
          söylediklerimizde haklı çıktık.
        
            
            Bazen doğru bildiğim olaylar için 
            etrafımdakilere bilgi vererek kamuoyu yarattık ve sonucu şahsıma 
            dokunan zaferlerimiz de oldu. Dediklerimin bazıları idarelerce kale 
            alınarak işleme konulup sonuçları yapanlar tarafından işlendi ve 
            nemalandırıldı.
           
          
             
            Son iki sayımızda ne yazık ki 
            yapılan çok yanlış bir uygulamayı yazdım ve resimledim. Gereken 
            yerlere de e-posta ile ulaştırdım. Onlarca bilgi verdiğim yerlerden 
            ikisi haricinde bilgi alında cevabı e-posta ile gelmedi. Ne 
            yapmalıyım. Bilgi Verme yasası ve dilekçe Kanununa göre görülmemiş 
            işlemi halına getirilen ve bu bilgileri gerekli yerlere ulaştırmayan 
            kişilere tazminat hakkımı mı kullanmalıyım? Sanal olarak elin 
            çalışanı e-postayı teslim edemeyince e-postayı gönderene” e-posta 
            teslim edilemedi veya, e-posta kutusu dolu” mesajının verildiğini bu 
            zat-ı muhteremler bilmiyorlar mı? Bilmiyorlarsa illaki kanun yolu 
            ile bilginin alındığı mesajını yazmak istemiyorlarsa bile otomatik 
            olarak “gönderdiğiniz e-posta alınmıştır” bilgisini de yazamıyorlar 
            mı?
          
          
             
            
            Çorum Belediyesinin yaptığı ve apartmanların ve konutların çatı suyu 
            ile birlikte balkon sularının da YOLA VERİLME işlemi şu an kış 
            mevsimini yaşadığımız için göze batmamakla birlikte yağışlardan 
            dolayı sokak kirlilikleri gözükmektedir. Mevsimin değişmesi ve 
            balkon atık sularının yollara indirilmesinde meydana gelecek 
            bulaşıcı hastalık furyası olursa bana yine “Demedim mi?” yazı 
            yazdırmaz, gerekeni yapar ve yapılan hatadan donulur ve atık su 
            borusu olarak lağımdan hariç yer altı tahliye borularına 
            apartmanların bağlantılarını verirsiniz. 
          
          
             
     
          
                  
                 
               
                     | 
                      
      
    | 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 168   25 Şubat 2013 | 
                  
      
           | 
        
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          68KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
                
                  - ÇANAKKALE 18 MART 1915
 
                  -             Ordusuz hiçbir birlik muvaffak olamazlar. Ordu 
                  olmadan da Çanakkale’yi geçerek İstanbul’u donanma ile zapt 
                  edeceklerini umanlar Türk metaneti ile 18 Martta yüz yüze 
                  geldiler.
 
                  -              
                  İngilizlerin; denizlere hâkim olma emelleri gereği Bahriye 
                  Nazırı Churchill’in planları ve Akdeniz filosu ile birlikte 
                  Osmanlı İmparatorluğu denizlerinde de hâkimiyet sağlamak 
                  girişimi için Fransa’yı da yanlarına aldılar.  Boğazları geçme 
                  İstanbul’u ele geçirme girişimi için hazırladıkları donanmamın 
                  savaşın sonunu getireceğine inanarak   
 
                      - 
                      Çanakkale boğazını geçme 
                      girişimi için 19 Şubat 1915 gününden itibaren harekât 
                      başladı. Gemiler Türk tabyalarını yoğun top ateşi altına 
                      aldılar, düşman kuvvetleri attıkları binlerce top mermisi 
                      karşılığında Türk tabyalarından zayıf bir karşılık 
                      görmüşlerdi. Düşman mayın tarama gemileri mayın 
                      taramalarını yapmışlar. Boğaz geçiş için hazır hale 
                      getirilmişti. 17 Mart 1915 tarihinde gece karanlığında 
                      Nusret mayın gemisi komutanı Yüzbaşı Hakkı Bey Karanlık 
                      Liman bölgesini tekrar mayınladı.
 
                      -             18 Mart 1915 sabanı düşman kuvvetlerinin 
                      yaptığı plan gereği 3 deniz tümeni bütün ihtişam ve 
                      gururları ile İngiliz ve Fransız filoları saat 10.30 da 
                      Çanakkale Boğazına girmeye başlamak üzere yerlerini 
                      aldılar.
 
                      - 
                      A hattı olarak 1. Deniz 
                      tümenin Quen Elizabet, Agememnon, Lord Nelson ve 
                      Inflexible gemileri Amiral Rocbeck tarafından 
                      yönetiliyordu.  Quen Elizabet gemisi Rumeli Mecidi 
                      tabyası, Lord Nelson gemisinin hedefi Namazgâh Tabyası, 
                      İnflexible hedefi ise Rumeli Hamidiye Tabyası olarak 
                      belirlenmiş ve plan gereği 11.30 da buralar yoğun top 
                      ateşi ile gemiler ilerlediler.  
 
                      - 
                      Saat 12.00 dolayında 
                      Çimenlik Rumeli Hamidiye ve Anadolu Hamidiye alevler 
                      içinde kalmıştı.  
 
                      - 
                      B hattı olarak 
                      adlandırılan 3. Tümen Goulois, Suffren, Bouvet, 
                      Charlemagne dört Fransız gemisi ile Triumph ve Prince 
                      George adlı iki İngiliz muharebe gemileri 1. Tümenden 
                      sonra harekete geçtiler. Türk bataryalarından gelen yoğun 
                      ateş altında yavaş yavaş boğazda ilerlemeye başladılar ve 
                      yerlerini aldılar.  
 
                      - 
                      Triumph ve Prince George 
                      Rumeli Mesudiye ve Yıldız Tabyalarını yoğun bombardıman 
                      altına aldılar. Rumeli bataryaları tabyaları büyük hasar 
                      görmüştü. Rumeli Mecidiye tabyasının topçuları şehit 
                      olarak savaş dışı kalmışlardı.
 
                 
                         | 
                      
      
                        | 
                         
                           | 
                      
      
                        | 
                         | 
                      
      
                        
                    
                      - 
                      Arkada bekletilen 2. Tümen 
                      gemileri Ocean, İrresistible, Albion, Vengeance, Swiftsun 
                      ve Majestic 3. Tümenin yerini alması planlanmıştı. 
                       
 
                      - 
                      Saat 14.00 civarında  3. 
                      Tümenin Suffren ve Bouvet boğazdan büyük bir hızla çıkmaya 
                      çalışırken Bouvet büyük bir patlama ile üç dakika içinde 
                      sulara gömüldü. Bir şaşkınlık anında Queen Elzabeth ve 
                      Agamemnon dışında diğer gemiler ateş kestiler ve batan 
                      gemiden arta kalan personeli kurtarma girişiminde 
                      bulundular. 603 kişi Çanakkale Boğazı sularında 
                      kaybolmuştu kurtulan sadece 20 kişi idi. Bu arada 14.30 
                      civarinda Goulois isabet alarak ağır yaralarla boğazı terk 
                      etti.  
 
                      - 
                      14.30 civarinda Goulois 
                      isabet alarak ağır yaralarla boğazı terk etti.
 
                      - 
                      15.30 sularında Nusret’in 
                      döşediği mayına çarpan Inflexible’ın durumu kötü olmasına 
                      rağmen yoğun çabayla Bozcaada’ya geldi.
 
                      - 
                      2. Tümen; 3. Tümenin 
                      yerini aldığında durum bu halde idi.
 
                      - 
                      Anadolu Hamidiye tabyası 
                      hasar görmemişti. İrrisistible ateş altında tutuyordu. 
                      Saat 16.14 İrrisistible yanında büyük bir patlama oldu 
                      Ocean16.15’te tabyalarda uzaklaşmak isterken bir mayına 
                      çarpmıştı.
 
                      - 
                      18 Mart’ta yaşananlar bu 
                      savaş bazı komutanların söylediği gibi “ ordusuz bir 
                      donanmanın başarıya ulaşamaz” sözlerini haklı çıkıyordu.
 
                      - 
                      Robeck ve Churchill gibi 
                      hala donanma ile boğazları zorlayıp İstanbul’a 
                      çıkılabileceği düşüncesi değişerek yeni hareket planları 
                      yapılmasının gereğini acı bir tecrübe ile öğrenmiş 
                      oldular.
 
                      - 
                      Türk'ün 18 Martta yazdığı 
                      destan bu destandı. Korkunç olduğu söylenen gün aslında 
                      korkunç değil bir gül bahçesine girmek için Vatanını 
                      müdafaa eden Mehmetçiğin  “ölürsem Şehit; kalırsam Gazi” 
                      ezelden ruhuna yazılmış Rabb'inin ona verdiği manevi 
                      kuvvetin eseridir.
 
                     
                         | 
                      
      
                        | 
         
        Çanakkale Şehitlerine 
        
        
        Şu Boğaz harbi 
        nedir? Var mı ki dünya da eşi?  
        En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.  
        -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-  
        Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.  
        Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!  
        Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'  
        Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,  
        Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!  
        Eski Dünya, yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,  
        Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.  
        Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,  
        Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!  
        Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:  
        Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.  
        Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...  
        Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!  
        Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,  
        Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,  
        Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;  
        Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.  
        Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...  
        Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.  
        Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,  
        Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.  
        
        
        Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;  
        Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;  
        Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;  
        Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.  
        Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,  
        Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.  
        Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;  
        O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...  
        Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,  
        Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.  
        Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,  
        Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.  
        Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,  
        Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.  
        Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...  
        Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!  
        Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;  
        Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?  
        Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?  
        Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.  
  
        
        
        Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,  
        Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;  
        Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;  
        'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.  
        Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:  
        İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.  
        Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...  
        O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,  
        Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,  
        Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!  
        Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!  
        Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.  
        Ne 
        büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...  
        Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.  
        Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?  
        'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.  
        Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...  
        Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.  
        'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;  
        Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;  
        Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,  
        Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;  
        Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,  
        Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;  
        Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,  
        Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,  
        Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;  
        Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;  
        Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana  
        Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.  
        Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,  
        Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,  
        Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...  
        Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,  
        O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;  
        Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;  
        Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,  
        Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...  
        Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,  
        Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.  
          | 
                      
      
                        | 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 169   25 Mart 2013 | 
                      
      
    | 
      | 
                  
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          69KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                    | 
                     
         
        
        ARABA SİLECEK MANYAĞI
                    
        
           
          Dün gece yani Pazar Gecesi bizim 
          apartmanda oturan komşunun da sileceğini MANYAĞIN birisi bükerken 
          bizim apartmandan başka bir komşu:
        
        
           
          -Ayıp değil mi neden aracın sileceğini 
          büktün deyince MANYAK:
        
        
           
          -Sana ne ben bükerim. Demiş. Bu 
          gürültü üzerine kapıya çıktık. Ağız telaşı yapan komşuya eşim sordu. 
          Ne oldu diye sorunca:
        
        
           
          - Adamın birisi bir ar8abanın 
          sileceğini büküyordu ona ayıp değil mi dedim. Bana Sana ne ben bükerim 
          dedi. Onun için tartıştık diyince eşim:
        
          
             
            -Adam ne tarafa gitti dedi. Komşu 
            da:
          
          
             
            -Komşu da Apartmana girdiğini 
            söyledi. Merak ettim.  
          
          
             
            -Aşağıya inelim bakalım dedim. 
            Aşağıya ağız dalaşı yapan komşu ile sileceği bükülmüş arabaya 
            bakarken başka komşular da geldi. Konuşurken; apartmanımızda oturan 
            bir komşu da aşağıya gelerek:  
          
          
             
            -Bu araba benim. Ne istemişler dedi. 
            Ben de
          
          
             
            -Şikayetçi isen polis çağıralım 
            dedim. Polis çağırdık. Polis geldi. Komşu apartman yönetici 
            yardımcısına da oturan birisi olduğunu söylemiş. O da böyle birisi 
            burada oturmuyor cevabı vermiş. Polisler kişiyi bulamadık dediler ve 
            gittiler.  
          
          
             
            Biz konuşurken ağız dalaşı yapan 
            komşu Hacı ağabey adam:
          
          
             
            -Ben arabamı apartmanın arasına 
            koyacaktım diye bana söyledi. Ben mecbur muyum aracımı ta metropolün 
            oraya koyuyorum. Demiş.  
          
          
             
            İki gün önce apartmanlarımızın 
            arasına bir araç park etmişti. Dedim ki gelin sarı bir ara idi 
            bulursak adamı buluruz dedim Metrepole kadar gittik geldik 
            bulamadık. Evin önüne gelince arabanın karşı apartmanın parkında 
            olduğunu gördüm. Beraber olduğumuz arkadaşlara:
          
          
             
            -Bu arabanın sahibi olsa gerek. Bu 
            araba kimin diye soruştururken komşu apartmanda oturan birisinin 
            olduğunu anladık. 6 kişi Apartmana girip ikinci kata çıkarken ağız 
            dalaşı yapan arkadaşa:
          
          
             
            -Sen benimle gel. Sizlerde 
            merdivenlerde bekleyin kalabalık olarak gelirseniz korkar kapıyı 
            açmazlar dedim. Kapıyı çaldım bir genç bayan açtı. Bayana kızım:
          
          
             
            -Beyin evde mi? Diye sordum. O da 
            evde çağırayım dedi.  Şortla bir genç kapıya geldi:
          
          
             
            -Ne var dedi. Yanımda olan ağız 
            dalaşı yapan komşuya dedim ki:
          
          
             
            -Bu arkadaş mı dedim? O da:
          
          
             
            -Evet bu dedi. Ben Evden 
            çağırdığımız şahsa:  
          
          
             
            -Aşağıdaki arabanın sileceğini sen 
            mi büktün dedim. Bu sırada diğer komşular de yanımıza gelmişti. 
            Onları yukarıya çıkanlar zannederek ve diklenerek:
          
          
             
            -Evet ben büktüm diğerlerini ben 
            kırmadım. Ne olacak diye serteldi. Arabasının sileceği bükülen 
            arkadaş:  
          
          
             
            -Silecekten Ne istedin. Deyince ona 
            dikleşti. Aşağıya indik. Tekrar polis çağırdık. Polis geldi Sileceği 
            büken İzrar yapan (Mala Zarar Veren) Kişinin apartmanına girerek 
            alarak karakola hep birlikte gittik.
          
          
                         Araç sahibi şikâyetini bildirdi. İki hafta önce de 
            benim arabanın silecekleri birinci gece bükülmüş ben doğrultmuştum. 
            Ertesi gün de arabanın iki sileceğini de kırmışlardı. Bende aynı 
            yerde park etmiştim. Bende şikâyette bulundum. Benim gibi diğer 
            arkadaşlar la birlikte 1 şahit 4 müşteki (şikâyetçi) araçlarımızı 
            silecekleri kırıldı diye şikayette bulunduk.
          
          
                         Silecek manyağı DİĞERLERİNİ BEN KIRMADIM 
            demişti.       
          
          
                         “Bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge 
            üçüncüsünde yakalanırsın”   
          
          
        
    
        - 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 169   25 Mart 2013
 
 
    
           
                     | 
                  
      
    | 
     | 
                  
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          70KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        | 
                   
                     DEMİŞTİ
                  
                  
                  Geçenlerde bir kez benim ile 
                  konuşurken:
                        
                   
                  -Arkadaşım! Bek dünya düzeni 
                  değişti artık ayak takımları baş takımları oldular demişti. 
                  Gülmüştüm cevap verememiştim. Kim idi bu ayak takımları diye 
                  düşünmeden de edemedim.  
                        
                        
                   
                  Evvelsi gün bir işim için 
                  gittiğim yerde arkadaşımın dediğini görerek şaşındım. Burası 
                  bir zamanlar konuşması ve izah etmesi bir zat tarafından 
                  yönetilir iken buranın hizmetini gören ufak tefek ve iki lafı 
                  bir araya getiremeyen şahıs burasını idare etmeye başlamıştı. 
                  Beni görünce suratını buruşturdu ve yarı anlaşılır yarı 
                  anlaşılmaz bir konuşma ile:
                        
                        
                   
                  -Niye geldin? Dedi. Şaşırdım. 
                  İş yeri herkesin gelip gidebileceği bir yer değil miydi? Cevap 
                  olarak:
                        
                        
                   
                  -Arkadaşım nerede diye sordum. 
                  Bana:
                        
                        
                   
                  -Eski çamlar gibi gitti diye 
                  cevap verdi. Daha vecizenin tamamını bilmeyen ve cevap olarak 
                  verdiği cümleyi tamamladım:
                        
                        
                   
                  -Eski Çamlar bardak oldu mu 
                  demek istedin? Diye üsteledim. Bana:
                        
                        
                   
                  -Hıı! Diye cevap verdi. Ben 
                  yine sordum:
                        
                        
                   
                  -Arkadaşım nerede dedim! Cevap 
                  verdi.  
                        
                        
                   
                  -Emekli ettik. Yerine ben 
                  geçtim müdür oldum dedi. Bende:
                        
                        
                   
                  - Koyunun olmadığı yerde 
                  keçiye Abdurrahman Çelebi derler. Dedim. Ne dediğimi anlamadı. 
                  Oradan ayrıldım.
                        
                        
                   
                  Hani derler ye adamın birisi 
                  oğluna devamlı sen adam olmazsın ya dermişte o çocuk okumuş 
                  babasını ayağına çağırmış baba bana adam olmazsın diyordun ya 
                  bak işte adam oldum demiş. Babası da; Oğlum ben sana amir, 
                  müdür olamazsın, demedim adam olamazsın demiştim derler ya! 
                  Arkadaşımın dünyanın düzeni değişti, ayak takımları baş takımı 
                  olmuşlar sözünü hatırladım!
                        
                        
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 170   25 Nisan 2013  | 
                      
      
    | 
     
                          
     | 
                  
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          71KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
            ÜLKEM İÇİN
                  - 
                  Kürt dediğimiz aslı Türk oğlu 
                  Türk soyu olduğunu benden iyi biliyor Kürt oğlu.
 
                  -             Türkiye’de var halen Milletvekili, Vali, 
                  Kaymakam, doktor, müteahhit, her meslekten vesselam. Yok ki 
                  Kürt olup da ülkemde rahatça iş göremeyen!
 
                  -             Kürt olup da ben bu ülkede bu işi göremiyorum 
                  diyen; çıksın ortaya varsa böyle Türkiye’de yaşayan. Olmaz 
                  çünkü yok ki bu durumda olan.
 
                  -             İşsizim derse iş bulamayan sadece Kürt mü?
                  
                  
 
                  - 
                  Yok mu başka ülkemde yaşayan 
                  aile bireyi?  
 
                  - 
                  Bana ne, beni ilgilendirmez, 
                  ben karışmam öylesine içimize işlemiş ki inanamıyorum.
 
                  
                    - 
                    Bakmak istiyorum geçmişime 
                    inanın göremiyorum.  
 
                    - 
                    Elimizden alınıyor tek tek 
                    Milli Değerlerimiz ses çıkartmıyor, ilgilenmiyoruz.  
 
                    - 
                    Sanki bu ülkede biz 
                    yaşamıyoruz!
 
                    -             Neleri kaybettik bilmek istemiyoruz.
 
                    - 
                    Günü kurtarmak ile yaşıyor 
                    ve yaşamaya çalışıyoruz.
 
                    -             Birkaç ülke seveni kaldı ortada, 
                    diğerlerinin hepsi içeride kaldı.
 
                    -             Ağlamak istiyorum gönlüm karşı geliyor. 
                    Ağlama bildiğini yaz, ağlamakla ruhunun sükûnu olmaz. 
                    Bildiğini yaz diyor.  
 
                    -             Sessizlik içimizde olan volkanı bastırmaya 
                    imanımız ses çıkartmıyor fakat Müslümanlığımız içinde 
                    dayanamıyoruz. Doğru bildiğimi söylüyor ve yazıyorum.
 
                -             Bu zaman diliminde ülkem; ne hallere geldi 
                biliyor musun?  
 
                - 
                Bu durumu şayet bilmiyorsan 
                uyuyor musun?  
 
                - 
                Bak geçmeden zaman içinde 
                pişmanlık için çok geç kalırız diyemiyoruz!   
 
                -             Neler oluyor bize Rabbim!
                 
 
                - 
                Basiretimiz mi bağlandı?
                 
 
                - 
                Analar ağlamasın dediler açılım 
                adı altında ülkemin düzenini değiştirmeye çalışıyorlar!
 
                - 
                Biz; “öküzün tirene baktığı 
                gibi” bakıp, omuz silkerek izliyoruz.
 
                - 
                “Bize dokunmayan yılan bin 
                yaşasın” mı diyoruz!
 
                - 
                Anaların ağlamadığı zamanda 
                ülkem ağlıyor bilmiyor muyuz?
 
                - 
                Bayramlarımızı yok sayanları 
                başımıza taç yapıyoruz.
 
                - 
                “Ne Mutlu Türk’üm!” Diyenleri 
                ayrımcılıkla suçluyoruz.
 
                -             Olmayan bir açılımı sorgulayanımız yok!
 
                -             Türkiye’de yaşayanların problemleri yok.
                 
 
                - 
                Tek sıkıntı bir terör örgütünün 
                dayatması!  
 
                - 
                Benim düze inmem gerek diye 
                Ülkeme şart koşması.
 
                -             Kim oluyor bu örgüt silahlı canavar?
 
                - 
                PKK diye çıkan Ermeni kırmaları 
                elbette ki bunlar.
 
                -             Hangisi KÜRT bilen var mı?
                 
 
                - 
                Ben Kürdüm diye devam ediyor 
                Asala sunuları ortada.
 
                - 
                Ermenilerin Türk Soykırımını 
                yaptıkları yetmediği gibi;
 
                - 
                Tutturmuşlar, sürdürüyorlar 
                Türkler soy kırımı yaptı diye,
 
                - 
                Ermeni döküntüleri PKK devamı 
                ile Ülkemi bölmeye çalışmaları,
 
                - 
                Hiç düşünmüyoruz bu işlerin sonu 
                nereye gider diye.  
    
                                                                                       
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 171   25 Mayıs 2013
 
                   
             
                             | 
                      
      
    | 
      | 
                  
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          72KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
                
                  - LİDER NEDİR?
 
                  
                   - 
                  Halkın düzensiz ve karışık 
                  işlerini düzenleyerek, onlara gelecek zararları yok etmek, 
                  halkın haklarını vererek halka yapılacak zulmü yok edecek, 
                  siyasetin her türlüsünü uygulama alanları bularak insaflı 
                  olarak adaletli bir lidere ihtiyaç vardır.
 
                  
                  
                   - 
                  
                  Halkın insaf ve adil bir değerlerde olan devlet başkanını 
                  ihtiyacı; yağmur sıkıntısı kıtlık çağırışımı yaptığında bu 
                  sıkıntıya uğrayan bölge halkının ihtiyacından daha çoktur.
                  
 
                  
                  
                   - 
                  Yağmura ihtiyacın vakti ve 
                  yağmur zamanı ile sınırlıdır. Kuraklıkta her gün yağmur 
                  yağması istenmez. Halkın insaflı ve adil değerdeki lidere 
                  ihtiyacı halk kendisini idare etmesi için devamlı ihtiyaç 
                  duyar.
 
                  
                  
                   - 
                  Liderin yönetiminde bulunan 
                  toplulukta ahlak bakımından; iyi, normal ve zararlı insanlar 
                  olması normaldir. Bu bir tabiattır. Yaratılış itibari ile 
                  aynen bir aktar dükkânın da bulunan ilaç kavanozlarında 
                  bulunan faydalı, katkı için ve zehirli materyallere benzer. 
                  Nasıl aktar bu kavanozdaki materyallerin neye yaradığını 
                  bildiği gibi lider de topluluğunda bulunan insanları 
                  ayırmasını ve onlara da dikkat etmesi gerekir.  
 
                  
                  
                   - 
                  Halkın lideri olmaz ise halk 
                  birbirinden ayrılır ve uzaklaşırlar. Kimi tehlikeli yerlere 
                  gider, kimi kargaşa içinde ne yaptığını bilmeyerek topluluğa 
                  zarar verir. Lidersiz topluluklar birbirine girer ve haklı ile 
                  haksız ayırt edilemez duruma gelir. Lider bu halkın haklısı 
                  ile haksızını ayırarak halka hâkim ve arabulucu olur veya 
                  arabulucu olacak hâkimi tayin eder.
 
                  
                  
                   - 
                  Lider; bilgi ile kendisini 
                  yetiştirir ve bilgi ile iş görürse kazanır. İlimden yoksun bir 
                  lider, aklına estikçe isteklerine uyar, dilediğini yapar, 
                  bilgi ve ilimden yoksun olduğu için verdiği faydasız istek ve 
                  emirlerle idare ettiklerini ve kendisini küçültür. İlim 
                  öğrenmiş bir lider aklına esen, dilediğini yapmaz ilim 
                  sayesinde kendisini nefsani ve dünya işlerinde kendisini 
                  firenler, istek ve nefsinin esiri olmaz, onlara hâkim olur. 
                  Yapacağı işleri doğru ve iyi sonuç verecek hedeflere çevirir.
                  
                  
 
                  
                  
                   - 
                  Lider; kendisinde terbiye 
                  şartlarını tam ve en az hata ile göz önünde bulundurmaları 
                  gereklidir. Yöneteceği toplumum menfaatlerini yeterince 
                  gözetmek, memlekete sıhhatli bir yaşamı gerçekleştirerek çevre 
                  ve toplumun sıhhatli yaşamalarını sağlamak, adili ve adaleti 
                  bir birinden üstün olmayan halkı ayırmaması gerektiğini 
                  yönetimini de terbiye dâhilinde yapılması gerektiğini bilir.
                  
                  
 
                  
                 
                        
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 172   25 Haziran 2013  | 
                      
      
                        | 
                         | 
                      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
               BU 
              ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          73KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
                
                  - SİZLERİN 
                  BİLGİSİNE!
 
                  - 
                  ÇORUM 
                  1997 adlı çalışmamda ÇORUMLULAR bölümünü geliştirmeyi 
                  düşünmekteyim.
 
                  - 
                  Sanal 
                  olarak yayında olan bu çalışmamda bazı hemşerilerimizce eksik 
                  gözüken Kamu çalışanlarının ve idarecilerin, ticaret 
                  erbaplarının, sanayici ve yatırımcıların, esnaf ve sanatkâr 
                  şahıslar ile Çorum’a hizmeti geçen hemşerilerimizin ve bütün 
                  siz bütün Çorumluların da bu çalışmada bulunmasını 
                  arzulamaktayım.   
 
                  - 
                  Yeni 
                  çalışmamı Çorum’un yetiştirdiği bütün hemşerilerime açmayı, 
                  onlarında hayat hikâyelerini yayımlamayı amaçlamaktayım.
 
                  - 
                   Bu 
                  çalışmamın amacı bilindiği gibi, hepimiz bir gün tarihin tozlu 
                  sayfalarına katılarak yok olacağız. Bu yok oluşun, bizlerden 
                  sonra gelecek kuşaklar için bir bilgi, bir kaynakça olması, en 
                  azından bu çalışmamda hayat hikâyeleri ile yaşamalarını arzu 
                  etmekteyim.
 
                  - 
                  Bilindiği 
                  üzere bu gibi çalışmalar Avrupa’da oldukça yaygın olmakla 
                  beraber, Türkiye’de ise bir elin parmağı kadar az bulunmakla 
                  beraber,  bu çalışmaların da ticari bir faaliyet olarak 
                  sürmesi, bu eserlerin maliyetinin çok yüksek olması nedeniyle, 
                  pek sık olarak yapılamamaktadır.
 
                  - 
                  Bu 
                  çalışma için sizlerin de bir resim ve yaptıkları hizmetleri 
                  anlatan hayat hikâyelerini, göndermeleri gerekmektedir. Sizler 
                  dedelerinizi ve babalarınızın da bu kitapta bulunmasını 
                  sağlayabilirsiniz. Bu çalışmamızın belli bir süre içerisinde 
                  tamamlanması için bilgilerinizin acil olarak gönderilmesi 
                  gerekmektedir.
 
                  - 
                  Yeni 
                  çalışmayı CD olarak hazırlamak gereğini düşünmekteyim. Ayrıca 
                  1938 tarihinde Çorum Halkevi tarafından yayınlanmış olan 61 
                  sayı dergi resim olarak sayfalar halinde CD ye aktarılmış olup 
                  isteyenlere ulaştırılacak hale getirilmiştir. Yine 
                  yayınevimizin yayınladığı Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat 
                  Tarih ve Edebiyat Dergisinin CD ye aktarma işlemlerini de 
                  yapmaya devam etmekteyim.
 
                  - 
                  
                  Mahmut 
                  Selim GÜRSEL  
                 
                        
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
    Dergisi Sayı: 173   25 Temmuz 2013  | 
                      
      
                        | 
           | 
                      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
               BU 
              ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          74KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        | 
                           
                             
                        
                        30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI  
                        
                          
                          
                             
                            Türkiye 
                            Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin 
                            Ulusal Bayramı olarak her yıl 30 Ağustos günü Zafer 
                            Bayramı Türk Milletinin büyük bir coşku içerisinde 
                            kutladığı ulusal bayramlarından birisidir!
                          
                          
                             
                            I. Dünya 
                            Savaşı bittiğinde Osmanlı Devleti; İtilaf Devletleri 
                            ile 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması, 
                            koşulları itibariyle Türk topraklarının tamamen 
                            işgalini hedef alıyordu. 10 Ağustos 1920 tarihinde 
                            Osmanlı Devleti İtilaf Devletleri arasında imzalanan 
                            Sevr Antlaşması da Türk milletinin yok sayılmasına 
                            neden olan çok ağır koşullar bulunmakta idi.
                          
                          
                             
                            Türk milleti 
                            bu antlaşma hükümlerini hiçbir zaman kabul 
                            etmediğini, Atatürk’ün önderliğinde başlattığı 
                            bağımsızlık mücadelesi ile bütün dünyaya ilan 
                            etmiştir. 
                          
                          
                             
                            19 Mayıs 
                            1919’da Atatürk’ün Samsun’a çıkmasıyla, Kurtuluş 
                            mücadelesine başlamış oldu.  Türk Milleti, Mustafa 
                            Kemal’in yapacağına güvenerek önderliğini kabul etti 
                            işgal kuvvetlerini Ülkemizden kovmanın ve 
                            topraklarımızda bağımsız olarak yaşamak için 
                            zorluğunu bilerek büyük bir hamle yapmaya girişti. 
                            Amasya Genelgesi’nin yayınlanmasının ardından 
                            yapılan Erzurum ve Sivas Kongreleri ile Anadolu bir 
                            tek vücut olundu. Misak-ı Milli sınırları içinde 
                            Türk Vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı, 
                            düşmanla mücadele kararı alınmış oldu. Terhis 
                            edilmiş ordu toplandı Türk evlatlarının oluşturduğu 
                            düzenli ordu ile savaşa başlandı.
                          
                          
                             
                            23 Nisan 
                            1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruldu. 
                            Memleketin yönetim hakkı Türk milletine verilmiş 
                            oldu. Ankara’da Kurtuluş Savaşı’nın yönetildiği 
                            merkez olmuştu.
                          
                          
                             
                            Ermeniler; 
                            Fransızların kışkırtmaları ile 7 Mart 1919’dan 6 
                            Eylül 1921’e kadar; Adana, Kozan, Haçin (Saimbeyli), 
                            Şar, Göksun, Zeytun (Süleymanlı), Maraş bölgelerinde 
                            binlerce masum insanın ölümüne, onlarca köy ve 
                            kasabanın tahribine sebep oldu. Doğu Anadolu’da 
                            yaptıkları katliamları aynen burada da yaptılar. 
                            Ermeni isyanının en kanlı bölgesi, daha önce on 
                            Ermeni isyanı yaşanmış Saimbeyli ile 6 Ermeni isyanı 
                            yaşanmış Süleyman’lı oldu. En son olarak, 6 Eylül 
                            1921’de Zeytun (Süleymanlı)’daki isyan bastırıldı ve 
                            Ermeni çetelerinin savaşma azimleri kırıldı.
                          
                          
                             
                            10 Ocak 1921 
                            Yunanlılar, 22 Haziran 1920'de Eskişehir'i alarak, 
                            Ankara'ya kadar ilerleyip, milli hareketi ortadan 
                            kaldırmak için harekete geçti. Bu arada düzenli 
                            ordu, Çerkez Ethem isyanı ile uğraşmaktaydı. I. 
                            İnönü Savaşı ile Yunan ilerleyişi 10 Ocak 1921'de 
                            durduruldu ve geri çekilmeleri sağlandı. 
                            
                          
                          
                             
                            23 Mart 
                            1921tarihinde Yunanlılar ’a itilaf devletleri destek 
                            verdiler. Yunanlılar tekrar geniş bir cepheden 
                            saldırıya geçti. Mustafa Kemal Türk ordusuna “Hattı 
                            müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün 
                            vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın 
                            kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.” emrini 
                            verdi. Yunan ordusu İnönü mevzilerinde ikinci kez 
                            durdurularak geri püskürtüldü.
                            
                            
                            II. İnönü Muharebesi 23 mart-1 Nisan 1921 
                            
                          
                          
                             
                            Sakarya Meydan 
                            Muharebesi 23 Ağustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri 
                            arasında yapılan Türk milletinin savunma durumundan 
                            taarruz durumuna geçtiği önemli savaş olarak da Türk 
                            Tarihe geçti. Sakarya Meydan Muharebesinden sonra, 
                            Mustafa Kemal’e TBMM tarafından, “Gazi” Unvanı ve 
                            “Mareşal” Rütbesi verildi.
                          
                          
                             
                            Sakarya Savaşı 
                            sonunda Ülkemizi işgal eden güçlerin büyük bir 
                            taarruzla tamamen yok etme kararı alındı. 1922 yılı 
                            Ağustos ayına kadar savaş hazırlıkları tamamlandı. 
                            Yeni silahlar alındı. İtilaf Devletleri tarafından 
                            tahrip edilerek kullanılmaz hale getirilen toplar 
                            onarıldı. Mühimmatların elde edilmesi ve savaş 
                            eğitimlerinin tamamlanması ile ordu hazır hale 
                            getirildi.
                          
                          
                             
                            Mareşal Gazi 
                            Mustafa Kemal Başkomutanlığında Türk Ordusu 26 
                            Ağustos 1922’de düşmana saldırdı. Türk Ordusu, 
                            Düşman mevzileri bir saat içerisinde ele geçirildi
                          
                          
                             
                            
                            Büyük Taarruz 26 Ağustos 1922 yılında başlayan, 30 
                            Ağustos1922 'ta Dumlupınar'da Mustafa Kemal'in 
                            başkumandanlığında zaferle sonuçlanmış oldu. 30 
                            Ağustos’ta düşman çember içine alındı. Sağ kalanlar 
                            esir alındı. Esirler arasında Yunan Başkomutanı 
                            Trikopis’te vardı. Yunan ordusu İzmir’e kadar takip 
                            edildi ve 9 Eylül 1922’de İzmir tamamen düşmandan 
                            temizlendi. Artık Türk milleti vatanını tamamen 
                            düşmandan temizlemiş oluyordu. 
                          
                          
                             
                            Bu savaş, 
                            Atatürk’ün başkomutanlığında yapıldığı için 
                            “Başkomutanlık Meydan Muharebesi” olarak 
                            adlandırıldı. Başkomutanlık Meydan Muharebesi'ni 
                            anmak için kutlanan Türk Milletinin Bayramdır.
                            
                          
                          
                             
                            30 Ağustos 
                            sembolik olarak ülke topraklarının geri alındığı 
                            günü temsil eder. Ve bu nedenle de Zafer Bayramı, 
                            ilk olarak 30 Ağustos 1923 günü Afyonkarahisar, 
                            Denizli, Kahramanmaraş, Ankara ve İzmir'de 
                            kutlanmıştır. Resmî olarak Zafer Bayramı ilân 
                            edilmesi 1935 yılının Mayıs ayında olmuştur. 
                            
                          
                          
                             
                            Zafer Bayramı, 
                            tüm yurtta törenlerle kutlanır. Devlet erkânı ve 
                            birçok vatandaş, Ankara'da Anıtkabir'i, diğer 
                            illerde de anıt ve şehitlikleri ziyaret edip, 
                            Mustafa Kemal Atatürk'e, silah arkadaşlarına ve 
                            komutasında savaşmış askerlere şükranlarını sunar. 
                            Hemen hemen her yerleşim yerinde, askerî birlikler 
                            geçit törenlerine katılır. Ayrıca dış 
                            temsilciliklerde de çeşitli kutlamalar yapılır.
                            
                          
                          
                             
                            30 Ağustos 
                            günü, Türkiye'de resmî tatildir.
                          
                          
                             
                            30 Ağustos 
                            gününde Her yıl, Harp Okulları ve Astsubay Meslek 
                            Yüksekokulları bu tarihte mezun verir. Tüm subay ve 
                            astsubay rütbe değişiklikleri bu tarihte geçerli 
                            olur.
                          
                          
                             
                            Zafer 
                            Bayramınızı Kutlar Nicelerine ermemizi dilerim!
                            
                          
                          
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 174   25 Ağustos 2013  | 
                      
      
                        | 
         | 
                      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          75KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
                
                  - TERBİYE
 
                  - 
                  Terbiye insan aklının dış 
                  görünüşü olarak insanlara gözükür. Dış görünüşü terbiyeli 
                  gözükmek insanın siyaset aklını kullanmasını önemini ve 
                  insanlık vasfında da akıl öne çıkar. Terbiyeden noksan olan 
                  insanın aklının olmadığını, aklını terbiyesizle kullanamayan 
                  da insanlık kişiliği düşer. Terbiye insanın zırhı ve onun 
                  koruyucusudur. Terbiyenin de kendisine göre bir hukuku ve 
                  nizamı vardır. Akıl bu hukuku gerektiği gibi kullanarak 
                  terbiye sınırlarını belirleyebilme insanın en önemli 
                  vasıflarından birisidir. Terbiye insanın sözüne inanılır, 
                  güvenilir ve insanlar tarafından beğenilir yapar.  
 
                  - 
                  Terbiye bakımından eksikliği olan; 
                  hangi yüksek mevki ve makama ulaşsa onun ayıplarını örtmez. 
                  Onu övenler ve dost olarak bildikleri sonradan onun ayıplarını 
                  görerek yargıya ve düşmanlıklara dönüştürürler onu ulaştığı 
                  mevkiden uzaklaştırarak onun gerçek hak ettiği yere indirir. 
                  Terbiye bakımından eksik olanlar eninde ve sonunda layık 
                  oldukları yerde kalırlar. Terbiye mal ve mülkle elde edilmez. 
                  Kendisini terbiye ile birlikte yaşamayı öğrenmek için çalışmak 
                  ve ilim ile kendisini terbiye olmayı arzulaması gerekir. Bu 
                  durumda olduğunu gören kişi kendisini terbiye kazanmaya başlar 
                  ise aklı da artar. Aklı arttıkça terbiyenin ona verdiği 
                  bilgilerle kuvvetlenme ve yücelmeye başlayabilir. Terbiyeli 
                  kişi mal bakımından zengin ise; bulunduğu toplumun ileri 
                  gelenleri ile birlikte olur. Terbiyeli kişi mal bakımından 
                  fakir ve muhtaç kişi ise bulunduğu toplumda terbiyeli ve 
                  edepli kişiye ihtiyaç duyduklarından kendilerine yardım 
                  talebinde bulunarak terbiyesinden faydalanırlar.
 
                  -             Terbiye; edep olarak insana yansır. 
                  Hayvanlarda terbiye edilebilir fakat edep sıfatı ile 
                  anılmazlar. İnsanın yaşamı ve onun bilgisi terbiye ile edep 
                  olarak yaşamında gözükür. Aile terbiyesi ile edebini bulan 
                  insan ilim, bilgi, mal, mülk ve etraf kazanabilir. 
                  Ebeveynlerinin ona bırakacağı mal ve mülk terbiye ve edepten 
                  yoksun birisi için kendisine kalan birikimleri kaybederse edep 
                  ve terbiyeden mahrum ise kaybettikleri karşısında edebini daha 
                  da kaybeder. Bu kayıp kendisine vereceği zarar ile etrafına da 
                  büyük bir kayıp olarak gözükür.
 
                  -             Terbiye insanların geçici istek ve arzularını 
                  durdurma için gerekli bir bilgi birikimidir. Terbiye bilgisini 
                  kullanmayan kişi sonunda başkalarının yanında yaptığı terbiye 
                  dışı davranışları küçük görülür ve alaya alınma ihtimali 
                  yüksektir.
 
                  -             
                  Terbiyenin önemli bir aracı da beş duyuyu ve nefsi kontrol 
                  altına almak gerekmektedir. İşitme duyusunun önemi büyüktür. 
                  İnsan duyduğu her şeyi dikkatli incelemeli ve doğruluğunu 
                  anlamadıkça inanmamalıdır. Etrafında bulunabilecek kişilerden 
                  bazılarının ona dalkavukluk yapabileceğini ve onun güzel ve 
                  hoş sözleri ile kendisini yanılgıya düşürebileceğini 
                  bilmelidir. Terbiye edeceğimiz en önemli duyu organımızdır. 
                  Dedikodu ve iftiraları incelemeden kabul etmememiz 
                  gerekmektedir. Dokunma duyusu ise insanın karşı tarafa vereceği enerji ve 
                  hissin önemini anlatır. Yaratılanlara sert ve kaba bir şekilde 
                  dokunulursa tepkinin aynen kendisine yansıyacağını, nazik ve 
                  güven verici şekilde bir dokunuşun ise o dokunulanda aynı 
                  nezaket ve duygu ile geri döneceğini bilmek gerekmektedir. 
                  İnsanlar karşı hemcinslerine bu dokunma duyusunu edep ve 
                  terbiye ile mecbur kalmadıkça tatbik etmelidir. Karşı cinsin 
                  sizin hakkınızdaki kararlarını tam bilmediğiniz için daha 
                  büyük bir hata ile karşılaşılma imkânı muhakkaktır. Görme 
                  duyumuz ise her gördüğümüzün aklımıza doğru yansımayacağını 
                  düşünerek bilmemiz gerekmektedir. Görüntünün insan beynindeki 
                  etkisi ise daime doğru olacaktır diye bir kuralı yoktur. 
                  Gördüğünüz şeklin ahlaki olarak insanların görünüşü ve 
                  davranışı ile onun o andaki halini aksettireceğini 
                  düşünmelisiniz. Koklama duyusu ise bizlere verilen güzel bir 
                  duyudur. Kötü kokuları duyarak, güzel kokuların bastırılmasını 
                  önlememelidir. Tat duyumuz olan dil yiyecek ve içeceklerin 
                  tadından başka konuşmamıza en gerekli organımızdır. Dilimizi 
                  güzel kullanmak karşımızdaki kişilere hitap ederken nazik ve 
                  terbiyeli kullanmamız gereken ve küfür ve kötü sözlerden uzak 
                  tutmamız gereklidir.
 
                  -             Terbiyle insanın istek ve arzularının her 
                  istediğini yapma. Onlardan seni doğru ve önemli işlerden 
                  uzaklaştırırken yanındakilerin de sana zararı olacağını 
                  düşünmen gerekir.
 
                  -             Terbiyenin en zor kısmı gerçeği görene kadar 
                  hiçbir şeyi küçük görme, önemsiz gözüken işler bile senin 
                  terbiyeni etkileyebilecek sonuçlar doğurabilir. Etrafında 
                  bulunanların terbiye bakımından iyi olduğu kişilerle birlikte 
                  ol. Onlardan öğrenebileceğin pek çok şey olabilir yapacağın en 
                  güzelini yapmanı sağlayabilecek arkadaşların olur.  
                   
 
                 
                   | 
                      
      
                        | 
                         | 
                      
      
          | 
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 175   25 Eylül 2013 | 
        
      
           | 
        
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         76KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
                        
                            
                              
                                 - 
                                
                                CUMHURİYET 
                                BAYRAMI
 
                              
                              - 
                              
                                          
                              Türkiye Kurtuluş Savaşının zaferle sonuçlanması 
                              sonunda 24 Temmuz 1923 günü İsviçre’nin Lozan 
                              şehrindeki Lozan Üniversitesi'nde, Türkiye Büyük 
                              Millet Meclisi temsilcileri ile İngiltere, Fransa, 
                              İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, 
                              Portekiz, Belçika, SSCB ve Yugoslavya temsilcileri 
                              Lozan Barış Antlaşması’yla Türkiye'nin 
                              bağımsızlığımızın onaylanmış oldu. 
 
                              - 
                              
                                          
                              Türkiye'nin Bağımsızlığının imzalanmasından sonra 
                              Türkiye devlet yönetiminin daha açık biçimde idare 
                              edilecek yönetimin isim verilmesi için Türkiye 
                              Büyük Millet Meclisi "Milli Mücadele"yi Büyük 
                              Önder Atatürk’ün başkanlığında başarıyla yürüten 
                              Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye Hükümeti 
                              yapısı ve işleyişi yönünden cumhuriyet yönetimi 
                              gibi yapılandırılmış ve idare edilmişti.
 
                              - 
                              
                                          
                              Türkiye'nin yönetimi dünya milletleri tarafından 
                              daha belirgin bir nitelik kazandırılması 
                              gerekiyordu.  2 Şubat 1925'te, Dışişleri 
                              Bakanlığı düzenlenen bir kanun teklifinde 29 
                              Ekim'in bayram olması önerilmiştir. Türkiye'nin 
                              yönetiminin adının konulması için Türkiye Büyük 
                              Meclisi 29 Ekim 1923 günü yapılan Anayasa 
                              değişikliği ile Türkiye'nin İdaresinin CUMHRİYET, 
                              Türk devletinin adı "Türkiye Cumhuriyeti" ilk 
                              cumhurbaşkanı ise "Mustafa Kemal Atatürk" 
                              Türkiye'nin Cumhuriyet yönetimi ile yönetileceğini 
                              Büyük Millet Meclisi ilan etti.
                              
 
                              - 
                              
                                          
                              Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal 
                              Atatürk, Cumhuriyet'in "Onuncu Yıl Kutlamaları"nın 
                              yapıldığı 29 Ekim 1933 tarihinde verdiği 10. Yıl 
                              Nutkunda, bu günü en büyük bayram olarak 
                              nitelendirmiştir. Bu ilandan sonra her yıl 29 Ekim 
                              günü Türkiye'de ve Kuzey Kıbrıs'ta kutlanan bir 
                              millî bayramdır.
 
                              - 
                              
                                          
                              Bütün dünya ve herkes ile her gelecek kuşak 
                              bilmelidir ki bu vatanda kurulan Cumhuriyet 
                              yönetimi Atatürk’ün önderliğinde bir ölüm kalım 
                              savaşından sonra gerçekleştirilmiştir. Bu 
                              başarının arkasında binlerce şehidin binlerce 
                              gazinin kurtuluş mücadelesi için yaptıkları 
                              bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti bu büyük eserin 
                              her yönü ile gelişmesi geliştirilmesi 
                              gerekmektedir. Bilhassa Atatürk'ün gençliğe 
                              hitabesinde ileride olabilecek olumsuzlukları ve 
                              her türlü tehlikeden titizlikle korunması 
                              Cumhuriyet kuşaklarının Atatürk’e ve onun 
                              arkadaşlarına borçlu olduğu bilmemiz bizim için 
                              bir görevdir. Hepimiz bilmeliyiz ki; Cumhuriyet 
                              korumak ve kollamak görevin bilinci içinde 
                              bırakılan bu emaneti devamlı korumak için 
                              çabalamamız ve şehitlerimiz ve gazilerimizin 
                              emaneti olan Türkiye ve Türkiye Cumhuriyetini 
                              sonsuza dek yaşatmamamız için fedakarlıklardan 
                              kaçınmamamız gerekmektedir!
 
                              - 
                              
                                          
                              Ne Mutlu TÜRK'ÜM Diyene!
 
                              - 
                              
                                          
                              29 Ekim Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluşu ve 
                              Cumhuriyet Bayramı hepinize kutlu olsun!
 
                             
                            
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 176   25 Ekim 2013  | 
                      
      
                        | 
                         | 
                      
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Bir 
        sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
              | 
               | 
            
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
          77KİTAP 
        BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ  | 
      
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
                        | 
                           
                             
                            İLİM
                          
                          
                                      Yaşadığımız dünyaya için gerekli olan 
                          en önemli işlerden birisi de ilim olup; bilgilerin ve 
                          yapılan işlerin tekrar kullanılır bir şekilde 
                          biriktirilmesi, öğretilmesi ve yazılarak saklanması 
                          ile meydana gelen bilgilerin toplamı olarak 
                          tanımlayabilirim.
                          
                                      İnsanlık tarihi içerisinde ilim dünya 
                          ve ahret işlerini düzenli, doğru, isabetli ve 
                          insanların faydası için yenilikleri bulabilen. 
                          Yaşayanların sıhhati ile ilgili bilgi ve yeni 
                          bilgileri araştırma, tedavi ve diğer taleplerini 
                          karşılamasını sağlayan. İnandıkları dinin ibadetlerini 
                          doğru ve eksiksiz yapabilme ve onların kendisine 
                          faydasını bilmesi için gerekli olan. Yaşayanların 
                          kullandıkları her türlü eşya ve aletlerin daha 
                          faydalılarını bulup insanların hizmetine sunabilmek 
                          için araştırmak ve geliştirmek için gereken. Hayat 
                          içinde gerekli olan adil hükmetme, insanların idare 
                          edilme sanatını öğretebilen gerektiğinde savaş alet, 
                          sanat ve gerekenlerini yapabilmeleri sağlayan.
                          
                                      İlim dinlemekle olmaz. İlim ile 
                          bilgili olarak doğan hiçbir insan olamaz. İnsanlar 
                          ilmi çalışarak ve öğrenerek geliştirir ve ileriye 
                          götürürler. İlmi gerçek ilim sahibi olan kişilerin 
                          kitaplarından öğrenmek gereklidir. İlim öğrenmeye 
                          başladığında insanın en önemli dayanağı bilgi ve ilim 
                          sahibi bir öğretmeninin olması gerekir. Öğretmeni olan 
                          kişi; insana doğru bilgilere erişmesini sağlayan, 
                          kuvvetli bilgi sahibi olan kişilikli ve onurlu, 
                          terbiye ve edepli olmalıdır ki yetiştirdiği talebeleri 
                          de ilim ile onun seviyesine veya ondan daha yüksek 
                          bilgi ve seviyeye yükselmesini sağlamalıdır.
                          
                          İlim öğrenirken 
                          akıllı, yumuşak huylu, vefalı, sebatlı, doğruluktan 
                          şaşmama, vakar sahibi, bilgiyi doğru yerden ve 
                          kişilerden öğrenmek sabırlı olmalıyız!
                          
                          Bilgi için ilim 
                          gerekliliği yeterli olamaz. Öğrendiğini dağarcığına 
                          koyarak tatbik etmesi gerekir. O tatbik ettiği ilim 
                          ile daha iyi neler yapılabileceğini araştırıp, 
                          öğrendiği ilimi ileriye götürmelidir. Bu kendisinden 
                          sonra gelecek insanlara bazı fikir ve ilim ile daha 
                          başka yapılabilecek işlerin kaynaklığını yapabilir. 
                          Bilgi ve ilimi düşünerek öğrendiklerinin nasıl 
                          insanlığa ve dünyaya fayda sağlayacağını bulmasına ön 
                          ayak olur.
                          
                          İnsanı yücelten 
                          ilimdir. İlim öğrenip onunla işlerini görmeyen insan 
                          bir zaman sonra insanı küçültür. Akıl ile 
                          kuvvetlenmeyen bilgi insanı sapıklığa sürükler.
                          
                                      İlim insanların uyarıcısı ve 
                          koruyucusudur. İmkânı olduğunda insanı öğrendiği ilim 
                          sayesinde yanlış yapmaması için uyarıcı olur. İlim 
                          sahibi insan hak yemekten, zulümden uzak tutar. Eziyet 
                          yapmaktan ve adil davranmak için yönetimi altında 
                          bulunanlara ve etrafında olanlara merhametli 
                          davrandırır.  
                          
                                      İlim insanın bildiği ile yaşaması ve 
                          gerektiğinde konuşması ve gerçekleri göstermek için 
                          kullanma işlevini öğretir. İlmi bilgisini saklayan 
                          sadece bilgisi ile kendisine fayda sağlar ve ölüm 
                          denen zaman çizgisinde sona gelindiğinde kendi ilim 
                          bilgi ile son bulur.  
                          
                                      İlim ile yaşanması, ilimin verdiği 
                          yenilikleri kavrama ve onları daha da ileriye götürmek 
                          insan olarak hepimizi görevi ve yapması gereken en 
                          önemli vazifemizdir. 
                         
                    
                        
                        Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat 
      Dergisi Sayı: 177   25 Kasım 2013  | 
                      
      
           | 
        
      
        | 
         | 
      
      
               | 
            
      
              | 
               
              
              BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN  
              KULLANMAYINIZ  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
        | 
         
        
        
        Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız  | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
                 
          
        
        
        https://gurselyayin.com            | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         | 
      
      
        | 
         BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR!  | 
            
      
        | 
         
        Hazırlayan 
        Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com  | 
            
      
    |  
        
        DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ 
          OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | 
            
      
    | 
         
          
    
     | 
            
      
          | 
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL 
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM | 
            
      
          | 
      
       Hukuka, Yasalara, 
Telif  ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. | 
            
      
         |